confessions

medicago sativa

1. nesil Yazar - Seviyor ve seviliyor

  1. toplam entry 48
  2. takipçi 8
  3. puan 3670

zengin itiraf

zeitgeist
haddimi bilmedim, olması gereken yerine hep olmasını istediğim hayatı yaşadım. uçlarda dolaşırken hep, adımladığım o toprak parçasının bir gün kopacağından habersiz de değildim üstelik, dedim ya haddimi bilemedim o kadar. sandım ki her şeye gücüm yeter, sandım ki bu hep böyle gider, bir gün dahi zayıf düşeceğimi aklımın ucundan bile geçirmedim, heyhat hayat.. helak olmadan had bilemedim, helak olduktan sonraymış meğer yeniden doğmak denilen safsata, ben helak olmadan bunu çözemedim. sandım ki ödediğim bedeller bitirmez bende olanı, hep yerine yeni şeyler koyarım, oysa boşluk kendi ham maddesi dışında dolmazmış, yerine bir şey koyamayınca anladım.

kaybettiğim o şey, benden öte benden ziyade, her şey mümkün ve mükemmelken kendini hatırlatan amansız bir ceza. insan değil, güç değil, onlardan daha bambaşka bir şey, adını bir türlü koyamadığım, olmayınca diğer her şeyin önemini yitirdiği bir parça, parçam, bana dair kaybım benden olan. oysa o kadar yolunda ki her şey, en sevdiğim şeyi dahi elde ettim, sıfır sıkıntı. lakin her şey hemen yan odamda olup bitiyor gibi, dahil olamıyorum, her şey olup biterken sanki bir film gibi izliyorum, dolmuyor, yetmiyor, varlığını hissettirmiyor.

ait olduğum bir ev yok artık, kimsenin kolay kolay yaşamak istemediği bir toprak parçasında tam olduğum ama tamam olmadığım bir hayalin peşinden gidiyorum. ilk defa bu kadar heyecanlıyım, mutluyum, huzurluyum ama ilk defa bunlar hemen yan odamda vuku buluyor, cilve-i rabbani.

hayır isyanda değilim, imtihanın farkındayım, şükür binlerce defa, yeniden yaşamaya. içim biraz değişik, içim biraz karmaşa, fırtınayı sevmediğimden değil ya aksine ona olan sevdamdan olsa gerek. yine de bazen zor, kaldıramamak değil, sadece zor işte. insanım lan ben de, öyle ya eksiklikten değil mesele, sadece kendime bir not düşeyim diye.

soğuk suda duş alamayan erkek

keskin nisanci
soğuk suyla duş almak çok da matah bir şey değil, çocuklar bile yapıyor bunu. benim takıldığım nokta erkekliğin bir kalıba sokulmaya çalışılması, ne bileyim şunu yapan erkektir, şunu yapan değildir türü tanımlamalar bana hiç de sağlıklı gelmiyor. çünkü böyle erkeklik olgusu olamaz, adamın sağlığı elvermiyordur soğuk suyla duş alamıyordur ama aynı adam belki de sevdikleri için gözünü kırpmadan ölüme gidiyordur, şimdi bu kişi soğuk suyla duş alamadı diye erkek olarak görülmeyecek mi? garip şeyler bunlar.

ramazan bayramı

inspector of humanity
Bayramlar bu millet için 'yalnızca' herkesin yüzünün güldüğü, eğlenmek için bir araya geldiği zamanlar değildir. Bayramlar, insanlar arasındaki birliği, diriliği, dayanışmayı artırır. İnsanın, o milletin gücünü, dirayetini tazeler. Ancak tabi bunların tümü sizlerin bayrama yüklediği anlama bağlı. Eğer diyorsanız ki bunca menfi olaylara rağmen neden bayram kutlanıyor? Sizlere bunlar karşısında neler yaptığınızı, gün boyunca matem içerisinde mi olduğunuzu sorarım eğer öyleyseniz boynum kıldan incedir ancak yalnızca dini bayramlara olan kininiz sizlere bunları söylettiriyorsa sizlere söylenecek bir şey vardır o da, yazıklar olsundur. Bu arada bizler milli bayramlarımızı da gayet yerinde ve ortama müsait düştüğünce yine birlik içinde kutladık. Kutlayamayanlar kendileri için utansın. Bu işin herhangi bir engele takılması sizlerin o bayramı kutlayamayacağınız anlamına gelmez.

Unutmayın İman varsa imkan da vardır.

Tanım: Dini bayramlarımızdan biridir.

seni üzmekten korkuyorum

inspector of humanity
Bilemiyorum, cidden üzmekten korktuğu için deli gibi sevdiği birinden ayrılanı da gördüm. Manik depresif tabiri caizse dengesiz bir arkadaştı ve bunun farkındaydı. Konuyu bizimle de paylaşmıştı. Günün birinde kıza zarar verebileceğinden emindi neredeyse ve bunu bir şekilde engelleyemiyordu.

Genelleme yapılmamalı diyorum. Bir olayın her zaman iç dinamiklerine bakılmalı, yaşantılar oralarda saklı.

yazarı favlamaya çekinmek

keskin nisanci
biraz gereksiz bir çekince, insan hoşuna gittiği şeyi beğenir bunda garip bir durum olmaması lazım. bir resmi beğenirseniz, ressamı tebrik edersiniz, kitabı beğenirseniz yazarını takdir edersiniz vs. oy da öyle bir şey bir şekilde takdir etme yöntemi ama oya işlevinden farklı anlamlar yüklemek kişinin kendi karakterine kalmıştır.

şşşt

keskin nisanci
bu bölümde paylaşılan şeylere yorum özelliği gelse hiç fena olmaz. yaptık oldu tavrı belki birilerine doğru gelmiyordur. hem bu sözlük diğer sözlüklerden farklı olarak yazarların düşüncelerine ve görüşlerine önem verecek diye bir mottoyla yola çıkmadı mı? belki farklı düşüncesi olanlar vardır ya da yapılanlara itiraz edecek olanlar vardır. aklıma gary lineker'in: ''futbol 22 kişiyle oynanan ve sonunda almanların kazandığı bir oyundur'' sözü geldi. boşuna beklemeyin iyi olunca şirinler'i görme şansınız yok.

kadın dırdırı

monster degree
(Öncekle açtığım bu cinsiyetçilik kokan başlıktan dolayı özür diliyorum ancak kavramın halk arasında bu isimle geçiyor olmasından dolayı bunu yapmak zorundaydım.)

Erkeklerin deliler gibi şikayetçi oldukları bir durum bu. Sebebi ise erkeklerin bir konuyu olabilecek en kısa şekilde anlatmayı tercih ederlerken kadınların konunun detaylarını da içine katmak istemeleri, dolayısıyla lafın uzadıkça uzaması. Halbuki bir erkek bir kadını kafasındaki o 'dırdır' ön yargısından kurtularak kulaklarıyla değil de beyniyle dinlemeyi denese kendisine anlatılanların boş laflar olmadığını görecek ama... işte...

Bu arada kadın dırdırının işitsel tarafı için bakınız:



(Sonuna kadar dinleyeceksiniz yalnız. Hatrım için. Bakın ölümü görün.)

albert camus

pasaj
varoluşçuluk ile ilgilenen fransız yazar ve filozoftur. bunun yanı sıra camus, kendini varoluşçu ve filozof olarak görmez.

"veba" ve "yabancı" adlı eserleri oldukça önemlidir. "yabancı" camus'nün edebiyat sahasında en ehemmiyetli eseridir. etkileyici bir kurguya sahiptir. okuyunca farklı yerlerde bulursunuz kendinizi, düşünür, sorgular ve çok şeyden ders çıkarırsınız.

muhakkak tavsiye ederim albert camus'nün yabancı romanını.

medeniyet göstergesi olarak tabakta yemek bırakmak

klm
“Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi 7/31)
Peygamber efendimiz hadislerinde belirtmiştir israftan kaçının diye. yemek bizzat gaye değil, hedefe giden yolda bir vasıta olarak görülmelidir. öte yandan olayın dini boyutu bir kenara bir de vicdan tarafı vardır. yapılan araştırmalarda fast-food zincirlerinin 1 günlük israf ettiği tüm yemeklerle Afrika kıtasının hepsi doyabilir. o kadar aç insan varken bulduğunuz ve yediğiniz nimetlere şükredin. siz siz olun annenizin lafını dinleyin " tabakta asla yemek bırakmayın."

bütün iyi erkeklerin kapılmış olması

neptune
iyilik, kötülük kavramlarını bir tarafa bırakıp, bu söz öbeğindeki "kapılmış olması" ifadesine dikkat çekmek isterim. geçenlerde "erkeği metalaştırmak" başlığında yazdığım gibi, kapitalist sistem yapısı gereği, her şeyi metalaştırabilir ve erkekler de buna dahildir. sanıldığı üzere sadece kadınlar metalaştırılmaz. işte "kapmak" fiilinin kullanımının altında yatan şey de, tam olarak budur. o nedenle ;
(bkz:erkeği metalaştırmak)


kitaplara sığınmak

blackandwhitememories
Hobi olarak yapılmasını tercih ettiğim eylem. Bunun aşırısı da zarar, yani böyle 1-2 tanıdığım oldu ve ne seninle konuşur ne bi dikkate değer iş yapar ve hayatları sadece eve kapanıp öylece vakitlerini geçirmek. İş hayatlarında sıkıntıları da olur özel hayatlarında da. Bu yüzden her konuda olduğu gibi bu konuda da sınırları bilmek lazım.

erkeklerin en iğrenç oldukları anlar

kaptonur
Kesinlikle ve kesinlikle bir kadına hayvan gibi baktıkları anlardır.

Tamam hoşuna gider bakarsın rahatsız etmeden ama kardeşim yanından geçerken bir kokusunu çekeyim, dönüp hayvan gibi bakayım durumları nedir amk? Ben dışarıdan analiz yapıyorum bu hareketleri yapanları görünce yemin ederim bildiğiniz öküzlerin çiftleşme zamanındaki durumunu görüyorum. Hayvan olan öküzden özür dilerim.

akmar pasajı

mia
kadıköy'de bulunan ve kitap alışverişini yaptığım mekan. girişte sizi farklı ağızlardan çıkan aynı 'hoşgeldiniz, buyrun' repliğine karşı kafanızı eğerek ilerleyip bilumum sınav kitabını satan mağazaları es geçerek ilerleseniz de özellikle zemin katının sonunda, merdivenlerin başında, just english'ın yanında bulunan antik-ruha kitabevi çalışanları çok sevimli olup son derece öğrenci yanlısıdırlar. alt katta da hoş mağazalar bulunur zira koskoca şehirde sadece orada cher'in kasetlerine rastlayabildim.

evcil hayvanını sokağa atanlara para cezası verilmesi

keskin nisanci
''Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, “Kedi Köpek ve Gelinciklerin Kimliklendirilmesi ve Kayıt Altına Alınmasına Dair Yönetmelik” taslağı hazırladı. Buna göre, evde bakılan kedi ve köpeğe pasaport verilecek ve çip takılacak. Bu hayvanlar 15 gün içerisinde veri tabanına kaydedilecek. Mikroçiplerin seri numaraları, hayvan sahiplerinin ad ve soyadları ile adresleri yer alacak. Evde bakımını yaptığı kedi ve köpeği sokağa atarak kaderine terk edenlere para cezası uygulanacak.''

bu iyi bir gelişme, evine kedi ya da köpek alıp canı sıkıldığında onların bir canlı olduğunu unutup sokağa atanları cezalandırmak lazım.

http://www.milliyet.com.tr/bakan-acikladi-yasak-geliyor-ekonomi-2455349/

hope

inspector of humanity
Sözlükteki yazar arkadaşlardan biri ama beni hayal kırıklığına uğratan bir yazar. https://zenginsozluk.com/toplu-tasima-araclarinda-yer-vermeyen-insan__17799 entry'sinde bazı yaşlılar tam köpek diyor. Üstüne üstlük 7 artı alıyor!

Arkadaşlar, Eyvallah bazı yaşlılarımızın bazı davranışları gerçekten çekilmez olabiliyor ancak adı üstünde yaşlı, bırakın ne diyorsa desin, siz onların dualarını almaya çalışın. Onların halinde olsanız kimbilir sizler ne yapacaksınız.

Sizleri empatiye davet ediyor ve saygılarımı sunuyorum. Bir yaşlı için hatta bırakın bir yaşlıyı, bir insan için ciddi anlamda bir hata yapmadığı sürece böyle bir hakaret kabul edilemez.

internetten kitap almak

climax
dr. den çok kitap aldım, hep daha ucuz oluyor.
ama bir kitapçıya gidip o kitapların arasında gezinme keyfini ve o güzel kokuları veremiyor insana.
genelde araştırma, tarih, iş dünyası ve kişisel gelişim kitaplarını internetten almayı tercih ediyorum.
internetten kitap alırken de ucuz olsun diye e-kitap almamakta da fayda var, yanlışlıkla yaptığım hatadır zamanında.

vatan haini

mislilac
Nazım Hikmet'in 1962 yılında bir Ankara gazetesin de hakkında çıkan vatan hainliği yazısına cevap verdiği, saksıya fesleğen gibi oturturum anlamına da gelen şiiri.

VATAN HAİNİ


"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."



ele güne karşı

keskin nisanci
mazhar alanson, fuat güner ve özkan uğur gibi değerli müzisyenlerin kurduğu mfö grubunun 1984 yılında çıkardığı şarkıyla aynı ismi taşıyan albümde yer alan güzel şarkı.

arayıp sormasan da
unuttum seni sanma
dünya bir yana, sen bir yana

aşık ettin beni kendine
sonra da terk ettin gizlice
aradım seni her yerde
hiç kimselere soramadım

bekledim dön diye
dönmedin bile bile
bile bile sevdiğimi
korkundan gelmedin

arayıp sormasan da
unuttum seni sanma sakın
dünya bir yana, sen bir yana

ele güne karşı yapayalnız
böyle de olmaz ki
nasıl da gittin insafsız
böyle bırakılmaz ki
unuturum sanmıştım güzelim
gözüm yollarda kaldı

haberin gelir bana
duyarım nasıl olsa
bilirim kimlerlesin
ne yaptın neler ettin

aklim fikrim hep sende
sevsen de sevmesen de
seni hiç aldatmadım
aldatmayı hiç sevmem

ele güne karşı yapayalnız
böyle de olmaz ki
nasıl da gittin insafsız
böyle bırakılmaz ki
unuturum sanmıştım güzelim
gözüm yollarda kaldı.


erken kalkmak

monster degree
problemi aradığımız yanlış yerdir. işkenceye dönüşen şey sabah erken kalkmak değil erken kalkışımızın sebebidir bence. sevmediğimiz işimize ya da öğrencilik yıllarında hepimize sevimsiz gelen okulumuza gitmek için erken kalkmak işkencedir. hatta oraya gitmeden önce edilen kahvaltının da giyilen giysinin de tadı yoktur.

üniversiteden mezun olana kadar erken kalkmaya hiç alışamadım. hani o zamanlar 25 yıllık hayatımın 20 yılında falan her sabah erken kalkmak zorunda kalmıştım ama yine de alışkanlığa dönüşememişti. mezun olduktan sonra birkaç ay çalışmadım ve o birkaç ayda erken uyanma alışkanlığı ediniverdim bir anda. her sabah erkenden kalkıp yapmayı sevdiğim şeyleri yapıyordum çünkü. sonra işe başladım ve erken kalkmak yine külfete dönüştü.

demem o ki erken kalmak hiçbir şeydir, amacından memnun olmamak her şey.