#şair

abdurrahim karakoç

siz hepiniz ben tek
Türk şair, gazeteci.
Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesinde dünyaya geldi.
Dedesi, babası ve kardeşleri şair dir.


Beden ölür, çürür, cana bakın siz.
Kim kiminle yürür, ona bakın siz.
Bırakın dönsün dönme dolaplar,
Haktan, hakikatten yana bakın siz.

sunay akın

keskin nisanci
12 Eylül 1962 tarihinde Trabzon'da doğdu. Lise öğrenimini İstanbul Koşuyolu Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Fizik Coğrafya Bölümü'nden mezun oldu.

İlk şiirleri 1984 yılında dergilerde yayınlanmaya başladı. Arkadaşlarıyla birlikte 1989'da Yeni Yaprak şiir dergisini ardından 1990 yılında da Olmaz adlı şiir dergisini çıkardı.

1987 yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü Noktalı Virgül adlı dosyasıyla aldı. 1990 yılında ise Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü'nü Makiler şiiri ile kazandı.

Buluşlara dayanan, genellikle kısa şiirlerinde, Orhan Veli şiirindeki bir özelliğin günümüzde sürdürümcüsüdür. Bu tür şiire pek de özgü olmayan, yumuşak, lirik bir ses tonu vardır. Şiirlerinde özellikle ince yergi ögelerini kullanmadaki rahatlığı ile dikkat çeker. Cemal Süreyya'nın etkisinde sürdürdüğü şiirlerde, dil oyunlarına dayalı yoğun bir alaycılık ve şaşırtma; çocuklar ve hüzünle birlikte şairin ilgi ve duyarlılığını göstermektedir.

23 Nisan 2005 tarihinde 11 yıldır dünyanın dört bir yanından topladığı oyuncaklarla, hayali olan İstanbul Oyuncak Müzesi'ni Göztepe, İstanbul'da tarihi dört katlı bir konakta açtı.

halil cibran

keskin nisanci
dünyanın en önemli şairlerinden biridir.

''geldim, gitmelere bekle diyerek.
attım valize birkaç kırgınlık,
bir iki vefasızlık,
birkaç acı söz;
benim hatırladıklarım.
birkaç iyi söz,
senin unuttukların.
geride kalan ne varsa
boğazın sularına serdim.
geldim, korkma aç kapıyı,
sende kalmaya değil,
beni almaya geldim.''

anlatamıyorum

keskin nisanci
orhan veli kanık'ın zaman mekan aşan şiiri.

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

edip cansever

zeitgeist
ikinci yeninin en önemli isimlerinden biridir, 1928 yılında istanbul'da doğan şair hayatı boyunca üretken bir yapıda oldu. cansever için bu konuda en güzel tanımlamayı "yeşil ipek gömleğinin yakası, büyük zamana düşer.her şeyin fazlası zararlıdır ya, fazla şiirden öldü edip cansever." diyerek cemal süreya yapmıştır. şair 1986 yılında yine doğduğu istanbul'da hayatını kaybetmiştir.

"vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
vaktinde anlamanın sevinci mi
ya da biraz geç kalmanın
o gereksiz tedirginliği mi
hangisi

ama belli ki sonundayız herşeyin
en sonunda."

algıladığın sonun idraki acaba nasıl bir yaşanmışlığa dairdi ki?

"yorulduğun zaman söyle
susalım, hiç konuşmayalım istersen
sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
açık denizler gibidir zaten elimde
her zaman, ama her zaman bir kıyıyı sezdiren."

nasıl bir varlığa yazılmıştı ki bu dizeler?

"gün bitti saat kaç bitecek mi bir gün savaşımız
hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de
dönüp dönüp arkamıza baktığımız
bir dünya kalıntısı üstünde
hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de"

neyi sorgulamaktı her seferinde cevap bulacakmışçasına..

"ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen
tanımadığın bir ülke gibi
içinde yaşamadığın bir zaman gibi
tam kendisi gibi mutluluğun
beni bekliyorsun
ve onu bekliyorsun beni beklerken."

kim içindi?

turgut uyar

zeitgeist
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım