nazım hikmet'in, kalbin beyaz kaslarının bile yoğun acılar çekebileceğini tıp bilimine bir tokat gibi ispatlayan, hasret adlı şiirinin, ahmet kaya tarafından bestelenmiş şarkısıdır.
HASRET
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
bazen sadece bu şarkıdaki sözleri dakikalarca söyleyip rahatladığım oluyor. bir yandan son ses de kulaklıkla dinliyorum çok iyi geliyor.
yoklugunun nedeni alfasilindir canim
antibiyotikler ve saattler ne kadar dakiktirler
ıcmesem olmaz
yoklugunun tunelinden dort gun dort gece gectim
ruyalarimda yanimdaydin hep seni ictim
kac sehir gectim ama olmuyor
ahmet abi sen ne muhteşem bir insanmışsın diye geçiriyorum içimden,
ve ağlıyorum sesli sesli, hem de çok sesli!!!
yoklugunun nedeni alfasilindir canim
antibiyotikler ve saattler ne kadar dakiktirler
ıcmesem olmaz
yoklugunun tunelinden dort gun dort gece gectim
ruyalarimda yanimdaydin hep seni ictim
kac sehir gectim ama olmuyor
ahmet abi sen ne muhteşem bir insanmışsın diye geçiriyorum içimden,
ve ağlıyorum sesli sesli, hem de çok sesli!!!
ben sana teşekkür ederim
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
ülkü tamer
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
ülkü tamer
Kardeşim rica ederim kendini komik duruma düşürme. Nar sözlükteki "aslan mican" mahlaslı yazarın da ben olduğum hiç mi aklına gelmiyor senin?
türkiye sınırları dahilinde kapadokya diye bir yer yoktur. böyle bir yerin varlığını savunmak vatan hainliğidir, terör seviciliğidir. kapadokya'nın türkçe ismi ''özgür atlar ülkesiymiş'' oysa bizim tek bir devletimiz tek bir bayrağımız vardır. atlar ülkesi diyerek siz hangi bölücü emellerin değirmenine su taşımaktasınız? bir de masum kardeşlerimi içine ''özgür'' sözcüğü ekleyerek kandırmaya çalışmaktalar. benim milletim bu şekilde bölücü kalkışmalara asla prim vermyecektir.
zaten kapadokya'da ne kadar özgür at varsa, ülkemizde de o denli özgür düşünce var.
zaten kapadokya'da ne kadar özgür at varsa, ülkemizde de o denli özgür düşünce var.
6. yüzyılda bizans imparatorluğunun kasası parayla taşmaktadır. dönemin imparatorunun kafasında bu parayla kostantinopolis'i yenilemek fikri vardır. lakin şehir zaten yenidir.
tam bu sırada dönemin imparatoruna başarısız bir 15 temmuz darbesi yetişir. vandallar şehri yakarlar. imparator bu isyanı bastırır, muhalifleri temizler. şehri de yep yeni bir hale getirerek adını tarihe yazdırır. anlayacağınız dönemin imparatoru için bu ayaklanma dört dörtlük bir allahın lutfu olur.
aslında neron döneminde roma'nın yanması da aynı hikayedir. şehri neron'un bizzat kendisinin yaktırdığı daha sonra ortaya çıkmıştır.
ayasofya klisesi o dönem yapılmış bir ibadethanedir.
gerçekler her zaman devrimcidir. ayasofya klisesi tartışmasında ise gerçekler gün gibi açıktır. bu yapı hristiyan kardeşlerimizin ibadethanesidir. kimsenin malına çökmek onuru olan kimseye yakışmaz, hele ki müslüman dostlarımıza hiç yakışmaz.
bu yapıyla ilgili gerginlikleri azaltacak en doğru çözümü cumhuriyet hükümeti bulmuştur.
bu çağda, müslümanların yeteri kadar ibadethanesi varken, popülist hezeyanlarla eski yaraları kaşımanın manâsı yoktur.
tam bu sırada dönemin imparatoruna başarısız bir 15 temmuz darbesi yetişir. vandallar şehri yakarlar. imparator bu isyanı bastırır, muhalifleri temizler. şehri de yep yeni bir hale getirerek adını tarihe yazdırır. anlayacağınız dönemin imparatoru için bu ayaklanma dört dörtlük bir allahın lutfu olur.
aslında neron döneminde roma'nın yanması da aynı hikayedir. şehri neron'un bizzat kendisinin yaktırdığı daha sonra ortaya çıkmıştır.
ayasofya klisesi o dönem yapılmış bir ibadethanedir.
gerçekler her zaman devrimcidir. ayasofya klisesi tartışmasında ise gerçekler gün gibi açıktır. bu yapı hristiyan kardeşlerimizin ibadethanesidir. kimsenin malına çökmek onuru olan kimseye yakışmaz, hele ki müslüman dostlarımıza hiç yakışmaz.
bu yapıyla ilgili gerginlikleri azaltacak en doğru çözümü cumhuriyet hükümeti bulmuştur.
bu çağda, müslümanların yeteri kadar ibadethanesi varken, popülist hezeyanlarla eski yaraları kaşımanın manâsı yoktur.
erkan oğur, sadık gürbüz, parol
kadri kıymeti yeterince bilinmemiş muhteşem bir oya bora eseridir. dinlemek bağımlılık yapar.
bir yaban gül dikeniyle kan oturdu ellerime
kötü şeyler olacakmış öyle bir his içimde
ellerinle saklama terkeden gözlerini
önce gözler bırakırmış sevgilinin ellerini
ölüm bile yıkamazdı böyle bildik sevgimizi
çöl kumundan bir kaleymiş dokununca yıkılıverdi...
bir yaban gül dikeniyle kan oturdu ellerime
kötü şeyler olacakmış öyle bir his içimde
ellerinle saklama terkeden gözlerini
önce gözler bırakırmış sevgilinin ellerini
ölüm bile yıkamazdı böyle bildik sevgimizi
çöl kumundan bir kaleymiş dokununca yıkılıverdi...
insanı ciğerinden vuran bir metin altıok şiiridir;
bir cam gibi önünde
yüzümü elinle sil
hohlayarak üstüne
seyret boş bir sokağa
hüzünle yağışını yağmurun.
sonra kaplasın yavaşça
ılık buğusu soluğunun
yüzümü baştanbaşa.
ve bırakıp gittiğinde
bir küçük boşluk kalsın
alnını dayadığın yerde;
bir yalnızlık işareti
işleyen ta içime.
bir cam gibi önünde
yüzümü elinle sil
hohlayarak üstüne
seyret boş bir sokağa
hüzünle yağışını yağmurun.
sonra kaplasın yavaşça
ılık buğusu soluğunun
yüzümü baştanbaşa.
ve bırakıp gittiğinde
bir küçük boşluk kalsın
alnını dayadığın yerde;
bir yalnızlık işareti
işleyen ta içime.
turuncu gemi, tarafından iyi ve sabırla yapılacak bir baş ve yüz masajı. ama malum bu turuncu gemi, kime yetişsin. şimdi masajın tarifini veriyorum.
öncesinde beş dakika kadar kaşlar bölgesine masaj,
gözden elmacık kemiklerine inerken küçük çukurlar var. adını bilmiyorum oradaki küçük kemiğin, ikişer dakika oraya masaj.
elmacık kemiklerine 3 dakika masaj,
sonrasında bir süre alna masaj,
ve en önemlisi saçın içlerine 5 dakika bir masaj yaptırma olanağınız varsa her gün çok rahatlarsınız.
öncesinde beş dakika kadar kaşlar bölgesine masaj,
gözden elmacık kemiklerine inerken küçük çukurlar var. adını bilmiyorum oradaki küçük kemiğin, ikişer dakika oraya masaj.
elmacık kemiklerine 3 dakika masaj,
sonrasında bir süre alna masaj,
ve en önemlisi saçın içlerine 5 dakika bir masaj yaptırma olanağınız varsa her gün çok rahatlarsınız.
çok eski yıllardan muhteşem bir bulutsuzluk özlemi eseridir;
ayrıca bağırmak haktır da, acil demokrasi!!! demokrasi ekmekten ve sudan daha yaşamsal bir ihtiyaçtır. bu geçtiğimiz zor günlerde bile hala bunu anlayamadıysak, daha da zor dönemler bekliyoruz hepimizi. neyse artık o zaman anlarız.
bugünlerde nüksetti başım yine
sağa çarptım sola çarptım habire
her yanım yara bere içinde kalbim
hava bedava, su pet şişelerde
hür demokratik
parlamenter sistemde...
olağanüstü haller
geçiş dönemleri
sıkıyönetimler
'şimdi sırası değil'ler
fikir suçları
idam cezası
141-142
adalet mülkün temeli
çelişkiler keskinleşsin diye
böyle mi geçsin ömrüm?
acil demokrasi!!!
radyasyon meselesi
ateistler, yeşiller
hor görülen cinsler
nesli tükenen kaplumbağalar
84. madde
beni ilgilendirmez
varlığım varlığına
armağan olmuş ilkokulda
çelişkiler keskinleşsin diye
böyle mi geçsin ömrüm?
acil demokrasi!!!
ayrıca bağırmak haktır da, acil demokrasi!!! demokrasi ekmekten ve sudan daha yaşamsal bir ihtiyaçtır. bu geçtiğimiz zor günlerde bile hala bunu anlayamadıysak, daha da zor dönemler bekliyoruz hepimizi. neyse artık o zaman anlarız.
bugünlerde nüksetti başım yine
sağa çarptım sola çarptım habire
her yanım yara bere içinde kalbim
hava bedava, su pet şişelerde
hür demokratik
parlamenter sistemde...
olağanüstü haller
geçiş dönemleri
sıkıyönetimler
'şimdi sırası değil'ler
fikir suçları
idam cezası
141-142
adalet mülkün temeli
çelişkiler keskinleşsin diye
böyle mi geçsin ömrüm?
acil demokrasi!!!
radyasyon meselesi
ateistler, yeşiller
hor görülen cinsler
nesli tükenen kaplumbağalar
84. madde
beni ilgilendirmez
varlığım varlığına
armağan olmuş ilkokulda
çelişkiler keskinleşsin diye
böyle mi geçsin ömrüm?
acil demokrasi!!!
nazan öncel'in ''geceler kara tren'' şarkısında geçen muhteşem saptamadır;
göğsümden içeri yokluğun sızıyor
bir demlik çayım var
tütünüm de geçiyor
duvarlara yazdığım her cümle ağlıyor
evlerin ışıkları tek tek sönüyor
bu ev bu nağmeler peşimi bırakmıyor
kollarım seni ister
geceler yine seni
ne baharın tadı var ne de yazın sevgili
bir demlik günüm var ömrüm de geçiyor
hiç mi aslı yok bunun
bu asılsız yüzlerin
dudağımdan geçtin
gözlerin yakmıyor
vazgeçsen olmuyor ölsen olmuyor...
göğsümden içeri yokluğun sızıyor
bir demlik çayım var
tütünüm de geçiyor
duvarlara yazdığım her cümle ağlıyor
evlerin ışıkları tek tek sönüyor
bu ev bu nağmeler peşimi bırakmıyor
kollarım seni ister
geceler yine seni
ne baharın tadı var ne de yazın sevgili
bir demlik günüm var ömrüm de geçiyor
hiç mi aslı yok bunun
bu asılsız yüzlerin
dudağımdan geçtin
gözlerin yakmıyor
vazgeçsen olmuyor ölsen olmuyor...
yıllar öncesinden hiç eskimeyecek, dinlerken insanı kendini çok iyi hissetiren bir nazan öncel şarkısıdır;
başlık hormonlardan beyni yanan bir ergen oğlan başlığı değildir. dünya emekçi kadınlar günü hasebiyle, anaerkil toplumdan, ataerkil topluma geçişte bilimsel bir kadın talihsizliği üzerine var sayılan hipotezi paylaşmak isterim.
tarım toplumuna geçişten önce bir dönemde, üreme yolunda insanlar erkeğin dölleme rolünün farkında değildi. üreme, kadının regli döneminde kanaması bittikten sonra oluşan bir süreç sanılmaktaydı. bu sayede kadının yaratıcı bir gücü olduğu, insanın kadın kanıyla oluştuğu kanısı hakimdi.
o dönem kadınların birden çok erkekle cinsel ilişkiye de girdiği göz önünde bulundurulduğunda ortada babalık diye bir mefhum yoktu.
daha sonrasında tarım toplumuna geçilmesiyle, insanlık mal biriktirmeyi keşfetti. mal biriktirmek, gücün belli sınıflar elinde toplanması demekti. üremede erkek döllenmesinin rolü de keşfedilmişti. zaten erkek devlet, erkek tanrı'nın yaradılışı da bu döneme rastlar.
sonrası, günümüze kadar ulaşan savaşlar ve kadın mübadeleleri tarihidir.
bu ahval ve şerait içinde, kurtuluşa olan devrimci inancımla, tüm kadın yazarlarımızın, dünya emekçi kadınlar gününü kutlarım.
tarım toplumuna geçişten önce bir dönemde, üreme yolunda insanlar erkeğin dölleme rolünün farkında değildi. üreme, kadının regli döneminde kanaması bittikten sonra oluşan bir süreç sanılmaktaydı. bu sayede kadının yaratıcı bir gücü olduğu, insanın kadın kanıyla oluştuğu kanısı hakimdi.
o dönem kadınların birden çok erkekle cinsel ilişkiye de girdiği göz önünde bulundurulduğunda ortada babalık diye bir mefhum yoktu.
daha sonrasında tarım toplumuna geçilmesiyle, insanlık mal biriktirmeyi keşfetti. mal biriktirmek, gücün belli sınıflar elinde toplanması demekti. üremede erkek döllenmesinin rolü de keşfedilmişti. zaten erkek devlet, erkek tanrı'nın yaradılışı da bu döneme rastlar.
sonrası, günümüze kadar ulaşan savaşlar ve kadın mübadeleleri tarihidir.
bu ahval ve şerait içinde, kurtuluşa olan devrimci inancımla, tüm kadın yazarlarımızın, dünya emekçi kadınlar gününü kutlarım.
çoook çook eski yıllardan, mesajları gayet sağlam ve yerinde güzel bir nazan öncel şarkısıdır;
oku, oku, oku işçi ol, güzel bir günde niyazi ol...
alınma dünya, salınma dünya, elimde olsa gelmezdim dünya...
oku, oku, oku işçi ol, güzel bir günde niyazi ol...
alınma dünya, salınma dünya, elimde olsa gelmezdim dünya...
güzel bir metin altıok şiiridir;
sevgilim aşk da çevreye uayr,
susuzluk kaktüsü dikenle kaplar.
bak bazı kadınlar kaçmaz çorapların
uzun bacakları olmuşlar.
ve bazı giysiler içinde çalımla
merdivenden iniyor adamlar.
çocukların gül dudağında
zift gibi yapışkan kara sakızlar.
öyle yalnızız ki bu panayırda
sevgimiz durmadan bir taşı ovar.
sevgilim aşk da uyar çevreye
ve kendine parlak bir yalan arar.
sevgilim aşk da çevreye uayr,
susuzluk kaktüsü dikenle kaplar.
bak bazı kadınlar kaçmaz çorapların
uzun bacakları olmuşlar.
ve bazı giysiler içinde çalımla
merdivenden iniyor adamlar.
çocukların gül dudağında
zift gibi yapışkan kara sakızlar.
öyle yalnızız ki bu panayırda
sevgimiz durmadan bir taşı ovar.
sevgilim aşk da uyar çevreye
ve kendine parlak bir yalan arar.
şarkının gerçek adı ''at kadehi elinden'' olsa da halk arasında ve benim tarafımda ''bu gece son gecemiz'' olarak bilinen güzel şarkıdır.
bugünkü hastane nöbetimde hiç kimseye anlatamayacağım kadar acı bir drama şahit oldum. ben eski ve kötü bir şairim. işim kötü de olsa dramlar anlatmak aslında. fakat işte insan yaşamında düşmanını bile anlatıp üzmeye kıyamacağı acılarla karşılaşıyor bazen.
''son, veda, ayrılık'' gibi sözcükleri lugattan çıkartmak kolay olsa da yazık ki yaşamdan çıkartmak mümkün değil. bunu anladığınızda büyümüş oluyorsunuz ki, bu hiç de iyi bir halt değil. bu sözcüklerin yaşamda var olması bile yaşamaktan nefret etmek için kocaman bir neden.
neyse efendim, tekrar şarkıya gelelim. gönül yazar'ın muhteşem söylediği şarkıdır. gerçi gönül yazar hanımefendi, değil bu kadar güzel bir şarkı söylemeyi yedi sülaleme bile sövse şiir gibi dinlerim.
ruhu şad olsun.
Dolu dolu içerdik kadehlerde aşkı biz
Güneş bize doğardı ne mutluyduk ikimiz
At kadehi elinden bin parçaya bölünsün
Dökülsün meyler yere hâtıralar gömülsün...
bugünkü hastane nöbetimde hiç kimseye anlatamayacağım kadar acı bir drama şahit oldum. ben eski ve kötü bir şairim. işim kötü de olsa dramlar anlatmak aslında. fakat işte insan yaşamında düşmanını bile anlatıp üzmeye kıyamacağı acılarla karşılaşıyor bazen.
''son, veda, ayrılık'' gibi sözcükleri lugattan çıkartmak kolay olsa da yazık ki yaşamdan çıkartmak mümkün değil. bunu anladığınızda büyümüş oluyorsunuz ki, bu hiç de iyi bir halt değil. bu sözcüklerin yaşamda var olması bile yaşamaktan nefret etmek için kocaman bir neden.
neyse efendim, tekrar şarkıya gelelim. gönül yazar'ın muhteşem söylediği şarkıdır. gerçi gönül yazar hanımefendi, değil bu kadar güzel bir şarkı söylemeyi yedi sülaleme bile sövse şiir gibi dinlerim.
ruhu şad olsun.
Dolu dolu içerdik kadehlerde aşkı biz
Güneş bize doğardı ne mutluyduk ikimiz
At kadehi elinden bin parçaya bölünsün
Dökülsün meyler yere hâtıralar gömülsün...
yüzün
eskimiş bir konsolun
çatlak aynasında durmadan,
bir buluttur mehtabı inatla kovalayan.
bir hüznü yansıtan alnının ortasında,
yüzün müdür acaba yolumu dolaştıran?
acının bu solgun haritasında,
kendime yeni duraklar bulduğum.
ulaştığım ıssız dağ doruklarında
yüzün müdür hep sorular sorduğum,
bakışının titrek aydınlığında?
aslında ne bulunur bir gezginin yanında
kendi yüzünden başka,
hüzünle bileyen direncini.
bir suyun ürpermiş aynasında
apansız gözgöze geldiğim.
ayakları ayaklarıma bitişik
kımıltısız bir gövdeyle rüzgârın sildiği.
bir bulup bir kaybettiğim
yani bir gezginin hep gittiği,
senin yüzün benim yüzüm değil mi?
metin altıok
eskimiş bir konsolun
çatlak aynasında durmadan,
bir buluttur mehtabı inatla kovalayan.
bir hüznü yansıtan alnının ortasında,
yüzün müdür acaba yolumu dolaştıran?
acının bu solgun haritasında,
kendime yeni duraklar bulduğum.
ulaştığım ıssız dağ doruklarında
yüzün müdür hep sorular sorduğum,
bakışının titrek aydınlığında?
aslında ne bulunur bir gezginin yanında
kendi yüzünden başka,
hüzünle bileyen direncini.
bir suyun ürpermiş aynasında
apansız gözgöze geldiğim.
ayakları ayaklarıma bitişik
kımıltısız bir gövdeyle rüzgârın sildiği.
bir bulup bir kaybettiğim
yani bir gezginin hep gittiği,
senin yüzün benim yüzüm değil mi?
metin altıok
davanın hakimi değilim savcısı değilim, mansur, arkadaşına jiletle saldırdı mı saldırmadı mı konusunda hüküm veremem. şayet türkiye yargısı bu suçun oluştuğuna dair bir karar verirse, ömür boyu olmasa da, 3 yıldan az olmamak üzere futbol men edilmesi vicdanları bir nebze rahatlatır.
fakat bugüne kadar, güneydoğu takımlarımıza karşı yapılan her ırkçı saldırıda klüplere yahut spor insanlarına bu men cezası verilecekse ortada türkiye futbolu diye bir şey kalmayacaktır. bence buna göre hüküm verilsin.
fakat bugüne kadar, güneydoğu takımlarımıza karşı yapılan her ırkçı saldırıda klüplere yahut spor insanlarına bu men cezası verilecekse ortada türkiye futbolu diye bir şey kalmayacaktır. bence buna göre hüküm verilsin.
uzun boylu sevgi insanımızdan bir khk ile yasaklanmasını talep ettiğim güzellikte ve hüzünde muhteşem bir şarkıdır. sağda solda ''ahmet kaya'' versyonları da gezmektedir fakat söyleyen kişi ahmet kaya değildir. daha güzel versyonlarını bilen varsa paylaşırsa sevinirim.
itiraf ediyorum ki mutluluk adına hayattan hiç bir alacağım yok, bilakis hiç ödeyemeceğim sayısız güzel günlerimin borcu var. fakat 2 senedir intihar etmememin tek nedeni olarak bir ilkbahar sabahı daha mutlu uyanırsın belkinin umudundan başka hiç bir şey vermemekte hayat bana. kuru ekmeğe katık yapacak gayrı hiç bir şeyim yok elimde.
tabii ki ağlama bugünler gelir de geçer babam diyerek, mutsuzluğuna yabancı bir sıradanlık içinde olmaktansa, mutsuzluğu tanıyan bir salatalık olarak yaşamaya devam ediyorum.
tabii ki ağlama bugünler gelir de geçer babam diyerek, mutsuzluğuna yabancı bir sıradanlık içinde olmaktansa, mutsuzluğu tanıyan bir salatalık olarak yaşamaya devam ediyorum.
türkiye'de her şey olabilirsiniz fakat rezil olamazsınız lafının yürüyen bir şeysi. kendisi adına ben bile utanıyorum.
yazık, uzaylılar ülkemizden bir deney canlısı kaçırsa ve o kişi de perinçek olsa, bütün primatların omurgadan müstesna evrim geçirdiklerini düşünebilirler.
yazık, uzaylılar ülkemizden bir deney canlısı kaçırsa ve o kişi de perinçek olsa, bütün primatların omurgadan müstesna evrim geçirdiklerini düşünebilirler.
shp ve dsp'nin toplam oyunun yüzde 32'yi bulduğu seçimdir. solun, kürtlerin de desteğiyle tekrar yükselişe geçtiği seçimdir. kürt halkının 1921'den bu yana ilk defa tbmm'de kendi dilleriyle temsil edildiği seçimdir.
fakat sol bu kimlikten korkusunu ve fobisini aşamadığı için sonrasında tekrar büyük çöküşe geçmiştir. 1995 yılında rp'nin yükselişi de kürt halkını kazanmasıyla oldu. 2000'lerde akp'nin hiç bir ittifaka gerek duymadan yüzde 51 alması, aynı zamanda ülkemizin en büyük kürt oyu alması sayesinde olmuştur. akp günümüzde kürt halkını kaybedince, mhp ile ittifakında bile 40 mı alır, 42 alır da öper başına mı koyar tartışılmaktadır.
artık günümüzde halkların sınıf kardeşliği solda tekrar atmaya başlamıştır. umarım güzel günlere çıkacağız.
fakat sol bu kimlikten korkusunu ve fobisini aşamadığı için sonrasında tekrar büyük çöküşe geçmiştir. 1995 yılında rp'nin yükselişi de kürt halkını kazanmasıyla oldu. 2000'lerde akp'nin hiç bir ittifaka gerek duymadan yüzde 51 alması, aynı zamanda ülkemizin en büyük kürt oyu alması sayesinde olmuştur. akp günümüzde kürt halkını kaybedince, mhp ile ittifakında bile 40 mı alır, 42 alır da öper başına mı koyar tartışılmaktadır.
artık günümüzde halkların sınıf kardeşliği solda tekrar atmaya başlamıştır. umarım güzel günlere çıkacağız.
eskiden anne babalar çocuklarını ''çocuğum insan bu dünyada onuru için yaşar'' öğütleriyle büyütürlerdi. şüphesiz o günlerdeki dünya günümüzden bin kat kaliteli ve yaşanılır bir dünyaydı.
bu minvalden bakınca omurga, kalpten bile önemli bir organdır.
benim bir de umut organım var. her şeye rağmen kalbimden daha güçlü çarpıyor ve bundan memnunum.
bu minvalden bakınca omurga, kalpten bile önemli bir organdır.
benim bir de umut organım var. her şeye rağmen kalbimden daha güçlü çarpıyor ve bundan memnunum.
devleti bünyeye, ekonomiyi de bünyede en önemli organlardan birine benzetebiliriz. yumruğun pas tuttuğunu herkes biliyor. bu pastan ekonomi antibiyotiklerin işe yaramayacağı kadar güçlü bir enfeksyon kapar. sonrası çok uzun sürecek acılı bir yoğun bakım sürecidir. inşallah ölmeyiz.