sanki burada kendimiz çalıp kendimiz oynuyormuşuz gibi geliyor. bi dakika, "gibi geliyor" dersem tespit yapmamış olurum. baştan başlıyorum. zengin sözlük'te kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. fazla katılım yok. başka yerlerde bir artı dahi almayacak entryler burada favlara boğuluyor. bu da bana yazarları motive etmek için yapılıyor gibi geliyor ama bu beni açıkçası motive etmiyor. sebebini kestirdiğim için motive olamıyorum. burayı seviyorum ama bu da benim tespitim ve tespit tespittir.
dinler arası diyalog olur, medeniyetler arası diyalog olur ama giriler arası diyalog olmaz. mesaj kutusu bunun için var. lakin görüyoruz efenim, bu durumdan şikayet ettiği halde girilerinde birilerine laf sokanları.
ünlü yazar henry miller ile anais nin'in, her ikisi de başkalarıyla evli olmalarına rağmen mektuplarla yaşadıkları aşkı anlatan ve 1932-1953 yılları arasındaki mektuplarından derlenen bir kitap. anais nin mektuplardan birinde kendi özel ilişkisinden hareketle sevgi hakkında şunları söyler. "hükmeden bir erkek, sevmeyen bir erkektir. muazzam yabani canlılığa sahiptir, fetheden bir güce. fetheder, insanları kendine boyun eğdirir, ama ne sever ne de anlar. o sadece bir güçtür, kendi kuvvetine doymuştur. eğer az bile olsa sevgi beslerse, kendisininki gibi bir gücedir bu, yani kendi gücünün türdeşlerini sever, diğerini değil. çünkü o bir istiladır. hükmedeni iyi izle: seven o değildir, seven hükmedilendir." tamamı ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez ama "seven insan hükmetmez" ifadesi doğru olmalı.
latince nekro-ölü ve pihilia-sevgi kelimelerinin birlesmesinden oluşan ölüseviciliktir. dirisinden ne gördük ki ölüsünden medet umalım diyenler için değildir. üstelik allah korusundur.
değişikti yangını, iç gıcıklayan cinsten. bakmaya doyulmaz bir pembelik, iç gösteren bir şeffaflık vardı karşımda. şarabı sevmezdim ve işeten de biraydı zaten. ama soğuk su, ah o buz gibi su, içinde buzların yüzdüğü o su yok mu o su. bu yangını en iyi durduran oydu. soyulmakla kalmamış pembe bir yaraya dönüşmüştü bileğimdeki deriler. yaz sıcağında gümüşler takıp bir de güneşin altında uyunmaması gerektiğini o gün öğrendim. şarabın işettiğini de bugün.
aynı çiğdem gibi. biz yerken (çiğnerken) okey ama başkası yaparken (çiğnerken) kaka. ha bir de erkeklere yakışmıyor denmiş ama alex buna dahil değil dimi? alex sonuçta bu.
yok ben yapamıyorum, okuyamıyorum öyle pdf'ten falan. alacaksın kitabı eline, koklayacaksın (klişe), sayfa sayfa okuyup, kitap ayıracını bırakacaksın kaldığın yere. eski kafalılıksa eski kafalıyım ama kitap aşkı denen bir şey var, e-kitap aşkı denen bir şey yok.
diyet yapanların vazgeçilmez iki besini. yaz gelir gelmez başlarlar karpuzun yanında beyaz peynir yemeye. oysa ki kavun, beyaz peynirle daha güzel gider yanında +1'i ile. (bkz:rakı)
şarkı sözlerine tek cümlelik başlıklar açmak güzel olmasa gerek ama metallica'nın "My Friend Of Misery" kaydında geçen bu söz başlık olmayı çok fazla hak eden bir sözdür. ve ne kadar güçlü bir söz. doğrunun bile göreceli olması ne enteresan. tanım: kiminin eğlencesi, kimine can sıkıntısı.
ders kitaplarımda bile yapamazdım bunu. benden sonra o kitabı eline alacak olan birileri mutlaka olacak, bana önemli gelen yerler belki onun kafasını karıştıracak düşüncesi ile asla yapamadım. zaten kıyamazdım da. yapmayın, kıymayın kitaplara.
defile. evet yalnız kaldığım bazı anlar dolabı indiririm aşağı. "neyi neyle giyersem güzel olur, eskilerden şu elbise hala oluyor mudur bana, hangi ayakkabı bu pantolonla daha şık durur vs."nin provasını yaparım, yorgunluktan bitap düşene kadar yaparım bunu. son karar hep "alışverişe çıkmam lazım" olur.
o kadar fazla dil bilgisi hatası yapılıyorken bazı şovenist takıkların bu -de/da'ya takılmalarını manasız buluyorum. evet güzel konuşalım, güzel yazalım ama sadece de'nin ayrı mı bitişik mi yazılması gerektiği ile olmuyor bu işler. bu takıkları gördükçe her türlü bitişik yazasım geliyor.
kitabın tam adı "bir ikea dolabında mahsur kalan hint fakiri'nin olağanüstü yolculuğu". eğlenceli gibi ama değil. 36 ülkede yayımlanan, 33 dile çevrilen ve ülkemizde de 3. baskısını çıkarmış bu kitabı beğenmedim. filmi çekilse efsane olabilir ama kitap gitmiyor. tavsiye edilmez.
kitap olursa kapağında böcek olmasın diye çok uğraşmış ama dönüşüm kitabı tüm baskılarda böcek resimli kapak ile çıkmıştır. sen koskoca yazar ol ama kimse seni siklemesin. adamın karamsar olduğu kadar var şimdi.
profil fotoğrafımı neden değiştiremediğimi hala anlayamadığım, duyuru için gereken puana sahip olamadığımdan mesajlardan medet umduğum ama elimin yine boş kaldığı sözlük. neden?
evde çiçeğe tahammül edemeyen babam emekli olduktan sonra balkonu çiçek bahçesine çevirdi, hatta en güzel balkon seçilmek için uğraştığına yemin edebilirim (izmir'de var böyle bir uygulama, bostanlı belediyesi'nin bir uygulaması da olabilir.)
eva green için başlayıp sonrasında her şeyine hayran kaldığım ama finali ile beni hayal kırıklığına uğratan 3 sezonluk güzel dizi. ah bir de dorian gray karakteri var ki, yürüyen seks mübarek. bölümlerde gözlerin kendisini aradığı bilinen bir gerçek. (sırf bu adam için izleyenlerin yalancısıyım.)