bir kaç gündür sosyal medyayı sallayan iddiadır. iddia kaynağı haberurfa63.com.
yanlış duymadınız. haberurfa63.com. kaynak budur. muhteviyatın özeti şudur ki, nasa daki amcalarımız ayda bir yarık bulmuşlar ve nasıl oluştuğunu açıklayamıyorlarmış. bunu da muhammed'in ayı ortadan ikiye bölme olayına bağlıyor bir grup din şarlatanı. haber bugün tekzip edildi.
kimse görmese de, bilmese de allah görüyor ve biliyor diye her türlü kötülük ve hırsızlıktan sakınan bir çok dindar insan var. kimse bilmesin allah bilsin yeter diyerek iyilik kapısının vücut bulmuş hali olan dindar arkadaşlarımın affına sığınırım. keşke ilk onlar lanetlese ve ifşaa etse dini böyle manipülasyon kapısı haline getirenleri.
tamamen kurumsal dini temsil eden yapılar kaynaklı her yıl böyle yığınla haber düşer ortamlara. okurken ben onlar adına utanırım. bilin ki bugüne kadar doğa üstü olduğu ispatlanmış biç bir durum vuku bulmamıştır yeryüzünde. fizik ve biyolojide henüz bilim yasalarıyla açıklayamadığımız durumlar elbette vardır. ama bu yarın veya yarından da yakın açıklayamayacağımız anlamına gelmiyor. her bilimsel açıklamanın bir labratuvar kanıtı vardır. ama allahın hiç bir labratuvar kanıtı yoktur.
ilgili ayın yarılması olayı da kuranı kerimde ''kamer'' suresinde geçer. kamer suresi ile, bugün mezarı ankara'da bulunan şair kral imrul kaysın bir şiiri tıpa tıp aynıdır. her ski biz ateizzler mi açıklayacağız. teistler de bunu açıklasın.
bundan 20 yıl önce 1984 romanını ilk okuduğumda içimden böyle bir his geçmişti. insanlar ikiye ayrılır, 1984 romanını okuyanlar ve okumayanlar gibisinden. ondan sonra yığınla kitap ve filmden sonra da benzer hissiyatlar yaşadım.
şimdi bakıyorum da yakın çevreme. insanlar ikiye ayrılıyor. günde 3-5 satır bişey bile okumayanlar. hiç bir şey okumayanlar. delirmemek içten değil.
şimdi bakıyorum da yakın çevreme. insanlar ikiye ayrılıyor. günde 3-5 satır bişey bile okumayanlar. hiç bir şey okumayanlar. delirmemek içten değil.
dümdük faşist dersem hakaret davası açılır mı diye bilemediğimden, faşist olduğunu düşündüğüm devlet adamı diyorum.
şarkılarındaki türkçeden hiç bir şey anlamıyorum. garip garip engelli gibi dansımsı şeyler yapıyor. fakat özellikle eğitimli kadınlar arasında hayranı çok. hiç bir zaman anlayamayacağım bir durumdur bu.
tanım: the big bang thory dizisinde, amy farah fowler olarak göğsümüzü kabartan kadın oyuncu.
tanım: the big bang thory dizisinde, amy farah fowler olarak göğsümüzü kabartan kadın oyuncu.
mersin'de uçsuz bucaksız arazisini kendi elleriyle ormanlaştıran yüce gönüllü bir insandır. aynı zamanda yaşayan sanat değerlerimizdendir.
nazım'ın tercümesiyle anlatmak istiyorum;
geçip gitmiş günler gelin
rakı için sarhoş olun
ıslıkla bir şeyler çalın
geberiyorum kederden
ilerdeki güzel günler
beni görmeyecek onlar
bari selam yollasınlar
geberiyorum kederden
başladığım bugünkü gün
yarıda kalabilirsin
geceye varmadan yahut
çok büyük olabilirsin
geçip gitmiş günler gelin
rakı için sarhoş olun
ıslıkla bir şeyler çalın
geberiyorum kederden
ilerdeki güzel günler
beni görmeyecek onlar
bari selam yollasınlar
geberiyorum kederden
başladığım bugünkü gün
yarıda kalabilirsin
geceye varmadan yahut
çok büyük olabilirsin
daha önce bahsetmişimdir. 90 lı yıllarda ortaokul'a giderken elbise dolabımın kapakları benim için bir nevi sosyal medya paylaşım platformuydu. devrimci büyüklerimizin resimlerinden, sevdiğim şairlerin şiirlerine kadar oralara özenle yapıştırırdım. hatta imza aldığım şairler ve tiyatrocuların imzalarını bile oraya yapıştırırdım. nazım'ın aşağıda paylaşacağım şiiri en önemli yerlerden birini kaplardı orada.
ortaokul'da oldukça aydın bir edebiyat öğretmenim vardı. nazım hikmet'i ilk olarak best fm'de melon şapka diye bir radyocudan duyup ona sormuştum. sorduğumda birisi duyacak diye yüzü kıpkırmızı oldu bir komünisten bahsettiğimizi okulda duyacaklar diye. nazım yasaklı değildi artık ama işte hala zalimlerin laneti üzerimizeydi kamuda. sonra bir gün o hocamız 29 ekim'de bana ''bu vatan bizim'' şiirini okusana dedi nazım'dan. zaten kimse nazım'ın olduğunu bilmez. bilirlerse benim önerdiğimi sakın söyleme de diye tembihlemişti. o 29 ekim'de şiiri okudum. sanırım 100 yıla yaklaşan hiç bir cumhuriyet kutlamasında hiç bir şiir bu kadar çok alkışlanmamıştır. ve kimse nazım'ın olduğunu anlamadı şiirin. buna sevinsem mi üzülsem mi hala bilemiyorum.
onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.
çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
- çürüyen diş, dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet.
bursa da havlucu recebe,
karabük fabrikasında tesviyeci hasana düşman,
fakir köylü hatçe kadına,
ırgat süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
ortaokul'da oldukça aydın bir edebiyat öğretmenim vardı. nazım hikmet'i ilk olarak best fm'de melon şapka diye bir radyocudan duyup ona sormuştum. sorduğumda birisi duyacak diye yüzü kıpkırmızı oldu bir komünisten bahsettiğimizi okulda duyacaklar diye. nazım yasaklı değildi artık ama işte hala zalimlerin laneti üzerimizeydi kamuda. sonra bir gün o hocamız 29 ekim'de bana ''bu vatan bizim'' şiirini okusana dedi nazım'dan. zaten kimse nazım'ın olduğunu bilmez. bilirlerse benim önerdiğimi sakın söyleme de diye tembihlemişti. o 29 ekim'de şiiri okudum. sanırım 100 yıla yaklaşan hiç bir cumhuriyet kutlamasında hiç bir şiir bu kadar çok alkışlanmamıştır. ve kimse nazım'ın olduğunu anlamadı şiirin. buna sevinsem mi üzülsem mi hala bilemiyorum.
onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.
çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
- çürüyen diş, dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet.
bursa da havlucu recebe,
karabük fabrikasında tesviyeci hasana düşman,
fakir köylü hatçe kadına,
ırgat süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
dünya üzerinde bundan güzeli çok az yazılabilmiş ahmed arif şiiridir;
yangınlar,
kahpe fakları,
korku çığları
ve irin selleri, aç yırtıcılar,
suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
pusatsız, duldasız, üryan
bir cana bir de başa
seher vakti leylim - leylim
cellat nişangahlar aynasındasın.
oy sevmişem ben seni...
üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!
he canım...
çiçekdağı kıtlık, kıran,
gül açmaz, çağla dökmez.
vurur alnım şakına
vurur çakmaktaşı kayalarıyla
küfrünü, medetsiz, munzur.
şahmurat suyu kan akar
ve ben şairim.
namus işçisiyim yani
yürek işçisi.
korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
ne salkım bir bakış
resmin çekeyim,
ne kınsız bir rüzgar
mısra dökeyim.
oy sevmişem ben seni...
ve sen daha demincek,
yıllar da geçse demincek,
bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
yaran derine gitmiş,
fitil tutmaz, bilirim.
ama hesap dağlarladır,
umut, dağlarla.
düşün, uzay çağında bir ayağımız,
ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
düşün, olasılık, atom fiziği
ve bizi biz eden amansız sevda,
atıp bir kıyıya iki zamanı
yarının çocukları, gülleri için,
koymuş postasını,
görmüş restini.
he canım,
sen getir üstünü.
uy havar!
muhammed, isa aşkına,
yattığın ranza aşkına,
deeey, dağları un eder ferhadın gürzü!
benim de boş yanım hançer yalımı
ve zulamda kan - ter içinde asi,
he desem, koparacak dizginlerini
yediveren gül kardeşi bir arzu
oy sevmişem ben seni...
yangınlar,
kahpe fakları,
korku çığları
ve irin selleri, aç yırtıcılar,
suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
pusatsız, duldasız, üryan
bir cana bir de başa
seher vakti leylim - leylim
cellat nişangahlar aynasındasın.
oy sevmişem ben seni...
üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!
he canım...
çiçekdağı kıtlık, kıran,
gül açmaz, çağla dökmez.
vurur alnım şakına
vurur çakmaktaşı kayalarıyla
küfrünü, medetsiz, munzur.
şahmurat suyu kan akar
ve ben şairim.
namus işçisiyim yani
yürek işçisi.
korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
ne salkım bir bakış
resmin çekeyim,
ne kınsız bir rüzgar
mısra dökeyim.
oy sevmişem ben seni...
ve sen daha demincek,
yıllar da geçse demincek,
bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
yaran derine gitmiş,
fitil tutmaz, bilirim.
ama hesap dağlarladır,
umut, dağlarla.
düşün, uzay çağında bir ayağımız,
ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
düşün, olasılık, atom fiziği
ve bizi biz eden amansız sevda,
atıp bir kıyıya iki zamanı
yarının çocukları, gülleri için,
koymuş postasını,
görmüş restini.
he canım,
sen getir üstünü.
uy havar!
muhammed, isa aşkına,
yattığın ranza aşkına,
deeey, dağları un eder ferhadın gürzü!
benim de boş yanım hançer yalımı
ve zulamda kan - ter içinde asi,
he desem, koparacak dizginlerini
yediveren gül kardeşi bir arzu
oy sevmişem ben seni...
bambaşka bir hakikat evreninde mahsuni şerif türküsüdür. yani hayatın gerçek sızısı nedir dense verilebilecek cevaplardan olabilir bu eser. iyi bir ortabedist tanıdığınız varsa birden fazla dinlemenizi öneririm. özellikle erdal erzincan'nın bağlamasının telleri bir çekiç gibi kırıyor kemikleri.
parsel parsel eylemişler dünyayı
bir dikili taştan gayrı nem kaldı
dost köyünden ayağımı kestiler
bir akılsız baştan gayrı nem kaldı
padişah değilem çeksem otursam
saraylar kursam da asker yetirsem
hediyem yoktur ki dosta götürsem
iki damla yaştan gayrı nem kaldı
nice dertler gördüm derman çıktılar
çok ali'ler gördüm osman çıktılar
eski dostlar bize düşman çıktılar
birkaç türlü uftan gayrı nem kaldı..
mahzuni şerifim çıksam dağlara
rastgelsem de avcı vurmuş marala
doldur tüfeğini beni yarala
bir yaralı döşten gayrı nem kaldı...
parsel parsel eylemişler dünyayı
bir dikili taştan gayrı nem kaldı
dost köyünden ayağımı kestiler
bir akılsız baştan gayrı nem kaldı
padişah değilem çeksem otursam
saraylar kursam da asker yetirsem
hediyem yoktur ki dosta götürsem
iki damla yaştan gayrı nem kaldı
nice dertler gördüm derman çıktılar
çok ali'ler gördüm osman çıktılar
eski dostlar bize düşman çıktılar
birkaç türlü uftan gayrı nem kaldı..
mahzuni şerifim çıksam dağlara
rastgelsem de avcı vurmuş marala
doldur tüfeğini beni yarala
bir yaralı döşten gayrı nem kaldı...
her gün bir çok niye intihar etmiyorum diye sorular cevaplıyorum kendi kendime. bunlardan birisi belki bir gün yine ahmed arif evreni boyutu ve yüceliğinde seversin de içinden dışından bu şiir nehir olur akar sonsuza kadar gibi bir cevaptır.
seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni, anlatabilmek seni,
namussuza, haldan bilmez,
kahpe yalana.
ard - arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarina kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansiz inen akşamdan.
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni, anlatabilmek seni,
namussuza, haldan bilmez,
kahpe yalana.
ard - arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarina kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansiz inen akşamdan.
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
günde içimden bir yerlerden 16-17 defa okuduğum şiirdir. çalışırken bile insanlar yüzüme bakıp bir şeyler anlatırken o an içimden bu şiirin okunduğu olur. ama bilmezler. bilseler de bir bok anlamazlar zaten. ankara'dan 600 km ve 2.5 yıl uzakta etimde bir mangal gibi okunuyor bu şiir.
tekmil ufuklar kışladı
dört yön,onaltı rüzgar
ve yedi iklim beş kıta
kar altındadır.
kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
ray, asfalt, şose, makadam
benim sarp yolum, patikam
toros, anti-toros ve asi fırat
tütün, pamuk, buğday ovaları,çeltikler
vatanım boylu boyunca
kar altındadır.
döğüşenler de var bu havalarda
el, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
ümit, öfkeli ve mahzun
ümit, sapına kadar namuslu
dağlara çekilmiş
kar altındadır.
şarkılar bilirim çığ tutmuş
resimler, heykeller, destanlar
usta ellerin yapısı
kolsuz,yarı çıplak venüs
trans-nonain sokağı
garcia lorca'nın mezarı,
ve gözbebekleri pierre curie'nin
kar altındadır.
duvarları katı sabır taşından
kar altındadır varoşlar,
hasretim nazlıdır ankara.
dumanlı havayı kurt sevsin
asfalttan yürüsün aralık,
sevmem, netameli aydır.
bir başka ama bilemem
bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
kalbim, bu zulümlü sevda,
kar altındadır.
gecekondularda hava bulanık puslu
altındağ gökleri kümülüslü
ekmeğe, aşka ve ömre
küfeleriyle hükmeden
ciğerleri küçük, elleri büyük
nefesleri yetmez avuçlarına
-ilkokul çağında hepsi-
kenar çocukları
kar altındadır.
hatıp çay'ın öte yüzü ılıman
bulvarlar çakırkeyf yenişehir'de
karanfil sokağında gün açmış
hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
ve "kafi delil" ortada...
karanfil sokağında bir camlı bahçe
camlı bahçe içre bir çini saksı
bir dal süzülür mavide
al - al bir yangın şarkısı,
bakmayın saksıda boy verdiğine
kökü altındağ'da, incesu'dadır.
tekmil ufuklar kışladı
dört yön,onaltı rüzgar
ve yedi iklim beş kıta
kar altındadır.
kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
ray, asfalt, şose, makadam
benim sarp yolum, patikam
toros, anti-toros ve asi fırat
tütün, pamuk, buğday ovaları,çeltikler
vatanım boylu boyunca
kar altındadır.
döğüşenler de var bu havalarda
el, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
ümit, öfkeli ve mahzun
ümit, sapına kadar namuslu
dağlara çekilmiş
kar altındadır.
şarkılar bilirim çığ tutmuş
resimler, heykeller, destanlar
usta ellerin yapısı
kolsuz,yarı çıplak venüs
trans-nonain sokağı
garcia lorca'nın mezarı,
ve gözbebekleri pierre curie'nin
kar altındadır.
duvarları katı sabır taşından
kar altındadır varoşlar,
hasretim nazlıdır ankara.
dumanlı havayı kurt sevsin
asfalttan yürüsün aralık,
sevmem, netameli aydır.
bir başka ama bilemem
bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
kalbim, bu zulümlü sevda,
kar altındadır.
gecekondularda hava bulanık puslu
altındağ gökleri kümülüslü
ekmeğe, aşka ve ömre
küfeleriyle hükmeden
ciğerleri küçük, elleri büyük
nefesleri yetmez avuçlarına
-ilkokul çağında hepsi-
kenar çocukları
kar altındadır.
hatıp çay'ın öte yüzü ılıman
bulvarlar çakırkeyf yenişehir'de
karanfil sokağında gün açmış
hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
ve "kafi delil" ortada...
karanfil sokağında bir camlı bahçe
camlı bahçe içre bir çini saksı
bir dal süzülür mavide
al - al bir yangın şarkısı,
bakmayın saksıda boy verdiğine
kökü altındağ'da, incesu'dadır.
ahmet kaya'nın neden büyük bir müzik insanı olduğunu en iyi anlayabileceğiniz eserlerinden biridir. sözü ve müziği kendisine aittir. neden böyle muhteşem bir şarkıyı bütün dünya bilmiyor diye bile hüzünlenirim bazen. gerçi benim gibi hayranları dışında bile pek bilinmeyen bir eseridir ustanın.
aklın ermez mahpusluğa
bahçede sarı ışığa.
on üç tane yaş döküldü
ranzamdaki yastığa.
büyüdün yavrum sende
hasret sende sevgi bende
akşamlar döner geceye
geceler gebe gündüze.
karanlığa bakıp durma
beni orada arama
ben güneşin içindeyim
beni sabahlarda ara.
geleceğim bir gün bende
sevgi büyüt ellerinde
akşamlar döndü geceye
geceler gebe gündüze
aklın ermez mahpusluğa
bahçede sarı ışığa.
on üç tane yaş döküldü
ranzamdaki yastığa.
büyüdün yavrum sende
hasret sende sevgi bende
akşamlar döner geceye
geceler gebe gündüze.
karanlığa bakıp durma
beni orada arama
ben güneşin içindeyim
beni sabahlarda ara.
geleceğim bir gün bende
sevgi büyüt ellerinde
akşamlar döndü geceye
geceler gebe gündüze
"adalet" sözde mülkün temeli
tıkamış kulağını duymaz ne dediğini
adeti, töresi, geleneği söyle
giden kötüydü de gelen iyi mi?
bu medeni mi?
biz yiyemiyo'ken senin kürkünün bile yemediğini
sizin polisiniz silahını çekip güpegündüz ortalıkta vuramaz dilediğini
medya, basın, hukuk, asker hepsi sizin için çalışırken
aslen güneş bile üzerine doğuyo bu çocukların
işe gidip geliyolar canlarına kasten
silahınızı kin!
bu çektiğimiz bizim günahımız değil
planınız iyi!
ben bilmem bunun inananı kim?
ama bilirim, gel
silahımız dil!
tıkamış kulağını duymaz ne dediğini
adeti, töresi, geleneği söyle
giden kötüydü de gelen iyi mi?
bu medeni mi?
biz yiyemiyo'ken senin kürkünün bile yemediğini
sizin polisiniz silahını çekip güpegündüz ortalıkta vuramaz dilediğini
medya, basın, hukuk, asker hepsi sizin için çalışırken
aslen güneş bile üzerine doğuyo bu çocukların
işe gidip geliyolar canlarına kasten
silahınızı kin!
bu çektiğimiz bizim günahımız değil
planınız iyi!
ben bilmem bunun inananı kim?
ama bilirim, gel
silahımız dil!
adamın amına koyan ezginin günlüğü şarkısıdır. bir ara dinlerken ağlayarak öleceğim artık diye korkumdan dinlemeyi kendime men etmiştim. bugünlerde artık yaşamak ölmek çok skmde olmadığı için youtubede denk geldim dinliyorum. herkesin en az bir defa bu şarkıyla yanmasını dilerim.
şarkının içinde geçen ''bir tel kopar, ahenk edebiyen kesilir'' muhteşem dizesi ve saptaması yahya kemal beyatlı'ya aittir.
bir kuş uçar, gökyüzünde süzülür
bir çocuk bütün oyunlara yazılır
bir gül kokar, tüm çiçekler ezilir
"bir tel kopar, âhenk ebediyyen kesilir"
yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam, seni hiç unutmam.
tenine değmem, sesini duymam
adını koymam, sana hiç doymam.
şarkının içinde geçen ''bir tel kopar, ahenk edebiyen kesilir'' muhteşem dizesi ve saptaması yahya kemal beyatlı'ya aittir.
bir kuş uçar, gökyüzünde süzülür
bir çocuk bütün oyunlara yazılır
bir gül kokar, tüm çiçekler ezilir
"bir tel kopar, âhenk ebediyyen kesilir"
yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam, seni hiç unutmam.
tenine değmem, sesini duymam
adını koymam, sana hiç doymam.
arapçada kader sözcüğü etimolojik olarak ''kaide'' yani kural kökenli bir sözcüktür. dinlerin birey yaşamı üzerinde en çok manipüle ettiği konuların başında gelir. ruhbanlar bazen alın yazısı vardır gibi nutuklar çeker. e o zaman yediğimiz bokları yiyeceğimizi de yaratıcı alnımıza yazmış diye sorulduğunda o özgür iradedir diye utanmazca kıvırırlar.
gerçi bu hususta islamın çok günahını almamak gerekiyor. dinin de günahını almak nasıl bir betimleme olduysa, olduğu kadar artık. ruhban sınıfı tarafından yıllarca kaderle ilgili ayet inanlara şu şekilde söylenmiştir ''hayır da şer de allahtan gelir.'' işte bu sakat diyalektikte insan işlediği günahları da pek tabii allaha yükleyebilir. oysa ilgili ayet şu şekildedir. ''size bir hayır dokunduğunda bu şüphesiz allahtandır. başınıza bir şer geldiğinde ise şüphesiz kendi nefsinizdendir.''
pek tabii bu ayet üzerinden de günlük yaşamla ilgili sayısız çelişki türetilebilir. fakat yine de bu hüküm diğer dinlerin kader anlayışına göre nispeten daha tutarlıdır.
yine modern din alimlerine göre kader allahın koyduğu kuralların bütünüdür. bir alın yazısı demek değildir. allah yer yüzünde mevsimlerden yoksulluğa yahut sınanacaklarınıza kadar kurallar belirlemiştir. seçim hakkı sizindir.
gerçi bu hususta islamın çok günahını almamak gerekiyor. dinin de günahını almak nasıl bir betimleme olduysa, olduğu kadar artık. ruhban sınıfı tarafından yıllarca kaderle ilgili ayet inanlara şu şekilde söylenmiştir ''hayır da şer de allahtan gelir.'' işte bu sakat diyalektikte insan işlediği günahları da pek tabii allaha yükleyebilir. oysa ilgili ayet şu şekildedir. ''size bir hayır dokunduğunda bu şüphesiz allahtandır. başınıza bir şer geldiğinde ise şüphesiz kendi nefsinizdendir.''
pek tabii bu ayet üzerinden de günlük yaşamla ilgili sayısız çelişki türetilebilir. fakat yine de bu hüküm diğer dinlerin kader anlayışına göre nispeten daha tutarlıdır.
yine modern din alimlerine göre kader allahın koyduğu kuralların bütünüdür. bir alın yazısı demek değildir. allah yer yüzünde mevsimlerden yoksulluğa yahut sınanacaklarınıza kadar kurallar belirlemiştir. seçim hakkı sizindir.
nihat behram'ın muhteşem bir şiiri olan ''dardayım'' eserinde kullanılan metafordur. aynı zamanda ahmet kaya tarafından bestelenmiş efsane haline getirilmiştir.
"yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım
kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum
bugün de ölmedim anne.
kapalıydı kapılar, perdeler örtük
silah sesleri uzakta boğuk boğuk
bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
bugünde ölmedim anne.
üstüme bir silah doğruldu sandım
rüzgar beline dolandığımda bir dal
korktum, güldüm, kendime kızdım
bugünde ölmedim anne
bana böylesi garip duygular
bilmem neye gelir nereye gider
döndüm işte,
acı yüreğimden beynime sızar
bugünde ölmedim anne.
"yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım
kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum
bugün de ölmedim anne.
kapalıydı kapılar, perdeler örtük
silah sesleri uzakta boğuk boğuk
bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
bugünde ölmedim anne.
üstüme bir silah doğruldu sandım
rüzgar beline dolandığımda bir dal
korktum, güldüm, kendime kızdım
bugünde ölmedim anne
bana böylesi garip duygular
bilmem neye gelir nereye gider
döndüm işte,
acı yüreğimden beynime sızar
bugünde ölmedim anne.
şimdilerde piyasada skik skik coverları da dönen efsane cengiz kurtoğlu şarkısıdır. aslında dediklerim sevgilisinden yeni ayrılanlara tavsiyler başlığına da yazılabilirdi burası denk geldi.
bir kaç arkadaşınızı toplayın ve içmeye gidin bir kaç hafta üst üste. şarkının nakarat kısmını fasıl eşliğinde götünüz çıktığınca arkadaşlarınızla söyleyin. mazide bu kardeşiniz tarafından yapılmışlığı ve çok iyi gelmişliği var.
umrumda değil kim duyarsa duysun
varsın olsun kim görürse görsün
bırak gitmeyi kolaymı sanıyosun
söyle sevgimi herkezler duysun
duyanlara duymayanlara
soranlara sormayanlara
ben onu seviyorum cok seviyorum
seviyorum seviyorum seviyorum
her şey her şey senin için
dualarım hayallerim
arzularım göz yaşlarım
hep sana olacak sarılışlarım
bir kaç arkadaşınızı toplayın ve içmeye gidin bir kaç hafta üst üste. şarkının nakarat kısmını fasıl eşliğinde götünüz çıktığınca arkadaşlarınızla söyleyin. mazide bu kardeşiniz tarafından yapılmışlığı ve çok iyi gelmişliği var.
umrumda değil kim duyarsa duysun
varsın olsun kim görürse görsün
bırak gitmeyi kolaymı sanıyosun
söyle sevgimi herkezler duysun
duyanlara duymayanlara
soranlara sormayanlara
ben onu seviyorum cok seviyorum
seviyorum seviyorum seviyorum
her şey her şey senin için
dualarım hayallerim
arzularım göz yaşlarım
hep sana olacak sarılışlarım
utanmazlığın dibi mi desem, zirvesi mi desem bilemediğim siyasetçidir. ülkenin en karanlık günlerinin başbakanıdır. 4 ayda 3 bin insanımızı kaybettiğimiz zamanların başbakanı. cehennemin dibine kadar yolu var demek istiyorum.
daha önce akp den çok kişi istifa edip parti kurmaya yeltendi başarılı olamadı. fakat artık herkes görmekte ki hal o hal değil. herkesin ortak kanısı şu ki akp çöküşte. yine halkımız da görüyor ki akp ile birlikte memlekette bayır aşağı gidiyor. gerçi bugünkü korkunç duruma bir günde gelmedik. bugün özellikle ekonomiyi bitiren durum aşırı iç ve dış borçtur. ülkemizin maliyet esaslı bir ekonomiden rant ve tutturabildiğin zamanda tutturabildiğine ekonomisi olan inşaat ekonomisiyle kalkındırılıp piyasa doyunca yere çakılmasıdır. ahan da o ekonominin mimarı bu bebecandır. akp den yakın zamanda bunun ve yalancı davut'un 50-ilaa 100 milletvekili kopartacağını düşünüyorum. iç anadolu burjuvazisi ve erdoğan'a küskün kürtlerden iyi de oy alabilirler. iktidar şansları yok.
fakat akp hem bu bebecan ekibine hem de yalancı davut ekibine karşı büyük hatalar yapıp çöküşünü hızlandırıyor. söyleyin yapmasınlar.
fakat akp hem bu bebecan ekibine hem de yalancı davut ekibine karşı büyük hatalar yapıp çöküşünü hızlandırıyor. söyleyin yapmasınlar.
yıllardır yalnız uyuyup yalnız uyanmaktan uyanasım gelmiyor artık. fakat salt sevişmek için ilişki biçimleri yaşamamak gibi de kati bir prensibim var uyguluyorum. kitap okumayan hiç bir insanla sevişmemek gibi de prensibim korunaklı duruyor kirletmedim. bu girinin sonu kitap okuyan qızlar eqlesine varmayacak pek tabii. fakat ne yalan söyleyeyim belli bir yaştan sonra yalnız uyuyup yalnız uyanma hali insanı lanetlenmiş hissetiriyor. yine de skimi keserim kasaba minnet etmem.
bir de ne diyor muhteşem insan ahmet kaya muhteşem bir şarkısında;
birazdan kudurur deniz
birazdan dalgaların sırtından
üst üste fışkıran rüzgarlar
bir intikam gibi saldırınca üstüne.
yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın
sen artık, sen artık buralarda duramazsın.
"artık sazın bağrı mı olur
kimsenin bilmediği bir ağrı mı
gider kendine gömülürsün
yoksa bu şehir bu sokaklar
seni alır kullanır seni alır kullanır
santim santim çürürsün."
bazen bir uçurum kalır
bazen de martıların ardından
velvele koparan bir leş kalır
bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın
sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın.
şimdi bir yeni sevda mı olur
kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
tutar sıfırdan başlarsın
yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
dirhem dirhem azalırsın...
bir de ne diyor muhteşem insan ahmet kaya muhteşem bir şarkısında;
birazdan kudurur deniz
birazdan dalgaların sırtından
üst üste fışkıran rüzgarlar
bir intikam gibi saldırınca üstüne.
yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın
sen artık, sen artık buralarda duramazsın.
"artık sazın bağrı mı olur
kimsenin bilmediği bir ağrı mı
gider kendine gömülürsün
yoksa bu şehir bu sokaklar
seni alır kullanır seni alır kullanır
santim santim çürürsün."
bazen bir uçurum kalır
bazen de martıların ardından
velvele koparan bir leş kalır
bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın
sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın.
şimdi bir yeni sevda mı olur
kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
tutar sıfırdan başlarsın
yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
dirhem dirhem azalırsın...
muhteşem bir ümit yaşar oğuzcan şiiridir;
dinle sevdigim bu ayrilik saatidir
dunya var olali beri cirkin ve soguk
ergec icecegimiz bir ilac gibi
tadi dudaklarimizda acimsi, buruk
bu saatte gozyaslari, yeminler
bos bir tesellidir inandigimiz
perde kapaniyor, filim bitiyor iste
o hic bitmeyecek sandigimiz
goruyorsun konusacak bir seyimiz kalmadi
sadece bakislarimizda huzun
iste ayrilik bu; hic beklemedigimiz
o ikiz kardesi olumun
anliyorum bir daha gorusemeyecegiz
bu son bulusmamizdir seninle
yeni bir hayata basliyacaksin artik
onunla, o yeni sevgilinle.
anliyorum artik o opecek ellerini
kulagina aski o fisildayacak
icinde bir pismanliktan baska
benden eser kalmayacak.
sigarani sondur, kalkabiliriz
on adim sonra yollarimiz ayrilmali
sakin aglama ve bir sey soyleme bana
insan ayrilirken bile buyuk olmali.
dinle sevdigim bu ayrilik saatidir
dunya var olali beri cirkin ve soguk
ergec icecegimiz bir ilac gibi
tadi dudaklarimizda acimsi, buruk
bu saatte gozyaslari, yeminler
bos bir tesellidir inandigimiz
perde kapaniyor, filim bitiyor iste
o hic bitmeyecek sandigimiz
goruyorsun konusacak bir seyimiz kalmadi
sadece bakislarimizda huzun
iste ayrilik bu; hic beklemedigimiz
o ikiz kardesi olumun
anliyorum bir daha gorusemeyecegiz
bu son bulusmamizdir seninle
yeni bir hayata basliyacaksin artik
onunla, o yeni sevgilinle.
anliyorum artik o opecek ellerini
kulagina aski o fisildayacak
icinde bir pismanliktan baska
benden eser kalmayacak.
sigarani sondur, kalkabiliriz
on adim sonra yollarimiz ayrilmali
sakin aglama ve bir sey soyleme bana
insan ayrilirken bile buyuk olmali.
ne zaman seni düşünsem içim ürperir
seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
o eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
ne yapsam unutamam yaşadığımızı
sevgindi sevgilerin en yalansızı
şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
dünyada ne benim yerim var artık ne senin
ağlarım başucunda, ölümün gelir aklıma.
muhteşem dizelerinin sahibidir.
seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
o eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
ne yapsam unutamam yaşadığımızı
sevgindi sevgilerin en yalansızı
şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
dünyada ne benim yerim var artık ne senin
ağlarım başucunda, ölümün gelir aklıma.
muhteşem dizelerinin sahibidir.
güzel bir ümit yaşar oğuzcan şiiridir;
sana şiirler okuyacağım, gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan
sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika gecelerini getireceğim
sımsıcak
sana çiçekler getireceğim
bozulmuş güz bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden
sana avuç avuç yıldız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga
sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan, tepelerden
gitme, sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden
sana şiirler okuyacağım, gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan
sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika gecelerini getireceğim
sımsıcak
sana çiçekler getireceğim
bozulmuş güz bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden
sana avuç avuç yıldız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga
sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan, tepelerden
gitme, sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden
ben acılar denizinde boğulmuşum
işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana;herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
yılların içimde bıraktıklarını...
ümit yaşar oğuzcan
işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana;herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
yılların içimde bıraktıklarını...
ümit yaşar oğuzcan
bugün içimden geçen bir çok şeyi yıllar evvelinden ümit yaşar oğuzcan özetlemiş;
nasıl aldandık bunca zamandır
nasıl inandık güzelliğine hayatın
bize ne doğan güneşten
büyüyen buğdaydan akan sudan bize ne
alabildiğine kederliyiz yorgunuz
bize dostlugu öğrettiniz
bize sevmesini öğrettiniz böyle delicesine
sevdikse günahlarımız tanrının boynuna
sevilmedikse insanlar utansın kederimizden
ne aradık ne bulduk dünyanızda söyleyin
bir sevgiyi bile çok gördünüz bize
öpüştük uykularımızda ayıpladınız
kara kara yengeçleri saldınız üstümüze
şimdi de bir yaşamaktır tutturmuşsunuz
rahat bırakın bizi
göğüyle deniziyle
taşıyla toprağıyla
o yoktan var ettiğiniz tanrısıyla
dünyanız sizin olsun.
nasıl aldandık bunca zamandır
nasıl inandık güzelliğine hayatın
bize ne doğan güneşten
büyüyen buğdaydan akan sudan bize ne
alabildiğine kederliyiz yorgunuz
bize dostlugu öğrettiniz
bize sevmesini öğrettiniz böyle delicesine
sevdikse günahlarımız tanrının boynuna
sevilmedikse insanlar utansın kederimizden
ne aradık ne bulduk dünyanızda söyleyin
bir sevgiyi bile çok gördünüz bize
öpüştük uykularımızda ayıpladınız
kara kara yengeçleri saldınız üstümüze
şimdi de bir yaşamaktır tutturmuşsunuz
rahat bırakın bizi
göğüyle deniziyle
taşıyla toprağıyla
o yoktan var ettiğiniz tanrısıyla
dünyanız sizin olsun.