bir şeye dikkat ettim de, günümüzde okullarla ilgili çıkan skandal haberlerdeki skandalları biz geçmişte yaşadık. mesela okulda bir hoca öğrenciye dayak attı. bir öğrenci telefonuna kaydedebildiyse eğer dev puntolarla sonuna bol ünlem işareti koyarak okulda dayak!!! diye başlık atıyor haber siteleri. "şok görüntüler" adı altında izliyoruz sitelerde.
veya hocalar kafalarına göre bir şeyi öğrencilere dikte ediyor. eğer bu duyulursa yine haber sitelerine düşüyor. çokça konuşuluyor ülkede.
benim ilköğretim hayatım dayakla geçti. hem de öyle böyle değil. ismi lazım değil bir tane o.ç vardı, öyle bir döverdi ki ayağa kalkamazdık... eminim benim neslim ve önceki nesiller ne dayaklar yemiştir kim bilir...
ee sadede gel sos, ne yani ne demek istiyorsun? diye soracak olursanız eğer. yani ne bileyim öyle bir alışmışız ki buna, bize dayağı öyle alıştırmışlar ve normalleştirmişler ki, gidip velimize söylemezdik. o zamanlar telefon olsa bile "dayak anını kaydedeyim de elimizde kanıt olsun" diye aramızdan biri düşünemezdi bile... hatta öğretmenlerin nasıl dövdüğünü anlatırdık birbirimize. işte şu hoca şu şekil vurdu, öteki o şekil vurdu... falan filan.
1. unlu mamüller yapan gıda dükkanı.
2. evlerde ve işletmelerde bulunan ısıtma/pişirme cihazı.
evdeki fırın iflah etmez şekilde bozuldu. kaç haftadır evde fırın yok. ulan meğerse fırında ne çok şey yapılıyormuş... yediklerimizin %50'sini fırında yapıyormuşuz ya la... bunu fırının yokluğunda anladım.
fırınınızı sevin. ona küçük sürprizler yapın. fırınsız bir mutfak düşünülemez.
edit:
aa iyi aklıma geldi. buradan "15 yıl önce evlerde fırın mı vardı?" diyen reisimize sesleniyorum. nolur bize yardımcı olun.
(ulan beddua mı etti ne yaptı?)
2. evlerde ve işletmelerde bulunan ısıtma/pişirme cihazı.
evdeki fırın iflah etmez şekilde bozuldu. kaç haftadır evde fırın yok. ulan meğerse fırında ne çok şey yapılıyormuş... yediklerimizin %50'sini fırında yapıyormuşuz ya la... bunu fırının yokluğunda anladım.
fırınınızı sevin. ona küçük sürprizler yapın. fırınsız bir mutfak düşünülemez.
edit:
aa iyi aklıma geldi. buradan "15 yıl önce evlerde fırın mı vardı?" diyen reisimize sesleniyorum. nolur bize yardımcı olun.
(ulan beddua mı etti ne yaptı?)
bir sigara markası(ydı).
eğer benzinse yanan su dökmek gibi bir eylemde bulunulmaması gereken olaydır. çünkü benzin suyu da kendine dahil edip yakacaktır.
muhteşem bir yazım yanlışıdır.
ayrı yazılacak de-yi bitişik yazmak hadi neyse de bitişik yazılacak de-yi ayrı yazmak daha büyük bir cahillik göstergesi bence.
ayrı yazılacak de-yi bitişik yazmak hadi neyse de bitişik yazılacak de-yi ayrı yazmak daha büyük bir cahillik göstergesi bence.
kimi için terkedilmiş eyalet veya 51. bölge... pardon 52. bölge... 52. piyade er eğitim alayı'nda eğitim alan/alacak bedelliler iyi bilir burdur'u.
sen ki 1923'ten beri il ol ama tanınma.
bu nasıl bir talih burdur?
sen niye hor görüldün burdur?
sen neden kenara atıldın burdur?
sana bu ismi kim koydu burdur?
bu nasıl isim burdur?
yeter burdur...
burada dur!
sen ki 1923'ten beri il ol ama tanınma.
bu nasıl bir talih burdur?
sen niye hor görüldün burdur?
sen neden kenara atıldın burdur?
sana bu ismi kim koydu burdur?
bu nasıl isim burdur?
yeter burdur...
burada dur!
bu aşure günü veya haftasında da yiyemediğim tatlıdır. ulan biri de yapıp getirmez mi be! yazıklar olsun! aşuresiz kaldım lan! geçen yıl da yiyemedim. iki yıldır boş geçiyor...
halbuki önceden ev aşure dolardı. bizim evde olurdu, üstüne akrabalar getirirdi, komşular getirirdi...
milletin evinde kazan kazan, tabak tabak aşure varken, ihtiyaç sahibi ben, aşure bekledim. gelmedi.
geçti istemem gelmeni,
yokluğunda yedim browni,
bırak damağımda gölgeni,
gelme artık neye yarar?...
halbuki önceden ev aşure dolardı. bizim evde olurdu, üstüne akrabalar getirirdi, komşular getirirdi...
milletin evinde kazan kazan, tabak tabak aşure varken, ihtiyaç sahibi ben, aşure bekledim. gelmedi.
geçti istemem gelmeni,
yokluğunda yedim browni,
bırak damağımda gölgeni,
gelme artık neye yarar?...
bir; (bkz:kendine sürekli kardeş üreten abla) değildir.
yeni taşındığımız muhitteki bakkalın sahibinin kim olduğu pek belli değil. bugüne kadar kızlı erkekli yaklaşık 10 kişi bekledi bakkalı. birbirlerinin neyleri oluyorlar hiç bilmiyorum. daha doğrusu haklarında çok şey bilmiyorum. çok esrarengiz bir bakkal. hani erdal bakkal daha az esrarengizdir o kadarını söyleyeyim...
bakkala ilk girdiğimde bir abla vardı. yani gerçekten ablaydı. yaşının benden büyük olduğu belliydi. "buyur ablam" demişti bakkala girdiğimde. sonraki birkaç gün "ablam hoşgeldin" demeye başladı.
şimdi diyeceksiniz ki "ee ne var bunda sos? mal mısın olm? bu çok normal bir şey..."
durun ya. daha olay yeni başlıyor.
ondan sonraki günler yeni bir abla beklemeye başladı. bu ikinci ablanın yaşını pek kestiremedim. fakat benden az veya çok büyük olduğu kesindi. ablam olduğu çok belliydi. o da poşeti falan uzatırken "buyur ablam" diyordu bana.
o çok durmadı. ondan sonra başka bir bayan beklemeye başladı. fakat o ya benimle aynı yaştaydı ya da benden küçüktü bana göre. benim aldığım izlenim o yöndeydi. sonraki günler ne olsa beğenirsiniz? "buyur ablam" demeye başladı bana. x ürünü var mı? diye sorduğumda bana "var ablam, yok ablam" diyordu.
en son yeteeeer! diye bakkaldan çıktım. (şaka şaka yapmadım öyle bir şey fakat dördüncü abla gelirse yapabilirim)
edit:
ya üzerimde sosyal deney yapıyorlar ya da bakkal olarak kurumsal bir kimlik belirlemişler kendilerine. "ablam" konulu bir kimlik.
yeni taşındığımız muhitteki bakkalın sahibinin kim olduğu pek belli değil. bugüne kadar kızlı erkekli yaklaşık 10 kişi bekledi bakkalı. birbirlerinin neyleri oluyorlar hiç bilmiyorum. daha doğrusu haklarında çok şey bilmiyorum. çok esrarengiz bir bakkal. hani erdal bakkal daha az esrarengizdir o kadarını söyleyeyim...
bakkala ilk girdiğimde bir abla vardı. yani gerçekten ablaydı. yaşının benden büyük olduğu belliydi. "buyur ablam" demişti bakkala girdiğimde. sonraki birkaç gün "ablam hoşgeldin" demeye başladı.
şimdi diyeceksiniz ki "ee ne var bunda sos? mal mısın olm? bu çok normal bir şey..."
durun ya. daha olay yeni başlıyor.
ondan sonraki günler yeni bir abla beklemeye başladı. bu ikinci ablanın yaşını pek kestiremedim. fakat benden az veya çok büyük olduğu kesindi. ablam olduğu çok belliydi. o da poşeti falan uzatırken "buyur ablam" diyordu bana.
o çok durmadı. ondan sonra başka bir bayan beklemeye başladı. fakat o ya benimle aynı yaştaydı ya da benden küçüktü bana göre. benim aldığım izlenim o yöndeydi. sonraki günler ne olsa beğenirsiniz? "buyur ablam" demeye başladı bana. x ürünü var mı? diye sorduğumda bana "var ablam, yok ablam" diyordu.
en son yeteeeer! diye bakkaldan çıktım. (şaka şaka yapmadım öyle bir şey fakat dördüncü abla gelirse yapabilirim)
edit:
ya üzerimde sosyal deney yapıyorlar ya da bakkal olarak kurumsal bir kimlik belirlemişler kendilerine. "ablam" konulu bir kimlik.
(bkz:tamam bitirmem)
son bir aydır o insan benim. içiyorum efendim durduramıyorum.
bir liselinin muhteşem zekasıyla hocasına sorduğu soru.
ulan zaten o bilgiler gerçek hayatın ta kendisi. matematik, fizik, kimya, biyoloji bilmeden ne yapılabilir şu dünyada? kullandığı iphone telefonun kimya ve fizik bilimi sayesinde yapıldığından bihaberdir kesin. veya kullandığı kozmetik ürünlerinin biyoloji bilimi sayesinde üretilebildiğini de bilmiyordur. bütün bu bilimlerden matematik çerçevesinde faydalanılabildiğini hiç bilmiyordur.
ulan zaten o bilgiler gerçek hayatın ta kendisi. matematik, fizik, kimya, biyoloji bilmeden ne yapılabilir şu dünyada? kullandığı iphone telefonun kimya ve fizik bilimi sayesinde yapıldığından bihaberdir kesin. veya kullandığı kozmetik ürünlerinin biyoloji bilimi sayesinde üretilebildiğini de bilmiyordur. bütün bu bilimlerden matematik çerçevesinde faydalanılabildiğini hiç bilmiyordur.
araştırmalarıma göre doğann kendi oluşturduğu eserler arasında eşi benzeri olmayan tek eser. dünyada tek.
çünkü uzay çok uzak. nasıl gideceksin o kadar mesafeyi? ayrıca uzaya çıkınca düşeriz. çünkü boş.
babamın arada sırada dinlediği şarkı. bana açtırıyor youtube'dan daha doğrusu. şöyle bişi.
bir insanın mevkisinin, kariyerinin, rütbesinin yüksek olması, o insanın, saçma sapan bir şey yapmayacağı, kavga etmeyeceği veya mantıksızca bir davranışta bulunmayacağı anlamına gelmez.
[sos]
bir kedi çöp tenekesinin içinden siz yakınında değilken çıkıyorsa o acemi kedidir. merak etmeyin sizi korkutamaz.
bir kedi çöp tenekesinin içindeyse ve fazla ses çıkarıp çöp tenekesinin içinde olduğunu belli ediyorsa o az tecrübeli kedidir. çöp tenekesinin uzağından veya yanından temkinli bir şekilde geçin.
eğer az önce çöp tenekesinin yanında dolaşan kedi ortalıkta gözükmüyorsa ve çöp tenekesinin de içinden ses gelmiyorsa o profesyonel bir kedidir. o sizi hiç ummadığınız bir anda korkutacaktır.
[sos]
[sos]
bir kedi çöp tenekesinin içinden siz yakınında değilken çıkıyorsa o acemi kedidir. merak etmeyin sizi korkutamaz.
bir kedi çöp tenekesinin içindeyse ve fazla ses çıkarıp çöp tenekesinin içinde olduğunu belli ediyorsa o az tecrübeli kedidir. çöp tenekesinin uzağından veya yanından temkinli bir şekilde geçin.
eğer az önce çöp tenekesinin yanında dolaşan kedi ortalıkta gözükmüyorsa ve çöp tenekesinin de içinden ses gelmiyorsa o profesyonel bir kedidir. o sizi hiç ummadığınız bir anda korkutacaktır.
[sos]
doğru olmayan bir sanıdır.
toplumumuzda böyle bir tabu var. diploması yüksek insan otomatik olarak zeki oluyor. hatta bırak diplomayı bir şekilde kariyerini ilerletmiş (mesela torpille) insanlar bile "biz bilmeyiz en çok o bilir" edasıyla baş tacı yapılıyor. zeki olmak çok başka bir şey. tıp veya mühendislik veya daha başka üst düzey bölümleri okuyanlar zeki olabilirler de olmayabilirler de. tıpkı kaldırım mühendisliği okuyanın zeki olabileceği veya olmayabileceği gibi...
ne dedim lan ben az önce? anlayan beri gelsin...
şimdi efem... bana soracak olursanız eğer bana göre zeka iq'dur. bu benim görüşüm. yani iq'su yüksek çıkan zekidir bence. hatta hayal gücü yüksek insan da zeki sayılır.
konudan bağımsız olarak;
geçenlerde duvara kapı açmak için inşaat ustası bulmuş abim bir tane. eve geldi. bir mola verdi. ben de çay götürdüm. sigaralarımızı yaktık. adam ağrılı ve benden azıcık büyük. sohbet memleketin durumundan, dolardan falan açıldı. bir konuşmaya başladı nutkum tutuldu. adam o kadar klişelerden arındırılmış, o kadar net bir üslupla konuşuyor ki... 15 dakika içinde türkiye'nin ekonomik durumunun neden bu hale geldiğinin derinliklerine indi. hiç duymadığım ekonomik terimleri duydum ağzından. bana son aldığı kitabı söyledi. epey de kitap okumuş hayatında. muhabbetin sonunda vay anasını dedirtti bana...
toplumumuzda böyle bir tabu var. diploması yüksek insan otomatik olarak zeki oluyor. hatta bırak diplomayı bir şekilde kariyerini ilerletmiş (mesela torpille) insanlar bile "biz bilmeyiz en çok o bilir" edasıyla baş tacı yapılıyor. zeki olmak çok başka bir şey. tıp veya mühendislik veya daha başka üst düzey bölümleri okuyanlar zeki olabilirler de olmayabilirler de. tıpkı kaldırım mühendisliği okuyanın zeki olabileceği veya olmayabileceği gibi...
ne dedim lan ben az önce? anlayan beri gelsin...
şimdi efem... bana soracak olursanız eğer bana göre zeka iq'dur. bu benim görüşüm. yani iq'su yüksek çıkan zekidir bence. hatta hayal gücü yüksek insan da zeki sayılır.
konudan bağımsız olarak;
geçenlerde duvara kapı açmak için inşaat ustası bulmuş abim bir tane. eve geldi. bir mola verdi. ben de çay götürdüm. sigaralarımızı yaktık. adam ağrılı ve benden azıcık büyük. sohbet memleketin durumundan, dolardan falan açıldı. bir konuşmaya başladı nutkum tutuldu. adam o kadar klişelerden arındırılmış, o kadar net bir üslupla konuşuyor ki... 15 dakika içinde türkiye'nin ekonomik durumunun neden bu hale geldiğinin derinliklerine indi. hiç duymadığım ekonomik terimleri duydum ağzından. bana son aldığı kitabı söyledi. epey de kitap okumuş hayatında. muhabbetin sonunda vay anasını dedirtti bana...
hayatım boyunca apartmanlardan uzak bir yerdeydi evimiz. en yakın apartman 500 metre uzağımızdaydı. etrafımızda bahçelikler ve ağaçlar vardı.
1-2 aydır apartmanlarla iç içe olan yeni evimizde oturuyorum. şunu farkettim. apartmanlar iç içe, yan yana, sırt sırta olunca ses daha fazla yankı yapıyor. yankı da sesin şiddetini en az ikiye katlıyor. gürültü artıyor.
park apartmanların ortasında kalıyor. ulan adam parkta ceviz kırıyor, (mecaz değil bildiğin cevizi taşla kırıyor, ben de anlam veremedim, git evinde kır ye değil mi? neyse) kırdığı cevizin sesi neredeyse tüm muhitte duyuluyor.
böyle bir saçmalık olabilir mi? oluyor.
işte ben de böyle bir tespit yaptım. (alkış)
edit:
dobra bir inşaat firmasına slogan buldum.
daha az sesle daha fazla gürültü ister misiniz? o zaman gelin beton ile yaptığımız dikdörtgen prizmalarımızla tanışın. yaşam alanınızda sağınız beton, solunuz beton ve arkanız ve de önünüz beton olacak. kısaca her yer beton olacak!
1-2 aydır apartmanlarla iç içe olan yeni evimizde oturuyorum. şunu farkettim. apartmanlar iç içe, yan yana, sırt sırta olunca ses daha fazla yankı yapıyor. yankı da sesin şiddetini en az ikiye katlıyor. gürültü artıyor.
park apartmanların ortasında kalıyor. ulan adam parkta ceviz kırıyor, (mecaz değil bildiğin cevizi taşla kırıyor, ben de anlam veremedim, git evinde kır ye değil mi? neyse) kırdığı cevizin sesi neredeyse tüm muhitte duyuluyor.
böyle bir saçmalık olabilir mi? oluyor.
işte ben de böyle bir tespit yaptım. (alkış)
edit:
dobra bir inşaat firmasına slogan buldum.
daha az sesle daha fazla gürültü ister misiniz? o zaman gelin beton ile yaptığımız dikdörtgen prizmalarımızla tanışın. yaşam alanınızda sağınız beton, solunuz beton ve arkanız ve de önünüz beton olacak. kısaca her yer beton olacak!
(bkz:nerede o eski eylüller)
eylül bu aralar soğuk davranmaya başladı. bu soğukluğunun sebebini anlamış değilim. eylül sen böyle değildin ya... sen daha ılıman bir aydın. sadece tatlı bir serinlik olurdu sende. ekimleştin iyice.
eylül bu aralar soğuk davranmaya başladı. bu soğukluğunun sebebini anlamış değilim. eylül sen böyle değildin ya... sen daha ılıman bir aydın. sadece tatlı bir serinlik olurdu sende. ekimleştin iyice.
blue versiyonunu son günlerde günde çeyrek paket tükettiğim sigara. yarım pakete doğru çıkmaya başladı. eğer yarım pakete çıkarsa kısa zamanda bir pakete çıkması muhtemel. gidişat hoş değil. bu işe bir dur demem gerekiyor.
cappy meyve suyunun içinden çıkması muhtemel canavar. piyasada ne kadar çürük, çarık, artık, düşük kalitede meyve varsa bunları hazır meyve suyu üreticileri ucuza satın alır ve onlarla meyve suyu yapar. katkı maddeleri ile meyve suyunun tadı güzelleştirilir. hatta karışık meyve suyu diye bir şey sadece ve sadece fabrikanın satın aldığı meyvelerden arta kalanlar israf olmasın (daha doğrusu para çöpe gitmesin zihniyetiyle) diye yapılmıştır. her türlü meyveyi harmanlamak suretiyle karışık meyve suyu üretilir ve para çöpe gitmez. her ne hikmetse bu meyve suyu da tutmuştur. tadı pek bir şeye benzemese de hunharca tüketilmektedir.
en az oyuncu kadrosuyla en fazla filmi çekmiş tek film yapım şirketi. aslında kadın oyuncu kadrosu epey geniş fakat bir filmde sadece 2 kişiyi oynatıyor yönetmen. bazen 3 kişi de oynatabiliyor. ayrıca filmlerini sinemada gösterime sunmayan, doğrudan online satışa çıkaran tek şirket. ve de filmleri en fazla korsana düşen şirket olabilir.
başrolünü kemal sunal'ın oynadığı 1979 yapımı film.
genel derecelendirmede bence kemal sunal'ın en iyi filmi.
genel derecelendirmede bence kemal sunal'ın en iyi filmi.
zübük filmi ile dinin siyasete nasıl alet edildiğini, edilebileceğini çok güzel anlatmıştır. buram buram günümüz türkiye'si kokar film.
interaktif sözlükler aleminde farklı farklı birçok yazar tarafından girilen birçok yaran entry gördüm bugüne kadar. fakat düzenli olarak yaran entry giren nadir yazar gördüm. azrail bunlardan biridir.