Balta girmemiş yağmur ormanlarında hamak kurmak gibisi yoktur... bir de ege sahil kasabası ruhuma denktir.
O baltalar birer cümle olup yağmur ormanlarının koruyucusu olacak, zira yok öyle hamakta mütemadiyen tembellik yapmak. Yazmak esastır. Ege sahil kasabasında da organik bir bakış açısı kazanılır.
Arz eder, kendime farz kılarım.
Sünni pozisyondan Alevi güzellemesi yapan mezhepçi bir film. Film içinde bulunan hutbe hariç gerisi ecnebi hafiyecilik kopyası. Hutbe sahnesi de çok manidardır: zira câmii içinde birkaç kişi vardır. Binlere bu hutbeyi okusan 'mürted' olursun.
Filmin ana teması mezhepsiz olmalı idi.
Editorya: şarkıdır, maazallah küfre kaçtığı söylenen bir şarkıdır. Câmii cemaati öyle diyor, merhum müslüm gürses ve Bülent Ersoy iyi seslendiriyor.
Bir de unuttum, bu çok şahane bir replik: sokayım imâm nikahına! (Filmden replik)
Filmin ana teması mezhepsiz olmalı idi.
Editorya: şarkıdır, maazallah küfre kaçtığı söylenen bir şarkıdır. Câmii cemaati öyle diyor, merhum müslüm gürses ve Bülent Ersoy iyi seslendiriyor.
Bir de unuttum, bu çok şahane bir replik: sokayım imâm nikahına! (Filmden replik)
Utanç nedeni olan sorular.
Bir toplumu analiz etmek isterseniz, sorduğu sorulara bakınız. Doktora, mühendise, edebiyatçıya, psikiyatriye, aile hekimine, politikacıya, tarihçiye ve sosyal bilimci ile bilim insanına sorulması gereken sorular bir din adamına (ki adam değil din tüccarı o) soruluyor ise ortada ciddi bir sıkıntı var. İsme gelecek olursak diyeceğim de: gelmesek daha iyi, çünkü bu adam bir profesör! Hem de yök üyesi bir profesör.
Böyle toplumun böyle bir profesörü olur.
Geçtiğimiz günlerde, bu adama, Tiner içip intihar etmek istedim, orucun bozulur mu diye soru geldi.
Olay yerine sağlık görevlilerini çağıracağı yerde, saçma sapan bir cevap verdi. Toplum masal seviyor. Yazık, çok yazık.
Medeniyetler tarlasından nasıl bir toplum zuhur etmiş anlaşılır şey değil.
Bir toplumu analiz etmek isterseniz, sorduğu sorulara bakınız. Doktora, mühendise, edebiyatçıya, psikiyatriye, aile hekimine, politikacıya, tarihçiye ve sosyal bilimci ile bilim insanına sorulması gereken sorular bir din adamına (ki adam değil din tüccarı o) soruluyor ise ortada ciddi bir sıkıntı var. İsme gelecek olursak diyeceğim de: gelmesek daha iyi, çünkü bu adam bir profesör! Hem de yök üyesi bir profesör.
Böyle toplumun böyle bir profesörü olur.
Geçtiğimiz günlerde, bu adama, Tiner içip intihar etmek istedim, orucun bozulur mu diye soru geldi.
Olay yerine sağlık görevlilerini çağıracağı yerde, saçma sapan bir cevap verdi. Toplum masal seviyor. Yazık, çok yazık.
Medeniyetler tarlasından nasıl bir toplum zuhur etmiş anlaşılır şey değil.
Ölümün muhlis çocuğu.
Zira, "uyku ölümün yarısıdır."
Bu çocuğun muhlis olması da şundan dolayı, uyumak çok güzeldir. Hele hele güzel rüyalarla bezenmiş ise daha bir güzel, kafiyeli zaman dilimidir. Pek tabii ki, az olmalı. Her şeyin azı güzel, çoğu delâlettir.
Zira, "uyku ölümün yarısıdır."
Bu çocuğun muhlis olması da şundan dolayı, uyumak çok güzeldir. Hele hele güzel rüyalarla bezenmiş ise daha bir güzel, kafiyeli zaman dilimidir. Pek tabii ki, az olmalı. Her şeyin azı güzel, çoğu delâlettir.
Gök içlenişi. Bu içlenmenin müsebbibi yeryüzünden başka bir şey değildir. Gök yer için vuslata ağlar, gözyaşlarını ona akıtır, kuruluğunu mesh eder. Toprak damarlarını göğün hıçkırığı ile besler. Bu iki mâşuk tanrı'dan bir söz almışlar, kâlu belâ zamansızlığında: kıyamet kopunca yer ve göğün hicranı vuslat bulacak.
İsrafil şahit. Sur'u elinde Şehadetin saatini beklemekte.
İsrafil şahit. Sur'u elinde Şehadetin saatini beklemekte.
Kurt uluması değdiğinde ziyadesiyle korkutan, göl sakinliğine tedirginlik zerk eden, iki şarap kadehine vurunca orayı asma neşesi kılan ışık.
Ay ziyâsında çeşitli hikmetler ve hâller bulunur.
Ay ziyâsında çeşitli hikmetler ve hâller bulunur.
Geçmiş zaman öykünmesi.
Geleceğin boğazındaki yumru.
An'ı heder eden düğüm.
Ne kadar az keşke o kadar umut.
Keşkeler fenadır.
Her insanın bir âdet keşkesi olmalı. İnsana şükrü hatırlatıyor.
Geleceğin boğazındaki yumru.
An'ı heder eden düğüm.
Ne kadar az keşke o kadar umut.
Keşkeler fenadır.
Her insanın bir âdet keşkesi olmalı. İnsana şükrü hatırlatıyor.
"Sen esirliğim ve hürriyetimsin
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin
sen memleketimsin."
nazım hikmet
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin
sen memleketimsin."
nazım hikmet
Cennet yaşında (33 olur bu yaş) ezberlenmeye başlanması gereken şiir. Ezber fukaralığı yaşayan insanlar anca iki senede ezber eder. Ben misal, iki senedir ezberleyemedim. Ezber sıfır. Birkaç ay'ım kaldı bu yaştan yol almaya, bakalım artık, ezber edip kendime okuyabilecek miyim? Olmadı yüzünden kıraat eder, kendime ithaf ederim. Yolun yarısı mühim yaş aralığı. Fakat içimden de bir ses diyor ki: kırk (40) daha isabetli yolun yarılığına işaret ve zira kırk peygamberlik yaşı. Şimdi ikilem doğdu; şairin demesine göre otuz beş yaş ve şiiri mi? Yoksa peygamberlik yaşı kırk mı? Kafam karıştı, kalbim de öyle. O bu değil de, kırka merdiven dayandı. İkilem kaldırmayacak kadar su gibi akışkan hayat denilen nehir. Devrik bir hüzün bıraktı bu ikilem. En kötü karar kararsızlıktan evladır: kırk diyorum. Hem kırk milliyetçi hareket... yok bu başka idi.
İ
Hengâme dolu zihnini taşı bilgeliğime
durular, miski âmber ederim bulanıklığını
içimdeki burç tahtın olur
kurulursun kalbimin otağına
uçurumlar bahşederim varlığına
esef döktüğün ne varsa silerim
dökersin zülüflerini göğsüme
ilmin olurum, kıraat edersin beni
kırk okunmuş tasla yıkarım
Azize kılar, saçlarını tararım
düğümlere sihirler üfleyenlerin şerrinden
dirilerin gazabından
ölülerin anılarından
şarabın ve isyanın siyahından
be'ri olursun, korunursun
tapınak olursun, koruyucun olurum
baykuş bilgeliğinden nefesler toplar
suskunluğuna nefesini sürersin
ii
Yedi iklim hasadının bereketini topladım
bereket tanrıçası olur musun?
mabet olur kalbim, içimin arşında
tesbih eder, yüceltir, mırıldanırım
tok seslerime üryan olursun
göğüs sesim seda olur
sesimin sevişmesinde özne
ismime ile diye ram olursun
Havva olursun faraza
hiçliği varlık kılarsın
Âdem olan beni adam edersin
alnımdaki terin mükafatı
ayalarımda olan nasırın nâsırı
güneş içmiş bir Melike
ay doğuran hülya olursun
yarım ben seninle tastamam olur
bir bûtimâr açık denizlere uçar
hür olurum, mesut olurum
dünyaya hürriyetle kanat çırpan
sana tutsak, sana tutuklu
seninle özgür olurum
iii
Buğulu yerlerde silüetin geziniyor
hayalin külliyat neşrediyor
meczup bir âlim oluyorum
Mecnun'a kârındâş, Leyla'ya dertdâş
Hayyam'a yoldâş, haşhaşilere ruhdâş
efkârlı oluyorum
senin fikrederek nefesim tutuşuyor
kanat çırpınışlarım hârlıyor ateşi
nâr oluyorum,
hâr bir nâr, binlere bölünmüş nar
kırmızı, demli, alev alev bir hâr
nâr ve nar gibi
bûtimâr oluyorum
iv
Bir sancı, kırıkça geceler dolusu
geceyi yaşayan, güneşte ölen bir yazgı
baykuş gibi abus suretliyim
cemâlinse irem cenneti.
Hengâme dolu zihnini taşı bilgeliğime
durular, miski âmber ederim bulanıklığını
içimdeki burç tahtın olur
kurulursun kalbimin otağına
uçurumlar bahşederim varlığına
esef döktüğün ne varsa silerim
dökersin zülüflerini göğsüme
ilmin olurum, kıraat edersin beni
kırk okunmuş tasla yıkarım
Azize kılar, saçlarını tararım
düğümlere sihirler üfleyenlerin şerrinden
dirilerin gazabından
ölülerin anılarından
şarabın ve isyanın siyahından
be'ri olursun, korunursun
tapınak olursun, koruyucun olurum
baykuş bilgeliğinden nefesler toplar
suskunluğuna nefesini sürersin
ii
Yedi iklim hasadının bereketini topladım
bereket tanrıçası olur musun?
mabet olur kalbim, içimin arşında
tesbih eder, yüceltir, mırıldanırım
tok seslerime üryan olursun
göğüs sesim seda olur
sesimin sevişmesinde özne
ismime ile diye ram olursun
Havva olursun faraza
hiçliği varlık kılarsın
Âdem olan beni adam edersin
alnımdaki terin mükafatı
ayalarımda olan nasırın nâsırı
güneş içmiş bir Melike
ay doğuran hülya olursun
yarım ben seninle tastamam olur
bir bûtimâr açık denizlere uçar
hür olurum, mesut olurum
dünyaya hürriyetle kanat çırpan
sana tutsak, sana tutuklu
seninle özgür olurum
iii
Buğulu yerlerde silüetin geziniyor
hayalin külliyat neşrediyor
meczup bir âlim oluyorum
Mecnun'a kârındâş, Leyla'ya dertdâş
Hayyam'a yoldâş, haşhaşilere ruhdâş
efkârlı oluyorum
senin fikrederek nefesim tutuşuyor
kanat çırpınışlarım hârlıyor ateşi
nâr oluyorum,
hâr bir nâr, binlere bölünmüş nar
kırmızı, demli, alev alev bir hâr
nâr ve nar gibi
bûtimâr oluyorum
iv
Bir sancı, kırıkça geceler dolusu
geceyi yaşayan, güneşte ölen bir yazgı
baykuş gibi abus suretliyim
cemâlinse irem cenneti.
Kesici, bileyici, delici ve patlayıcıların da aynı sınıfın farklı kategorisinde olan silahlar. Nükleer, biyolojik, hidrolik sınıfta mevcut. İnsan oğlu bu silahlar hususunda şeytana pabucunu ters giydirmiş. O değil, en namussuz olanı, elma kokulu gazdır. Düşünün, burnunuza bir elmanın kokusu tutunuyor ve sizin kalbiniz yaşam sevinci ile dolup taşarken, ciğeriniz ölüm ile doluyor.
Aklımızdasın halepçe, aklımızdasınız elmalı cennete giden insanlar.
Aklımızdasın halepçe, aklımızdasınız elmalı cennete giden insanlar.
Peştamalinde kara bir deniz, saçlarında yayla havası sallanan kadın. Yurdum kadınlarının kaderidir kaderi, çilesi, kederi, hüznü ve neşesi. Çile, keder, hüzün ve neşe. Üç bir önde dert tasa. Önde, çünkü, bu ülkenin hamurunda bunlar var ve hamuru kadınlar yoğurur.
İpi kopuk uçurtma. Bir milyon serçenin peşine takılması da bir başka kopukluk. Kopukluğa ilmik ilmik düğüm olan ipin kadersizliği keder sebebi. İpin güvercinlerin boynuna urgan olması bir başka kederin ağıtı. Uçurtma diyorduk değil mi? Hangi medeniyetin kalbi uçurtmaları idam edebilir ki?
Öpüşen bir çiftin yanı başında ufuklara artistik bakışlar atan birini görürseniz, biliniz ki o okeye dördüncü bekleyen üçüncü kişidir. Kendisine halisane dualarda bulunun.
(bkz: bakın bu bir dramdır)
Nostalji de olsun. Bazı durumlarda gelenekselci olmak lâzım, geçmişi yad etmek adına.
(bkz: bakın bu bir dramdır)
Nostalji de olsun. Bazı durumlarda gelenekselci olmak lâzım, geçmişi yad etmek adına.
Artçı depremler yaşatan sarılış. Arkadaşların anlattığına göre esas deprem dikey şekilde cereyan etmiyor ve yatay durumda cereyan eden deprem dalgalarını kandilli rasathanesi ölçüyor. Ne biçim arkadaşlarım var öyle. Dediklerine katılıyorum ama daha münasip bir misal verebilirlerdi. Faraza, bunu daha şairane bir üslûp, ya da âlimane bir şekilde dile getirebilirlerdi. Sana arkadaşımı söyledim var gerisini benden ileri Fikret.
Câmii cemaati ve imam efendilerin zinhar itiraz ettiği önerme. İmamlara ve tabii olan cemaate göre ruhun gıdası namazdır. Kimi dinlesem diye ikilemde kaldım ben, ve bu ikilemde hem beynamaz oldum, hem derin bir hamuş oldum. Sonra dedim ki taraflara, yanaşın sadrımın yamacıma... müzik kainatın ruhu, Namaz kişinin miracıdır. Tarafeyn önceliğin pekii der gibi oldu, fakat sonra, câmii cemaatinden bir kısım ahali ve başlarında imâm efendi beni fasık ilan etti, diğer taraftan da bir kısım ruhsuz bana hadi ordan dedi.
Hamuş oldum.
İkisi de sizin olsun. Ne namaz ne de nota istiyorum.
Hamuş oldum.
İkisi de sizin olsun. Ne namaz ne de nota istiyorum.
Küfrün yancısı. Fakat küfürden beridir, küfür de ondan müstağnidir. Zulüm daimi değildir, zaman değirmeni tarafından öğütülerek sahibini, yani zalimi tarumar eder. Ama küfür öyle değildir, çağ çağ binyıl binyıl uzar gider. Hülâsa, küfür bâki, zulüm fanidir.
Bir de şey var, çok özendim alıntı kelâma, zulüm bizdense ben bizden değilim sözü var. Kim demiş, ne zaman demiş laedri.
Bir de şey var, çok özendim alıntı kelâma, zulüm bizdense ben bizden değilim sözü var. Kim demiş, ne zaman demiş laedri.
Arabistanlı olduğuna dair arkeolojik çalışmaların işaret ettiği, kelimelerden resim çizme sanatı. Arabistanlı olması tamamıyla münferit düşüncem. Arkeolojik çalışmalar mı? O çalışmalar kalbimde oluyor, işaretler kalbimden. Benim çöllerle kan bağım var. Coğrafi olarak, atıyorum Selanik ile kan bağım olsa, o vakit şiir ben için Selanikli olur. Toprak insanın hammaddesidir. Hamurda ne varsa insan ondan mütevelli olur. Hasbelkader, yarın ertesi gün bir başka tanımla gelirim, eyvallah demeniz gerekiyor, ki şiir böyle bir şeydir. Anlaşılmaz, yaşanır, yenilmez ama bir tadı vardır. Hadi ölülerimizi yad edelim birkaç şiirle.
Şimdi bir cümle ile özet geçerdim de; birkaç paragrafın kalbi kalacak. Tanrı kalplerde ikamet eder, kalp kırsam gece çatlayacak.
Benliğinin anlatıcısı. Bu anlatıcının tipik özelliği kendine pozitif pencereden bakması olarak bilinir. Zira, ben ne kadar arsız, namussuz, alçak ve şerefsiz bir insanım diyene rastlanmamıştır. Varsa yoksa, böyle iyiyim de şöyle güzelim, aman aman bir ben var benden içeri de içerideki mi güzel dışarıdaki mi bilemiyorum şaşkınlığı.
Bir insanın kendine meddah olması kadar acınası bir hâl sözkonusu değildir. Böyle insanlara babacan şefkatiyle yaklaşımın iyi olacağını düşünüyorum. Eğer nebi Eyüp gibi sabırlı iseniz tabii. Değilseniz, fonetiği ve desibeli tastamam bir siktir çekiniz.
Bir insanın kendine meddah olması kadar acınası bir hâl sözkonusu değildir. Böyle insanlara babacan şefkatiyle yaklaşımın iyi olacağını düşünüyorum. Eğer nebi Eyüp gibi sabırlı iseniz tabii. Değilseniz, fonetiği ve desibeli tastamam bir siktir çekiniz.
Bin dermana değişmem diye devam eden bektaşi nefesi. Nefesi kalem eden şah hatayi, ses eden için erkan oğuz'a müracaat ediniz.
Devletler arası nabız ölçme çizgisi. İki nehir arasında bu çizgilerden mevcut olanı şöyle dursun, iğfal edilenleri ile irice bir ülkenin sınırları kaplanır. Olay yeri inceleme şeridi ne kadar sarı ise bu o kadar kırmızıdır. Yalnız bu kırmızı politik bireylerin nara attıkları zaman yüzlerinde beliren renktir.
Teoloji bahsinde bu çizgi yasal elma'ya tekabül eder.
Teoloji bahsinde bu çizgi yasal elma'ya tekabül eder.
Dava yarenliği.
Sosyalizm akımının, komünizm manifestosunun ve halkların kardeşliğine imân etmiş devrim çocuklarının sancıları, ölüm ve doğum sancıları siyah beyaz dönemlerden (ki bu dönemler 70'li yıllardan Sovyetlerin dağılışına kadar sürer) kapitalizmin doğuşuna çığlık olmuştur. Asrın başındaki bıçkın canavar kapital sam amca yeni bin yıla ipotek koyuyor.
Dur:
Yol istimlâk edildi,
Herkes işine gücüne.
Haydi yol/daş
Sosyalizm akımının, komünizm manifestosunun ve halkların kardeşliğine imân etmiş devrim çocuklarının sancıları, ölüm ve doğum sancıları siyah beyaz dönemlerden (ki bu dönemler 70'li yıllardan Sovyetlerin dağılışına kadar sürer) kapitalizmin doğuşuna çığlık olmuştur. Asrın başındaki bıçkın canavar kapital sam amca yeni bin yıla ipotek koyuyor.
Dur:
Yol istimlâk edildi,
Herkes işine gücüne.
Haydi yol/daş
Vahamet bu sözün kendisinde değildir, ki sözler insanın ağzında lastik gibi istendiği yere uzanır. Vahamet bu sözü söyleyen insanın profesör olmasıdır. İlim, irfan, edep ve erkan, mürekkep ve suhuf... hep boş.
Kitap yüklü bir eşek tarafından söylenmiş laflar.
Kitap yüklü bir eşek tarafından söylenmiş laflar.