zengin sözlük yazarlarının ruh halleri

turuncu gemi
3 yıla yakındır ruhsal olarak yerlerde sürünüyorum. psikiyatrlara göre depresyonda değilim. düzenli olarak işime gidip geliyorum. gerçi bunun dışında başka hiç bir sosyal faliyetim yok. geleceğe dair umutlar üretip, hala müspet hayaller kurmak sosyal faliyetse o vardı elimde bir süre önceye kadar.
bizim hayta yeğene iş kurması için kredi çekip işi 1 seneden kısa sürede batırması sonucu baya bir mebla borç kucağımda kaldı. helali hoş olsun çalışır öderiz. ama bu yoğun ruhsal batmışlık halinde bir de geçim sıkıntısı sarstıkça beter etti bünyeyi.

artık bir sosyal faliyet olarak bile umut etmeyi hayal kurmayı bıraktım. bir kaç gündür deli gibi kendimi saçma salak türk korku filmleri izlemeye verdim. ondan önce de cennet mahallesi izleyip duruyordum.
allahsız ateist bir bünyem var hiç bir korku filmi tırsıtmıyor beni. fakat çocukken annemden teyzelerimden dinlediğim hikayelerin benzerini ekranda görmek nedense beynimdeki sorunları dağıtıyor.
ulann o korku filmlerinden bile umut çıkarttım iyi mi. genelde hikayeleri insanlara aşık olup maraza çıkartan inler ve cinler. bu kadar yalnızlık içinde buna bile ihtiyacım var. yani gelse güzelce biri, maraza çıkartmadan bir orta yolunu buluruz diye düşünüyorum. iddiadan da sağlam 3 maç verir atarız 200 tl oh miss.
ya da şeytanla anlaşma falan da olabilir. 3 sene önce her şeyin boka sardığı yılllara gitme karşılığı pazarlıksız verebilirim ruhumu.
bu konuda yardımcı olabilecek şeytan arkadaşlar varsa özelden yazsın.
turuncu gemi
yarın sabah küçük bir ameliyat olacağım, safra keseme veda ediyorum. 3 yıla yakındır bir hastanede çalışıyor olmam ve daha önce de iki küçük ameliyat olmam hasebiyle duruma pek de yabancı değilim. fakat bu sefer çok farklı hissediyorum. hayatım boyunca pek ölümden korkmadım. fakat anestezi halindeki berzah hal beni bu sefer biraz tırsıtmakta.

3 yıla yakındır hayatımda bir çok şey iyi gitmiyor. 3 yıl önceye kadar her şey bana rağmen iyi giderdi. şöyle garip bir düş ve kurgunun içine soktum kendimi bu sefer. yanımda eskiden çok sevdiğim evimde, bir zamanlar büyük coşkuyla sevdiğim insanla uyanacağım. ve bir erkeği sevilebilecek en muhteşemlikte seven insanla. ona kâbusumda onsuz geçirdiğim 3 yılı anlatmaya başlayacağım. o da gece götümün açık kaldığıyla ilgili hipotezlerini anlatacak. anlatıyı üstelersem onu terk etmenin yolunu mu yaptığım hususunda ağlamaya başlayacak. sonra ben onun en sevdiği çöreklerden almaya gideceğim patiseriye.

olur mu böyle? nahh olur. büyük ihtimal götümde bir direnin acısıyla uyanacağım. o parol'la geçer. benim aptal hayalperestliğime de bir parol icat etseler yaa laa.
turuncu gemi
nazım'ın tercümesiyle anlatmak istiyorum;

geçip gitmiş günler gelin
rakı için sarhoş olun
ıslıkla bir şeyler çalın
geberiyorum kederden

ilerdeki güzel günler
beni görmeyecek onlar
bari selam yollasınlar
geberiyorum kederden

başladığım bugünkü gün
yarıda kalabilirsin
geceye varmadan yahut
çok büyük olabilirsin
turuncu gemi
yıllardır yalnız uyuyup yalnız uyanmaktan uyanasım gelmiyor artık. fakat salt sevişmek için ilişki biçimleri yaşamamak gibi de kati bir prensibim var uyguluyorum. kitap okumayan hiç bir insanla sevişmemek gibi de prensibim korunaklı duruyor kirletmedim. bu girinin sonu kitap okuyan qızlar eqlesine varmayacak pek tabii. fakat ne yalan söyleyeyim belli bir yaştan sonra yalnız uyuyup yalnız uyanma hali insanı lanetlenmiş hissetiriyor. yine de skimi keserim kasaba minnet etmem.

bir de ne diyor muhteşem insan ahmet kaya muhteşem bir şarkısında;

birazdan kudurur deniz
birazdan dalgaların sırtından
üst üste fışkıran rüzgarlar
bir intikam gibi saldırınca üstüne.
yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın
sen artık, sen artık buralarda duramazsın.

"artık sazın bağrı mı olur
kimsenin bilmediği bir ağrı mı
gider kendine gömülürsün
yoksa bu şehir bu sokaklar
seni alır kullanır seni alır kullanır
santim santim çürürsün."

bazen bir uçurum kalır
bazen de martıların ardından
velvele koparan bir leş kalır
bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın
sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın.

şimdi bir yeni sevda mı olur
kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
tutar sıfırdan başlarsın
yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
dirhem dirhem azalırsın...
kombiwankenobi
Üç-dört sözlükte birden üyeyim. En son ayrıldığım sözlüğün yerini anca kapatıyor. Galiba en çok burada vakit geçiriyorum az kişi olduğu için. Daha yaşınılabilir geliyor bana. Zaten hep böyle az nüfuslu yerleri sevdim. Her neyse iki sene öncesine gidip geliyorum kaç gündür. Ruh halim iki sene öncesiyle beraber çay içiyorlar şu an. İçimde ufak bir heyecan. Galiba yaklaşıyor yaklaşmakta olan.
turuncu gemi
bugün iş çalıştığım kurumda 40 yılda bir, bir insanla ben de normal insan sohbeti edeyim dedim. çay getiren müstahdem arkadaşımız neslihan'a, ''neslihan ne zaman bir annelik yapacan da evlendirecen beni'' diye sordum gayrı ihtiyari. hatta tamamen laf olsun diye.
neslihan'ın bugüne kadar açık sözlülüğünü hep çok sevmişimdir. lakin işte insan oğluyuz, açık sözün ucu bize dokunduğu zaman kulaklarımızda patavatsızlık olur patlar hadise. neslihan dedi ki;
''abi evin araban var mı?''

yok.

kızgınlığım yahut cahil şaşkınlığım neslihan'a değil. ''ulan bu yaşa geldim hala evim arabam neden yok'' tarzında kendime hiç değil.
2 yıldır, 4500 kişinin çalıştığı bir kurumda çalışıyorum. sanırım bu 4500 kişinin kahir ekseri beni ismen ve cismen tanır. hepsinin kötü gününde yanında olmaya çalışmışımdır. bir çoğu için bütün kredimi ve şartları zorlayıp olmazı olur kılmışımdır. en tepe amirimden, en ast çalışan arkadaşlarıma kadar bir saç teli inceliğinde bile saygıda fark gözetmemişimdir. fakat işte hayatın genel gerçeği ''evin araban var mı?''

bugünlük yıkkınım. bugün yine bizim kaybettiğimiz bir gezegende yaşıyoruz. saçma sapan bir iyimserlikle söylemiyorum fakat sonunda biz kazanacağız. yahut günün sonunda hepimiz kendi yaptığımız beton binaların altında kalacağız. yahut birilerinin son model arabaları ruhumuzun üstünde geçe geçe bizi bedenen de parçalayacak. bu ki dünyanın sonudur.
fakat masmavi dünya güzellikle yeniden doğacak.

bir de her biji elvis presley. ne alakası var aq diyebilirsiniz demeyin. hal benim, ruh benim.

turuncu gemi
teknoloji hususundan hiç anlamam fakat bazı akıllı cep telefonu markalarının 5 sene içinde işlevsizleştiğini duymuştum. artık bir akıllı telefonun yapması gerek programlar güncellenmiyor, indirilemiyormuş. telefon aynı çok uzak ataları gibi ''alo-alo'' amacıyla kullanılabiliyormuş.

ben de kendimi bir süredir bu duruma yakın hissetmekteyim. çok uzun zaman önce kadrini bilmediğim güzel bir hayatım vardı. bilançosunu, muhasebesini yapacak değilim. kendime yeterince özeleştirisini verdiğim kanısındayım. sonrasında ayağa kalkıp yürüme adına hayatımın çayına kahvesine çok şekerler katmaya çalıştım. fakat bu şeker dediklerim hiç de somut şeyler değildi. neden bu durumu şeker sözcüğüyle ifade ediyorum bilmiyorum. benim ruh halim benim kararım. açılacak yepyeni evrenlerin hayalini düşünü yarattım. tırnaklarıma kadar yeni bir yaşam yaratmak için uğraştım olmadı.
aynı sisifos gibi hissediyorum kendimi. hani büyük bir kayayı sürekli bir uçurumdan yukarı taşımakla cezalandırılmış fakat her başarılı olduğunda kendini tekrar uçurumun aşağısında kayayla bulan yarı tanrı sisifos.

albert camus bence çok yanlış şekillerde sisifos'u över. bence yaptığı yanlıştır. sisifos'un bu kısır döngüden kaçma yollarını araması gerekir. sorgulaması gerekir. bugün artık ben sisifos'dan geri hissediyorum kendimi. onu çok eleştirsem de hala bir amaç için uğraşmakta. bense artık işlevi yitmiş bir akıllı telefon gibi yaşıyorum. alo-alo.

bıktım.
kombiwankenobi
Böyle sevdiğim biri ile bir balkona akşam oturmuşuz ilk önce çay daha sonra ömürlük kahve eşliğinde sabaha kadar birbirimizden konuşuyoruz. O ruh halini hissediyorum. O serinlik, o ferahlık doluyor içime. Doluyor ama hissedemiyorum.
bouii
En son böyle hissettiğim gecenin şafağında hem kendi hem de çevremdeki herkesin hayatını cehenneme çevirmiştim. Bilmezlikten geldiğim ne varsa beynimde kol kola dans ediyorken alev alan öfkemi mi yoksa buz kesen kalbime mi üzülsem bilemiyorum. Özetle ruh sağlığımı kaybettim, hükümsüzdür...
turuncu gemi
rutin berbatlığımın en dibindeyim. epeydir rutin berbatlığımı zekaya dayalı ironilerle yönetip aşabiliyordum. yılların tortusallığı saçmalıklarımı, ızdıraplarımı, hatalarımı gözmezden gelebiliyordum. çok uzun zamandır dram içeren hiç bir şey izlemiyorum mesela. hakiki bileylerle sivriltilmiş şarkılar dinlememeye dikkat ediyorum. bugün her şeyin boka sardığı ve geriye dönmeye iplik yetmeyecek kadar bir keşmekeşte hissediyorum kendimi. işten geldim yemektir falan filan derken sarılacak yarım kiloya yakın tütünüm olduğunu farkettim. sararken dedim bir de film izleyeyim. youtube'de önerilen videolarda sarı mercedes filmi çıktı. harkülade bir filmdir. 20 seneye yakın olmuştur ilk defa izleyeli. bugün en berbat anlamsızlığımda harmanlı günümde en yapmayacağım şeyi yaptım açtım izledim. tortular tortular üzerine bindi. açtım bir de bu şarkıyı dinliyorum. ruh halimin özet arzı bu şarkıdır.

tanım: her şey çok kötü ve nah her şey iyi olacak.

esdemirei
Ülkedeki aykırılığı görünce çıldırıyorum. Küçükçekmece'de küçük yaştaki bir kız çocuğuna tecavüz, metrobüste bir kadına mastürbasyon yapan adamın ulu orta boşalması, türk telekom'un kendi vatandaşını küçük gösteren reklamı, osman sarıgün'ün serbest kalması vb. şu anki gündemde olan konular. Kendimi intihara kalkıştığımda yeniden başka bedende başka hayatla dirileceğimi bilseydim hiç düşünmeden intihar ederdim. Diğer insanlardan beni ayıran üstün yeteneklerim ve özelliklerim yok. Normalden öte vasit biriyim. Bu kadarı bana fazla geliyor. Boğuluyor gibi hissediyorum.
turuncu gemi
affedersiniz ama bok gibiyim efendim. hatta barış abiden kopya çekip diyebilirim ki,
sözüm meclisten dışarı dostlar
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara ege karadeniz ve hatta akdeniz cacık olur diyorum

öğünmek gibi olmasın ama dostlar
kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani ince kıyım doğrasalar beni akdeniz cacık olur diyorum
ve hatta atlas okyanusu ve hatta hint okyanusu
ve hatta hatta büyük okyanus bile cacık olur diyorum
böyle cacığa rakı mı dayanır
çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
zeytin suyuna kuru ekmek böyle gelmiş böyle gidecek...

bugün benim doğum günüm. gece bom bok bir rüya gördüm. bir otobüste çok mutlu bir yolculuk yapmaktaydım. heyecanlıydım. fakat hep aynı mola yerinde bir şeyler oluyor ve hareket etmiyordu otobüs. üst üste bir kaç defa gördüm hatta aynı rüyayı.

dinlemekten akrepler kadar çok korktuğum şarkılar var benim. işe gitmek için hazırlanırken açtım dinledim bir tanesini yaradana sığınıp. hani ezginin günlüğünün;
bir kus ucar gökyüzünde süzülür
bir cocuk bütün oyunlara yazilir
bir gül kokar tüm cicekler ezilir
bir tel kopar ahenk ebediyen kesilir

yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam oy oy
seni hic unutmam

tenine degmem, sesini duymam
adini koymam oy oy
sana hic doymam...

üst üste dinledim dinledim zırladım. kimse görmedi. fakat işte birilerinin bari burada bilmesini istedim. zerre gram yaşamak istemiyorum. hayır, intihar falan edecek değilim. içimde bir parça onur taşıyorum. biyolojik ailemin ve beni bir zamanlar çok seven hiç bir insanın benim adıma utanmasını istemem.

böyle işte. bir de babamın öldüğü yaşa girdim.

bir de, iki düğme iki ayrı kolda, bizim gibi ayrı yolda.
bir de, offf barış abii off....

bouii
Az önce Hafif bir sürtünme yüzünden servise bıraktığım arabamın olası faturasıyla ilgili bir telefon görüşmesi yaptım. Olaydan çıkardığım sonuç, alman markası diye arabayı yeniden yapacakları çünkü benliğim bu fiyata başka hiçbir açıklama bulamıyor.
Kelimeler kifayetsiz kaldığı için ;

zenginsozluk.com/foto
ontolojik sancilarimin merhemi
Midesi bulanıyor biraz, zihinsel anlamda. Okurken, cümleye başlarken bütün bu şeylerin fazla, çok fazla olduğu hissi. Gerek olmadığı hissi bunlara. Daha doğrusu bir his değil bu; düşünce. Beyhude görünen şeyler karşısında değerli hissetmek değil; beyhude görünen şeyler karşısında beyhude hissetmek.
1 /