Yeni bir sözlük arayışındayken bana katılıp birlikte gelmiş bulunduğumuz kaliteli bir yazar ve çok değerli bir arkadaş.
"Eğer istediğin olmazsa acı çekersin, eğer istemediğin bir şey olursa yine acı çekersin, hatta istediğin şey tam olarak olsa da yine acı çekersin çünkü onu kaybetme riskin vardır. Zihin böyle belalı bir şeydir. Değişimden özgür olmak ister. Hayatın koşullarından ve ölümden özgür. Fakat değişim hayatın kanunudur ve ne kadar dirensen de bu gerçeği değiştiremezsin."
(bkz:sokrates)
(bkz:sokrates)
Orta Doğu'nun utanç abidesi.
İlimle ters orantılı olarak geriye giden, gittikçe yok olmasını dilediğimiz hasta zihinlerin çokça bulunduğu öte yandan Türkiye'yi oldukça olumsuz etkileyen ülke.
İlimle ters orantılı olarak geriye giden, gittikçe yok olmasını dilediğimiz hasta zihinlerin çokça bulunduğu öte yandan Türkiye'yi oldukça olumsuz etkileyen ülke.
Özel bir kadın üzerinden değerlendirecek olursak manevi değeri yüksek hediyeler olmalıdır. Örneğin aralarındaki bir espriden, özel ya da komik bir hatıradan yola çıkılarak o anları ölümsüzleştirecek şeylerden albüm hazırlanabilir.
Aslında sevgi en güzel nasıl ifade edebiliyorsa ona yönelmek en doğru karardır. resim yeteneği olan biri ise onu çizebilir, müzikle ilgilenen biri beste yapabilir ve seslendirebilir, şiir yazma becerisine sahip kişi şiir yazabilir hatta kendisini en güzel konuşarak ifade ediyorsa video hazırlayabilir, evliliklerini öyküleştirip kitap hazırlayabilir. Çok geniş kapsamlı seçenekler var görüldüğü gibi, bu kadar şeyin içinde gidip eşine mutfak robotu almasın da
Aslında sevgi en güzel nasıl ifade edebiliyorsa ona yönelmek en doğru karardır. resim yeteneği olan biri ise onu çizebilir, müzikle ilgilenen biri beste yapabilir ve seslendirebilir, şiir yazma becerisine sahip kişi şiir yazabilir hatta kendisini en güzel konuşarak ifade ediyorsa video hazırlayabilir, evliliklerini öyküleştirip kitap hazırlayabilir. Çok geniş kapsamlı seçenekler var görüldüğü gibi, bu kadar şeyin içinde gidip eşine mutfak robotu almasın da
Doğru işlemi uygulayan erkektir.
Lazer epilasyondan önce bölge tıraş edilmelidir ki lazer ışınları köklere yeteri kadar ulaşabilsin, uzmanlar da bunu tavsiye etmektedir.
Aynı zamanda kadınlara da uygulanması önerilen işlemdir.
Lazer epilasyondan önce bölge tıraş edilmelidir ki lazer ışınları köklere yeteri kadar ulaşabilsin, uzmanlar da bunu tavsiye etmektedir.
Aynı zamanda kadınlara da uygulanması önerilen işlemdir.
Henüz rastlamadığım anne tipidir.
Olay anının ilk kutlamasını düşününce küçük kızın şaşkınlığı, bir miktar korkusu, hormonların getirdiği gök gürültülü sağanak yağışlı regl psikolojisi ve çektiği sancı dahilinde pek eğlence havası vermiyor gibi.
Pekâlâ kutlanabilir fakat zannımca sünnet kutlamaları gibi gereksizdir. Kızının doğurgan olması üreme için mutlak gereklilik iken bunu kutlama eylemine dönüştürmeyi saçma buluyorum.
Olay anının ilk kutlamasını düşününce küçük kızın şaşkınlığı, bir miktar korkusu, hormonların getirdiği gök gürültülü sağanak yağışlı regl psikolojisi ve çektiği sancı dahilinde pek eğlence havası vermiyor gibi.
Pekâlâ kutlanabilir fakat zannımca sünnet kutlamaları gibi gereksizdir. Kızının doğurgan olması üreme için mutlak gereklilik iken bunu kutlama eylemine dönüştürmeyi saçma buluyorum.
Tdk sözlük anlamına göre ummaktan doğan güven duygusudur.
Umut; bireyi geleceğe yönelik pozitif düşüncelere iten, amaç odaklı olmayı sağlayan, iyimserliği doğuran araçtır. Olmaması durumunda psikolojik sorunlar kaçınılmazdır.
Aristoteles umudu "uyanık insanın rüyasıdır." şeklinde tanımlamıştır.
Psikometrik testlerle ölçülebilir, snyder tarafından "sürekli umut ölçeği" geliştirilmiştir.
(Türkçe'ye de uyarlanmıştır.)
Karşıtı umutsuz olmak değildir, Mowrer'e göre umutlu olmanın karşıtı korkak olmaktır.
Sonuç olarak özetle umut; yitirildiğinde kaçmak değil, hep yeniden, hep yenidendir.
Umut; bireyi geleceğe yönelik pozitif düşüncelere iten, amaç odaklı olmayı sağlayan, iyimserliği doğuran araçtır. Olmaması durumunda psikolojik sorunlar kaçınılmazdır.
Aristoteles umudu "uyanık insanın rüyasıdır." şeklinde tanımlamıştır.
Psikometrik testlerle ölçülebilir, snyder tarafından "sürekli umut ölçeği" geliştirilmiştir.
(Türkçe'ye de uyarlanmıştır.)
Karşıtı umutsuz olmak değildir, Mowrer'e göre umutlu olmanın karşıtı korkak olmaktır.
Sonuç olarak özetle umut; yitirildiğinde kaçmak değil, hep yeniden, hep yenidendir.
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.
Herkesin aklında "E şimdi ne olacak?" sorusunu uyandıran "keşke olsa!" dedirten fakat bir grup insanın yaptığı spordan öteye geçemeyeceği tahmin edilen, kalıcı bir etkisi olmayacak olan sadece hükümeti biraz gıdıklayan yürüyüştür.
Çok geç...
Çok geç...
Rivayete göre ilk feministi (bkz:lilith) ortaya çıkaran insanlığın atasıdır.
Başkaldıran kadının terk edişinden sonra "kadın, kadın" diye zırladığı için kaburgadan yaratılan havva'ya kalmıştır. Oysa lilith ve lucifer'ın şeytani planlarından habersizdir. Ta ki Havva intikam eseri olan yasak meyveyi yiyene kadar...
Başkaldıran kadının terk edişinden sonra "kadın, kadın" diye zırladığı için kaburgadan yaratılan havva'ya kalmıştır. Oysa lilith ve lucifer'ın şeytani planlarından habersizdir. Ta ki Havva intikam eseri olan yasak meyveyi yiyene kadar...
Ülker çikolatalı gofretten daha başarılı olan çikolata.
Tek eksisi şeker oranı hayli fazla.
Tek eksisi şeker oranı hayli fazla.
Güçlü olmaya çalışılıp bulunan enkaz onarılmadan bina yapmaya kalkışma eylemi.
Duyguları insan ruhunun besinleri olarak tanımlarsak farklı duygularla beslenmeye ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz. Aslında her zaman mutluluğa ihtiyacımız yoktur, korku ve üzüntü neden böylesine korkuturdu insanları?
Nitekim olumsuz duygular insan için hayati önem taşır. Örneğin korku olmasa tehlikeleri sezip önlem alma, tedbirli davranma yetimizi yeterli düzeyde kullanamayız. Bu da bizi tehlikelere karşı daha açık konuma getirir. Utanç duygusu olmadan ahlak, suçluluk duygusu olmadan vicdan gibi bazı değerler anlamını yitirir.
Bazen acı çekiyorsak bunu saplantı hâline getirmeden bırakıp acı çekmeliyizdir işte. Bastırmadan, ona zaman tanıyıp (tabii yapıcı tavırlar sergileyerek) iyileşene kadar küçük bir çocuk gibi davranmak gerek. Neticede acı, bazı şeyleri daha güçlü ve değerli kılacak bir farkındalıktır.
Duyguları insan ruhunun besinleri olarak tanımlarsak farklı duygularla beslenmeye ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz. Aslında her zaman mutluluğa ihtiyacımız yoktur, korku ve üzüntü neden böylesine korkuturdu insanları?
Nitekim olumsuz duygular insan için hayati önem taşır. Örneğin korku olmasa tehlikeleri sezip önlem alma, tedbirli davranma yetimizi yeterli düzeyde kullanamayız. Bu da bizi tehlikelere karşı daha açık konuma getirir. Utanç duygusu olmadan ahlak, suçluluk duygusu olmadan vicdan gibi bazı değerler anlamını yitirir.
Bazen acı çekiyorsak bunu saplantı hâline getirmeden bırakıp acı çekmeliyizdir işte. Bastırmadan, ona zaman tanıyıp (tabii yapıcı tavırlar sergileyerek) iyileşene kadar küçük bir çocuk gibi davranmak gerek. Neticede acı, bazı şeyleri daha güçlü ve değerli kılacak bir farkındalıktır.
Zannımca psikolojik hastalıklarda daha çok görülen durum.
Günümüzde üç insandan beşi bipolar bozukluk sahibi olduğunu iddia ederken bunlardan yalnızca küçük bir miktarının teşhisi uzmanlar tarafından konulmuş durumda.
Bunun sonucunda ya herkes psikiyatr ya da herkes ruh hastası. Paradoks.
Günümüzde üç insandan beşi bipolar bozukluk sahibi olduğunu iddia ederken bunlardan yalnızca küçük bir miktarının teşhisi uzmanlar tarafından konulmuş durumda.
Bunun sonucunda ya herkes psikiyatr ya da herkes ruh hastası. Paradoks.
Beklenen hatta geç bile kalınan açıklamadır.
Bir zamanlar birileri "hoca efendi hazretleri" diye saygı gösterip kul köle olurken Fethullah'ı eleştirdiği için "dinsizler! Yanacaksınız! Saygısızlar!" gibi sert tepkilere maruz kalan da dinci kesimdi zaten(!) Günümüze en yakın örnek olan İzmir depremlerinin sorumlusu bile laik kesim görülebilirken darbeci ithamlarına şaşırmamalı, zira ülkenin günah keçisiyiz.
(bkz:Ey laik kesim! Siz kimsiniz ya?!)
Bir zamanlar birileri "hoca efendi hazretleri" diye saygı gösterip kul köle olurken Fethullah'ı eleştirdiği için "dinsizler! Yanacaksınız! Saygısızlar!" gibi sert tepkilere maruz kalan da dinci kesimdi zaten(!) Günümüze en yakın örnek olan İzmir depremlerinin sorumlusu bile laik kesim görülebilirken darbeci ithamlarına şaşırmamalı, zira ülkenin günah keçisiyiz.
(bkz:Ey laik kesim! Siz kimsiniz ya?!)
"Olmasa nasıl gizlenirdi bu denli yolsuzluk izleri?" dedirtendir. Netice belli, zaman kazanmaya devam.