İstemsizce monster degree adlı yazarı hatırlamama ve özlememe sebep oldu bu başlık. Kendisi nerelerde acaba? Uzaklardan bir yerlerden bizi duyuyor ya da görüyor mudur? Ya da belki hiç değilse okuyor mudur? Bilmiyorum. Kim bilir belki valhalla'da tanrılarla bira içiyordur.
İnsan yalnızken kendisidir. Ama öyle: "allah bizi görüyor" kıvamında değil, harbi yalnızken. Bence.
Feminazilere karşı Şiddetle fark etmeyeceğini savunduktan sonra uzunca bir düşünme evresi ardından kendimce kadın demenin daha doğru olduğuna karar verdim. Sebebi epey karmaşık hatta şu an kendime bile kolayca anlatamıyorum. Ancak dilin sosyolojiyle oldukça derin ilgisi olduğu kanısındayım. Zaten kadınlara bayan demek de tamamen sosyolojik yapıyla alakalı.
Bir cinsiyetten bahsederken kadına bayan demek saçma, erkek kelimesi yerine bay kelimesi kullanmadığınız durumlarda kadın kelimesi yerine de bayan kelimesini kullanmamanızı tavsiye ederim. Ben ciddi anlamda rahatsız oluyorum. Cinsiyeti baskılamak doğru değil. Bir cinsiyet isminden bahsederken bayan demek sizi daha kibar yapmıyor kanımca. Zira kadın kaba bir kelime değil muhteşem bir varlığın cinsiyetidir. Örneğin annelerinizin cinsiyeti...
Genç bir kadından bahsederken kız mı yoksa kadın mı demeniz grrektiği konusunda karar verirken onun cinsel ilişkiye girip girmediği konusu gündeme geliyorsa sorun tamamen sizin zihninizdedir. Çünkü birinin cinsel ilişkiye girip girmediği yargısına varmak da, bu yargının sonucuna göre davranmak da haddinize değildir.
Nasıl ki erkek olmak için sünnet olmak, evlenmek, seksleşmek ya da başka saçma eylemler gerçekleştirmek gerekmiyor ve kendinize bu saçma eylemleri yapmış olma ya da olmama durumunuza bakmaksızın erkek diyebiliyorsanız, ya da kadınlar size erkek diyebiliyorlarsa hem de hiç çekinmeden, kadınlara da kadın demenin yanlış anlaşılacak bir tarafı yoktur. 5 yaşındaki bir genç bile kadın cinsiyetinde olabilir ve ona kadın diyor olmanız onun cinsel ilişki yaşadığı yargısında olduğunuz anlamına gelmez. Bu tamamen saçmalık. Bir kere sikildin, kadın oldun artık algısından vazgeçmek gerek. Kadınlar kadın olmak için cinsel ilişki levelini geçmesi gereken prematüre canlılar değiller. Sikmek ya da sikilmek kimsenin cinsiyetini ya da statüsünü değiştirecek bir eylem değildir. Bence. Saygılar.
Bir cinsiyetten bahsederken kadına bayan demek saçma, erkek kelimesi yerine bay kelimesi kullanmadığınız durumlarda kadın kelimesi yerine de bayan kelimesini kullanmamanızı tavsiye ederim. Ben ciddi anlamda rahatsız oluyorum. Cinsiyeti baskılamak doğru değil. Bir cinsiyet isminden bahsederken bayan demek sizi daha kibar yapmıyor kanımca. Zira kadın kaba bir kelime değil muhteşem bir varlığın cinsiyetidir. Örneğin annelerinizin cinsiyeti...
Genç bir kadından bahsederken kız mı yoksa kadın mı demeniz grrektiği konusunda karar verirken onun cinsel ilişkiye girip girmediği konusu gündeme geliyorsa sorun tamamen sizin zihninizdedir. Çünkü birinin cinsel ilişkiye girip girmediği yargısına varmak da, bu yargının sonucuna göre davranmak da haddinize değildir.
Nasıl ki erkek olmak için sünnet olmak, evlenmek, seksleşmek ya da başka saçma eylemler gerçekleştirmek gerekmiyor ve kendinize bu saçma eylemleri yapmış olma ya da olmama durumunuza bakmaksızın erkek diyebiliyorsanız, ya da kadınlar size erkek diyebiliyorlarsa hem de hiç çekinmeden, kadınlara da kadın demenin yanlış anlaşılacak bir tarafı yoktur. 5 yaşındaki bir genç bile kadın cinsiyetinde olabilir ve ona kadın diyor olmanız onun cinsel ilişki yaşadığı yargısında olduğunuz anlamına gelmez. Bu tamamen saçmalık. Bir kere sikildin, kadın oldun artık algısından vazgeçmek gerek. Kadınlar kadın olmak için cinsel ilişki levelini geçmesi gereken prematüre canlılar değiller. Sikmek ya da sikilmek kimsenin cinsiyetini ya da statüsünü değiştirecek bir eylem değildir. Bence. Saygılar.
İyi ki doğmuş, müthişli yazar.
Ahlak diye bir şey yok. Yaşasın seks.
(bkz:Sen soy)
Bir metallica şarkısı.
Şu şarkıyı dinlerken yaşadığım duyguları anlatmanın bir yolunu bulsam, kesinlikle dünyanın en başarılı sanatçılarınınkilerle yarışacak bir eser olurdu. Hangi dalda olursa olsun.
Şu şarkıyı dinlerken yaşadığım duyguları anlatmanın bir yolunu bulsam, kesinlikle dünyanın en başarılı sanatçılarınınkilerle yarışacak bir eser olurdu. Hangi dalda olursa olsun.
Şu an sırf bu başlığa yazmak için, kulaklığımı takıp bu şarkıyı açtım. Muhtemelen şarkının ortalarından sonra dinlemeye dizlerimin üstünde devam edeceğim.
Öncelikle, ülkede satranç oynayacak insan bulmak çok zor.
bir insanın görece olarak pembeye çalan dünyasını griye boyamak kötü bir davranış mıdır? Aslında yaptığınız tek şey ona boyanın altındaki rengi göstermek olsa bile?
Yani, Cypher bifteğin gerçek olmadığını hiçbir zaman öğrenmemiş olsaydı kesinlikle daha mutlu olurdu evet. tüm griliğine rağmen gerçeği tercih eden insanlar ile sahte pembeleri tercih edenler arasında temelde nasıl bir fark var? Bu insanları ilk görüşte ayırt edebilmek mümkün müdür?
Kendisine sorsanız gerçeği duyarak mutsuz olmayı tercih edecek insanlar; o mutsuzluk yaşam tarzları olmaya başladığında, duyarsızlaşma süresi içerisinde yaşayacakları tüm olumsuzluklar karşısında her zaman dirençli olamıyorlar. Ve bu; kendi söylemleri olan, salt gerçeği sahte mutluluklara tercih etme eğiliminin aslında bir hata olduğu ve "gerçeği keşke hiç öğrenmeseydim" itirafını olmasa bile hissiyatını yaşayabiliyorlar.
Misal talep etmeyen birine iyilik yapacağım düşüncesiyle hayattaki bir takım gerçekleri anlatarak onu gelecekteki tehlikelerden korumaya çalıştığınızda, hem onun mutluluğunu bir süreliğine elinden alıyor, hem de evrimsel süreçte kendi başına hayatta kalma çabasını sekteye uğratıyorsunuz. Bu iyilik midir?
Bir sokak kedisini sokaktaki sefil hayatından kurtarıp, onu evinize aldığınızda ona iyilik yaptığınızı düşünmekte haklı olduğunuz gibi niyetiniz kesinlikle iyilik olsa bile aslında kedi türünün insana bağımlı asalak bir canlıya evrilmesinde oynadığınız rolü hesaba katmıyor oluşunuz tabi ki bir suç değil ancak bireysel bir kediye yaptığınız kocaman bir iyilik koskaca bir türe yaptığınız minnacık bir kötülüğün önüne geçiyor. Hem de bundan çıkar da sağlıyorsunuz. Yaklaşım tarzı olarak çok doğal ve normale çok yakın olsa da temelde, koskoca bir türün kendi başına varlığını sürdüremeyecek hale gelmesi için örülen duvara bir tuğla da siz koymuş oluyorsunuz. Bu ikilemler hiç hoşuma gitmiyor.
bir insanın görece olarak pembeye çalan dünyasını griye boyamak kötü bir davranış mıdır? Aslında yaptığınız tek şey ona boyanın altındaki rengi göstermek olsa bile?
Yani, Cypher bifteğin gerçek olmadığını hiçbir zaman öğrenmemiş olsaydı kesinlikle daha mutlu olurdu evet. tüm griliğine rağmen gerçeği tercih eden insanlar ile sahte pembeleri tercih edenler arasında temelde nasıl bir fark var? Bu insanları ilk görüşte ayırt edebilmek mümkün müdür?
Kendisine sorsanız gerçeği duyarak mutsuz olmayı tercih edecek insanlar; o mutsuzluk yaşam tarzları olmaya başladığında, duyarsızlaşma süresi içerisinde yaşayacakları tüm olumsuzluklar karşısında her zaman dirençli olamıyorlar. Ve bu; kendi söylemleri olan, salt gerçeği sahte mutluluklara tercih etme eğiliminin aslında bir hata olduğu ve "gerçeği keşke hiç öğrenmeseydim" itirafını olmasa bile hissiyatını yaşayabiliyorlar.
Misal talep etmeyen birine iyilik yapacağım düşüncesiyle hayattaki bir takım gerçekleri anlatarak onu gelecekteki tehlikelerden korumaya çalıştığınızda, hem onun mutluluğunu bir süreliğine elinden alıyor, hem de evrimsel süreçte kendi başına hayatta kalma çabasını sekteye uğratıyorsunuz. Bu iyilik midir?
Bir sokak kedisini sokaktaki sefil hayatından kurtarıp, onu evinize aldığınızda ona iyilik yaptığınızı düşünmekte haklı olduğunuz gibi niyetiniz kesinlikle iyilik olsa bile aslında kedi türünün insana bağımlı asalak bir canlıya evrilmesinde oynadığınız rolü hesaba katmıyor oluşunuz tabi ki bir suç değil ancak bireysel bir kediye yaptığınız kocaman bir iyilik koskaca bir türe yaptığınız minnacık bir kötülüğün önüne geçiyor. Hem de bundan çıkar da sağlıyorsunuz. Yaklaşım tarzı olarak çok doğal ve normale çok yakın olsa da temelde, koskoca bir türün kendi başına varlığını sürdüremeyecek hale gelmesi için örülen duvara bir tuğla da siz koymuş oluyorsunuz. Bu ikilemler hiç hoşuma gitmiyor.
En sevdiğim dil.
Konuşma ve yazmam biraz zayıf, dinleme ve okumam idare eder. Öğrenmeye çalışıyoruz işte... Pratik şart.
Konuşma ve yazmam biraz zayıf, dinleme ve okumam idare eder. Öğrenmeye çalışıyoruz işte... Pratik şart.
Bu konuda herkesle farklı düşünüyorum yine çoğu zaman olduğu gibi. Tabi şöyle bir durum var insanlar çok kalıplaşmış düşüncelerle yaklaşıyorlar bu olaya. Tek aşk, tek gerçek sevgi vb.
Neden iki kişi sevilemez? Sorusuna mantıklı bir cevabınız var mı?
Şimdi diyeceksiniz ki, birini severken gözün nasıl başkasını görür? Peki o zaman körler sevemez mi? Yani görmekle mi alakalıdır sevgi? Sevmek ya sadece bir hisse? Başka Kişilerle pek de alakası olmayan, yalnızca sizin hissettiğiniz bir duyguysa? niçin birini seviyorken bir başkasını sevemeyelim ki? Severim arkadaşım ben severim inanın ki.
İki kişiyi ya da daha fazlasını aynı anda sevmek nasıl bir kabahat olabilir ki? İnsan birilerini isteyerek mi sever? Birden fazla kişiyi sevmek sevgiyi bölüştürmek midir? Öyle bile olsa herkes aynı mı sever ki? İki değil bin kişiyi sevsem hiçbirine haksızlık etmiş olmam. Çünkü onlara sevgimden başka bir şey vermiyorum. Ne bir zarar ne de bir acı. Ancak onların kendi hisleri onlara acı verebilir. Benim sevgimi başkası ile paylaşıyor olma düşüncesi, kıskançlık, ego, karşılaştırma ve birbiriyle yarışma gibi düşünceler onlara acı verebilir ancak. Oysa ki seven tarafın günahı nedir? Sevmek hiçbir halde kötü bir his sayılamaz diye düşünüyorum. Gerçekten sevmiyordur diyenler gerçek sevgiyi nasıl tanımlıyorlar mesela? Sonsuza kadar sahip olma arzusu mudur gerçek sevgi? Eğer öyleyse hayatta sizi bekleyen ciddi felaketler olduğunu düşünüyorum. Yani altından kalkarsınız da, bir süre enkaz gibi dolanırsınız ortalıkta. Gerçekten sevmek sahip olmayı istemekse eğer, ben hiçkimseyi gerçekten sevmediğimi kabul edebilirim hemen şimdi.
Neden iki kişi sevilemez? Sorusuna mantıklı bir cevabınız var mı?
Şimdi diyeceksiniz ki, birini severken gözün nasıl başkasını görür? Peki o zaman körler sevemez mi? Yani görmekle mi alakalıdır sevgi? Sevmek ya sadece bir hisse? Başka Kişilerle pek de alakası olmayan, yalnızca sizin hissettiğiniz bir duyguysa? niçin birini seviyorken bir başkasını sevemeyelim ki? Severim arkadaşım ben severim inanın ki.
İki kişiyi ya da daha fazlasını aynı anda sevmek nasıl bir kabahat olabilir ki? İnsan birilerini isteyerek mi sever? Birden fazla kişiyi sevmek sevgiyi bölüştürmek midir? Öyle bile olsa herkes aynı mı sever ki? İki değil bin kişiyi sevsem hiçbirine haksızlık etmiş olmam. Çünkü onlara sevgimden başka bir şey vermiyorum. Ne bir zarar ne de bir acı. Ancak onların kendi hisleri onlara acı verebilir. Benim sevgimi başkası ile paylaşıyor olma düşüncesi, kıskançlık, ego, karşılaştırma ve birbiriyle yarışma gibi düşünceler onlara acı verebilir ancak. Oysa ki seven tarafın günahı nedir? Sevmek hiçbir halde kötü bir his sayılamaz diye düşünüyorum. Gerçekten sevmiyordur diyenler gerçek sevgiyi nasıl tanımlıyorlar mesela? Sonsuza kadar sahip olma arzusu mudur gerçek sevgi? Eğer öyleyse hayatta sizi bekleyen ciddi felaketler olduğunu düşünüyorum. Yani altından kalkarsınız da, bir süre enkaz gibi dolanırsınız ortalıkta. Gerçekten sevmek sahip olmayı istemekse eğer, ben hiçkimseyi gerçekten sevmediğimi kabul edebilirim hemen şimdi.
İskambilde bacak. İngilizler Jack diyor.
Yani aslında kağıdın üzerindeki J harfi Jack'in baş harfi oluyor. Joker başka bir kağıt.
Gerçi bunu bilmeyen pek yoktur muhtemelen ama sade okuru da düşünmek lazım. Belki google'da falan çıkar, birileri bir şeyler öğrenir.
Yani aslında kağıdın üzerindeki J harfi Jack'in baş harfi oluyor. Joker başka bir kağıt.
Gerçi bunu bilmeyen pek yoktur muhtemelen ama sade okuru da düşünmek lazım. Belki google'da falan çıkar, birileri bir şeyler öğrenir.
Katılıyorum.
çok afedersiniz ama anasını siktiler seçimin. Yani bu kadar ağır konuşmak istemezdim ama bu nedir kardeşim ya? İnsanlarla dalga geçmenin binbir çeşit yolu var. haftalardır sayım yapmak nasıl bi cinslik alameti, nasıl bir hayal gücüdür? Hiç de komik değil ki.
Bu seçimlere kadar devamlı başka başka ülkelere demokrasi dersi veriyorduk hani? n'oldu da şimdi sınıfta kaldık anlamadım.
çok afedersiniz ama anasını siktiler seçimin. Yani bu kadar ağır konuşmak istemezdim ama bu nedir kardeşim ya? İnsanlarla dalga geçmenin binbir çeşit yolu var. haftalardır sayım yapmak nasıl bi cinslik alameti, nasıl bir hayal gücüdür? Hiç de komik değil ki.
Bu seçimlere kadar devamlı başka başka ülkelere demokrasi dersi veriyorduk hani? n'oldu da şimdi sınıfta kaldık anlamadım.
Kendisini başka bir yerlerden tanıyor olma olasılığım yüksek bir yazar. nerede gördüğümü hatırlayamıyorum ancak nick inanılmaz tanıdık geliyor. Hayırlısı...
Peşimde misin kardeş? Hayır bilelim, ona göre vaziyet alalım...
Hoş geldin. Ayakkabıları çıkarmana gerek yok yerler zaten pis.
Peşimde misin kardeş? Hayır bilelim, ona göre vaziyet alalım...
Hoş geldin. Ayakkabıları çıkarmana gerek yok yerler zaten pis.
Geç oldu Kapatıyorum sözlüğü, sabah ilk gelen açsın anahtarlar paspasın altında.
Oynamak için beni her zaman bulabileceğiniz oyun.
Oyun diyince kendimi kötü hissettim ama bir şekilde cümleyi tamamlamak gerekiyordu.
İsteyene telefon numaramı, adresimi falan veririm. Harika bir satranç takımım var staunton tipi, ahşap, vezir boyu 12cm. İsteyenle dışarıda da buluşup oynarım fakat kendi takımımı dışarı getiremem, tahta biraz büyük.
Ya da son seçenek: isteyenle internet üzerinden de oynayabiliriz. Chess.com ve lichess profillerimi de paylaşabilirim.
Ben bu işte iyiyim diyorsanız kapışalım. İyi değilim ama oynamak istiyorum diyorsanız da konuşa konuşa, hatalar üzerinde durarak, hatta hamleleri geri alarak oynayabiliriz. Ya da öğrenmek isteyenlere bir şekilde öğretebilirim. Ancak haftaiçi pek müsait olamıyorum. Uygunluk durumunu önceden konuşmamız gerek.
Böyle büyük usta gibi konuşmama bakmayın sadece ortalamanın biraz üzerinde bir oyuncuyum. Kesinlikle ego yapmam, kimseyi aşağılamam, yenilgiye karşı her zaman saygılıyım, hırs yapmam. Defalarca yenilsem yine oynarım.
Oyun diyince kendimi kötü hissettim ama bir şekilde cümleyi tamamlamak gerekiyordu.
İsteyene telefon numaramı, adresimi falan veririm. Harika bir satranç takımım var staunton tipi, ahşap, vezir boyu 12cm. İsteyenle dışarıda da buluşup oynarım fakat kendi takımımı dışarı getiremem, tahta biraz büyük.
Ya da son seçenek: isteyenle internet üzerinden de oynayabiliriz. Chess.com ve lichess profillerimi de paylaşabilirim.
Ben bu işte iyiyim diyorsanız kapışalım. İyi değilim ama oynamak istiyorum diyorsanız da konuşa konuşa, hatalar üzerinde durarak, hatta hamleleri geri alarak oynayabiliriz. Ya da öğrenmek isteyenlere bir şekilde öğretebilirim. Ancak haftaiçi pek müsait olamıyorum. Uygunluk durumunu önceden konuşmamız gerek.
Böyle büyük usta gibi konuşmama bakmayın sadece ortalamanın biraz üzerinde bir oyuncuyum. Kesinlikle ego yapmam, kimseyi aşağılamam, yenilgiye karşı her zaman saygılıyım, hırs yapmam. Defalarca yenilsem yine oynarım.
Edit: Ben yazılı sevmiyom, varsa çoktan seçmeli isterim. hepsine a' yı işaretler atlarım camdan.
Ulan ne meraklıymışınız intihara be. Bir de bana ruh hastası derler. Amk hepiniz delisiniz. Bir ben akıllıyım bir de avni.
Ulan ne meraklıymışınız intihara be. Bir de bana ruh hastası derler. Amk hepiniz delisiniz. Bir ben akıllıyım bir de avni.
Çok gerçekçi bir cümledir. Terk edilme sancıları içinde kıvranan kişiye söylenebilecek hiçbir cümle zaten o sancıları azaltmaya ya da teselli etmeye yetmeyecek ve hiçbir işe yaramayacaktır.
Bu cümle de, "haa doğru yaa bana bir sürü kız var tabiiğ..." aydınlanmasını yaşatmayı amaçlamıyor elbette. Fakat çok gerçekçi bir yaklaşım. Bu kadar üşengeç olmasam neden gerçekçi olduğuna dair bir sürü sebep yazabilirim. Ancak gelin görün ki hakikatten üşeniyorum. Ha varsa içinizde ayrılık acısı çeken, gelsin biraz sohbet edelim. Çünkü evet, gerçekten de sana kız mı yok amk? Kişilere atamış olduğunuz duygularınız sizin kendi duygularınız. Onlara hükmetmeye çabalayabilirsiniz bir miktar. Hissetmeyin demiyorum herkes acı çekebilir. Önemli olan o acıların ne anlama geldiğini ve sizin için ne ifade ettiğini bilmek. Yok efendim ben acı çekmek istemiyorum, kurtulmak istiyorum diyorsanız buyurun intihar edin. Ancak sikindirik düşüncülere kapılarak kendinizi çaresiz durumlara sokmak için götünüzden duygular türetmeyin hiç değilse. Hiçbir duygu bir başkası tarafından içinize sokulmaz, onları kendi beyninizle bir şeylere yüklediğiniz anlamlardan dolayı hissediyorsunuz.
Kadın dediğin nedir olum ya? İnsan işte, et parçası, sen ben gibi bir ucube. Bu kadar abartmayın yani, hem şöyle düşünsenize: sizden iyisini mi bulacak? Buluyorsa zaten gitsin lan. ne diye daha iyisi varken sizinle olmasını istiyorsunuz ki? Sadist misiniz, hapishane gardiyanı mı? Seviyorsanız bırakın daha iyisiyle daha güzel bir hayat yaşasın madem. Sokağa çıkın etrafa bir bakın. Bir sürü güzel kadın var, niçin onlardan biriyle birlikte olmayasınız? Sırf tanımıyorsunuz ya da ona karşı bir şeyler hissetmiyorsunuz diye mi bu eziyet? Gidin tanışın, insanlar keşfedilmeyi bekleyen birer evren gibiler, emin olun her birinde sizi etkileyecek bir şeyler bulabilirsiniz. Ama yine de tavsiyem; kaybettiğinizde ağlayacak gibi yaklaşmayın kimseye. Hayatta yalnızsınız her zaman. Hiçkimse, elinizden tutup hayatı tutorial tadında yaşamanızı sağlamayacak.
Bu cümle de, "haa doğru yaa bana bir sürü kız var tabiiğ..." aydınlanmasını yaşatmayı amaçlamıyor elbette. Fakat çok gerçekçi bir yaklaşım. Bu kadar üşengeç olmasam neden gerçekçi olduğuna dair bir sürü sebep yazabilirim. Ancak gelin görün ki hakikatten üşeniyorum. Ha varsa içinizde ayrılık acısı çeken, gelsin biraz sohbet edelim. Çünkü evet, gerçekten de sana kız mı yok amk? Kişilere atamış olduğunuz duygularınız sizin kendi duygularınız. Onlara hükmetmeye çabalayabilirsiniz bir miktar. Hissetmeyin demiyorum herkes acı çekebilir. Önemli olan o acıların ne anlama geldiğini ve sizin için ne ifade ettiğini bilmek. Yok efendim ben acı çekmek istemiyorum, kurtulmak istiyorum diyorsanız buyurun intihar edin. Ancak sikindirik düşüncülere kapılarak kendinizi çaresiz durumlara sokmak için götünüzden duygular türetmeyin hiç değilse. Hiçbir duygu bir başkası tarafından içinize sokulmaz, onları kendi beyninizle bir şeylere yüklediğiniz anlamlardan dolayı hissediyorsunuz.
Kadın dediğin nedir olum ya? İnsan işte, et parçası, sen ben gibi bir ucube. Bu kadar abartmayın yani, hem şöyle düşünsenize: sizden iyisini mi bulacak? Buluyorsa zaten gitsin lan. ne diye daha iyisi varken sizinle olmasını istiyorsunuz ki? Sadist misiniz, hapishane gardiyanı mı? Seviyorsanız bırakın daha iyisiyle daha güzel bir hayat yaşasın madem. Sokağa çıkın etrafa bir bakın. Bir sürü güzel kadın var, niçin onlardan biriyle birlikte olmayasınız? Sırf tanımıyorsunuz ya da ona karşı bir şeyler hissetmiyorsunuz diye mi bu eziyet? Gidin tanışın, insanlar keşfedilmeyi bekleyen birer evren gibiler, emin olun her birinde sizi etkileyecek bir şeyler bulabilirsiniz. Ama yine de tavsiyem; kaybettiğinizde ağlayacak gibi yaklaşmayın kimseye. Hayatta yalnızsınız her zaman. Hiçkimse, elinizden tutup hayatı tutorial tadında yaşamanızı sağlamayacak.
İdealist bir yaklaşımla; "yoktur." diyebilmeyi çok isterdim ama biraz düşününce, "çok var amk ya."
Şunu iyi anlamak lazım, her kitap illa ki kendi okuyucu kitlesine hitap ediyordur buna itirazım yok. Ancak şahsım adına kesinlikle vakit kaybı olan çok fazla kitap olduğunu düşünüyorum. Bir kere kendi ideolojisini anlatmaktan ziyade empoze etmeye çalışan misyoner dallamaların, o çok mühim elitist lobilerde rant yapmak için bir takım sözde liderlerin götünü yalayarak yazarlık yapan ve yayın evlerinin yayınlamak için birbirleriyle yarıştığı zihinsel mastürbasyon ürünlerinin üreticilerinin bana bir faydası olabileceğine inanmıyorum ki ben sokak tabelası okuyarak bile bir şeyler kazanabileceğine inanan insanım. "Bir yerde bir bilgi varsa, mutlaka bir işe yaramalıdır." Diye düşünüyor olmama rağmen bazı yazılarda hakikatten bilgi kırıntısına rastlamak mümkün olmuyor. Karakter analizi yapmak için yazılarını okumak istemeyeceğim bir sürü yazar var.
Hem daha okunacak çok fazla klasik eser var... Önce zemin oluşturalım ki kıyas yapabilelim doğru değerlendirebilelim.
Şimdi hiç shakespeare okumamış biri gidip de çok satanlardan bir taklidini bulup okusa ne bileyim kandırılmış olmaz mı biraz? Konunun dışına çıktım biliyorum ama, bence önce klasikleri okuyun. Onları klasik yapan bir şeyler var gerçekten de.
Şunu iyi anlamak lazım, her kitap illa ki kendi okuyucu kitlesine hitap ediyordur buna itirazım yok. Ancak şahsım adına kesinlikle vakit kaybı olan çok fazla kitap olduğunu düşünüyorum. Bir kere kendi ideolojisini anlatmaktan ziyade empoze etmeye çalışan misyoner dallamaların, o çok mühim elitist lobilerde rant yapmak için bir takım sözde liderlerin götünü yalayarak yazarlık yapan ve yayın evlerinin yayınlamak için birbirleriyle yarıştığı zihinsel mastürbasyon ürünlerinin üreticilerinin bana bir faydası olabileceğine inanmıyorum ki ben sokak tabelası okuyarak bile bir şeyler kazanabileceğine inanan insanım. "Bir yerde bir bilgi varsa, mutlaka bir işe yaramalıdır." Diye düşünüyor olmama rağmen bazı yazılarda hakikatten bilgi kırıntısına rastlamak mümkün olmuyor. Karakter analizi yapmak için yazılarını okumak istemeyeceğim bir sürü yazar var.
Hem daha okunacak çok fazla klasik eser var... Önce zemin oluşturalım ki kıyas yapabilelim doğru değerlendirebilelim.
Şimdi hiç shakespeare okumamış biri gidip de çok satanlardan bir taklidini bulup okusa ne bileyim kandırılmış olmaz mı biraz? Konunun dışına çıktım biliyorum ama, bence önce klasikleri okuyun. Onları klasik yapan bir şeyler var gerçekten de.
(bkz:Rick and morty)
Herkesle arkadaş olunabilir ve kalınabilir. Yeter ki arkadaş olabilecek bir insan olsun. Farzedin ki hiç sevgiliniz olmadı, o halde o insanla arkadaş olabilirdiniz. Fakat sevgili oldunuz ve ayrıldınız diye arkadaş kalamayacak olmanız evriminizi tamamlayamadığınız anlamına geliyor bence. Elbette bu benim fikrim.
Duyguların bir önemi yok. Örneğin; önüne gelen kadınla yatmayı hayal eden ergenlerken de etrafınızda sıradan kadın arkadaşlarınız vardı değil mi?
O ergenlik dönemlerinde pornonun ve seksin bunca yaygınlaşmamış olduğu mastürbasyon döngünüzde kim bilir hangi arkadaşlarınızın içinden geçtiniz uyanıkken gördüğünüz düşlerinizde. Bu hayvanca sikişme arzunuz ve bastırılamaz cinsel dürtüleriniz bile on dakikalık bir mastürbasyon ile geçiştirilip, hayallerinizde siktiğiniz onca kadın ile arkadaş kalabildiniz değil mi? Yani duygular diyorum her zaman belirleyici olmuyor hayatta. Değer vermek bir insanla olan etkileşiminize, ona kattıklarınıza ve ondan kazanacaklarınıza bakarsanız mesela, ister onu deli gibi sikmek isteyin, isterseniz ölene dek beraber uyumayı hayal edin, önemli olan kişinin değeridir. Eski sevgilimle bir süre arkadaş kaldım, şimdilerde araya biraz mesafe girdi. Epeydir konuşmuyoruz. Ama biliyorum ki bugün arasam ve bir derdimi anlatsam kesinlikle bana iyi gelecek bir şeyleri olacağını biliyorum. İşte değerli olan bu. Bunu kaybetmemeli insan. Arkadaş kalınır elbette. Neden olmasın ki?
Örneklerim hep erkekler için oldu kusura bakmayın kendi cinsiyetime bir miktar daha hakimim. Ancak kadınlar için verilecek örnek de çok benzer olacaktır. Ancak onların iç dünyaları hakkındaki ip uçlarını ben verirsem kesinlikle terslenir, dışlanır, hor görülürüm. bu yüzden kadınlar hakkındaki örnek ve düşüncelerimi, alayınızı ya da bir çoğunuzu karşıma alıp tokatlamaya hazır hissettiğimde başka bir başlığa yazarım. Çünkü onlar hakkında burada söyleyeceğim gerçekler genelde ilk seferde kesinlikle reddedilen şeyler. Olsun hiç değilse onların da benim de bildiğimiz bazı örnekler var. Bazı duygular, bazı davranışları tetiklese de bilinç, bizi o davranışlardan alıkoyabilen güzel bir zincir... Boş yaptığımın farkındayım ama şu an vakit öldürmeye çalışıyorum. Seviyorum sizi arkadaşlar. Sevgili de olsak, yatıp kalksak da, ya da daha neler neler... Yine de sizinle arkadaş kalabilirim. Çok abartmayın yani. Şu sikindirik duygulara bu kadar anlam yüklemeyin.
Ayrıca "güven" konusunda da bir şey söylemek istiyorum. Güven insanların en büyük zaafı. Hiçkimseye, ama hiçkimseye güvenmeyin. Güven üzerine kurulan ilişkiler yıkılmaya mahkumdur ve yıkılırken beraberinde çok şey götürürler. Güven duygusu tamamen insanların kendilerini korumak için yarattıkları, yapay bir duygu. Devşirme duygulardan hatta hemen hemen bütün duygulardan olabildiğince! uzaklaşmanız dileğiyle... Hepinizi öpüyorum.
Duyguların bir önemi yok. Örneğin; önüne gelen kadınla yatmayı hayal eden ergenlerken de etrafınızda sıradan kadın arkadaşlarınız vardı değil mi?
O ergenlik dönemlerinde pornonun ve seksin bunca yaygınlaşmamış olduğu mastürbasyon döngünüzde kim bilir hangi arkadaşlarınızın içinden geçtiniz uyanıkken gördüğünüz düşlerinizde. Bu hayvanca sikişme arzunuz ve bastırılamaz cinsel dürtüleriniz bile on dakikalık bir mastürbasyon ile geçiştirilip, hayallerinizde siktiğiniz onca kadın ile arkadaş kalabildiniz değil mi? Yani duygular diyorum her zaman belirleyici olmuyor hayatta. Değer vermek bir insanla olan etkileşiminize, ona kattıklarınıza ve ondan kazanacaklarınıza bakarsanız mesela, ister onu deli gibi sikmek isteyin, isterseniz ölene dek beraber uyumayı hayal edin, önemli olan kişinin değeridir. Eski sevgilimle bir süre arkadaş kaldım, şimdilerde araya biraz mesafe girdi. Epeydir konuşmuyoruz. Ama biliyorum ki bugün arasam ve bir derdimi anlatsam kesinlikle bana iyi gelecek bir şeyleri olacağını biliyorum. İşte değerli olan bu. Bunu kaybetmemeli insan. Arkadaş kalınır elbette. Neden olmasın ki?
Örneklerim hep erkekler için oldu kusura bakmayın kendi cinsiyetime bir miktar daha hakimim. Ancak kadınlar için verilecek örnek de çok benzer olacaktır. Ancak onların iç dünyaları hakkındaki ip uçlarını ben verirsem kesinlikle terslenir, dışlanır, hor görülürüm. bu yüzden kadınlar hakkındaki örnek ve düşüncelerimi, alayınızı ya da bir çoğunuzu karşıma alıp tokatlamaya hazır hissettiğimde başka bir başlığa yazarım. Çünkü onlar hakkında burada söyleyeceğim gerçekler genelde ilk seferde kesinlikle reddedilen şeyler. Olsun hiç değilse onların da benim de bildiğimiz bazı örnekler var. Bazı duygular, bazı davranışları tetiklese de bilinç, bizi o davranışlardan alıkoyabilen güzel bir zincir... Boş yaptığımın farkındayım ama şu an vakit öldürmeye çalışıyorum. Seviyorum sizi arkadaşlar. Sevgili de olsak, yatıp kalksak da, ya da daha neler neler... Yine de sizinle arkadaş kalabilirim. Çok abartmayın yani. Şu sikindirik duygulara bu kadar anlam yüklemeyin.
Ayrıca "güven" konusunda da bir şey söylemek istiyorum. Güven insanların en büyük zaafı. Hiçkimseye, ama hiçkimseye güvenmeyin. Güven üzerine kurulan ilişkiler yıkılmaya mahkumdur ve yıkılırken beraberinde çok şey götürürler. Güven duygusu tamamen insanların kendilerini korumak için yarattıkları, yapay bir duygu. Devşirme duygulardan hatta hemen hemen bütün duygulardan olabildiğince! uzaklaşmanız dileğiyle... Hepinizi öpüyorum.
İki gündür berlin'deyim hala çiftleşemedim. Gerçi Vaktim de olmadı. Üzgünüm.
Hiçbir eğilim zeka ile ilgili değildir.
Misal marilyn monroe, albert einstein'dan daha yüksek iq ile aktrislik ve modellik yapmayı tercih etmiştir. Ya da örneğin sevgili ludwig'ciğim müzik bestelemeyi seçmiş.
Kendim bizzat mühendislik mesleğiyle uğraşıyorum, etrafım da mühendislerle dolu, eğer zeki insanlar mühendis veya tıp okuyor olsalardı, bunca gerizekalı mühendisle karşılaşmazdım. Karşımdakini aşağılama huyum yok, insanlar kendilerini aşağılıyorlar. Buna şahit olmadan anlaması güç.
Zeka seviyesine göre meslek tercihi olsaydı, aynı mesleği icra eden kişiler aynı iq bandında olurlardı. Kendimden çok daha zekilerini de tanımamış olurdum.
Siz siz olun, bir insanın zekasına mesleği dolayısıyla güvenmeyin. Gece gündüz köpek gibi çalışıp, uzun da olsa bir süre sonra mühendis olamayacak moron bile yoktur.
Misal marilyn monroe, albert einstein'dan daha yüksek iq ile aktrislik ve modellik yapmayı tercih etmiştir. Ya da örneğin sevgili ludwig'ciğim müzik bestelemeyi seçmiş.
Kendim bizzat mühendislik mesleğiyle uğraşıyorum, etrafım da mühendislerle dolu, eğer zeki insanlar mühendis veya tıp okuyor olsalardı, bunca gerizekalı mühendisle karşılaşmazdım. Karşımdakini aşağılama huyum yok, insanlar kendilerini aşağılıyorlar. Buna şahit olmadan anlaması güç.
Zeka seviyesine göre meslek tercihi olsaydı, aynı mesleği icra eden kişiler aynı iq bandında olurlardı. Kendimden çok daha zekilerini de tanımamış olurdum.
Siz siz olun, bir insanın zekasına mesleği dolayısıyla güvenmeyin. Gece gündüz köpek gibi çalışıp, uzun da olsa bir süre sonra mühendis olamayacak moron bile yoktur.
Çaylak yapılarak haksızlığa uğradığına inandığım harikulade yazar. Kendisinden şu sözlükte bir adet daha bulamazsınız. Kıymet bilmiyorsunuz sevgili yönetim. içine girdiği tartışma ortamını hemen hemen baştan sonuna kadar uzaktan izledim. Ceza almasını gerektirecek bir durum olduğuna inanmıyorum. Naçizane tavsiyem: Cezalarınızı verirken Başka yazarların ne hissettiğine değil, yazılı bir kanuna bakınız.