Bence, tamamen bana kalsa, evrenin genişlemesiyle sonsuz olması aynı anlamda değil. Ve yine bence , tamamen bana kalsa evren sonsuz. Şu galaksilerin birbirlerinden uzaklaşması gibi şeyler fazla yerel. Gözleyebildiğimiz evren çok küçük. Birbirinden uzaklaşan galaksiler, ısısı düşen kozmik arka plan ışıması falan kanıt diye sunuluyor, ama elimizdeki en iyi şey bu. Şöyle söyleyeyim en iyimiz %1. Bilmiyoruz. Bunlardan yola çıkıp evrende rahatlıkla yol alamayız mesela. Lokal konunlarımız var, o kadar. Evrensellik yorumu getirmek kimisine göre mümkün, kimine değil. Bir yerden sonra bilim felsefesine geri dönüyorsun Seve seve (: Hannes alfven diye bir adam vardı. Plazma evren diye bir model attı ortaya zamanında. Bağımsız bir çalışmasının nobeli var bu beyefendinin. Evren sonsuz ve plazmalardan oluşuyor diyordu işte maddesel içerik olarak. Bu teorinin kimi detayları bugün sicim teorisiyle benzeşiyor. Big bang en iyi model bunu nasıl öne sürersin diyenler olacaktır. Ama bence bu tip modelleri de düşünüyoruz artık, sesler artıyor.
Valla konu felsefe sanat ve edebiyat olursa beni rüyanızda bile geçemezsiniz söyleyeyim de. Nihai amacım zen savaş sanatları ile felsefeninin tozunu attırmak. Sonraaa ajshlxcömccökc.
Edit: bas eksiyi geç.
Edit: bas eksiyi geç.
Aşkla kıyametin karışımı bir tüzmen şarkısı. Gökyüzünü mü öpsem, cehennemde yanıp kül mü olsam? Arada bırakır. Mutluluğun yitik dinginliğinde dinlenilmesi şu an için en uygunu gibi...
Az önce fotoğrafına bakıyordum... duygularımın değiş tokuşu içinde bir pazarlık halindeyim şu an. Mevsim aniden değişmedikçe, bir öncekinden ya da bir sonrakinden ayırt edilemeyecek belirli bir gün olmadıkça, bu böyle olacak sanırım. Muhtemelen bir çok rengin içinde, diri olana kör, ölümsüzlüğe geçit veren farklı bir iklimdesin. Burada her şey aynı; zalime dönüşen mazlumlar, zorbalara dönüşen teröristler, ipleri ellerinde tutanlar, yalan dolanla dolu medya süprüntüleri ve tayyip bilirsin işte hep aynı... Bir meyve bahçesini sert ve acımasız etkilerden koruyabilmek için etrafına duvar çekeriz bilirsin. O kadar yükselir ki o duvar, güneşi almakta zorlanır ve beslenemez. Sararıp solar... burada meyve çayırları yok. ölümcül bir entropinin eşiğinde, çürüyoruz. Ya Sen! Küçük anaforlarla dolu bir ırmağın kenarında, kirpiklerinin altındaki güneş lekeleri ve pırıltılarıyla orada öylece mutlu musun?
Kadınsa kırgındır. Fakat sonunda Duygusal yaralarını kabuk bağlayarak bütün dış etkilere kapalı psişik bir üst deriye dönüşme emaresi gösterdiği, ama sonunda mutlu olabilmek için acı riskini sökün eden bir amazona dönüşebilir. Çoğunlukla dönüşendir.
Saçmalık. romantik bir bakış açısıyla bunu böyle yorumlayabilirsiniz tabii, sizin için yayıldığını düşündüğünüz, dalga dalga gelen hormonlar sizlik olmayabilir de. yani gerçek duygularla karşılaştığınızda afallayacak ve göz göre göre hayal kırıklığına uğramış olacaksınız. tabii artık çıplak kalmışsınız ve iş işten çoktan geçmiştir. yani bitmesi muhtemel bir ilişki diyorum. sana yaşadığın sürece lazım olacak kendini kaybetmek akıl kârı değil.
İnsan en çok da hiç ilişki düşünmediği insandan, çocuğu olsun isteyebiliyor. olumsuzluk gerçek bir şey varsa mümkün olurdu ancak. Genelde olumsuz fikirlere kapıldığımız bizi zorlayan insanlar “doğru kişi” olarak karşımıza çıkabiliyor.
İnsan en çok da hiç ilişki düşünmediği insandan, çocuğu olsun isteyebiliyor. olumsuzluk gerçek bir şey varsa mümkün olurdu ancak. Genelde olumsuz fikirlere kapıldığımız bizi zorlayan insanlar “doğru kişi” olarak karşımıza çıkabiliyor.
İçsel olanın kamusallaştırıldığı yer. Yüz, hem sahibine ihanet eden ( gayri iradi olarak surat ekşitme ya da yüz kızarmasında olduğu gibi ) hem de arkasına gizlenebileceğiniz bir kalkan ya da peçe. Savunma duvarlarını indirerek toplumsal ilişkinin hayhuyuna katılmak ile iç dünyasının özel mekânını muhafaza etmek arasında bocalar. Kılık değiştirmek ya da maske takmanın özgürleştirici olanaklarından yararlanma imkânını tam da bu ihtiyaçtan doğar.
İlişkiyi romantik komedilerden izlemiş kadın, en az sevişmeyi pornodan öğrenen erkek kadar tehlikelidir. Bu!
“Belli bir cazibeye sahip olsa da kendine başına çoğu kez yavandır” diyenler olacaktır. Fakat hayır. “ seni anlıyorum” güzergâhı ilişkilerin niteliğini değerli kılmaya doğru çalışan değişimin sivri ucundaki hassas dengenin tam da üzerine doğuyor bence. Ne diyordu mfö? “Sen olmasan buralara gelemezdim ben, Sevemezdim bu şehri, “anlamazdım” dilinden...” İlk bakışta tipik bir kadın icadı, ilişkileri pazarlama yöntemi olarak görülebilir; Derdi anlamak olmayanın romantizm müptelalarının ucuz numaraları içindeki geçit resmini sunan, kendinden hoşnut bir hâldeyken büyük bir keyifle ağzından çıkan bir kandırmacanın bir parçası da. Fakat hayır! İnsanın kendisini yetersiz ve korkak hissetmesini isteyen meşum güçlere hizmet eden sakatlayıcıları boş verin. “Seni anlamak bana ne katacak ki” diyebilen zıpçıktıların doğru zamanda doğru söz söyledikleri duygusunu yakalamak zordur. Bağlılık, içtenlik, anlamak gibi özelliklere sahip olan erkekleri erotikleştirilmesine katkıda bulunun. Sayıları az. Anlaşılmaya ve anlamaya bakın. Doğru ilişkinin yolu tam da bu iki noktadan geçiyor.
Adı üstünde tipler işte. Hayır ne yapsın başka? Titanyum di oksit elektrotlarıyla foton hızlandırıp quantum tunnel efekti mi yaratsın? Demek ki gücü buna yetiyor.
Değildir. İnsanlar ve doğanın münzevi birliğinin ta kendisindedir.. İnsan adında bir varlık yerküreyi alıp salgısıyla karıştırmış, ortaya şeytan çıkmış.
Çoğunluk tarafından ( zaten şunun şurasında kaç kişiyiz (: ) sevilen yazar. Bu yazar buranın şansı, ciddiyim. Bir ara çok fazla yazdım, çizdim burada. kendi adıma emek verdiğime inanıyorum ve bir emektar ( emekli oldum. Olmamış da olabilirim. İçkiliyim bilmem ne, fakat söz hakkım var. ) olarak fiora için buranın şansı diyebiliyorum. Şu dingin ve kutsanmış ruh halimle, nadiren buraya uğrayan biri olarak fiora'yı online listesinde görmek, uzaktan gelen çan sesleri, kedilerin (: çayırlarda serbestçe dolaştığı mırlamalarını akla getiriyor. Eco'nun çocukluğunu geçirdiği yere çok benzeyen kırsalın bir parçası gibi, ultramarine pastoralizmle birlikte harmanlamış trans dansı gibi, punk öncesi etkilerle aşılanmış techno gibi... ay tamam sustum. (:
Bu yazar, sözlükte yüzümüzde güller açtırmayı bekleyen hazır bir açılım olarak hep aktifti. Uzun süredir burada varlık göstermesem de akışta nickini görünce dayanamadım. Bunu yazmasam olmazdı. Sözlüğün en ıssız dönemlerinde ( sanırım şu an da öyle ) inatla yazmaya, gidenleri döndürmeye, canı sıkılmışları sakinleştirmeye devam etti. hatta içimden bir ses; küsleri barıştırmaya çalıştığını da söylüyor. (:
O, İnsana has boyut, ama onu aşan sabırına hayranım. Sağlıcakla kal azrail.
O, İnsana has boyut, ama onu aşan sabırına hayranım. Sağlıcakla kal azrail.
Meryem'in göğsündeki çiçek, elindeki yasak meyve.. adem'in kanındaki zehir, kaburgasındaki sızı. Özene bezene koruduğumuz; Etimize saplanmış bir kanca.
Düşünceli yazar. Statüm değişsin diye deli gibi oyluyor şu an. Tiksintime ortak oluyor. Ah çok teşekkür ederim. Duygulandım.
insan bugün, dün hissettiği gibi hissediyorsa, hissetmek olanaksızdır.
Kurtuluş savaşı sırasında ingilizlerin kuva-yı milliyecileri aşağılamak amaçlı kullandığı atatürkçülük anlamına gelen ideoloji. O dönem ingilizlerin aşağıladığını şimdilerde bu ideolojinin içini boşaltmaya çalışan “kemalist” tayfa aşağılıyor. Seviyoruz derken öpüyorlar farkında bile değiller. Bir çomarlar, iki bunlar ülkenin içine ettiler.
Antik yunanda regl sancısının; kişinin kafaya taktığı ve çocukluk döneminde yaşadığı travmalarla ilişik olduğu söylenir. Ben ikna oldum.
bazen bir şiiri öylesine okuyup geçiyorum. bir zaman sonra zihnimin diplerinden bir dizesi ya da dize bile olmayan bir ifadesi yüzeye çıkıyor. deli gibi tekrar şiire dönüyorum,” ah ne güzelmişsin sen “ diyorum.
bazen de yaşadığım bir şey okuyup geçtiğim bir dizenin anlamını bana öğretiyor. “böyle demek istemiş meğerse “ diyorum. Demem o ki; "uçarı değilim, kadir bilirim.”
bazen de yaşadığım bir şey okuyup geçtiğim bir dizenin anlamını bana öğretiyor. “böyle demek istemiş meğerse “ diyorum. Demem o ki; "uçarı değilim, kadir bilirim.”
“Bir üstünlüğü hedef aldığında bu onun yoksunluğudur.” der schopenhauer. Yani yoksunluğun şaşmaz belirtisidir kıskançlık.
(bkz:arthur schopenhauer)
(bkz:arthur schopenhauer)
felsefik enerjisini çoğunlukla saçmalığın sinsi yıkıcı formları olarak değerlendirdiği şeyleri belirlemeye ve onlarla mücadeleye adamış. özel hayatında da durum, bundan farklı değilmiş. kendisini cambridge'den tanıyan `fania pascal`ın aşağıdaki anektodu buna bir örnek :
bademciklerimi aldırmış, evelyn bakım evinde kendime acıyarak yatıyordum. wittgenstein aradı. kurbağa gibi vıraklayarak: “ kendimi ezilmiş köpek gibi hissediyorum” dedim. wittgenstein tiksinmişti: “ezilmiş bir köpeğin kendini nasıl hissettiğini bilemezsin” dedi.
bademciklerimi aldırmış, evelyn bakım evinde kendime acıyarak yatıyordum. wittgenstein aradı. kurbağa gibi vıraklayarak: “ kendimi ezilmiş köpek gibi hissediyorum” dedim. wittgenstein tiksinmişti: “ezilmiş bir köpeğin kendini nasıl hissettiğini bilemezsin” dedi.
gerçek hayat dedikleri şey bir görüntü. onun yansıdığı pencerelerden biri maviyse pencerenin ardına mavi sepya, kırmızıysa pencerenin ardına kırmızı sepya görüntü ulaşır. Ben kırmızıysam demek ki..
Sanki tanrının Dante'yi, Petrarca'yı, Boccaccio'yu davet ettiği şaraplı sofraya beni davet etmemiş olmasının burukluğu Var üstümde.
Vahşet ve sapkınlık içeren bir site. Fakat tuhaftır ki, bu siteye erişim açıkken vikipedia erişim yasak. Neden ? Bunu biz de bilmiyoruz.
Ukdeci: fuhsabad köftecisi.
Ukdeci: fuhsabad köftecisi.
Meleklerin dilini konuştuğumda
eğer aşık değilsem
çınlayan bir çandan farkım kalmaz
geleceği görme yeteneğine
bütün gizemlerin sırrına
ve bilgeliğe ulaştığımda
koca dağları kıpırdatacağıma
yürekten inansam bile
eğer aşık değilsem
ben bir hiçim demektir
aşk sabırlıdır
iyilikle doludur
her şeye katlanır
her şeyi umar
aşk asla ölmez
kehanetler son bulur
diller susar.
Kieslowski - Üç renk: Mavi
eğer aşık değilsem
çınlayan bir çandan farkım kalmaz
geleceği görme yeteneğine
bütün gizemlerin sırrına
ve bilgeliğe ulaştığımda
koca dağları kıpırdatacağıma
yürekten inansam bile
eğer aşık değilsem
ben bir hiçim demektir
aşk sabırlıdır
iyilikle doludur
her şeye katlanır
her şeyi umar
aşk asla ölmez
kehanetler son bulur
diller susar.
Kieslowski - Üç renk: Mavi