soldier of fortune'un arkasından mükemmel giden bir parçaları vardır;
(bkz:child in time)
*
zamanla tatlı çocuk,göreceksin çizgiyi.
iyi ile kotu arasına çekilen... göreceksin kör insanı,
dünyaya ateş eden, uçuşan mermileri,
ölüm çanları çalan..
eğer bir kötülüğün olduysa,
ki bahse girerim olmuştur,
ve vurulmadıysan uçuşan kurşunlarca,
iyisi mi, kapat gözlerini,eğ başını,
ve bekle kurşunun sekmesini...
kesinlikle kütüphanedir.
aref gaffuri denen bir şark kurnazı vardı bir ara, işte onun yutuber versiyonu arkadaş. 0-6 yaş grubunu korkunçlu ürkünçlü videolar çekerek çekip yükselmiştir. özgün içeriğine pek rastlamadım.
muhteşem bir telefon oyunu. gökyüzünde uçan balina var oyunda anasını satayım, o balina sizin oasisinizi koruyor vs.. ayrıca wonderwall isimli parçaları güzel olan grup.
genelde, sürekli cinsel içerikli başlık açan yazarlara başlık altında bırakılan bir @2'dir. cevap mahiyetinde tanımdan hallice bir bakınızdır.
ayrıca kozmosun bilinçaltının bi ürünü değil, başta ekşi sözlükte kendine ve yüzlerce benzerine rastlanılacak klişeleşmiş bir başlıktır. mesela ekşideki 'ben bugün seks yaptım' başlığı 15 yıl önce açılmış. benim bilinçaltımı kim napsın sevgili suser.
ayrıca kozmosun bilinçaltının bi ürünü değil, başta ekşi sözlükte kendine ve yüzlerce benzerine rastlanılacak klişeleşmiş bir başlıktır. mesela ekşideki 'ben bugün seks yaptım' başlığı 15 yıl önce açılmış. benim bilinçaltımı kim napsın sevgili suser.
Muhtemelen kötü bir insan cümlesi.
kötü insan, kötü gibi kavramların tanımlamaları bir tarafa, bunu söylemek ciddi taşşak ister lan? yani, Bu ne cesaret amk? Ne küstahlık, ne aymazlık, bir ağzını yıka önce amk.
kötü insan, kötü gibi kavramların tanımlamaları bir tarafa, bunu söylemek ciddi taşşak ister lan? yani, Bu ne cesaret amk? Ne küstahlık, ne aymazlık, bir ağzını yıka önce amk.
böyle şeylere artık şaşırmıyor olmak ne acı..
Tanımlayamadığım.
Tanımlayamadığım.
kliŞe bir tabirle, 7'den 70'e herkesin sahip olduğu, ama ne hikmetse herkesin her fırsatta aksini iddia ettiği sorun.
ne hikmetse instagram'da, orada burada herkes mü-kem-mel yaşıyor. sosyal medya denen kara delik, akabinde toplumsal çarpıklıklar, yanlışlar insanları öyle sessizce yutmuş ki, akıl alır gibi değil. kabuk, çekirdekten daha önemli hale gelmiş bugün.
''mutlu/kaliteli/süperrr yaşıyorum'' imajını çizmek isteyen insanların sponsorluğunu instagram denen bok çukuru üstlenmiş.
sanki herkes tatilde, kimse sabah 7'de söve söve otobüse binmiyor, kimse vizeden kalmıyor, kimse bim'e gitmiyor, kimse kredi kartının sadece asgarisini ödemiyor..
kim lan peki bu vizeden kalanlar? kim bu minibüse, otobüse binenler, bime yağmur gibi yağan insanlar, kredi kartı denince suratını ekşiten insanlar?
gerçekten, kültürünü almadan teknolojisini almak konusu, türkiye gibi ülkelerde üzerine itinayla eğilinilmesi gereken konulardan.
yahu insanlar güne güzel başlamıyor, uyanmak, yataktan çıkmak dahi istemiyor.
insanlar iştahsız, canı kahvaltı yapmak istemiyor, ya da geçiştiriyor kahvaltıyı ve kendini sokağa salıyor.
daha evde kötü başlanan günü, işe/okula gitmek için yürünen yolda karşılaşılan insanların yüzlerindeki soğukluk ve her an patlayacak bir pompa gibi gergin haller daha da zorlaştırıyor.
her şey soğuk, yürünen yol bile soğuk. betonlar, kaldırımlar soğuk.
binilen metro/otobüs/tramvay tıka basa dolu, insanlar tahammülsüz, her saniye kavga etmeye hazır, anlayışsız ve soğuk.
gidilen okulda eğitim adı altında bir nesil ziyan ediliyor, yanlış eğitim politikalarının bedelini ruhen ve bedenen çocuklar ödüyor.
gidilen iş yerindeki insanların yüzlerindeki ifade ise hiç de ''dünyanın en güzel günü bu olabilir!!'' dedirtmiyor insana. çalışma şartları ve gelir noktasında ülkedeki bir çok meslek grubunda sakatlıklar diz boyu.
bu çerçeve ile işten/okuldan çıkan bu insan, daha doğrusu bedensel ve ruhsal olarak adeta neşterlenmiş bu insan yine aynı yolu yorgun insan yüzlerine bakarak, anlayışsız insan yüzlerine bakarak dönüyor.
hala izliyorsa, televizyonu güzel bir şeyler görme umuduyla olmasa da, rahatlama isteğiyle açıyor, tabii ki hemen ya da en fazla 10 dakikaya dayanamayıp onu da kapatıyor.
günün %90'ı çoktan bitti bile. saat 21.00, uyku 24 olsa, 3 saat kaldı geriye.
kitap okumak, şarkı söylemek, müzik dinlemek, dans etmek, enstrüman çalmak, resim yapmak, tiyatroya, operaya gitmek, yazı yazmak, dışarı çıkıp temiz hava almak ise 3 saate sığmıyor.
1 haftaya da sığmıyor dolayısıyla.
''üniversiteye kapağı at'' saçmalığıyla beyni hortumlanmış, ''bir an önce mezun ol paranı kazan'' tarzında kötü motivasyonla üniversite yılları da ayak üstü hale getirilmiş ve sonunda mezun olup sabah 8 akşam beş işine giren bir insanın kendisini dahi inceleme, hayatın tadını çıkarabilme şansı yok.
insanlar mutsuz, kalbinde sevgi yok. olması için uygun ortam yok.
babalarımız dahi sevmedi. ''baba'' figürüne atfedilen o ciddi özellikleri taşıyabilmek adına kalbindeki sevgiyi olağanca çıplaklık ve samimiyetle açmadı. her zaman gergin, sinirli, ciddi.
ne olacak bilmiyorum.
ne hikmetse instagram'da, orada burada herkes mü-kem-mel yaşıyor. sosyal medya denen kara delik, akabinde toplumsal çarpıklıklar, yanlışlar insanları öyle sessizce yutmuş ki, akıl alır gibi değil. kabuk, çekirdekten daha önemli hale gelmiş bugün.
''mutlu/kaliteli/süperrr yaşıyorum'' imajını çizmek isteyen insanların sponsorluğunu instagram denen bok çukuru üstlenmiş.
sanki herkes tatilde, kimse sabah 7'de söve söve otobüse binmiyor, kimse vizeden kalmıyor, kimse bim'e gitmiyor, kimse kredi kartının sadece asgarisini ödemiyor..
kim lan peki bu vizeden kalanlar? kim bu minibüse, otobüse binenler, bime yağmur gibi yağan insanlar, kredi kartı denince suratını ekşiten insanlar?
gerçekten, kültürünü almadan teknolojisini almak konusu, türkiye gibi ülkelerde üzerine itinayla eğilinilmesi gereken konulardan.
yahu insanlar güne güzel başlamıyor, uyanmak, yataktan çıkmak dahi istemiyor.
insanlar iştahsız, canı kahvaltı yapmak istemiyor, ya da geçiştiriyor kahvaltıyı ve kendini sokağa salıyor.
daha evde kötü başlanan günü, işe/okula gitmek için yürünen yolda karşılaşılan insanların yüzlerindeki soğukluk ve her an patlayacak bir pompa gibi gergin haller daha da zorlaştırıyor.
her şey soğuk, yürünen yol bile soğuk. betonlar, kaldırımlar soğuk.
binilen metro/otobüs/tramvay tıka basa dolu, insanlar tahammülsüz, her saniye kavga etmeye hazır, anlayışsız ve soğuk.
gidilen okulda eğitim adı altında bir nesil ziyan ediliyor, yanlış eğitim politikalarının bedelini ruhen ve bedenen çocuklar ödüyor.
gidilen iş yerindeki insanların yüzlerindeki ifade ise hiç de ''dünyanın en güzel günü bu olabilir!!'' dedirtmiyor insana. çalışma şartları ve gelir noktasında ülkedeki bir çok meslek grubunda sakatlıklar diz boyu.
bu çerçeve ile işten/okuldan çıkan bu insan, daha doğrusu bedensel ve ruhsal olarak adeta neşterlenmiş bu insan yine aynı yolu yorgun insan yüzlerine bakarak, anlayışsız insan yüzlerine bakarak dönüyor.
hala izliyorsa, televizyonu güzel bir şeyler görme umuduyla olmasa da, rahatlama isteğiyle açıyor, tabii ki hemen ya da en fazla 10 dakikaya dayanamayıp onu da kapatıyor.
günün %90'ı çoktan bitti bile. saat 21.00, uyku 24 olsa, 3 saat kaldı geriye.
kitap okumak, şarkı söylemek, müzik dinlemek, dans etmek, enstrüman çalmak, resim yapmak, tiyatroya, operaya gitmek, yazı yazmak, dışarı çıkıp temiz hava almak ise 3 saate sığmıyor.
1 haftaya da sığmıyor dolayısıyla.
''üniversiteye kapağı at'' saçmalığıyla beyni hortumlanmış, ''bir an önce mezun ol paranı kazan'' tarzında kötü motivasyonla üniversite yılları da ayak üstü hale getirilmiş ve sonunda mezun olup sabah 8 akşam beş işine giren bir insanın kendisini dahi inceleme, hayatın tadını çıkarabilme şansı yok.
insanlar mutsuz, kalbinde sevgi yok. olması için uygun ortam yok.
babalarımız dahi sevmedi. ''baba'' figürüne atfedilen o ciddi özellikleri taşıyabilmek adına kalbindeki sevgiyi olağanca çıplaklık ve samimiyetle açmadı. her zaman gergin, sinirli, ciddi.
ne olacak bilmiyorum.
hayatın belli dönemlerinde yakanızı kaptıracağınız tarikattır. uçan sinekten maddi gelir devşirmeye çalışan, yoktan var edeceğini sanan ütopist insanlara selam olsun, selam olsun hayalle yaşanlara! selam olsun, anadolunun böğründen kopup patlamış mısır sektörüne dalanlara! 15 temmuz ruhunu yaşatanlara selam olsun! selam olsun!!.. se-
bırakılan ukdeleri itinayla doldurması.
(bkz:bana öyle bakma anlayacaklar)
(bkz:bana öyle bakma anlayacaklar)
anlık bir farkındalıkla varolduğunun farkına varan insanın yaşadığı şaşkınlık ve korku ile aynı oranda ruha zuhur etmiş bir realite.
insanı alıp götüren bir türküdür. sözleri, ezgisi, vesairesi..
''Aman doktor, canım gülüm doktor,
derdime bir çare...
Çaresiz dertlere düştüm,
doktor beyim bir çare..''
''Aman doktor, canım gülüm doktor,
derdime bir çare...
Çaresiz dertlere düştüm,
doktor beyim bir çare..''
4 gün önce tanıtımı yapılan ios sürümü. aha bu sefer güncellemeyi çektiler amk dedim yine ama çekmemişler. çekecekler ama, göt gibi kalcam lan..
iPhone X, iPhone 8, iPhone 8 Plus, iPhone 7, iPhone 7 Plus, iPhone 6s, iPhone 6s Plus, iPhone 6, iPhone 6 Plus, iPhone SE, iPhone 5s telefonlarına gelecek.
gelen en önemli özellik ise screen timer.
iPhone X, iPhone 8, iPhone 8 Plus, iPhone 7, iPhone 7 Plus, iPhone 6s, iPhone 6s Plus, iPhone 6, iPhone 6 Plus, iPhone SE, iPhone 5s telefonlarına gelecek.
gelen en önemli özellik ise screen timer.
kedisi çizmiştir ya, kapatıcısı da mor olunca tabi. ölürüm ya, çok masum..
genelde dondurulmuş hazır tüketim ürünlerinin yanında kullanılan çorba. nefis tatlar var.
zengin sözlüğün reklamını yapabilmek, yani kısaca zengin sözlüğün içerdiği kaliteli yazar oranının artması için reklamını yapmak mutlak surette yapısal reformlar ile gerçekleşir.
sürdürülebilir ilerleme modelleri, kalıpları çıkarılmalı. iyi ve kötü senaryoları ele alıp her senaryoya uygun iyileştirmeler yapılmalı. bu da bünyesinde devamlılık barındırmalı, yoksa pastadan bir dilim alıp kenara koymak olur bu. gerçi bunu aylar önce söylemiştim.
sürdürülebilir ilerleme modelleri, kalıpları çıkarılmalı. iyi ve kötü senaryoları ele alıp her senaryoya uygun iyileştirmeler yapılmalı. bu da bünyesinde devamlılık barındırmalı, yoksa pastadan bir dilim alıp kenara koymak olur bu. gerçi bunu aylar önce söylemiştim.
göbeği açık kadın terörü ile birlikte ele alınınca multi saçma bir portre beliriyor önümde. bu tabloyu her yaz görüp alışık olduğumuz haliyle şöyle izah edeyim;
göbek özerklik ilan etmiş ve göbeği açık yazlık bir elbise giyen kadın
topuğunun arkasına 12 saat önce yapıştırılmış kanlı ve artık tutmayan yara bandı koymuş kadın
akmış makyaj, dip boyası yanmış kibrit gibi gelmiş kadın
göbek özerklik ilan etmiş ve göbeği açık yazlık bir elbise giyen kadın
topuğunun arkasına 12 saat önce yapıştırılmış kanlı ve artık tutmayan yara bandı koymuş kadın
akmış makyaj, dip boyası yanmış kibrit gibi gelmiş kadın
(bkz:word porn)
üstelik üç gün içinde gerçekleşmiştir. bölgesel anlamda ağızdan başlayan bu büyüme hareketi, gözlemime göre artık 'pazu' haline gelmiş kollarda daha kendini belli ediyor. yanında halasıyla geziye çıkmış yeğen gibi hissediyorum. duy beni aşkım, oku burayı, yeme pasta, love me.
garip masonik bir ayindeymiş gibi hissetmektir.
niye oturuyoruz?
şimdi niye kalktık?
demin oturuyorduk?
beyaz elbiseli melek mi?
allah nerede?
niye oturuyoruz?
şimdi niye kalktık?
demin oturuyorduk?
beyaz elbiseli melek mi?
allah nerede?