esas itibarıyla bir ümit yaşar oğuzcan şiirinin selda bağcan tarafından muhteşem yorumlanışıdır. bazı şiirler ve şarkıların hakiki anlamda zaman makinaları olmadığını kimse iddia edemez zannımca. insanı her yerinden cam kırıklarıyla paramparça eden bir zaman makinası hatta.
bir gün gelir de unuturmuş insan
en sevdiği hatıraları bile
bari sen her gece yorgun sesiyle
saat onikiyi vurduğu zaman
beni unutma
çünkü ben her gece o saatlerde
seni yaşar ve seni düşünürüm
hayal içimde perişan yürürüm
sende karanlığın sustuğu yerde
beni beni unutma
o saatlerde serpilir gülüşün
bir avuç su gibi içime ey yar
senin de başında o çılgın rüzgar
deli deli esiverirse bir gün
unutma
ben ayağımda çarık elimde asa
senin için şu yollara düşmüşüm
seneler sonra sana dönüşüm
bir mahşer gününe de rastlasa
beni beni unutma
hala duruyorsa o yeşil elbisen
onu bir gün yalnız benim için giy
saksındaki pembe karanfil geç değil
ve bahçende yorgun bir düş görürsen
beni unutma
büyük acılarla tutuştuğun gün
çok uzaklarda da olsan yine gel
bu ölürcesine sevdiğine gel
ne olur tanrıya kavuştuğum gün
beni unutma . .
gazete duvarda okuduğum ilginç haberdir. diyarbakır'da kalp ameliyatı olması gereken ama parası olmayan bir vatandaş durumu protesto etmek için hdp il binası önüne gitmiş. adına ister kürt sorunu deyin, ister terör sorunu deyin memleketin en önemli sorununu bu şekilde nasıl sulandırmayı başarabildiler anlamıyorum. on binlerce canımızı aldı bu sorun.
haberden bazı başlıklar şu şekilde;
''hdp binası önünde çocuklarının dağa gönderildiğini söyleyen anneleri görünce gelme kararı aldığını belirten cenan, "ben de sağlık problemlerime dikkat çekmek ve bir çare için partiye geldim. parti bana da bir çare bulsun. hastaneler bulmadı. kan sulandırıcı ilaç kullanmam lazım. ameliyat çok riskli ama ağrılarım çok. bugün parti önüne gelip çare aradığım için çok iyiyim. partiden rica ediyorum varsa bir çare bulsunlar. ayda aldığım 500 tl engelli maaşı var. geçimimi sağlayamıyorum" diye belirtti.
polisler tarafından il binasından uzaklaştırılan cenan, "geldim oturdum ama polisler, 'gel bizimle konuş' diyor. emniyetin yolunu biliyorum. çözümü emniyette arasam emniyete giderdim. bu kapıda oturan insanların hepsi sizin yanınıza gelmiyorlarsa, ben hastalığımdan dolayı neden sizinle görüşeyim ki" şeklinde konuştu.''
haberden bazı başlıklar şu şekilde;
''hdp binası önünde çocuklarının dağa gönderildiğini söyleyen anneleri görünce gelme kararı aldığını belirten cenan, "ben de sağlık problemlerime dikkat çekmek ve bir çare için partiye geldim. parti bana da bir çare bulsun. hastaneler bulmadı. kan sulandırıcı ilaç kullanmam lazım. ameliyat çok riskli ama ağrılarım çok. bugün parti önüne gelip çare aradığım için çok iyiyim. partiden rica ediyorum varsa bir çare bulsunlar. ayda aldığım 500 tl engelli maaşı var. geçimimi sağlayamıyorum" diye belirtti.
polisler tarafından il binasından uzaklaştırılan cenan, "geldim oturdum ama polisler, 'gel bizimle konuş' diyor. emniyetin yolunu biliyorum. çözümü emniyette arasam emniyete giderdim. bu kapıda oturan insanların hepsi sizin yanınıza gelmiyorlarsa, ben hastalığımdan dolayı neden sizinle görüşeyim ki" şeklinde konuştu.''
ülkemizin yetiştirdiği en iyi genel cerrahlardan biridir. aynı zamanda rekor oyla seçilen diyarbakır belediye başkanıdır. gerçi hiç bir hukuki delil yokken adamı terorist diye başkanlıktan attılar. yaa adam hala serbest ama. bir de neşter kullanmayı biliyor terör tehlikesi hiç olmadığı kadar büyük.
fakat olsun o kadar güzel gülüyor ki iki gözümün çiçeği. o kadar beyefendi bir insan ki. alacaksa canımı selçuk hocam alsın.
kardeşler bu arada bu girimde suçu ve suçluyu öven bir yan bulursanız canınız sağolsun. adam hiç bir mahkeme önünde suçlu falan değil hatırlatmak isterim.
fakat olsun o kadar güzel gülüyor ki iki gözümün çiçeği. o kadar beyefendi bir insan ki. alacaksa canımı selçuk hocam alsın.
kardeşler bu arada bu girimde suçu ve suçluyu öven bir yan bulursanız canınız sağolsun. adam hiç bir mahkeme önünde suçlu falan değil hatırlatmak isterim.
geçenlerde gencecik bir işçi arkadaşımın bana övdüğü kişidir. ona dedim ki ''olum iyi de adam seçim öncesi bir oy bile namusumdur dedi, seçim gecesi ortadan kayboldu. sonra da kendisini merak eden onca seçmenini şizofrenlikle suçladı. bu herifin ipiyle kuyuya mı inilir?''
genç arkadaşım dedi ki ''abi adamın çoluğunu çocuğunu, karısını esir almışlar. ne yapabilirdi ki?''
gel de işte bir de rte'ye oy veren vatandaşlara kız bu cevaptan sonra. bu ince denen sahte kabadayı'nın ne kadar yozlaşmış bir insan olduğunu ne zaman yazsam bir sürü eksileniyorum. işte ip, işte muharrem, işte kuyu. siz eğiltılmazsınız. ne halt ederseniz edin.
genç arkadaşım dedi ki ''abi adamın çoluğunu çocuğunu, karısını esir almışlar. ne yapabilirdi ki?''
gel de işte bir de rte'ye oy veren vatandaşlara kız bu cevaptan sonra. bu ince denen sahte kabadayı'nın ne kadar yozlaşmış bir insan olduğunu ne zaman yazsam bir sürü eksileniyorum. işte ip, işte muharrem, işte kuyu. siz eğiltılmazsınız. ne halt ederseniz edin.
siyasal islamcıların abd donanması önünde secde ettiği yıllardan kalma gladio elli yapıdır. ülkemizin tertemiz çocukları, vatan toprağı abd askerinin çizmesiyle can bedeller öderken bu partiye mensup kişiler, o komünist çocukları pataklamak için eğitimler alıyordu.
bugün de benzer işlevde partidir. vatanın ciğerleri olan ağaçlar kah yabancı, kah yerli sermaye tarafından sökülürken buna engel olmaya çalışan insanlara darbeci diyorlar.
bugün de benzer işlevde partidir. vatanın ciğerleri olan ağaçlar kah yabancı, kah yerli sermaye tarafından sökülürken buna engel olmaya çalışan insanlara darbeci diyorlar.
eskiden arazi mafyaları bir bölgeyi imara açtırmak için oraya ilk etapta cami yaptırırlardı. özü itibarıyla ''cami'' ve ''cem evi'' sözcükleri eş anlamlıdır. aleviliğin de yahut diğer mezheplerin de bu tür ortak ibadet alanları inanan insanların bir cemaat olarak bir araya gelip aralarındaki husumetleri çözmesi yahut yoksulun derdine deva olunmasıdır. pek tabii bir imam önderliğinde verilen vaazlarda tanrı'nın, dünyada barışa yönelik işler yapma, insan öldürmeme, kul hakkı yememe gibi mesajlarının vaaz edilmesi gereken yerlerdir aynı zamanda.
bugün bir yandan diyanet, bir yandan cem vakfı eliyle yozlaşının en çirkin örneklerinin merkezi yapılmak istenmektedir. hatta yapılmış halde de derdim ama inanan dostlarımıza bir saygısızlık etmekten sakınırım. yoksulun üç kuruşundan kesilen vergiler cemaati olmayan betonlara akıtılıyor. dinin özü yoksulların doyurulmasıyken, mütahhitlerin işkembeleri şişirtiliyor.
ondan sonra neden insanlar yığınlar halinde deizme ateizme koşuyorlar diye yanıp dövünsünler. bu hal islamcı parti iktidarında yaşanmaktadır.
bugün bir yandan diyanet, bir yandan cem vakfı eliyle yozlaşının en çirkin örneklerinin merkezi yapılmak istenmektedir. hatta yapılmış halde de derdim ama inanan dostlarımıza bir saygısızlık etmekten sakınırım. yoksulun üç kuruşundan kesilen vergiler cemaati olmayan betonlara akıtılıyor. dinin özü yoksulların doyurulmasıyken, mütahhitlerin işkembeleri şişirtiliyor.
ondan sonra neden insanlar yığınlar halinde deizme ateizme koşuyorlar diye yanıp dövünsünler. bu hal islamcı parti iktidarında yaşanmaktadır.
bugün işçi sınıfının üzerinde bütün pornografisiyle daha şiddetli süren darbedir. gerçi sözlüğümüzde pek işçi yok. genelde asgari ücretin biraz üzerinde çalışan plaza çalışanları var. yahut yarın asgari ücretin biraz üzerinde iş bulabilir miyim korkusuyla çil yavrusu gibi açılan üniversitelerde ömür tüketen gençler var. bu insanlarımızın büyük çoğunluğuna göre işçi, çaylarını kahvelerini getiren asgari ücretle çalışan hüseyin efendidir.
bu tür plaza çalışanlarımız iş çıkışı veya öğlen aralarında starbucks stroyleriyle muhteşem bir hayat yaşıyorlar. o kazık kahveleri de kredi kartıyla alıyorlar. bu nasıl bir veresiye ve yabancı yaşamdır aklım almıyor. bir de aşka yabancı sikiş hayatları var.
darbe demek açlık sınırı 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin tl'ye ulaşmışken vatandaşın hamasetle uyutulmasıdır. kamu kaynaklarının hortum hortum yandaş mütahhitlere pompalanmasıdır. yaşamın her yerinden korkunç bir yozlaşı ve yabancılaşmadır. cezaevlerinin kapasitesinin 4 katı mahkumla dolup taşmasıdır. sendikasızlığın günümüz boyutlarına ulaşmasıdır.
sokakta tank paleti, çifter çifter jandar göremesek de söylediklerimin eksiği yoktur fazlası vardır.
bu tür plaza çalışanlarımız iş çıkışı veya öğlen aralarında starbucks stroyleriyle muhteşem bir hayat yaşıyorlar. o kazık kahveleri de kredi kartıyla alıyorlar. bu nasıl bir veresiye ve yabancı yaşamdır aklım almıyor. bir de aşka yabancı sikiş hayatları var.
darbe demek açlık sınırı 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin tl'ye ulaşmışken vatandaşın hamasetle uyutulmasıdır. kamu kaynaklarının hortum hortum yandaş mütahhitlere pompalanmasıdır. yaşamın her yerinden korkunç bir yozlaşı ve yabancılaşmadır. cezaevlerinin kapasitesinin 4 katı mahkumla dolup taşmasıdır. sendikasızlığın günümüz boyutlarına ulaşmasıdır.
sokakta tank paleti, çifter çifter jandar göremesek de söylediklerimin eksiği yoktur fazlası vardır.
zamanında salak gibi evlenmeyi düşünüyordum. salaklık tamamen benim bu hususta, ne yapayım bokunu evlilik kurumuna atasım geldi. ankara'da çalıştığım kurumdan aldığım kol gibi maaş yetmiyordu düğün hazırlıklarına. kaynana hilton'da kırmızı etli, salatalı düğün istiyordu. düğün hazırlığı yapanlar bilir. giderseniz bir düğün salonuyla görüşmeye. mesela 20 bin derler düğün. asla 20 bine çıkamazsınız oradan. 20 bin beyaz etli yemekli düğün içindir. damat sikilmiş tavuklu düğün yapıp kaynana'nın başını yere mi eğecek. olmaz. üzerine bir de salata geçirirler 2-3 bin. üzerine güvercin uçurulacaktır integram strorylisinden. 300-500 de ona gider. amaann neyse hayale geçiyorum.
bilenler bilir ankara yüzyıl'da tool bar vardır. üçgen çarşının oralarda bir yerde. o mekanın karşısında bir arkadaş pejo minibüs almış, içini seyyar köfteci dizaynında dekore etmiş iş yapmaya çalışıyordu ama beceremiyordu. dedim olum bana ver burayı işleteyim sana da kira vereyim. teklif ettiğim para karşısında havalara uçtu anahtarı verdi gitti. öyle bir hale getirmiştim ki mekanı hafta içi gecede 500 den, hafta sonları 1000 tl'nin üzerinden az paraya kapatmıyordum. bunu gören mekan sahibi arkadaşım aç gözlülük etti ve dedi memo anahtarı bana geri ver. tamam dedim çeketimi aldım çıktım. mekana benden 15 gün sonra mafya çöktü. bizim düğün işi de yalan oldu. hep o hilton'da düğün meraklısı kaynana yüzünden. ee tabii o da uzun hikaye.
hayalim şu ki bir gün tekrar bir seyyar kokoreç köfte arabası yapıp ekmeğimi tek ondan kazanmak. olur belki bir gün.
bilenler bilir ankara yüzyıl'da tool bar vardır. üçgen çarşının oralarda bir yerde. o mekanın karşısında bir arkadaş pejo minibüs almış, içini seyyar köfteci dizaynında dekore etmiş iş yapmaya çalışıyordu ama beceremiyordu. dedim olum bana ver burayı işleteyim sana da kira vereyim. teklif ettiğim para karşısında havalara uçtu anahtarı verdi gitti. öyle bir hale getirmiştim ki mekanı hafta içi gecede 500 den, hafta sonları 1000 tl'nin üzerinden az paraya kapatmıyordum. bunu gören mekan sahibi arkadaşım aç gözlülük etti ve dedi memo anahtarı bana geri ver. tamam dedim çeketimi aldım çıktım. mekana benden 15 gün sonra mafya çöktü. bizim düğün işi de yalan oldu. hep o hilton'da düğün meraklısı kaynana yüzünden. ee tabii o da uzun hikaye.
hayalim şu ki bir gün tekrar bir seyyar kokoreç köfte arabası yapıp ekmeğimi tek ondan kazanmak. olur belki bir gün.
en güzel örneklerinden biri, yeni türkünün de muhteşem şekilde bestelediği, turgay fişekçi'nin ''asmaların dansı'' şiiridir;
yağmurlu günlerde seviş benimle
kuşlar çinko damı gagalarken
tenimin kokusunu değiştiren yağmurlarda
sıcak öğlesonlarında seviş benimle
buhurlar tüterken tenimden
yanan toprağın buğusu soluğumken
bahar günleri dereboylarında seviş benimle
kestane saçlarında kelebekler asılıyken
yaz geceleri kurumuş dere yataklarında
sıcak kumlar yatağımız , söğütler çatımız , duvarımızken
ne olursa olsun sabahları seviş benimle
dinlenmişliğin gücü kaslarında
içinde ne varsa dökmenin hazzıyla saran
sonra ilk kez görür gibi algılaman için
her sabah öylece bırakayım seni dünyaya
kol kıvrımımdan öp beni
tüylerimin arasında yollar açan dudaklarınla
mavi damarlarımdan
bileklerimden öp beni
nabzımın tıpırtısı tavşan dudağını titretsin
öpüşten bilezikler kollarımda
parmaklarımın ucundan öp beni
soyulmuş yumurta beyazlığındaki etimden
öpüşlerin yanıp geçen bir ışık değil
uzun yazların güneşi gibi kalsın tenimde
asma bahçelerde gezerken omzuna değen elim
kristal taneler gibi döküverir seni toprağa
basma entarinin çıplak altı ter ter istek
altımda canlı , bulunmaz bir yumuşaklık
sırtımı göğe dayayıp beni ezen
memelerini emerken , bacaklarını kıstığında
solumaların volkanik lavlar
sen bitersin başlar asmalar
açıp kollarını dans etmeye
neyimi beğenir bilmem
bırakmaz beni
yeşil , filiz dudakları
geniş yapraktan elleri
dönerken çevremde
sürünür boynuma
göğsüme
sallar memelerini salkım sal
-kım
hangisi tatlı , bir de bundan em bakalım!
yağmurlu günlerde seviş benimle
kuşlar çinko damı gagalarken
tenimin kokusunu değiştiren yağmurlarda
sıcak öğlesonlarında seviş benimle
buhurlar tüterken tenimden
yanan toprağın buğusu soluğumken
bahar günleri dereboylarında seviş benimle
kestane saçlarında kelebekler asılıyken
yaz geceleri kurumuş dere yataklarında
sıcak kumlar yatağımız , söğütler çatımız , duvarımızken
ne olursa olsun sabahları seviş benimle
dinlenmişliğin gücü kaslarında
içinde ne varsa dökmenin hazzıyla saran
sonra ilk kez görür gibi algılaman için
her sabah öylece bırakayım seni dünyaya
kol kıvrımımdan öp beni
tüylerimin arasında yollar açan dudaklarınla
mavi damarlarımdan
bileklerimden öp beni
nabzımın tıpırtısı tavşan dudağını titretsin
öpüşten bilezikler kollarımda
parmaklarımın ucundan öp beni
soyulmuş yumurta beyazlığındaki etimden
öpüşlerin yanıp geçen bir ışık değil
uzun yazların güneşi gibi kalsın tenimde
asma bahçelerde gezerken omzuna değen elim
kristal taneler gibi döküverir seni toprağa
basma entarinin çıplak altı ter ter istek
altımda canlı , bulunmaz bir yumuşaklık
sırtımı göğe dayayıp beni ezen
memelerini emerken , bacaklarını kıstığında
solumaların volkanik lavlar
sen bitersin başlar asmalar
açıp kollarını dans etmeye
neyimi beğenir bilmem
bırakmaz beni
yeşil , filiz dudakları
geniş yapraktan elleri
dönerken çevremde
sürünür boynuma
göğsüme
sallar memelerini salkım sal
-kım
hangisi tatlı , bir de bundan em bakalım!
seksenlerden sonra şiirimize de büyük katkılar yapan müzik grubudur. süreya'dan, nazım'a, murathan mungan'a kadar bir çok şairin şiirini en az o şiirin kalitesi kadar lezzetli bestelemişlerdir. bu yönüyle aşklarımızda şairler kadar nefesleri vardır. en son 2012 yılında odtü devrim stadyumunda dinlemiştim bu güzel ihtiyar çocukları. yaşlanmışlardı ama muhteşemlerdi. hep var olsunlar hayatlarımızda ve aşklarımızda.
içimizde yanan bir gülsün şimdi
yüzümüzde gülen çocuk düşleri
herşeyi yokeden
korkunç bir dünya bu
nasıl da sevdik onu
sevgilere en ağır ceza düştü
nefretle uyanıyor dünya
hayatı bir kez sevmeyi isteset
binbir çiçek açmaz mı dünya
içimizde yanan bir gülsün şimdi
yüzümüzde gülen çocuk düşleri
herşeyi yokeden
korkunç bir dünya bu
nasıl da sevdik onu
sevgilere en ağır ceza düştü
nefretle uyanıyor dünya
hayatı bir kez sevmeyi isteset
binbir çiçek açmaz mı dünya
dersimli firik dedeye ait, muhteşem metaforlarla bezeli, aynur doğan ve mikail aslan tarafından seslendirilen eserdir.
efendim efendim canım efendim
ben senin kulunam sen benim sultanım
yüzün şems-i kamer gözlerin nurdur
aynı hilale benzer kaşların
onsekizbin alem hüsniyem kuldur
lebin kevseri durdur düşleri
seni sevenlerin can içinde canısın
aşıklar katredir sen ummanısın
gönül bir gemidir sen dümenisin
yelken açmak ister bu dervişlerin
efendim efendim canım efendim
ben senin kulunam sen benim sultanım
yüzün şems-i kamer gözlerin nurdur
aynı hilale benzer kaşların
onsekizbin alem hüsniyem kuldur
lebin kevseri durdur düşleri
seni sevenlerin can içinde canısın
aşıklar katredir sen ummanısın
gönül bir gemidir sen dümenisin
yelken açmak ister bu dervişlerin
bu saaten sonra ancak nagehan alçı'yı bozar. küf ve sahte kabadayıdan öte bir şey değildir. gazla çalışır. halka tahhütlerinde, halka zerre itimatı yoktur.
bugün yandaş medyada parlatılması yarın öbür gün chp liderliğinde kirli bir yarışa yeniden sokulacağı hususunda burnuma kötü kokular getirmektedir.
bugün yandaş medyada parlatılması yarın öbür gün chp liderliğinde kirli bir yarışa yeniden sokulacağı hususunda burnuma kötü kokular getirmektedir.
muhteşem bir can yücel şiiridir. bundan 20 yıl kadar önce harçlıklarımın önemli bir bölümünü kasetlere ve şiirli kart postallara ayırırdım. internetin ilk yıllarıydı. internet cafe'de saati deli gibi bir paraya yarım saati peşin ödeyerek chat yaptığımız yıllar. o zamanlar benim için sosyal medya hesabım kıyafet dolaplarımın kapaklarıydı. devrimcilerin resimlerini, ve bu şiirli kartpostalları o kapaklara yapıştırırdım. hatta imza aldığım şair ve tiyatrocuların imzalarını da oraya yapıştırırdım. bu şiir baş köşesini kaplardı o dolabın. yeni türkü'nün bu muhteşem şiiri aynı usta sanat emek ve yaklaşımıyla bestelediğini daha sonraları öğrendim. 20 senedir yaşamımın belli aralıklarında içimde okunur durur bu şiir. yeni türkü bestesinin flüt solosunu daha ayrı bir kalp kulağıyla dinlemenizi dilerim.
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
gazete duvarda okuduğum ilginç bir haberdir. anlatılana göre bugün sarayda yapılan büyükşehir belediye başkanları toplantısında imamoğlu'nun oturduğu sandalye kırılmış. cumhurbaşkanı erdoğan'da kendisine ''bak bu israftır'' diyerek hicivli bir bir yaklaşımda bulunmuş. halk arasındaki tabirle bunun adı ''laf sokmaktır'' ama ben öyle yazmayacağım tabii ki. imamoğlu'na laf sokarlar, bize neler sokar çıkartırlar belirsiz.
neyse, imamoğlu'da bu hicvin altında kalmayarak ''bir dahaki sandalyeye daha iyi otururum efendim'' demiş. eko başkan da kapak elinde geziyormuş denebilir ama demeyeceğim tabii ki.
yahuu memleket hukuksuzluktan kırılıyor. hissedilen enflasyon yüzde otuz'a çıktı. asgari ücret hala 2050 lira. hangi kentte olursa olsun oturulabilecek en kötü ev 700 tl'den aşağı değil. sağlık sistemi çöküyor. fakat devletin zirvesi bu gerçekliklerden kopuk. hatta bizim sözlüğün sol framesi gibi. gerçi imamoğlu'nun burada bir günahı yok. adam istanbul'da bu pahalılıkta israfı kısıp her bişeyi ucuzlatıyor.
eko başkan sana güveniyorum demek istiyorum. umarım bir dahaki sandalyeye gerçekten daha sağlam oturursun. o kadar da sağlam oturma ama, halkın her an o sandalyeyi altından çekebileceğini bilerek otur.
neyse, imamoğlu'da bu hicvin altında kalmayarak ''bir dahaki sandalyeye daha iyi otururum efendim'' demiş. eko başkan da kapak elinde geziyormuş denebilir ama demeyeceğim tabii ki.
yahuu memleket hukuksuzluktan kırılıyor. hissedilen enflasyon yüzde otuz'a çıktı. asgari ücret hala 2050 lira. hangi kentte olursa olsun oturulabilecek en kötü ev 700 tl'den aşağı değil. sağlık sistemi çöküyor. fakat devletin zirvesi bu gerçekliklerden kopuk. hatta bizim sözlüğün sol framesi gibi. gerçi imamoğlu'nun burada bir günahı yok. adam istanbul'da bu pahalılıkta israfı kısıp her bişeyi ucuzlatıyor.
eko başkan sana güveniyorum demek istiyorum. umarım bir dahaki sandalyeye gerçekten daha sağlam oturursun. o kadar da sağlam oturma ama, halkın her an o sandalyeyi altından çekebileceğini bilerek otur.
çocukluğumdan beri çok içlenerek dinlediğim bir fatih kısaparmak türküsüdür. konuyla ilgili hiç bir bilgiye sahip değilim sadece götümden uyduruyorum biline. gerçi şu bir gerçek ki sağlıklarında kısaparmak ve ahmet kaya birbirlerini hiç sevmezlerdi. hatta ahmet abi'nin kısaparmak için yazdığı ''be ey sanat hırsızı, bee eyy üretme kabızı, birazcık efendi ol, bırak elinden şu sazı'' diye bir taşlaması da vardır. kısaparmak'ın ahmet abiye basın önünde bir terbiyesizliğini hatırlamıyorum. ama yani bu dicle'nin oğlu türküsünü, ahmet kaya'nın ''bahtiyarın'dan'' kıskanarak yazmış olabilir.
daha gençiz
tertemiz bir gömlek giyer gibi
kimbilir ne türküler söyleyeceğiz
oy yaralı aslan
oy heval
şark çıbanlım
kurşun neyler türküye bedo
bir gül ölse bile kokusu kalır
havar havar
şimdi öyle zavallı
öyle garip ve sefil
elleriyle bahçeye
diktiği o karanfil...
daha gençiz
tertemiz bir gömlek giyer gibi
kimbilir ne türküler söyleyeceğiz
oy yaralı aslan
oy heval
şark çıbanlım
kurşun neyler türküye bedo
bir gül ölse bile kokusu kalır
havar havar
şimdi öyle zavallı
öyle garip ve sefil
elleriyle bahçeye
diktiği o karanfil...
çağın anlamsızlığından kavruluyorum. çağın anlamsızlığının yanına kendi hiçliğim konulunca korkunçluk bir leviathan'a dönüşüyor içimde. kavrulma eylemselliğim hiç bir çağın kalitesizliğine benzemeyen bu zamanın yağıyla oluyor. her şey çok yabancı. iki yılı aşkındır oturduğum evden, çalıştığım iş yerine ve şehre kadar bu böyle. 2 kusur yıldır bombok bir reenkarnasyonun içinde hissediyorum kendimi.
bir hayatım vardı eskiden. güzel bir fanusum ve kendime ait bir momente zamanlarım. kendi insanlarım vardı çevremde. kendi şehrimdeydim. bildiğim ve sevdiğim bir işi yapıyordum. ahh şu aşk acısı denen anlam ve bazı zamanlarsa ise kocaman bir anlamsızlık. bazen hicret hali en sağlıklı insan halidir. isyan zaten en güzel insan halidir. hicret bir kaçış değil yeni yaşama sağlıklı bir başlangıcın miladıdır. ben de böyle bir fikriyatla terk eylemiştim her şeyi. ama işte hicret'in momentini çok iyi ayarlamak lazzımış. bunu yapmadığında kendini hicret diye kandırdığın kalitesiz bir reenkarnasyona dönüşüyor.
bir hayatım vardı eskiden. güzel bir fanusum ve kendime ait bir momente zamanlarım. kendi insanlarım vardı çevremde. kendi şehrimdeydim. bildiğim ve sevdiğim bir işi yapıyordum. ahh şu aşk acısı denen anlam ve bazı zamanlarsa ise kocaman bir anlamsızlık. bazen hicret hali en sağlıklı insan halidir. isyan zaten en güzel insan halidir. hicret bir kaçış değil yeni yaşama sağlıklı bir başlangıcın miladıdır. ben de böyle bir fikriyatla terk eylemiştim her şeyi. ama işte hicret'in momentini çok iyi ayarlamak lazzımış. bunu yapmadığında kendini hicret diye kandırdığın kalitesiz bir reenkarnasyona dönüşüyor.
abdullah öcalan'ın abd tarafından yakalanıp türkiye'ye iade edildiği yıl olan 99'da cia terör örgütünün çok fazla bel bağladığı taşeron varlıktır.
sonrasında elini eteğini bu işlerden çekip barzani'nin kanatları altında hewler'de lahmacun fırını açmıştır.
son seçim sürecinde de utanmadan, arlanmadan kürt kanaat önderi gibi açıklamalarda bulunmuştur. bütün geçmişi şaibeli bir insandan, devlet televizyonu yasal ve meşruu siyasetçilere sövdürmek için demeç almaya da utanmamıştır. osman bu işi de eline yüzüne bulaştırmıştır tabii.
sonrasında elini eteğini bu işlerden çekip barzani'nin kanatları altında hewler'de lahmacun fırını açmıştır.
son seçim sürecinde de utanmadan, arlanmadan kürt kanaat önderi gibi açıklamalarda bulunmuştur. bütün geçmişi şaibeli bir insandan, devlet televizyonu yasal ve meşruu siyasetçilere sövdürmek için demeç almaya da utanmamıştır. osman bu işi de eline yüzüne bulaştırmıştır tabii.
yazık ki henüz tahliyesi kesinleşmemiş halkların demokratik lideridir. tutuklu yargılandığı davadan mahkeme tarafından tahliyesi kesinleşse de hala hükümlü olduğu davadan 8 ay yatarı bulunmaktadır. gerçi mevcut yasalarda hükümlülerin cezalarının son 1 senesini denetimli serbestlik durumunda geçirmeleri hususunda amir hüküm vardır. fakat artık ülkemiz hukukunda içtihat diye bir kavram olmadığı için mahkemeler tarafından kafalarına göre uygulanmaktadır bu hüküm.
avukat arkadaşlara göre şu an sayın demirtaş (selo başkan) devletten 4 ay alacaklıdır. tahliyesi için israrlı başvurular yapılmakta umarım bir supriz olur ve demirtaş o duvarlar arasından çıkar.
avukat arkadaşlara göre şu an sayın demirtaş (selo başkan) devletten 4 ay alacaklıdır. tahliyesi için israrlı başvurular yapılmakta umarım bir supriz olur ve demirtaş o duvarlar arasından çıkar.
şu an emrinde yasal binlerce silahlı güvenlik görevlisi olan kişidir. bekçisinden uzman askerine, güvenlik görevlisine kadar kamuda en yüksek istihdam bu şahsın bakanlığı zamanında yapıldı. fakat suç istatisliklerinde tarihin en korkunç günlerini de yaşamaktayız bir yandan. bunun en önemli sebeplerinden biri ilgili kişinin bir devlet adamı ciddiyetinden uzak olmasıdır.
adam ülkedeki güvenlikten en sorumlu kişiyken yakın zamanda yaşanan siverek katliamı bahsinde uzay boşluğu bakanı gibi hareket etmiştir. ilgili zat aynı zamanda hukukun korunması anlamında ülkemizdeki en yetkili ikinci kişidir. fakat anayasadaki masumiyet karinesinden haberi bile yoktur. önüne gelene hiç bir yargı kararı hatta soruşturması olmadan terorist demektedir.
korkarım bir tanrı kompleksi içinde gibi davranıyor. tanrısallıkla hiç bir ilgisinin olmadığını anlaması erdoğan'ın 2 dudağı arasındadır. erdoğan, ''artık bizimle değilsın'' dediği zaman korkunç bir dip yaşayacak psikolojik olarak. allah yakınlarına ve ailesine hatta türk hekimlerine şimdiden sabır versin.
adam ülkedeki güvenlikten en sorumlu kişiyken yakın zamanda yaşanan siverek katliamı bahsinde uzay boşluğu bakanı gibi hareket etmiştir. ilgili zat aynı zamanda hukukun korunması anlamında ülkemizdeki en yetkili ikinci kişidir. fakat anayasadaki masumiyet karinesinden haberi bile yoktur. önüne gelene hiç bir yargı kararı hatta soruşturması olmadan terorist demektedir.
korkarım bir tanrı kompleksi içinde gibi davranıyor. tanrısallıkla hiç bir ilgisinin olmadığını anlaması erdoğan'ın 2 dudağı arasındadır. erdoğan, ''artık bizimle değilsın'' dediği zaman korkunç bir dip yaşayacak psikolojik olarak. allah yakınlarına ve ailesine hatta türk hekimlerine şimdiden sabır versin.
asıl itibarıyla dilimizde muhteşem bir metaforken popüler kültür tarafından suyu çıkartılan sözcüktür. kuranı kerimde ''berzah alem'' olarak da geçer.
aslında bütün bülent ortaçgil şarkıları bir sesli düşünme şeklidir. olayların ve yaşamların içinden geçerken bir iç sestir aynı zamanda. bu şarkıda dediğim durumun en güzel metaforlarla bezenmiş halidir. ortaçgil yorumu da çok güzeldir. birsen tezer'den de dinlemenizi mutlaka öneririm.
seni sevdiğimi anladığım günden beri
sesler değişti renkler değişti
yüzümdeki çizgiler başkalaştı
geçmişim değişti oyunlaştı
yeşilin ortasında gelincik gibi
inceleşti yabancılaştı
siste bağıran vapur düdükleri gibi
geliyor muyuz gidecek miyiz
yoksa çığlık çığlığa
seni sevdiğimi anladığım günden beri
hiçlik değişti yokluk değişti
karşılıksızlığım dengeleşti
günler değişti sana dönüştü
nasıl gördüğün düşü yeniden istersen
nasıl bir yılgınlıktır sabah zilleri
zamanı gelince nasıl terkeder kuşlar
kaçıyor muyuz kalacak mıyız
yoksa çığlık çığlığa
seni sevdiğimi anladığım günden beri
yüzler değişti dostlar değişti
yorgun sokaklar bile karşı çıktılar
adresler değişti evler değişti
seni sevdiğimi anladığım günden beri
gökyüzü değişti geceler değişti
çocuklar bile bana çiçek diye baktılar
yaşıyor muyuz unutacak mıyız yoksa
çığlık çığlığa
seni sevdiğimi anladığım günden beri
sesler değişti renkler değişti
yüzümdeki çizgiler başkalaştı
geçmişim değişti oyunlaştı
yeşilin ortasında gelincik gibi
inceleşti yabancılaştı
siste bağıran vapur düdükleri gibi
geliyor muyuz gidecek miyiz
yoksa çığlık çığlığa
seni sevdiğimi anladığım günden beri
hiçlik değişti yokluk değişti
karşılıksızlığım dengeleşti
günler değişti sana dönüştü
nasıl gördüğün düşü yeniden istersen
nasıl bir yılgınlıktır sabah zilleri
zamanı gelince nasıl terkeder kuşlar
kaçıyor muyuz kalacak mıyız
yoksa çığlık çığlığa
seni sevdiğimi anladığım günden beri
yüzler değişti dostlar değişti
yorgun sokaklar bile karşı çıktılar
adresler değişti evler değişti
seni sevdiğimi anladığım günden beri
gökyüzü değişti geceler değişti
çocuklar bile bana çiçek diye baktılar
yaşıyor muyuz unutacak mıyız yoksa
çığlık çığlığa
ömrümün en güzel ve mutlu yıllarını yaşadığım şehir. ömrüm de pek az sayılmaz hani, dante'nin ortasını bir geçiyor.
bir gün tekrar mutlu bir hayat sürmek istediğim şehir. bir gün tekrar mutsuz da yaşamayı göze aldığım şehir. nasıl olursa olsun rezil olmadan bir yaşam yaratmayı düşlediğim şehir.
rezilce veya azizce mutlaka kollarının bir yerinde ölmek istediğim şehir.
bundan 2 kusur yıl önce her şeyimi bırakıp kaçtığım şehir. kısa bir zaman önceye kadar haberlerde her hangi bir yerinden küçük bir kare bile görsem 2 gün yemeden içmeden kesildiğim şehir.
yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
yüz yıldır bekler beni
bir şehirde bir kadın.
aynı daldaydık, aynı daldaydık.
aynı daldan düşüp ayrıldık.
aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
bir gün tekrar mutlu bir hayat sürmek istediğim şehir. bir gün tekrar mutsuz da yaşamayı göze aldığım şehir. nasıl olursa olsun rezil olmadan bir yaşam yaratmayı düşlediğim şehir.
rezilce veya azizce mutlaka kollarının bir yerinde ölmek istediğim şehir.
bundan 2 kusur yıl önce her şeyimi bırakıp kaçtığım şehir. kısa bir zaman önceye kadar haberlerde her hangi bir yerinden küçük bir kare bile görsem 2 gün yemeden içmeden kesildiğim şehir.
yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
yüz yıldır bekler beni
bir şehirde bir kadın.
aynı daldaydık, aynı daldaydık.
aynı daldan düşüp ayrıldık.
aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
90'lardan muhteşem bir ayna grubu şarkısıdır. 30 yaş altı gençler 90'lı yıllarla ilgili çok az şey hatırlıyor. buna çok üzülüyorum. o yıllara ait bir espiriye gönderme yapınca haliyle bir şey anlamıyorlar da.
gerçi bu şarkı da 90'larda pek bilinmezdi. ayna'nın ''gittiğin yağmurla gel'' albümüyle ülkeyi sarstığı yıllarda kasette kıyıda köşedeki bir şarkıydı. ama bence kasedin en güzel şarkısıydı.
solisti ışıklar içinde yatsın, 46 yaşındayken kaybettiğimiz cemil abidir. (ayna grubunun keli) bence bir şan verin ve dinleyin.
gerçi bu şarkı da 90'larda pek bilinmezdi. ayna'nın ''gittiğin yağmurla gel'' albümüyle ülkeyi sarstığı yıllarda kasette kıyıda köşedeki bir şarkıydı. ama bence kasedin en güzel şarkısıydı.
solisti ışıklar içinde yatsın, 46 yaşındayken kaybettiğimiz cemil abidir. (ayna grubunun keli) bence bir şan verin ve dinleyin.
hepiniz gibi mutsuzum. hepiniz mutsuzsunuz biliyorum, mutlu insanın ne işi var buralarda. umarım yanılıyorumdur ama mutsuzsunuz biliyorum. ben de çok mutsuzum. bunun sebeplerini sayfalarca anlatabilirim fakat gerek yok şimdilik. bol bol buralardayım zaten anlıyorsunuzdur ne kadar mutsuz olduğumu.
günlerdir yeni bir şiar edinmiştim. sadece mutlu salakların hakkı mı hareketli güzel şarkılar dinlemek diye. hatta umut dolu aşk şarkıları. hepsi o mutlu insanlara girsin. sözüm meclisten dışarı. gerçi bu meclisteyseniz siz de nah mutlusunuz ya.
hiç bir aşk acısından müzdarip değilim. aşk acısını bazen satır bazen kağıt yapıp kendimi doğradığım zamanlar geçti şükür.
bugün normal mutsuz insanlar gibi en aptal duygusal şarkıları cam kırığı ederek kesiyorum kendimi. ağlatıyor namusuzlar.
eminim hepimizin geçmişinde ankara oyun havaları gibi geçen günlerimiz oldu. artık yok o günlerimiz. sanırım intihar etmiyorsak bir kaç defa daha o ankara oyun havaları gibi günlerimiz olur munun aptalca umudundandır.
günlerdir yeni bir şiar edinmiştim. sadece mutlu salakların hakkı mı hareketli güzel şarkılar dinlemek diye. hatta umut dolu aşk şarkıları. hepsi o mutlu insanlara girsin. sözüm meclisten dışarı. gerçi bu meclisteyseniz siz de nah mutlusunuz ya.
hiç bir aşk acısından müzdarip değilim. aşk acısını bazen satır bazen kağıt yapıp kendimi doğradığım zamanlar geçti şükür.
bugün normal mutsuz insanlar gibi en aptal duygusal şarkıları cam kırığı ederek kesiyorum kendimi. ağlatıyor namusuzlar.
eminim hepimizin geçmişinde ankara oyun havaları gibi geçen günlerimiz oldu. artık yok o günlerimiz. sanırım intihar etmiyorsak bir kaç defa daha o ankara oyun havaları gibi günlerimiz olur munun aptalca umudundandır.
90 lı yıllardan, kanaatimce dinleyenlerim yüzde 70'i kadarını ağlatma kalibresi yüksek muhteşem bir şarkıdır. bu gece ali ismail korkmaz için paylaşıyorum.
karanlıkların patlayıp yok olması için bazen en aydınlık olanlarımızın parçalanması gerekiyor.
güzel günlere hala inanıyorum. deli falan değilim.
ah ne hayatlar ümidiyle
zamansız yollara düştük
ilk yenilen biz değildik elbet
gün oldu dünyaya küstük
ağlama anne benim için ağlama
ben de herkes kadar aldım acılardan
ağlama anne benim için ağlama
ben de herkes kadar yandım
sen ne olur çocukluğumu sakla
tek kalan bu elimde avucumda
her birimiz başka bir hikaye
anne bu ayrılıklar niye
sen yine bir ninni söyle bana
yavrum uyusun da büyüsün diye
karanlıkların patlayıp yok olması için bazen en aydınlık olanlarımızın parçalanması gerekiyor.
güzel günlere hala inanıyorum. deli falan değilim.
ah ne hayatlar ümidiyle
zamansız yollara düştük
ilk yenilen biz değildik elbet
gün oldu dünyaya küstük
ağlama anne benim için ağlama
ben de herkes kadar aldım acılardan
ağlama anne benim için ağlama
ben de herkes kadar yandım
sen ne olur çocukluğumu sakla
tek kalan bu elimde avucumda
her birimiz başka bir hikaye
anne bu ayrılıklar niye
sen yine bir ninni söyle bana
yavrum uyusun da büyüsün diye