confessions

turuncu gemi

2. nesil Yazar - Eski sevgili hüznü

  1. toplam entry 1820
  2. takipçi 11
  3. puan 16941

sigarayı bırakmak

turuncu gemi
sigara içme eylemselliğini seviyorum. bırakmaya da hiç niyetim yok. istedikleri kadar zam yapsınlar, alıştığım tütün çeşidi bedavadan biraz pahalı.

sigara içme eylemselliği antideprasan olayından çok daha ucuz ve zararsızdır. özendirmek elbette istemem ama bu böyledir.

susamam

turuncu gemi
rap müzik beni tiksindiren bir müzik çeşidi olsa da sabahtan beri bu çocukları umuttan ağlayarak dinliyorum. beni umuttan ağlatınız gençler ben size bunun için nasıl teşekkür edebilirim?

özellikle insanların bok çukurunda yaşayıp bok çukuruna yabancılaşmalarını vurguladıkları için şükranlarımı sunuyorum. bir eksiklik kürtçe bir bölümdü. o da artık umarım başka bir çalışmaya olsun.

gül dikeni

turuncu gemi
muhteşem bir ülkü tamer şiiridir. büyük usta ahmet kaya tarafından bestelenip baş kaldırıyorum albümünde seslendirilmiştir.

uçakları nedeyim
gökkuşağı gönder bana
senin olsun süngülerin
gül dikeni yeter bana.

kan kurşundan silinince
kardeş olur, kardeş olur eller bana
kan kurşundan silinince
kardeş olur, kardeş olur, kardeş olur eller bana.

silahları nedeyim
benim sevgim mavzer bana
suya attığım çiçekler
bir gün olur döner bana.

kan kurşundan silinince
kardeş olur, kardeş olur eller bana
kan kurşundan silinince
kardeş olur, kardeş olur, kardeş olur eller bana

bu yalnızlık benim

turuncu gemi
güzel bir yusuf hayaloğlu şiiridir. müziğimizin sakallı kalite evreni ahmet kaya iyimsel bir gül albümü için besteleyip seslendirmiştir.

sana bir gün bu mektubum ulaşır
açarsın ah eline kan bulaşır
çürür bir yerlerde çırılçıplak cesedim
sedyeyle taşınır kan çiçekleri
adımların birbirine dolaşır.

nazlı ırmak boylarından, ılık rüzgarlarla geldim
çiçek istediler verdim, şarkı dediler söyledim
ömrümün yarısı kavgayla geçti
ben böyle yalnızlık görmedim.

beni bir gün bu şarkıyla anarsın
içinden kopar bir tel ağlarsın
gecikmiş bir vefa kalıntısıyla
polis kaydından sildirip adımı
pencerenin buğusuna yazarsın.

darmadağın bir evden sabah ezanıyla çıktım
denizler üstüme gelmeyin
kuşlar ne olur didişmeyin
şarkımı esmer bir hasrete sundum
bu yalnızlık benim ilişmeyin.

dp fazla gol eşit

turuncu gemi
bugün yeni iddaa olayında faroe adaları- isveç maçına yanlışlıkla oynadığım tahmin türü. yanlış oynadığımın farkına vardığımda iş işten geçmişti artık. bu bahsin tutması için ne olması gerekiyor dostlar? iddaa bayyi de bilmiyordu. bilenler varsa ve aydınlatırsa çok sevinirim.

şehvetiye tarikatı

turuncu gemi
her ne kadar kendisi tatlı su muhalifi bir gazeteci olsa da saymaz gerçekten ülkemizin araştırdığı konulara fazlasıyla hakim ve zeki bir kalemi. bu kitap da beklediğimden daha cesur ve nitelikli bir yayın olmuş. kendisini kutlarım.

kitapta tarikatlere hortumlanan nice kamu kaynağından, porno yapımcılarını bile pürü pak bırakacak iğrençlikte tarikat sapıklıkları anlatılmış. ve saymaz bunu gerçekten de islam dinini de, gerçek dindar insanlarımızı da incitmeyecek bir ustalıkla yazmış.

işin şöyle bir ilginç tarafı var. bu kitap 90'lı yıllarda yazılsaydı halkta büyük bir öfke ve tepki oluşurdu. bugün hiç bir iğrençlik kimsenin skinde bile değil. insanlar pisliğe mi yabancılaşmış yoksa pisliğe korkunç bir şekilde alışmış mı tartışmasını sosyolog dostlarımıza bırakıyorum.

işin benim için teselli kısmıysa şudur. bu kitap doksanlarda yazılsa kesin saymaz'ın arabasına bomba konulur katletilirdi. bugünse şaklaban tarikat şeyleri kendisiyle canlı yayına çıkıp reklamlarını yapmakta.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

turuncu gemi
bugün öğlen yemeği yediğim lokantada herkes türkiye -çekya milli maçını izliyordu. istediğiniz kadar linç edin ve hatta vatan haini ilan edin beni, ben milli maçlarda karşı takımı desteklerim hep. beni bu yüzden vatan haini ilan etmeniz umrumda bile değil zira ben linç perver güruh gibi gerçekliğime yabancı değilim. bu güdümün vatana bir ihanet olmadığının gayet farkındayım.

milli takım kazandığı zaman herkes gerçekliğine yabancılaşacaktı. hormonlu üniversitelerde okuyan yığınla genç aldıklarının evrensel bir eğitimle alakası olmadığını düşünmeyecekti bir süre. veya bitirdiği zaman asgari ücretle bile iş bulamayacağı gerçekliğini unutacaktı. asgari ücretle iş bile bulsa 12 saat çalışacağını ve yaşam diye bir şeyden habersiz 40 sene sonra öleceği fikriyatına yabancılaşacaktı.

lokanta sahibi o gün siftah etse de etmese de kazandığının veya kazanmadığının yarısını vergi olarak sömürüleceğine yabancılaşacaktı.

asgari ücret bile alamayan garson akşam evde anca yarı tok büyütebildiği çocuklarına yabancılaşacaktı.

bulaşıkçı teyze evde bir de hizmetçiliğinden ''orospuluğuna'' kadar yapıp kocasından yiyeceğe dayağın iğrençliğine yabancılaşacaktı.

milli gurur diye bir şey yoktur arkadaşlar. milli gurur maç arası reklamlarda dönen ve bizi suudi arabistan daki kanser sayısının 4 katı fazla kanser eden gıda reklamlarında pompalanan bir safsatadır.

kadın erkek arkadaşlığı

turuncu gemi
freud'a iman etmiş bir kul olarak ulu erenlerin bu konudaki fikirlerinin doğruluğu anlamında ikircikli kaldığım durum.
bu berbat kapitalist modernite çağında kadın kadına yahut erkek erkeğe dostluklar da mecazi anlamda işin bir yerinde birbirini düdüklemeye evriliyor.

son kararım insanlar süper egolarına söz geçirip tamamen dayanışma ve iyi niyet ekseninde sikiş döndürmeden de kadın erkek dost arkadaş kalabilirler. sevişebilirler de elbette bunda bir mahsur yoktur. tabii bu aşka evrilen yahut aşktan evrilen bir şevişmeyse eşyanın tabiatına uygundur.

menzil tarikatı

turuncu gemi
abd hükümeti 90'ların sonunda microsoft şirketine kol gibi operasyonlar çekmişti. bunun en önemli sebebi alakalı şirketin aşırı büyüyüp bir gün bu güçle devlete rakip olmamasıydı. abd yasalarında devleti de halkı da şirketlerin yasal yollarla da olsa aşırı güçlenerek paralel devlet olma tehlikesine karşı koruyucu yasaları vardır.

türkiye'de ise devlet ihaleleriyle hiç bir vasfı olmayan şirketler öyle bir hormonlu büyütülür ki 5 sene içinde dünyanın en büyük 100 şirketi haline getirilirler. bu şirketlerin halka karşı bu sikişine de abdesti zem zem suyuyla bu tür tarikatlerin korkunç liderleri aldırır.

çok değil daha 2014 öncesi bu fetö örgütü örgütlü olarak yetim hakkı yemeye programlı din sömürücüsü bir yapılanmadır dediğimizde hükümet anamızı ağlatıyordu. sonu sokakta 200 den fazla insanımızı kaybetmekle bitti. polisiye tedbirlerle de fetö'yü hala bitiremedik. herifler hala rusya dahil bir çok ülkede küresel güç halindeler. hala da devletin bir çok hücresinde uyuyan kanser organizmaları gibi oldukları sır değil.
fakat şimdiden uyarıyorum. günü geldiğinde bu menzilcelerle mücadele bu kadar kolay olmayacak. fetö örgütü son tahlilde elit bir yapılanmaydı. yoksul halka çok yüz vermezdi. fakat bu menzilciler yoksul ve kaybedecek hiç bir şeyleri olmayan halk arasında aşırı örgütlü. hatta müritleri arasında şeyhlerinin dünyada insan bedeni halinde geldiğine inananlar var. tehlike çok ama çok büyük. iç işleri bakanı hala ülkenin en aydınlık ve şeffaf, suça bulaşmamış simalarından birini pejmürde etmek derdinde.

bir gün tek başına

turuncu gemi
henüz okumamış olan edebiyat severlerin türk edebiyatından içlerinde hep bir boşluk olduğunu düşündüğüm muhteşem bir vedat türkali romanıdır.

vedat ustamız bu romanında insanın ikircilikli yozlaşısının tasvirini ustaca yapar. okuduktan sonra kendinizi ve ruhunuzu fikret kızılokun'un muhteşem bir şarkısı olan ''tek başınanın'' kollarına bırakın.
oradaki tınıların hepsiyle flört edin, çelloyla ise vahşice sevişin.

kömbe

turuncu gemi
antakya şehrimize ait muhteşem ve az bilinen bir kurabiye türüdür. yöresel ağızda ''kümbe'' diye de söylenir. annelerimiz bunun hamuruna katılan muhteşem baharat çeşitlemesini pek bilmezler. meşhur uzun çarşıdaki baharatçılara gideriz ve kaç kişilik kömbe yapılacaksa ona göre baharat isteriz. evdeki fırınlarda yapmanızı önermem. çevrenizde bir çarşı fırınına gönderin diyeceğim ama antakya dışındaysanız fırıncı siniyi ateşin neresine koyacağını da bilemez.

bence siz biz antayalıları sevin hatta çok sevin ve iyi davranın. biz size ne zaman isteseniz yaparız.

fatih terim

turuncu gemi
hasta bir galatasaraylı olarak kendimi sevmekten alı koyamadığım futbol insanı. futbol bilgeliğini burada tartışan varsa yolda bulduğu futbol topunu ''bu ne'' diyerek karakol'a götürsün.

terim, ibrahim tatlıses, ve ismet özel'in ortak bir yanları var benim gözümde. üçü de ülkemizin işinde en başarılı insanları arasındadır. şimdi burada aileleri de yazdıklarımı okuyorlardır diye ahlakları veya ahlaksızlıkları hakkında bir şey konuşmak istemiyorum.

fakat biz gs'liler her sene ve her koşulda fenerlilerin yarraklara yan basmasına gülmeye alışmışken, erkek cinsel organının en büyüğünü biz yiyeceğiz gibime geliyor bu sezon. klüpte bağzı şeyler hiç iyi gitmemekte.

ismet özel

turuncu gemi
türkçemizde sayısız muhteşem nitelikte şairlerimiz vardır. sevdalı veya sevdadan harlı, acılı zamanlarımızda anamız, bacımız bize yabacılaşmışken o hallerde canımıza simit olurlar. bazı şiirleri her şeyimiz olurlar.
benim bahsettiğim zamanlarda can yarenim ahmed ariftir mesela. yanılıyor olabilirim fakat yine de cesaretle söylemem lazım ki ahmed arif'in yazdıklarına ne kadar şiir denilebilir? veya süreya'nın? veya şükrü erbaş'ın falan. adamlar üzerimize metafor sıkıyorlar sadece.

kanaatimce ismet özel, edip cansever ve bir kaç isim daha ekleyebilirz ki dilimizin hakiki şairleridir.

Biz şehir ahalisi,kara şemsiyeliler!
Kapçıklar! Evraklılar! Örtü severler!
Çığlıklardan çadır yapmak şanı bizdedir
Bizimdir yerlere tükürülmeyen yerler

Nezaketten,haklılardan yanayızdır hepimiz
Sevinmemiz çapkıncadır,ağlatır bizi küpeşteler
Yaşamak deriz-Oh,dear-ne kadar tekdüze
Katliamlar ne kötü be birader

Güneş neredeysek orada bulur bizi
Ya cünup ve yalancı veya miskin ve ülser
Falımız neyse çıksın diye açarız indeksleri
Sayılar bizi bulur,o ayıp işaretler

Saframızla kesemizi birleştiren anatomi bilgisi
Hadım tarih,kundakçı matematik,geri kafalı gramer
Evet bunlar gizlice örgütlenerek alnımıza
Verem Olmak Üretimi Düşürür ibaresini çizer

Biz şehir ahalisi,üstü çizilmiş kişiler
Kalırız orda senetler,ahizeler ve tren tarifesiyle
Kimbilir kimden umarız emr-i b'il-ma'ruf
Kimbilir kimden umarız neyh-i ani'l-münker
Bize yalnız oğulları asılmış bir kadının
Memeleri ve boynu itimat telkin eder.

mansur yavaş

turuncu gemi
kayyumlar konusuna sessiz kalmasına içerlediğim ve sitem ettiğim, fakat ankara'nın başına gelen en güzel şey olarak nitelendirdiğim başgan bireyi.

türkiye siyaseti, erdoğan'dan sonra dediğini yapan bir insan daha kazandı mansur beyle. tabii ki mansur bey için söylediğim şimdilik pozitif anlamdadır. gerçi hakkını yemeyelim erdoğan'da ilk yıllarında pozitif şeyler söylemiş ve yapmıştır. söylediğim dönem belediye başkanlığı içindir.
hükümeti döneminde böyle bir zaman dilimi bilmiyor ve hatırlamıyorum.

1 eylül

turuncu gemi
sovyetler birliği'nin, almanya'nın eline verip faşizmi yenmesi vesilesiyle dünya'da barış günü olarak ilan ettiği gündür. normalde 1 eylül, hitler yavşağının polonya'yı işgal ettiği gündür. sovyetler birliği dünya barış günü olarak 1 eylül'ü belirlemesiyle hitlere kocaman bir kapak daha yapmıştır. zoruna gidenin borusuna gitsindir.

yıllardır anlamadığım husus da bu günü ülkemizde neden sadece kürt yurttaşlarımız kitlesel şekilde kutlar? ortadoğu'da her ulus'un eşit ölçüde barış ve kardeşliğe ihtiyacı var oysa ki.
bu yılki barış günü eyleminde ''kayyum, saray, faşizm'' sözcüklerini söylemek yasaklanmış.
yani ne diyelim şimdi biz? kayuuma, faşizme saray'a mahmut mu diyelim? işin daha trajik tarafı da, saray, kayyum valiler ve faşizm bu sözcükleri söylemeyi yasaklatıyor.
teyy allahım.

şeytan

turuncu gemi
ara sıra uyulması gereken kalu beladaki diyalektik kişisi. fakat tabii bu uymanın dozu şeytanı veresiye siken insanoğlu tarafından çok iyi ayarlanmalıdır.

şeytan bireyinin bu denli haksız şekilde bir nefret objesi haline getirilmesi hususunda kutsal kitaplara ben de çok kırgınım. onu da yarattığı iddia olunan varlığın hiç mi günahı yok?

asıl itibarıyla tanrıyı'da şeytanı da yaratan insandır ya, gece gece nöbetten çıkmış yorgun argın halimle felsefe kasıyorum idare edin.
bir de kamyoncu dayılardan işittiğim benim için söylenmiş ''bu çocuk şeytanı veresiye siker allahıma'' sözü aklıma geldikçe istemsiz gülüyorum.

boğma rakı

turuncu gemi
iddia ediyorum ve bu iddianın arkasındayım ki boğma rakının en güzeli 3000 yıldır antakya'da yapılır. antakya'da bu güzelliğe boğma rakı değil ''tini'' denir ve incir meyvesinden imal edilir. son dönemde muz ve incir harmanıyla bunu mükemmeleştirmiş bulunmaktayım.

antakya'da 2001-2006 yılları arasındaki öğrencilik yıllarımda ülkemin her yerinden solcu sağcı dostlarımla, armutlu mahallesinde neredeyse her bakkalda satılan bu güzellikle okyanuslar kadar çok içmişliğim ve ölmemişliğim var. hatta bundan yaşam bulurduk. bu yazar kardeşiniz rakı sofrasına az islamcı da oturup aklını allak bullak etmemiştir.
fakat son dönemde asla bakkaldan çakkaldan bu tür alkollü mamüller almanızı önermem. zira biz büyüdük ve kirlendi dünya. veya başka bir anlatışla içine ne idüğü belirsiz haplar atıyorlarmış ibneler.

isyan

turuncu gemi
20 li yaşlarımın başında yalçın küçük'ün bir kitabında okuduğum ''isyan en güzel insan halidir'' özdeyişini zaman zaman hayatımda tatbik ederim. size de tavsiye derim. gerçekten güzel ve net sıçramalar yaşarsınız.

sokrates

turuncu gemi
öykü herkesin malumudur. sokrat'ı idama götürürlerken karısı arkasından ''seni suçsuz yere idam ediyorlar bu beni mafh ediyor'' diye bağırır.
sokrat'da ''haklı yere idam etseler o zaman daha fazla yanardın üzülme'' der.

sokrates'den 3000 yıl sonra cezaevinde düşünceleri yüzünden yatan on binlerce hakikat savunucusuna sezen'den bir şarkı bırakıyorum;

ter döküyor dört duvar ter bense beklerim bir gün mutlaka
ters dönecek anahtarlar bir gün elbet çıkacaksın ışığa
sen aydınlığa ben sana hasret
gel eritir demirleri bendeki ateş

bir gün açılır açılmaz sandığın kapılar vurunca güneş
bir karanlık daha erişti güne saat neredeyse beş
sen aydınlığa ben sana hasret
gel eritir demirleri bendeki ateş

gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim
dün bizim yarın bizim, yana yana sevmek bizim
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim

süsledim gelin misali gençliğimi sandığıma kaldırdım
sensiz geçen yılları sildirdim sana yeni zaman aldırdım
sen aydınlığa ben sana hasret
gel eritir demirleri bendeki ateş

gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim
dün bizim yarın bizim, yana yana sevmek bizim
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim

gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim
dün bizim yarın bizim, yana yana sevmek bizim
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim

baklava

turuncu gemi
maksadım geri zekalı ve vıcık vıcık bir duygu sömürüsü üzerinden pahalılık eleştirisi yapmak değildir. yaşadığım bir olayı ve tavrımı anlat mak istiyorum.

geçen sene bom bok geçen bir hastane nöbetimden sabah 7'de servisten patiseri önünde indim. sıcak simittir ekmektir falan derken canım sabahın fecrinde baklava da çekti. can bu çeker aq. 2 dilim de baklava istedim. geçen sene 2 dilim baklavaya 4 lira para ödedim. şimdi allah bilir kaç para olmuştur. o gün bugün yurdumda her canı çeken insan makul fiyatta baklava yiyemiyor diye ben de yemiyorum, yemeyeceğim. köpek gibi çalışıp çalışıp 2 dilim baklavanın vicdan azabını çektiren bir dehşet devlet burası. mesuliyeti olan herkesin allah belasını versin.

emin igüs

turuncu gemi
kadri kıymeti bilinmemiş çok değerli bir müzik insanımızdır. çok uzun süre ezginin günlüğü grubunun bel kemiği olmuştur.

bir sabah uyanıp işe gitmek için hazırlanırken kendisinden muhteşem bir alevi nefesi olan ''gam elinden benim zülfü siyahım'' nefesini dinlemenizi ivedilikle öneririm. gününüz olduğundan güzel ve duru akacaktır. veya işte bir süre çok iyi gelecek de diyebiliriz.

kpss 2019

turuncu gemi
yüklü sınav ücretiyle devletin sınava gireceklere adeta rektumal muhayene yaptığı sınavdır. benim girmeyeceğim bir sınav olduğu için aslında çok da skmde olmayan sınavdır diyemiyorum. zira canımdan çok sevdiğim yeğenlerimin de gireceği sınav olacaktır.

bülent ecevit denen abd'nin, türkiye solu üzerindeki 5. kol faaliyetini günahım kadar sevmem. fakat adam 1999'da ''dms'' adıyla muhteşem bir devlet memurluğu sistemi yürürlüğe koymuştu. sınav zerre kuşkuya yer bırakmayacak bir disiplinle yapılıyordu. aday memurlar yine hiç bir kuşkuya yer kalmayacak şekilde bilgisayar atamasıyla ülkemize yayılıyordu. açıktan atamayı bırakın sikik sikik mülakatlar bile yoktu.
bu sayede yüz binlerce dayısı danası olmayan yoksul hakkeden insanımız memur oldu.

eskileri çok özlüyoruz efendim. hem de çok.
14 /