confessions

nalbantyani bezirgan

1. nesil Yazar - Lamba cini

  1. toplam entry 523
  2. takipçi 18
  3. puan 10099

atlas

nalbantyani bezirgan
Yunan mitolojisinde ikinci kuşaktan bir titan olup titanlarla olymposlu tanrılar arasındaki savaşa katılıp titanlara öncülük ettiği rivayet edilen zat. Savaşta kaybedince Zeus bu arkadaşa en kallavisinden bir kapak yaparak dünyanın en batı ucunda dikilip gökkubbeyi omuzlarında taşıma cezası vermiştir. Nitekim coğrafi terim olarak toplu bilgiler vermek için bir araya getirilen haritalar bütünü anlamına gelen atlas da bundan gelmektedir. Ayrıca (bkz:atlantik) hatta (bkz:atlantis)

enver paşa

nalbantyani bezirgan
kendisine "sen hayaller kur yeter ki enver" şiiri yazılan osmanlı paşası. (bkz:ismail enver)

nasıl olduğunu anlatayım size
kapatın gözlerinizi
açın teninizi bozkır rüzgarının kollarına
kapatın gözlerinizi ve barut koklayın
mitralyözler ejderhalar gibi ateş kusarken
kurşun saçarken mitralyözler
tohum atar gibi toprağa

enver yiğit enver, yiğitler yiğidi enver
yalın kılıç, yekpare kılıç, yanlız kılıç
bağrını şarapnallere açmış
dilinde allah kelamı
ve yüreğinde bir anadolu türküsü
enver yiğitler yiğidi
şimdi unutturlmuş bir vatanın bağrında

elinde çelik bir kılıç
çelik mermiler atan mitralyözlere
yüreğini açarak koşuyordu
ateşe koşuyordu enver
hürriyet kahramanı, hürriyetine koşuyordu
ve özgürlük narası atsın diye soyunun çocukları
enver bağrını kızıl kurşunlara yardırıyordu.

enver'e hain diyenin dilleri kopsun
insanlar baharda açan çiçekler gibi
açtıklarında çok güzel ve sonra dökülüyorlar toprağa birer birer.
herkes ölüyor ama herkes enver gibi ölemiyor.
herkes bir şeyler yaşıyor, hayaller kuruyor.
ama enver gibi hayalleyemiyor.

enver sana 90 değil
900 bin türk kurban olsun
enver sen hayaller kur biz dökeriz kanımızı
şimdi uyuz köpekler gibi,
sürünüp ama lokma bulamıyoruz.
ama hayallerimizi çaldılar,
enver sen hayaller kur
biz 900 bin kişi donalım, yanalım, ölelim.
enver'e hain diyenin dilleri kopasıca.

ağlatıyorlar sizi sinema karanlıklarında
son samurayın kahramanlığı ile
ve daha kurumadan gözyaşlarınız
enver'i hain yapıyorlar.
enver gagauz torunu, enver yiğitler yiğidi
kahramanlar milletinden göğsünde
mitralyöz şarapneli bir madalya
paşa diye çağırıyorlar şimdi
göklerin saklı dünyasında kendi gibi kahramanlarca

enver ateşin narına uçuyor
kelebekler bizim gözlerimiz doluyor
sen barut alevine atarken kendini
bizi ağatmıyorlar
boğuyorlar gözyaşlarımızı
enver'e hain diyenin soyu kurusun.

sarıkamış'ta gene ölürüz biz enver
nasıl öldüysek çanakkale'de, geliçya'da ve yemen'de
ondan önce eski kıtanın dört yanında
hiç durmadan nasıl öldüysek
bugün kerkük'te, doğu türkistan'da nasıl ölüyorsak gene ölürüz.
türklere en çok ölmek yakışıyor ve
en güzel türkler ölüyor diye biz ölürüz.

sen hayaller kur
yeter ki enver !

marlon brando

nalbantyani bezirgan
En çok on the waterfront filmini sevdiğim ayrıca kızıldereli katliamına tepki göstermek adına oscar'da aldığı ödülü reddetmiş olan güzide aktör. Hatta reddetmekle kalmayıp kendisi yerine konuşma yapması için törene kızıldereli bir hanım kişiyi göndermiştir.

tirat

nalbantyani bezirgan
Moliere tarafından çok güzel bir örneği verilmiş tiyatro terimi.
(bkz:cimri)
Yetişin! Hırsız var! Yakalayın! Adam öldürüyorlar! Can kurtaran yok mu? Hak, adalet nerede? Allah yok mu? Vurdular! Canımı aldılar! Gırtlağımı kestiler! Paramı çaldılar, paramı! Kim çaldı kim! Ne oldu? Nerede? Nereye sakladı? Ne yapayım? Nasıl bulayım? Nereye koşayım? Nereye koşmayayım? Şu arada mı acaba? Burada mı yoksa? Kim o? Dur! Yakaladım. Ver paralarımı haydut! Eyvah! Benmişim yakaladığım. Neredeyim, bilmiyorum ki! Ben kimim? Ne yapıyorum? Bilmiyorum. Oldu bana olanlar! Param! Zavallı paracığım! Canım, sevgilim benim! Aldılar elimden seni! Sen olmayınca ben neye sığınırım artık, neyle avunur, neyle sevinirim? Her şey bitti benim için; dünyada yapacak işim kalmadı benim! Sensiz ne yaparım, nasıl yaşarım? Olacak şey mi? Yaptılar bana yapacaklarını! Dayanamam bu acıya, ölüyorum öldüm, gömdüler beni! Diriltmek isteyen yok mu beni; Verin paracıklarımı geri, ya da kimin aldığını söylesin. Ne var? Ne diyorsunuz? Kimse yokmuş. Bu işi yapan bir hayli pusuda beklemiş, fırsat kollamış olmalı; ben tam o yezit oğlumla konuşurken yapmış yapacağını. Haydi durma git. Git, adalete başvur; sorguya çektir bütün evi: Hizmetçi kadınları, uşakları, oğlunu, kızını, hatta kendini, kendini bile! Nedir bu kalabalık? Ne diye toplanmışlar buraya? Kimin yüzüne baksam bir kuşku sarıyor içimi? Hepsi hırsızmış gibi geliyor bana. Ne o? Ne konuşuyorlar? Hırsızı mı görmüşler? Nedir o Yukarıdaki gürültü? Hırsız orada mı yoksa? Ne olur, söylesin bir gören varsa, Allah rızası için söylesin! Aranızda mı saklı orada? Hepsi bana bakıp bakıp gülüyor. Görürsünüz hepsinin parmağı var bu hırsızlıkta. Haydi, gelsin çabuk Jandarmalar, polisler, tüfekler, hakimler, mahkemeler, işkenceler, dar ağaçları, cellatlar! Astıracağım, bütün dünyayı astıracağım. Yine de paramı bulmazsam kendi kendimi asacağım!

zengin sözlük yazarlarının karalama defteri

nalbantyani bezirgan
"Durup dururken gelen ağlama isteği"

Aslında hiç de öyle bir şey yok. Sade kendimizi kandırıyoruz. İnsan öylesine kolay görmezden gelebiliyor ki gezerken zihninin sığ sularında, en derinlerinden gelen çığlıkları duyamıyor çoğu zaman.

Yalnız "sevmek" adı altında kurulurken sömürge imparatorlukları alevler içinde yanmış kömür koru yüreklere, hiç farkına varmadığı yalanlar insanın, gerçekliğin üstüne çiçekli battaniyeler sermekte.

İnanıp inanmamak dahi benim elimde derken kaybettiklerinin bilincinde olmayan insan,
Artık göz göre göre bile değil, oldu bittiyle geçirmekte ömrünü.
20 /