confessions

keskin nisanci

1. nesil Yazar - gerçekçi

  1. toplam entry 1348
  2. takipçi 45
  3. puan 35985

aziz yıldırım'ın rakip takımın başkanını tokatlaması

keskin nisanci
Yakın Doğu Üniversitesi ile Fenerbahçe takımları arasında oynanan Bilyoner.com Kadınlar Basketbol Ligi play-off final serisi ilk maçı öncesi protokol tribününde yaşanan olay.

aziz yıldırım, yakın doğu üniversitesi başkanı Işık Eyigüngör'i tokatlamış. habere göre yakın doğu üniversitesi yönetimi final serisi öncesi fenerbahçeli basketbolculara transfer teklifi yapmış ve maç için fenerbahçe'ye bilet vermezken, beşiktaşlıları tribüne almış.

aziz yıldırım, fenerbahçe'ye çok şey kattı ama artık türk sporundan çekilmesi lazım. önce takımına sonra da türk sporuna zarar veriyor.

http://www.cnnturk.com/spor/basketbol/aziz-yildirimin-baskanligi-tehlikede?page=4

mihriban

keskin nisanci
Abdürrahim Karakoç ustaya ait aynı zamanda bestelenen ve birçok önemli sanatçı tarafından yorumlanan harikulade şiir.

sarı saçlarına deli gönlümü
bağlamışlar, çözülmüyor mihriban
ayrılıktan zor belleme ölümü
görmeyince sezilmiyor mihriban

yar deyince kalem elden düşüyor
gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
lambada titreyen alev üşüyor..
aşk, kağıda yazılmıyor mihriban

önce naz, sonra söz ve sonra hile...
sevilen seveni düşürür dile
seneler asırlar değişse bile,
eski töre bozulmuyor mihriban

tabiplerde ilaç yoktur yarama
aşk deyince ötesini arama
her nesnenin bir bitimi var ama
aşka hudut çizilmiyor mihriban

boşa bağlanmamış bülbül gülüne
kar koysam köz olur aşkın külüne...
şaştım kara bahtın tahammülüne
taşa çalsam ezilmiyor mihriban

tarife sığmıyor aşkın anlamı
ancak çeken bilir bu derdi gamı
bir kör düğüm baştan sona tamamı
çözemedim, çözülmüyor mihriban

mona roza

keskin nisanci
sezai karakoç ustanın, muazzez akkaya adına yazdığı akrostiş şiir. tam bir şaheser.

mona roza, siyah güller, ak güller
geyvenin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza siyah güller, ak güller

ulur aya karşı kirli çakallar
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
mona roza, bugün bende bir hal var
yağmur iğri iğri düşer toprağa
ulur aya karşı kirli çakallar

açma pencereni perdeleri çek
mona roza seni görmemeliyim
bir bakışın ölmem için yetecek
anla mona roza, ben bir deliyim
açma pencereni perdeleri çek...

zeytin ağaçları söğüt gölgesi
bende çıkar güneş aydınlığa
bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
seni hatırlatıyor her zaman bana
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur
bir mumun ardında bekleyen rüzgar
işıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlerde açar

ellerin ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi
ellerinden belli oluyor bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin ellerin ve parmakların

zaman ne de çabuk geçiyor mona
saat onikidir söndü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
zaman ne de çabuk geçiyor mona

akşamları gelir incir kuşları
konar bahçenin incirlerine
kiminin rengi ak, kimisi sarı
ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
akşamları gelir incir kuşları

ki ben mona roza bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında
hayatla doldurur bu boş yelkeni
o masum bakışlar su kenarında
ki ben mona roza bulurum seni

kırgın kırgın bakma yüzüme roza
henüz dinlemedin benden türküler
benim aşkım sığmaz öyle her saza
en güzel şarkıyı bir kurşun söyler
kırgın kırgın bakma yüzüme roza

artık inan bana muhacir kızı
dinle ve kabul et itirafımı
bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
alev alev sardı her tarafımı
artık inan bana muhacir kızı

yağmurlardan sonra büyürmüş başak
meyvalar sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış
yağmurlardan sonra büyürmüş başak

altın bilezikler o kokulu ten
cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
bir tüy ki can verir bir gülümsesen
bir tüy ki kapalı gece ve güne
altın bilezikler o kokulu ten

mona roza siyah güller, ak güller
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
mona roza siyah güller, ak güller

sürgün ülkeden başkentler başkentine

keskin nisanci
sezai karakoç ustanın mükemmel şiiri.

senin kalbinden sürgün oldum ilkin
bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
af dilemeye geldim affa layık olmasam da
uzatma dünya sürgünümü benim
güneşi bahardan koparıp
aşkın bu en onulmazından koparıp
bir tuz bulutu gibi
savuran yüreğime
ah uzatma dünya sürgünümü benim
nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
ayaklarımdan belli
lambalar eğri
aynalar akrep meleği
zaman çarpılmış atın son hayali
ev miras değil mirasın hayaleti
ey gönlümün doğurduğu
büyüttüğü emzirdiği
kuş tüyünden
ve kuş sütünden
geceler ve gündüzlerde
insanlığa anıt gibi yükselttiği
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim

bütün şiirlerde söylediğim sensin
suna dedimse sen leyla dedimse sensin
seni saklamak için görüntülerinden faydalandım salome'nin belkıs'ın
boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
ey gönüllerin en yumuşağı en derini
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim

yıllar geçti saban ölümsüz iz bıraktı toprakta
yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
çatı katlarında bodrum katlarında
gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
hep kanlıca'da emirgan'da
kandilli'nin kurşuni şafaklarında
seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
af dilemeye geldim affa layık olmasam da
ey çağdaş kudüs (meryem)
ey sırrını gönlünde taşıyan mısır (züleyha)
ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim

dağların yıkılışını gördüm bir venüs bardağında
köle gibi satıldım pazarlar pazarında
güneşin sarardığını gördüm konstantin duvarında
senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
verilmemiş hesapların korkusuyla
sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
af dilemeye geldim affa layık olmasam da
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim

ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
yoktan da vardan da ötede bir var vardır
hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
o şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

sevgili
en sevgili
ey sevgili

john f. kennedy

keskin nisanci
22 kasım 963'te suikast sonucu öldürülen abd'nin 35. başkanı. savaş karşıtlığıyla biliniyordu ve bu yüzden ülkesinin gizli servisi tarafından hedef tahtasına konuldu. jfk, cia tarafından öldürüldü ama cinayet lee harvey oswald tarafından işlenmiş gibi lanse edildi. çapraz ateş sonucu öldürülen jfk'nın tek bir kişi tarafından öldürülmüş olması mümkün olmamasına rağmen lee harvey oswald ifade bile vermeden sonradan cia ajanı olduğu öğrenilen bir kişi tarafından vurularak öldürüldü.

suikaste tanık olan herkes olaydan sonra bir şekilde hayatını kaybetti ve bu olaylara doğal ölüm süsü verildi.

sizin hiç babanız öldü mü

keskin nisanci
cemal süreya'ya ait ölümü anlatan, ölümsüz şiir.

sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
şöylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

gidenlere yanmak

keskin nisanci
ömrümüzün her çağında sürekli birileri kayıp gitmiştir hayatımızdan. hayatımızın tam ortasında kurulmuşken birden kaybolmuştur. giden bir bir yanar, kalan bir. kimseye mutluluk getirmez vedalar, bir vuslat ümidi bile insanı hayata bağlar.

kaybedince sevdiğinizi dünya başınıza yıkılıyor sanırsınız, üzülürsünüz, dövünürsünüz, ağlarsınız ama her şey daha sıcaktır, soğumaya başladığında her şey, gerçekler yolumuzu kesmeye başladığında aslında içimizdeki yıkımın daha da büyük olduğunu anlarız. bir kere daha ve çok daha sert ve çok daha can yakan bir hüzün kaplar insanı. düşünürüz sonra bırakmak mı zor, bırakılmak mı? ne fark eder bir şekilde ayrıldı ya yollar kim suçlu ne önemi var. ömrümüzün son baharı tek başınalığın sancısıyla olancasına mahsun geçeçek gibi; ama artık yapacak bir şey yok, gemi limandan kalkalı çok olmuş.

''dönülmez akşamın ufkundayım vakit çok geç,
bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç.''

viktor hugo

keskin nisanci
26 şubat 1802'de besançon'da doğan ve 22 mayıs 1885'de paris'te hayatını kaybeden fransız yazar.

Romantik akıma bağlı Fransız şair, romancı ve oyun yazarı. En büyük ve ünlü Fransız yazarlardan biri kabul edilir. Hugo'nun Fransa'daki edebi ünü ilk olarak şiirlerinden sonra da romanlarından ve tiyatro oyunlarından gelir. Pek çok şiirinin içinde özellikle Les Contemplations ve La Légende des siècles büyük saygı görür. Fransa dışında en çok Sefiller ve Notre Dame'ın Kamburu romanlarıyla tanınır.

Gençliğinde şiddetli bir kral yanlısı olsa da, görüşü yıllar içinde değişti ve tutkulu bir cumhuriyet destekçisi oldu. Eserleri zamanının politik ve sosyal sorunlarına ve de sanatsal akımlarına değinir. Hugo'nun cenazesi 1885'te Panthéon'da gömüldü. Hugo hakkında en çok eser yazılan ilk 100 kişi listesinde yer almaktadır.

ağlamak için gözden yaş mı akmalı

keskin nisanci
ünlü fransız yazar viktor hugo'ya ait enfes bir şiir.

ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

nerede durması gerektiğini bilmeyen insanlar

keskin nisanci
bu toprakların insanları olarak huyundan mıdır suyundan mıdır bilinmez bir şeyleri yaparken tadında bırakmayı sevmeyiz, mutlaka abartırız olayı. hani birisine sevgi gösterisinde bulunacaksak bu yapılanlara maruz kalan kişi tamam lan tamam bütün dünya anladı beni sevdiğinizi demeyene kadar durmayız. vur deyince öldürmek deyimine tıpatıp uyan yapılarımız var. coşkuyu da tepede yaşarız, hüznü de; sevgiyi de tepede yaşarız nefreti de. velhasılı kelam bizde her şey sonuna kadar yaşanır ve yaşatılır.

aşk

keskin nisanci
insanoğlunun dünya sahnesine çıktığı günden beri gizemini hep korumuş, ne olduğunu çözebilmek için binlerce kitap yazılmış, filmler çekilmiş, sayamayacak kadar şiir yazılmış ama gizeminin bir türlü çözülemediği bir olgudur aşk.

hayata dair her şeyi içinde barındıran aynı gün içinde insani duyguların hepsini aşığa yaptıran belki biraz mazoşist, belki bir sadist bir olgunun neden bu kadar cazip olduğu hep tartışıldı. bazen aşık olunan kişiyi kendimizden çok sevecek kadar etkili, bazen sevgili için hayatından vazgeçecek aşıklar yaratacak kadar güçlü.

ama eski aşklar, aşıklar geride kaldı sözleri dolaşmakta dudaklarda. eski aşkların daha gerçekçi ve daha samimi olduğu söylenmekte. neyi yanlış yapıyoruz da bizim aşklarımız değerlerini yitirdi. belki biz de sevdiğimizi kendimizi unutacak kadar çok sevebiliriz.

ama söylediklerinde haklılıklar yok değil. sisteme, zamana, paraya yenik düşen aşklar gördük. birbirimizi deli gibi seviyoruz deyip gün ışığını görmeden biten aşklar gördük ve artık aşka inancımızı kaybetmek üzereyiz. çünkü aşklar yalanlar üzerine kurulmakta. değil sevdiğimiz için çöller aşmak, dağları delmek, karşılık görmeyeceğizi anladığımız anda sevdiğimiz için bir bardak su vermek bile çok geldi bize.

aşk eski bir yalan, bize anlatılan. anlatılan aşklar ve aşıklar gerçek değil. eğer onlar gerçekse bizim yaşadığımız aşk değil. sadece eski günlerin aslına benzemeyen çok kötü bir kopyası.

öz eleştiri

keskin nisanci
insanların kendilerini sorgulamaları ama çoğu kimsenin yaptığını zannedip yapamadığı şeydir. genelde insanlar yapamadıkları üzerinden kendilerini yargılama yoluna giderler ama yaptıklarını eleştirmezler asıl eleştirilmesi gereken yaptıkları olduğu halde. bu da hayatımızdaki kısır döngülerden biridir. yok benim saçım kötü, yok ben çirkinim, şöyleyim, böyleyim demek kendini eleştirmek değildir.

şakaysa hiç komik değil ciddiyse çok komik

keskin nisanci
genel olarak internet ortamında ve özellikle interaktif sözlüklerde ayar verme amacıyla ayarmatik olarak kullanılan söz. bazen tam yerinde kullanımları görülmektedir. bu sözün kullanılış amacı kötü bir espirinin vurgulanması veya ciddi bir yazının kötülenmesi değildir, kullanımı tamamen farklıdır. direk yazının sahibine ''hacı ne ayak iyice saçmalamışsın'' mesajı vermektir.

selin sayek böke

keskin nisanci
Chp izmir milletvekili ve ekonomist. Selin sayek böke bugün itibariyle chp genel başkan yardımcılığı ve chp parti sözcüsü görevlerinden istifa etti. Yazılı olarak yaptığı basın açıklaması şöyle:
''16 nisan'da türkiye'de seçmenlerin en az yüzde 50'si tek adam rejimine karşı çıkmış ancak gayrı-hukuki yollarla bu irade gasp edilmiştir. cumhuriyet halk partisi'ne düşen görev, gayrimeşru olanı meşrulaştırmamak ve ortaya konan bu demokrasi iradesini türkiye gerçeğine dönüştürmek için halkla birlikte siyasi mücadele vermektir. referandumun gayrimeşru sonucunu kabullenerek hedefler ve politikalar oluşturmak, demokrasiye ve her şeyden önce demokrasi iradesini ortaya koymuş milyonlara haksızlıktır. demokrasinin yaşatılabilmesi için mecliste verilen mücadelenin rejim değişikliğinin yeni koşullarına göre yeniden tarif edilmesinin yanı sıra, meclis dışında meşru demokratik anayasal hakların kullanımını savunmak, desteklemek ve bu hakların kullanımına ortak olmak chp'nin görevinin bir parçası olmalıdır. bu görevin gerekleri partinin karar organlarında ısrarla dile getirilmiş olmasına rağmen, atılması gereken adımlar 16 nisan gecesinden başlayarak gereken siyasi kararlılık ve netlikle atılmamıştır. öte yandan, “hayır” iradesini temsil eden en güçlü siyasi aktör olması gereken chp'ye hakim olan yönetim anlayışı, demokrasi paydası etrafında birleşen milyonların sesini güçlendirmek yerine, parti içi demokrasiyi ve kurumsal yapıyı tartıştıran tutumlar sergilemiştir. sosyal demokrat bir partide, parti yönetimlerinin görevi parti kurullarına siyasi ve disiplin kararlarını dayatmak değil, partideki farklı fikirleri sağlıklı bir biçimde karar süreçlerine dahil etmek ve parti kurullarını etkin çalıştırmaktır. katılımcı demokrasiye, sosyal demokrasinin evrensel prensiplerine inanan ve türkiye'nin özgürlükçü demokrasiye kavuşmasının yolunun bu değerlerden geçtiğini düşünen bir siyasetçi olarak, gelinen noktada mevcut yönetim anlayışının parçası olmayı uygun bulmuyorum. bu sebeple chp ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcılığı ve parti sözcülüğü görevlerimden istifa ediyorum. bundan sonra da, dün olduğu gibi, chp ailesinin bir parçası olarak ve bu aileyle birlikte, türkiye'de demokrasi, özgürlük ve eşitlik için mücadele vermeye devam edeceğim. hayal ettiğimiz türkiye'yi var etme mücadelesine ortak olacağım. birbirini ezen değil birlikte çoğalan bir chp siyasetinin, ayrışan değil bütünleşen bir türkiye'nin de temeli olacağına inancımla seçilerek gelmiş olduğum parti meclisi üyeliği ve milletvekilliği görevlerimi layıkıyla yerine getirmeye devam edeceğim.

kamuoyuna saygıyla duyurulur."
54 /