confessions

poor

1. nesil Yazar - Alıştı gibi sanki

  1. toplam entry 100
  2. takipçi 11
  3. puan 4877

porno

poor
seks içerikli film, video, fotoğraf falan olarak düşünülse de porno yalnızca bu değildir. iki veya daha fazla kişinin cinsel münasebetine dayalı ilişki olarak düşünülse de çok daha fazlasıdır.

benim aklıma örnek olarak atlıkarınca filmi geliyor. filmde mert fırat tecavüzcü babayı oynarken biz sahnelerde tecavüzü direkt olarak görmemekte ve belli imgelerle anlamaktayız. veya the woman filminde tecavüzcü baba elinde bir mumla belirir. ve mum söner. daha sonra o mumu evin kızının başında görürüz. her iki filmde de gerçeği olanca çıplaklığıyla algılamayız, bu bilgiyi kendimiz işler ve anlamlandırırız. anlattığım konu cinsellik olduğu için karıştı, farkındayım. açacağım.

aklıma ne yazık ki bir çırpıda örnek gelmedi ülke siyasetinden dolayı ama bizim ülkeyi baz almayalım. elimizde muz cumhuriyeti diye bir ülke olsun. bu ülkenin iktidarından bir kısım oldukça memnunken, diğer kısım hiç memnun olmasın ve aradaki gerilim her geçen gün artsın. memnunların sayısı da oy sayılarına göre fazla olsun. memnun olmayanlar iktidarın uzun yıllardır değişmemesine ve birçok siyasi, toplumsal çalkantı olmasına rağmen daha da köklenmesine sinir olsun. memnun olanlarla aralarındaki gerilim iyice derinleşsin. bu süreçte sanatçılar da takımlaşsın ve iktidarın yanında bulunan sanatçılar devlet kadrolarında yer alsın, itibar görsün vs. yer almayanlar ise iktidardan memnun kalmayanlar tarafından sevilsin. bu arada da işinde iyi bir sahne sanatçısı olsun. bu sanatçı kitleler tarafından gerek bilgisi, gerek hitabeti, gerek işindeki başarısı tarafından çok sevilsin ama herkes bu garibimi görüşünü açıklamadığı için darlasın. her iki taraf da "suya sabuna dokunmamak"la eleştirsin bu adamı. yazılarında, söyleşilerinde, tweetlerinde, sahnesinde, talk showlarda kendini belli etmemesi büyük kusur atfedilince kendisi en son "böyle bir ortamda görüşümü açıklamaktan geri durarak görüşüm hakkında büyük bilgi veriyorum." desin bu zat-ı muhterem. bu adamın görüşü hakkında birçok insan fikir sahibidir artık. sizin gibi. ama kimse tamamen emin değildir. bu adam illa da "açık açık" anlatmaya "zorlanırsa" pornografi başlar.

anahtar olay "açık açık" ve "zorlanmak". "e porno videolarda eve gelen musluk tamircisine çok istekli bir şekilde yürüyen abla o zaman porno dahilinde değil midir?" diyecek sosyal zekası üç eq olan arkadaşım. şimdi senin için porno kuşağı: siktir git.

yani işin özü, özeti şudur ki: porno veya pornografi kafanızı kullanmanızı engellemek, sisli perdeyi kaldırmak için vardır. yani cinsel içerikli porno video bağımlısı insanların bir süre sonra cinsellik doyumunun azalmasının sebebi de aralanacak bir perde kalmamasıdır. kullanmayın, kullandırtmayın.

bu entry baudrillard'ın "pornografi muhakkak seks, resim veya yazı değildir. pornografi talep anında bütünüyle elde edilebilendir." sözünden esinlenilerek yazılmıştır.

ukdeci: mia

hanımcılık

poor
ya amk ben bu işin. yazın bakın ne oldu. eren bülbül'ü hatırlarsınız. çocuk öldürülmüştü. bir arkadaşım hakkında tweet atmış. favladım. whatsapp'tan mesaj attı: "poor ya sen beni favladın ama favlamasan. kız arkadaşım bu ara takık. seni de tanımıyor. öyle her şeye kızıyor. alınma lütfen. biliyorsun. hanımcılık kazanacak. eheh." yazdı.

ben senin gelmişini, geçmişini...

sonra ahiretten bile engelledim tabi dingili.

bir insana hanım ya da bey olduğu için değil insan olduğu için değer verin. partnerinizin hayatını belli ölçülerde kolaylaştırın. sevin, sevilin. gönül yapın. ama insan olun dalyaraklar. sinirlendim valla.

diş fırçalamak

poor
ramazan'da daha mühim. canını yediğimin mümin sözlük yazarları. lütfen hepimiz sahurda en son maydanoz yiyelim. üzerine de dişimizi fırçalayalım. kurban olayım. hayatı çekilmez kılmayalım. hatta gün içinde bir tur daha fırçalanabilir bence.

ponza taşı

poor
öncelikle çiçeği burnunda bir sözlüğe bu başlığı kazandırmak beni onore ediyor.

ponza taşına gelelim. lav külünden elde edilen, hamamlarda veya banyolarda ayaklara "hırt hırt" diye sürülerek kullanılan ve ölü deriden kurtaran bir taş. gözenekli bir yapısı var. şimdi yok ayak törpüsü bilmem ne satıyorlar ama benim gibi geleneksel adama öyle şeyler tat vermiyor.

altı şapka tekniği

poor
bizim okullarımızda uygulamaları gerekiyor uygun konularda ama bizim yarak kürek öğretmenlerimiz varsa yoksa düz anlatım. onu da artık slayttan yapıyorlar. yok lan. yapmıyorlar. okuyorlar. aslında böyle bir sürü eğitsel teknik var. müthiş güzel ve geliştiriciler ama bizimkiler hıyar. neyse.

öğrencilere ya şapkalar teker teker verilir rastgele ya da tüm sınıfın aynı şapkayı taktığı düşünülerek yorum ve çözüm yapılır. küçük gruplarda öğrencilere şapkalar dağıtılarak drama da yaptırılabilir. empati ve problem çözme becerileri geliştirilir.

beyaz şapka: tarafsızlık
sarı şapka: iyimserlik
kırmızı şapka: duygusallık
yeşil şapka: yaratıcılık
siyah şapka: karamsarlık
mavi şapka: örgütleyicilik

yds

poor
açılımı yabancı dil sınavı olan adayları genellikle paragraf sorularıyla zorlayan ve kendisine yök tarafından alternatif olarak yökdil sınavı getirilen sınav. tüm adaylara başarılar diler, okunmuş pirince inançlarının tam olmasını temenni ederim.

ukdeci: mia

sigara içmek

poor
bu kadar rahatlatıcı bir şeyin eylem halini bildiren başlığın açılmamış olması üzdü.

stresle baş etme yollarından biridir. böyle o dumanı içe çekmeeeek... anlayamazsınız.

ellere ve kıyafetlere sinen kokusu hoş değildir amma ve lakin yoğun parfümlü nemlendirici kremler, parfümler, temizleme jelleri, ıslak mendiller, bebe kolonyaları ile biraz olsun elinizi burnunuza götürür hale gelebilirsiniz.

john nash

poor
a beautiful mind filmi ile popülerite kazanmış matematikçi, bilim insanı. filmde nash'in biyografisi anlatılmaktadır fakat biyografide nash'in cinsel temelli sorunlarına yönelinmediği ve bu yüzden filmin nash'i "psikolojik" açıdan incelerken eksik kaldığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır.

oyun teorisi'ni ortaya sürmüştür.

ukdeci: davy jones

charles bukowski

poor
allah'tan hayatta değil. emrah serbes'in bu kadar popüler olduğu bir ülkede bu herif yaşasa işimiz komple haşattı.

yanlış olmasın. bukowski güzel yazar. bizim okuyucu sığır.

zengin itiraf

poor
uzun zamandır duygusal bir boşluktayım. her zaman romantik ilişkilere yakın birisi oldum. hayatımın çok çalkantılı bir döneminde olmam veya böyle bir dönemi atlatmam söz konusu değilken romantik bir ilişki isteyip istemediğime bile emin değilim. onca zamandır duygusal ilişkiler için zaman harcayan ben değilim sanki.

duygusal olarak bir şey hissedememe durumu bir süredir var. hayatımdaki tek böyle göze çarpan duygu öfke uzun zamandır. öfkelenmemek için çaba sarf ediyorum ama kendime, çevreme, davranışlara, olaylara, şansa ve öfkelenmeme öfkeleniyorum.

tek baskın duygu öfke olunca bir de çok 'siktir çeken' bir insan oldum. allah affetsin yakında sik gibi kalacağım. sosyal medya hesaplarından, telefon rehberinden bile büyük kazıklar yediğim, kırıldığım veya sebepsiz olarak sevemediğim insanları silemezdim kırmamak adına. veya sevmememe rağmen işi düşünce yazan tiplere cevap verir, yardımcı olmaya çalışırdım.

bakıyorum dalyarak dalyarak bir şey mi yazmış veya fotoğrafını görünce suratını görmek sinirime mi dokunuyor. siliveriyorum. bir iki defa mesaj da aldım. önce "ya kuzenim silmiş." diyordum ama şimdi "sarhoşum ayağına götürmeye çalıştığını bilmiyoruz sanki pezevenk. iki yüzlü buluyorum seni ve suratını görmek sinirimi bozuyor. ruh sağlığıma yatırım yaptım." falan demeye başladım. bu işin sonu bok olmaz umarım.

ahahaha. ya herkeste var mı böyle tipler bilmiyorum ama sevgiye aç kaldıkça gelen, böyle yorulunca konuşmak isteyen ve aniden "özledim." yazan yavşaklar. bir zamanlar sevgili olma umuduyla konuşulup flört sürecinde kopmuş olduklarınız falan işte. ama hani aniden belirir, yeniden flört etmeye çalışır. ve yeniden kaybolur. bunlardan birisine ses etmiyordum. sebebini de bilmiyorum. sanırım "kırmamak" adına. döngünün farkında olduğumu, aniden ortadan kaybolacağını, bizden bir yol olmayacağını falan söyledim. kedi gibi yine sırnaşmaya çalıştı. sonra yine teptim. bastı, gitti. çok keyif aldım. ses etmediğim için gerizakalı sanılmışım yav resmen.

bu duygulardan uzaklaşma hali başlarda hoşuma gitti açıkçası. eskiden kendini tutamayıp ağlayanlardandım. haklıyken bile haksız olurdum. kendime 'sinirlenirdim' bu yüzden. bundan kurtulmak çok hoşuma gitti ama mesela çevremde hemcinslerimden özellikle seni kendime böyle yakın buluyorum, şöyle iyisin dediklerinde "ya amk ben niye bulamıyorum acaba insanları kendime yakın? hepsi işte iletişim kurduğumuz sıradan insanlar. tamam belki biraz yakın ama abartıyorlar mı lan acaba?" derken buluyorum kendi kendime. sonra yavşak yavşak "bnd cnm bnd sni svyrm." deyiveriyorum yakın görmediğim ama kanka sınıfına girdiğim kızlara.

batman begins

poor
christopher nolan'ın çektiği batman serisinin ilk filmi. zaten ilk filmle vuruyor seri. senaryo david s.goyer'e ait. batman mi kim? ve tabii ki christian bale. müzikleri de güzeldir: david julyan.

bence süper ötesi bir seriye giriştir. bruce wayne'in batman oluşu sürecini konu alır. spoiler vermek istemiyorum ama daha izlemeyen varsa izlesin.

Ukdeci: paintblack
edit: kesin izleyin seriyi. nolan diyorum. müzikler efsane diyorum. bale diyorum. bakın.

jean piaget

poor
gelişim psikolojisi üzerine çalışmış, gözlem ve deneylerini yaygın olarak kendi çocukları üzerinde yapmıştır. kuramının adı bilişsel gelişim'dir.

çocukluğu duyusal motor, işlem öncesi, somut işlemler, soyut işlemler olarak dörde böler. çocukluğu bu şekilde yapılandırmasına rağmen birçok insanın soyut işlemler dönemine geçemediğini de söyler.

bilim dünyasına katkısı büyük bir insandır.

ukdeci: zengin sozlugun fakir yazari

wonder woman

poor
beklentim vardı açıkçası filmden. ama gal gadot'un yüzü, bacakları ne kadar güzelse film o kadar kötüydü. tamam ya. kötülük kat sayısını gal gadot'un bacaklarının güzelliği yapmasak da bence iyi değildi. ares abimiz insanların kötülüğü üzerine yüklenirken "haklı lan adam. sen de farkındasın. ne savaşacan olm bunlar için. şerefsiziz hepimiz." bile dedim. kadın da ağzını açıp anca "mevzu hak edip etmedikleri değil." falan diyebildi sadece. bir de şirkette çalışmalar falan. bilemedim.

filmin en güzel yanıysa gelen fotoğrafın wayne'den gelmesiydi. gönlümün efendisi.

pizza

poor
böyle hazır alınıp mikrodalgada yapılanı veya büyük firmaların pizzaları ne kadar kötüyse ince hamura şehre özel bir pizzacıda yapılanı veya evde yapılanı o kadar güzeldir genelde.

bim'de satılan muhteşem ürünler

poor
buraya holland caramel waffle yazmaya geldim ama benden başka boğaz düşkünü yazarlar da varmış. kahve ile falan içecekseniz kahvenizi yaptıktan hemen sonra yani sıcacıkken wafflelardan birini kahve fincanının içine koyun. ısınsın. karamel azıcık akışkan olsun.

yeşil çay

poor
demleme olanının içimi biraz daha zordur. poşet olanlar daha kolay. poşette de zorlananlar için yaseminli yumuşak içim ve portakallıyı öneririm. ikisi de doğadan markasına ait sanırım.

decathlon

poor
cepa'ydı sanırım. ne güzel şube açmışlar yav öyle. ayrıca öğrenci dostudur. spor malzemesi adı altında ayak üstü sikmeye çalışan markalara tokat niteliğinde.

kadınların kadınları sinir eden özellikleri

poor
nazı, niyazı çok abartmaları.

tabi her kadın için var olan bir özellik değil ama insan görüyor. ya ben buna katlanamıyorum. bazen erkekler için çok üzülüyorum hatta. kendisini adeta bir padişahın sol taşağı, bir bulunmaz hint kumaşı, bir buckingham prensesi falan sanıyor kimisi. herkes ona göre hareket etmeli, kibarlıktan ezilmeli, neye trip yaparsa hizaya girmeli diye bakıyor hayata. çıldırıyorum.

hotel california

poor
beni çok hüzünlendiren şarkı. popülerdir falan ama güzeldir be.

fularlı fm'de şu an çalıyor. ulan. radyoyu keşfedeli 10 saniye oldu mu amk? niye hemen hüzne bağlıyorsunuz beni. 2 dal sigaram var. yapmayın gece gece.