Bir kısmı hayatî bir kısmı kitabî olan sözler. Bir kısım da kitabın Ortasındandır.
Kitabın Ortasından bir misal için:
"rabbin seni terketmedi, sana darılmadı da..."
Duha 3
İki kere ikinin "alırken" ve "satarken" diye değiştiği şehir. İkamet ehli baştan başa matematik gerçeğini "alabora" etmiştir. Tüm cihâna Göre tek hakikat riyaziye, ama gel gelelim gel anlat kayseriliye.
Sosyal kurallarını ilâhî metinlerden alan, Müslümanların kur'âni, yahudilerin tevratî olarak değerlendirdiği hukuk sistemi. Hristiyanlık ve bilumum dinlerde de durum bu şekilde cereyan etmektedir. Sözüm ona tanrısal sözlere beşeri nizam sokma ritüelidir. Semâvi ve öteki dinler bir yana: biz Müslümanlar nezdinde tanımlama şu şekilde olmalıdır; kanımca...
Şeriat Truva atı gibidir,
Dışı ne kadar tanrısal olarak görünse de, içi ziyadesiyle tanrıcılık oynamaya meyilli beşerler ile doludur.
Akıl, vicdan ve ruh sağlığınız için, şeriat denilen yerden uzak durunuz.
Şeriat Truva atı gibidir,
Dışı ne kadar tanrısal olarak görünse de, içi ziyadesiyle tanrıcılık oynamaya meyilli beşerler ile doludur.
Akıl, vicdan ve ruh sağlığınız için, şeriat denilen yerden uzak durunuz.
"Burjuvalar kocaman duvarlarla
Çevirmişler avlularını
Ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün
Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını..."
(bkz:Ataol behramoğlu)
Çevirmişler avlularını
Ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün
Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını..."
(bkz:Ataol behramoğlu)
Tapıcı. Ata, para, kadın, put, akıl, makam, şan ve sair vb. Zaaf ne ise onun tapıcısı olmak sizi potansiyel 'perest' yapar ve bu perestlik içinizdeki zaafın imâni derecesi kadardır.
Onlar ki atalarını kutsar,
Dinarlarına tapar. Kadınları onların kıbleleri, makamları kalplerinin kabesi, şan şöhretleri olmadan aldıkları nefes sıkar boğazlarını, Onlar ki put beller akıllarını.
Onlar ki atalarını kutsar,
Dinarlarına tapar. Kadınları onların kıbleleri, makamları kalplerinin kabesi, şan şöhretleri olmadan aldıkları nefes sıkar boğazlarını, Onlar ki put beller akıllarını.
İnek. Arp.
Kur'ân'ı kerim de yer alan ikinci sure. Bakara suresi olarak geçer ve kur'ân'ın en uzun suresidir. Aristokrat sınıfından bahseden sure, zenginlerin fakirler ile aralarında olan yüksek duvarların yıkılması gerektiğine işaret eder ve mesajı sosyal dengeler üzerine sürer.
Kur'ân'ı kerim de yer alan ikinci sure. Bakara suresi olarak geçer ve kur'ân'ın en uzun suresidir. Aristokrat sınıfından bahseden sure, zenginlerin fakirler ile aralarında olan yüksek duvarların yıkılması gerektiğine işaret eder ve mesajı sosyal dengeler üzerine sürer.
Portakal elbiseli kış meyvesi. Portakal gibi iki elbiselidir. Biri kabuğu, diğeri ise sarımtırak içliği. Hüzünlü bir meyve. Kış hüznüne işaret eder ve aynı şekilde bu hüznü siler. Doğal bir küllük.
Fakir tavanlarından pul pul dökülen yapı kimya maddesi. Dökülmeden evvel çok garip bir haritası olur duvarda; bu haritaya 'yalnızlıktan anlam çıkarma haritası' diyorum. Bunu ancak o tavanın zemininde çocukluğu geçmiş olanlar bilir.
Eski dilde veled-i zina. Argo dilindeki karşılığı ise fırlama olarak tanım bulur. Fırlama konusuna gelirsek, eski mahalleden bir abinin dediğine göre; doğum esnasında hiçbir yere değmeden fırlayan kişiler için kullanılır.
Her piç bir parça yetimdir,
Her yetim eskilerin deyişle bir parça piçtir.
Her piç bir parça yetimdir,
Her yetim eskilerin deyişle bir parça piçtir.
Stabilize olan insanlara yakıştırılan tamlama. Cümle içinde kullanacak olursak:
- ot geldik saman olup gideceğiz.
Hoş, cümle içinde kullanımı muhatap kalan insanların çoğul bir anlatımı ile oldu ama olsun. Argo bir tamlama. Ot, bir mizaç tanımıdır.
- ot geldik saman olup gideceğiz.
Hoş, cümle içinde kullanımı muhatap kalan insanların çoğul bir anlatımı ile oldu ama olsun. Argo bir tamlama. Ot, bir mizaç tanımıdır.
Müşfik bir cinayet hissi.
Bir cinnet yoluna baş koymak istiyorum. Yanakları elma kırmızılı katil bir palyaço taklidi yaparak. Bıçak kesikleri simetrik ve kırmızı elmadan daha kırmızı. Bir cinayet işlemek istiyorum, üçüncü sayfa haberine dar gelecek. Kesiciler, deliciler, bileyiciler, yoksa ateşli bir silah mı? Bir kurşun yürek soğutmaz ki, şarjör desen o da belki. Bir kurşuna yazık der silah endüstrisi. Koca koca mektepli adamlara yazık. En İyi usul eski usul. Cam gibi bilenmiş bir ekmek bıçağı. Pürüzsüz ve yüze tutulduğunda ayna gibi parıldayan bir bıçak. Ekmek bıçağı. Şuurumun altından zuhur edecek olan tüm caniliğim beni canlı tutacak. Her savuruşta damarlarla beraber et kopacak, kan fışkıracak, şah damarını kesene değin oluk oluk kan akacak! Kopan damar tamir olsa keşke, bir mandal ile tutuşsa yeni baştan... bir cinayet serüven olsa cinayetler bağışlayarak. Muhtemelen siyah bir gömlek olacak üzerimde. Kolları kanla eflatuna çalacak.
Sonra beton ısınacak kanla, toprağa erişemeyen kanı itfaiye hortumu PaK edecek.
Tarih beni kabil belleyecek,
Habil fıtratımdan bahsetmeyecek.
Bir cinnet yoluna baş koymak istiyorum. Yanakları elma kırmızılı katil bir palyaço taklidi yaparak. Bıçak kesikleri simetrik ve kırmızı elmadan daha kırmızı. Bir cinayet işlemek istiyorum, üçüncü sayfa haberine dar gelecek. Kesiciler, deliciler, bileyiciler, yoksa ateşli bir silah mı? Bir kurşun yürek soğutmaz ki, şarjör desen o da belki. Bir kurşuna yazık der silah endüstrisi. Koca koca mektepli adamlara yazık. En İyi usul eski usul. Cam gibi bilenmiş bir ekmek bıçağı. Pürüzsüz ve yüze tutulduğunda ayna gibi parıldayan bir bıçak. Ekmek bıçağı. Şuurumun altından zuhur edecek olan tüm caniliğim beni canlı tutacak. Her savuruşta damarlarla beraber et kopacak, kan fışkıracak, şah damarını kesene değin oluk oluk kan akacak! Kopan damar tamir olsa keşke, bir mandal ile tutuşsa yeni baştan... bir cinayet serüven olsa cinayetler bağışlayarak. Muhtemelen siyah bir gömlek olacak üzerimde. Kolları kanla eflatuna çalacak.
Sonra beton ısınacak kanla, toprağa erişemeyen kanı itfaiye hortumu PaK edecek.
Tarih beni kabil belleyecek,
Habil fıtratımdan bahsetmeyecek.
Yerde uzanan üzüm asması. Şarap olmaya uzuyor gibi güzelim asma. Balkon ve içinde birkaç bitki. Bitkilerin toprağı kurumuş, iyisi mi anın fotoğrafını kelimeler yoluyla çektikten sonra suluyayım. Küllük var, izmarit dolu bir küllük. Bir de Kadraja giren bir sokak lambası. Etrafında sivrisinekler, bir yusufçuk, at sineği. Ve sigara dumanı.
Ama ahdım olsun, bir gün, zemzem suyu içerken anın görüntüsünü çekeceğim. Bir hacc mevsiminde görüşürüz.
Bu Arada asmanın yerde ne işi var?
Ama ahdım olsun, bir gün, zemzem suyu içerken anın görüntüsünü çekeceğim. Bir hacc mevsiminde görüşürüz.
Bu Arada asmanın yerde ne işi var?
Anason kokulu kelimeler ihtiva eden edebiyat. Ülkemizdeki edebiyat çeşitlerindedir. Çeşit olarak buna eşdeğer çay edebiyatı var. Bir de bundan bağımsız farklı fakülteden çıkan mağduriyet edebiyatı var. Bunlara antitez olarak sokak jargonunda bulunan 'edebiyat yapma' var. Rakı, çay, mağduriyet ve edebiyat kasması. Maşallah her bir konuda mal bulmuş mağribi gibi olmakla beraber, toplum olarak hem edebiyat yapıyoruz hem de edebiyata düşmanlık besliyoruz. Edebiyat demiş iken: bu gün bir yerde, hatırlamıyorum nerede, edepsizliğin başladığı yerde edebiyat başlar diye bir şey okudum. Bu abi/abla da çok yanlış gelmiş bence. Edebiyat edep ya da edepsizlik değil ki. Bu nerden çıktı diyeceğim de, muhafazakâr (neyi muhafaza ettiklerini kendileri de bilmiyor) mahallelerde edebiyata bakış bu şekilde.
Yanlış bakış. Edebiyat bu değil.
Ne ise; anason kokulu kadın ve edebiyatı uzak olsun.
Unutuyordum; şarap edebiyatı da var.
Şarap zaten başlı başına edebiyat çeşidi ve Allah var ve affetsin, yakışıyor. Rakı ve edebiyat gitmiyor. Rakı ve fasıl Tamam, ama edebiyat gitmiyor.
Anason kokulu kadından olmamış,
şarap kokulu kadın demlenmiş.
Yanlış bakış. Edebiyat bu değil.
Ne ise; anason kokulu kadın ve edebiyatı uzak olsun.
Unutuyordum; şarap edebiyatı da var.
Şarap zaten başlı başına edebiyat çeşidi ve Allah var ve affetsin, yakışıyor. Rakı ve edebiyat gitmiyor. Rakı ve fasıl Tamam, ama edebiyat gitmiyor.
Anason kokulu kadından olmamış,
şarap kokulu kadın demlenmiş.
Rahman ve râhim olan Rabbin ismi ile... merhamet cinsiyetsizdir. Rahman erkek, râhim kadın, insanın makbul olanı merhamet sahibi olandır.
Birbirinize merhamet ediniz,
Merhamet tufanların tehir olmasına vesiledir.
Birbirinize merhamet ediniz,
Merhamet tufanların tehir olmasına vesiledir.
Dut mevsiminden geçen bir kedinin kaldırımdaki pati izidir. Kedi dokuz canla dolaştırır durur dut kokusunu. Dut fuşya renginde, kaldırımda bir tuval, kedinin ayakları fırça. Dut ağacı resim hokkası. Allah ile insan arasında kalan her şey "aşk" gibi bir şey belki de aşkın kendisidir. Gibiler mizaç ile ilgili. Aşk bütünsellik içerir, fezaya sığmaz. Ama kalbe sığar.
Manukyan'ın Tarlabaşı lanetinden payına düşeni istiklal caddesinde görünen ilçe. Eski İstanbul beyefendi ve hanımefendilerinden bahsetmeyeceğim. O kadar da nostaljik bünyeye zarar. Lâkin bu cadde caddeden çok ucubeye benziyor. Özellikle son birkaç yıldır istiklal caddesi ahir zaman evrimi geçirmiş. Nezih ve şehrin aynası olan bir cadde nasıl tecavüze uğrar, insan gerçekten hayret ediyor. Tecavüz dedim de, manukya'nın laneti de bir tecavüz sonrası başlıyor. Bakımsız ve harabe olmuş Tarlabaşı binalarına bakın, orada matild'in sessiz çığlıklarını duyacaksınız.
Matild manukyan
Matild manukyan
Turşu kurmakla netice olan, hayalkırıklığı ile nihayet bulan, karamsarlık ve ikilem ile devam eden zihin ve kalp kurgusu.
Bir ülkede kurulan hayallerin toplamı bireysellik ile çoğunlukta ise o ülke bencil insanlarla doludur.
Toplumsal hayaller kuralım, hayalden önce de hayale gerçekleri taşıyalım.
Bir ülkede kurulan hayallerin toplamı bireysellik ile çoğunlukta ise o ülke bencil insanlarla doludur.
Toplumsal hayaller kuralım, hayalden önce de hayale gerçekleri taşıyalım.
Devrik cümle.
Şairler cümleleri hoşnutlukla deviren elçilerdir.
Devrilen cümlelere gelince, onlar da şüphe yok, elçilere tabii olan müritlerdir.
Seviyorum seni.
Seni seviyorum.
Şairler cümleleri hoşnutlukla deviren elçilerdir.
Devrilen cümlelere gelince, onlar da şüphe yok, elçilere tabii olan müritlerdir.
Seviyorum seni.
Seni seviyorum.
İnsanın kendisine kazık attığı ve insanın yanlışlarını yama ettiği bir varlık. habis, lâin, mertud, tard edilen, şer menşei, kovulan vs. İblis, azazil vb.
Kur'ân'ın numarasını hatırlamadığım bir ayetinde; şeytan insanın şerrinden Allah'a sığınıyor.
Yani sadece vesvese verdiği insan öyle bir şey yapıyor ki, şeytan "oha!" diyor. İnsan şeytandan aldığı vesveseyi proje kabul edip oraya öyle bir rezidans kuruyor ki, şeytanın kimyası bozuluyor tabii.
Şerrinden bir kere insanın şerrinden iki kere Allah'a sığınırım.
Kur'ân'ın numarasını hatırlamadığım bir ayetinde; şeytan insanın şerrinden Allah'a sığınıyor.
Yani sadece vesvese verdiği insan öyle bir şey yapıyor ki, şeytan "oha!" diyor. İnsan şeytandan aldığı vesveseyi proje kabul edip oraya öyle bir rezidans kuruyor ki, şeytanın kimyası bozuluyor tabii.
Şerrinden bir kere insanın şerrinden iki kere Allah'a sığınırım.
Beşeri münasebetler ve istişare meclislerinde "kasis, bariyer, gişe, kapı ve duvar" vazifesi gören tıkaç. Kayırıcı, ayıştırıcı, fitne fesat bir bağlaç olduğu gibi, bireyi bir diğerinden ayıran, çizgiler yoluyla belirteç olan ve çizgilere kırmızı boya döktüğü için, saf bildirgesidir.
Safını, tarafını, dini, milli, içtimai ya da sınıfsal yerini belli eder.
Bir de ama kullanılmadan muhatabın bir etiketi var ki düşman başına. Bizim topraklarda insanlar barkod makinası ile yaşar, gelene gidene etiket çalar. Oysa "ama" deme gibi durum bile yok.
Âmâ... şapkalı olunca gözleri görmeyen anlamına gelir.
Herkes herkese şapkasız çıkmıyor gibi.
Safını, tarafını, dini, milli, içtimai ya da sınıfsal yerini belli eder.
Bir de ama kullanılmadan muhatabın bir etiketi var ki düşman başına. Bizim topraklarda insanlar barkod makinası ile yaşar, gelene gidene etiket çalar. Oysa "ama" deme gibi durum bile yok.
Âmâ... şapkalı olunca gözleri görmeyen anlamına gelir.
Herkes herkese şapkasız çıkmıyor gibi.
Bu gün oğlumun doğum günü. İyi ki doğmuşum baba dedi, aynı fikirdeyim dedim. İyi ki doğdun oğlum, sabah yıldızım, seher vakti gelen neslimin misafiri. İyi ki doğdun. Oğlum. Öykümü hikâye, kıssamı güzel kılanım.
Yaşama sevincini yerle bir eden katran karası hissiyat. Karamsarlıktan doğduğu gibi ağır hüzün nöbetlerinden de doğduğu ve doğumsuz olduğu da görülecektir. Yeis bazı insanların ruh biçimidir. Kötürüm kılar, hasta eder, bezginlik verir. Çile, keder, hüzün, dert, melankoli, karamsarlık ve bilumum negatif hissiyatın küpüdür. Keskin olan her şey küpe zarar verir. En iyisi şarap yüklü küpler. Küpün de meşe olanı makbuldür.
Havanda su dövmeye benzeyen çene ağrısı.
Tartışacak o kadar çok ayrık zemin ve mesele var ki, zevki ve rengi tartışmak ya gamsız insanların meşgalesi, ya da işsiz insanların işsizliği. Zevkler yaşanmak için vardır ve bireyselliği remz eder. Bırakın, kim ne ederse etsin. İnsanları değil insanlığı tartışmak gerekir.
Bu arada bunu da nokta düşmek gerek:
"Şüphesiz ki insan tartışmayı çok seven bir varlıktır"
Kur'ân'ı kerim.
Tartışacak o kadar çok ayrık zemin ve mesele var ki, zevki ve rengi tartışmak ya gamsız insanların meşgalesi, ya da işsiz insanların işsizliği. Zevkler yaşanmak için vardır ve bireyselliği remz eder. Bırakın, kim ne ederse etsin. İnsanları değil insanlığı tartışmak gerekir.
Bu arada bunu da nokta düşmek gerek:
"Şüphesiz ki insan tartışmayı çok seven bir varlıktır"
Kur'ân'ı kerim.