Habertürk yazarı
Nagehan Alçı'nın 10 Temmuz 2019 tarihli
Ali Babacan hareketinde son durum başlıklı yazısıdır. Yazıda dikkat çeken ifadelerden bazıları
Erdoğan muhafazakarların Mustafa Kemal'idir,
Türkiye'nin son 150 yılına üç isim damga vurmuştur ifadeleridir. Yazının tam hâli şu şekildedir: “Bu köşede daha önce yazdığım gibi
Ali Babacan Eylül ayını beklemedi ve 8 Temmuz itibarıyla istifasını vererek kurucu lideri olacağı partinin startını verdi. Onunla birlikte hareket eden ve kamuoyunun iyi tanıdığı epey sayıda AKP'li eski bakan ve üst düzey yetkili var. Ancak Ali Babacan'ın 8 Temmuz deklarasyonuna
rağmen hâlâ hiçbiri demeç vermek istemiyor. İsimsiz açıklamalar devam ediyor. Ben epey zorlamaya çalıştım fakat kenetlenmiş biçimde bu kararlarını sürdürüyorlar. (1) İsim olarak
Özgürlük ve Hukuk Partisi henüz kesin değil ama kuvvetli ihtimal. Öte yandan
Huzur Partisi olması önerisi de var. Özellikle bu öneri parti içindeki 60 yaş üstü kuşaktan geliyor. Hareketin konuştuğum önemli bir kurmayı şöyle söyledi: 'Nagehan Hanım milletimizin özgürlüklere ve gerçek bir hukuk devletine ihtiyacı olduğu kesindir. Fakat
Özgürlük ve Hukuk Partisi fazla
entelektüel ve fazla
liberal tınıda bir parti adı. Kısaltması da sevimsiz. Elbette sizler gibi halk içinde tanınan
liberal-
demokrat aydınların desteğinden memnun oluruz ama milletimiz çok daha yalın ve gündelik dilde yaygın bir şeyi talep ediyor bugün. O da tek kelimeyle huzur. Ülkemizde her kesimden hemen herkes huzursuz ve tedirgin. İşte o sebeple
Huzur Partisi ismi kanaatimce daha isabetlidir.' 2019
Türkiyesi'nde
özgürlük ve
hukuk gibi temel kavramlar hâlâ fazla (bkz:
#entelektüel) ve fazla
liberal tınlıyorsa vah hâlimize diyesim geliyor ama ben böyle düşünenleri de anlıyorum.
Huzur Partisi daha yerli ve milli gözüküyor olabilir. (2) Öte yandan '
Hukuk ve
özgürlük halkımızın umrunda değil' diyenlere katılmıyorum. Bence o durum geride kaldı. Ülkemizdeki 5 kişiden 1'i hakkında bir şekilde adli işlem başlatılmış. Bu büyük toplumsal oran
Türkiye tarihinde ilk kez oluyor. Şahıslar arası ihtilafları da katarsak toplumun çoğunluğu bir şekilde mahkemelere düşmüş durumda.
Muhbirlik ve
jurnalcilik mekanizması toplumu bir ur gibi sarmış. Yani özgürlük ve hukuk artık sadece
entelektüelleri ilgilendiren bir konu değil. Herkes için yaşamsal bir olgu. (3)
Mehmet Şimşek'in,
Ali Babacan hareketinin içinde bulunup bulunmadığı çok tartışılmıştı. Kesin olarak söyleyebilirim ki
Mehmet Şimşek bu hareketin bırakın içinde olmayı, tam da göbeğinde yer alıyor.
Londra'daki finans ve iş çevrelerine bu oluşumun tanıtımını yapan bizzat
Mehmet Şimşek. Yeni partinin
Türkiye ekonomisini tekrar düze çıkarabileceğini anlatıyor. Yani Mehmet Bey
Özgürlük ve Hukuk Partisi'nin
nomenklaturasının içinde. (4) Dünyaca ünlü
liberal iktisatçımız
Daron Acemoğlu'nun bu hareketle ilişkisi de çok tartışılıyor. Şunu söyleyebilirim ki
Ali Babacan,
Daron Acemoğlu'nun bu partinin içinde ve kurucular kurulunda yer almasını çok istiyor. Öte yandan parti programının hazırlanması sürecinde
Daron Acemoğlu'nun fikirlerinden çok istifade ediliyor. Yani bir yakın teması var. Fakat
Daron Acemoğlu kurucular kurulu üyesi olmayı kabul eder mi? Sanmıyorum. Şimdi herkesin sorduğu sorulara gelelim.
Ali Babacan'ın başında olacağı
Özgürlük ve Hukuk Partisi ya da
Huzur Partisi bir iktidar alternatifi olabilir mi? Siyasal hayatta başarılı olabilir mi? (5) Bu sorular
Recep Tayyip Erdoğan olgusunun tarihsel sembol kişiliğini es geçen ve Erdoğan Bey'in tıpkı
Turgut Özal gibi,
Süleyman Demirel gibi,
Adnan Menderes gibi bir siyasetçi olduğu bence ön kabulüyle yöneltilen sorulardır. Hâlbuki daha önce de birçok kez söylediğim gibi Erdoğan'ı artık bir siyasetçi olarak değil, tarihi bir şahsiyet olarak görmek gerekir. Erdoğan muhafazakârların Mustafa Kemal'idir. Onu,
Adnan Menderes ve
Turgut Özal ile birlikte anmak da bir yanılgı. Erdoğan artık
Mustafa Kemal Atatürk gibi,
İkinci Abdülhamid gibi bir tarihsel sembol şahsiyet. Sevin ya da sevmeyin ama objektif durum bu.
Türkiye'nin son 150 yılına üç büyük isim damga vurmuştur. Sultan Hamid
, Kemal Paşa
ve Tayyip Bey
. Birbirleriyle farklı siyasal çizgilerde olan ama tarihsel kimlik tanımında ortaklaşan üç şahsiyet.
Adnan Menderes ve
Turgut Özal'a olan sevgimi siz okurlarım biliyorsunuz ama bu iki ismi tarihsel şahsiyet olarak görmek yanlış olur. Erdoğan ise toplumun önemli bir kısmının gözünde, her ne kadar çevresindeki kimi isimlere kızılsa da hâlâ vazgeçilmez. Dindarların büyük çoğunluğu için onları ikinci sınıf insan olmaktan çıkartarak sosyolojik eşitlenmeyi sağlamış bir kurtarıcı Erdoğan. Hatalar da yapsa bu gerçek değişmez. Tıpkı laik kesim için Kemal Paşa'nın manevi konumu gibi. Dolayısıyla ben de
Türkiye'nin başta
Kürt meselesi olmak üzere kimi kronik sorunlarını hâlâ
Recep Tayyip Erdoğan'ın çözebileceğine inanıyorum. Buna yalnızca Erdoğan'ın gücünün yeteceğini düşünüyorum. (6) Eğer Erdoğan kafaya koyarsa
Türkiye bazı meselelerde 180 derece manevra yapabilir. Bir anda bambaşka ve herkesi şaşırtacak bir
Türkiye fotoğrafı çıkabilir. Erdoğan'ın bunu yapmak için siyasal gücü var.
AKP kadrolarının da önemli bir kısmının özgürlükçü ve demokratik bir
Türkiye yönünde istekleri olduğunu biliyorum. Ancak ufak bir
azınlık daha
otoriter ve
Rusya tipi bir
Türkiye istiyor.
Ali Babacan hareketinin çıkışı eğer
AKP içindeki daha
özgürlükçü ve
demokrat damarı harekete geçirirse faydalı olur. Yok eğer o ufak azınlık zihniyeti galip gelirse bu ülkenin yaşayacakları konusunu burada yazmak bile istemiyorum. (7)”