cevat çapan çevirisiyle güzel bir yannis rıtsos şiiri
ıslanmış parlıyor damlar ay ışığında. kadınlar
şallarına sarınıyorlar. evlerine koşuyorlar saklanmak
için.
biraz daha oyalansalar eşikte, onları ağlarken yakalayacak
ay.
o adam her aynada, çıplaklığı içine kapatılmış
bir başka saydam kadın olmasından şüpheleniyor
- sen ne kadar uyandırmak istesen de onu, o uyanmayacak.
bir yıldızı koklayarak uyuya kalmış o kadın.
adamsa uyanık yatıyor koklayarak aynı yıldızı.
cevat çapan çevirisiyle güzel bir yannis rıtsos şiiri
yapraklarla gizlenmişti yüzün.
birer birer kopardım yaprakları sana yaklaşmak için.
son yaprağı kopardığımda, sen gitmiştin. sonra
bir çelenk ördüm kopan yapraklardan. kimsem yoktu
verebileceğim. ben de çelengi alnıma yerleştirdim.
yapraklarla gizlenmişti yüzün.
birer birer kopardım yaprakları sana yaklaşmak için.
son yaprağı kopardığımda, sen gitmiştin. sonra
bir çelenk ördüm kopan yapraklardan. kimsem yoktu
verebileceğim. ben de çelengi alnıma yerleştirdim.
üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken yannis ritross şiiridir.
biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
iki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim.
biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
iki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim.
kensilikle münferit bir vatandaş tepkisi değildir. çetesel ve organizel bir linçtir. kınıyorum.
sayın kılıçdaroğlu, en az akp'li politikacılar kadar çok eleştirdiğim bir siyasi liderdir. fakat, ülkemizin en çok oy alan ikinci lideri olarak gittiği her mekanda gerekli saygının gösterilmesi gereken bir şahsiyettir. görüntüleri izlemedim. 70 kusur bir insana, organize bir çete tarafından yapılan saldırıyı görmek beni haftalarca sürecek kadar büyük bir ruhsal buhrana sürükleyebilir. bu çirkin lince eminim bir çok akp'li seçmen de aynı hassaslıkla yaklaşmakta. bu kadarı da yapılmaz demekte.
erdoğan'ı, partisinin altını oyan bu çeteye karşı bir an evvel tadbir almaya davet ediyorum. akp umrumda falan değil, ülkemiz bu kadar çok günahı, çirkinliği ve yozlaşmayı hiç bir koşulda hakketmemekte.
sayın kılıçdaroğlu, en az akp'li politikacılar kadar çok eleştirdiğim bir siyasi liderdir. fakat, ülkemizin en çok oy alan ikinci lideri olarak gittiği her mekanda gerekli saygının gösterilmesi gereken bir şahsiyettir. görüntüleri izlemedim. 70 kusur bir insana, organize bir çete tarafından yapılan saldırıyı görmek beni haftalarca sürecek kadar büyük bir ruhsal buhrana sürükleyebilir. bu çirkin lince eminim bir çok akp'li seçmen de aynı hassaslıkla yaklaşmakta. bu kadarı da yapılmaz demekte.
erdoğan'ı, partisinin altını oyan bu çeteye karşı bir an evvel tadbir almaya davet ediyorum. akp umrumda falan değil, ülkemiz bu kadar çok günahı, çirkinliği ve yozlaşmayı hiç bir koşulda hakketmemekte.
30'u 5 geçtim, evim var mı? arkadaş her ay ali sami alkış'ın bıyıkları büyüklüğünde bir kira ödüyorsam evim var demektir. hem ben göreceğim krizin ilerliyen günlerinde bütün yatırımını emlak almaya sevk eden küçük burjuva dostlarımın zavallı ahvalini. onler aldıkları emlakların 2 sene içinde dört katı değer kazanacağını düşünürken, artık emlak balonu, şemsiyesi ağızlarında mı açılacak, hevesleri kursaklarında mı patlayacak göreceğiz. neyse başımızı sokacak bir yuvamız var çok şükür. hem ben mülkiyet kavramına köklü ve kökten olarak karşıyım. mülkiyet hırsızlıktır.
özetle evim yok.
biz de zamanında çok sevdik sevildik. gençtik falan. güzel günler yaşadık, yaşattık. belki de gerektiği kadar kendimizi anlatamadık o güzel insanlara, yahut biz anlamak istemedik. genciz daha yahu, eşimiz olacak günler de gelir. hem bak ne diyor büyük vatan şairi nazım;
en güzel deniz:
en güzel çocuk:
henüz büyümedi.
en güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür..''
özetle eşim yok.
araba mevzusuna gelirsek, külüstür bir şeyler var. uzun zamandır tek cinsel aktivetem de zaten pompacı arkadaşlarla oluyor. bu zevkin bedeli dolar yükseldikçe yükseliyor, ama zaten son aylarda hepimize giren çıkanın haddi hesabı belli değil. bir pompacı keyfim var, ona da karışmayın. gerçi kağıt ithalatından dolayı, peçetelere de epey zam geldi. neyse peçete konusu nereden açıldı onu ben de anlamadım.
çocukları severim. ama her yaş ve cinsiyet mensubu yeğenlerim var. onların sevgisi yetiyor şimdilik.
özetle çocuğum yok.
özetle evim yok.
biz de zamanında çok sevdik sevildik. gençtik falan. güzel günler yaşadık, yaşattık. belki de gerektiği kadar kendimizi anlatamadık o güzel insanlara, yahut biz anlamak istemedik. genciz daha yahu, eşimiz olacak günler de gelir. hem bak ne diyor büyük vatan şairi nazım;
en güzel deniz:
en güzel çocuk:
henüz büyümedi.
en güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür..''
özetle eşim yok.
araba mevzusuna gelirsek, külüstür bir şeyler var. uzun zamandır tek cinsel aktivetem de zaten pompacı arkadaşlarla oluyor. bu zevkin bedeli dolar yükseldikçe yükseliyor, ama zaten son aylarda hepimize giren çıkanın haddi hesabı belli değil. bir pompacı keyfim var, ona da karışmayın. gerçi kağıt ithalatından dolayı, peçetelere de epey zam geldi. neyse peçete konusu nereden açıldı onu ben de anlamadım.
çocukları severim. ama her yaş ve cinsiyet mensubu yeğenlerim var. onların sevgisi yetiyor şimdilik.
özetle çocuğum yok.
güzel ve uzun bir ahlak şiiri olarak anlaşılabilir. özü itibariyle bütün kutsal kitaplar böyledir.
ama bunun dışında "yok bu icat önceden kuranda yazıyordu, yok zaten batı bu bilimi kuranı okuyarak ilerletti" gibi bir şekilde anlarsanız, gördüğüm yerde acımam çok pis bozarım.
ama bunun dışında "yok bu icat önceden kuranda yazıyordu, yok zaten batı bu bilimi kuranı okuyarak ilerletti" gibi bir şekilde anlarsanız, gördüğüm yerde acımam çok pis bozarım.
hüzünlü bir yahya kemal şiiri
rü'yâ gibi bir yazdı. yarattın hevesinle,
her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!
rü'yâ gibi bir yazdı. yarattın hevesinle,
her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!
hüzünlü bir yahya kemal şiiri
fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.
yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;
günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.
anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.
dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,
her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
insan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;
teslîm olunca va'desi gelmiş zevâline,
benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.
yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,
ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,
duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:
farketmez anne toprak ölüm mâceramızı.
fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.
yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;
günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.
anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.
dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,
her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
insan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;
teslîm olunca va'desi gelmiş zevâline,
benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.
yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,
ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,
duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:
farketmez anne toprak ölüm mâceramızı.
hakikat barındıran bir gerçekliktir. ama gerçek iyi insana bu hakikatten yakınıp da kendisini zavallı duruma düşürmek yakışmaz.
gün gelip marie antoinette gibi dilini düşmana tüküreceği zaman gelecektir.
''cellatlarım olabilirsiniz ama asla yargıçlarım olamıyacaksınız''
veyahut seyid rızan'ın dediği gibi;
''ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu.
ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.''
gün gelip marie antoinette gibi dilini düşmana tüküreceği zaman gelecektir.
''cellatlarım olabilirsiniz ama asla yargıçlarım olamıyacaksınız''
veyahut seyid rızan'ın dediği gibi;
''ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu.
ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.''
cevat çapan çevirisiyle hüzünlü bir yannis rıtsos şiiri
burada, karmakarışık odamda,
toz tutmuş kitaplarla
ölü ve dalgın bakışlar,
bu duraksayan gölgeler arasında,
bir ışık sızıntısı;
o gece durup
çırılçıplak soyunduğun yerde.
burada, karmakarışık odamda,
toz tutmuş kitaplarla
ölü ve dalgın bakışlar,
bu duraksayan gölgeler arasında,
bir ışık sızıntısı;
o gece durup
çırılçıplak soyunduğun yerde.
istek
yanıyor beynimin kanı,
bilmem nerelere gitsem?
içime sığmayan canı
hangi rüzgara es etsem?
akşam sular karardı mı?
bir dağa versem ardımı,
içimi yakan derdimi
sağır göklere anlatsam
içiliversem dem gibi,
kırılıversem cam gibi,
şamdanda yanan mum gibi,
sabahı görmeden bitsem
bir yüce ormana dalıp
ya bir dağ başına gelip,
beni yaradanı bulup
malını başına atsam
görünmez kollar boynumda.
yarin hayali koynumda,
sıcak bir kurşun beynimde,
bir ağaç dibinde yatsam.
sabahattin ali
yanıyor beynimin kanı,
bilmem nerelere gitsem?
içime sığmayan canı
hangi rüzgara es etsem?
akşam sular karardı mı?
bir dağa versem ardımı,
içimi yakan derdimi
sağır göklere anlatsam
içiliversem dem gibi,
kırılıversem cam gibi,
şamdanda yanan mum gibi,
sabahı görmeden bitsem
bir yüce ormana dalıp
ya bir dağ başına gelip,
beni yaradanı bulup
malını başına atsam
görünmez kollar boynumda.
yarin hayali koynumda,
sıcak bir kurşun beynimde,
bir ağaç dibinde yatsam.
sabahattin ali
burada ''denmark'' dense de, türkçeye ''devlette çürümüş bir şeyler mi var'' olarak da çevirebileceğimiz hamlet oyunundan bir repliktir.
dahi yazar william shakespeare, tregedya geleneğinde sıradan insanı sahneye taşıyan ilk yazardır. oyunları kraliyet sarayında da sergilenirdi. fakat taşlamaları ve eleştirileri, başka devletlerde yaşanmış olaylardan olduğu için aristokrasi kendi üzerine alınmıyordu.
bu ve bir çok bakımdan william shakespeare'in, devrimci, toplumcu bir yazar olduğunu söyleyebiliriz.
ben de şimdi kendisini günümüzden örnek alıp sormak isterim. kopenhag belediyesinde çürümüş bir şeyler mi var? neden hukuk kurumları, hukuksuzca, başkanın yetkilerini sınırlandırmakta?
dahi yazar william shakespeare, tregedya geleneğinde sıradan insanı sahneye taşıyan ilk yazardır. oyunları kraliyet sarayında da sergilenirdi. fakat taşlamaları ve eleştirileri, başka devletlerde yaşanmış olaylardan olduğu için aristokrasi kendi üzerine alınmıyordu.
bu ve bir çok bakımdan william shakespeare'in, devrimci, toplumcu bir yazar olduğunu söyleyebiliriz.
ben de şimdi kendisini günümüzden örnek alıp sormak isterim. kopenhag belediyesinde çürümüş bir şeyler mi var? neden hukuk kurumları, hukuksuzca, başkanın yetkilerini sınırlandırmakta?
hüzünlü bir yves bonnefoy şiiri
görmüyoruz artık birbirimizi aynı ışıkta,
artık gözlerimiz aynı değil, aynı değil ellerimiz.
ağaç daha yakın ve kaynakların sesi daha canlı,
adımlarımız daha derin, ölüler arasında.
olmayan tanrı, koy elini omzumuza,
geri dönüşünün ağırlığıyla tasarla bedenlerimizi,
bu günleri ve gölgeleri, bu kuş çığlıklarını, bu koruları,
bu yıldızları ruhlarımıza katmayı bırak.
bir meyve yarılırcasına vazgeç kendinden bizde,
erit bizi kendinde. göster bize
aşksız sözcükler arasında ateş saçmadan düşmüş, ve sadece
ama sadece yalın olanın esrarlı anlamını.
görmüyoruz artık birbirimizi aynı ışıkta,
artık gözlerimiz aynı değil, aynı değil ellerimiz.
ağaç daha yakın ve kaynakların sesi daha canlı,
adımlarımız daha derin, ölüler arasında.
olmayan tanrı, koy elini omzumuza,
geri dönüşünün ağırlığıyla tasarla bedenlerimizi,
bu günleri ve gölgeleri, bu kuş çığlıklarını, bu koruları,
bu yıldızları ruhlarımıza katmayı bırak.
bir meyve yarılırcasına vazgeç kendinden bizde,
erit bizi kendinde. göster bize
aşksız sözcükler arasında ateş saçmadan düşmüş, ve sadece
ama sadece yalın olanın esrarlı anlamını.
güzel bir zahrad şiiridir.
ağaca bakar - görmez ağacı - kendini görür
yola bakar - görmez yolu - kendini görür
yukarı bakar - yıldızlar var gökyüzünde -
görmez - kendini görür
ve aynaya bakar - görmez kendini -
-selâm verir
ağaca bakar - görmez ağacı - kendini görür
yola bakar - görmez yolu - kendini görür
yukarı bakar - yıldızlar var gökyüzünde -
görmez - kendini görür
ve aynaya bakar - görmez kendini -
-selâm verir
can yücel çevirisiyle güzel bir zahrad şiiridir;
minnacık bir balık bir yaprak gördü
körpe - yeşil - ve yemiş bahar güneşini
-yaprak değildi
bahardı gördüğü-
ve o düşle fırladı denizden
ve düştü kaldı
balık ki yaprağı görüp sarhoşladı
o ben'im işte
erik ağacından düşen yapracık
damarlarında hâlâ özsuyun hazzı
bir gözyaşıyla
sapından sarkan
yaprak ki düştü erik ağacından
o ben'im işte
ve çiçekler arasındaki erik ağacı
güneşe ve yağmura dikmiş gözünü -
-güneş ki olduracak meyvasını
yağmur ki besleyecek meyvasını
meyva ki sürdürecek erik ağacını
ağaç ki çiçekler arasında
o ben'im işte
ve meyva ki güneş kokar
usulcana erir ağzında
ve bir an emip de çekirdeğini
ya yere atarsın ya da denize
o çekirdek ki mutlu
o ben'im işte
minnacık bir balık bir yaprak gördü
körpe - yeşil - ve yemiş bahar güneşini
-yaprak değildi
bahardı gördüğü-
ve o düşle fırladı denizden
ve düştü kaldı
balık ki yaprağı görüp sarhoşladı
o ben'im işte
erik ağacından düşen yapracık
damarlarında hâlâ özsuyun hazzı
bir gözyaşıyla
sapından sarkan
yaprak ki düştü erik ağacından
o ben'im işte
ve çiçekler arasındaki erik ağacı
güneşe ve yağmura dikmiş gözünü -
-güneş ki olduracak meyvasını
yağmur ki besleyecek meyvasını
meyva ki sürdürecek erik ağacını
ağaç ki çiçekler arasında
o ben'im işte
ve meyva ki güneş kokar
usulcana erir ağzında
ve bir an emip de çekirdeğini
ya yere atarsın ya da denize
o çekirdek ki mutlu
o ben'im işte
kendi specialim olan yemeğin adıdır. tarifini paylaşıyorum.
tavuğun göğüs kısmından aldığınız eti kuşbaşından biraz küçük şekilde doğrayın. öncesinde bir tavada kırmızı toz biber ve su eşliğinde haşlayın. su tavadan çekildikten sonra tereyağı ve az sıvı yağ ile tavuğu kavurun.
başka bir tavada, biber salçası, domates salçası, az zeytin yağı ve su ekleyerek karıştırarak pişirin.
lavaş ekmeklerinizi karışımda ısıtabilirsiniz.
sonrasında, lavaş ekmeğinizin içine, az mayonez, ince ince doğradığınız marul, domates ve salatalık turşusundan oluşacak salatınızla tavuğu koyun, lavaşı dürün. bıçak yarmımıyla dürdüğünüz lavaşı lokma halinde parçalara ayırın. üzerine süzme yoğurt ve pişirdiğiniz salça sosunu güzelce sürerek ikram edebilirsiniz.
afiyet olsun.
tavuğun göğüs kısmından aldığınız eti kuşbaşından biraz küçük şekilde doğrayın. öncesinde bir tavada kırmızı toz biber ve su eşliğinde haşlayın. su tavadan çekildikten sonra tereyağı ve az sıvı yağ ile tavuğu kavurun.
başka bir tavada, biber salçası, domates salçası, az zeytin yağı ve su ekleyerek karıştırarak pişirin.
lavaş ekmeklerinizi karışımda ısıtabilirsiniz.
sonrasında, lavaş ekmeğinizin içine, az mayonez, ince ince doğradığınız marul, domates ve salatalık turşusundan oluşacak salatınızla tavuğu koyun, lavaşı dürün. bıçak yarmımıyla dürdüğünüz lavaşı lokma halinde parçalara ayırın. üzerine süzme yoğurt ve pişirdiğiniz salça sosunu güzelce sürerek ikram edebilirsiniz.
afiyet olsun.
tersine müslüman
bulanık bir sabah
güneş çoktan doğmuş ama parlamıyor
metropolümüzün dışına - varsa - yürüyorum
yanımdan arabalı, çoluklu çocuklu aileler geçiyor
imanına kadar dolu trenler, vapurlar, minibüsler geçiyor
herkes o yana gidiyor
ben eve dönüyorum
süreyya berfe
bulanık bir sabah
güneş çoktan doğmuş ama parlamıyor
metropolümüzün dışına - varsa - yürüyorum
yanımdan arabalı, çoluklu çocuklu aileler geçiyor
imanına kadar dolu trenler, vapurlar, minibüsler geçiyor
herkes o yana gidiyor
ben eve dönüyorum
süreyya berfe
keşke olmasaydı dediğim hadisedir. hatta, 16 nisan seçim sonuçlarının, son istanbul sayımlarına gösterilen titizliğin 20'de biri bir inceleme yapılsa olmamış olacak hadisedir. kimse demesin mustafa kemal paşa da partiliydi. cumhuriyet demokrasimizin ilk on yılı falansa refaransınız haklısınız. yahut, hala 1. dünya savaşının part two'sının eli kullağında yıllardaysak yine haklısınız.
zaman içinde nasıl olduysa, parlamenter rejim cumhurbaşkanlığı hususunda çok doğru bir yöne kırılmıştır. partisiz, sembolik yetkili fakat ağırlığı, saygınlığı olan bir cumhurbaşkanlığı kurumu. bütün dünyada sağlam demokrasiler incelenirse, bu türden temsili otoritelerin varlığı görülecektir.
zaman içinde nasıl olduysa, parlamenter rejim cumhurbaşkanlığı hususunda çok doğru bir yöne kırılmıştır. partisiz, sembolik yetkili fakat ağırlığı, saygınlığı olan bir cumhurbaşkanlığı kurumu. bütün dünyada sağlam demokrasiler incelenirse, bu türden temsili otoritelerin varlığı görülecektir.
iki gözümün çiçeği eko başkanımın, yetmez ama gerçekten çok mutlu oldum şeklinde karşıladığım açıklamasıdır. bir gün bir chp'li lider için ''iki gözümün çiçeği'' türünden bir nitelemeyi ancak namlu zoruyla yaparım diye düşünürdüm oysa. şimdi klavyemden istemsiz döküldü. eko başkan, günü gelip halkın oyuyla seçilen siyasetçilerin (chp'li siyasetçiler de dahil) hapse atılmasındaki partisinin özeleştirisini de verirse tam süper olacak. fakat henüz erkendir.
şimdi söyleyeceklerim kesinlikle eko başkanın saygın şahsiyetiyle ilgili değildir. yahut, artık tabanda dindarların da kurtuluşunun demokrat sekülerlerin birliğiyle olacağının gerçekliğine varmış kardeşlerime de değil.
sözüm tamamen, 25 yıl sonra büyükşehirlerde oy verdikleri parti seçildiğinde, makak maymunu dansları yapıp da, bunda selo başkanın katkısını görmeyenler de.
asla böyle sığ bir tartışmanın içine girmek istemem fakat birisi çıksın desin ki, selo'nun çağrısı olmasa, istanbul, ankara, antalya ve mersin gibi şehirler akp'nin elinden alınabilirdi, bildiğim her şeyi unutur ve ona biat ederim. var mı bunu diyebilen bir babayiğit?
bir de neymiş, akp'nin ağzına laf vermişmiş. eyyy alahhım!!. sen bu kafayla gidersen değil 25 sene, 85 sene daha akp yönetse seni müstehaktır.
şimdi söyleyeceklerim kesinlikle eko başkanın saygın şahsiyetiyle ilgili değildir. yahut, artık tabanda dindarların da kurtuluşunun demokrat sekülerlerin birliğiyle olacağının gerçekliğine varmış kardeşlerime de değil.
sözüm tamamen, 25 yıl sonra büyükşehirlerde oy verdikleri parti seçildiğinde, makak maymunu dansları yapıp da, bunda selo başkanın katkısını görmeyenler de.
asla böyle sığ bir tartışmanın içine girmek istemem fakat birisi çıksın desin ki, selo'nun çağrısı olmasa, istanbul, ankara, antalya ve mersin gibi şehirler akp'nin elinden alınabilirdi, bildiğim her şeyi unutur ve ona biat ederim. var mı bunu diyebilen bir babayiğit?
bir de neymiş, akp'nin ağzına laf vermişmiş. eyyy alahhım!!. sen bu kafayla gidersen değil 25 sene, 85 sene daha akp yönetse seni müstehaktır.
itiraf etmeliyim ki, mansur ve eko başkan da dahil seçildikleri zaman akp'li zevatla uzlaşıp, eski tas eski hamamın az biraz kırmızısından bir çark götürecekleriyle ilgili endişelerim vardı. fakat yanıldığım için sonsuz mutluyum. mansur başgan da, eko başkan da, göreve geldikleri günden itibaren gayet zülfü yare dokunan iyi işler yapıyorlar. devamını dilerim.
bir ara o kadar çok sessiz kalmıştı ki kaçırıldı sandım. şaka bir yana, bir ara chp'nin cumhurbaşkanı adayı olarak israrcı olduğu abdullah gül'ün, kendisini abd'de eleştiren bir gence nefret bakışlarını hatırlıyorum. binali'nin sevgi ve standup pıtırcığı olarak gezmesine rağmen ortalarda yıllardır son basın toplantısındaki manipülelerini düşünüyorum. bir de erdoğan'ın gerçek halini düşünüyorum. erdoğan hepsinden daha samimi. bari içi dışı bir. diğer akp tayfasının dışı ayrı, içi kötü.
bu vesileyle eko başkanı da kutlamak isterim. kendisine sempatiyle bakan uzaktan bir seçmeni olarak, bir gün halkın sevgisi ona da terse dönerse, kendisini asla böyle saçma durumlara düşürmemesini dilerim.
bu vesileyle eko başkanı da kutlamak isterim. kendisine sempatiyle bakan uzaktan bir seçmeni olarak, bir gün halkın sevgisi ona da terse dönerse, kendisini asla böyle saçma durumlara düşürmemesini dilerim.
güzel bir ülkü tamer şiirdir;
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
alacak
yol kenarlarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım
sunay akın
yol kenarlarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım
sunay akın
güzel bir sunay akın şiiri;
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü
nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden
yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü
nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden
yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye
van'ın tuşba ilçesinde yüzde 70 oyla seçilmesine rağmen ysk tarafından hakkı seçilemeyen adaya verilmiş kadın siyasetçidir. bu mazbatının haksız ve halksız verildiği kişi de ayşe hanımefendinin ilkokul öğretmenidir. bugün o şahsın suratına şu şekilde haykırmıştır;
''bize ilk okulda arkadaşlarımızın silgisini çalmamamızı öğrettiniz. siz neden bugün benim mazbatamı çaldınız?''
bence son 17 yıldaki gelinen ahlaki yozlaşının çukur derinliğini en iyi anlatan cümlelerden biridir.
''bize ilk okulda arkadaşlarımızın silgisini çalmamamızı öğrettiniz. siz neden bugün benim mazbatamı çaldınız?''
bence son 17 yıldaki gelinen ahlaki yozlaşının çukur derinliğini en iyi anlatan cümlelerden biridir.