hayatımda başıma ilk defa edirne'de askerlik hizmetimi yaparken başıma gelmiş vakaadır. kışlayı resmen arılar işgal etmişti. nereye baksan askerden çok arı vardı.
öğlen yemeğine giderken devre arkadaşıma ''lan 25 yaşımdayım bir kere bile arı tarafından sokulmuşluğum yoktur, efsunluyum heralde lan ben'' diye hava atarken sol omuz başımda söndürülmüş izmarit acısına benzer bir acı deneyimledim.
o günden sonra kışlada arı sokması rutin bir olay olarak acı tarihime geçmeye başladı. alerjim falan olmadığından abartacak bir şey olarak da gelmiyordu artık bu durum. şimdi düşündüm de askerden tahliye olduğumdan beri geçen 10 senede hiç arı tarafından sokulmamışım.
bütün böcek zehirleri gibi arı sokmasına karşı uygulanacak en iyi yöntem bir avil şişesini kırıp ilacı şişliğin üzerine öylece boca etmektir. yara bandını yapıştırın üzerine 2 saate bir şeyiniz kalmaz.
tv kanallarında çok uzun zamandır izlenecek hiç bir halt olmadığı için yıllardır dünyayı youtube'den takip etmekteyim. youtube'de malum bir süredir zırt pırt reklamdan geçilmiyor. şunu siz de farkketiniz mi son aylarda en popüler 2 reklamda bu yarım asırlık çınarlar var. bir kredi kartı reklamında bizzat kendileri oynuyor. kondom reklamının birinde de ''sakın gelme'' besteleri çalıyor. zaten diğer bir kaç popüler reklamda da barış manço üstadın besteleri var.
bugün tamamen mfö şarkılarına sarmış durumdayım. ve de ulann neden bu çağda yeni iyi bir şey doğmuyor şeklinde ağlamaklayım. ve neden ben bu çağda doğdum? ve bunun hesabını kime soracağım?
https://youtu.be/0FgwrHeH1i4
bugün tamamen mfö şarkılarına sarmış durumdayım. ve de ulann neden bu çağda yeni iyi bir şey doğmuyor şeklinde ağlamaklayım. ve neden ben bu çağda doğdum? ve bunun hesabını kime soracağım?
https://youtu.be/0FgwrHeH1i4
sözü ve müziği özkan oğur'a ait olan neredeyse hiç bilinmeyen bir mfö eseridir. şöyle gecenin 2'si gibi falan mutlaka dinlemenizi öneririm. armonisi her yerinizi saracak, sözleri ise size realist teskinler verecektir.
sözü ve müziği mazhar alanson'a ait yine az bilinen muhteşem bir mfö şarkısıdır. insanın kendi kendine nayifçe fakat bir yandan da o kadar acımasız yenilmişlik konuşmasının muhasebesi muhteviyatı uyandırır dinlerken bende.
günler günlerin ardından
seni unutmak mecburiyetindeyim
seni sevmeler cumhuriyetinde
gözyaşlarım gözyaşlarım
kafiye olsun diye değil
özleye özleye
kavuştuk birbirimize
birbirimize vitaminler
moraller verdik
içimizdeki şeytanlara
zülfikarlarla saldırdık
gözyaşlarımızı bitti mi sandın
günler günlerin ardından
seni unutmak mecburiyetindeyim
seni sevmeler cumhuriyetinde
senin dulluğun benim kulluğum
kafiye olsun diye değil
günler günlerin ardından
seni unutmak mecburiyetindeyim
seni sevmeler cumhuriyetinde
gözyaşlarım gözyaşlarım
kafiye olsun diye değil
özleye özleye
kavuştuk birbirimize
birbirimize vitaminler
moraller verdik
içimizdeki şeytanlara
zülfikarlarla saldırdık
gözyaşlarımızı bitti mi sandın
günler günlerin ardından
seni unutmak mecburiyetindeyim
seni sevmeler cumhuriyetinde
senin dulluğun benim kulluğum
kafiye olsun diye değil
az bilinen muhteşem bir mfö şarkısıdır. mazhar alanson'un bu kadar güzel şarkı sözleri yazmasını normal karşılarım. ve hatta bu kadar iyi besteler yapması da eşyanın tabiatıdır. fakat bu beste fuat güner'e aittir. buna hep çok şaşırmışımdır.
amed güzellikleri kadar kırıklarıyla da meşhur bir kenttir. çekirdekçi mısto da bu arkadaşlardan biridir. geçenlerde demirtaş'ı ziyarete gideceklere mısto şunları söyledi,
“selahattin başkana çok çok selamımı iletin. çekirdekçi mustafa'nın çok çok selamı var. söyle hani bir kere üniversiteye gelmişti ya. çekirdekçi mısto. odur ha”
selo başkan da bugün kendisine güzel bir şekilde mukabele etmiş,
“sevgili çekirdekçi mısto selamını aldım, benden de çok selam. seni unuttuğumu sanma, azrail unutsun seni. buraların çekirdeğinin tadı tuzu yok, en kısa zamanda görüşmek dileğiyle. kendine iyi bak, herkese selam söyle”
çekirdekçi mıstoların kalbinde taht kurmuş bir lider faşizmi daracık hücrelerden de yener. hem de faşizmi bedavaya rezil eder.
“selahattin başkana çok çok selamımı iletin. çekirdekçi mustafa'nın çok çok selamı var. söyle hani bir kere üniversiteye gelmişti ya. çekirdekçi mısto. odur ha”
selo başkan da bugün kendisine güzel bir şekilde mukabele etmiş,
“sevgili çekirdekçi mısto selamını aldım, benden de çok selam. seni unuttuğumu sanma, azrail unutsun seni. buraların çekirdeğinin tadı tuzu yok, en kısa zamanda görüşmek dileğiyle. kendine iyi bak, herkese selam söyle”
çekirdekçi mıstoların kalbinde taht kurmuş bir lider faşizmi daracık hücrelerden de yener. hem de faşizmi bedavaya rezil eder.
bugün aydın selcen'in de dediği gibi ağız tadıyla 2 tane sıkamayacak neden alıyoruz ki bu sistemi biz?
giren şemsiye her türlü geniş açılacaktır kanaatimce catsaa yaptırımları vesilesiyle. bu yüzden doğum günü, özel günler, iftar vakitlerinde falan bari iki üç sallayalım havaya ki delikanlılıkta şanımız yürüsün.
giren şemsiye her türlü geniş açılacaktır kanaatimce catsaa yaptırımları vesilesiyle. bu yüzden doğum günü, özel günler, iftar vakitlerinde falan bari iki üç sallayalım havaya ki delikanlılıkta şanımız yürüsün.
türkiye sineması ve tiyatrosunun en yetenekli aktörlerinden saadetin erbil'in oğludur. dedesi önemli kürt şeyhlerinden biridir ve diğer ismi hewler olan Irak kentinde doğmuştur. hatta çok ilginçtir menemen olaylarında şeriatçı olarak suçlanarak asılmıştır.
kanaatimce mehmet ali erbil özü itibariyle başarılı bir aktördür. ankara devlet Konservatuarı mezunudur. 17 yaşındayken devlet tiyatroları yılın oyuncusu ödülünü kazanmıştır. cüney gökçer'in tezgahından geçmiştir.
hatta bence iyi bir sunucudur da. 90'ların başında gayet aklı başında tv programları vardır.
ama işte ah şu para. yıllar içinde o izleyicileri maymun haline getirirken para da onu maymun haline getirdi. parayla saadet olur mu? e işte olmamıştır ve mehmet ali erbil bunun en iyi örneklerinden biridir.
kanaatimce mehmet ali erbil özü itibariyle başarılı bir aktördür. ankara devlet Konservatuarı mezunudur. 17 yaşındayken devlet tiyatroları yılın oyuncusu ödülünü kazanmıştır. cüney gökçer'in tezgahından geçmiştir.
hatta bence iyi bir sunucudur da. 90'ların başında gayet aklı başında tv programları vardır.
ama işte ah şu para. yıllar içinde o izleyicileri maymun haline getirirken para da onu maymun haline getirdi. parayla saadet olur mu? e işte olmamıştır ve mehmet ali erbil bunun en iyi örneklerinden biridir.
artık eskisi gibi her gece yapmıyorum ama bir kaç gündür pek iyi değilim idare edin biraz beyninizin güzel hücrelerini kemireyim bu başlık altında. allahım çok facebook klişesi ve kötü edebiyat gibi olacak ama umudumu falan kaybettim. kendimi bildim bileli herkese umut zerk etmeye çalışırken ki, bana uzaylıymışım gibi bakan gözlere yeni alışmıştım oysa ki. dün bu hal geçicidir dedim fakat bugün de geçmedi. kötü kelime espirisi yapmaktan odin'e sığınırım fakat işte halim artık fiiliyata dönüşen ülkenin ohal koşulları kadar karanlık.
ilkay akkaya'dan ''güneşin olsun gönlünde'' şarkısını açtım, gram kandıramadı ilkay abla da. hani diyor yaa
Güneşin olsun gönlünde
Kar bile yağsa
Ya da fırtına olsa
Gök bulutlarla
Dünya kavgayla dolsa
Başkaları için de bir diyeceğin olsun
Tasada ve bunalımda
Ve seni mutlu edecek herşeyi
Söyle onlara da
Bir şarkın olsun dudaklarında
Yitirme sakın cesaretini
Güneşin olsun gönlünde
Ve herşey iyi olacak...
ilkay abla ''ve her şey iyi olacak'' dediği anda içimden saygısız bir söz çıkacak diye korktum mübarek kadına. zira halım tam da;
Şimdi iyi niyetlerimi
Bir bir yargılayıp asıyorum
Bu son olsun, bu son olsun!...
Lanet olsun!
Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
Olsun gözüm olsun, ne olacaksa olsun!
yine de gecenin kapanışını ilkay ablayla yapıyorum.
Yoldaş senin bir gülüşün
Bir dostunun yarasını saramıyorsa artık
Sen artık kendin değilsin
Vur öfkeni dostuna
Yazdım dağlarca göllerce
Dökülmeyen gözyaşım da boğulsun deryalarca
Yitip, giden devrimler gibi
Dost sesin, dost gülüşlerin
Şimdi çölde bir damla su
Sen artık kendin değilsin
Öfke çaresizliktir bilirim
Çaresizliğine ölürüm
Sesinde açan çiçeklere inan her şeyimi veririm
Sanma ki bir yitiktir
Hüzünlere sarılmam
Sanma ki gülüm bu hüzün
Ölgüğümde bitecektir
Bir gün mavi bulutlara
Biner sonsuza giderim
Dost sesini duyava dek
Karanlığa gülümserim...
ilkay akkaya'dan ''güneşin olsun gönlünde'' şarkısını açtım, gram kandıramadı ilkay abla da. hani diyor yaa
Güneşin olsun gönlünde
Kar bile yağsa
Ya da fırtına olsa
Gök bulutlarla
Dünya kavgayla dolsa
Başkaları için de bir diyeceğin olsun
Tasada ve bunalımda
Ve seni mutlu edecek herşeyi
Söyle onlara da
Bir şarkın olsun dudaklarında
Yitirme sakın cesaretini
Güneşin olsun gönlünde
Ve herşey iyi olacak...
ilkay abla ''ve her şey iyi olacak'' dediği anda içimden saygısız bir söz çıkacak diye korktum mübarek kadına. zira halım tam da;
Şimdi iyi niyetlerimi
Bir bir yargılayıp asıyorum
Bu son olsun, bu son olsun!...
Lanet olsun!
Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
Olsun gözüm olsun, ne olacaksa olsun!
yine de gecenin kapanışını ilkay ablayla yapıyorum.
Yoldaş senin bir gülüşün
Bir dostunun yarasını saramıyorsa artık
Sen artık kendin değilsin
Vur öfkeni dostuna
Yazdım dağlarca göllerce
Dökülmeyen gözyaşım da boğulsun deryalarca
Yitip, giden devrimler gibi
Dost sesin, dost gülüşlerin
Şimdi çölde bir damla su
Sen artık kendin değilsin
Öfke çaresizliktir bilirim
Çaresizliğine ölürüm
Sesinde açan çiçeklere inan her şeyimi veririm
Sanma ki bir yitiktir
Hüzünlere sarılmam
Sanma ki gülüm bu hüzün
Ölgüğümde bitecektir
Bir gün mavi bulutlara
Biner sonsuza giderim
Dost sesini duyava dek
Karanlığa gülümserim...
kendimi bu kadar nimetten sayacak kadar psikolojide ve kafada olmayı dilerim. zamanında hangi gazeteci sormuştu hatırlamıyorum ama çok haklı bir sorusu vardı. bu köşeler bizim babalarımızın malı mı diyordu. ben de bu vesileyle demek istiyorum ki bu başlıklar babalarımızın malı mı yahuu çocuk parkına çeviriyoruz ortalığı.
bugün attığı bir tiwette ''adam soruyor kriz niye başlamadı diye. enflasyon, bugünkü düşmüş haliyle dünya ortalamasının 3 katı, işsizlik desen 2 katı, büyüme ekside, paranın değer kaybında dünya birincisiyiz. adam kriz niye başlamadı diye soruyor. ben de hangi kriz diye sordum ne diyeyim.''
hakkı bağırmış bilim insanıdır.
hakkı bağırmış bilim insanıdır.
gençliğinde reform ve anayasa vaadiyle iktidara gelmiş padişahdır. 1. meşrutiyetçiler de maşallah bokunda boncuk var lan bu adamın diyerekten pek bir desteklemişlerdir ilk zamanlarında.
fakat yine de allah kendisinden razı olsun bugünkü kadar ilerici bir anayasayı yürürlüğe koymuştur. günümüz zat-ı şahanelerinde de meclisi fesih yetkisi vardı onda da. puşkin oyunlarında ilk sahnede duvarda silah asılıysa o silah mutlaka patlar. abdulhamit'de meclisi fesih etmiş ve modern devlet anlamında en büyük zulmü patlatmıştır.
40 yıl sonra onu deviren enver'ler, talat'lar ondan öğrendikleriyle halka zulüm etmişlerdir. hatta cumhuriyet yönetimlerinde bile baya baya hamidizmin izlerini görebilirsiniz.
bugün akp'ye oy veren büyük bir kesim cahil olmakla yaftalanıyor doğrudur. fakat toplumun geri kalanın da onlardan farkı yoktur. kızıl sultan zamanında hiç bir toprak parçası kaybedilmedi yalanı yoksa nasıl bu kadar rahat pazarlanabilir?
kendisine yapılan başarısız bir suikast girişiminden sonra büyük vatan şairi teyfik fikret'in muhteşem bir şiirini bırakıyorum güne.
“ey şanlı avcı, damını bi hüdâ kurmadın,
attın, fakat yazık ki, yazıklar ki, vuramadın.
dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sükun
bir hayır olurdu, misli asırlara geçmemiş...”
fakat yine de allah kendisinden razı olsun bugünkü kadar ilerici bir anayasayı yürürlüğe koymuştur. günümüz zat-ı şahanelerinde de meclisi fesih yetkisi vardı onda da. puşkin oyunlarında ilk sahnede duvarda silah asılıysa o silah mutlaka patlar. abdulhamit'de meclisi fesih etmiş ve modern devlet anlamında en büyük zulmü patlatmıştır.
40 yıl sonra onu deviren enver'ler, talat'lar ondan öğrendikleriyle halka zulüm etmişlerdir. hatta cumhuriyet yönetimlerinde bile baya baya hamidizmin izlerini görebilirsiniz.
bugün akp'ye oy veren büyük bir kesim cahil olmakla yaftalanıyor doğrudur. fakat toplumun geri kalanın da onlardan farkı yoktur. kızıl sultan zamanında hiç bir toprak parçası kaybedilmedi yalanı yoksa nasıl bu kadar rahat pazarlanabilir?
kendisine yapılan başarısız bir suikast girişiminden sonra büyük vatan şairi teyfik fikret'in muhteşem bir şiirini bırakıyorum güne.
“ey şanlı avcı, damını bi hüdâ kurmadın,
attın, fakat yazık ki, yazıklar ki, vuramadın.
dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sükun
bir hayır olurdu, misli asırlara geçmemiş...”
ekrem bey seni seviyoruz ama dikkat sıçıyorsun sıvama demek istiyorum. ne demek abi benim özel alanım? kamu binalarında kimsenin özel alanı olamaz. oldu canım sende git kayyumlar gibi kendine hamam yaptır makam odana özel alanın diye.
2002'de bush'la ırak'ın işgali karşılığında türkiye topraklarının kullanılması karşılığında 83 milyar dolara at pazarlığı yapan kişidir. türkiye halkına atılmış en büyük kazık olan kamu özel ortaklıkları garabetinin altında imzası olan bakandır. gazete duvar'dan bahadır özgür'ün yazılarını okursanız günümüzde çektiğimiz krizin en büyük sorumlusunun bu projeler olduğunu net ve bilimsel olarak görebilirsiniz. ben bahadır abi kadar bilimsel ifade edemesem de o projelerden kaynaklı şemsiyenin henüz girdiğini ama daha açılmadığını buradan bağırıyorum. neyse artık açıldığında neyin ne olduğunun farkında olursunuz.
korkak bir siyasi figürdür. batan gemiyi ilk terk edenlerden olmamıştır. demirtaş zindan bedeli öderken, akşener'in evi basılırken, kılıçdaroğlu diri diri yakılma tehlikesi atlatırken susmuştur. ne zamanki halkımız artık yeter demeye başlamış şimdi kabadayılık etmektedir.
neyse. neo akp cilerle, eski akp'ciler yesinler birbirlerini ete fasulyeye para vermesinler. azalarak biterler kurtuluruz bizde.
korkak bir siyasi figürdür. batan gemiyi ilk terk edenlerden olmamıştır. demirtaş zindan bedeli öderken, akşener'in evi basılırken, kılıçdaroğlu diri diri yakılma tehlikesi atlatırken susmuştur. ne zamanki halkımız artık yeter demeye başlamış şimdi kabadayılık etmektedir.
neyse. neo akp cilerle, eski akp'ciler yesinler birbirlerini ete fasulyeye para vermesinler. azalarak biterler kurtuluruz bizde.
36 yaşımdayım. 30 yaşıma kadar gerçek aşkın var olabileceğine dair umut yaşattım içimde. 30 yaşımda bir çok iyi ve güzel kadından sonra buldum da. 3 sene sürdü. 2 sene falan acısını çektim bitti. bir kaç iyi ve güzel kadın daha girdi hayatıma. olmadı sürdüremedik. sanırım ne ben onları anladım ne de onlar beni anladı. zaten hepimizin bu çağda müspet yahut menfii bir evrenle anlaşamama sorunumuz yok mu?
neyse, çok güzel yaşamlardan, çok acı yıkımlardan sonra bile ayağa kalkıp tekrar güzel bir ikili yaşam umudumu hiç kaybetmemiştim bugüne kadar. bugün kaybettim. bu saçmalıklarımla beyninizin güzel hücrelerini işgal edecek özel bir şey de yaşamadım. kusura bakmayın, başlığı görünce döküldüm.
belki de yapmam gereken geçmişle cebelleşmek, ağır bir özeleştiri vermek falan filandır. lakin hiç takatim yok. yalnız ve güçlü bir yaşamın acı planları ve alternatiflerini düşünmek daha çok ihtiyaç hasılım sanırım şu durumda.
eskiden 100 yaşıma kadar yaşayacağımdan hep emindim. hatta bunun heyecanıyla yanan bir salaktım. artık 50-55 yıl yeter diyorum. evrende aşksız ve ikili güzel yaşamın düşleri olmadan yaşanamaz mı? tabii ki yaşanır. geçenlerde okuduğum bir biyoloji kitabında gezegenimizde yaşamın oksijenden önce bile var olduğu yazıyordu.
her şey bu evrenle uyumsuzluk ve anlaşılmazlık yüzünden. başka hiç bir şey değil.
neyse, çok güzel yaşamlardan, çok acı yıkımlardan sonra bile ayağa kalkıp tekrar güzel bir ikili yaşam umudumu hiç kaybetmemiştim bugüne kadar. bugün kaybettim. bu saçmalıklarımla beyninizin güzel hücrelerini işgal edecek özel bir şey de yaşamadım. kusura bakmayın, başlığı görünce döküldüm.
belki de yapmam gereken geçmişle cebelleşmek, ağır bir özeleştiri vermek falan filandır. lakin hiç takatim yok. yalnız ve güçlü bir yaşamın acı planları ve alternatiflerini düşünmek daha çok ihtiyaç hasılım sanırım şu durumda.
eskiden 100 yaşıma kadar yaşayacağımdan hep emindim. hatta bunun heyecanıyla yanan bir salaktım. artık 50-55 yıl yeter diyorum. evrende aşksız ve ikili güzel yaşamın düşleri olmadan yaşanamaz mı? tabii ki yaşanır. geçenlerde okuduğum bir biyoloji kitabında gezegenimizde yaşamın oksijenden önce bile var olduğu yazıyordu.
her şey bu evrenle uyumsuzluk ve anlaşılmazlık yüzünden. başka hiç bir şey değil.
1993 yılında sivas'da faşist hegemonya tarafından diri diri yakılıp katledilen büyük halk ozanıdır. kendisinin bestesi olan muhteşem bir ilkay akkaya yorumuyla saygıyla anarım.
yeni yeni solcu olduğum günlerde solcu radyoları da keşfetmeye başlamıştım. orada başladım hasret'i dinlemeye. ortada ne internet var daha, ne de hasret'i tv'de görmüştüm. sesi bana hep 45-50 yaşlarında olgun bir insanın sesi gibi gelirdi. 23 yaşında diri diri yakıldığını çok uzun yıllar sonra öğrendim.
hadi onlarca yüzlerce güneşimizi söndürdünüz de, 23 yaşında canlarımıza bizi hasret bırakacak kadar nasıl kötü olabildiniz? fakat hasan hüseyin korkmazgil'in sözleri hala bakidir.
pir sultan olur dirilir'
bak su bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde
kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mi karıncaya
kirdik mi kanadını serçenin
vurduk karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmazsan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
ilenmek ne dilenmek ne
issiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yasamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni
hadi onlarca yüzlerce güneşimizi söndürdünüz de, 23 yaşında canlarımıza bizi hasret bırakacak kadar nasıl kötü olabildiniz? fakat hasan hüseyin korkmazgil'in sözleri hala bakidir.
pir sultan olur dirilir'
bak su bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde
kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mi karıncaya
kirdik mi kanadını serçenin
vurduk karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmazsan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
ilenmek ne dilenmek ne
issiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yasamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni
muhteşem bir behçet aysan şiiridir,
durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
ipekten
çalınmış
umutlarla taşırdım
ah sevgilim derdim, ölüm
ne kadar çoktu yaşadığımızda.
bize hep beyaz mendil
sallayan
ölüm ki,
iki kapısında
haki bir yalnızlık
dikilirdi
ve hatırlatırdı
bize, güz kuşlarının
uçup gittiği denizleri.
bense, yulaf kokan
dağlı ellerinde
dolaşmak gibi kolaydır
sanırdım yaşamak ve sana kansız
bir gökyüzü
getirirdim
getirebilsem ah,
- avlusunda çocukların
korkmadan oynadığı -
lalelerle
donanmış simli bir gökyüzü.
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
çatlamış bir narı, unutmadım.
durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
ipekten
çalınmış
umutlarla taşırdım
ah sevgilim derdim, ölüm
ne kadar çoktu yaşadığımızda.
bize hep beyaz mendil
sallayan
ölüm ki,
iki kapısında
haki bir yalnızlık
dikilirdi
ve hatırlatırdı
bize, güz kuşlarının
uçup gittiği denizleri.
bense, yulaf kokan
dağlı ellerinde
dolaşmak gibi kolaydır
sanırdım yaşamak ve sana kansız
bir gökyüzü
getirirdim
getirebilsem ah,
- avlusunda çocukların
korkmadan oynadığı -
lalelerle
donanmış simli bir gökyüzü.
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
çatlamış bir narı, unutmadım.
muhteşem bir behçet aysan şiiridir,
yıldızları say, şu yıldız aşkın kurşuna
dizilişidir
öteki ölümün çarmıha gerilişi
ve o ilerde hiç konuşmayan
susuşun üvey yıldızı.
solgun, yanıp sönen
düşmanlıkların
bir gün olmayacak düşmanlıkların
olmayacak mitralyözlerin
barikatların
tutuklu kamplarının
ve tel örgülerin parlak yıldızı.
sana sesleniyorum, sesimi duy
beni anla.
bir batık gemiden esen
deli rüzgarla
geldim yanına
senin, deli rüzgarla.
yağmurda
kararmış, adları okunmayan
kırılmış mermerleri, yosun bağlamış
sarıkları, harçları
bilemem hangisindedir
yitirilmiş gömüt taşları
karların altındadır.
ilkyaz gelince
sürgün açar ölülerimiz
yan yana.
aynı topraklarda.
kalkar
horon teperler ve sirtaki.
giritten dedem seslenir
foçadan senin deden
ilkyaz gelince
aynı taştan evlerde
aynı at arabalarına binip
verirlerdi aynı selamı
aynı gelinciklere
ve aynı suların şarkısıyla.
hey takis petrulas
yıldızları say
yoksa bir yıldız da
sen ekle
ben senin dostunum.
hey behçet aysan
yıldızları say
yoksa bir yıldız da
sen ekle
ben senin dostunum.
solgun, yanıp sönen yıldızların.
yıllar sonra yine sabaha karşı
yine böyle bir ağaç hışırtısı
saat 03'ü vurduğu zamanlar
bana bu şiiri yazdırdı.
saatin 03'ü vurduğu zamanlar
iki yüreğim birden vardı.
ya batık bir gemi ya bir deniz feneri.
yıldızları say, şu yıldız aşkın kurşuna
dizilişidir
öteki ölümün çarmıha gerilişi
ve o ilerde hiç konuşmayan
susuşun üvey yıldızı.
solgun, yanıp sönen
düşmanlıkların
bir gün olmayacak düşmanlıkların
olmayacak mitralyözlerin
barikatların
tutuklu kamplarının
ve tel örgülerin parlak yıldızı.
sana sesleniyorum, sesimi duy
beni anla.
bir batık gemiden esen
deli rüzgarla
geldim yanına
senin, deli rüzgarla.
yağmurda
kararmış, adları okunmayan
kırılmış mermerleri, yosun bağlamış
sarıkları, harçları
bilemem hangisindedir
yitirilmiş gömüt taşları
karların altındadır.
ilkyaz gelince
sürgün açar ölülerimiz
yan yana.
aynı topraklarda.
kalkar
horon teperler ve sirtaki.
giritten dedem seslenir
foçadan senin deden
ilkyaz gelince
aynı taştan evlerde
aynı at arabalarına binip
verirlerdi aynı selamı
aynı gelinciklere
ve aynı suların şarkısıyla.
hey takis petrulas
yıldızları say
yoksa bir yıldız da
sen ekle
ben senin dostunum.
hey behçet aysan
yıldızları say
yoksa bir yıldız da
sen ekle
ben senin dostunum.
solgun, yanıp sönen yıldızların.
yıllar sonra yine sabaha karşı
yine böyle bir ağaç hışırtısı
saat 03'ü vurduğu zamanlar
bana bu şiiri yazdırdı.
saatin 03'ü vurduğu zamanlar
iki yüreğim birden vardı.
ya batık bir gemi ya bir deniz feneri.
sivas'da yakılan büyük toplumcu şair.
kozalak yaktım ben de
sessizlikte-
ömrümün kozalaklarını
küllere sıvanmış
baştan başa dolaşıp
ağrıyan ormanı.
yağmur dindi sevgilim bak dinle
her şey dindi, acıysa dinmemiş halde.
kozalak yaktım ben de
sessizlikte-
ömrümün kozalaklarını
küllere sıvanmış
baştan başa dolaşıp
ağrıyan ormanı.
yağmur dindi sevgilim bak dinle
her şey dindi, acıysa dinmemiş halde.
türkçemizden çıkan en iyi şairlerdendir. oysa ne güzel şairler çıktı durdu yıllarca dilimizden. nazım hikmet, ahmed arif, sabahattin ali. hepsininin hayatını zehir ettik. metin'i yaktık.
o günden beri,
omzumda bir kesik el,
ki durmadan kanar.
ah kavaklar, kavaklar...
acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.
yine büyük ustanın dediği gibi,
sevgilim aşk da çevreye uayr,
susuzluk kaktüsü dikenle kaplar.
bak bazı kadınlar kaçmaz çorapların
uzun bacakları olmuşlar.
ve bazı giysiler içinde çalımla
merdivenden iniyor adamlar.
çocukların gül dudağında
zift gibi yapışkan kara sakızlar.
öyle yalnızız ki bu panayırda
sevgimiz durmadan bir taşı ovar.
sevgilim aşk da uyar çevreye
ve kendine parlak bir yalan arar.
o günden beri,
omzumda bir kesik el,
ki durmadan kanar.
ah kavaklar, kavaklar...
acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.
yine büyük ustanın dediği gibi,
sevgilim aşk da çevreye uayr,
susuzluk kaktüsü dikenle kaplar.
bak bazı kadınlar kaçmaz çorapların
uzun bacakları olmuşlar.
ve bazı giysiler içinde çalımla
merdivenden iniyor adamlar.
çocukların gül dudağında
zift gibi yapışkan kara sakızlar.
öyle yalnızız ki bu panayırda
sevgimiz durmadan bir taşı ovar.
sevgilim aşk da uyar çevreye
ve kendine parlak bir yalan arar.
sivas'da yakılarak katledilen büyük halk ozanı. hani bazı yapıtları bm insanlık mirası olarak tesciiller. muhlis ustanın da yanımdaki değeri yaşayan insanlık mirasıdır. fakat diri diri yakıldı hesabı sorulamadı. yakarak can almak hissiyatı bugün hala toplumun en kökleşmiş korkunç dehlizlerinde. yakılan hdp binalarını unutmadık. daha bir kaç ay önce kılıçdaroğlu'nu linç eden güruhun yakın onu diye bağırmasını da unutmadık. fakat hiç birinden hesap sorulmaması acı acı içimizde tütüyor.
bugüne kadar popüler olan her şeyden uzak durmaya çalışmışımdır. büyük müzisyen frank sinatra ben doğduğum yıllarda popülerdi. ben doğmadan otuz yıl kadar falan evvel de popüler bir sanatçıydı. hakka yürüyeli 20 yıldan fazla oldu hala popüler. salt müzisyenliği değil filmlerindeki olağanüstü oyunculuğuyla da her zaman şaşırtmıştır beni. sanırım sanat severliğimdeki bir kaç istisnadan biri frank ustadır. iyi ki geçmiş dünyamızdan ve hayatımdan demek istiyorum.
nihayet yavaş yavaş gerçek bir sosyal demokrat parti yoluna giren chp'yi kutlarım.
rusya'da bir ara kliseye karşı allahın varlığını labratuvar ortamında ispatlayamıyorsanız halktan aldığınız bütün paraları geri verin üzerinden bir dava açılmıştı. dava sonucu ne oldu bilmiyorum. fakat bizim buradakilere sormak istiyorum. ne yaradılışı arakadaş ne yaradılışı? gidin kanıtınız varsa getirin yaradılışa dair. şayet yoksa toplumun önemli bir bölümünü oluşturan ve helalsiz vergileriyle semirdiğiniz lgbt-i bireyi dostlarımıza küfür etmekten vaz geçin.