Burayı Sevgili günlük gibi kullandığım için öncelikle çok özür dilerim ama çok uzatmayacağım. Bakıp da unutmamak, unutur gibi olursam da okuyup hatırlamak için buraya yazıyorum. Bu kendimi ilk ve son defa aptal konumuna düşürmem olacak. Bu defa kafamı vura vura değil canımı yakmadan dersimi alacağım. Her zaman olduğum gibi bencil varlığımla sadece kendime odaklanınca çok daha mutlu olacağımı sürekli kendime hatırlatacağım...
Bu giriyi silmiştim ama cidden unutkan bir insanım demek ki sürekli okuyup, tekrar etmem gerekiyor. O yüzden de bu hep burada duracak ve aptallığımın bir nişanesi olacak.
Kendisi de olmasa cahil cesaretini bu kadar kanlı canlı göremeyecektik. Bu adamı tanımamızın en güzel yanı artık di'li geçmiş zamanda kalmasıdır. Artık fesler ve ağzından çıkan köpükler asja neyse ben daha fazla devam edemeyeceğim sanırım konuyu anladınız. Şahsını ünlü düşünür Ankaralı Namık dizeleriyle uğurluyoruz ;
Yan cehennem yan, beş kamyon kömürle geliyorum, yan.
Yan cehennem yan, beş kamyon kömürle geliyorum, yan.
Dönüp bakınca ben bunları mı düşündüm, cidden bunlara mı üzüldüm dedirttir. Cümlelerin hiçbir süzgeci olmadığı için en dürüst kaleme sahip yazılar oradadır lakin belli bir disipline sahip değilseniz bir zaman sonra yarıda kalmış güzel bir alışkanlık olarak kalacaktır.
Söz konusu Tamamlayıcı bir güç olan sevgiyse, birinin olmadığı yerde diğerinin hiçbir hükmü yoktur. Sevmediğin biri dünyaları ayaklarına serse içinde en fazla minnetle karışık bir utanç oluşur ki Bu hisle de ne kadar idare edilebilirse, o kadar sürer seni seven adlı proje ilişkiniz.
Böylesi durumlarda kötünün iyisi diye bir şey yoktur. Sevilmediğim birinden bir damla sevgi dilenmek, sevmediğim birinin yalan rüyası olmak yerine en koyusundan yalnızlığı tercih ederim.
Böylesi durumlarda kötünün iyisi diye bir şey yoktur. Sevilmediğim birinden bir damla sevgi dilenmek, sevmediğim birinin yalan rüyası olmak yerine en koyusundan yalnızlığı tercih ederim.
Böylesi önemli ve değerli bir şahsiyet için az olan anıt mezardır. Ülkemin bugününde devleti yönetme iddiasında olanların, nasıl yaşadığına bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Her Ankara ziyaretimde iki elim kanda da olsa atamın huzuruna çıkmak ertelenmesi imkansız bir görev gibi geliyor. Angarya işler, ötelediğiniz sorumluluklar gibi değil de atlarsanız eksik kalırsınız gibi bir hissiyata sebep oluyor.
Bugünkü kalabalıktan anladım ki bir şeyin üstünü ne kadar karalamak isterseniz isteyin başaramıyorsunuz. O orda yattıkça bize emanet ettiği her şey, her zaman, çok kıymetli olacak. Çok uzun zaman önce göç etmiş diye hatırasını yok etmek istediğiniz adamın fikirleri orda çocuk kalbiyle var olan minikler, yaşı ne olursa olsun saygısını göstermek isteyen her bireyde yaşamaya devam edecek.
Her Ankara ziyaretimde iki elim kanda da olsa atamın huzuruna çıkmak ertelenmesi imkansız bir görev gibi geliyor. Angarya işler, ötelediğiniz sorumluluklar gibi değil de atlarsanız eksik kalırsınız gibi bir hissiyata sebep oluyor.
Bugünkü kalabalıktan anladım ki bir şeyin üstünü ne kadar karalamak isterseniz isteyin başaramıyorsunuz. O orda yattıkça bize emanet ettiği her şey, her zaman, çok kıymetli olacak. Çok uzun zaman önce göç etmiş diye hatırasını yok etmek istediğiniz adamın fikirleri orda çocuk kalbiyle var olan minikler, yaşı ne olursa olsun saygısını göstermek isteyen her bireyde yaşamaya devam edecek.
22 ağustos 1862 doğumlu, izlenimcilik akımının en önemli temsilcilerinden, fransız asıllı bestecidir.
sanatla ve bohemlikle yoğrulmuş hayatında birçok sansasyonel ilişki yaşamış ve son yasak aşkı için eşini terk edip, yaşadığı ortamı bile terk etmiş ve eastbourne'e yerleşmiştir. 23 mart 1918' de paris hava saldırıları sırasında hasta yatağından kalkamadığı için ölmüştür. kendisi ayrıca bir kafede kendi bestelerinin çalındığını duyup hesap ödemeyi reddetmiş, bu yüzden mahkemelik olmuş ve mahkemenin sonucunda eserlerinin telif hakkını kazanan ilk bestekar olarak tarihe geçmiştir.
bestelerinin bazılarında bu nasıl bir ahenksizlik hissi yaşarken birden notaların akışında kaybolursunuz. bana klasik müzik anlayışının ötesinde sade ama baş kaldırmış hissini veren tek ve nadir eserleri var. kendinizi zihinsel olarak yorgun hissettiğinizde, günlük hayatın karmaşasından kaçıp sakin bir liman aradığınızda doğru adresin bu adamın eserleri olduğunu anlayacaksınız.
sanatla ve bohemlikle yoğrulmuş hayatında birçok sansasyonel ilişki yaşamış ve son yasak aşkı için eşini terk edip, yaşadığı ortamı bile terk etmiş ve eastbourne'e yerleşmiştir. 23 mart 1918' de paris hava saldırıları sırasında hasta yatağından kalkamadığı için ölmüştür. kendisi ayrıca bir kafede kendi bestelerinin çalındığını duyup hesap ödemeyi reddetmiş, bu yüzden mahkemelik olmuş ve mahkemenin sonucunda eserlerinin telif hakkını kazanan ilk bestekar olarak tarihe geçmiştir.
bestelerinin bazılarında bu nasıl bir ahenksizlik hissi yaşarken birden notaların akışında kaybolursunuz. bana klasik müzik anlayışının ötesinde sade ama baş kaldırmış hissini veren tek ve nadir eserleri var. kendinizi zihinsel olarak yorgun hissettiğinizde, günlük hayatın karmaşasından kaçıp sakin bir liman aradığınızda doğru adresin bu adamın eserleri olduğunu anlayacaksınız.
Gün boyunca, içimden bu dizeleri tekrar ettim. Şimdi ise sanki yaşıyorum. İnsan çok kalabalıkken nasıl böylesi bitmeyen bir yalnızlıkla boğulabilir ki... Rol yapmaktan çok yoruldum. Sadece çok yorgunum...
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
Turgut Uyar
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
Turgut Uyar
Dost görünen düşmanların en büyük silahıdır. Yaralarımızı, zayıf yönlerimizi birine açarken tek umduğumuz merhem olmasa da o sızılara bilmeden dokunup canımızı acıtmasını önlemektir. ama işler genelde tek tek zayıf yönlerin belirlenmesi, itinayla hafızaya gerekli anlar için kaydedilmesi ve zamanı geldiğinde en zarar verici biçimde saldırıya geçilmesi olarak ilerler.
Can eviniz genelde ulaşılması ve toparlanması en zor noktanız olur. Buraya nokta atışı vurmak birine yapılabilecek en kötü niyetli harekettir. Kötülük yapmak ne kadar inkar edilirse edilsin insanın doğasında vardır ama birini can evinden vurmak planlı bir kötülüktür ki bu tarz kötülüklerde nefsi müdafaa söz konusu bile olamaz.
Can eviniz genelde ulaşılması ve toparlanması en zor noktanız olur. Buraya nokta atışı vurmak birine yapılabilecek en kötü niyetli harekettir. Kötülük yapmak ne kadar inkar edilirse edilsin insanın doğasında vardır ama birini can evinden vurmak planlı bir kötülüktür ki bu tarz kötülüklerde nefsi müdafaa söz konusu bile olamaz.
İnsan sabit bir varlık değil ne duygusal ne de fikir olarak dün ak dediğimiz bugün gözümüze kapkara görünebilir ki böylesi bir karmaşanın içinde kafanın konudan bağımsız olmasını beklemek de manasız olur.
İster din, ister toplumsal normlar ya da hayatımızı şekillendirecek bir takım kararlar hepsi karmaşadan sonra verilen kararlarla dinginliğe kavuşuyor. İş o kafa karışıklığı içinde saçma sapan yönlere, durumlara ve insanlara savrulmadan bulanıklık dönemlerini atlatabilmekte yatıyor.
İster din, ister toplumsal normlar ya da hayatımızı şekillendirecek bir takım kararlar hepsi karmaşadan sonra verilen kararlarla dinginliğe kavuşuyor. İş o kafa karışıklığı içinde saçma sapan yönlere, durumlara ve insanlara savrulmadan bulanıklık dönemlerini atlatabilmekte yatıyor.
Günümüz insanlarının değersizlik sendromu içinde kaybolurken, en ufak bir değer kırıntısı gösteren, size vaktini ve emeğini ayıran her türlü insana reva gördüğü muameledir.
Bir de bunu salakmışsınız gibi gözünüze sokarak belli eden bir güruh var ki onlar adeta baklavanın üstüne servis edilen birer kaymak. Haliyle yiyene de afiyet olsun demekten başka bir teselli kalmıyor.
Bir de bunu salakmışsınız gibi gözünüze sokarak belli eden bir güruh var ki onlar adeta baklavanın üstüne servis edilen birer kaymak. Haliyle yiyene de afiyet olsun demekten başka bir teselli kalmıyor.
İyi ki doğmana tam bir hafta kalmış. Unutmamak için her telefonumun hatırlatıcısına kaydediyorum. Vicdan ne garip bir yük ki her sene küfeye ekstra ağırlık ekliyor altında kalıp ezilen benliğime hiç acımadan...
Herkes yanlış anlasa, kan bağımız uzak da olsa ben öz kardeşimi bile seni sevdiğim kadar sevemedim. Ne kadar büyümüş zannediyorduk birbirimizi değil mi oysa daha ben on altımda sen de sadece yirmindeydin... Dizlerim kanadığında ağaçla savaşıp kendini şövalye ilan etmiştin, biliyor musun sana gülsem de sen benim güzel kalpli, zırhlı şövalyemdin. Her suçu birlikte işledik, ben okulun çelimsiz uzun kızı olduğum için ilk aşkımı sana anlatamadım ama sen kıvırcık saçlı prensesinin güzelliğini saatlerce dile getirdin. Öylesine kör, öylesine çocuk ve masumduk ki ailelerimiz ne derse desin tam tersini yapmak için suç ortağı olmaktan hiç çekinmedik. Sen arabalar için bense saçma sapan şeyler için birlikte yalanlar söyledik. En fazla ne olabilirdi ki değil mi? Ölüm yoktu ya sonunda...
Bir film kiraladık sözde bizde kalacaktın, kıvırcık saçlına mesaj attın beni merak etme diye sonra saat tam sabahın altısında benim cebimdeki son elli lirayı alıp gittin. Öylesine mutlu oldun ki borç haa demeyi ihmal etmezken bana sarılıp zıpladın. En son o kiraz ağacının orda bana dönüp el salladın kıvırcık saçların rüzgarda o kadar komik sallanıyordu ki kahkaha attım. Sonra gittin ve ben seni unuttum. En fazla ne olabilirdi ki ölüm yoktu ya sonunda...
Akşam üstü baban aradı seni sormak için ki biraz endişeliydi gitme dediği o drift yarışında olabilir miydin acaba? İçime düşen ateşe aldırmadan haberim yok dedim ama kapatır kapatmaz tam on dört defa aradım lakin açmadın. Sonra herkes seni aramanın en kısa yolu beni sıkıştırdı ki anneme itiraf ederken yine düşündüm dedim ki ne bu telaş ne var ki ölüm yoktu ya sonunda... Sonra haberler başladı, hiç unutmuyorum ilk ve flaş gelişme olarak anonsta o gittiğin yarış vardı ve bir araba hızlanıp, direksiyon hakimiyetini kaybederken karşı yolun kenarındaki seyircilerin arasına dalıyordu ve en son havada takla atan o kazak kiraz ağacının altında gördüğüm senin üstündeydi... Havada öyle defalarca dönerken ölmüş olamazdın değil mi? Sonrası benim çığlığım, sonrası hastane morgu, sonrası benim babanla orda yatarken kırılmış kemiklerinin ne kadar canını yaktığını hayal etmem. Sonrası hiçlik, sonrası boşluk... Ben o günden sonra bir daha asla masum olamadım, ben o günden sonra asla kimseye sarılıp ağlamadım, ben o günden sonra bir kere bile mezarına gelip özür dilerim benim yüzümden diyemedim. Ailen senin suçun değil dedi ben ezildim, kıvırcık saçlı prensesin seni affettim dedi ama ben asla affedemedim. Daha bugün konuştuk hamileymiş, erkek olursa adını tahmin etmek zor değil diyip güldü ama ben gülemedim çünkü sen ölmesen o çocuk senin çocuğun olacaktı. Sen yaşasan ve ben ölsem dünya hiçbir şey kaybetmeyecekti. Vicdan ne garip bir yük değil mi, sürekli nefes alanın kim olması gerektiğini ruhu eze eze hatırlatıyor. Kıvırcık saçların yine rüzgarda sallansın, sana yalvarıyorum ölen sen değil ben olayım...
Herkes yanlış anlasa, kan bağımız uzak da olsa ben öz kardeşimi bile seni sevdiğim kadar sevemedim. Ne kadar büyümüş zannediyorduk birbirimizi değil mi oysa daha ben on altımda sen de sadece yirmindeydin... Dizlerim kanadığında ağaçla savaşıp kendini şövalye ilan etmiştin, biliyor musun sana gülsem de sen benim güzel kalpli, zırhlı şövalyemdin. Her suçu birlikte işledik, ben okulun çelimsiz uzun kızı olduğum için ilk aşkımı sana anlatamadım ama sen kıvırcık saçlı prensesinin güzelliğini saatlerce dile getirdin. Öylesine kör, öylesine çocuk ve masumduk ki ailelerimiz ne derse desin tam tersini yapmak için suç ortağı olmaktan hiç çekinmedik. Sen arabalar için bense saçma sapan şeyler için birlikte yalanlar söyledik. En fazla ne olabilirdi ki değil mi? Ölüm yoktu ya sonunda...
Bir film kiraladık sözde bizde kalacaktın, kıvırcık saçlına mesaj attın beni merak etme diye sonra saat tam sabahın altısında benim cebimdeki son elli lirayı alıp gittin. Öylesine mutlu oldun ki borç haa demeyi ihmal etmezken bana sarılıp zıpladın. En son o kiraz ağacının orda bana dönüp el salladın kıvırcık saçların rüzgarda o kadar komik sallanıyordu ki kahkaha attım. Sonra gittin ve ben seni unuttum. En fazla ne olabilirdi ki ölüm yoktu ya sonunda...
Akşam üstü baban aradı seni sormak için ki biraz endişeliydi gitme dediği o drift yarışında olabilir miydin acaba? İçime düşen ateşe aldırmadan haberim yok dedim ama kapatır kapatmaz tam on dört defa aradım lakin açmadın. Sonra herkes seni aramanın en kısa yolu beni sıkıştırdı ki anneme itiraf ederken yine düşündüm dedim ki ne bu telaş ne var ki ölüm yoktu ya sonunda... Sonra haberler başladı, hiç unutmuyorum ilk ve flaş gelişme olarak anonsta o gittiğin yarış vardı ve bir araba hızlanıp, direksiyon hakimiyetini kaybederken karşı yolun kenarındaki seyircilerin arasına dalıyordu ve en son havada takla atan o kazak kiraz ağacının altında gördüğüm senin üstündeydi... Havada öyle defalarca dönerken ölmüş olamazdın değil mi? Sonrası benim çığlığım, sonrası hastane morgu, sonrası benim babanla orda yatarken kırılmış kemiklerinin ne kadar canını yaktığını hayal etmem. Sonrası hiçlik, sonrası boşluk... Ben o günden sonra bir daha asla masum olamadım, ben o günden sonra asla kimseye sarılıp ağlamadım, ben o günden sonra bir kere bile mezarına gelip özür dilerim benim yüzümden diyemedim. Ailen senin suçun değil dedi ben ezildim, kıvırcık saçlı prensesin seni affettim dedi ama ben asla affedemedim. Daha bugün konuştuk hamileymiş, erkek olursa adını tahmin etmek zor değil diyip güldü ama ben gülemedim çünkü sen ölmesen o çocuk senin çocuğun olacaktı. Sen yaşasan ve ben ölsem dünya hiçbir şey kaybetmeyecekti. Vicdan ne garip bir yük değil mi, sürekli nefes alanın kim olması gerektiğini ruhu eze eze hatırlatıyor. Kıvırcık saçların yine rüzgarda sallansın, sana yalvarıyorum ölen sen değil ben olayım...
tam adı 'böyle buyurdu zerdüşt : herkes ve hiç kimse için bir kitap' friedrich nietzsche'nin en derinlik taşıyan eseridir. ortaya çıkan kitaba sadece edebi bir değer biçmek felsefi yönüne, sadece felsefe içerdiğini söylemek de edebi yönüne haksızlık olur. ilk sayfalarında anlamak zor gibi geliyor ama otuzuncu sayfadan sonra her sayfada o konuşuyor siz dünyaya yepyeni bir pencere açıyorsunuz.
zerdüşt gezgin ve sürgün bir kişidir ki kendisi tanrı'nın varlığını haber vermez insanlara, aksine ölümünü haber verir. bu kitapla birlikte yepyeni bir görüşte bir çeşit üstinsan yaratmıştır. boş zamanlarınızda roman okuyor gibi sayfaları rahatça geçip, konunun özünü kavradım diyebileceğiniz bir eser değildir. tam da kendisinin bahsettiği gibi onun gününe ait değil gelecek yüzyıl ve nesiller için bırakılmıştır.
"şiir yazanlar ve tanrıya düşkün olanlar arasında birçok hastalıklı kişi olmuştur her zaman; nefret ederler farkına varanlardan ve dürüstlük denen son erdemden.
hep geçmişteki karanlık çağlara bakarlar. o zamanlar gerçekten de kuruntu ve inanç başka türlü bir şeydi. tanrıya benzemek bir çıldırma nedeniydi ve şüphe bir günahtı.
tanrıya benzeyenleri çok iyi tanırım. kendilerine inanılması için ısrar ederler ve şüpheyi günah sayarlar. kendilerinin en çok neye inandıklarını da en çok ben iyi bilirim.
gerçekten de öbür dünyalar ve hayat kurtarıcı kan damlaları değildir inandıkları. bunlar da en çok bedene inanırlar ve kendi bedenleri kendindeki şeydir onlar için.
ama hastalıklı bir şeydir bedenleri onların gözünde ve kurtulmak isterler ondan. bu nedenle kulak verirler ölüm vaazlarına ve kendileri de öbür dünyalar hakkında vaaz verirler."
zerdüşt gezgin ve sürgün bir kişidir ki kendisi tanrı'nın varlığını haber vermez insanlara, aksine ölümünü haber verir. bu kitapla birlikte yepyeni bir görüşte bir çeşit üstinsan yaratmıştır. boş zamanlarınızda roman okuyor gibi sayfaları rahatça geçip, konunun özünü kavradım diyebileceğiniz bir eser değildir. tam da kendisinin bahsettiği gibi onun gününe ait değil gelecek yüzyıl ve nesiller için bırakılmıştır.
"şiir yazanlar ve tanrıya düşkün olanlar arasında birçok hastalıklı kişi olmuştur her zaman; nefret ederler farkına varanlardan ve dürüstlük denen son erdemden.
hep geçmişteki karanlık çağlara bakarlar. o zamanlar gerçekten de kuruntu ve inanç başka türlü bir şeydi. tanrıya benzemek bir çıldırma nedeniydi ve şüphe bir günahtı.
tanrıya benzeyenleri çok iyi tanırım. kendilerine inanılması için ısrar ederler ve şüpheyi günah sayarlar. kendilerinin en çok neye inandıklarını da en çok ben iyi bilirim.
gerçekten de öbür dünyalar ve hayat kurtarıcı kan damlaları değildir inandıkları. bunlar da en çok bedene inanırlar ve kendi bedenleri kendindeki şeydir onlar için.
ama hastalıklı bir şeydir bedenleri onların gözünde ve kurtulmak isterler ondan. bu nedenle kulak verirler ölüm vaazlarına ve kendileri de öbür dünyalar hakkında vaaz verirler."
Kim düşünmüş ve bulmuşsa çok yanlış iş yapmış dediğim sözde meslek, özde otopark mafyasıdır. Vale kullanıp insanları buna mecbur bırakan işletmelerden ekstra nefret ediyorum.
Burda bahsettiğim arabanın markası, parası değil bunu rant olarak kullanırken size emanet edilen bir şeyi babanızın malı gibi kullanacak kadar meslek ahlakından yoksun olunması. Onu da geçtim ödünç verdiğiniz arabanın anahtarını başka bir arabada unutacak kadar da işlerini iyi yapıyorlar. Evet yanlış duymadınız adam başka bir arabada anahtarınızı kaybedip birkaç güne arayacaklar olmazsa yaptırırız diyor. Yedek anahtarım olmasaydı büyük ihtimalle kendisini itlaf etmek zorunda kalacaktım ki diğer araç sahibinden anahtarın bulunduğu haberini aldım ve adamın tek dediği hehe ben bulunur demiştim.
Burda bahsettiğim arabanın markası, parası değil bunu rant olarak kullanırken size emanet edilen bir şeyi babanızın malı gibi kullanacak kadar meslek ahlakından yoksun olunması. Onu da geçtim ödünç verdiğiniz arabanın anahtarını başka bir arabada unutacak kadar da işlerini iyi yapıyorlar. Evet yanlış duymadınız adam başka bir arabada anahtarınızı kaybedip birkaç güne arayacaklar olmazsa yaptırırız diyor. Yedek anahtarım olmasaydı büyük ihtimalle kendisini itlaf etmek zorunda kalacaktım ki diğer araç sahibinden anahtarın bulunduğu haberini aldım ve adamın tek dediği hehe ben bulunur demiştim.
Hayatı kolaylaştıran güzel bir detayı fark edip, uygulamasıdır. İnsan kendisiyle sorunlarını bitirmeden dünyayla asla tam olarak barışamaz ki insanın kendiyle kavgası asla mutlak bir galibiyet getirmez. Galibi olmayacağınız bir savaşa girmek asla bitmeyecek bir mücadelede debelenmekten başka bir işe yaramaz.
Cinsiyetten bağımsız bir süre sonra insanı boğan ve değil dinlenmek daha fazla yorgun hissetmenize neden olan eylemdir. Kendi konforlu alanımız gün içindeki tüm yorgunlukla, kapıyı açınca göze güzel geliyor yoksa her gün dört duvar arası salon, mutfak, yatak odası hayatının kimsenin hayali olduğunu zannetmiyorum.
teselli niyetine söylenen en samimiyetsiz cümledir. bu cümleyi kuracak zekaya sahip arkadaşınız olduğu için sizi terk eden kadını, isabetli davranışından ötürü tebrik etmek gerekiyor. ayrıca ;
(bkz:atma ziya)
(bkz:atma ziya)
Tek meziyeti üremek olan bir canlının hezeyanları olarak bakıyorum. Sonuçta bazı insanların beyni olmadan fikri de olabiliyor. Dikkate alıp, sinirlenmeye bile değmez.
Sevgili dediğimiz ilişki türü çokça sevgi, yüksek miktarda beğeni ve bolca arkadaşlık barındırır. O dünyanın en kusursuz varlığı gibiyken kusurlarını sevgi örter. Herhangi bir tartışma anında ona ne kadar kızmak isteseniz de yüzünde en sevdiğiniz gülümsemesi size ne kadar karşı konulmaz olduğunu hatırlatır ama tüm bunların üstünde bir noktada her sorunu çözen onun en iyi arkadaşınız olmasıdır.
Zamanla, nankör insan benliğinde beğeni azalır, tahammülü düşük bir sevgiyle idare ederken elinizde kalan tek şey arkadaşlıktır ki ilişki bitiyorsa artık onun bile hatrı kalmamıştır.
Sevdiğiniz insanı hayatınızdan çıkarma noktasına geldiyseniz dostluk kavramını da bir kenara koymuşsunuzdur. Israrla arkadaş kalmaya çalışmak kendine eziyet, geçmişe de saygısızlıktır.
Onun yeni sevgilisi, sizin hayatınızdaki yeni insan tarzında görüşmeler günümüzde çağdaşlık gibi görülse de eski kafalı olmak bazen hepsinden güzeldir. Önünde eski ibaresi olan sevgili, arkadaş etiketiyle hayatınızda yer alıyorsa iki taraftan biri hâlâ hislerine yeniliyordur.
Zamanla, nankör insan benliğinde beğeni azalır, tahammülü düşük bir sevgiyle idare ederken elinizde kalan tek şey arkadaşlıktır ki ilişki bitiyorsa artık onun bile hatrı kalmamıştır.
Sevdiğiniz insanı hayatınızdan çıkarma noktasına geldiyseniz dostluk kavramını da bir kenara koymuşsunuzdur. Israrla arkadaş kalmaya çalışmak kendine eziyet, geçmişe de saygısızlıktır.
Onun yeni sevgilisi, sizin hayatınızdaki yeni insan tarzında görüşmeler günümüzde çağdaşlık gibi görülse de eski kafalı olmak bazen hepsinden güzeldir. Önünde eski ibaresi olan sevgili, arkadaş etiketiyle hayatınızda yer alıyorsa iki taraftan biri hâlâ hislerine yeniliyordur.
ülkede hayvan hakları değişip, hayvanların insanlarla eşit değerde olduklarını anlayabilen bilinçli bir toplum gelişmezse ne ilk ne de son olacak katliamdır. bu güzel canlar orda zehirlenmeseydi toplanıp barınaklarda ölüme terk edileceklerdi. oraların sadece ölümü bekledikleri bir yer olduğuna inanmayan varsa en yakınındaki herhangi bir barınağı ziyaret etsin ki ne demek istediğimi kendi gözleriyle görsün.
insan denen zararlı organizmalar önce tüm yaşam alanlarını işgal ediyor ardından da kendisi hariç hiçbir canlının orada yaşamasına izin vermiyor. umarım en yakın zamanda en az insan öldürmekle eşdeğer yaptırımların olduğu bir yasa çıkar ve devlet en iyi ihtimalle işkence görüp tecavüze uğrayan bu canlar için artık bir şey yapmış olur.
insan denen zararlı organizmalar önce tüm yaşam alanlarını işgal ediyor ardından da kendisi hariç hiçbir canlının orada yaşamasına izin vermiyor. umarım en yakın zamanda en az insan öldürmekle eşdeğer yaptırımların olduğu bir yasa çıkar ve devlet en iyi ihtimalle işkence görüp tecavüze uğrayan bu canlar için artık bir şey yapmış olur.
İnsanların aslolan hislerini ve içinde tuttukları gerçek fikirlerini ortaya dökmelerine sebep olduğunu düşündüğüm histir.
Birinin öfkeli haline tanık olmadıysanız kesinlikle onu tanıdığınızı düşünmeyin ki biri sizi öfke duyduğu halde kırmamaya dikkat ediyorsa onu pamuklara sarıp sarmalayın ve Ben mi, ben asla o kadar iyi yürekli biri değilim.
Birinin öfkeli haline tanık olmadıysanız kesinlikle onu tanıdığınızı düşünmeyin ki biri sizi öfke duyduğu halde kırmamaya dikkat ediyorsa onu pamuklara sarıp sarmalayın ve Ben mi, ben asla o kadar iyi yürekli biri değilim.
Sana lümpen dedim diye uzun zaman bana kırılmıştın hatta diğer tespitlerim için beni acımasız biri olmakla da suçladın. Şimdi televizyon aracılığıyla olanları görünce tablo tamamlanmış olmadı mı sence de?
Baban ve ailenin konumunu kullanıyorsun dedim sinirlendin ki hâlâ kullanıyorsun, siyaset senin işin değil şov yapma dedim, bu defa da bana sen ne anlarsın dedin ki sonrasında olanları ikimizde biliyoruz. en son konuşmamızdaysa kendini önemli biri gibi hissetmek için kadınları kullanıyorsun, şöhret mi olmak istiyorsun deyince köpüren sen, orta düzey ünlüler seviyesinden manken camiasına kadar yükselmişsin tebrik ediyorum.
En azından insanlar hakkında ileri geri konuşurken ilerde söylediklerimden belki yüzüm kızarır seviyesine geldiğini umuyorum. Olayın itiraf kısmına gelirsek; karakteri es geçersek eli yüzü düzgün insandın.
Baban ve ailenin konumunu kullanıyorsun dedim sinirlendin ki hâlâ kullanıyorsun, siyaset senin işin değil şov yapma dedim, bu defa da bana sen ne anlarsın dedin ki sonrasında olanları ikimizde biliyoruz. en son konuşmamızdaysa kendini önemli biri gibi hissetmek için kadınları kullanıyorsun, şöhret mi olmak istiyorsun deyince köpüren sen, orta düzey ünlüler seviyesinden manken camiasına kadar yükselmişsin tebrik ediyorum.
En azından insanlar hakkında ileri geri konuşurken ilerde söylediklerimden belki yüzüm kızarır seviyesine geldiğini umuyorum. Olayın itiraf kısmına gelirsek; karakteri es geçersek eli yüzü düzgün insandın.
en azından yeterli düzeyde zeka isteyen bir eylemdir çünkü tek bir yalan bile zaman içinde diğerini söylemek zorunda bırakır. bir, iki, beş derken koca bir girdabın içinde kaybolursunuz.
insanlar genelde bu girdabın içinde debelenenlere tahammül edemiyor halbuki o çırpınışı izlemek bile kendi içinde çok eğlenceli geliyor. bir insan size yalan söylüyorsa tartışmak yerine buna inanıyor gibi yapın ki diğerini söylerken kime arkanızı dönmemeniz gerektiğini iyice anlayın.
insanlar genelde bu girdabın içinde debelenenlere tahammül edemiyor halbuki o çırpınışı izlemek bile kendi içinde çok eğlenceli geliyor. bir insan size yalan söylüyorsa tartışmak yerine buna inanıyor gibi yapın ki diğerini söylerken kime arkanızı dönmemeniz gerektiğini iyice anlayın.