Yanlış anlamış olabilirim diye tekrar tekrar bakmamla "iğrenç bir ifade" olmasını değiştirmeyen, bir canlı beyanı.
Cevaben kendisine şunu demek isterdim;
"Dik dursun, eğilmesin! Koyacağız; her şeyi yoluna..."
Kısa dokunuşlarla uzun uzun izler bırakan bir şair.
"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler..."
Özdemir Asaf
"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler..."
Özdemir Asaf
TV izlerken zaplama sırasında rastladığım zaman merakımı celbetse de hepi topu 5 dk dayanabildiğim; açlık, susuzluk ve kısıtlı giyim kuşamla verilen yaşam mücadelesi programı. Bir de adadan kim gitsin oylamaları yapılır. Bence adanın kendisi gitsin, bir bağ evinde kendini doğal yaşama adasın.
Kalabalık bir insanım
ben kalabalık bir insanım.
bir yanım vardır seni delice sever,
bir yanım kıskanır seni nefesinden.
bir yanım da tutar kırar seni,
kırar da; diğer yanlarımı görmez gözün.
beni gönlünde ağırlama,
dedim ya kalabalık bir insanım;
ben seni sevdikçe,
sen diğerim'den üzülürsün...
Mızrap.
ben kalabalık bir insanım.
bir yanım vardır seni delice sever,
bir yanım kıskanır seni nefesinden.
bir yanım da tutar kırar seni,
kırar da; diğer yanlarımı görmez gözün.
beni gönlünde ağırlama,
dedim ya kalabalık bir insanım;
ben seni sevdikçe,
sen diğerim'den üzülürsün...
Mızrap.
İlgili haberlere baktığımda Bursa'da da buna benzer bir katliam yapılmış. Üstelik zehirlenerek öldürülen 3 köpeğin yanında bir tanesinin yavruları anasının başında bekleşiyormuş. (Bunu okuyunca çokça üzüldüm)
Anlaşılan o ki, hayvan barınaklarının sayısının artmasından evvel insanlardaki vicdan erdeminin var olması gerekiyor. Bir insan merhametsiz ve vicdan yoksunu olursa hayvan koruma alanlarının da önemi kalmıyor. Çünkü öyle insanlar var ki, hiçbir maddi geliri olmamasına rağmen bulduğu hayvanlara her türlü bakımı yapıyor. Ailemin bağ evinde köpeği var, ismi haylaz. Tavuklar ve bir de tanrı misafiri bir kedi. Bu kedicağız bağ evi yakınlarına geldiğinde oldukça hastaymış. Annemle babam, hayvanla ilgilenmişler ve şu anda sağlıklı hatta kilo dahi almış. Bazen şehir merkezindeki evlerine geçtikleri zaman babam iki günde bir 1,5 saatlik yolu onlara yemek vermek için kat ediyor. Bazı sorunlar nedeniyle köye geçemedikleri zaman huzursuz oluyorlar, böyle anlarda kaide hiç bozulmaksızın onlara köydeki komşuları hasan amcadan telefon gelir; "komşu, sanırım bir iki gündür yoksun. Merak etmeyesin hayvanların hepsinin karnını doyurduk." Annemle babam aynı anda; "haylaz'ın keyfi yerine gelmiştir."
Anlaşılan o ki, hayvan barınaklarının sayısının artmasından evvel insanlardaki vicdan erdeminin var olması gerekiyor. Bir insan merhametsiz ve vicdan yoksunu olursa hayvan koruma alanlarının da önemi kalmıyor. Çünkü öyle insanlar var ki, hiçbir maddi geliri olmamasına rağmen bulduğu hayvanlara her türlü bakımı yapıyor. Ailemin bağ evinde köpeği var, ismi haylaz. Tavuklar ve bir de tanrı misafiri bir kedi. Bu kedicağız bağ evi yakınlarına geldiğinde oldukça hastaymış. Annemle babam, hayvanla ilgilenmişler ve şu anda sağlıklı hatta kilo dahi almış. Bazen şehir merkezindeki evlerine geçtikleri zaman babam iki günde bir 1,5 saatlik yolu onlara yemek vermek için kat ediyor. Bazı sorunlar nedeniyle köye geçemedikleri zaman huzursuz oluyorlar, böyle anlarda kaide hiç bozulmaksızın onlara köydeki komşuları hasan amcadan telefon gelir; "komşu, sanırım bir iki gündür yoksun. Merak etmeyesin hayvanların hepsinin karnını doyurduk." Annemle babam aynı anda; "haylaz'ın keyfi yerine gelmiştir."
Büyük babanı dinle evlat, o senin akranın olmasa da koca yürekli bir arkadaşın, kendisine önerimdir.
fiziksel değil de ruhsal mercek sahibi olduğunu söyleyen kişi sözü. âmâ olan insanları bu sözün dışında tutuyorum, sözüm meclisten içeri; şahsi fikrim, sevdiğinizi düşündüğünüz kişiyi gördüğünüz anda tipleme grafiği güzel ise yukarı doğru, değil ise aşağı doğru gidiyor. hiç mi etkilenmiyorum diyorsunuz? "-gelin alnınızdan öpeyim, şu hayatta sayınız az sizin..."
Öylece durma'nın bir başka bitkisel formu. müdahale etmesi gereken bir duruma dahil olmayan ya da kendi halinde olan insanlara denir. Bir keresinde istanbul'a gittiğim misafirlikte, akşam balkonda otururken baktım karşı balkonda biri oturmuş sabit bir şekilde öylece duruyor. gözümü kırpmadan izliyorum, bir insan hiç mi yerinden kıpraşmaz. bakar da ayıp olur diye çiçeğe böceğe bakayım dedim, gayri ihtiyari oraya bakınca adam yine aynı şekil. nasıl oluyor yahu bu, saksı mı bu adam dedim kendi kendime. nihayet gündüz gözüyle bakınca gördüm ki saksı gibi duran adam, aslında adam gibi duran saksı imiş. velhasıl, saksıya da ayıp ettik...
Ve "-abartın..." Der devamında İsmet Özel. Bunu duyduğumuzda zaten mübalağayı çokça abartmış, "onu düşünme" kısmını "gece boyunca"ya da aktarmıştık. Hatta öyle bir noktaya geldik ki, yeme-içme kısmında kısıtlamalar yaptık kara sevda adı altında. Keşke diyorum, keşke bu kadar abartmasaydık. Ya da İsmet Özel "kendinizi yıpratmayın ama" anektodunu ekleseydi. Böyle diyorum ama kalbim buna nasıl isyan ediyor, anlatamam. Yok, hayır abartmayacağım; Kararlıyım.
Türk dil kurumu'nda; belirlenen önemli işi yapıp artık yapacak bir işi olmayan anlamında ifade ediliyor. Günümüzde farklı fakat kısmen benzer bir durumda, yani evlenmek ile de tabir edilir. Başım bağlı mesajı verilir gizliden gizliye. Un elenmiş, elek duvara asılmış, görev tamamdır. Bu noktada eleğe dair; her gün öpülüp alna sürülen ve asılı durduğu çivisi paslanan elek iki kısımdır şeklinde açıklama yapmayacağım. Benim derdim unla...
Bazı konularda yazarken istisnalardan bahsetmeyi, o kavramın ulvi vasfına saygısızlık olarak düşünüyorum; "baba" da onlardan biridir.
Ayrıntılı düşünmeyen, hasta olmayan, yorulmayan, eğlenmek istemeyen bir düzenek gibi algılanır babalar. Oysa onlar gece uyurken bile düşünmeye devam eder. Hasta olduğunda bazen naz yapar belki ama istirahat etmek yerine erkenden kalkıp eve rızık getirme vazifesi nedeniyle çalışmaya devam eder. Bunlar gibi nice detaylar abidesi olan baba, bana güven duygusunu hatırlatıyor. Ona duyduğunuz güveni "sırtını dağa yaslamak" gibi düşünün. Zihnimdeki baba tarifi imkansızdır. Yaşamımda ise evladı olduğum babam; disiplin ve kuralcı bir ortamda büyümesinden mütevellit sert mizaçlı idi. O böyle gördüğü için bu düstur üzere davranmasını göz ardı ederdim. Kendisiyle ilgili bir anım vardır ki eminim bunu içimde sakladığımı bilse, üzülürdü. 15 yaşlarında iken yaptığım bir sakarlık sonucu bir tabak kırmıştım. Elimden kayan tabak odanın orta yerine paramparça dağılmıştı. Babam bu hali görünce öfkeyle "ne yaptın sen be kızım!" Dedi. Usulca kırıkları topladım ve odama gidip gizlice ağladım. Neden biliyor musunuz? Bana kızdığı için değil, bana "kızım" dediği için...
Ayrıntılı düşünmeyen, hasta olmayan, yorulmayan, eğlenmek istemeyen bir düzenek gibi algılanır babalar. Oysa onlar gece uyurken bile düşünmeye devam eder. Hasta olduğunda bazen naz yapar belki ama istirahat etmek yerine erkenden kalkıp eve rızık getirme vazifesi nedeniyle çalışmaya devam eder. Bunlar gibi nice detaylar abidesi olan baba, bana güven duygusunu hatırlatıyor. Ona duyduğunuz güveni "sırtını dağa yaslamak" gibi düşünün. Zihnimdeki baba tarifi imkansızdır. Yaşamımda ise evladı olduğum babam; disiplin ve kuralcı bir ortamda büyümesinden mütevellit sert mizaçlı idi. O böyle gördüğü için bu düstur üzere davranmasını göz ardı ederdim. Kendisiyle ilgili bir anım vardır ki eminim bunu içimde sakladığımı bilse, üzülürdü. 15 yaşlarında iken yaptığım bir sakarlık sonucu bir tabak kırmıştım. Elimden kayan tabak odanın orta yerine paramparça dağılmıştı. Babam bu hali görünce öfkeyle "ne yaptın sen be kızım!" Dedi. Usulca kırıkları topladım ve odama gidip gizlice ağladım. Neden biliyor musunuz? Bana kızdığı için değil, bana "kızım" dediği için...
Diyanetin, imkansızlıklar yolundaki gayreti takdire şayandır. Namaz kılanların sayısı elle sayılacak kadardır, ama her yerde cami inşa edilir. Devletin bütçesi adeta diyanet adına gece gündüz çalışıyor. Şimdi de turistlere İslamı anlatma girişimi demek. Niyet güzel ama bir konu dikkatimi çekiyor. Hani diyorum, müslüman denilen insanlar ciddi anlamda İslamı yaşasa bunun için özel olarak bilgi verilmesine gerek kalmaz. Fakat şu da var, korkarım turistler İslamı tanımanın ardından müslümanları görünce "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" diyecek. Çokça uzattım, affola. İslam anlatılarak değil yaşanarak tanıtılır. Keşke bunu diyanet de bilse...
(bkz:#101664) ilgili entry'si hakkında birkaç cümle söylemek istediğim sevdiğim bir yazar.
Biyolojik olarak türk kanı olmadığı açıklaması yapılsa dahi, bu manevi bir unsurdur. Bir Türk'ün kanı aktığında kendini gösterecek bir emaresi olsaydı şüphesiz ay yıldız olarak akardı. Celal Şengör'e bir şey diyemiyorum, bazı bilimsel açıklamalarını ilgi çekici bulsam da gayrisindeki detayları tasvip etmiyorum. Ben damarlarımda türk kanı taşıdığıma inanıyorsam yürekten, rh'lar buna pozitif ya da negatif baksa dahi benim için önemi yoktur.
Yazılarınız daim olsun yazar arkadaşım.
Biyolojik olarak türk kanı olmadığı açıklaması yapılsa dahi, bu manevi bir unsurdur. Bir Türk'ün kanı aktığında kendini gösterecek bir emaresi olsaydı şüphesiz ay yıldız olarak akardı. Celal Şengör'e bir şey diyemiyorum, bazı bilimsel açıklamalarını ilgi çekici bulsam da gayrisindeki detayları tasvip etmiyorum. Ben damarlarımda türk kanı taşıdığıma inanıyorsam yürekten, rh'lar buna pozitif ya da negatif baksa dahi benim için önemi yoktur.
Yazılarınız daim olsun yazar arkadaşım.
Özgün tarzı ile seslendirdiği birçok eseri beğendiğim bir sanatkar ismidir. Birkaç satır söz dizesi ve absürt bir nakarat ile şarkı seslendirdiğini zanneden birçok kişiye nazaran kendisi daima sempatik bir bedenin içinde, samimi üslupla sözlerini kendi yazdığı eserler seslendirmiştir. Yoksa kimin aklına; "sana kek yaptım, benim aşkım xl, bütün kızlar toplandık, bu mudur" yazmak gelirdi ki?
İnsanların düşüncelerine ya da zevklerine bir şey diyemiyorum fakat bir konu var ki beni rahatsız ediyor. Bu ifadenin açıkça "sever de, döver de" kalıbında değerlendirildiği aşikar. Evvela şunu belirtmek isterim ki;
*seven insanın eli; kalbe dokunmaktan öte, bir eylem ve şiddet için kalkmaz.
*bu ifade ile karşı cinse dövme, incitme yetkisi ve müsaadesi veriliyor, anlamsız buluyorum.
*helal kavramı cidden bu kadar basit mi? Buradaki helal konusunda sahiplenilmekten öte, köle intibası bırakılması yalnızca beni mı rahatsız ediyor?
_duvar halısı olmaktansa mavi bir balon olmayı tercih ederim.
*seven insanın eli; kalbe dokunmaktan öte, bir eylem ve şiddet için kalkmaz.
*bu ifade ile karşı cinse dövme, incitme yetkisi ve müsaadesi veriliyor, anlamsız buluyorum.
*helal kavramı cidden bu kadar basit mi? Buradaki helal konusunda sahiplenilmekten öte, köle intibası bırakılması yalnızca beni mı rahatsız ediyor?
_duvar halısı olmaktansa mavi bir balon olmayı tercih ederim.
Yazarların ilk öpüştüğü mekan başlığında yazacak bir anıya sahip olamamak beni farklı bir ruh haline bürüdü, sözlük. Bu çok önemli mi gerçekten? İlk kez 18 yaşında iken öpüştüğümü hatırlıyorum fakat mekan yok aklımda. Aslında bilinç altım bana oyun oynuyor, "nerede ve kiminle olduğunu gayet iyi hatırlıyorsun ama bu senin için güzel bir anı değil" telkini veriyor. Beni bu kadar derinden biliyor olmasından hiç hoşnut değilim.
Neden buna dair saatlerce düşünmeme rağmen verebilecek bir cevabım yok ki? Yok hayır ağlamıyorum. bilakis, ne kadar mesudum bilemezsiniz...
*Şüphesiz, unutulmayacak kadar özel bir mekandır.
*Şüphesiz, unutulmayacak kadar özel bir mekandır.
Muazzez Ersoy hanım nasıl bir bağlantı kurmuş anlayamadım. İki ayrı müzik tarzı, iki ayrı dünya... Tarkan olsa diyeceğim ki o bir star duyulması imkan dahilinde, fakat muazzez Ersoy hanımın böyle bir durumu yok. Bu düşüncesinin, basit bir sanatçı olduğu anlamında değil de türk sanat müziği gibi oturaklı türde eserler seslendirmesinden ötürü hoş durmadığı kanaatindeyim.
Pazar günlerini piç etme konusunda bir gayretim yok zira kendisi bildim bileli gayrimeşru bir evlattır. Saçını okşasan şımarır, alıp da bir yerlere götüreyim desen ne yapar eder yaka silktirir. Seni sevemiyorum evlat, üzgünüm...
şimdiki zaman kipinde değerlendirilecek olursa 'sevişiyor' olur ama burada mesaj başka sanırım. burada bahsedilmek istenen, özellikle sanal ortamda temas olmadığı için kelimelerle ve görsellerle tahrik etme ve edilme yani sözel dokunmadır.
Kesinlikle kendisine karşı bir his besleyemediğim kişiyle yapamayacak olduğum, karşılıklı dudak misafirliği. Misafirlik dedim fakat onur konuğu detayı ile müsemmadır. Bilmiyorum ama cinsel birleşmeden daha etkin olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki; bazen sevgi dolu bazen de tutkulu bir hal alan öpüşme, duygular doruklara ulaştığı zaman bambaşka bir boyut kazanıyor. Adeta bütün sinir uçları ya da damarlar, veyahut kalp atışı bile bu eylemde doz aşımı yaşıyor gibi. Bu hazzı yaşamanın süresi size kalmışken belirli bir zaman diliminde kısıtlı kalan cinsel birleşmenin zevki anlıktır.
Sevgili ile yapılan öpüşmeye olan şu tabirim asla değişmez;
"Öpüşme ile insan sevdiğine bir not bırakır; ruhum da seni seviyor diye..." (Bu not okunmaz mı sizce?)
Sevgili ile yapılan öpüşmeye olan şu tabirim asla değişmez;
"Öpüşme ile insan sevdiğine bir not bırakır; ruhum da seni seviyor diye..." (Bu not okunmaz mı sizce?)
Uzun uzun içerdiği mana;
*ellerinin sımsıcak tutuşuna güneşin imrendigi,
*müşfik yüreğine duyguların kifayetsiz kaldığı,
*mücadele ruhuna karşılık, karşısında duran hayatın düğmelerini iliklediği,
*evladının en zor zamanında hızırı arkasında bırakan,
*hastalık nöbetinde 21 aralığı 3'e 5'e katlayan,
*kainatın, sırrını çözemediği bir insandır. Biz kendisine kısaca anne deriz.
*ellerinin sımsıcak tutuşuna güneşin imrendigi,
*müşfik yüreğine duyguların kifayetsiz kaldığı,
*mücadele ruhuna karşılık, karşısında duran hayatın düğmelerini iliklediği,
*evladının en zor zamanında hızırı arkasında bırakan,
*hastalık nöbetinde 21 aralığı 3'e 5'e katlayan,
*kainatın, sırrını çözemediği bir insandır. Biz kendisine kısaca anne deriz.
Ya çok içtendir ya da nerede ve nasıl konuşması gerektiği konusunda kendine kurallar koymuyordur. Şimdi tekrar düşündüm de keşke sessizce çay içseymiş bu genç arkadaş.
Halihazırda TV ekranlarında yer alan dizinin ismi başlı başına güzel bir intiba bırakıyor iken içeriği hakkında aynı şeyi söyleyemiyorum. Çünkü dizi içinde isminin aksine eşkıyaların dünyaya hükümdar olabileceği izlenimi veriliyor.
Güvenlik gerekçesiyle mazbatası kendisine hala verilmeyen siyasetçi. Bunun altından da AKP'nin; "aslında biz kazandık, oylamada usulsüzlük var" demesinden endişe ediyorum.