dolma halinde olanı kabulümdür.
bunun verdiği o samimi sıcaklığı hiçbir modern teknoloji cihazı veremez herhalde. pazar günü, banyo sonrası yanına geçip dünyanın tüm dertlerini unutturan, yüzlerde gülümseme oluşturan mayışma hissi, mandalina kabuğunu ters koyma uyuzluğu, üzerine tükürerek, tükürüğün adeta bir topaç edasıyla saatlerce dans edişini izleme keyfi, içerisinde bir şeyler pişirme, üzerine kolonya dökerek odanın kokusunu değiştirme naifliği... iyi ki yaşanılan duygular.
ziyarete gelmiş gizemli melek. bayram tatlısı ikram etseydim?
birisi başlığı açarken bir harf koymayı unutuyor, diğeri güzel bir üslupla yalnızca bir mesaj atıp bu durumu hatırlatmak yerine o başlıkta, kişiyi neredeyse 'cahil' ilan ediyor. yine diğeri aynı üslupla cevap veriyor. hani marjinal bizdik? (:
kişisel polemikler için 'mesajlar' bölümü icat etmiş hazret-i moderasyon. daha çok entry girene herhangi bir ödül verilmeyip sözlüğün en iyi yazarı ilan edilmediği gibi, daha çok laf sokana da bir ödül vaadedilmiyor. neyin savaşıdır bu?
kişisel polemikler için 'mesajlar' bölümü icat etmiş hazret-i moderasyon. daha çok entry girene herhangi bir ödül verilmeyip sözlüğün en iyi yazarı ilan edilmediği gibi, daha çok laf sokana da bir ödül vaadedilmiyor. neyin savaşıdır bu?
velev ki paylaşılan fotolar gerçek olsun. o zaman sormazlar mı adama "neden kişi başı milli geliri dünyada birinci olan ülke için kıyametleri koparıp, anında orada askeri üs kuruyorsun da arakan'da yaşatılan zulmü yalnızca 'kınamak'la geçiştiriyorsun" diye pek değerli dünya liderimiz? yoksa işin ucunda maddi bir çıkar mı yok? neden zulme sessiz kalıp dilsiz şeytanlaşıyorsunuz? peki ya ışid'li müptezellere ne demeli? masum insanları kalleşçe katledeceğinize girsenize buraya. sinsi planlarınızı burada yapsanıza.
tanım: paylaşılan fotoğrafların birçoğu sahte olsa da bir vahşet gerçeğinin yaşandığı yer.
tanım: paylaşılan fotoğrafların birçoğu sahte olsa da bir vahşet gerçeğinin yaşandığı yer.
okyanusa tüpsüz dalış yaptıktan sonra nefesimin yettiği kadar derine yüzüyorum. derinlikleri aştıkça varlığından habersiz olduğum güzellikte canlılara rastlıyorum. daha da derine doğru süperman'in havada uçuşu gibi gidiyorum. gittikçe en temel ihtiyacın 'su' olduğuna inandırılmışlara gülüyorum. dipsiz derinliklere daha da daldıkça nefesimin yavaş yavaş tükendiğini hissediyorum. tükendikçe beynimde oluşan cam kırıklıklarının sesini duyuyorum. geri dönmeye karar versem bile artık çok geç, en dipteyim. oksijenin insan hayatındaki önemini iliklerime, en ince damarlarıma kadar hissediyorum. ex olan hastaya bağlı cihazın çıkardığı o beyni kemiren sesi duymaya başlarken, bir elin o en derinliklerden elimi tuttuğunu hissediyorum. tutup çıkarmıştı o mucizevi el. artık kana kana su değil, nefes içiyordum. işte yazma eylemi, o görünmeyen el gibi geliyor bazen.
22:30'daki canlı yayınıyla keyif verecek. sömürülen enerjimizi geri pompalayacak olan radyo.
buranın diğer sözlükler gibi olmadığı su götürmeyen bir gerçek. kurulduğundan beri kimse, kimseye "bugün şunları şunları yapacağız, yapmazsan dışşk öldün çık" tarzı dayatma geçmediği gibi "şunları şunları yapmayacağız, yaparsan yine öldün çık" minvali konuşmalar da yaşanmadı. yaşanmadığı için de zengin sözlük yazarları olarak burayı diğer platformlardan ayrı görüyor ve yine burayı yapay insanların istilasındaki reel sosyal hayattan korunmak için bir sığınak olarak görüyoruz. yaratıcılığı perçinleyen, sanatsal değeri yüksek yazılar yazan kaliteli yazarların olması artı bir değer. kimsenin kimseyi ya da yazılarını sevmek zorunda olmadığı gibi kimsenin kimseye hoş olmayan üslupla yaklaşması da doğru bir şey olmasa gerek.
sözlük ortamında kıyametlerin kopmasının önüne geçilebilmesi adına güzel bir öneriye benziyor.
açılış babında bir iki kelam etmek isterim. yeni bir sözlük olduğu için açılması gereken birçok eksik başlık var doğal olarak. sözlük yazarlarından ricam; kısa olanlar bir nebze okunduğu için çok rahatsız etmiyor fakat uzun uzun yazıları arka arkaya girdiklerinde diğer yazarların, uzun yazılar arasında yazdığı yazının okunamayacağı düşüncesiyle yazma şevki kırılıyor. eminim yazar kötü bir niyetle yapmıyor bunu. kaliteli yazılar olduğu da çok aşikar. sözlüğe katkı anlamında seri yazılar bırakıyor. uzun yazıları biraz daha vakit aralığı bırakarak yazarsak yazma isteğinin önündeki engel kalkar diye düşünüyorum.
kimseye laf sokmak ya da kimseyi kırma niyetiyle yazılmış bir yazı değildir. hiç kimseye ukalâca bir şeyleri dikte etme niyeti ve özgüvenine de sahip değilim. kaliteli bir ortam var, şu an hamız, önce pişelim sonra yanalım. sağlıcakla.
sözlük ortamında kıyametlerin kopmasının önüne geçilebilmesi adına güzel bir öneriye benziyor.
açılış babında bir iki kelam etmek isterim. yeni bir sözlük olduğu için açılması gereken birçok eksik başlık var doğal olarak. sözlük yazarlarından ricam; kısa olanlar bir nebze okunduğu için çok rahatsız etmiyor fakat uzun uzun yazıları arka arkaya girdiklerinde diğer yazarların, uzun yazılar arasında yazdığı yazının okunamayacağı düşüncesiyle yazma şevki kırılıyor. eminim yazar kötü bir niyetle yapmıyor bunu. kaliteli yazılar olduğu da çok aşikar. sözlüğe katkı anlamında seri yazılar bırakıyor. uzun yazıları biraz daha vakit aralığı bırakarak yazarsak yazma isteğinin önündeki engel kalkar diye düşünüyorum.
kimseye laf sokmak ya da kimseyi kırma niyetiyle yazılmış bir yazı değildir. hiç kimseye ukalâca bir şeyleri dikte etme niyeti ve özgüvenine de sahip değilim. kaliteli bir ortam var, şu an hamız, önce pişelim sonra yanalım. sağlıcakla.
bulutların birbirine tutunduğu bir bahar akşamı uzun süredir susuz kalan ağaçların sinirlerek dallarını elektrik tellerine geçirmesiyle artı ve eksi kutuplar birbirine sarılarak aydınlatma direklerinin ateş çıkarmasına yol açıyordu. insanlara olan kızgınlığını kendisinden çıkaran ağaç dallarına hiç kızmıyor, ağacın kendi kendini imha etmesine öylece bakıyordu elektrik direği. insan kalabalığı ağacın küle dönüşünü izlerken bir elektrik teknisyeni hastasına müdahale eden doktor edasıyla direğe çıkarak, direkteki elektrik enerjisini kesti. insanların yüzü gülümsemeye başlıyordu. gülümseme sebebi; ağacın ölümden döndürülmesi değil, ağacın dallarının budanarak elektriğin tekrar gelmesiydi. ağaç da bunun farkındaydı, direk de. bulutlar ağlamaya başladı sonra plastik insanların bu vurdumduymaz tavrına. ağaç gülümsedi, direk gülümsedi. insanlar evlerine, tv'deki yapaylaştıran programlarını izlemeye döndüler.
barcelona futbol kulübü ile maça çıkmış bir anadolu takımı. attığı goller ise şanlı zaferlerimizdir.
yaymak fiilinin kökü.
almanya kaybedince bizim de kaybetmiş sayıldığımız savaş.
bu kadar popüler olmasa, bir dakika durdurmaz doğan medya ahmet hakan'ı. iki yüzlü bir pragmatist olduğunu bilmeyen yok. bugün kapı dışarı edilse, içeride yaşanan tüm mahremiyeti kusar tüm kiniyle. çok çok iyi yazıları da vardır, yiğidi öldürüp hakkını yemeyelim. ama bir öyle bir böyle olunca güvenilmiyorsun be ahmet'ciğim. elbette her gazeteci cesur olmak zorunda değil ama gazeteciysen eğer, korkak olmamak gerekir diye düşünüyorum. aleyna tilki'den filan bahsetmiş son yazısında. ülkeye monarşi gelmiş, piyasada bir tane muhalif gazeteci kalmamış; sen aleyna tilki'den bahset. muazzam gazetecilik. o zaman ahmet hakan bir paparazzi gazetecisi diyebilir miyiz sayın sayın konuklar?
hislerin mümkün olan en yoğun şekilde yazıya dökülebilmesine aracılık ederken, size doğru sözcükleri kullanmanızda yardımcı olabilmek için bir orkestra şefi işlevi görendir. ışıldayarak gülen gözleriyle; iç dünyanızdaki volkanların patlak vermemesi için, utangaç bakışları bir başka yöne çevirmenize sebebiyet verir. gözbebeklerinizin girdabında gülümseyen kişi, yüzünüzdeki aptal ifadeye bir öpücük kondurur.
var olanı ilk kez bulmak. duygu dünyasında güzel hisler doğmasına sebep olur. bazen bir kitap, bazen bir şarkı, bazen bir tarihi eser, bazen bir kıt'a, bazen bir duyu, bazen de bir yetenek olur.
yeni doğan bebeğe benzetiyorum harfleri. yanına her eklenen harf bebeğin büyüyüp çocuk olmasıyla sözcükleri oluşturuyor. sözcüklerin diğer sözcüklerle birlikte kullanılarak cümleyi oluşturması da, çocuğun ergenliğe geçmesi. cümlelerin paragrafa dönüşmesi ise taşı sıksa suyunu çıkaracak insana. paragrafların çoğalması, hayatı tecrübe edinerek belli bir noktaya gelmiş olan orta yaşa tekabül etmekte. kitabın sonları ihtiyarlık, nokta ise ölüm.
taro misaki.
tsubasa takımın kalbiyse, misaki kalbe kanı pompalayandır. gizli kahramandır. diğerleri kadar popi olmamış olması, onun forma numarasını lisede kullanmama engel olmayandır.
zenginsozluk.com/foto
tsubasa takımın kalbiyse, misaki kalbe kanı pompalayandır. gizli kahramandır. diğerleri kadar popi olmamış olması, onun forma numarasını lisede kullanmama engel olmayandır.
zenginsozluk.com/foto
puddle of mudd diye bir grup var şu anda bu türü icra eden. vokali yaşayan kurt cobain. bir ses ancak bu kadar benzer olabilir.
kuzenle birlikte sık sık sinemaya gideriz. bir gün yine karar verdik, gidiyoruz film izlemeye. normalde filmi izlemeden önce yönetmeninden oyuncusuna kadar tüm detayları öğrenir, değerlendirir öyle gideriz. o gün bi değişiklik yapıp, doğaçlama takılalım dedik. ama inanılmaz film izleyesimiz var. neyse gittik sinemaya. baktık şöyle bi, vampirli bir film. isme aşinayız ama serinin ilk filmini ikimiz de izlemiş değiliz. afişinde de gözleri kırmızılı vampirler görünce bi çekici geldi. film seçildi, çerezler, içecekler alındı. iq'ler 1500. film sonunda eleştirmenliğe kendini adamış kırk yıllık eleştirmen edasıyla filme bok atmaya hazırız. her neyse. reklam faslı geçti, film başladı. ilk on beş dakika durgun, ufaktan sıkılmalar başladı. ilk yarım saat durgun, sıkılmalar yerini darlanmalara bıraktı. aksiyon bekliyoruz. kurt gelsin, vampir gelsin. yesinler birbirlerini. kaos istiyoruz. biz istedikçe film daha da sakinleşti, romantizme bağladı. kuzenle arada birbirimize bakıp, birbirimizden tiksiniyoruz. kırk beşinci dakikası doldu ve patlama noktası: ikimiz de dayanamayıp koşarak uzaklaştık oradan. hem de arkamıza bile bakmadan. en ufak bir tereddüt yok. adeta şener şen'in topuklaması gibi vura vura kaçıyoruz oradan. attık kendimizi dışarı. avrupa yakası dizisinde ata demirer'in söylediği "allah belanı versin sertaç" repliğini söylüyoruz birbirimize kızarak. "bir daha araştırmadan filme girmek yok." filmin adı tahmin edebileceğiniz üzere; alacakaranlık: yeni ay. yeni ay'ı batsın.
başıma bir şey gelmeyecekse dünyanın en iyi üç müzik türünden biri. sıralamam sürekli değiştiği için en iyisi diyemedim. 70'lerde ortalığı kasıp kavurmuşlar.
şöyle bir top on listesi yapılmış: http://ultimateclassicrock.com/top-southern-rock-songs/
şöyle bir top on listesi yapılmış: http://ultimateclassicrock.com/top-southern-rock-songs/
kaliteli bir sattas şarkısı.