confessions

cassandra

1. nesil Yazar - Havayı kokluyor

  1. toplam entry 24
  2. takipçi 5
  3. puan 2991

göztepe

neptune
Sözlükte taraftarı olan arkadaşlarımı, süper lige çıkmaları dolayısıyla tebrik ettiğim, İzmir'in köklü spor kulüplerinden biri.

Yeri gelmişken, İzmir takımları içinde en büyük sempatiyi Altay'a besliyorum. Onlar da bu sene 2.lige çıktılar. Umarım en kısa zamanda süper lige de çıkarlar.

Not: her ne kadar göztepe'nin kazanmasını isteyerek maçı izlediysem de, göztepe'nin maçın genelinde, en azından niyet anlamında daha pozitif bir futbol oynadığını da eklemek isterim. Yani bana göre hak edilmiş bir galibiyet oldu zaten.

bert dedim saçmalama sana insan gibi söylüyorum

putintin
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Hollanda Dışişleri Bakanı'na tepkisi. bakanımızın hollanda'ya girişine izin vermemişler. eski mevzu ama tepkisi şahane olmuş asdfgh.

Bert dedim, Saçmalama sana insan gibi söylüyorum beni neden hollanda'ya almadınız? demiş sayın çavuşoğlu.

https://www.aydinlik.com.tr/politika/2017-mart/cavusoglu-disisleri-bakani-ni-aradim-bert-dedim-sacmalama

evde ölmek yasak

klm
Fransa'da Laigneville Belediyesi evde ölmeyi yasakladı.

Fransa'nın kuzeyinde bulunan Laigneville Belediyesi'nin Başkanı Christophe Dietrich, Franceinfo televizyon kanalına yaptığı açıklamada, belediyenin evde ölmeyi yasaklayan bir karar aldığını, kararın sembolik ve anlamlı olduğunu söyledi.

5 BİN KİŞİ YAŞIYOR

Beş bin kişinin yaşadığı belediyelik bölgede sadece iki doktorun görev yaptığına işaret eden Dietrich, son üç haftada iki kez ölüm ilamı yapmak için 4-6 saat doktor beklediklerini anlattı.

Dietrich, bu iki doktorun da yıl sonunda emekli olacağına, onların yerine hala bir atama yapılmadığına dikkati çekti.

Kararın uygulanamaz olduğunu bildiğini ancak amacının doktor açığına dikkati çekmek olduğunu vurgulayan Dietrich, "Biliyorum bu karar saçma ama biz saçma bir durumla karşı karşıyayız." dedi.

Kaynak:
http://www.hurriyet.com.tr/fransada-laigneville-belediyesi-evde-olmeyi-yasakladi-40461494

işini ciddiye alan insan

kaptonur
Aynı zamanda işine saygısı olan insandır. Sadece işini yaptığı için el üstünde tutulan insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz! İşinizi yapın, sevmeseniz bile yapın, ciddiye alın zira sizi oraya kimse zorla sokmadı. Sizin seçiminizdi. İşinize gelmiyorsa bırakın.

künefe

zeitgeist
şu saatte görünür kılınmasıyla, kendini hatırlatan yazarı uçurmak için yeterli sebep tanıyan tatlı. hayır kardeşim ne lüzumu var böyle başlıkların, hayret bir olay. haskdffsk

edit büdüt: başlığa yazan bütün yazarlara eksi verdim, künefe he künefe zıkkım yiyin ajkdfnls

clash of clans

davy jones
Supercell'in 2013 yılında çıkarmış olduğu bir mobil online oyundur. Klan kurup savaşmalı, köyü geliştirmeli bir oyun. Bir süreden sonra kabak tadı verse de ara ara girip kaynakları topluyorum.

azap

klm
insanların yaşadığı şeylerden dolayı hissettiği üzüntü ve sıkıntı durumudur. yanlış eş/sevgili seçimi de bunlara sebep olabilir aman dikkat edin.

cahil cesareti

monster degree
Söz öbeği olarak hep duyduğumuz fakat gerçekte tam olarak nasıl bir şey olduğunu özellikle eskiden ayakken son yıllarda baş olmuş kişilerin hareketlerine şahit olarak öğrendiğimiz kavram. Hiçbir şey bilmemenin her şeyi bilmek olduğunun sanılmasıyla gelen cesaret olarak da açılabilir.

Nerede elini kolunu savura savura, ağzından tükürükler saça saça bir şeyler anlatan birini görsem orada cehaletin kokusunu alıyorum ve bu sahneye neredeyse bulunduğum her yerde rastlamaktan artık çok yoruldum.

insanın hayatının bittiği an

kukunhalauzerimde
kalıplaşmış bir cümledir. kimse için hayatın bittiği an olamaz. hayatın bittiğini düşündüren an olabilir en fazla. insan yapısı mı dersiniz ne derseniz deyin buna. unutmaya , kaldığı yerden devam etme gibi meziyetlerimiz var. anlık olarak düşünürüz sadece , kısa ya da uzun sürer , ama elbet biter bu düşünce. tabi gerçek yaşam son bulmuyorsa..

sorumluluk sahibi olmak

monster degree
'Başkalarının sorumluluğu' olarak düşünüldüğünde kısıtlayıcılığı can sıkabiliyor. Fakat insan öncelikle kendi sorumluluğunu taşımalı ve bu, kişiye külfet gelmemeli. Düşünsene, kendinsin. Kendini geliştirmenin, düzeltmenin, değiştirmenin ve iyileştirmenin sorumluluğu ne kadar pis kaka olabilir ki?

eski sevgili

ulduz
eskide kalması gereken şey. clean master adında bir uygulama var, siz fotoğrafları silseniz dahi bu uygulama çöp kutusunda dimmediyor resmen.
burayı da keşfettikten sonra o fotoğrafları görmemle kanın beynime sıçraması bir oldu tabi, küfürler eşliğinde uygulamayı sildim.

red nose day actually

sherlocky
bir çok ünlünün yer aldığı romantik komedi filmi love actually filminin devamı. 13 sene sonra neredeler sorusunun cevabını anlatan film de yine sevilen ünlüler birlikte. hugh grant, colin firt, Rowan Atkinson, keira knightley ve liam neeson oynuyor.

ilk filmde olan alan rickman vefat ettiği için yer almıyor.keşke yaşıyor olsaydı da bu filmde tekrar izleyebilseydik! martin freeman'da yok tabii!



dufun komşu hikayeleri

dusunmeye usenen filozof
terliğini çıkardı içeri aldı. "evin ne kadar temiz ve düzenli" dedi girer girmez.

"temizlemeye ve toplamaya çok zamanın yok, o yüzden kirletmiyorum" dedim. "oluyor mu öyle?" dedi. taşak geçişimi ciddiye alınca o muhabbeti kesip attım;

"kahve, çay ve meyve suyu var, ne içersin" dedim. "fark etmez" derken evimi inceliyordu. televizyon sehpasının üzerinde duran ve öykü kursunda yazmış olduğum öyküleri incelemeye koyuldu. "bunları sen mi yazdın" dedi. başımla ve yüz mimiklerimle onayladım. "niye" diye sordu, bu sorusunu da cevaplamadım. insan neden yazar sorusuna verilebilecek net bir cevap aklımda yoktu. "kahve yapıyorum" dedim ve ketıla su koydum. en iyi ketıl suyu çabuk kaynatandır.

kahve içerken, "seni çok rahatsız ediyor muyuz" dedi. "çok evde olmuyorum, rahatsız olduğum bir anı hatırlamıyorum" dedim. "sence buraya neden geldim?" diye sordu. "komşu ziyareti galiba" dedim. böyle soru cevap şeklinde devam etti. bu arada sürekli telefonu çalıyordu o da sürekli meşgule alıyordu.

"bağırıp bağırıp giden var ya deminden, işte o annemin sevgilisi, bana da yazıyor, ama aramızda kalsın" dedi. "sizin özeliniz, başkasıyla neden paylaşayım" dedim.

sevgilim ve bir birlikteliğim olup olmadığını sordu. cevabını verdim. annesinin bazı geceler olmadığını ve o zamanlar bana gelip gelemeyeceğini sordu bende "kapım her zaman açık" dedim. tam çıkmaya hazırlanıyordu. merdivenden yukarı çıkma sesleri geldi.

kübra bana sus işareti yaptı, telefonunu sessize aldı. atakan bir süre çapıyı çaldı, bağırdı. sonra bir üst kata çıkan merdivene oturdu. kapı deliğinden net görüyordum, bir sigara yaktı ve konuşmaya başladı. "içeridesin biliyorum, küçük orospu, ikinizde benim malımsınız, göreceksiniz" deyip duruyordu. atakan konuştukça kübra karşımda yerin dibine gireceğine umursamazca telefonunu karıştırıp duruyordu. atakan yine gitti. kübra'ya "burada kalabilirsin" dedim. "olur" dedi. zaten gitmeye de pek niyeti yok gibiydi. aslında uykum vardı. kalıp kalmaması umurumda değildi. ya gitsin ya kalsın da konu uyku muhabbetine gelsin istedim.

yatak odasını gösterdim, ben oturma odasına geçtim ve üstüme bir battaniye alarak yattım. ancak kübra'nın pek uyumaya niyeti yoktu.


sanat

ontolojik sancilarimin merhemi
sanat, oluştuğu evren bakımından sınır tanımayan, amaç boyutunda değerlendirilirken bir kalıba sokulamayan, ifade edildiği dünya bakımından maddeye bağımlı olan bir varoluş anlatımı. sanatın ortaya çıktığı evren insanın düşüncelerini, duygularını, gözlemlerini, algılarını içeren bir evren. böyle bir evrenin içinde sınırlar çizmek pek de mümkün değil ve de bu evrene açılan, onu besleyen kapıların sadece içinde bulunduğumuz dünya olduğunu ileri sürmek fazla cüretkar. insanın iç ve dış dünyalarının bir bütün olarak etkileşiminden doğan sanatın bu iki dünyanın sadece birinden doğması mümkün değildir. bir sanatçı sadece iç dünyasına yönelirken diğeri dış dünyaya odaklanır fakat ikisinde de diğer dünyanın etkileri görülür. sadece iç dünyaya yönelmeye çalışan bir sanatçı reel dünyada yaşadığı olayların etkisini de yansıtır. diğer yandan dış dünyayı betimlemek isteyen bir sanatçının çalışmasında o sıralarda ruh halinin etkileri vardır. insan kendi başına bir evren. bu evrenin sınırlarını çizebilmek nasıl mümkün değilse sanatın sınırlarını çizip de onun doğduğu evreni bilinen boyutlara mahkum etmek olası değildir.

görsel ve plastik sanatlar, sessel(fonetik) sanatlar, ritmik sanatlar, karma sanatlar gibi başlıklar altında bir çok türü amaçsal anlamda salt kalıplara sokmakta mümkün değil. sanatçının amacı eğlendirmek olabilir, düşündürmek olabilir, gerçekliği kendince ifade etmek olabilir, sadece kendini ifade etmek olabilir, bunun ötesinde sanatçı kendi amacını da bilmeyebilir. bir şair ortaya koyduğu dizeleri neden yazdığını bilemeyebilir, bir ressam fırçasını tuvalde dans ettirirken ne yaptığını bilemeyebilir. yani salvador dali'ye kendi resimlerini sorsalar ne anlatmak istediğini kendisi de bilemeyebilir. bunları bilmemekle beraber sadece dehayı ortaya koymak için sanatını icra etmiş olabilir.

son olarak sanat maddeye ifade edilmesi yönüyle bağımlıdır. sanat eseri evreninde doğup kendine bir amaç bulduktan sonra maddesel dünya da ifade edilmek ister. belki de bu sanatın kendisine ait bir varoluş sıkıntısıdır. çaresi yoktur, bir şekilde reel dünyanın içinde bulunan maddeler üzerine tutunup başka insanlara yani başka evrenlere uzanır. resim için boyaya, tuvale, palete ihtiyaç vardır. tiyatro için sahneye ve dekora, sinema için bir çok unsura ihtiyaç vardır. insan şiiri ya da şarkıyı bir yere yazmasa bile bunlar duyurmak için dile, kelimelere ve ses tellerine ihtiyaç vardır. yani sanat ifade edilmek istendiğinde mecburen maddeye tutunur ve ona bağımlıdır.

dufun komşu hikayeleri

dusunmeye usenen filozof
odamın kapısını açtı, içeri girdi. "tavuk gibi yattık hemen ya, beni uyku tutmuyor sıkıldım içeride" dedi.

istesem seksi o an başlatabilirdim. ama inanın ki yapmadım, istemeden bu hikayeye dahil oluyordum, anlaşılan bundan kaçış yoktu. ancak tam ortasına dalmak gibi de bir aptallığa girmeyecektim. kalkıp ışığı yaktım.

"ne istiyorsun kübra" dedim. "sen ne istiyorsun" dedi.

gözlerine baktım ve "aynı şeyi mi istiyoruz?" dedim. "olabilir, senin istediğin ne ki?" dedi.
"seks yapmak mı istiyorsun?" dedim, "daha kibar sorarsan olabilir" dedi. "belki ilerleyen zamanda daha kibar sorarım, ancak şu anda istediğim bu değil, sana normal gelen şeyler bana normal gelmiyor. evinizin kapısında günde 5 vakit böğüren biri var, seni içeri yardım için davet ettim, belki bana her şeyi anlatırsan daha çok yardımım olur" dedim.

yalan yanlış anlatmaya başladı. sürekli araya giriyor, yalanın dozajı artınca "emin misin öyle olduğuna" diyordum. o biraz kıvırarak, doğruya bir adım daha yaklaşıyordu. sonunda döküldü.

annesi, kübra 2-3 yaşındayken kocasından kaçmış. sonra pişman olmuş ancak, eşi kabul etmemiş. ortada kalmışlar. annesinin sevgililerinin yardımıyla oradan oraya savrulmaya başlamışlar. atakan kaçıncı sevgili artık kübra da çok bilmiyor. kübra 17 yaşındayken, atakan'la yakınlaşmış. 2-3 yıldır onunla birlikte ama pişman. annesinden gizli yürütüyorlar. atakan ona birlikte kaçma sözü vermiş. ancak bu söz bir türlü yerine gelmemiş. kübra da 1 aydır iş yerindeki bir çocukla kıskandırma amaçlı flört ediyormuş, ancak çocuğa elini bile dokundurmamış. atakan'ı seviyor ancak atakan'dan artık koca falan olmayacağını da net biliyor. atakan oto kiralamada ortak. ortağından bol miktarda para kaçırıyor ve bunu ayşe abla ve kübra için harcıyor. kübra da ayşe abla da ekonomik zorluk yaşamak konusunda aşırı endişeli ve bu yüzden ne olursa olsun atakan'dan çok ayrılmaya cesaret edemiyorlar. atakan istekleri karşılandığı ve işler onun istediği şekilde gittiği sürece çok iyi biri. ancak tersi olduğunda psikopatlaşıyor. geçmişte ikisine de şiddet uyguladığı olmuş. küçücük bir olayda öldürmekle tehdit dahi edebiliyor. geçmişinde birkaç yaralama olayı mevcut. atakan gerçekten korkulması gereken, düşünmeden hareket eden biri. kübra'dan aldığım tüm bilgiler bunlardı. sonra gitti mışıl mışıl uyudu. korkmuyordum ama atakan'la karşı karşıya kalmak istemezdim. kübra'nın bende kalması bile eşek cennetini boylamam için sebep olurdu tahmin ediyorum. sabah 7 gibi uyandık. atakan erken uyanan biri değil. bu yüzden kübra sabahları rahat hareket ediyor. evine gitti ve iş için hazırlanmaya başladı. ben kapıyı kilitledim ve işime gittim.

akşam eve döndüğümde ise sabah ki sakinlikten eser yoktu, kızılca kıyamet kopuyordu.

cem uzan

mislilac
Miting yapmaya gittiği her şehirde tavuklu pilav-ayran dağıtan siyasetçi, iş adamı, dolandırıcı. Amerika ile arasını iyi tutsaydı halen aktif siyasetin içinde olabilirdi fakat o motorola'yı dolandırmayı seçti.
90'lı yıllarda medya sektörüne önemli yatırımlar yaptı. Bu siyasete girmesinin ön hazırlığı oluyor sanırım. O dönemde gerçekten kısa süreli (66 gün) bir çalışmayla 2002 seçimlerinde genç parti'yle %7,25 oy aldı. Fakat daha sonra akp'nin iktidara gelmesiyle işi iyice zorlaştı. Mal varlıklarına teker teker el koyulan cem uzan zor şartlar altında girdiği 2007 seçimlerin de %3 oy aldı. 2009 yılında ise türkiye'den kaçarak fransa'ya yerleşti. Hala paris'te yaşıyor.
Cem uzan gerçekten basit vaatlerle verdi. Mazot 1 lira olacak gibi. Ve bu halk bu vaatlere inandı. 2015'te tekrar siyasete döneceğinin sinyalini vermişti ama biraz zor görünüyor.

leyla ile mecnun

mislilac
Türk televizyonlarındaki yayınlanmış en güzel dizilerden bir tanesidir. Ama yeter be kardeşim. Bıktım bu romantiklerinden. Hala çaya yapılan güzellemeler hala saçma sapan sözler paylaşmalar. Diziden soğutacaksınız.

erkeklerin geç olgunlaşması

kukunhalauzerimde
sabaha kadar tartışılacak önerme. olgunlaşma , oturaklı ve mantıklı hareket etme gibi davranışlar yaşla pek alakası yok. yaşanmışlıklar ya da karşılaşılan olaylar kofaktör niteliğindedir. küçük yaşlarda anne babasını kaybetmiş ve hayatla tek başına mücadele etmiş bir erkeğin olgunlaşması geç olur mu? olgunlaşma süresi bitkilerde bile dış etkenlere bağlıyken insanlarda etkili olmaz mı hiç , sözün özü yanlış önermedir.

ayrıca olgunlaşma nedir amk , meyve miyiz biz?