yunus emre'ye ait üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir söz.
bazen bilerek veya bilmeyerek insanların kalbini kırarız, bazen öyle anlar olur ki karşımızdaki insanı kırdığımızı, onun duygularıyla oynadığımızı ya da karşımızdaki kişiyi küçük düşürdüğümüzün farkına bile varmayız. bunu yaparken egomuza yeniliriz kimi zaman ya da benmerkezci bir tutum takınırız. olay soğuyunca ve olay üzerine kafa yorunca haklı da olsak haksız da olsak üzülürüz sonra ama çoğu zaman iş işten geçmiştir. kırılan bir kalbi onarmak bazen imkansızı zorlamakla eşdeğerdir ama yok hatasını anladığı halde hala hatasında direten varsa işte o zaman denir bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil.
güftesi ve bestesi kemani serkis efendi'ye ait nihavend makamındaki şarkı müzeyyen senar'ın mükemmel sesiyle birleşince ölümsüz bir eser oldu.
kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime
titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
perde-i zulmet çekilmiş, korkarım ikbalime
titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime..
kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime
titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
perde-i zulmet çekilmiş, korkarım ikbalime
titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime..
resmi olarak hiç cinayet işlemediği iddia edilen kişi. katil olmamasına rağmen tüm zamanların en önemli seri katillerinden biri olarak anılmaktadır. kendine ait bir katil çetesi vardır. her ne kadar çağ olarak çok farklı dönemlerde yaşamış olsalar da hasan sabbah ile birbirlerine benzediklerini iddia edenler var. tabi benzetmeyi destekleyecek bir veri yok. sadece ikisi de müridlerinin zihinlerinde oynadığı oyunlarla bilenen karakterler.
bir dönem ülkemizde cnbc-e kanalında gösterilen following dizisinin ana karakterinin charles manson'dan esinlendigini söyleyenler de var. herkes bir şeyler söylüyor iste.
bir dönem ülkemizde cnbc-e kanalında gösterilen following dizisinin ana karakterinin charles manson'dan esinlendigini söyleyenler de var. herkes bir şeyler söylüyor iste.
şimdi bir erkek olarak kadınlar nasıl çocuk yapmaz gibi tribe girmeyeceğim. bekara karı boşamak gibi kadına da çocuk yap demek kolay. hamilelik süreci ve doğum evresinin sıkıntısını çeken onlar. bu yüzden annelik kutsal bir kavramdır. henüz bu sebeple çocuk yapmak istemiyorum diyeni görmedim ama bu her şeye rağmen kabul edilebilir bir durum.
bir de bu hamilelik ve doğum evresinden bağımsız çocuk yapmak istemeyen, çocuğa adeta bir taşınamaz eşya muamelesi yapanlar var ki benim sözüm onlara.
neymiş efendim insanın şu hayatta gezip,
tozacağı birçok yer varmış da çocuk olunca bunlar yapılamazmış. belki bir noktaya kadar haklı bir talep diyelim ama bir insan ömür boyu gezip tozacak değil ya bir süre sonra durması gerekecek. zaman gelecek yaşlanacak. belki bakıma muhtaç olacak böyle bir zamanda insan yanında onu gercekten seven birilerinin olmasını istemez mi? hem o kadar gezme işi yapılmışsa bir çocuğa dünyayı anlatmak, onu istediğimiz gibi büyütmek hem insanın kendisine, çevresine, insanlığa yapabileceği en büyük iyiliklerden biri değil mi?
kimseye çocuk yapın ya da yapmayın demek gibi bir hakkımız yok. yeter ki insan bir karar verirken artılarını ve eksilerini iyice hesaplayıp karar versin.
bir de bu hamilelik ve doğum evresinden bağımsız çocuk yapmak istemeyen, çocuğa adeta bir taşınamaz eşya muamelesi yapanlar var ki benim sözüm onlara.
neymiş efendim insanın şu hayatta gezip,
tozacağı birçok yer varmış da çocuk olunca bunlar yapılamazmış. belki bir noktaya kadar haklı bir talep diyelim ama bir insan ömür boyu gezip tozacak değil ya bir süre sonra durması gerekecek. zaman gelecek yaşlanacak. belki bakıma muhtaç olacak böyle bir zamanda insan yanında onu gercekten seven birilerinin olmasını istemez mi? hem o kadar gezme işi yapılmışsa bir çocuğa dünyayı anlatmak, onu istediğimiz gibi büyütmek hem insanın kendisine, çevresine, insanlığa yapabileceği en büyük iyiliklerden biri değil mi?
kimseye çocuk yapın ya da yapmayın demek gibi bir hakkımız yok. yeter ki insan bir karar verirken artılarını ve eksilerini iyice hesaplayıp karar versin.
cahit sıtkı tarancı tarafından yazılan ve 35 mısra olan ölümsüz şiir.
yaş otuz beş yolun yarısı eder.
dante gibi ortasındayız ömrün.
delikanlı çağımızdaki cevher,
yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
gözünün yaşına bakmadan gider.
şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
benim mi allah'ım bu çizgili yüz?
ya gözler altındaki mor halkalar?
neden böyle düşman görünürsünüz,
yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
zamanla nasıl değişiyor insan!
hangi resmime baksam ben değilim.
nerde o günler, o şevk, o heyecan?
bu güler yüzlü adam ben değilim;
yalandır kaygısız olduğum yalan.
hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
hatırası bile yabancı gelir.
hayata beraber başladığımız,
dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
gittikçe artıyor yalnızlığımız.
gökyüzünün başka rengi de varmış!
geç fark ettim taşın sert olduğunu.
su insanı boğar, ateş yakarmış!
her doğan günün bir dert olduğunu,
insan bu yaşa gelince anlarmış.
ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
her yıl biraz daha benimsediğim.
ne dönüp duruyor havada kuşlar?
nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
neylersin ölüm herkesin başında.
uyudun uyanamadın olacak.
kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
bir namazlık saltanatın olacak,
taht misali o musalla taşında.
yaş otuz beş yolun yarısı eder.
dante gibi ortasındayız ömrün.
delikanlı çağımızdaki cevher,
yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
gözünün yaşına bakmadan gider.
şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
benim mi allah'ım bu çizgili yüz?
ya gözler altındaki mor halkalar?
neden böyle düşman görünürsünüz,
yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
zamanla nasıl değişiyor insan!
hangi resmime baksam ben değilim.
nerde o günler, o şevk, o heyecan?
bu güler yüzlü adam ben değilim;
yalandır kaygısız olduğum yalan.
hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
hatırası bile yabancı gelir.
hayata beraber başladığımız,
dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
gittikçe artıyor yalnızlığımız.
gökyüzünün başka rengi de varmış!
geç fark ettim taşın sert olduğunu.
su insanı boğar, ateş yakarmış!
her doğan günün bir dert olduğunu,
insan bu yaşa gelince anlarmış.
ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
her yıl biraz daha benimsediğim.
ne dönüp duruyor havada kuşlar?
nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
neylersin ölüm herkesin başında.
uyudun uyanamadın olacak.
kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
bir namazlık saltanatın olacak,
taht misali o musalla taşında.
kelimelerin gücünü anlatan bir söz. bazen bir durumu anlatmak için sayfalarca yazı yazılır ama bazen tek bir cümle sayfalarca yazının yerini tutar.
“afrika'da bir anne çocuğuna, ''tabağını bitir'' diye bağırana kadar dünyanın bütün tabaklarını kırmak istiyorum.“
(bkz:morgan freeman )
“afrika'da bir anne çocuğuna, ''tabağını bitir'' diye bağırana kadar dünyanın bütün tabaklarını kırmak istiyorum.“
(bkz:morgan freeman )
üstat necip fazıl kısakürek'e ait güzel bir şiir.
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa saplanan noktasında,
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor;
sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa saplanan noktasında,
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor;
sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
can yücel ustaya ait aşmış şiir.
her şey sende gizli
yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin
yaşadıklarını kar sayma
yaşadığın kadar yakınsın sonuna
ne kadar yaşarsan yaşa
sevdiğin kadardır ömrün
gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi;
sevdiğin kadar sevileceksin
ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü
kendini güzel hissettiğin kadar güzel
işte budur hayat, işte budur yaşamak
bunu hatırladığın kadar yaşarsın
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün;
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
bunu da öğren;
sevdiğin kadar sevilirsin.
her şey sende gizli
yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin
yaşadıklarını kar sayma
yaşadığın kadar yakınsın sonuna
ne kadar yaşarsan yaşa
sevdiğin kadardır ömrün
gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi;
sevdiğin kadar sevileceksin
ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü
kendini güzel hissettiğin kadar güzel
işte budur hayat, işte budur yaşamak
bunu hatırladığın kadar yaşarsın
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün;
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
bunu da öğren;
sevdiğin kadar sevilirsin.
bir olayda, konuyu, düşünceyi belirli bir noktadan inceleme, olaya belirli bir yönden bakma; görüş açısı, görüş.
''amerika'da bir adam lotodan bir milyon dolar kazanıyor,
arabasına giderken bir bayan kızının çok ağır, ölümcül bir hastalığa yakalandığını ve beş yüz bin dolar bulamazsa yarın kızının öleceğini söylüyor.
adam hiç düşünmeden parasının beş yüz bin dolarını veriyor.
ertesi gün bu olaya şahit olan biri, adama o parayı verdiği bayanın bir dolandırıcı olduğunu ve onu kandırdığını söylüyor. (adam gerçekten de kandırılmış)
bu konuşmanın sonunda adam sadece gülüyor, bu duruma barmen oldukça şaşırıyor.
-nasıl olur, kadın seni kandırdı hiç mi üzülmedin?
barmenin aldığı cevap ilginçtir:
-benim sevincim yarın ölecek bir kızın olmaması.''
''amerika'da bir adam lotodan bir milyon dolar kazanıyor,
arabasına giderken bir bayan kızının çok ağır, ölümcül bir hastalığa yakalandığını ve beş yüz bin dolar bulamazsa yarın kızının öleceğini söylüyor.
adam hiç düşünmeden parasının beş yüz bin dolarını veriyor.
ertesi gün bu olaya şahit olan biri, adama o parayı verdiği bayanın bir dolandırıcı olduğunu ve onu kandırdığını söylüyor. (adam gerçekten de kandırılmış)
bu konuşmanın sonunda adam sadece gülüyor, bu duruma barmen oldukça şaşırıyor.
-nasıl olur, kadın seni kandırdı hiç mi üzülmedin?
barmenin aldığı cevap ilginçtir:
-benim sevincim yarın ölecek bir kızın olmaması.''
hakkında ne kadar zorlasak da resmi şeyler yazamadığımız canımız, ciğerimiz. ''evladım sen kaç yaşında olursan ol benim gözümde her zaman küçüçük olacaksın'' derken belki de dünyadaki en saf en temiz duygularla karşı karşıyasınızdır. onun o sevecen, tatlı, korumacı hallerinin ömür boyu sizinle beraber olmasını isterseniz. dangalak gibi her sene hediye almayı unutup sonradan gönlünü almaya çalıştığınızda ''evladım dünyadaki hiçbir hediye senin kadar değerli değil'' dediğinde gögsüne yaslanıp hüngür hüngür ağlamayı istediğiniz kişidir. onun çok tanımlaması, çok tarifi olabilir ama tek bir adı vardır. o sadece bir ''anne''dir.
''niçin bu ülkede meydan okuyanlar ile insanın canına okuyanlar çok ama kitap okuyanlar pek yok?
kitap yalnız okunur da ondan.''
(bkz:dücane cündioğlu)
kitap yalnız okunur da ondan.''
(bkz:dücane cündioğlu)
''toplumun alt tabakasındaki dürüst insanların oranı, üst tabakadakilere oranla daha fazladır. alt tabakadaki insanlar, hırsız, namussuz, kişiliksiz görünseler bile suçlu olduklarını kabul ederler. oysa üst tabakadakiler pek çok büyük suç işledikleri halde kendilerine toz kondurmazlar. işte bu noktada alt tabakadakiler daha namuslu ve daha masumdurlar.''
yalnız olmayı istemekle yalnız kalmak arasında gidip gelen olgu. yalnızlık kimine acı verir kimine ise huzur. bazen bir tercih bazen de bir zorunluluktur.
''bir süre sonra insanlar pek de umrunda olmuyor.
kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun.
kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını umursamıyorsun.
yorulunca kendi kabuğuna çekilip o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun.
anlık mutluluklar yaşayıp, derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit, kimseye de ihtiyacın olmuyor.
siz buna yalnızlık diyorsunuz, ben ise huzur.''
(bkz:can yücel)
''bir süre sonra insanlar pek de umrunda olmuyor.
kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun.
kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını umursamıyorsun.
yorulunca kendi kabuğuna çekilip o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun.
anlık mutluluklar yaşayıp, derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit, kimseye de ihtiyacın olmuyor.
siz buna yalnızlık diyorsunuz, ben ise huzur.''
(bkz:can yücel)
bir inanış, böyle inanılır ama cemal süreya buna inanmıyor.
''ne olmuş her fırsatta kendimle konuşuyorsam? bakma sen yanlış söylemiş eskiler, kendi kendine konuşana deli değil, yalnız derler.''
''ne olmuş her fırsatta kendimle konuşuyorsam? bakma sen yanlış söylemiş eskiler, kendi kendine konuşana deli değil, yalnız derler.''
bir eylem ama bazen can acıtarak bazen de isteyerek.
''gitmek için sebep çoktur ama sevmeye bahane arar kalan. unutma, kapının koluna uzanacak yaşa geldiğinde, gitmeyi öğrenir insan.''
paulo coelho
''gitmek için sebep çoktur ama sevmeye bahane arar kalan. unutma, kapının koluna uzanacak yaşa geldiğinde, gitmeyi öğrenir insan.''
paulo coelho
birilerine karşı yaparken kendimizi son derece özgür hissettiğimiz ama bize yapıldığında sinir krizleri geçirmemize sebep olan olgudur. kime sorsanız alacağınız cevap aynıdır; ''ben eleştiriye açığım'' daha görmedik eleştiriye sonuna kadar açık birini ama hasım gördüğü kişi, kurum ya da olayı ölümüne eleştirenleri çok gördük ki bunu yapanlar eleştirinin kendilerine verilmiş doğal bir hak olduğu gibi garip düşünceler içindeler.
eleştirmek ya da eleştirebilmek önemli olgulardır, hayatın her alanında eleştiri olmalıdır ve bu eleştirilerde amaç her zaman daha iyiye ulaşmak olmalıdır.
eleştirmek ya da eleştirebilmek önemli olgulardır, hayatın her alanında eleştiri olmalıdır ve bu eleştirilerde amaç her zaman daha iyiye ulaşmak olmalıdır.
çeşitli kavramların çeşitli yollarla kontrol altına alınmasıdır.
zengin sözlük'te tck'ya ve sözlük kurallarına aykırı olmadığı sürece herkesin düşüncelerini özgürce yazmasından yanayız ve sansüre karşıyız. kişiler otokontrollerini yapabildikleri ve kendilerini doğru şekilde ifade edebildikleri sürece de hiçbir problem olmaz.
zengin sözlük'te tck'ya ve sözlük kurallarına aykırı olmadığı sürece herkesin düşüncelerini özgürce yazmasından yanayız ve sansüre karşıyız. kişiler otokontrollerini yapabildikleri ve kendilerini doğru şekilde ifade edebildikleri sürece de hiçbir problem olmaz.
zengin sözlük sınırları içinde olmasını pek tasvip etmediğimiz başlıklardır. bilgi en büyük zenginliktir mottosuyla hareket edilen bir yerde bilginin ön plana çıkmasını önemsiyoruz. elbette küfür de hayatın içinde olan bir şey ama başlıklara yansımamasını tercih ediyoruz.
türk müziği denince akla gelen ilk isimlerden biri. birçok önemli şarkısının yanında dünyada türkiye'nin ve türk müziğinin tanınmasına vesile olmuş bir kültür elçisi.
filmlerde kullanılmış ve hafızalarda yer edinmiş cümlelerdir.
''bırak da ringe çıkayım; hiç değilse bana kimin vurduğunu bilirim.'' (cindirella man)
''insan bazen ne kadar küçüldüğünü görebilecek kadar büyük olmalıdır.'' (3:10 yuma treni)
''bırak da ringe çıkayım; hiç değilse bana kimin vurduğunu bilirim.'' (cindirella man)
''insan bazen ne kadar küçüldüğünü görebilecek kadar büyük olmalıdır.'' (3:10 yuma treni)
bir probleme çözümler aranırken, birisinin galibi bir şeyler buldum demesi ve bulduğu çözümü söylemesi üzerine olaya dahil olan diğer kişiler tarafından verilen olumsuz reaksiyonlardan birisidir.
iki şekilde verilir bu tepki ya bulunan fikir kötüdür, başka birinin de aklına gelmiş ama kötü olduğu için söylenmemiştir ya da fikir çok iyidir bir başkası bunu düşünememiştir ve fikri bulan kişinin kendisinden zeki görünmesini istemediği için sanki sıradan bir fikir gibiymiş lanse etmeye çalışılmıştır.
iki şekilde verilir bu tepki ya bulunan fikir kötüdür, başka birinin de aklına gelmiş ama kötü olduğu için söylenmemiştir ya da fikir çok iyidir bir başkası bunu düşünememiştir ve fikri bulan kişinin kendisinden zeki görünmesini istemediği için sanki sıradan bir fikir gibiymiş lanse etmeye çalışılmıştır.
bekir sıtkı erdoğan'a ait güzel bir gurbet şiiri,
gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
şuraya bir yatak ser yavaş yavaş...
aman karanlığı görmesin gözüm!
beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş.
sıla burcu burcu... ille ocağım!..
çoluk çocuk hasretinde kucağım...
sana her şeyimi anlatacağım,
otur baş ucuma, sor yavaş yavaş.
güç bela bir bilet aldım gişeden;
yolculuk başladı haydarpaşa'dan!
hancı n'olur, elindeki şişeden,
birkaç yudum daha ver yavaş yavaş!
ben o gece, hem ağladım, hem içtim,
iki gün, diyardan diyara uçtum...
kayseri yolundan, niğde'yi geçtim;
uzaktan göründü, bor yavaş yavaş...
garibim; her taraf bana yabancı,
dertliyim; çekinme, doldur be hancı!
ilk önce kımıldar hafif bir sancı;
ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...
bende bir resmi var, yarısı yırtık,
on yıldır evimin kapısı örtük!
garip, bir de sarhoş oldu mu artık;
bütün sırlarını der yavaş yavaş...
işte hancı! ben, her zaman böyleyim,
öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim...
kaldır artık, boş kadehi neyleyim,
şu bizim hesabı, gör yavaş yavaş...
gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
şuraya bir yatak ser yavaş yavaş...
aman karanlığı görmesin gözüm!
beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş.
sıla burcu burcu... ille ocağım!..
çoluk çocuk hasretinde kucağım...
sana her şeyimi anlatacağım,
otur baş ucuma, sor yavaş yavaş.
güç bela bir bilet aldım gişeden;
yolculuk başladı haydarpaşa'dan!
hancı n'olur, elindeki şişeden,
birkaç yudum daha ver yavaş yavaş!
ben o gece, hem ağladım, hem içtim,
iki gün, diyardan diyara uçtum...
kayseri yolundan, niğde'yi geçtim;
uzaktan göründü, bor yavaş yavaş...
garibim; her taraf bana yabancı,
dertliyim; çekinme, doldur be hancı!
ilk önce kımıldar hafif bir sancı;
ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...
bende bir resmi var, yarısı yırtık,
on yıldır evimin kapısı örtük!
garip, bir de sarhoş oldu mu artık;
bütün sırlarını der yavaş yavaş...
işte hancı! ben, her zaman böyleyim,
öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim...
kaldır artık, boş kadehi neyleyim,
şu bizim hesabı, gör yavaş yavaş...
türkiye'de yapılmış en sıradışı dizi. beğeneni de çok beğenmeyeni de ama şöyle bir şey var yayınlandığı dönemden beri her zaman diğer dizilerden ayrı bir yerde. üstelik sadece diziyle de değil, dizi karakterlerinin hayat verdiği filmler de gündemi çok işgal etti.
bu diziyi izleyen insanlar herkesin bildiği ama kimsenin dile getiremediği şeylerin açık açık söylenmesinden sevdiler onu. içinde gerçek hayatta faili meçhul gibi duran ama aslında öyle olmayan birçok olayı ele aldılar ve insanların bu olaylara dikkatini çektiler.
en çok eleştirildikleri konu dizide aşırı derecede milliyetçilik yapıldığı konusu ama insanların göremediği şey karakterler milliyetçi olsa da dizi öyle değil. devletine her koşulda güvenen insanlara devletin içindeki bazı yozlaşmış kurumların, satılmış insanların olduğunu göstermişlerdir ve aslında çok güvenilen devlete o kadar güvenilmemesi gerektiğini söylemişlerdir.
yayın hayatına başladığından beri birçok diziyle karşılaştırılmıştır dizi ama bu dizi diğerlerinden çok ayrı bir yerde. buna benzer sağır oda ve kod adı dizileri çekildi ama asla kurtlar vadisi kadar etki yaratamadı.
dizideki şiddet sahneleri çocuklara kötü örnek oluyor diye çok tepki çekti hatta rtük'ten bu yüzden ceza aldı. belki eleştirilmeleri gereken en büyük nokta bu. yine de türk televizyonları böyle bir diziyi şimdiye kadar görmedi bundan sonra da göremez.
bu diziyi izleyen insanlar herkesin bildiği ama kimsenin dile getiremediği şeylerin açık açık söylenmesinden sevdiler onu. içinde gerçek hayatta faili meçhul gibi duran ama aslında öyle olmayan birçok olayı ele aldılar ve insanların bu olaylara dikkatini çektiler.
en çok eleştirildikleri konu dizide aşırı derecede milliyetçilik yapıldığı konusu ama insanların göremediği şey karakterler milliyetçi olsa da dizi öyle değil. devletine her koşulda güvenen insanlara devletin içindeki bazı yozlaşmış kurumların, satılmış insanların olduğunu göstermişlerdir ve aslında çok güvenilen devlete o kadar güvenilmemesi gerektiğini söylemişlerdir.
yayın hayatına başladığından beri birçok diziyle karşılaştırılmıştır dizi ama bu dizi diğerlerinden çok ayrı bir yerde. buna benzer sağır oda ve kod adı dizileri çekildi ama asla kurtlar vadisi kadar etki yaratamadı.
dizideki şiddet sahneleri çocuklara kötü örnek oluyor diye çok tepki çekti hatta rtük'ten bu yüzden ceza aldı. belki eleştirilmeleri gereken en büyük nokta bu. yine de türk televizyonları böyle bir diziyi şimdiye kadar görmedi bundan sonra da göremez.
belki de tüm zamanların en iyi sit-comu. özellikle ilk birkaç sezondaki espriler gerçekten şahane. castı nasıl oluşturuldu bilmiyorum ama bütün karakterler tam oturmuş. yani ortalama 22-23 dakika olan bölümleri izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. her biri birbiriyle tamamen alakasız 6 karakterin hayat hikayeleri.
benim favorilerim ilk sezonlar çünkü o zaman daha sıcaktılar. özellikle son iki sezonda senaryoyu tamamen karakterlerin birbirine laf sokmalarıyla geçirdiler. bittiğinde üzüldük bir tek ross'un rachel ile birleşmesi bizi teselli etti. hoş başta rachel bu embesili nasıl sevecek diye az geçirmedik içimizden ama aşkları aralıklarla 9 sezon sürdü.
benim favorilerim ilk sezonlar çünkü o zaman daha sıcaktılar. özellikle son iki sezonda senaryoyu tamamen karakterlerin birbirine laf sokmalarıyla geçirdiler. bittiğinde üzüldük bir tek ross'un rachel ile birleşmesi bizi teselli etti. hoş başta rachel bu embesili nasıl sevecek diye az geçirmedik içimizden ama aşkları aralıklarla 9 sezon sürdü.
hayatın monotonlaştığını ve boktanlaştığını ifade etmek için kullanılan söz. sanki ölmek için zaman geçiyoruz gibi. her sabah aynı terane, sıradan ve insanı boğan şeyler.
sadece ölmemek için nefes almaya devam etmekten, rutinliğin acımasızlığından, umutların bitme noktasına gelmesinden, yarına dair hiçbir beklenti içinde olamamaktan bıktık usandık artık. hayal kurmayı bırakmışsa insan, söylenecek çok şey kalmamıştır zaten.
nevşehir üniversiteli escort
sadece ölmemek için nefes almaya devam etmekten, rutinliğin acımasızlığından, umutların bitme noktasına gelmesinden, yarına dair hiçbir beklenti içinde olamamaktan bıktık usandık artık. hayal kurmayı bırakmışsa insan, söylenecek çok şey kalmamıştır zaten.
nevşehir üniversiteli escort