Ki Bu karakterin her tiradı, üzerine ciltlerce kitaplar yazılabilecek derinlikte. Türkçe çevirisini arayacak vaktim yok şu an. Vakit bulduğumda Onu da yazacağım.
Bir zamanlar meşhur bir bağdı. Şimdilerde pek duymuyoruz.
Yapıldığında, bağlanan kişinin hareketini kısıtlar. Bağlanan Kişi belli bölgelerini hareket ettirdiğinde kendisine acı veya zarar verir, hatta hareket etmeye çabaladığında kendisini boğarak öldürebilirdi.
Tabi ki tasvip etmiyorum. böyle zarar verenlerdense, hazzı arttıran bağlama çeşitlerine yönelin.
Kuğu gölü balesi gibi harika bir bestenin sahibidir. Para vererek cd'sini satın aldığım tek klasik müzik bestecisi.
Elbette çok severim. Fakat benim için hiçbir klasik müzik bestecisi bir beethoven, hiçbir klasik müzik de bir 9. Senfoni değildir. Dinlerken daha fazla hoşuma giden besteler oldu fakat, ömrümün büyük bir kısmını 9. Senfoni eşliğinde uyuyarak geçirdim ve sırf anısı bile değerini üçe, hatta dörde katlıyor benim için. Neyse konumuz tchaikovsky'di...
Kuğu gölü balesi ise, henüz lise öğrencisiyken harçlığımla cd'sini satın aldığım güzel bir müzikti o kadar.
Edit: Bestenin ismi swan lake. Kendisi bir bale müziğidir.
Bu başlık bir ukdeydi. Ve doldurdum. Fakat ukdeyi bırakan kişi otomatik olarak eklenmiyormuş bunu bilmiyordum. Yani bu saçma fikri kendim üstlenmek istemediğim için girdiyi silmek zorunda kaldım.
Ukdeyi bırakan kişiye de dikkat etmediğimden piç oldu başlık. Neyse hak etmişti zaten.
Tanım: Spermi kovalara doldurup başınızdan aşağı döktüğünüz bir meydan okuma diyelim. İce bucket challenge tarzı. Ona da katılmamıştım. Bunu da pek düşünmüyorum.
Elinizden bir şey gelmeyeceğine inandığınız konulara saplanıp kalmak.
Bakın arkadaşlar, Depresyondan çıkmanın en net tarifini veriyorum size, elinizden bir şey gelmeyecegine inanmayın.
Ya da sonucundan memnun olmadığınız hiçbir konuda elinizden gelen her şeyi yaptığınıza inanmayın.
Biraz vurdumduymazlık da tavsiye edebilirdim ama onu herkes incelikli bir şekilde yürütemiyor. O yüzden siz siz olun çaresizliğe kapıldığınızı düşündüğünüzde kafanızdaki duvarlara balyozları vurmaya hazırlanın. Çünkü elinizden gelen şeylerin hiçbir zaman bir sınırı olmayacak kendi kendinize koyduklarınızdan başka.
Dünyanın en uzun şiirlerinden biri sayılan ilahi komedya 14000'in üzerinde dizeye sahip tek bir şiir niteliğinde. Cehennem , araf ve cennet olmak üzre üç ciltten oluşuyor. İnanılmaz büyüleyici bir eser şiddetle tavsiye ediyorum.
Çünkü bazı genel terbiye kuralları, yani bize ailemiz ya da herhangi başka bir unsur tarafından aktarılan çeşitli kurallar bana göre saçma dayanak noktalarına sahipler.
Kimseyi küçümsemek ya da kötülemek için söylemiyorum. Sonuçta bu birikim çok uzun bir süreci kapsıyor. Ve o kadar uzun bir süre boyunca benimsenilip korunuyor ki, bir çok insanın bunlara başkaldırması olası görünmüyor. Elbette onları da anlıyorum. Çünkü bir anda biri çıkıp; "...sizin inandığınız bu, bu değerler aslında saçma sapan temellere dayanıyor ve hiçbir geçerliliği yok... Benim konuştuklarım size terbiyesizce gelse bile aslında problem konuştuklarımda değil sizin bakış açınızda." Dediğinde gerçekten hiçkimse bunu kabullenmek istemez. Fakat bazı terbiye kuralları insanların hiç gerek yokken kendi benliklerini bastırmalarına sebep oluyor.
Eğer davranışlarınız bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamıyorsa, hiçbir terbiye kuralına uymak zorunda değilsiniz. Özgür ruhlu insanlarsınız. Ruhunuza zincir vurmaktan vazgeçmenizi temenni ediyorum.
Buraya öyle şeyler yazardım ki, şu sözlükte bir daha yazmaya yüzüm kalmazdı. O yüzden susuyorum. Orospu çocukları sizi...
Bu orospu çocuğu açık ve net bir ceza almazsa eğer, o cezayı vermeyenlerin de, verilmesine engel olmak isteyenlerin de yedi ceddini sikeyim. Hepiniz orospu çocuğusunuz. Keşke elime geçseniz. Emin olun istediğimde hepinizden daha midesiz olabilirim.
Hakan günday'ın güzel bir eseri. Okurken Zaman zaman kendimi görüp gözyaşlarıma hakim olamadığım olmuştu. Şükür ki insan, kendini geliştirebilen ve değiştirebilen bir canlı. Teşekkürler hakan günday.
Hakikatten çok kötü bir durumda. Yeterince kullanılmıyor sanırım. Kullanılsa gelişirdi biraz da olsa.
Yahu paragraf bırakmak için enter'a bastığımda mesaj iki kez üç kez gönderilebiliyor. Allah rızası için şu durumu düzeltin. Bir de mobilde okunabilirliğin artması açısından, hiç değilse yazmazken metin girişi kısmı küçültülebilir. Saygılar.
Katılmadığım bir önerme. Okumak düşünceye sınır çizmez. Okumak düşünceye yol açar.
Schopenhauer'in bahsettiği her gün başka hiçbir şey yapmadan okumak durumu zaten hemen hemen hiçbir insan için mümkün olmamakla beraber zaten okuyan bir çok insan okuduklarına inanma ya da onları gerçek kabul etme yanılgısına düşmezler.
Herhangi bir şeyi okurken, "hadi lan oradan, öyle saçma şey mi olur?" Demesi bile kişinin kendi düşüncesinin varlığının ispatıdır.
Farklı bakış açılarını görmek, onları anlamaya çalışmak düşüncenin güçlenmesini sağlar. Ortaya attığınız bir fikri daha önce hiç görmediğiniz bir bakış açısıyla ele aldığınızda onu geliştirebilirsiniz.
Ömrü boyunca attan inmeyen bir insan yürümeyi unutuyorsa bu onun yürümeye ihtiyaç duymamasından kaynaklanır. Çok fazla kitap okuyan insan elbette kitabı kapatacak ve düşünecektir. okuyan insan düşünmeye ihtiyaç duyar. Ve düşünürken, edindiği bilgileri de yorumlar.
"Schopenhauer bu konuda böyle demiş o halde bu doğrudur", "einstein şöyle demiş, o zaman kesin doğrudur. einstein'dan daha iyi bilecek değilim ya." Diyen insan düşünmeye ihtiyaç duymayan insandır. Okusa da okumasa da yer çekimini merak etmeyecektir ve onun hakkında düşünmeyecektir örneğin.
İnsanların çok büyük bir kısmı düşüncenin oluşumundan ve yapısından bihaberler. Düşünmeye ihtiyaç duymadan yaşıyorlar. Hayal kurmayı düşünmek sanıyorlar ve düşünmenin eksikliğini asla hissetmiyorlar.
Düşünceyi oluşturabilmek için bilgilere, bilgiler arasında bağlantı oluşturabilme kabiliyetine ihtiyaç vardır. Ve bilgiler arasında bağlantıları oluştururken bakış açısı önemlidir. Okumak da bakış açınızı genişletebileceğiniz faliyetlerden biridir.
Örneğin beyaz çorap giymenin ikinci dünya savaşındaki ölü sayısına etkisi hakkında düşünürken ihtiyacınız olan şeyleri hesap edin. Ve onlara nasıl ulaşabileceğinizi düşünün.
Ya da şanzıman takozu ile napolyon'un water loo savaşındaki yenilgisi arasında bir bağlantı kurabilmek için bakış açınızın ırzına geçmeniz gerekir.
Saç renginizse "Limonum benim" diye sevilmenize sebep olabilir.
Diğer bütün renkler kadar güzeldir.
590 ile 560 nanometre aralığında dalgaboyu ve 510000000000000 ve 540000000000000 hertz (510 - 540 Thz) aralığında frekansa sahip olan ışıklar gözümüze ulaştığında bunları sarı olarak algılarız.
Boktandır. Çocukluğumda ben de bir çok velet gibi ağaç tepelerinde gezerdim. Hatta bu yaşımda hala bazen tırmanırım.
Sadece bir kez düştüm. O zamanlar da 8-9 yaşlarında anca varım... elimle herhangi bir dala tutunmuyor, elimdeki ucu kancalı bir demiri dalın birine geçirmiş sallanıyordum. Tarzan misali... Tam ileri doğru savrulmuşken kancanın ucu daldan kurtulunca sırt üstü yere düştüm. Kafamı taşa vurdum ve gerçekten çok acımıştı. Elimi kafama götürdüğümde kanı görüp bastım çığlığı. Sevenlerim Sağolsunlar hastaneye gittik, kafamdaki 20 dikişe bir 5 tanesi daha eklenmiş oldu.
Bitkilerin hayvanlar kadar değerli olmadığını düşünmeleri. Neresinden baksan mantıksız. Canlılar canlı olmayan pek bir şey yemezler. E sonuç olarak bir takım canlıları yemek zorundasın.
Veganların çoğu veganlığı evrimin bir sonraki basamağı olarak düşünüyorlar. Yani insanlar aşırı gelişmiş bilinçleriyle hayvanları yiyerek ekolojik dengeye zarar vermekten vazgeçecekler onlara göre...
Bugün bütün dünya hayvansal gıda tüketimini bıraksa on seneye kalmaz kuraklık başlar, yıllar içinde bitkiler azalınca herkes daha ucuz olduğu için yine hayvanlara yönelir. Sonunda hayvanların da nesli tükenir bir yerde. çünkü onlar da yiyecek bitki bulamamaya başlarlar.
Muhtemelen yüz yıl içerisinde insanlar bütün hayvanları yiyor olur. Faresinden hamam böceğine kadar...
Hastalıklar çıkar ortaya... ee hayvan sayısı da giderek azalmaya başlayınca önce hayvansal gıdalar, sonra da et bulunamaz olur. Anca bir takım tahıl bitkileri belki varlığını sürdürebilirse, buğday, arpa, mısır gibi... Tekrar onlara yönelinir. Yedikleriyle tatmin olamayan insanlar bunun için savaşlar çıkarmaya bile çalışırlar.
Çok abartılı bir senaryo yazmış olsam da Evrimsel süreç gibi, zamanın pul olduğu bir kavram hakkında konuşurken, bu kısa zaman dilimlerini sonsuza integre ederek bu abartılı sonuçları görebilirsiniz. Ekosisteme etkilerinin gözlemlenmesi öyle bir kaç yıllık bir olay değil.
Bulgur pilavının spesifik bir rolü olup olmadığını merak ediyorum. Giyinikken pek sevmiyorum çünkü. Çıplakken de şart değilse başka bir şey tercih etmek isterim.
Hiçbir yazısına denk gelemedim henüz. ama nickini sevmedim değil. Şahsen "Kemalist" yerine "atatürkçü" kelimesini tercih ediyor olsam da mühim olan düşünce sistemi. Hoş gelmiş.