confessions

rene

1. nesil Yazar - Girişimci

  1. toplam entry 430
  2. takipçi 6
  3. puan 6494

fourth kind

rene
ing. dördüncü tür.

2009 Amerika yapımı Milla Jovovich, Charlotte Milchard, Elias Koteas, Corey Johnson, Will Patton, ve Mia McKenna-Bruce'nın oynadığı, Olatunde Osunsanmi'nin yönettiği belgeseli çağrıştıran bilim kurgu-gerilim filmi. Beni en çok geren filmler arasındadır. Öyle 8-9 imdb puanlı müthiş bir filmde değil ama, anlayamadığım bir şekilde atmosferi beni germişti izlediğimde.

film Uzaylılar tarafından kaçırılma konusunu işliyor. Hem film hem belgesel havasında ilerleyen filmde gerçek olduğunu iddia ettikleri video kayıtları var, başrolde Jovovich'in canlandırdığı psikolog Abigail Emily Tyler'ın hastalarıyla yaşadığı hipnoz seansları sırasında uzaylılarla bağlantılı bir şeyler keşfetmesini ve bu konunun üzerine gitmesini konu alıyor. Filmin iddiası Abigail'in gerçekten Alaska'nın olayların geçtiği o kasabasında zamanında çalışmış gerçek bir karakter olduğu yönünde. film onun seanslarını ve yaşadıklarını hem gerçek olduğunu iddia ettiği video kayıtlarıyla hem Milla'nın Abigail'i canlandırdığı kurguyla bir arada veriyor.

sirk

rene
Eskiden her sene gelirdi bu sirkler Türkiye'ye bir yerlerden hatırlıyorum. Yaşadığım şehir küçüktü ama buraya bile yılda bir iki kere sirk gelirdi. Şimdi daha az okuyorum medyada geçmişe göre. bunun nedeni ne olabilir dersen, ya sirk ile uğraşan insan sayısı azaldı günümüzde ya da insanların sirklerde gösteriye çıkarılan hayvanların eğitimleri sırasında yaşadıkları işkenceler ve kafeslerdeki hapis hayatları ile ilgili farkındalıkları arttıkça ve buna tepki koydukça kabul görmez oldular. ileride de hayvansız sirk konseptine gireceklerini düşünüyorum. Çünkü hayvanlara yapılan işkenceleri ve tutsak yaşamlarını bir kenara koyarsak Trapezcisi, ipçisi, palyaçoları, pandomimcisi vb. aktiviteleri bir arada sunan oldukça sanatsal, emek isteyen, farklı sanat dallarından performansları bir arada görebileceğiniz, eğlenceli bir görsel şov sunuyor size sirkler.

karma

rene
Karma, evrensel dengeyi temsil ediyor benim için. Geçen gün kardeşim okuduğu kitapla ilgili bir şeyler attı whatsapp dan. Kitaba göre soyunuzda geçmişte birilerine acı çektirmiş, birilerinden halk diliyle ah almış insanların ömründe yaşamadığı buhran otomatikman gelecek nesle aktarılabiliyormuş. Tabi yazar yabancı olduğu için bunu genetik falan gibi farklı konularla açıklıyor, sadece ah olayı da değil, soyunuzun geçmişinde birisi aşk acısı çekmiş mesela ömür boyu, bu tüm hayatını etkisi altına almış ve ona yerleşmişse, bu durum aktarılabiliyormuş ve sende böyle sürekli bir acılanma, sürekli bir mutsuzluk haliyle ömrünü yaşıyormuşsun. Bundan sadece o kişiyi ve olayı öğrenip farkındalık kazanarak kurtuluyormuşsun. bizim memlekette sık yaptıkları küçük çocuklar için tıpkı ona benziyor tıpkı buna benziyor huyları, tavırları, yüzü dedikleri eski akrabalara bakmak lazımmış, Ve çocuğunuza hiç bir şekilde "aa aynı X dedesi, aynı Y amcası" gibi benzetmeler yapmamak lazımmış, bu tarz benzetmeler çocukta geçmişten genetik olarak devraldığı travmayı aktifleştirebiliyormuş.

bunu karmaya niye yazıyorum çünkü bu konu bana tam olarak karma ile ilgili geldi onunla bağdaştırdım. Başka bir örnek vereyim, örneğin ailenin geçmişinde birisi varlıklı bir adam ve sürekli çalışana ızdırap olmuş, insanlar bıkmış usanmış bu adamdan, küfürler edip, beddualar okuyorlar adama diyelim. Örneğin. İşte bu adamın gelecek soyunda birilerinde "default" olarak varlık düşmanlığı geliyormuş mesela. Bu çocuk uzun süre bir işte çalışamıyormuş, çalışırsa mutlaka işverenle papaz oluyormuş, en ufak bir baskı görsün veya başka çalışanın baskıya maruz kaldığını farketsin atlıyormuş ortaya hemen müdafa etmek için. Ve bu çocuğun hiç bir siyasi, örgütlü veya yaşamsal bir nedeni yok bunu yaparken. Yani bu normal bir çocuk olarak orta halli bir ailede büyüyüp, bir meslek sahibi olup çalışma peşinde normalde. ama bir şekilde Geçmiş nesillerde o adamın aldığı negatif yük bu çocuğa aktarılmış ve böyle ortaya çıkmış.

Neyse böyle anlatınca karmaşık oldu. Kitabı okuyun en iyisi.

kanal tedavisi

rene
Tam olarak çürümemiş kısmen çürümüş ve kurtarılabilecek olan dişe yapılan uygulama. Çekmek yerine bunu yapmak her zaman daha mantıklı oluyor, daha uzun süren bir süreç ve maddi olarak daha pahalı ama en azından kendi orijinal dişinizden olmuyorsunuz. İltihap varsa önce antibiyotik ile o bölgedeki iltihabı temizliyorsunuz, iltihap olduğu sürece müdahale etmiyor dişçiler genellikle çünkü uyuşturucu etkili olmuyormuş ve iltihap varken operasyon yapılmazmış (öyle dediler)

Hiç unutmam 10 sene falan öncesi sanırım. çalışmadığım bir dönem, para yok aktif sigorta da yok. Çiğnediğimiz en arkadaki dişlerimden birisi deli gibi ağrımaya başladı, duramıyorum acısından. sigorta da olmadığı için özel bir muayenehaneye gitmiştim, baktı çekti kanal tedavisi ile kurtarabiliriz bunu dedi. Ne kadar tutar ne kadar sürer falan derken güzel bir para çıktı o zaman için tam hatırlamıyorum. Çekersen ne kadar olur dedim söyledi. Bende çek o zaman diyerek hayatımın hatasını yaptım. Güzelim dişi kütür kütür, asıla asıla, zorlaya zorlaya, üç parça halinde çıkardı ağzımdan kız. İşte bu kadar umursamaz, asi, sonrasını düşünmeyen bir adamdın ben canım. 25 yaşında insan çiğnediği dişi kurtulabilecekken çektirir mi yahu, bu nasıl bir kafa. Ne yapacaksın 30 una geldiğinde porselen mi dizeceksin ağzına, sanki koçun torunu. Şimdi 80'lik dedeler gibi tek taraftan çiğniyorum yemekleri. Hale bak ya.

Kısacası, doktor kanal tedavisi ile kurtarırız diyorsa mutlaka onu yaptırın, en iyi diş kendi dişinizdir.

ropdöşambır

rene
Rahmetli dedemden hatıraydı ropdöşambır. Hani ölünün ardından hatıra bir şeyler alırsınız onu hatırlatan, işte rahmetli perimde bana onu vermişti, bir de saatini vermişti dedemin. Saat kayboldu gitti benim hiperaktif hızlı hayatıma dayanamadı. Ama ropdöşambr benimle ev ev gezdi. hiç giyilmedi ama bir çok gardrop gördü. En son eski eşimin ve benim eski evimin dolabında kaldı artık, çok gezdim burası iyi diye mi düşündü ne yaptıysa.

Geçenlerde, bir kaç seneden sonra whatsapp'dan görüştüğümüzde söyledi, hala duruyor gardıropta o ropdöşambr diye. Dedim sende dursun, ben onu bir yerlerde bırakırım, kaybederim orada daha güvende dedim. Dedemin hatırasını eski eşime emanet ettim yani bir nevi.

utanmıyor musun sigara içmeye burada

rene
Yahu bu sürü psikolojisi bambaşka bir şey. Yobaz konulu haberi okuyunca depreştim. az çok anarşik bir insan olarak böyle şeylere hiç takılmazdım, yani takılmazdım derken insanlara nispet yaparcasına olmasa da ramazan diye açık havada sokakta sigara içmeyecek halim yok, kasmazdım bunu. sonuçta sen o orucu tutuyorsan sigara içeni de göreceğini bilerek tutacaksın, kendi sınavını tutmayana yükleme hakkın yok, zaten bu oruç olayının kimyasına ters. Neyse bu ramazanda bana bir haller olmuş, artık evcilleşmektenmidir nedir, berbere gidiyorum kapısında sigara içmek için iki kere düşünüyorum falan, yemeğe bir yere gidiyoruz, iftara yakın bir saatte, içeride niyetli insanlar vardır diye sigarayı kapıda içiyorum falan, bir çekinme hali hasıl oldu. Tamam eskisi gibi de iyi değildi belki, sokakta kütür kütür salatalık yiyerek dolaşmakta biraz abartıydı ama kendimde böylesi bir uysallaşma görmek biraz şaşırttı ve ürküttü açıkçası. Yaşlımıyım ben ne oluyor anlamadım ki, 35 çok mu yaşlı onu mu demek istiyorsun bana sen, 35 erkeğin en diri en oturmuş en cool dönemidir canım, sözlerine dikkat et.

buğu

rene
Küçükken, kış mevsimlerinde saatlerce odanın buğulu camına yazıp yazıp oyun oynardık, buğu bitince ağzımızla yapıp yine yazardık, resim çizerdik. Bir süre sonra valide bizi görüp camı kirletiyoruz diye kızardı. Defter var kalem var madem çizeceksin çiz dimi oralara, neden buğulu cam, neden çocuğu cezbediyordu, yazıların yavaş yavaş kaybolması mı acaba. Bak bunu yazarken aklıma geldi, birde eskiden bizim buralarda sık elektrik kesilirdi kışları, o zaman da mumları yakıp odada otururken odanın duvarını gölge oyunu için kullanırdık, tavşandan öteye çok gidemedik ama zorlardık farklı şeyler yansıtmak için. Bu gölge oyunu eğlencesi büyük ihtimal Susam Sokağı'ndan kalma olmalı.

pideyi ucuza sattığı için azarlanan fırıncı

rene
Adamın tavrı hoş değil ve hatalı katılıyorum. ucuza pide sattığı için fırıncıyı cezalandırıyor bir nevi. Ama şunu da unutmamak lazım, o adamda pideyi ucuza halka hizmet olsun diye satmıyor. Yani buradaki dengeyi iyi görmek lazım. Hammadde stoğu çoktur veya gramaj düşüktür bunuda rekabette öne çıkmak için kullanıyordur, bir anlamda haksız rekabet oluşturuyordur, bilemiyorum. Yok gerçekten fırıncılar odasının açıkladığı gramajlarda bir pide 2,5 liraya'da satılabiliyorsa o zaman ortada fazla yüksek bir kar var üstelik odaların belirlediği fiyatlar üzerinden demektir. Bu tarz durumları serbest piyasa deyip meslek kollarını denetimsiz bırakarak çözeceğimize inanmıyorum. böyle bir durum kısa vadede rekabetle tüketicinin faydasına da olsa, uzun vadede küçük balıklar dayanamayıp kaybolacak büyük balıklar piyasayı domine ettikten sonra da kafalarına göre fiyatlar belirleyecektir.

bundan sonra sevemem

rene
Cem Yılmaz gibi bunca yıldır apolitik bir adam bile hedef oldu gerçekten şaşırdım. Ben severek izlediğim üstadın hiç erki eleştirmemesine bozulurdum eskiden beri. Adamın bu işler umurunda değil parasına bakıyor derdim. Ki öyleydi. Nasıl olduysa o bile topa girmiş son gelişmelerden sonra.

eşekherif

rene
aslında twitter'a gerek yok bunun için, kişisel bir blog açsa hatta hali hazırda olan "yabancı" kaynaklı altyazı sitelerine atsa yine torrentçiler bulur indirir oradan onu.

23 haziran 2019 istanbul yenileme seçimleri

rene
AK Parti'nin itirazları sonucu, 225 sandık kurulu başkanı ile 3 bin 500 sandık kurulu üyesinin kanunun açık hükmüne rağmen kamu görevlisi olmadığı, bu sandıklarda kullanılan oyların da aradaki farkı etkiler nitelikte olduğu sonucuna varıldı.

Seçim YSK'nın atadığı sandık kurul ve başkanlarının kamu görevlisi olmadığı gerekçesi ile iptal edilerek, 23 haziran'da tekrarlanacak. Bunu bir netleştirelim. Günlerce tekrar sayım yapıldı, kontrol edildi. İptal edilen oylardan dönenler dışında elle tutulur seçimi yok sayacak hiç bir ibare bulamadılar. sonunda da kendi atadıkları sandık başkanlarını beğenmeyip bunu bahane ederek seçimi yenilettiler. Bu konuda bir anlaşalım. bunun dışında gözümden kaçan bir şey varsa ki internette sağlıklı bir link bulamadım konuyla ilgili, paylaşalım netleştirelim ve tarihe not düşelim.

kapitalizmle mücadele derneği

rene
Antikapitalist müslümanlar olarak da bilinen bir STK. En son 3 gün önce kurdukları iftar sofrasının polisler tarafından dağıtılmasıyla haberlere konu olmuşlardı.

Bazı Sloganları :

-Emeği, ekmeği, alın terini ve hakkı müdafaa etmek için

-Biz ezilenleri yeryüzünde iktidar kılmak istiyoruz

Kendilerini destekliyorum. yolları açık olsun. Emek, adalet, eşitlik dediğinizde hiç bir dinci oluşumdan destek bulamazsınız, bu konuda ortak inançlara sahip müslüman kimliğiyle var olan STK'lardan hiç bir destek ve yardım görmediklerini tahmin etmek zor değil. Kanaatimce dini kimlikleriyle mücadele etmeleri muhalif diğer stklarla mesafeli olmalarına neden oluyor, bu da yalnızlar demektir. Mücadelelerinde başarılar.


zenginsozluk.com/foto

laiklik

rene
Laiklik devlet dediğimiz canlının dini kimliğe bürünüp dogmatik pratiklerle hareket etmesinin ve çıkar odaklı, hukuğa dayanmayan uygulamaları meşrulaştırmasının önüne geçen yegane kavram. Demokratik bir hukuk devletinde dini pratikleri yaşamın içinde görmeniz doğal, insanlar özgür fakat bir devlet kimliği halini aldığında hukuksal problemler hukukla çakışma, toplumsal sorunlarda çözüm konusunda ortaya çıkacak rant ve çıkar odakları oluşması gibi milyon tane zararını çekersiniz. Orta doğu ülkeleri buna örnektir. Arabistan'da her köşe başında bir prens var, normal vatandaşlar aç acına yaşarken prens kestirdiği devenin artan etini atıyor. Zannediyormusunuz ki türkiye o ülkelerden insan kalitesi ve toplumun eğilimleri açısından farklı? Kesinlikle hayır. Şu an bu topraklarda aydın, yüzünü bilime, mantığa, pozitif bilimlere dönen insanlar varsa bunun nedeni laiklik kavramının Cumhuriyet ile birlikte devlet yapısına sokulmasıyla olmuştur.

vegan beslenme

rene
Hiç bir şekilde hayvansal gıda ve yan ürün almadan beslenme şekli. Vejetaryen ile bu noktada ayrılıyorlar, Vejetaryenler arasında balık yiyeni var, arada yoğurt, peynir yiyeni oluyor, yumurta falan. Vegan diyette hiç biri yok. Yani bir anlamda hepçilliği reddetip otçul bir beslenme diyetine dönüyorsunuz. Zaten bu yönüyle veganlar insanoğlunun hepçil olmadığını et ile sonradan tanıştığını, hayvansal ürünleri sonradan keşfedip tüketmeye başladığını iddia ediyorlar. Yani aslen insanın vegan olması gerektiğini savunuyorlar. Bu konuyla ilgili beni en çok etkileyen Nevşin Mengü'nün TedX talk'da ki konuşmasıdır. Şu an vegan olmasam da, vegan beslenme bir bakıma pasif direniş örneğidir endüstriyel hayvan kıyımına ve diğer türlere yapılan katliama karşı. Bu anlamda büyük saygım var.



peter jackson

rene
üç kez Akademi Ödülü kazanmış Yeni Zelandalı film yapımcısı, senarist ve yönetmen. Elinin deydiği güzel olan adamlardan. Yüzüklerin efendisi gibi arşivimde sakladığım bir baş yapıt film serisinin mimarı. Ardından Hobbit'i çekti onun tadı ayrı güzeldi. District 9'da sistemi uzaylılarla eleştirdi, 2005'de çektiği King Kong hala daha üstüne tanımadığım orjinaline sadık kalınmış en iyi kong filmi. Sonradan WB'un çektiği ve CGİ efekti dayadığı çoluk çocuk eğlendirmelik olanı eline su bile dökemez. Saygılar üstad.


zenginsozluk.com/foto
3 /