muhteşem bir edip cansever şiiridir;
bu gemi ne zamandır burada
çoktan boşaltmış yükünü
gece de olmuş, rıhtım da bomboş
mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
arkada, güvertede
ah, neresinden baksam sessizlik gene.
yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
i̇çerde üç beş kişi
yalnızlık üç beş kişi
bir kadeh rakı söylerim kendime
bir kadeh rakı daha söylerim kendime
-söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-denizin değil hüznün üstünde.
belki yarın gidecek
bir anı gelecek bir başka anının yerine.
i̇nsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.
biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce.
muhteşem dizelerinin sahibidir.
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce.
muhteşem dizelerinin sahibidir.
büyük ustanın 1998 yılında çıkardığı albümüyle aynı isimde şarkısıdır. o yılları çok net hatırlıyorum. bir diğer büyük ustamız barış manço'nun bile yeni bir şey üretmek yerine eski şarkılarını emeksiz ve kötü aranjmanlarla best of albümlerle parayı götürdüğü yıllardı. tam öyle bir zamanda livaneli yep yeni muhteşem bir emek koydu türkiye müziğinin masasına.
bu şarkı bende şöyle bir his oluşturur. ayrılık acısından geberiyorsundur. içinde bir şeyler sıkışır haa şıkışır. bulamazsın dökülemez kelimeler. son bir arzun olsun istersin ona bile beynin sönmüş, yüreğin atamayacak kadar hardır.
olan biten, geçmiş gelecek, her arzunun özeti bir daha vursa idi nefesim nefesinedir.
bu şarkı bende şöyle bir his oluşturur. ayrılık acısından geberiyorsundur. içinde bir şeyler sıkışır haa şıkışır. bulamazsın dökülemez kelimeler. son bir arzun olsun istersin ona bile beynin sönmüş, yüreğin atamayacak kadar hardır.
olan biten, geçmiş gelecek, her arzunun özeti bir daha vursa idi nefesim nefesinedir.
ahh bu çoluk çocuğun her fırsatta bok attığı biz 30'lu yaşlardaki amca teyzeleri olmasaydı buralarda kaliteyi hangi vesileyle koklayacaklardı ki?
muhteşem bir doğan canku şarkısı dahadır. bütün nesillerin bilip dinlemesini dilerim.
bütün dertler beni bekler yatağımın baş ucunda
esir kalır hep dilekler kaderimin avucunda
teselli etmiyor gönlümü
ne yıldız ne de ay bu gece
beklerim hasretle günümü
yalvarıp göklere her gece
muhteşem bir doğan canku şarkısı dahadır. bütün nesillerin bilip dinlemesini dilerim.
bütün dertler beni bekler yatağımın baş ucunda
esir kalır hep dilekler kaderimin avucunda
teselli etmiyor gönlümü
ne yıldız ne de ay bu gece
beklerim hasretle günümü
yalvarıp göklere her gece
en sevdiğim 20 şarkı arasında olsa da baya uzun zamandır dinlemediğim şarkıydı. gece rüyamda doğan canku ile ev arkadaşı olduğumuzu gördüm. yoga, moga falan diye kafa skmiyordu allahtan. baya baya güzel bir sohbet ettik kendisiyle ama konuyu hatırlamıyorum. sabah işe gitmek için giyinirken üst üste 2 defa dinledim. güne güzel başladım. günüm güzel geçti mi? bu zamanda gününün güzel geçmesini kim kaybetmiş ki bize nasip olsun.
elbet birgün yollar çaresizce tükenip son bulacak
zaman işte yeniden başlamış olacak
i̇nanırım kalbim onunla sonsuza dek yaşayacak
kaybolup gidecek maziyle birlikte...
elbet birgün yollar çaresizce tükenip son bulacak
zaman işte yeniden başlamış olacak
i̇nanırım kalbim onunla sonsuza dek yaşayacak
kaybolup gidecek maziyle birlikte...
hayvan gibi sıcak bir mersin gecesinde yaradana sığınıp klimayı açarak twitterda geze geze uykumu getirmeye çalıştım. yaradana sığınmadım aslında, akşam işten döndüğümde elektirik faturam sadece 86 tl gelmiş buna sığınarak açtım klimayı. hatta buna sevinçten apartmanı başkentli resul oyun havalarıyla inlettim. makarnanın yanında bir kâse daha yoğurt yiyerek kendimi zengin hisettim.
twitterdan da uyku tutmadı bir sigara daha yakayım dedim. ölmeden önce yahuu yaşamında en çok gurur duyduğun neler vardı sorusu sorulsa nasıl cevap veririm diye düşündüm. büyük ihtimal o zamanlar gelince de yine kendi kendimle konuşuyor olacağım. umarım halâ sözlükler de olur.
buna cevaplarımdan biri ali ekber çiçekle aynı yy'de doğmuş olmaktır. büyük ustanın çağdaşı olmaktır.
diğer cevabım ise yüzlerce umut kırığına rağmen yaşadım ulann!! olacak. aşk kırıntısıyla doymayı bile kim kaybetmiş biz bulacağız bu zamanda. yahut hayal kırıklıklarından şikayet edecek lüksü kim verir ki bize.
iyi bir umut ve hayal amelesi olduğum için yaşamım boyunca kendimle gurur duyuyorum. bir gün bu amelelikte iş cinayetiyle ölmek dileğiyle...
twitterdan da uyku tutmadı bir sigara daha yakayım dedim. ölmeden önce yahuu yaşamında en çok gurur duyduğun neler vardı sorusu sorulsa nasıl cevap veririm diye düşündüm. büyük ihtimal o zamanlar gelince de yine kendi kendimle konuşuyor olacağım. umarım halâ sözlükler de olur.
buna cevaplarımdan biri ali ekber çiçekle aynı yy'de doğmuş olmaktır. büyük ustanın çağdaşı olmaktır.
diğer cevabım ise yüzlerce umut kırığına rağmen yaşadım ulann!! olacak. aşk kırıntısıyla doymayı bile kim kaybetmiş biz bulacağız bu zamanda. yahut hayal kırıklıklarından şikayet edecek lüksü kim verir ki bize.
iyi bir umut ve hayal amelesi olduğum için yaşamım boyunca kendimle gurur duyuyorum. bir gün bu amelelikte iş cinayetiyle ölmek dileğiyle...
geçen günlerde katıldığı tv programında görevi boyunca derin devlet diye bir olguya rastlamadığını söyleyen kişidir.
buna şaşırmamak lazım tabii ki, görevi boyunca orduda yabani ot gibi biten fetö örgütlemesini de göremeyip tedbir almamıştır.
programda aynı zamanda derin devletin kendisi olduğunu itiraf da ediyor. biz zaten biliyorduk da ebemizin bilekliğini tersten gösterirler durduk yere diye her yerde söylemiyorduk. derin devlet ne zaman bir çözüm süreci olsa bunu engellemek üzerine kurulu bir yapıymış. ve kendisinin de bir çok defalar bunda dahli olmuş.
o zaman bir sorsak ilker beye ağrı'da 33 silahsız askerin katledilişini bize anlatabilir mi? yahut hala failleri bulunamayan ceylanpınar saldırısını?
kendisini programda izlerken elinde yine boru varmışçasına sivil iktidara sallıyor gibiydi. fakat bu sefer boru var olan siyasal iktidara sallanmıyordu. ondan geçmiş zaten beyefendi. yeni gelecek demokratik çoğulcu iktidara tehditler savuruyor gibiydi.
dinozorlardan korkan dinozorlar gibi olsun.
buna şaşırmamak lazım tabii ki, görevi boyunca orduda yabani ot gibi biten fetö örgütlemesini de göremeyip tedbir almamıştır.
programda aynı zamanda derin devletin kendisi olduğunu itiraf da ediyor. biz zaten biliyorduk da ebemizin bilekliğini tersten gösterirler durduk yere diye her yerde söylemiyorduk. derin devlet ne zaman bir çözüm süreci olsa bunu engellemek üzerine kurulu bir yapıymış. ve kendisinin de bir çok defalar bunda dahli olmuş.
o zaman bir sorsak ilker beye ağrı'da 33 silahsız askerin katledilişini bize anlatabilir mi? yahut hala failleri bulunamayan ceylanpınar saldırısını?
kendisini programda izlerken elinde yine boru varmışçasına sivil iktidara sallıyor gibiydi. fakat bu sefer boru var olan siyasal iktidara sallanmıyordu. ondan geçmiş zaten beyefendi. yeni gelecek demokratik çoğulcu iktidara tehditler savuruyor gibiydi.
dinozorlardan korkan dinozorlar gibi olsun.
akp'yi bölerek son darbeyi vuracağı kesindir. fakat dönem neo akp dönemi de değildir neo anap dönemi de. anlamlandıramadığım derecede uluslararası desteği var. bu bebecan ve hayasız utanmaz davut'un bürokraside sanılandan da büyük güçleri ve etkileri var hala. fakat halk desteği yok denecek kadar az. o azık da zaten akp'den kopartacağı yüzde 2-3'tür.
akp'yi bölüp bitirdikten kısa bir süre sonra kendisi de fazla parlamadan sönecek siyasetçidir.
akp'yi bölüp bitirdikten kısa bir süre sonra kendisi de fazla parlamadan sönecek siyasetçidir.
özü dinci dışı demokrat sözlüktür. tamamen popülizm ayağına ''küfürsüz sölük'' diye pazarlanmaktadır. fakat kadınları aşağılamak serbesttir. kürtlere sövmenin normal kabul edildiği sözlüktür. bir çok yazar sabah akşam kendi sapık fantezileriyle lgbt-i bireylerine saldırır. muaviye ve yezid'in alevilere ettikleri bol bol övülmesi olağan ve serbesttir.
fakat hiç bir hakaret ve argo vasfı içermeyen ''penis, vajina, kıç'' gibi tıbbi memeli uzuvları kullanırsanız girilerinizde giriniz silinir. animallah aşırılık kokan bir dindar davranışını eleştirirseniz ağır hakaret kabul edilip sözlükten uçurulursunuz.
yazıklar olsun böyle batakhane iki yüzlülüğe.
fakat hiç bir hakaret ve argo vasfı içermeyen ''penis, vajina, kıç'' gibi tıbbi memeli uzuvları kullanırsanız girilerinizde giriniz silinir. animallah aşırılık kokan bir dindar davranışını eleştirirseniz ağır hakaret kabul edilip sözlükten uçurulursunuz.
yazıklar olsun böyle batakhane iki yüzlülüğe.
eskiden olsa insan hayatından önce mülkiyeti esas alan hukuk sistemidir diyebilirdik. fakat bugünkü hukuk sistemi özel mülkiyeti bile gereğince korusa öpüp başıma koyacağım. bugünkü hukuk sistemi zatı şahaneler partisinin çıkarlarını korumak üzerine uygulanan hukuk sistemidir. inşaa edilen demiyorum uygulanan diyorum. zira ortada hiç bir yeni hukuk inşaası da yoktur.
hukuk bazen hukuku dilediğince çiğneyenleri de korumak üzerine kurulu bir sistemdir. mesela bir merkez bankası başkanını hukuksuz şekilde görevden almamanız için tüm tedibirler geliştirilmiştir. ama yine de alırsanız uzun vadede siyasi sonuçlarıyla da yüzleşirsiniz.
günümüzde çektiğimiz her sıkıntının başı hsyk'nın başında adalet bakanı olmasından kaynaklıdır. sanırım ülkece ekonomiden dış politikadaki sorunlarımızın kökenine kadar hukuk sistemi olduğu konusunda hem fikirizdir. hsyk'nın yahut yeni adıyla hsk'nın başında siyasi bir gücün olması sistemini akp hükümeti getirmedi. dünyanın en pak hükümeti bile halktan yahut muhalefetten bir baskı gelmedikçe bu gücünü geri vermez. bu sorunsalı tartışmadığımız her sorunsalımız kökünden eksik tartışılan olaylar bütünüdür.
hukuk bazen hukuku dilediğince çiğneyenleri de korumak üzerine kurulu bir sistemdir. mesela bir merkez bankası başkanını hukuksuz şekilde görevden almamanız için tüm tedibirler geliştirilmiştir. ama yine de alırsanız uzun vadede siyasi sonuçlarıyla da yüzleşirsiniz.
günümüzde çektiğimiz her sıkıntının başı hsyk'nın başında adalet bakanı olmasından kaynaklıdır. sanırım ülkece ekonomiden dış politikadaki sorunlarımızın kökenine kadar hukuk sistemi olduğu konusunda hem fikirizdir. hsyk'nın yahut yeni adıyla hsk'nın başında siyasi bir gücün olması sistemini akp hükümeti getirmedi. dünyanın en pak hükümeti bile halktan yahut muhalefetten bir baskı gelmedikçe bu gücünü geri vermez. bu sorunsalı tartışmadığımız her sorunsalımız kökünden eksik tartışılan olaylar bütünüdür.
bu damat efendi ekonominin e'sinden anlıyorsa ben de nikole kidman'ım. oysa devlet hazinesinden küçük bir miktarı her gün benim söyleyeceğim 3 maça bassa daha tutarlı ve yolunda giden bir ekonomimiz olacak. bizde öyle bir para olmadığından 9-10 maça 3 lira atıyoruz görüyoruz bugün türkiye ekonomisinin gördüğünü.
gerçi damat berat'a çok da haksızlık yapmamak gerek. şaka mahiyetinde söylemiyorum adam bakan olduğunda gerçekten bir enkaz devir aldı. bakan oldu olalı geçirilen 3 seçimde battığımız içte ve dışta belli olmasın diye ne gerekirse yaptı. ama işte en nihayetinde battık olay gizlenemeyecek derecededir.
ve bu durumdan sadece berat bey ve akp hükümeti sorumlu değildir. ekonomi batarken meclis lokantalarında semiren ve sömüren bütün muhalefet milletvekilleri de suç ortağıdır. 17 yıl boyunca avanta peşindeki milletimiz de bu batışa göz yumarak her bişeyin mafh oluşuna ortaktır.
gerçi damat berat'a çok da haksızlık yapmamak gerek. şaka mahiyetinde söylemiyorum adam bakan olduğunda gerçekten bir enkaz devir aldı. bakan oldu olalı geçirilen 3 seçimde battığımız içte ve dışta belli olmasın diye ne gerekirse yaptı. ama işte en nihayetinde battık olay gizlenemeyecek derecededir.
ve bu durumdan sadece berat bey ve akp hükümeti sorumlu değildir. ekonomi batarken meclis lokantalarında semiren ve sömüren bütün muhalefet milletvekilleri de suç ortağıdır. 17 yıl boyunca avanta peşindeki milletimiz de bu batışa göz yumarak her bişeyin mafh oluşuna ortaktır.
başta belirteyim ki insanın bir sevda içinde aldatma düşkünlüğüne girmesi salt ilişki yaşadığı insanı değil tüm dünya sevda kurumsallığını ve kendi öz saygısını aldatma eylemselliğidir. hani ayette de der ya ''bir insanı öldüren kişi tüm insanlığı öldürmüş gibidir, bir insanı yaşatan kişi tüm insanlığı yaşatmış gibidir.'' bir sevdada aldatan insan tüm sevdalıları aldatmış gibidir. bir sevdayı adamakıllı değil insan akıllı yaşayan kişi tüm aşkların onurunu kurtarmış gibidir zannımca.
bizim de uzak geçmişte sevdalı olduğumuz insanlarla ağzımızı yayarcasına bu aldatma bahsini konuştuğumuz datlı günlerimiz oldu. işte duygusal aldatma, cinsel aldatma farkı falan filan saçma tasnifleri üzerine kafa diyemeyiz de ağız yorduk diyebiliriz.
yani laf ilaa gelir dayanır bu başlığın bahsine. sevdiğim kadınlara da söylemişimdir, beni bir kadınla aldatsalar hiç zoruma gitmez. her gün daha da muhafazakarlaşan bu sözlükte beni istediğiniz kadar recm edin ama ne yapayım ki samimi düşüncem böyle. hatta ayy ben buna gülerim diyesim geliyor.
bizim de uzak geçmişte sevdalı olduğumuz insanlarla ağzımızı yayarcasına bu aldatma bahsini konuştuğumuz datlı günlerimiz oldu. işte duygusal aldatma, cinsel aldatma farkı falan filan saçma tasnifleri üzerine kafa diyemeyiz de ağız yorduk diyebiliriz.
yani laf ilaa gelir dayanır bu başlığın bahsine. sevdiğim kadınlara da söylemişimdir, beni bir kadınla aldatsalar hiç zoruma gitmez. her gün daha da muhafazakarlaşan bu sözlükte beni istediğiniz kadar recm edin ama ne yapayım ki samimi düşüncem böyle. hatta ayy ben buna gülerim diyesim geliyor.
pizza olsan da herkesi mutlu edemeyeceğine dair bir anı paylaşmak isterim. geçen günlerde işe giderken insanlık hali cüzdanımı evde unutmuşum. üzerimde allah kuruş para da yok kart falan da yok. ve çıkan öğlen yemeğinde kabak vardı 20 öğlen aç kalsam da yiyeceğim bir yemek türü değildir kabak. pizza olmasak da insanız akşam eve gidene kadar acımdan ölmem diyerek öğlen arası hastanenin değişik yerlerini gezerek oyalanmaya başladım.
bilgi işlemci arkadaşların masasına oturmuş onlarla lak lak ederken hemen yan taraftaki ameliyathaneden personel arkadaşlar pizza söylemişler motorcu arkadaş geldi. gelmesiyle iki poşet pizzayı masada burnumun dibine koyması bir oldu. o esnada bilgi işlemci arkadaşlar, pizza söyleyenleri aradı gelmeleri için. fakat o aç oğlu aç halimle pizzalar anamı ağlatıp durdu.
hayır yani pizza söyleyeceğim diye kimseden 20 lira borç falan da isteyemem dilim terbiyem varmaz.
sayın subaşı'nın teoremini bu anıyla çürüttüğüm için üzgünüm.
bilgi işlemci arkadaşların masasına oturmuş onlarla lak lak ederken hemen yan taraftaki ameliyathaneden personel arkadaşlar pizza söylemişler motorcu arkadaş geldi. gelmesiyle iki poşet pizzayı masada burnumun dibine koyması bir oldu. o esnada bilgi işlemci arkadaşlar, pizza söyleyenleri aradı gelmeleri için. fakat o aç oğlu aç halimle pizzalar anamı ağlatıp durdu.
hayır yani pizza söyleyeceğim diye kimseden 20 lira borç falan da isteyemem dilim terbiyem varmaz.
sayın subaşı'nın teoremini bu anıyla çürüttüğüm için üzgünüm.
insan diyebilir miyiz bilmiyorum fakat primat olduğu konusunda uzlaşabiliriz. ömrü hayatımda bir kaç defa başıma gelmişliği vardır. insan onuru taşıyan herkes gibi kendimi yerin dibinde hisettim. düşünsenize insanlığın binlerce yıldır birbirlerinin dostu olduklarına dair geliştirilen masum bir ritüel karşısında uzattığınız elin karşılığını bulamıyoruz. yani biz düşman mıyız? şayet bu masum ritüelden o kişinin bana erotik duygular besleyeceğine dair bir endişesi varsa doktora gitsin. benim ona karşı bir el sıkışmasından günah şeyler düşüneceğim hissi varsa yine doktora gitsin.
bu davranışın iyi bir dindar davranışı olduğu kanaatinde de değilim. islam her şeyden önce sosyal bir dindir. son yıllardaki her şeyi abartıp, biçimsel hale getiren, özden alabildiğine koparan maymun davranışıdır.
bu davranışın iyi bir dindar davranışı olduğu kanaatinde de değilim. islam her şeyden önce sosyal bir dindir. son yıllardaki her şeyi abartıp, biçimsel hale getiren, özden alabildiğine koparan maymun davranışıdır.
t 24 internet sitesinde okuduğum olaydır. hadise rusya'da meydana gelmiş. kadıncağız vefat etmiş adam nedense kaçmış bulunamıyor.
fakat t24'ün haberciliğini eşekler kovalasın acayip iç gıcıklayıcı görsellerle vermiş bir insanın hayatını kayıpettiği dramı.
resmen balkonda sevişirken ölmeyi canım çekti ya. zira aşk için ölmeli aşk o zaman aşk. ne güzel cenazemde insanlar ağlamak yerine kıkırdayarak gülerler. havalı gitti herif derler. şehit bile ilan edilebilirim. gaza gelip kürt arkadaşlar ''şehid na mirin'' diye slogan atar. (şehitler ölmez)
sonra da bana pamuku tıkar eve gider içer sevişirsiniz. fakat rica ederim siz ölmeyin.
fakat t24'ün haberciliğini eşekler kovalasın acayip iç gıcıklayıcı görsellerle vermiş bir insanın hayatını kayıpettiği dramı.
resmen balkonda sevişirken ölmeyi canım çekti ya. zira aşk için ölmeli aşk o zaman aşk. ne güzel cenazemde insanlar ağlamak yerine kıkırdayarak gülerler. havalı gitti herif derler. şehit bile ilan edilebilirim. gaza gelip kürt arkadaşlar ''şehid na mirin'' diye slogan atar. (şehitler ölmez)
sonra da bana pamuku tıkar eve gider içer sevişirsiniz. fakat rica ederim siz ölmeyin.
tayyip erdoğan'ın, merkez bankası başkanının hukuksuzca görevden alınması hususunda yaptığı açıklamadır.
gerçi çetinkaya'nın o göreve getirilmesi de hukuksuzcaydı. murat bey ekonomi mezunu bile değil, siyasal bilimler mezunu. 2016 yılında sırf bu yüzden yasa değiştirilmişti. gel de şimdi bu iktidardan hukuk dilen, ekonomiyi iyi yönetmesini bekle.
sayın cumhurbaşkanımıza sonsuz teşekkür ettiğim bir açıklama ve politikadır. eskiden kapitalizmi hep biz komünistler yıkacağız sanırdım. sağolsun uzun boylu sevgi insanımız kapitalizmin bütün kurallarını berheva ederek bunu bizim yerimize yapıyor.
en büyük hayallerimden biri de devletlerin olmadığı bir dünyadır. biz günümüz müptezel komünist ve anarşistlerinin devleti falan yıkabileceği yok o kesin. fakat sağolsun yine akp hükümeti devleti yerle yeksan etme politikasını en tutarlı anarşistlerden bile daha hızlı yapıyor.
fakat yine de bu kadar ölçüsüz yapmayın bunu. bu kadar yasalardan bağımsız mafhetmeyin her şeyi. bari anayasayı değiştirin bu çok zor değil. yeni anayasının ilk ve tek maddesi türkiye cumhuriyeti tek adamın keyfine göre yönetilen bir devlettir yazın gitsin.
akp hükümetinin 17 yıllık bütün iyi gibi görünen makyaj politikaları patlıyor. ülkece bir yardan aşağı yuvarlanmaktayız. bu bir başarısızlık olsa da toplumun büyük kesimini bu mafholuşa yabancılaştırmak başarıdır.
toplum korkunç şekilde toplumsal felaketine yabancılaşmış. bireysel gerçekliği konusunda ise fikri bile yok.
gerçi çetinkaya'nın o göreve getirilmesi de hukuksuzcaydı. murat bey ekonomi mezunu bile değil, siyasal bilimler mezunu. 2016 yılında sırf bu yüzden yasa değiştirilmişti. gel de şimdi bu iktidardan hukuk dilen, ekonomiyi iyi yönetmesini bekle.
sayın cumhurbaşkanımıza sonsuz teşekkür ettiğim bir açıklama ve politikadır. eskiden kapitalizmi hep biz komünistler yıkacağız sanırdım. sağolsun uzun boylu sevgi insanımız kapitalizmin bütün kurallarını berheva ederek bunu bizim yerimize yapıyor.
en büyük hayallerimden biri de devletlerin olmadığı bir dünyadır. biz günümüz müptezel komünist ve anarşistlerinin devleti falan yıkabileceği yok o kesin. fakat sağolsun yine akp hükümeti devleti yerle yeksan etme politikasını en tutarlı anarşistlerden bile daha hızlı yapıyor.
fakat yine de bu kadar ölçüsüz yapmayın bunu. bu kadar yasalardan bağımsız mafhetmeyin her şeyi. bari anayasayı değiştirin bu çok zor değil. yeni anayasının ilk ve tek maddesi türkiye cumhuriyeti tek adamın keyfine göre yönetilen bir devlettir yazın gitsin.
akp hükümetinin 17 yıllık bütün iyi gibi görünen makyaj politikaları patlıyor. ülkece bir yardan aşağı yuvarlanmaktayız. bu bir başarısızlık olsa da toplumun büyük kesimini bu mafholuşa yabancılaştırmak başarıdır.
toplum korkunç şekilde toplumsal felaketine yabancılaşmış. bireysel gerçekliği konusunda ise fikri bile yok.
2019'dan bakılarak yeterince sağlıklı anlaşalılamayacak krizdir. geçmiş 17 yılda ulusça nasıl kirli bir rant histerisi içinde hormonlu ve sanal zenginleştiğimizin mutlaka uzun bir bilançosu hatta özeleştirisi yapılmalıdır. kendimize ve doğaya ettiğimiz geri döndürülmesi zor tahribatların hesabı verilmelidir.
17 yıllık akp iktidarında bir çok iyi niyetli insan ''abii bunlar nasıl yüzde 50 alıyor, kesin bilgisayarlarda şurda burada bir hile yapıyorlar'' türü cümleler etmiştir. her seçim akşamı ve bir kaç gün sonrası kendisini böyle avutan masum köylülerden biri de bendim. oysa sakin kafayla biliyoruz ki 17 yılda refarandum oylaması hariç bütün seçimlerde sandıklara hangi oy girmişse o çıkmıştır. o refarandum gecesi halkın karşısına korkakça çıkamayan kılıştar'ın yatacak yeri yoktur. fakat bu ayrı bir tartışma konusudur.
iddia ediyorum ki akp'ye günde 5 vakit beddua eden bazı vatandaşlar da sandıkta akp'ye oy veriyordu. zira akp öncesi 20 bin lira etmeyen tarlası akp iktidarında trilyonluk arsaya dönüşmüştü.
tamamen ucuz kredili sıcak paraya dayalı akp ekonomisi gerçekten istihdam alanlarını genişletmişti. gerçi bu alanlar üretime yönelik değildi. yandaş mütahitleri semirtmek amaçlı kamuya milyonlarca asgari ücretli köle alınmıştı. akp ile birlikte kadın istihdamı da arttı. artık insanlar karı koca kendisini kapitalizme daha çok sömürtmekteydi. bu garibanlar da bir güç tarafından dişinden tırnağından arttırdığını toki ucubelerine 30 yıllık borçlanma tuzaklarına sevkettirildi.
devlet bulduğu bütün parayı un çuvalı serper gibi mütahitlerin üzerine serpti. kendi olanaklarıyla 2 liraya yapacağı işi mütahitlere ihale katakullileriyle 7 liraya yaptırdı. bir süre sonra ihalesiz 10'a 15'e bile verdi. barış manço da bir şarkısında diyor ya ''bu kadar cacığa para mı dayanı?'' bu kadar yolsuzluğa para mı dayanır? dayanmadı.
inşaat ekonomisi maliyet esasına dayanan bir ticaret türü değildir. 100 tl'ye mal ettiğin bir evi 30 lira kar koyup satmazsın. 100 liraya mal ettiğin bir evi o çevrenin dönemsel ruhuna göre tutturabildiğine tutturabildiğin fiyata satarsın.
akp döneminde yeni küçük burjuvamız deli gibi krediyle ev aldı. sayıları misalen söylüyorum. karı koca eline 10 000 tl civarı geçen aileler, bankaya yüzde 20 borçlanarak bir veya birden çok ev aldı. işin garabeti kimse siz ne yapıyorsunuz demedi. bilakis buna teşvik edildiler.
o evin bir kaç yıl içinde bir buçuk trilyon olmasını beklerlerken 600 700 bine düştüğünü acı acı deneyimleyecekler. bankaya borç hala comolokko. yakın zamanda bu türden intiharlardan endişe etmekteyim.
17 yıllık akp iktidarında bir çok iyi niyetli insan ''abii bunlar nasıl yüzde 50 alıyor, kesin bilgisayarlarda şurda burada bir hile yapıyorlar'' türü cümleler etmiştir. her seçim akşamı ve bir kaç gün sonrası kendisini böyle avutan masum köylülerden biri de bendim. oysa sakin kafayla biliyoruz ki 17 yılda refarandum oylaması hariç bütün seçimlerde sandıklara hangi oy girmişse o çıkmıştır. o refarandum gecesi halkın karşısına korkakça çıkamayan kılıştar'ın yatacak yeri yoktur. fakat bu ayrı bir tartışma konusudur.
iddia ediyorum ki akp'ye günde 5 vakit beddua eden bazı vatandaşlar da sandıkta akp'ye oy veriyordu. zira akp öncesi 20 bin lira etmeyen tarlası akp iktidarında trilyonluk arsaya dönüşmüştü.
tamamen ucuz kredili sıcak paraya dayalı akp ekonomisi gerçekten istihdam alanlarını genişletmişti. gerçi bu alanlar üretime yönelik değildi. yandaş mütahitleri semirtmek amaçlı kamuya milyonlarca asgari ücretli köle alınmıştı. akp ile birlikte kadın istihdamı da arttı. artık insanlar karı koca kendisini kapitalizme daha çok sömürtmekteydi. bu garibanlar da bir güç tarafından dişinden tırnağından arttırdığını toki ucubelerine 30 yıllık borçlanma tuzaklarına sevkettirildi.
devlet bulduğu bütün parayı un çuvalı serper gibi mütahitlerin üzerine serpti. kendi olanaklarıyla 2 liraya yapacağı işi mütahitlere ihale katakullileriyle 7 liraya yaptırdı. bir süre sonra ihalesiz 10'a 15'e bile verdi. barış manço da bir şarkısında diyor ya ''bu kadar cacığa para mı dayanı?'' bu kadar yolsuzluğa para mı dayanır? dayanmadı.
inşaat ekonomisi maliyet esasına dayanan bir ticaret türü değildir. 100 tl'ye mal ettiğin bir evi 30 lira kar koyup satmazsın. 100 liraya mal ettiğin bir evi o çevrenin dönemsel ruhuna göre tutturabildiğine tutturabildiğin fiyata satarsın.
akp döneminde yeni küçük burjuvamız deli gibi krediyle ev aldı. sayıları misalen söylüyorum. karı koca eline 10 000 tl civarı geçen aileler, bankaya yüzde 20 borçlanarak bir veya birden çok ev aldı. işin garabeti kimse siz ne yapıyorsunuz demedi. bilakis buna teşvik edildiler.
o evin bir kaç yıl içinde bir buçuk trilyon olmasını beklerlerken 600 700 bine düştüğünü acı acı deneyimleyecekler. bankaya borç hala comolokko. yakın zamanda bu türden intiharlardan endişe etmekteyim.
sevgili selahattin demirtaş'ın bir selamında okuyup çok sevdiğim deyimdir. günlük yaşamda dilime pelesenk etmeye çalışacağım. gayet yerinde, hoş bir temennidir.
tamam ilk gençliğimizde bizde izledik gazlandık. üst üste tekrar izledik falan filan. ama bugünden bakınca diyorum ki tom hanks'in eşsiz ve muhteşem oyunculuğunu çıkart ortada öyle baya değerlendirilecek bir film kalmaz.
yaşamımın sonlarında bana birisi bana en çok gurur duyduğun şeyler nedir diye sorsa sanırım listenin başına ali ekber çiçek'le çağdaş olma durumunu söylerim.
kanaatimce büyük ozanımız avrupa'da doğsaydı dahi besteciler arasında yer alırdı. ingiltere'de doğsaydı sadece haydar haydar bestesi için bile sir ünvanı kazanırdı. fransa'da yaşasa her sene devlet nişanları verilirdi.
türkiye'de doğduğu için doğduğuna pişman edilmiştir. yaşamına ve ruhuna saygıyla.
kanaatimce büyük ozanımız avrupa'da doğsaydı dahi besteciler arasında yer alırdı. ingiltere'de doğsaydı sadece haydar haydar bestesi için bile sir ünvanı kazanırdı. fransa'da yaşasa her sene devlet nişanları verilirdi.
türkiye'de doğduğu için doğduğuna pişman edilmiştir. yaşamına ve ruhuna saygıyla.
muhteşem bir karacaoğlan türküsüdür. böyle güzel ve derin insanlar doğurmuş anadolu'nun her karışı öpülmeye ve çok sevilmeye değerdir.
15 saatlik bir mesainin sonundan eve attım kendimi. hastanede yemekler berbattı hiç bir şey yemedim. molalarda açıp dinlemedim youtubeden duygulanırım korkusuyla. ben kimsenin karşısında duygulanmayı sevmem. buralarda bağıra çağıra duygulanabildiğim için kurulduğu güne dualar ediyorum sözlüklerin.
aşırı biçimlerde açıp. yemek yapıp yemem lazım. fakat kurşun oldum kaldım pc'nin başında, çıkartamıyorum kurşun gibi içimde kalan bu türküyü dinlemeyi.
15 saate en az 45 defa aklımda, içimde söylenen türküdür. heyytt be karacaoğlan, her karışı gezip öpülmeye değer bu topraklarda ne güzel gezip ne yüce aşklar yaşamışsın şeklinde şizofrence diyaloglar kurduğum da doğrdur.
bunları kendi zindanımda geçiriyordum aklımdan. sonra aklımda ve içimde mamak zindanında kemal burkay'ın yazdığı dizeler geçti, döndü durdu;
güneş altında tutsaklar
geçen sonbahara bakıyorlar
şirin mi şirin gecekondu evleri
samsun asfaltında otomobiller
ne güzeldir yollarda olmak şimdi...
15 saatlik bir mesainin sonundan eve attım kendimi. hastanede yemekler berbattı hiç bir şey yemedim. molalarda açıp dinlemedim youtubeden duygulanırım korkusuyla. ben kimsenin karşısında duygulanmayı sevmem. buralarda bağıra çağıra duygulanabildiğim için kurulduğu güne dualar ediyorum sözlüklerin.
aşırı biçimlerde açıp. yemek yapıp yemem lazım. fakat kurşun oldum kaldım pc'nin başında, çıkartamıyorum kurşun gibi içimde kalan bu türküyü dinlemeyi.
15 saate en az 45 defa aklımda, içimde söylenen türküdür. heyytt be karacaoğlan, her karışı gezip öpülmeye değer bu topraklarda ne güzel gezip ne yüce aşklar yaşamışsın şeklinde şizofrence diyaloglar kurduğum da doğrdur.
bunları kendi zindanımda geçiriyordum aklımdan. sonra aklımda ve içimde mamak zindanında kemal burkay'ın yazdığı dizeler geçti, döndü durdu;
güneş altında tutsaklar
geçen sonbahara bakıyorlar
şirin mi şirin gecekondu evleri
samsun asfaltında otomobiller
ne güzeldir yollarda olmak şimdi...
teknoloji hususundan hiç anlamam fakat bazı akıllı cep telefonu markalarının 5 sene içinde işlevsizleştiğini duymuştum. artık bir akıllı telefonun yapması gerek programlar güncellenmiyor, indirilemiyormuş. telefon aynı çok uzak ataları gibi ''alo-alo'' amacıyla kullanılabiliyormuş.
ben de kendimi bir süredir bu duruma yakın hissetmekteyim. çok uzun zaman önce kadrini bilmediğim güzel bir hayatım vardı. bilançosunu, muhasebesini yapacak değilim. kendime yeterince özeleştirisini verdiğim kanısındayım. sonrasında ayağa kalkıp yürüme adına hayatımın çayına kahvesine çok şekerler katmaya çalıştım. fakat bu şeker dediklerim hiç de somut şeyler değildi. neden bu durumu şeker sözcüğüyle ifade ediyorum bilmiyorum. benim ruh halim benim kararım. açılacak yepyeni evrenlerin hayalini düşünü yarattım. tırnaklarıma kadar yeni bir yaşam yaratmak için uğraştım olmadı.
aynı sisifos gibi hissediyorum kendimi. hani büyük bir kayayı sürekli bir uçurumdan yukarı taşımakla cezalandırılmış fakat her başarılı olduğunda kendini tekrar uçurumun aşağısında kayayla bulan yarı tanrı sisifos.
albert camus bence çok yanlış şekillerde sisifos'u över. bence yaptığı yanlıştır. sisifos'un bu kısır döngüden kaçma yollarını araması gerekir. sorgulaması gerekir. bugün artık ben sisifos'dan geri hissediyorum kendimi. onu çok eleştirsem de hala bir amaç için uğraşmakta. bense artık işlevi yitmiş bir akıllı telefon gibi yaşıyorum. alo-alo.
bıktım.
ben de kendimi bir süredir bu duruma yakın hissetmekteyim. çok uzun zaman önce kadrini bilmediğim güzel bir hayatım vardı. bilançosunu, muhasebesini yapacak değilim. kendime yeterince özeleştirisini verdiğim kanısındayım. sonrasında ayağa kalkıp yürüme adına hayatımın çayına kahvesine çok şekerler katmaya çalıştım. fakat bu şeker dediklerim hiç de somut şeyler değildi. neden bu durumu şeker sözcüğüyle ifade ediyorum bilmiyorum. benim ruh halim benim kararım. açılacak yepyeni evrenlerin hayalini düşünü yarattım. tırnaklarıma kadar yeni bir yaşam yaratmak için uğraştım olmadı.
aynı sisifos gibi hissediyorum kendimi. hani büyük bir kayayı sürekli bir uçurumdan yukarı taşımakla cezalandırılmış fakat her başarılı olduğunda kendini tekrar uçurumun aşağısında kayayla bulan yarı tanrı sisifos.
albert camus bence çok yanlış şekillerde sisifos'u över. bence yaptığı yanlıştır. sisifos'un bu kısır döngüden kaçma yollarını araması gerekir. sorgulaması gerekir. bugün artık ben sisifos'dan geri hissediyorum kendimi. onu çok eleştirsem de hala bir amaç için uğraşmakta. bense artık işlevi yitmiş bir akıllı telefon gibi yaşıyorum. alo-alo.
bıktım.
muhteşem bir yusuf hayaloğlu şiirinde geçen imgelerdir. devamında,
ne varsa buğusu genzi yakan,
ekmek gibi, aşk gibi,
ah, ne varsa güzellikten yana,
bölüştüm, büyümüştüm.
içime sığmıyordu insanlar...
şeklinde devam eder. müzikalite evrenimiz ahmet kaya tarafından bestelenip yorgun demokrat albümünde seslendirilmiştir.
ne varsa buğusu genzi yakan,
ekmek gibi, aşk gibi,
ah, ne varsa güzellikten yana,
bölüştüm, büyümüştüm.
içime sığmıyordu insanlar...
şeklinde devam eder. müzikalite evrenimiz ahmet kaya tarafından bestelenip yorgun demokrat albümünde seslendirilmiştir.
kanaatimce birileri kendisinden eşşek yüküyle para basmasını istemiş. epeydir böyle baskıların yapıldığına dair dedikodular dolaşıyordu. murat bey daha öncesinde para politikasında daha büyük felaketlerle tarihe geçecek mb başkanı olmamak için bir kaç defa istifasını sunmuş, kabul edilmemişti. şimdi sabah namazına mütakiip görevden alınması ilerisi için hiç de hayra alamet değil.
şu an dışarıdan sıcak para gelmesi ve şemsiye açılmadan imf'nin gelmeyi kabul etmesi için zat-ı şahanelerinin kabinesinde en çok görmek istediği isimdir esas itibariyle. daha önce de yazmıştım babacan kendisini uluslar arası sermayeye pazarlamayı iyi bilir. dış piyasada nedeninin anlamadığım bir itibarı olduğu doğrudur. fakat işte akıllı adam, iktidarın iyice rasyonaliteyi kaybettiği dönemde dümenin asla ona bırakılmayacağını ve uçukluğun devam edeceğini bildiği için yer almıyor kabinede.
dostlar konuyla alakasız gibi gelebilir fakat zaten sözlükte artık her hangi bir başlıkta kimin konuyla alakası kalmıştır ki. ekim ayına kadar bütçenin iç ve dış borcu döndürmek için acil olarak 170 milyar dolara ihtiyacı vardır. bu para bilinen bankerlerden gelmez gelemez. gelebilecek tek kurum imf'dir. imf'de bu kamu ihale kanunu varken nah gelir. bu kamu ihale kanunu da nah değişir. sizlerden ricam instagramda falan filan paylaşacağım, wp'de durum atacağım gazıyla bu kadar çok para harcamayın. yoksa yakında bol bol kıçını avuçlar şekilde maymun fotolarımız yer alacak her yerde. biraz daha dünya ve ülke gündemiyle alakadar olun.
dostlar konuyla alakasız gibi gelebilir fakat zaten sözlükte artık her hangi bir başlıkta kimin konuyla alakası kalmıştır ki. ekim ayına kadar bütçenin iç ve dış borcu döndürmek için acil olarak 170 milyar dolara ihtiyacı vardır. bu para bilinen bankerlerden gelmez gelemez. gelebilecek tek kurum imf'dir. imf'de bu kamu ihale kanunu varken nah gelir. bu kamu ihale kanunu da nah değişir. sizlerden ricam instagramda falan filan paylaşacağım, wp'de durum atacağım gazıyla bu kadar çok para harcamayın. yoksa yakında bol bol kıçını avuçlar şekilde maymun fotolarımız yer alacak her yerde. biraz daha dünya ve ülke gündemiyle alakadar olun.