sunay akın bir yazısında ''bir zamanlar toplu taşımacılığın simgesi olan bir tramvay
istiklal caddesi'nin iki ucu arasında gidip gelmeye devam eder.
bu haliyle sanki hapishanenin avlusunda volta atan tutsak gibidir.
tramvayın önünde ve arkasında şu uyarı okunur 'asılmak tehlikeli ve yasaktır'
insanlığın ayıplarından biri olan idam cezasına karşı olan bir tramvaydır o!..
onun trajedisi de, adı istiklal (özgürlük) olan bir caddeye tutsak olması,
dışarıya çıkamamasıdır!" der ve çok güzel söyler.
allah korusun bu ülkede idam cezası tekrar gelirse kimler gider kimler kalır bilinmez. olmayacak ve olmaması gereken bir iştir.
maşallah dediğinin 6 ay yaşadığı, şeytan dan 3 gün önce doğup şeytanın götüne parmak atan ağır orospu çocuğu kaliteli bir hocamızdır. sözlüklerde iki gözümün çiçeği skyler white yengemizin ne kaşarlığı kalıyor ne sürtüklüğü ama kimse walter hoca beyin kaç insanın hayatının amına koyduğundan mütevellit nasıl bir piç olduğuna değinmiyor.
efendi efendi gayrı meşruu koştursana sende herkes gibi emmi. elini attığın ortamı deniz baykal'dan bile beter hale getiriyorsun?
efendi efendi gayrı meşruu koştursana sende herkes gibi emmi. elini attığın ortamı deniz baykal'dan bile beter hale getiriyorsun?
gönlümün efendisi. benim iki dedem de, babam da ben doğmadan göçmüşler bu dünyadan. benim bu güçlü ihtiyarı bu kadar sevmemin nedenlerinden biri hiç var olmayan güçlü dedemi mike'da sembolleştirmem olabilir. ona kıyan ebu walter'ın elleri kurusun, kurudu da.
sadece türkiye sinemasının değil dünyanın en iyi karakter oyuncularındandır kendileri. bizim sanatta yerelde herşeyi çok iyi yapıp ama bunu globale taşıyamamak gibi büyük bir eksikliğimiz var. dünya sineması ihsan yüce gibi büyük bir değerle tanışmadıysa bu biraz da dünya sinema severlerinin boşluğudur.
çok uzun süre sonra birinden "sana söz baharlar gelecek" diye güzel birşey duydum, teşekkürler levent abi. inanmadım ama yine de iyi geldi. zaten ismim de tuanna değil.
çocukluğumdan, gençliğe geçerken ki en gerçek hikayelerden biriydi. özlüyoruz.
holywood'da çok güzel kadın vardır ama çok güzel olup bir de çok yetenekli kadın oyuncu azdır. bence sayın nicole kidman zat-ı şahaneleri sadece holywood'dun değil dünyada yaşayan en güzel kadındır. zaten müthiş yeteneği hakkında konuşmak haddim bile değildir.
geberdiği gün ingiltere emekçi sınıfının "cadı öldü" şarkısıyla dans edip kutlama yaptığı iğrenç siyasetçi.
demir leydi derler kendisine ama o kirli demir yumruğunu işçi sınıfına sallamıştır. isyan çıkacağı zamanda ülkesini arjantin'le savaşın eşiğine getirip milliyetçilik afyonuyla halkı uyutmuştur. umarım bir cehhenem vardır ve cayır cayır yanıyordur. haa bir cennet var ve tanrı da kapitalistse cenette soğuk ayranını içiyordur. zaten o zaman biz emekçiler orada da sıçtık demektir.
demir leydi derler kendisine ama o kirli demir yumruğunu işçi sınıfına sallamıştır. isyan çıkacağı zamanda ülkesini arjantin'le savaşın eşiğine getirip milliyetçilik afyonuyla halkı uyutmuştur. umarım bir cehhenem vardır ve cayır cayır yanıyordur. haa bir cennet var ve tanrı da kapitalistse cenette soğuk ayranını içiyordur. zaten o zaman biz emekçiler orada da sıçtık demektir.
saklarım gözümde güzelliğini...
yaşamak müjgan gibi birşeydi...
gayet keyifli ve güzel bir woody allen filmi. içinde bir adet çok güzel de scarlet jahonson barındırır.
allah bu milette bir daha o günleri yaşatmasın.
bir woody allen baş yapıtıdır. paris benim için avrupa'nın en güzel şehri değildir. hatta şişirilmiş bir balondur. fırsatınız varsa avrupa'nın başka bir yerine gidin. her sokağı ayrı kazık bir şehirdir. demem o ki filmde bu kadar hayranlığıma mucip olan şey paris hayranlığım falan değil.
basit bir öykü ancak bu kadar güzel anlatılabilir.
film belki de bir çoğumuzun beyninin karanlık dehlizlerinden bir köşedir. harika bir hayatımız, bizi çok anlamasa da iyi ve güzel bir sevgilimiz varken asla var olamayacağı isteyen bir dehliz. kimimizde çok fazla sızdırır bu dehliz, kimimiz ise çok iyi bir şekilde yamamışızdır.
filmdeki gencimiz de bu tarife uyan bir gencimiz. her şeyi varken geçmişe büyük bir özlem duymakta. felek bu ya, bir gece paris'in geçmiş yıllarında bir partide bulur kendisini. o yıllara zaten aşıktır. bir de güzel kadına aşık olur ve bir çok gece böyle sürer gider. ama bir sorun vardır. o yıllarda aşık olduğu kadın da daha eski yıllara aşıktır.
ben de, belki toplumdaki herkesten daha fazla retroya düşkün bir insan olarak baya empati yapmıştım ana karakterle. oyunculuk vasat. ama hikayenin anlatılış güzelliği içinde sırıtmıyor.
basit bir öykü ancak bu kadar güzel anlatılabilir.
film belki de bir çoğumuzun beyninin karanlık dehlizlerinden bir köşedir. harika bir hayatımız, bizi çok anlamasa da iyi ve güzel bir sevgilimiz varken asla var olamayacağı isteyen bir dehliz. kimimizde çok fazla sızdırır bu dehliz, kimimiz ise çok iyi bir şekilde yamamışızdır.
filmdeki gencimiz de bu tarife uyan bir gencimiz. her şeyi varken geçmişe büyük bir özlem duymakta. felek bu ya, bir gece paris'in geçmiş yıllarında bir partide bulur kendisini. o yıllara zaten aşıktır. bir de güzel kadına aşık olur ve bir çok gece böyle sürer gider. ama bir sorun vardır. o yıllarda aşık olduğu kadın da daha eski yıllara aşıktır.
ben de, belki toplumdaki herkesten daha fazla retroya düşkün bir insan olarak baya empati yapmıştım ana karakterle. oyunculuk vasat. ama hikayenin anlatılış güzelliği içinde sırıtmıyor.
barselona'yı severim. harika bir şehirdir. paris veya milano gibi her sokağında kazzık yiyeceğiniz burjuvaların abarttığı şişirilmiş bir balon değildir. bu filmde çok iyi tanıdığınız bir kenti bir kat farklı daha tanıyorsunuz. veya hiç gitmediğiniz bir kenti aşık olacak kadar çok seviyorsunuz.
woody allen'ın en iyi filmlerindendir. ustamız bu filminde, bohem ve burjuvaların, kadın erkek ve sex konusundaki iğrençliğini itin götüne sokar. ama yazık ki gençliğimiz bu iğrençliği iyi bir bok sanarak özenmiştir. bence bu hem filmin, hem de ustamızın büyük bir talihsizliğidir.
filmin oyuncularına gelirsek; javier bardem arkadaşımız en az benim kadar karizmatik ve iyi bir oyuncu arkadaşımız. penelope cruz kızımız ise allah afetsin hiç bir zaman güzel bulmadım ve bulmuyorum. o ne erkeksilik lan, travestiden hallice bir şey. scarlet jahonson ise tanrı daha güzelini yaratana kadar yaratılan en güzel şey. muzlu pasta gibi kadın maşallah.
woody allen'ın en iyi filmlerindendir. ustamız bu filminde, bohem ve burjuvaların, kadın erkek ve sex konusundaki iğrençliğini itin götüne sokar. ama yazık ki gençliğimiz bu iğrençliği iyi bir bok sanarak özenmiştir. bence bu hem filmin, hem de ustamızın büyük bir talihsizliğidir.
filmin oyuncularına gelirsek; javier bardem arkadaşımız en az benim kadar karizmatik ve iyi bir oyuncu arkadaşımız. penelope cruz kızımız ise allah afetsin hiç bir zaman güzel bulmadım ve bulmuyorum. o ne erkeksilik lan, travestiden hallice bir şey. scarlet jahonson ise tanrı daha güzelini yaratana kadar yaratılan en güzel şey. muzlu pasta gibi kadın maşallah.
woody allen kadınları çok seven bir insandır. ama bütün filmleri istisnasız bir kadın eleştirisi taşır. ve belki de kapitalist modernite içindeki kadının kararsız sıkışmışlığını en iyi anlatan yönetmen woody allendır.
bu filmde ise ustamız her öyküde kendisini eleştirir. çok lezzetli bir yapıttır.
bu filmde ise ustamız her öyküde kendisini eleştirir. çok lezzetli bir yapıttır.
woody allen'ın bu sefer erkek karmaşası üzerine keyifle izlenebilecek, bazı sahnelerinde kahkaha atacağınız harika bir eseri.
ülke en karanlık günlerinden geçtiği kötü 1993 yılında katledildi. sadece çok güzel bir insan değil büyük insanlık değerleri ve büyük insanlık öldürüldü ankara da o gün. bugün yerin binlerce kat yerin altına gömülen bu değerlerin ölüsüne bile işkence ediliyor.
20 yaşımdayken mumcu'nun "katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni" isimli kitabını okumuştum. o kadar çok öğrenmiştim ki kitaptan 20 yaş büyümüştüm.
güner ümit, uğur mumcu'nun bir ölüm yıl dönümünde bütün konuklara topluca mumcu'yu alkışlatmıştı. bir tek ismail türüt denen trol organizma alkışlamamıştı. bugün bütün ülke bir ismail türüt cumhuriyeti olmuş gibi.
bu ülke uğur mumcu gibi bir yiğidi yetiştirmiş güzel bir ülkedir. ismail türüt zihniyetine teslim edecek değiliz. doğruları doğru bildiğimiz şekilde anlatmaya devam edeceğiz.
ölüm toplasa da çiçekleri çiçekte tohum biter mi? bir çiçeği kopartarak baharın gelişini engelleyemezler.
uğurlar olsun!!!
20 yaşımdayken mumcu'nun "katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni" isimli kitabını okumuştum. o kadar çok öğrenmiştim ki kitaptan 20 yaş büyümüştüm.
güner ümit, uğur mumcu'nun bir ölüm yıl dönümünde bütün konuklara topluca mumcu'yu alkışlatmıştı. bir tek ismail türüt denen trol organizma alkışlamamıştı. bugün bütün ülke bir ismail türüt cumhuriyeti olmuş gibi.
bu ülke uğur mumcu gibi bir yiğidi yetiştirmiş güzel bir ülkedir. ismail türüt zihniyetine teslim edecek değiliz. doğruları doğru bildiğimiz şekilde anlatmaya devam edeceğiz.
ölüm toplasa da çiçekleri çiçekte tohum biter mi? bir çiçeği kopartarak baharın gelişini engelleyemezler.
uğurlar olsun!!!
bir çok diyarbakır'lı esnafın dükanında fotoğrafı bulunan ve haince bir pusuyla katledilen devlet görevlisi.
halktan korkarak, halkı yabancı görerek hiç bir sorunun çözülmeyeceğini öğretmiştir. bir devlet görevlisini beş yüz tane korumanın değil halkın gönlünde kuracağı tahtın koruyacağını göstermiştir.
bir emniyet müdürü düşünün ki çatışmalı dönemin en kötü günlerinde diyarbakır'da korumasız geziyor.
karanlık güçler tarafından belki de sırf bu yüzden cezalandırılmıştır.
halktan korkarak, halkı yabancı görerek hiç bir sorunun çözülmeyeceğini öğretmiştir. bir devlet görevlisini beş yüz tane korumanın değil halkın gönlünde kuracağı tahtın koruyacağını göstermiştir.
bir emniyet müdürü düşünün ki çatışmalı dönemin en kötü günlerinde diyarbakır'da korumasız geziyor.
karanlık güçler tarafından belki de sırf bu yüzden cezalandırılmıştır.
tanrı boş vaktinde yaratmış nitelemesinin en çok yakıştığı kadınlardan. ama yanaklarına daha boş vakitlerin de daha özenle çalışmış. holywood'da çok güzel kadınlar vardır. yetenekli ve güzeli azdır. sayın nicole kidman'dan sonra ki oyunculukta hem güzel hem yetenekli kadın.
tanrı bu kadını oluştururken, yanak yaratayım derken çığır açmış.
tanrı bu kadını oluştururken, yanak yaratayım derken çığır açmış.
genelde dünya edebiyatında da böyledir ama türk edebiyatından bazı örnekler vermek isterim.
nazım hikmet roman, tiyatro oyunları, öykü alanların da çok iyi eserler vermiş bir şair olsa da kendisi şairdir.
aziz nesin de bütün edebiyat dalların da yazan bir yazar olsa da kendisi çok iyi iyi bir öykücüdür.
haldun taner tiyatro yazarıdır. örnekler çoğaltılabilir.
edebiyatımız da öyküleri romanları kadar güzel, şiirleri tiyatro eserleri kadar iyi. denemeleri hepsi kadar eşsiz tek yazar olan sabahatin ali'ye selam olsun.
nazım hikmet roman, tiyatro oyunları, öykü alanların da çok iyi eserler vermiş bir şair olsa da kendisi şairdir.
aziz nesin de bütün edebiyat dalların da yazan bir yazar olsa da kendisi çok iyi iyi bir öykücüdür.
haldun taner tiyatro yazarıdır. örnekler çoğaltılabilir.
edebiyatımız da öyküleri romanları kadar güzel, şiirleri tiyatro eserleri kadar iyi. denemeleri hepsi kadar eşsiz tek yazar olan sabahatin ali'ye selam olsun.
akrep gömecine bal işleyensin...
video malum. adam içli içli karısının arkasın dan salya sümük ağlıyor. bunu elbette 80 milyon insan'ın karşısın da yapmamak lazım ama bu acılı hissi bir kez yaşamayan erkek tam erkek olamamıştır.
koca koca medya centerlarda, kahvehane muhabetinin bir boktanı olan kerhane sırası muhhabetinden cahilce sallayanların ortak adı.
milliyetçinin okuduğunu anlamıyanına ulusalcı denir.
tamam hiç kimsenin erich fromm olması beklenmez bilimde ama insanların yaşamın içindeki en önemli mevzuları da biraz bilime uygun olarak yaşaması gerekir. arıların ne zaman nasıl bir durumda ne tepki vereceklerine dair vucutlarında programlanmışçasına resektörleri vardır. tırnak kadar hayvan hangi durumda ne tepki vereceğini bilimsel olarak nasıl tepki vermesi yönünde kendisini geliştirebilmişken eşşek kadar insanın bu yönde hiç birşey yapmaması çok yoğun eleştirilmesi gereken bir durumdur.
ailelerimiz sağolsun, pdr ci tayfası saolsun liseden sonra iyi üniversitelere giriyorsun. belki de bu iyi üniversiteyi de ele almak gerekiyor, gerçi daha önce başka başlıklarda doğru şekillerde ele alınmıştır. ama şunu söylemeden edemiyeceğim ki ülkemizde iyi üniversitenin tanımı bilimsellikten en uzak üniversitedir. çoğu üniversitemiz mesleğinde müthiş insanlar yetiştirir ama bilim asla bu değildir.
okul biter, iş yaşamı başlar. para kazanma konusunda şeytandan üç gün önce doğmuş yakınlarımızın yardımları, kendi öz zekamız vesaire gündelik yaşamda çok başarılı oluruz. hayata da iş hayatına da çok bir katkımız yoktur aslında ama işte iyi para kazanıyoruz ve başarılıyız maşallah. insan ilişkilerini de çözmüşüzdür. her insanın sırtında bir akrep iğnesi evrimleşmiş son yıllarda. bizimki de sivrilmiş. riyalar içinde o iğneleri birbirine ne kadar çok değdirmezssek o kadar başarılı insan ilişkilerimiz var işte. bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafını ne kadar kulağımıza küpe edersek o denli gelişmiş kulaklara sahibizdir. ama yazık ki aynalarımız pek gelişkin değildir. biz bir yılana dönüşmüşüzdür bu başarılı kulaklarla göremeyiz. ve ne kadar başarılı bir avcı yılan olsak da sürünerek yaşamak kadar acılı hangi yaşam formu vardır? amaaann her koyun kendi bacağından asılıyor zaten. yaşamda o kadar bilimsellikten uzaklaşmışız ki, kendimiz kendimizi o mezbahanın aidatını cebinden ödeyen müşterisi etmişizdir farkında değilizdir. ben kendi adıma konuşayım ki, düşman vücudumun hiç bir yerine değmemesi pahasına kendimi kendi bacağımdan kendim asıyorum bir süredir.
aşkın gözü körmüş. peehh, sen olayı çok yanlış anlamışssın dostum. öyle bir yılana dönüşmüşsün ki belki bu yüzden antropolojik açıdan da körleşmişssin. ve kendi körlüğünün suçunu aşk kadar gözleri açık bir çağlayana atıyorsun.
bilimi de boş ver, halk arasındaki ''deveyi diken, insanı sken'' eleştirsini de mi duymadın? neden aptal toplum sana bunu dayatıp mutsuzluğunda karşında nanik yaparken bu aptallıkta diretirsin ki. belki de kimse açıkça karşımızda nanik yapmıyor böyle durumlarımızda. içlerinden yapıyor sen göremiyorsun bu yüzden.
insan bilimsellikten uzaklaştıkça, mutluluk dahil herşeyden uzaklaşıyor. bilimselliğe yol almak belki herzaman mutlu etmez insanı ama bari onursuzca bir mutsuzluktan korur. içinde ki öznel güç ise seni herşeyden korur.
ailelerimiz sağolsun, pdr ci tayfası saolsun liseden sonra iyi üniversitelere giriyorsun. belki de bu iyi üniversiteyi de ele almak gerekiyor, gerçi daha önce başka başlıklarda doğru şekillerde ele alınmıştır. ama şunu söylemeden edemiyeceğim ki ülkemizde iyi üniversitenin tanımı bilimsellikten en uzak üniversitedir. çoğu üniversitemiz mesleğinde müthiş insanlar yetiştirir ama bilim asla bu değildir.
okul biter, iş yaşamı başlar. para kazanma konusunda şeytandan üç gün önce doğmuş yakınlarımızın yardımları, kendi öz zekamız vesaire gündelik yaşamda çok başarılı oluruz. hayata da iş hayatına da çok bir katkımız yoktur aslında ama işte iyi para kazanıyoruz ve başarılıyız maşallah. insan ilişkilerini de çözmüşüzdür. her insanın sırtında bir akrep iğnesi evrimleşmiş son yıllarda. bizimki de sivrilmiş. riyalar içinde o iğneleri birbirine ne kadar çok değdirmezssek o kadar başarılı insan ilişkilerimiz var işte. bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafını ne kadar kulağımıza küpe edersek o denli gelişmiş kulaklara sahibizdir. ama yazık ki aynalarımız pek gelişkin değildir. biz bir yılana dönüşmüşüzdür bu başarılı kulaklarla göremeyiz. ve ne kadar başarılı bir avcı yılan olsak da sürünerek yaşamak kadar acılı hangi yaşam formu vardır? amaaann her koyun kendi bacağından asılıyor zaten. yaşamda o kadar bilimsellikten uzaklaşmışız ki, kendimiz kendimizi o mezbahanın aidatını cebinden ödeyen müşterisi etmişizdir farkında değilizdir. ben kendi adıma konuşayım ki, düşman vücudumun hiç bir yerine değmemesi pahasına kendimi kendi bacağımdan kendim asıyorum bir süredir.
aşkın gözü körmüş. peehh, sen olayı çok yanlış anlamışssın dostum. öyle bir yılana dönüşmüşsün ki belki bu yüzden antropolojik açıdan da körleşmişssin. ve kendi körlüğünün suçunu aşk kadar gözleri açık bir çağlayana atıyorsun.
bilimi de boş ver, halk arasındaki ''deveyi diken, insanı sken'' eleştirsini de mi duymadın? neden aptal toplum sana bunu dayatıp mutsuzluğunda karşında nanik yaparken bu aptallıkta diretirsin ki. belki de kimse açıkça karşımızda nanik yapmıyor böyle durumlarımızda. içlerinden yapıyor sen göremiyorsun bu yüzden.
insan bilimsellikten uzaklaştıkça, mutluluk dahil herşeyden uzaklaşıyor. bilimselliğe yol almak belki herzaman mutlu etmez insanı ama bari onursuzca bir mutsuzluktan korur. içinde ki öznel güç ise seni herşeyden korur.