iki gün önce uzun boylu sevgi insanımızdan sonraki yaşayan en köklü akp'li olan annemle şok markete girdim. hava epey sıcaktı çok susamıştım elimi sade sodaya attım. bir kaç gün önce o sodayı 60 kuruşa aldığıma emindim. yeni fiyatı 95 kuruştu. bu kadar da geçirilmezdi. anneme dedim bak işte eserinizle övünün. bu pahalılık hep bu marketler yüzündenmiş anneme göre. onlar vatandaşı böyle faiş şekilde sömürmeye ant içmişler. yanındaki hiç tanımadığı insanları da bu yönde provake ediyordu.
sabah sağolsun yeğenim bıraktı beni işe. bu s-400 füze sistemleri hakkında basında çıkan bütün yazıları okumuşumdum. fakat bu füzeler hakkında ben bile yeğenim kadar sağlam bi öz güvenle atıp tutamam. ona göre bu füze sistemleri bizi israil'den koruyacakmış. suriye'de her an saldırabilirmiş. bu yüzden acil ihtiyacımız varmış bu füzelere. zamanında abd'den istemişiz biz hava savunma sistemleri bize satmamışlar. bu yüzden sonuna kadar haklıymışız.
iş yerinde akp'li bir arkadaşla yine bu konu açıldı. bizi nato'dan atarlarsa atsınlarmış. biz de arap coğrafyasının önderliğini yapar ve ortak para birimine bile geçermişiz.
rasyonaliteyi çok pis öldürmüşler azizim demek istiyorum. yahut millet kafayı toptan kırmış da diyebiliriz.
heteroseksüel kişiliğimle ikili ilişkilerimde sürekli olarak hatta oransal olarak %90 oranında suistimale uğratılmış yaklaşımım.
elbette çocuk değilim ve elbette kime değer verileceğini, iyi niyetle yaklaşılacağının bilincindeyim. fakat yine de, dolmayan boşluklar var. en başta kendini, sonra toplumu, insanları yani elime gelebilecek hemen her şeye gözlem yapmayı seven biriyim. gözlemlerimi ölçer biçer, yer yer paylaşır kafamdaki sütunları oturturum. keza hep yaparım bunu yani sürekli yeni sütunlar oturur, tabiri caizse 'kendini geliştirme' denen şeyi yaparım kendimce yani.
fakat yine de dediğim gibi, iyi niyetin o kişi tarafından suistimal edilmeyeceğini düşündüğüm, hatta deneyimlerim sonucu buna emin olduğum kişi bile anlık suistmalleri, görünmez sınırları bir kere aşınca dönülmez yollara sapıyor. insan olmanın getirisi bir eksiklik bu sanırım.elbette ki sütten çıkmış ak kaşık değilim ben. çok karışık şeyler var, iyi niyet konusu medeni kanunun başlangıç hükümlerinde bile yer alıyor. fakat alt metinleri, çok net değil. kanun bile boşluklara sahip.
elbette çocuk değilim ve elbette kime değer verileceğini, iyi niyetle yaklaşılacağının bilincindeyim. fakat yine de, dolmayan boşluklar var. en başta kendini, sonra toplumu, insanları yani elime gelebilecek hemen her şeye gözlem yapmayı seven biriyim. gözlemlerimi ölçer biçer, yer yer paylaşır kafamdaki sütunları oturturum. keza hep yaparım bunu yani sürekli yeni sütunlar oturur, tabiri caizse 'kendini geliştirme' denen şeyi yaparım kendimce yani.
fakat yine de dediğim gibi, iyi niyetin o kişi tarafından suistimal edilmeyeceğini düşündüğüm, hatta deneyimlerim sonucu buna emin olduğum kişi bile anlık suistmalleri, görünmez sınırları bir kere aşınca dönülmez yollara sapıyor. insan olmanın getirisi bir eksiklik bu sanırım.elbette ki sütten çıkmış ak kaşık değilim ben. çok karışık şeyler var, iyi niyet konusu medeni kanunun başlangıç hükümlerinde bile yer alıyor. fakat alt metinleri, çok net değil. kanun bile boşluklara sahip.
hatırlamaktan ibaret her şey. sokrates'i yerden yere vurma geleneği nietzsche'yle başlasa da benimle bitiyor. ne sen beni tutmayı biliyorsun ne de ben seni. bu cehalet değil mi ikimizi bir araya getiren bir şekilde? rüyada bir araya gelmiş olanların gerçeğe ihtiyacı kalır mı?
2005 senesinin sıcak bir mayıs ayı. açık öğretim sınavları ayağına bizim gazete bayisine geç gitmemle peder beyin siktir çektiği o mayıs ayı. o sıralar ehl-i keyf diye bir mekanda davul çalmam için teklif gelmişti. eşten dosttan emanet davul alarak ön anlaşmayı hallettik. açılışı yaptıktan bir gün sonra davulun sahibi su koyverince seve seve ve büyük hayaller kurarak ki örnek vermem gerekirse cem yılmaz'ın hokkabaz'ındaki gibi '' böyle üç iş yapsak'' tadında eker müziğin yolunu tuttuk. o gün hayatımdaki yol ayrımlarından biri olduğunu bilmeden. uzun lafın telgrafı davulu sahneye kurduk gümbür gümbür çaldık, tam sahneden inerken işletme müdürü ''beni takip edin'' işaretiyle müdüriyetin yolunu tuttuk. ''gençler, biz daha bir yemek müziği yapmaya karar verdik. davulu da yeni almışsınız, sizin için gerçekten üzgünüm'' demesiyle tam anlamıyla dünya başıma yıkılmıştı. peder beyden siktir yemek de cabası. ehl-i keyf macerasından sonra evden kaçıp iki sene eskişehir'de yaşadım.
şimdi nerede ehl-i keyf ismi geçse maceracı ruhumun burnunun direği sızlar.
bu da elimde kalan tek hatırasıdır.
şimdi nerede ehl-i keyf ismi geçse maceracı ruhumun burnunun direği sızlar.
bu da elimde kalan tek hatırasıdır.
Üniversiteye başladığımda İngilizce hazırlık sınavına girmiştim. Nasıl olsa hazırlığı atlayamayacaktım ama hedefim belliydi : en iyi hazırlık sınıfına girmek. Çünkü en iyi sınıf daha az gün daha az kitap daha rahat bir hazırlık yılı demekti. Sınavlardan erken çıktım ama yetip yetmeyeceğinden de tedirgindim. Okulun ilk günü geldi çattı, hazırlık binasına geldim, panoda asılı sınıf listelerine bakmaya başladım. Birinci seviye listesini çift dikiş kontrol ettim ama ismim yoktu. O zaman ikinci seviyedeydim, orayı taradım orada da yoktu.. kendime güvenmenin bedelini eşek gibi İngilizce çalışacak olmayla ödeyeceğimi düşünerek üçüncü seviyeye baktım, ama ismim orada da yoktu.. bölüm sekreterlfiije gittim sınıfımı öğrenmek için, adam listelere baktı,, sınav sonuçlarını kontrol etti ve :
-Oğlum sen hazırlığı atlamışsın, ne işin var burada?
- atlamış mıyım, bir yanlışlık olmasın ?
- hayır sınır 60 sende 60 la geçmişsin.
- ne yapacağım şimdi ben?
- ders kayıt dönemini geçmişsin, git mazereti ders kaydını yap da dersine gir.
Üniversite hazırlık yılının stresini atmak hayalleri kurarken elime serway fiziği verdiler..
-Oğlum sen hazırlığı atlamışsın, ne işin var burada?
- atlamış mıyım, bir yanlışlık olmasın ?
- hayır sınır 60 sende 60 la geçmişsin.
- ne yapacağım şimdi ben?
- ders kayıt dönemini geçmişsin, git mazereti ders kaydını yap da dersine gir.
Üniversite hazırlık yılının stresini atmak hayalleri kurarken elime serway fiziği verdiler..
bugün gelen maille artık akn (adil kullanım kotası, adil kullanım noktası)'yi kaldırdıklarını bildirdiler.
100mbps hız, 1000dk her yöne konuşma, taahhüt yok, akn yok, aylık sadece 60tl daha ne olsun.
100mbps hız, 1000dk her yöne konuşma, taahhüt yok, akn yok, aylık sadece 60tl daha ne olsun.
Herkesin göğüs dokusu normal olacak diye birşey yok değil mi? Memesi olmayan kadının da çok mutlu olacağını sanmıyorum bu durumdan. Giydiğiniz kıyafeti taşıyamıyorsunuz, tadilat vs. En kötüsünden tişört üzerinden sütyen izi olmasın diye içini doldurmak zorunda kalıyorsunuz. Biri farkedince utanıp kapatıyorsunuz. Bi kadın sizce bu durumu isteyebilir mi? Kadınlara armağan edilen bir görsel şölenin olmaması ya da eksik olması em nihayetinde onun suçu olmadığı gibi insanlar tarafından eleştirilmesi onun suçu değil. De naaaaparsın malesef var böyle tipler. Hele ki hemcinslerim tarafından görünce onlar adına ben utanıyorum. Bu yermek larak algılanmasın gerçekten utanıyorum. Elinizde olmayan nedenlerden dolayı "kendini atsın yaaaaaeeğğ." Zırvalamalarını da çocukça buluyorum. Tamam senin var diye herkesin olacak değil ya? Ne diye üzüyon elalemi.
Ha çok rahatsız oluyorsan silikon parasını ver yaptırsın. Sen de çokşeyapmamış olursun.
Amaaaan bilmiyorum saçmalıklar silsilesi.
Ha çok rahatsız oluyorsan silikon parasını ver yaptırsın. Sen de çokşeyapmamış olursun.
Amaaaan bilmiyorum saçmalıklar silsilesi.
bu mevzu ile ilgili küçük bir eleştri yapmak istiyorum.
interaktif bir sözlükte bir şeyler yazmak için neden etkinlik düzenleniyor ve yazma işi neden belli saatlere sığdırılmaya çalışılıyor anlamıyorum. online olunan her an bir şeyler karalamak mümkümken insanın kendini sınırlandırması bana saçma geliyor. tabi kim ne yapmak istiyorsa yapsın elbette ama dediğim gibi bu bir etkinlik gibi adlandırılmasın.
interaktif bir sözlükte bir şeyler yazmak için neden etkinlik düzenleniyor ve yazma işi neden belli saatlere sığdırılmaya çalışılıyor anlamıyorum. online olunan her an bir şeyler karalamak mümkümken insanın kendini sınırlandırması bana saçma geliyor. tabi kim ne yapmak istiyorsa yapsın elbette ama dediğim gibi bu bir etkinlik gibi adlandırılmasın.