(bkz:büyük larousse)
okunacak son kitaptır.
*
yaşlı adam ve deniz - hemingway
*
yaşlı adam ve deniz - hemingway
hayat denen bu acımasız ve çetin yolda... diye başlayan bir cümleye denk gelinmesi işten bile olmayan defter.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
fark edilmesi halinde ivedilikle uzaklaşılması gereken insandır. çok netim, uzaklaşılmalıdır.
sıkı/olağanüstü dönem khk'larında yer alabilecek bir madde ile çözülecek bir sorunun başrolündeki insanlardır.
*
''mekan ve zaman fark etmeksizin yere tükürdüğü tespit edilen kişi, bir daire çizmek suretiyle tükürdüğü nokta ile 1 metre çapındaki alanı diliyle yalamak mecburiyetindedir.''
*
''mekan ve zaman fark etmeksizin yere tükürdüğü tespit edilen kişi, bir daire çizmek suretiyle tükürdüğü nokta ile 1 metre çapındaki alanı diliyle yalamak mecburiyetindedir.''
alkolü bırakamıyorsan sigarayı arttır.
ruh halinin ''ölüsüne bir tas suyu dökenin de avradını'' olması ihtimalinin yüksekliği sebebince şu şarkıdır:
''kıçırıldın!'' diye devam eden cümle. bir hadıma ait.
ateşi bulduktan sonra açılacak başlıklardan.açacağın başlığı si
öyle sanıyorum ki, sadece reklamlarıyla bile geri zekalı taklidi yapılacağının sinyalini, daha doğrusu uzunlarını yakmış dizidir. hatta, inanmazsınız, bu taklide gülenler de çıkacak. hak lan size.yiyin, s*kin birbirinizi, ne ete ne g*te para vermeyin. müstahak size.
ayrıca biri şu gürse birsel'e
''avrupa yakası'dan sonra olmadı bacım,
lütfen hâla iyi biri olarak hatırlanma fırsatın varken emekli ol.''
desin ya.
yıldık be.
bu, türk işi komedi olmuyor birader. olmuyor ya.
yıkık, yitik, bitik gibi hemen her türlü çirkin sıfatı hak ediyor.
biri avuç kadar kaş yapar, hayvan taklidiyle para toplar.
biri saçma gelin görümce çekişmelerini göze soka soka anlatır, para toplar.
biri abartı şive yapar, bunu sözüm ona samimiyet diye gösterip para toplar.
biri kadını, kadın figürünü olmaması gereken bir yerde olmasına rağmen daha aşağı çeken bir sığırı oynar. para toplar.
biri aptal taklidini mizah diye yutturmaya çalışır da, yutmak için sıraya girerler.
ya hadi senarist yazdı, yönetmen çekti ulan hiç mi bir tanesi ''amk napıyoruz biz, burada ne işim var?'' demiyor ya? sokuk sokuk filmlerden para kaldırıyor iki kelimeyi bir araya getiremeyen, düşünemeyen sorgulayamayan ekran projeleri. yarasın ama, gen havuzu diye bir şey var, yarasın valla.
şu sığırları artık ünlü etmeyin amk ya. aptal saptal insanları milyoner etmeyin artık lan!
ayrıca biri şu gürse birsel'e
''avrupa yakası'dan sonra olmadı bacım,
lütfen hâla iyi biri olarak hatırlanma fırsatın varken emekli ol.''
desin ya.
yıldık be.
bu, türk işi komedi olmuyor birader. olmuyor ya.
yıkık, yitik, bitik gibi hemen her türlü çirkin sıfatı hak ediyor.
biri avuç kadar kaş yapar, hayvan taklidiyle para toplar.
biri saçma gelin görümce çekişmelerini göze soka soka anlatır, para toplar.
biri abartı şive yapar, bunu sözüm ona samimiyet diye gösterip para toplar.
biri kadını, kadın figürünü olmaması gereken bir yerde olmasına rağmen daha aşağı çeken bir sığırı oynar. para toplar.
biri aptal taklidini mizah diye yutturmaya çalışır da, yutmak için sıraya girerler.
ya hadi senarist yazdı, yönetmen çekti ulan hiç mi bir tanesi ''amk napıyoruz biz, burada ne işim var?'' demiyor ya? sokuk sokuk filmlerden para kaldırıyor iki kelimeyi bir araya getiremeyen, düşünemeyen sorgulayamayan ekran projeleri. yarasın ama, gen havuzu diye bir şey var, yarasın valla.
şu sığırları artık ünlü etmeyin amk ya. aptal saptal insanları milyoner etmeyin artık lan!
milenyumun başında görece entel bir ortamda dönen bir tartışma konusuna atlama yöntemi olabilirdi, ancak malum.
ekşi bitti yea.
ekşi bitti yea.
30.saniye....
tarih var orada, tarih var orada, tari, büyüksün gilmour.
tarih var orada, tarih var orada, tari, büyüksün gilmour.
bu nedir ya? ne bu ya..
parçanın sözleri tek başına da anlamlı, ama klibi ile birlikte dinlenince daha vurucu etkiye sahip. bir hikaye var klipte. ufak çaplı bir anlatı. gotye nakarat kısmına girene kadar sakin, durgun bir tonda, sanki kamera önünde değil de kendi kendine konuşuyor sanki. mırıldanır gibi.
ama nakaratla birlikte yüzü, tüm bedeni renklere bölünüyor. anılar ve acılar yüzeyde beliriyor. nakarattan sonra kimbra içini döküyor sanki, aynı anda kimbra gotye'nin kulaklarına doğru durmadan bağırıyor. rahatlıyor sanki bağırdıkça. sonlara doğru kimbra renklerden sıyrılıyor, ikisi de göz göze bakarak nakaratı okuyorlar, biri renklerin içinde kalıyor.
klipte sanki, genel olarak erkeğin acıya karşı kadına kıyasla daha naif, daha zul durumda tasvir edildiği ve gerçekten de öyle olabileceği ihtimali görenlere aşikar. keza bu duyguları, bu denli kontrolsüz ve sere serpe, çaresizce hissedip o duygularla ne yapacağını, nasıl yapacağını bilememek tüm görülen ve olan. kimbra'nın renklerden sıyrılıp gotye'nin orada kalması, her ne kadar now you're just somebody that i used to know dese de, acıyı hala hissettiğini ve uzun bir süre hissetmeye devam edeceğini düşündürüyor.
ama nakaratla birlikte yüzü, tüm bedeni renklere bölünüyor. anılar ve acılar yüzeyde beliriyor. nakarattan sonra kimbra içini döküyor sanki, aynı anda kimbra gotye'nin kulaklarına doğru durmadan bağırıyor. rahatlıyor sanki bağırdıkça. sonlara doğru kimbra renklerden sıyrılıyor, ikisi de göz göze bakarak nakaratı okuyorlar, biri renklerin içinde kalıyor.
klipte sanki, genel olarak erkeğin acıya karşı kadına kıyasla daha naif, daha zul durumda tasvir edildiği ve gerçekten de öyle olabileceği ihtimali görenlere aşikar. keza bu duyguları, bu denli kontrolsüz ve sere serpe, çaresizce hissedip o duygularla ne yapacağını, nasıl yapacağını bilememek tüm görülen ve olan. kimbra'nın renklerden sıyrılıp gotye'nin orada kalması, her ne kadar now you're just somebody that i used to know dese de, acıyı hala hissettiğini ve uzun bir süre hissetmeye devam edeceğini düşündürüyor.
\satılık..\
''uzay'' der, ''büyüktür. gerçekten büyüktür. ne kadar engin, ne kadar uçsuz bucaksız ve ne kadar akıllara durgunluk verecek büyüklükte olduğuna inanamazsınız.''
''...temeli oluşturan mecazın gerçeküstücülüğü ...''
bunu bir an değerlendirdi sonra zalimce bir gülümsemeyle defterini kapattı.
''ölüm onlar için fazla iyi bir son,'' dedi.
bir süre sonra üslup biraz oturur ve en büyük asal sayı bir köşede sessizce tek bir vücut haline gelir, kendini sonsuza dek gizler. ışıkla bile beş yüz bin yıl boyunca katedilecek bir yolu, soluk bir kelimenin içinde yaşamaya çalışmak mı? kurtulmanın olasılığı iki üzeri iki yüz yetmiş altı bin yedi yüz dokuzda bir üstelik!
''bugünden itibaren''in üzerinden geçmiş zaman, şimdiki zamanın mahiyetinde mi anlam, tanıdığın herkesi terk edip kimseyi bir daha hiç görmemek üzere buralardan gitmek. tüm saniyeleri onlara kalsın, mirası da bölüşsünler aç köpekler. parçaların tek tek mezun olsun. bir vogon gemisinin restoranında çalışmayı yeğlerim. kızlar? deri? maçoluk?
madem ki görülen, görülmesi istenen, ne tür bir ahmak azraili suçlayabilir?
''eee...'' dedi şövalye, ''eee ... eeee.. bilmiyorum. galiba... yalnızca ... yalnızca yapıyorum...''
''uzay'' der, ''büyüktür. gerçekten büyüktür. ne kadar engin, ne kadar uçsuz bucaksız ve ne kadar akıllara durgunluk verecek büyüklükte olduğuna inanamazsınız.''
''...temeli oluşturan mecazın gerçeküstücülüğü ...''
bunu bir an değerlendirdi sonra zalimce bir gülümsemeyle defterini kapattı.
''ölüm onlar için fazla iyi bir son,'' dedi.
bir süre sonra üslup biraz oturur ve en büyük asal sayı bir köşede sessizce tek bir vücut haline gelir, kendini sonsuza dek gizler. ışıkla bile beş yüz bin yıl boyunca katedilecek bir yolu, soluk bir kelimenin içinde yaşamaya çalışmak mı? kurtulmanın olasılığı iki üzeri iki yüz yetmiş altı bin yedi yüz dokuzda bir üstelik!
''bugünden itibaren''in üzerinden geçmiş zaman, şimdiki zamanın mahiyetinde mi anlam, tanıdığın herkesi terk edip kimseyi bir daha hiç görmemek üzere buralardan gitmek. tüm saniyeleri onlara kalsın, mirası da bölüşsünler aç köpekler. parçaların tek tek mezun olsun. bir vogon gemisinin restoranında çalışmayı yeğlerim. kızlar? deri? maçoluk?
madem ki görülen, görülmesi istenen, ne tür bir ahmak azraili suçlayabilir?
''eee...'' dedi şövalye, ''eee ... eeee.. bilmiyorum. galiba... yalnızca ... yalnızca yapıyorum...''
öncelikle:
''dünyadaki en korkunç şey, her şeyin berrak olduğu bir an olabilir.''
**
''ben hasta bir insanım. içi öfkeyle dolu, çekilmez bir insanım ben. öyle sanıyorum karaciğerimden yana da bir derdim var...''
kitaptan anlayış, kavrayış kavramlarına ithafen bi' kuple bırakmak istiyorum, güzel bir noktayı işaret eder;
''sevgili okuyucularım, ant içerim ki her şeyi tam anlamıyla anlamak, bir hastalıktır. insana günlük yaşam için çok daha yalın bir anlama gücü, şu kadersiz on dokuzuncu yüzyıl aydınının payına düşen anlayış gücünün yarısı, hatta dörtte biri bile yeterlidir.
böyle olmakla birlikte, anlama gücünün yalnızca çok olmasından değil; kendisinin bile bir hastalık olduğu konusunda benim çok güçlü bir inancım var.''
*
ayrıca:
(bkz:bilinçaltı)
''bazı şeylerin bilinçaltında olmasının bir sebebi var, çünkü eğer her şey apaçık, gün gibi ortada olursa insan yaşayamaz yada nefes alamaz hatta bir adım bile atamaz. tamamen bilinçli bir insan bir felçli bir sakat gibidir.''
bilinçaltının varlığıyla deva mı cefa mı olduğunu düşündüğüm vakit bu cümleyi anımsarım, know thyself'e atıf mahiyetinde olan goethe'den şu cümle yerindedir:
''know thyself? if i knew myself i would run away.''
bunların ışığında ve beraberinde bilinçaltının incelenmesinin, içinde barındırdığı korku veya acıları analiz etmeden, oraya bakmadan imkansız olduğu fikrine yakınım. fakat, yine de kendi derinliğini kavramak isteyen insan fitilini ateşlediği şeyleri çok güç fark eder ve varoluşunun idrakına doğru geri dönüşsüz bir seyir alır.
''dünyadaki en korkunç şey, her şeyin berrak olduğu bir an olabilir.''
**
''ben hasta bir insanım. içi öfkeyle dolu, çekilmez bir insanım ben. öyle sanıyorum karaciğerimden yana da bir derdim var...''
kitaptan anlayış, kavrayış kavramlarına ithafen bi' kuple bırakmak istiyorum, güzel bir noktayı işaret eder;
''sevgili okuyucularım, ant içerim ki her şeyi tam anlamıyla anlamak, bir hastalıktır. insana günlük yaşam için çok daha yalın bir anlama gücü, şu kadersiz on dokuzuncu yüzyıl aydınının payına düşen anlayış gücünün yarısı, hatta dörtte biri bile yeterlidir.
böyle olmakla birlikte, anlama gücünün yalnızca çok olmasından değil; kendisinin bile bir hastalık olduğu konusunda benim çok güçlü bir inancım var.''
*
ayrıca:
(bkz:bilinçaltı)
''bazı şeylerin bilinçaltında olmasının bir sebebi var, çünkü eğer her şey apaçık, gün gibi ortada olursa insan yaşayamaz yada nefes alamaz hatta bir adım bile atamaz. tamamen bilinçli bir insan bir felçli bir sakat gibidir.''
bilinçaltının varlığıyla deva mı cefa mı olduğunu düşündüğüm vakit bu cümleyi anımsarım, know thyself'e atıf mahiyetinde olan goethe'den şu cümle yerindedir:
''know thyself? if i knew myself i would run away.''
bunların ışığında ve beraberinde bilinçaltının incelenmesinin, içinde barındırdığı korku veya acıları analiz etmeden, oraya bakmadan imkansız olduğu fikrine yakınım. fakat, yine de kendi derinliğini kavramak isteyen insan fitilini ateşlediği şeyleri çok güç fark eder ve varoluşunun idrakına doğru geri dönüşsüz bir seyir alır.
KENDİLİK HALİni abartış da sayılabilir. bazı sözlüklerde kin veya bencillik olarak geçen, o bildik durum kısaca.
insanın, bedeninden ayrılası gelir kendiliğine saplanışını gördüğünde. kendiliğinin içinde belli bir tınıda sırıtan bir insanla arkadaş iseniz, uzun vadede ona da iyilik olacaktır bu, hayatınızdan siktir ediniz.
insanın, bedeninden ayrılası gelir kendiliğine saplanışını gördüğünde. kendiliğinin içinde belli bir tınıda sırıtan bir insanla arkadaş iseniz, uzun vadede ona da iyilik olacaktır bu, hayatınızdan siktir ediniz.
ne zaman bu tür bir haber duysam, aklıma şu sahne geliyor...