confessions

hamlet

1. nesil Yazar - Girişimci

  1. toplam entry 287
  2. takipçi 10
  3. puan 6327

ateist

hamlet
Nedense müslüman kesim tarafından küçümsenmeye ve aşağılanmaya çalışılan insanlar bunlar.

Herkesin kendi fikri olabilir bir konu hakkında. Bunu, okuduğu bir kitaptan etkilenmeye indirgemek çok saçma. Ki öyle bile olsa, kutsal kitabını hiç okumadığın bir dine inanmaktan yeğdir ateistlik.

Duyduğuna inanmak bazıları için kolay olabiliyor. Fakat bazıları inanmak için beş duyuyu yeterli bulmayabiliyor. Karakter meselesi.

halhal

hamlet
En seksi bulduğum takı. Kesinlikle bir numara. Bunu da tasma şeklindeki kolyeler takip ediyor. Sanırım kadınları bağlama ile ilgili bir fetişim falan var. Yoksa neden bu ikisi olsun? İlginç.

Sevgili kadınlar, halhal takın ve takanları destekleyin. Çok şekil oluyo.

yengeç burcu kadını

hamlet
Diğer bir çok kadın grubu gibi ısırılası tipte olanları bulunan kadın grubu.

Soyunun tükenmesinden korkuyorum bu kadınların. Diğer tüm kadınların soyunun tükenmesinden korktuğum gibi. Dünya ne hale gelirdi. Yazık.

umutsuzluk vermek

hamlet
Bence mümkün değil.

Umut verilebilir de umutsuzluk pek verilemez gibi geliyor bana.
Kendince kötümser bir gelecekten bahsetmek belki insanın var olan umuduna darbe vurabilir ama kötümser gelecek hikayeleri dinleyerek umudunuzu kaybediyorsanız zaten sizin de çok umutlu olmadığınızı düşünürüm ben. Ya da o kötümser geleceğin gerçekleşme ihtimali bir an sizin için de ağır basmış olabilir. Dolayısıyla, bir senaryo karşısında umutsuzluğa kapılmak, senaryoyu yazandan değil de umut dolu daha gerçekçi bir senaryo yazamamaktan kaynaklanıyor gibi.

inanç

hamlet
Acayip bir güç. Bir aralar iki sezon falan izleyip bıraktığım vikings adlı diziye netflix sayesinde tekrar baştan başladım. Dizinin anlatmaya çalıştığı mekan ve tarihte odin, thor, freyr vb. İskaninav mitiolojisindeki tanrılara inanıyorlar (doğal olarak).

Dinler üzerine uzun uzadıya düşünmüşlüğüm olmuştur elbet ama şimdi yaş da ilerleyince insanın daha da bir gözüne çarpıyor belki de, bir sürü tanrıya inanıyorlar, inançları gereği dokuz senede bir her türden dokuz adet kurban veriyorlar tanrılarına. İnsan da dahil olmak üzere. Bu inançları uğuruna gerçekleştirdikleri bir sürü ritüellerden sadece bir tanesi. Şimdi herkes bu tanrıların gerçek olmadığını adı gibi biliyor. Nereden biliyorlarsa... Hayır madem bilinebilecek bir şey, onca insan neden inanmayı tercih etti? Bu başka bir konu. Fakat biliyor herkes. Yani yoldan çevirip kime sorsan, odin diye bir tanrının var olmadığını söyleyecektir kendinden emin bir şekilde. E peki madem odin denilen tanrının var olmadığına kanaat getirmek bu kadar kolay, sen odin'e inanan binlerce viking'ten daha bilgesin ve odin diye bir tanrının var olmadığını anlayabilecek kadar açık görüşlüsün. Niçin başka bir tanrıya inandığın vakit, onun var olmadığını söyleyenlere kulak asmıyor da odin'e inandıkları için aşağıladığın vikingler konumuna yerleştiriyorsun kendini? Çünkü senin inandığın tanrının var olmadığı ispatlanmadı. Çünkü sen o bütün diğer tanrıların var olmadığını kendine gerçek anlamda ispatladın ancak bir tanesinin hakkından gelemiyorsun...

Aslında burada tek tanrıya inanan ya da popüler dinlere inanan insanları eleştirmeye çalışmıyorum. Herhangi bir şeyin doğruluğuna ya da yanlışlığına inanmanın hiçbir zaman hiçbir şekilde hiçbir yerde birbirinden farklı olmayacağını anlatmaya çalışıyorum. Mesela on senelik eşinizin sizi aldatmayacağına inanmakla, allah'a inanmak arasında zerre kadar fark yok. İnanmanızı sağlayan şeyler ve inanmamanızı sağlayan şeyler var. Bilginin yokluğunda kimse götünden bir şey uydurmak zorunda değilken nedense bunu yapıyor ve inanmayı tercih ediyoruz. Bir şeyi ya biliyorsundur ya bilmiyorsundur. Niçin inanmayı tercih ediyoruz anlamıyorum.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

hamlet
Duygusuzlaştım.
Tanısanız belki bana hak verirsiniz ama nasıl tanıyacaksınız? Kendim bile zor tanıyorum. Hatta aşırı kalabalıkta kendimi kolaylıkla seçemeyebilirim.

Hayatta, devasa acılar yaşadığımı sandığım olaylar geçti başımdan bir dönem. Sonra ne olduysa, birden bire her şey değişti. Aslında birden bire demek de haksızlık olabilir. Biraz zaman aldı. Ancak henüz çocukken bile bugünlerimi sezebiliyordum zaten. Olaylar ya da kişiler yüzünden bu noktada değilim yani kesinlikle. Ancak niçin böyle olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Yaratılış meselesi olabilir, eğer yaratıldıysak, ya da iç yolculuklarımdan birinde kaybolmuş olabilirim belki de çocukken daha.

Çok değil İki sene öncesine kadar duyguları dibini sıyırarak yaşıyordum ve hayatın akışı içerisinde bu bana hiç anormal de gelmiyordu. Şimdi durup baktığımda yaşadığım olaylar karşısında hissettiğim duyguları çok daha iyi anlıyorum ve kendi irademle analiz ediyorum.

Vardığım sonuç tam bir facia.
Hissettiğim duyguların tamamı kendi düşüncelerimin ve anlamlarımın sonucunda oluşan şeylerdi. Kendinizi çok boktan duygularla boğuşurken bulduğunuzda bu söylediklerimi belki hatırlarsanız eğer ve siz de yeterince farkında olarak olaya dışarıdan bakabilme olanağı yakalarsanız göreceksinizdir. Kaçınılmaz bir şey bu. Hissettiğimizi sandığımız tüm doğal duygular dahil her biri aslında kendi irademizle gerçekleştirebileceğimiz ancak genel olarak farkındalığı kenara bırakarak bilinçaltı ve başka irademiz dışında gerçekleşmesine karar verdiğimiz bir eylemin sonucunda ortaya çıkıyorlar. Anlamlandırma.

Bir şeyin size bir şeyler hissettirebilmesi için bir anlamı olması gerekiyor. Ve siz bir şeyleri devamlı olarak anlamlandırıyorsunuz. Yani hepimiz bunu yapıyoruz. Bir şeylerin anlamlandırılması demek şu demek: örneğin; bir insan sizin arkadaşınız olabilir fakat her arkadaşınızın aslında sizin için ne anlama geldiğine karar veriyorsunuz bir şekilde. Kimisinin pek önemli biri olmadığına, kimisininse herkesten kıymetli olduğuna kanaat getirebiliyorsunuz bilinçli ya da bilinçsizce. Ki genelde bu bilinçsizce yapılır çünkü birinin sizin için önemli olması için onda bir şeyler bulmanız gerekir. Bulduğunuz şeylere göre anlamlandırırsınız. Eğer bilnçli olarak yapıyor olsaydınız kimin önemli kimin önemsiz olacağına istediğiniz an karar verebilirdiniz. Fakat takdir edersiniz ki çoğunuz şu an, en iyi arkadaşını bir çırpıda değiştiremez. Dolayısıyla bilinçdışı bir eylem ile o arkadaşız ile aranızdaki etkileşime bir anlam yüklemiş oldunuz. Peki şimdi düşünelim; bu anlamın, karşınızdaki kişi ile mi yoksa sizin düşünceleriniz ile mi alakası var? Elbette karşınızdaki kişi hakkındaki düşünceleriniz onda gördüğünüz etkiler hakkında daha önce geliştirdiğiniz düşüncelerinizle alakalı. Şöyle: misal eğer hırsızlık sizin için çok harika bir özellik olmuş olsaydı, hırsız birinin en yakın arkadaşınız olma ihtimali daha yüksek olurdu. Fakat siz sadakate, onura, güvene önem verdiniz çünkü bunlara yüklediğiniz ya da yüklemeniz sağlanan anlamlar çok daha çekiciydi. İyi pazarlanmış, yaygın ve iyi olduğu kanıtlanmış niteliklerdi. İyi insan olma hedefinizi doğar doğmaz size empoze etmeye çalışan toplum, iyi cilalanmış nitelikleri size pazarladı ve bu nitelikler sizin için çok daha önemli bir hal aldı. Dolayısıyla bunlara sahip olan kişilerle hem iletişim kolaylığı hem de ortak noktalar yakaladınız. Ve o kişilere aslında o kişilerle, yani şahıslarla, alakası olmayan bir anlamı yükleyiverdiniz. Şimdi çevrenizdeki insanlar birer birer ölmeye başladığında, bu ölümler içerisinde en çok sizin için en anlamlı olana üzülecek ve onun için gözyaşı dökeceksinizdir. Örneğin anneniz. Annelere yüklenen anlam neredeyse evrenseldir.

Sözün özü; eğer bir şeyleri anlamlandırırken ya da sonrasında onlar için bir takım duygular hissederken kontrolü bir an olsun elinize alır ve toplumun ya da evrensel ahlakın size dayattığı anlamlardan kaçınırsanız, Hiçbir duygunun kölesi olmak durumunda kalmazsınız. Ne kadar anlatabildim bilmiyorum ama şimdilik söylemek istediklerim bunlar.



gecenin bir yarısı mesaj atan terbiyesiz

hamlet
Terbiyesiz insanlarla iyi anlaştığımız için benim adıma sorun teşkil etmiyor bu durum. Yani düşünüyorum da, gecenin köründe beni aramasından rahatsızlık duyacağım çok az insan olabilir. Şu an aklıma kimse gelmedi ama arasa rahatsız olacağım birileri kesin vardır.

Gerçi gece gece beni arayacak kadar mühim bir durum olmuşsa kesinlikle herkesle ilgilenebilirim saate bakmaksızın eğer daha önemli bir işim yoksa. Zaten telefon görüşmelerimin en uzunu 10 dakikadır ve bu süre çevremdekiler tarafından bir rekor olarak kaydedilmiştir. Benimle yaklaşık 10 dakika boyunca telefon görüşmesi gerçekleştirmeyi başaran insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. O yüzden hiç sorun değil.

Mesaj konusunda da eğer gördüysem cevap veririm, görmediysem görünce yazarım ya da yazmam o anki ruh halime bağlı.

Saatin ne önemi var ki? Daha önemli bir işim olmadığı sürece günün hangi saatinde olduğumuzun benim için bir kıymeti yok.

Gece yarısı birilerini arar mıyım? Gündüzleri de kimseyi arama ya da mesaj yazma huyum olmadığından, aynı alışkanlığım geceleri de devam ediyor ve kimseye bulaşmıyorum. Çok mühim bir mesele olursa belki ararım yine saate bakmaksızın. Terbiye noksanlığı bende de biraz mevcut sanırım. Tabi bu ailemin bana veremediğinden değil de, benim almayı reddettiğimden kaynaklı. Yoksa zaten bu kadar dışlanmazdım amk.

tecavüzcüsünü öldüren kadın ceza almayacak

hamlet
Eğer tecavüz edildiğini ya da girişimde bulunulduğunu ispatlama gerekliliği olmazsa istismar edilebilir bir kanun. Kadına şiddet uygulanması doğru bulmadığım bir davranış olsa bile erkeğe her türlü şiddet uygulayan bir kadın, ufak bir karşılık gördüğünde bile adamı öldürüp bana tecavüz etmeye çalıştı diyememeli. Bu cinsel adaletsizliktir.

Edit: ya da siz tercihen cinsiyet eşitsizliği de diyebilirsiniz.

türk kızları gitsin slav kızları gelsin

hamlet
Karşı çıkacağım.
Slav kadınların da türkleşmesini desteklemiyorum. Türklükle ilgili bir problemim yok ancak türk kadınlarının biraz burnu havada olduğu da yadsınamaz.

Tabi ki bu kadınların kabahati değil. Arz sabit, talep artıyorsa fiyat yükselir. Fakat şunu düşünemediklerine inanıyorum: bugün bir kadına talip olan 100 kişilik erkek topluluğu düşünelim, bu topluluğun en az 90 adedi zaten en az 90 tane kadına talip oluyorlar. Bu sayılar elbette ki uydurduğum sayılar. Ancak aynı talipler dolayısıyla kendisini bulunmaz hint kumaşı zanneden oldukça fazla kadın var.

Bazı erkekler bütün kadınlara talip olarak fiyat yükseltiyorlar. Kadınlar da bu taliplerin sebebini kendi güzelliklerine yoruyorlar. Tıpkı aldatılınca kendisinde eksiklik hissetmeleri gibi, talipleri artınca da kendilerinde fazlalık hissediyorlar haliyle. Psikoloji işte yapacak bir şey yok.

Fiyat benzetmesine takılanlar falan olacaktır şimdi kesin. Baştan söyliyim; hayır kadınların değerini parayla ölçmüyorum. konumuz para değil, o fiyat da o fiyat değil.

günlük tutmak

hamlet
Hiç huyum değildir. Olmadı da. Hayatımda kimseyle paylaşmak istemediğim fakat içimde de tutamadığım bir tek anım oldu. Onu da bir hata edip deftere yazdım.

Günlük tutmam ama yazmayı çok severim. El ile yazmayı... bir başladım mı saatlerce yazabilirim. Harflerin birbiri ardına dizilişi ve anlamlı kelimeler oluşturması, bu anlamlı kelimelerin birleşerek cümlelere dönüşmesi beni hep büyülemiştir.

Neyse ayrıntıya girmeyeceğim. Hayatımda bir kez birilerinin bilmesini istemediğim bir olayı deftere yazma gafletine düştüm. Hem de epeyce kendi usulümde yazıyorum, hani ben ve kağıt arasında sınır barındırmadan, biraz abartarak ve duygularımı meraklı gözlerin göremeyeceği kadar yükseklere çıkararak tanrılara layık bir dille abartıyorum.

Defter sakladığım yerde başka insanlar tarafından bulundu ve okundu. Bu hiç istemediğim bir şeydi. İstemsizce bu dünyaya ait olmasını istemediğim duygu ve düşüncelerimi anlatmakta oldukça yetersiz ve nereye çekersen oraya gider yazılarım gün yüzüne çıktı. O gün bu gündür Yazacak olsam anca roman yazar halka malederim. Yoksa günlük falan... sıkıntılı işler.

anonim kalmak

hamlet
Benim için artık lüzumsuz bir şey. Zaten aklımdan geçen hemen hemen her şeyi kendi kimliğimle de ifade etmekten çekinmiyorum uzun zamandır. Düşüncelerimden utanacak değilim.

Fakat bir açıdan iyi oluyor, bazı suçları işlerken kimliğin gizli kalması tercih edilir genelde. Ki bu kimliği gizli tutma ihtiyacını da bu şekilde sözlük platformları ne yazık ki karşılamaz. Bırakın fbi takibini, yurdum trafik polisi şu sözlükten bilgilerimizi istese rahatlıkla ulaşır diye düşünüyorum.

Çok kriminal bi insan gibi konuştum halbuki hiçbir suç işleme niyetim yok. Ancak suç işleme niyetim olsa, özellikle siber ortamlarda... Kesinlikle tails kullanırdım. Böyle nick falan kurtarmaz yani. Onun dışında yemişim anonimliği... gerek yok.

sevdiğinle değil seni sevenle olmayı tercih etmek

hamlet
Aklıma ozan güven'in küfürlü videosu geldi birden. Birileriyle birlikte olmak zorunda değil hiç kimse amk. Birileri birileriyle beraber ve hoş vakit geçiriyor diye birileriyle birlikte olmak istemek çok saçma. İnsanları rahat bırakın, kendinizi de. Ulan öyle bi çağda yaşıyoruz ki zaten her şey özenme üzerine kurulu. Dışarıdan güzel görünen ilişkilere özenmeyin, benim de bir ilişkim olsun diye yola çıkmayın. Bakın ben söylüyorum, siz yine sikinize takmayın ama bu doğru bir yaklaşım değil.

Bir ilişkiniz olsun diye birilerini aramayın, bulmayın. Birini bulduğunuzda zaten ilişki gerekiyorsa ortaya çıkar kendiliğinden. Ki gerek var mı, tartışılır.

Maksat ilişki için birilerini denemekse devam edin ama sonra da mızıklıyonuz ondan diyorum yoksa kimsenin hayatına karışacak değilim. Sırf sizi düşünerek tavsiye veriyorum. Boş işlerle uğraşmayın amk açın sanatla, edebiyatla ilgilenin. Ben zaten ilgileniyorum diyorsanız yanına bir de bilimi ekleyin. İnsanlarla uğraşmaktan çok daha eğlenceli.

her kuşu siktik bir leylek kaldı

hamlet
ilginç bir deyiş. Leyleği özel yapan nedir bilmiyorum. Muhtemelen daha az rastlandığı içindir. Hani; "nereden bulacaz da sikecez?" gibi bir mantıkla söylenmiş olsa gerek yoksa leyleği pek de çekici yapan ya da ne bileyim özel yapan bir şey gelmiyor aklıma. Bir de leylekler sadık hayvanlar diye biliyorum yanlışsam düzeltin. Kendi eşinden başkasına kolay kolay vermiyorlarmış deniyor. Erkeği de dişisi de... Belki de o yüzden. Hakikatten tuhaf bir milletiz amk.

mahalle arasında oral seks yapmak

hamlet
Bi çeşit achievement olsa gerek.

İnsan bi otoparka falan çeker. Ya da ne bileyim temde seyir halinde falan...

Yalnız, Oral seksin yeri ve zamanı olmaması bir miktar hoşuma gitmiyor değil... Ne bileyim yalnızca seks falan da değil bazen bazı şeyleri sadece yaparsın ve kimin ne düşündüğünü umursamazsın işte...

Felsefe yapmak istemiyorum şimdi ama en nihayetinde hepimiz, pek de manalı olmak zorunda olmayan ve tercihen diğerlerine mana yükleyen birer et parçasıyız. Çok da şeyapmayın yani.

duvar

hamlet
Parçaları berlin'de hediyelik eşya olarak satılıyor. Yersen.

Ulan ben de satarım berlin duvarı'nı ne var? hem de tanesini 5 değil tam 2 euroya satarım isteyene, hemen şimdi.
2 /