canan karatay'ın geçen aylarda manşet olan mülakatından bir cümledir.
canan karatay gerçekten de ülkemizin en yüksek bilim donanımına sahip kalp ve iç hastalıkları proferlerindendir. ama tıp gibi bir bilimi ucundan bile olsa kapitalizme bulaştırdığınızda ortaya bu tür şarlatanlıklar çıkmakta.
canan hanım ilgili programda özü itibariyle ''genetik hastalık yoktur.'' dememektedir. genetik hastalıklar 20-30 yılda oluşmaz bunun için 200-300 yıl gerekir demektedir. peki ne demek bu?
siz bugün çevre koşullarından ötürü her hangi bir kanser türüne yakalanırsanız bu sizde genetik bir özellik bırakıp nesillerinize yansımayacaktır.
ama canan hanım işin bu kısmını kısık sesle söylemektedir. zira günümüzde halk nazarında itibar için, kıraathane kültüründen daha yerlerde olan küstahça bir sansasyon edebiyatı gerekmektedir.
bilimde ve hatta yaşamda gerçeklik derinde ve komplike olanda gizlidir. ama sanırım son on altı yılda yediğimize içtiğimize ne karıştırdılarsa hakikatle ilgisi bile olmayan dümdüz bütün sığ saçmalıklara evlat gibi sarılıyoruz.
bir kadına söylenebilecek en muhteşem sözleri kalbe bağlama sokarak hepimize yayan, geçen senelerde yorulup giden büyük anadolu ozanıdır;
kurusa fidanın güllerin solsa
göynümde solmayan gülümsün benim
yaprakların gazel olsa dökülse
daha taze fidan dalımsın benim
ağarsa saçların belin bükülse
birer birer hep dişlerin dökülse
vücudun kurusa kanın çekilse
yine şu gönlümün yârisin benim
bülbülün gül için zâr-ı misâli
kerem'in bağrının nâr-ı misâli
inler garip gönlüm arı misâli
tadına doyulmaz balımsın benim
kurusa fidanın güllerin solsa
göynümde solmayan gülümsün benim
yaprakların gazel olsa dökülse
daha taze fidan dalımsın benim
ağarsa saçların belin bükülse
birer birer hep dişlerin dökülse
vücudun kurusa kanın çekilse
yine şu gönlümün yârisin benim
bülbülün gül için zâr-ı misâli
kerem'in bağrının nâr-ı misâli
inler garip gönlüm arı misâli
tadına doyulmaz balımsın benim
akla bu muhteşem şarkıyı getirir;
çok kısaydı aşkımız, sürdüremedik
istedik, gönlümüzce dans edemedik
şüphem yok sevgilim senden yana
beklerim, bir tango borcun var bana
ayrılsak, değişsek, uzak kalsak da
unuttuk desek de biz, vazgeçsek de
zarar yok sevgilim, birleşmesek de
beklerim, bir tango borcun var bana
saçların kar gibi beyazlaşsa da
vücudun yorulsa, yavaşlasa da
geçmişle dansını hatırlatsa da
beklerim, bir tango borcun var bana
saçların kar gibi beyazlaşsa da
vücudun yorulsa, yavaşlasa da
geçmişle dansını hatırlatsa da
beklerim, bir tango borcun var bana
çok kısaydı aşkımız, sürdüremedik
istedik, gönlümüzce dans edemedik
şüphem yok sevgilim senden yana
beklerim, bir tango borcun var bana
ayrılsak, değişsek, uzak kalsak da
unuttuk desek de biz, vazgeçsek de
zarar yok sevgilim, birleşmesek de
beklerim, bir tango borcun var bana
saçların kar gibi beyazlaşsa da
vücudun yorulsa, yavaşlasa da
geçmişle dansını hatırlatsa da
beklerim, bir tango borcun var bana
saçların kar gibi beyazlaşsa da
vücudun yorulsa, yavaşlasa da
geçmişle dansını hatırlatsa da
beklerim, bir tango borcun var bana
gezi zamanının ilk günlerinde halkımız ağaçlarını namus etmiş can bedeli korurken, iktidar şaşkın bir köylü kurnazlığı içinde referandum önermişti. bu halkı oyalamak üzerine inşaa edilmiş bir iktidar taktiğiydi. orada insanlar, ağaçlar üzerinden bir çok bağzı şeye ses yükseltiyorlardı. o seslere en az iktidar kadar kulak tıkayan müptezel gillerden kılışdar hemen önerinin üstüne atlamıştı. bu öneriyi kılıştar yutmuş, allahtan halkımız çok ciddiye almamıştı.
7 haziran seçimleri sonrası davutoğlu bile kılıştar'ı 45 gün İNKİŞAFi görüşmeler geyiğiyle oyalayıp kafa bulmayı bilmişti. sonrası malumdur.
chp'li dostlarımdan ricam, bu süreci parti ağalarına bırakmasınlar. muharrem ince'ye hiç bir zaman güvenmedim lakin bu eko başkana bir miktar güvenmek istiyorum. umarım bu defa her şey iyi yönetilir ve halkın yararında bir yöne çevrilir süreç.
7 haziran seçimleri sonrası davutoğlu bile kılıştar'ı 45 gün İNKİŞAFi görüşmeler geyiğiyle oyalayıp kafa bulmayı bilmişti. sonrası malumdur.
chp'li dostlarımdan ricam, bu süreci parti ağalarına bırakmasınlar. muharrem ince'ye hiç bir zaman güvenmedim lakin bu eko başkana bir miktar güvenmek istiyorum. umarım bu defa her şey iyi yönetilir ve halkın yararında bir yöne çevrilir süreç.
övecek cümlelerle bile saygısızlık etmeye imtina ettiğim muhteşem biridir. yine de, müziğimizin sanat tanrısı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Gel benim derdime bir derman eyle
Alemler derdine derman olansın
Özümün hükmüne bir ferman eyle
Alemler hükmüne ferman olansın
Bir ismin Haydar'dır, bir ismin Ali
Hak Murtaza dedi sana ya Veli
Cihanın ahiri hem de evveli
Velayet mülküne sultan olansın
Pir Sultan Abdal'ım, meydanda merdim
Her ner'ye baktımsa yarimi gördüm
Seherde tesbihim evradım virdim
Garip gönüllere mihman olansın
Gel benim derdime bir derman eyle
Alemler derdine derman olansın
Özümün hükmüne bir ferman eyle
Alemler hükmüne ferman olansın
Bir ismin Haydar'dır, bir ismin Ali
Hak Murtaza dedi sana ya Veli
Cihanın ahiri hem de evveli
Velayet mülküne sultan olansın
Pir Sultan Abdal'ım, meydanda merdim
Her ner'ye baktımsa yarimi gördüm
Seherde tesbihim evradım virdim
Garip gönüllere mihman olansın
umut dolu bir eugène guıllevıc şiiridir;
elbette yalan
aşk faslının kapandığı
bizi mutsuz kıldığı
elbette yalan
elbette yalan
bizim ağlamaklı ettiği
yarınların eşiğinde
ikimiz göz gözeyken
elbette yalan
tümünün baştan çıktığı
yokuşa tırmananları
tam iteleyeceğimiz kez de
bütün aşkların çürüdüğü
elbette yalan
gücümüzü takınıp
şöyle bir davrandığımızda
elbette yalan
aşkların kısırlaştığı
ulu bir savaşta
zaferi adımlarken
çoğu yalan çoğu yalan
aşk için denmişlerin
karasevdalıların
damarına basıldı mıydı
paylarına düşen günü donatmaları
cümbür cemaat yaşadıklarından
elbette yalan
aşk faslının kapandığı
bizi mutsuz kıldığı
elbette yalan
elbette yalan
bizim ağlamaklı ettiği
yarınların eşiğinde
ikimiz göz gözeyken
elbette yalan
tümünün baştan çıktığı
yokuşa tırmananları
tam iteleyeceğimiz kez de
bütün aşkların çürüdüğü
elbette yalan
gücümüzü takınıp
şöyle bir davrandığımızda
elbette yalan
aşkların kısırlaştığı
ulu bir savaşta
zaferi adımlarken
çoğu yalan çoğu yalan
aşk için denmişlerin
karasevdalıların
damarına basıldı mıydı
paylarına düşen günü donatmaları
cümbür cemaat yaşadıklarından
diyanet'in yeni projesi.
http://www.cumhuriyet.com.t...
dinle hiç bir sıkıntım yok. sol külliyattan daha fazla, dini eserleri okumuşluğum vardır. bir ateist olsam da hala dinlerden öğreneceğim çok şey olduğunu düşünmekteyim. ve bunca yüz yıldır insanlığı allahın bile yola getiremediğini gördükçe çok üzülmekteyim.
1950'lerden beri devletimizin dine bakışı çok büyük çelişkiler içerir. laik bir devletizdir, devlet her dine eşit mesafededir ama kışladan, okullara kadar sadece mescid vardır. kuran-ı kerimde kul hakkı yemek en büyük günahtır ama ehli kitaptan, islamın diğer mezheplerinden vatandaşlara, ateistlere kadar herkesten kesilen ve bir çok insanın hakkını helal etmediği vergiler sünni diyanete gider. sünni diyanet bu vergilerle sünni camileri yaptırır. imamlar bu helal edilmeyen kul hakkı dolu vergilerden maaş alır. ve cuma günleri vatandaşlara hutbede kul hakkının ne kadar büyük günah olduğuyla dolu bir dini satarlar.
dinde zorlama yoktur ama zorunlu din dersi eğitimi vardır. ve hatta bu dersin adı avrupa insan hakları mahkemesinden dönmesin diye iki yüzlülükle yıkanmıştır. ''din kültürü ve ahlak bilgisi''
hadi canım oradan. verdiğiniz eğitim gün gibi bir sünni islam külliyatıdır. öğretmen masalarında kız çocuklarına masa örtüsü giydirilerek namaz falan kıldırılır.
şimdi de turistlere içinde zorlama olmayan dinin, zorla eğitimi verilecekmiş. ne kadan da iyi bir fikir.
http://www.cumhuriyet.com.t...
dinle hiç bir sıkıntım yok. sol külliyattan daha fazla, dini eserleri okumuşluğum vardır. bir ateist olsam da hala dinlerden öğreneceğim çok şey olduğunu düşünmekteyim. ve bunca yüz yıldır insanlığı allahın bile yola getiremediğini gördükçe çok üzülmekteyim.
1950'lerden beri devletimizin dine bakışı çok büyük çelişkiler içerir. laik bir devletizdir, devlet her dine eşit mesafededir ama kışladan, okullara kadar sadece mescid vardır. kuran-ı kerimde kul hakkı yemek en büyük günahtır ama ehli kitaptan, islamın diğer mezheplerinden vatandaşlara, ateistlere kadar herkesten kesilen ve bir çok insanın hakkını helal etmediği vergiler sünni diyanete gider. sünni diyanet bu vergilerle sünni camileri yaptırır. imamlar bu helal edilmeyen kul hakkı dolu vergilerden maaş alır. ve cuma günleri vatandaşlara hutbede kul hakkının ne kadar büyük günah olduğuyla dolu bir dini satarlar.
dinde zorlama yoktur ama zorunlu din dersi eğitimi vardır. ve hatta bu dersin adı avrupa insan hakları mahkemesinden dönmesin diye iki yüzlülükle yıkanmıştır. ''din kültürü ve ahlak bilgisi''
hadi canım oradan. verdiğiniz eğitim gün gibi bir sünni islam külliyatıdır. öğretmen masalarında kız çocuklarına masa örtüsü giydirilerek namaz falan kıldırılır.
şimdi de turistlere içinde zorlama olmayan dinin, zorla eğitimi verilecekmiş. ne kadan da iyi bir fikir.
kanımca o durumda insana kendisi sormadıkça bir şey söylenmemelidir. eline, yüzüne dokunularak rahatlatılabilir. her yaşayanın en az bir kere tecrübe etmesi gereken durumdur. bundan sonraki yaşamınızın değeri için büyük manalar çıkartabilirsiniz.
kimsenin dini inancına saygısızlık etmek gibi bir maksadım yok ama, böyle bir terminal evre yaşayan hastaların başında kuran okumak o insanı son zamanlarında psikolojik olarak da daha kötü çökertecektir.
kimsenin dini inancına saygısızlık etmek gibi bir maksadım yok ama, böyle bir terminal evre yaşayan hastaların başında kuran okumak o insanı son zamanlarında psikolojik olarak da daha kötü çökertecektir.
bir bilim adamından daha fazla, sansasyonel açıklamalar palyoçosu olan şengör'ün ne dediğini hiç umursamıyorum.
ama size kötü bir haber vermeliyim ki hiç birininizin damarlarında türk kanı diye bir şey dolaşmıyor. çünkü türk kanı diye bir kan türü yoktur. aynı şekilde, ingiliz kanı, ermeni kanı, alman kanı vesaire de yoktur. kan grupları bundan 70 yıl kadar önce tıp bilimi tarafından tasnif edilmiştir. bu kan gruplarından gayrı insan kanı bulunmamaktadır.
gerisi ilkel milliyetçi lafı güzaftır. ırkçı gevezeliklerdir.
ama size kötü bir haber vermeliyim ki hiç birininizin damarlarında türk kanı diye bir şey dolaşmıyor. çünkü türk kanı diye bir kan türü yoktur. aynı şekilde, ingiliz kanı, ermeni kanı, alman kanı vesaire de yoktur. kan grupları bundan 70 yıl kadar önce tıp bilimi tarafından tasnif edilmiştir. bu kan gruplarından gayrı insan kanı bulunmamaktadır.
gerisi ilkel milliyetçi lafı güzaftır. ırkçı gevezeliklerdir.
başlı başına iki yüzlü bir sistem olmasıdır. içinde zorlama yoktur denen dinin zorunlu dersi vardır. bu zorunlu sunni islam dersi ahimden dönmesin diye ismi "din kültürü ve ahlak bilgisi" konmuştur. oysa herkes biliyor ki bu derste ne din kültürü ne de ahlak bilgisi öğretilir. sunni islam anlayışı gencecik dimağlara dayatılır.
çocuklara ilk önce özgürlüğün ne kadar güzel bir şey olduğu anlatılması gerekirken, sonda söylenmesi gereken özgürlüğün sınırları anlatılır.
vatandaşlık bilgisi diye bir ders vardır ama derste öğrendiğiniz gibi vatandaşlık haklarınızı ararsanız başınıza pek de iyi şeyler gelmez.
muasır medeniyetlerde, yaşamda kadını her türlü ötekileştirmenin "nefret suçu" olduğu öğretilir. biz de ise kadının en önemli görevinin temizlik işleri ve çocuk doğurmak olduğu anlatılır.
çocuklara ilk önce özgürlüğün ne kadar güzel bir şey olduğu anlatılması gerekirken, sonda söylenmesi gereken özgürlüğün sınırları anlatılır.
vatandaşlık bilgisi diye bir ders vardır ama derste öğrendiğiniz gibi vatandaşlık haklarınızı ararsanız başınıza pek de iyi şeyler gelmez.
muasır medeniyetlerde, yaşamda kadını her türlü ötekileştirmenin "nefret suçu" olduğu öğretilir. biz de ise kadının en önemli görevinin temizlik işleri ve çocuk doğurmak olduğu anlatılır.
bir gün sevişmeyi bana
kandan
ve ceninden bir gün daha
başlarken
bir dalı kanatıyorum tırnaklarımla
ağzı açılmamış bir güle dokunuyorum
geceden kalma bir şeyle oynuyor kalbim
bugün biraz daha yorgun başlıyorum
sabah
yeni doğmuş çocuk çirkin ve sisli
vurdukça ilk ışıkları penceremden içeri
kımıldaşır içimin ölü dolu coşkusu
güneş bir ürkekliği gizliyemez
ne de olsa çözülmez yüreğimin kuşkusu
gün, o sevecen çığırtkan
beni yeni bir oyuna çağırıyor
yalnızlık yenilmeyen gladyatör
bana eski bir ölümü anımsatıyor
sabah
taşıyarak bir celladı odama
aşkımın ve bırakılmışlığımın celladını
hüznümle ve çirkinliğimle yargılamadan beni
tanıdığım bir ölümle tehdit ediyor
yalnızlık her sabah öldürüyor beni
çözerek gecenin ipliğini hızımla
hüznümü ve yalnızlığımı sarıyorum sabaha
adi bir etiketi yamayarak üstüne
boyna genişliyen bir orospu gibi
genişledikçe küçülen bir orospu gibi
aşksızlığım küçültüyor beni
korkum ve çirkinliğim utandırıyor beni
gecikilmiş bir aşkı yaşamıya
cinayet tek kurtuluşsa bir yanlışlıktan
önce acıya direnmesini öğrenmeliyim
eskitilmiş bir kurşunla kaplıyorum yüreğimi
acıya ve aşka hazırlıyorum
hergün yeniden yaşamak
boşalan bir birikimi kocamış acılarla
uzuyan bir ölümü bitimliyen vücudum
yani istek. o hep tiksinç görünen
çirkin ve güzel orospu. yeniyetme
bir çırpınışın yorgunluğu yüreğimde
o hep güzel görünen bana
çirkin ve güzel orospu
vücudum. seni seviyorum
acıyla büyütüyorum aşkımı
bir gün bana sevişmeyi öğreticek.
arkadaş zekai özger
kandan
ve ceninden bir gün daha
başlarken
bir dalı kanatıyorum tırnaklarımla
ağzı açılmamış bir güle dokunuyorum
geceden kalma bir şeyle oynuyor kalbim
bugün biraz daha yorgun başlıyorum
sabah
yeni doğmuş çocuk çirkin ve sisli
vurdukça ilk ışıkları penceremden içeri
kımıldaşır içimin ölü dolu coşkusu
güneş bir ürkekliği gizliyemez
ne de olsa çözülmez yüreğimin kuşkusu
gün, o sevecen çığırtkan
beni yeni bir oyuna çağırıyor
yalnızlık yenilmeyen gladyatör
bana eski bir ölümü anımsatıyor
sabah
taşıyarak bir celladı odama
aşkımın ve bırakılmışlığımın celladını
hüznümle ve çirkinliğimle yargılamadan beni
tanıdığım bir ölümle tehdit ediyor
yalnızlık her sabah öldürüyor beni
çözerek gecenin ipliğini hızımla
hüznümü ve yalnızlığımı sarıyorum sabaha
adi bir etiketi yamayarak üstüne
boyna genişliyen bir orospu gibi
genişledikçe küçülen bir orospu gibi
aşksızlığım küçültüyor beni
korkum ve çirkinliğim utandırıyor beni
gecikilmiş bir aşkı yaşamıya
cinayet tek kurtuluşsa bir yanlışlıktan
önce acıya direnmesini öğrenmeliyim
eskitilmiş bir kurşunla kaplıyorum yüreğimi
acıya ve aşka hazırlıyorum
hergün yeniden yaşamak
boşalan bir birikimi kocamış acılarla
uzuyan bir ölümü bitimliyen vücudum
yani istek. o hep tiksinç görünen
çirkin ve güzel orospu. yeniyetme
bir çırpınışın yorgunluğu yüreğimde
o hep güzel görünen bana
çirkin ve güzel orospu
vücudum. seni seviyorum
acıyla büyütüyorum aşkımı
bir gün bana sevişmeyi öğreticek.
arkadaş zekai özger
platonik yürüyüşçüsü olduğum bonni'ye, beğenmesi dileğiyle;
bu akape karşıtlarına da hiç yaranılmıyor. devlet hep cebberut yüzünü gösterecek değil ya. çok ince bir ironi yapmış sayın cumhurbaşkanım. aslında lafı eko başkana değil bunu söylerken. bin ali yıldırım'ı iğnelemektedir.
ironiye bu kadar yabancı nesle aşina değiliz.
ironiye bu kadar yabancı nesle aşina değiliz.
ergenliğimden iyi bir sinema izleyicisiyimdir. normal insanlar bir filmi izledikten sonra yatar uyurlar yahut işlerine güçlerine bakarlar. benim ise en büyük hobilerimden biri o film hakkında yayınlanmış ne kadar külliyat varsa okumaktır. daha sonrasında kendimi filmin oyuncularının ve yönetmenin yedi sülalesini tanımış halde bulurum.
iyi bir sinema izleyicisi olarak dizi izleyenlere hep tepeden bakmıştım. taa ki house md'yi izleyene kadar.
hayata ve insana dair çok sağlam cümleleri olan bir dizidir. bunu kaba bir biçimde yapmaz. dramanın içinde güzel bir sanat yoğunluğuyla yedirir.
house başkan allahsızdır. din ve hakikat arasında çelişkiyi çok iyi çözmüştür. ama bunu sıradan insana anlatacak mecali yoktur. hayat felsefesinin ana temeli ''gerçek kutsal olmayanda saklıdır'' olmuştur.
yıllar evvel yaşar nuri öztürk'ün ''en büyük günah riyadır'' başlıklı bir makalesini okumuştum. hoca güzel anlatıyordu. kafasında bir duvarı aşamadan öldü gitti yazık. o da din duvarıydı.
hakikatin kutsal olmayanda saklı olduğu gerçeği hepimizi bütün yaşam riyakarlıklarından kurtacak tek felsefedir. bunu salt teolojik manada söylememekteyim. aşk ve insan ilişkilerimizi de pembe diziler saçmalığı gibi yaşamamızdan kurtaracak bir sırdır bu anlayış.
yayınlanan sekiz sezonu 3 defa baştan izledim bu dizinin. şimdi her hangi bir rektör'ün kapısına varıp bunu söylesem bana da bir tıp fakültesi diploması vereceğinden eminim. vermese de az israr ederim öyle verir.
depresyonuma da iyi gelmişti bu dizi.
amaaannn, sen yoksan house md dizisinin izlenecek sekiz sezonu var.
iyi bir sinema izleyicisi olarak dizi izleyenlere hep tepeden bakmıştım. taa ki house md'yi izleyene kadar.
hayata ve insana dair çok sağlam cümleleri olan bir dizidir. bunu kaba bir biçimde yapmaz. dramanın içinde güzel bir sanat yoğunluğuyla yedirir.
house başkan allahsızdır. din ve hakikat arasında çelişkiyi çok iyi çözmüştür. ama bunu sıradan insana anlatacak mecali yoktur. hayat felsefesinin ana temeli ''gerçek kutsal olmayanda saklıdır'' olmuştur.
yıllar evvel yaşar nuri öztürk'ün ''en büyük günah riyadır'' başlıklı bir makalesini okumuştum. hoca güzel anlatıyordu. kafasında bir duvarı aşamadan öldü gitti yazık. o da din duvarıydı.
hakikatin kutsal olmayanda saklı olduğu gerçeği hepimizi bütün yaşam riyakarlıklarından kurtacak tek felsefedir. bunu salt teolojik manada söylememekteyim. aşk ve insan ilişkilerimizi de pembe diziler saçmalığı gibi yaşamamızdan kurtaracak bir sırdır bu anlayış.
yayınlanan sekiz sezonu 3 defa baştan izledim bu dizinin. şimdi her hangi bir rektör'ün kapısına varıp bunu söylesem bana da bir tıp fakültesi diploması vereceğinden eminim. vermese de az israr ederim öyle verir.
depresyonuma da iyi gelmişti bu dizi.
amaaannn, sen yoksan house md dizisinin izlenecek sekiz sezonu var.
twitter'da bir ak trol'ün sıçmığıdır.
sözlük yazarı bütün arkadaşlarım bütün olaylara mümkün olduğunca sınırsız bir özgürlük penceresinden baktığımı bilir. ama bir insanın bir insanı rızası dahilinde duvardan duvara vurması özgürlük kapsamında değerlendirilemez.
hukukta her türlü cezai müeyidesi vardır ve olmalıdır.
aynı zamanda böyle bir duruma rıza gösteren kişiyi yakınları hakim kararıyla bir pskiyatri kliniğine yatırabilir.
sözlük yazarı bütün arkadaşlarım bütün olaylara mümkün olduğunca sınırsız bir özgürlük penceresinden baktığımı bilir. ama bir insanın bir insanı rızası dahilinde duvardan duvara vurması özgürlük kapsamında değerlendirilemez.
hukukta her türlü cezai müeyidesi vardır ve olmalıdır.
aynı zamanda böyle bir duruma rıza gösteren kişiyi yakınları hakim kararıyla bir pskiyatri kliniğine yatırabilir.
''kızın biri bana şeref sekste sınırın var mı dedi hiç düşünmeden; var tabi. lozan antlaşması ile belirlenen sınırlar benim sınırımdır bu sınırlar dışında kalan yerlerde harama uçkur çözmem deyince,ilginç bi düşünce yapın var. milli hislerin erkekliğini dizginliyor garip demişti.''
şeref düzyatanlar
şeref düzyatanlar
asansör. daha 17 yaşımdaydım. komşunun kızıyla birbirimize derin hisler içindeydik. öpüşme denen eylemselliği o günlere kadar televizyonda görmüştüm. hiç de dikkatli izlememişim, bir şey öğrenememişim. komşumuzun kızının öpüşme gibi eylemselliklerde ki pratiği sır değildi. bir keresinde asansörde beni öpmek istemişti ben anlamazcalığına gelip yanağımı falan uzatmıştım. allahtan 4. kata hemencecik gelmiştik.
sonrasında yine yolda bizden ileride giden bir komşu arkadaşa sormuştum ''kardaş öpüşme nasıl yapılır?'' diye.
bana ''allah belanı versin'' şeklinde cevap vermişti. sonrasında ''kız seni öpmeye başlayınca dilini dudağını şöyle böyle yap'' dedi. bir halt anlamamıştım ama nedense o fikir bana dahiyane gelmişti.
komşu kızıyla yine bir gün ekmek alıp eve dönüşün asansör yolculuğunda dudaklarımızı ve dillerimizi ''şöyle böyle'' yapmıştık. ve güzeldi.
bu da böyle bir anım ve hikayemdir.
sonrasında yine yolda bizden ileride giden bir komşu arkadaşa sormuştum ''kardaş öpüşme nasıl yapılır?'' diye.
bana ''allah belanı versin'' şeklinde cevap vermişti. sonrasında ''kız seni öpmeye başlayınca dilini dudağını şöyle böyle yap'' dedi. bir halt anlamamıştım ama nedense o fikir bana dahiyane gelmişti.
komşu kızıyla yine bir gün ekmek alıp eve dönüşün asansör yolculuğunda dudaklarımızı ve dillerimizi ''şöyle böyle'' yapmıştık. ve güzeldi.
bu da böyle bir anım ve hikayemdir.
bir arzu aslan şiiri;
çaresizliğim ertelenebilir hanımeli
yardım et
bu en berbat anında aşkın
bu artık kanser
yüzünde gözleri olmayan ölümün
önden görünüşüdür
al dizginlerini eline içimden geç
tohumluk sözcükler dersem
en büyük acılarımı kulisten izlesem
eski bir tanıdık uygunsuzluğu
bu en berbat anında aşkın
köprücük kemiklerinde sızlayan şimdi
o konuştukça yüzün gözün kül içinde
murdar eder tutukluğunu
şenliğimdi
kesik bir el gibi yabancılaşan
baykuş uçuşuyla küpeli sabahlara geçerdik
küçük ayrılıklarla zembereklerimizi denerdik
unutkanlığım hoşgörülebilir hanımeli
bu en berbat anında aşkın
bu insan olma tavında
yalnızlığım savuşmuyor söz yordamıyla,
onca gayretli hedefsen
attığını vurur şarkılar
utana sıkıla içlensem
kimse suçlu değil
ben özellikle masumum
bu en berbat anında aşkın
bu çürük çarık öğüt mezatında
gülücüklü bir ad arıyorum pişmanlığıma
çaresizliğim ertelenebilir hanımeli
yardım et
bu en berbat anında aşkın
bu artık kanser
yüzünde gözleri olmayan ölümün
önden görünüşüdür
al dizginlerini eline içimden geç
tohumluk sözcükler dersem
en büyük acılarımı kulisten izlesem
eski bir tanıdık uygunsuzluğu
bu en berbat anında aşkın
köprücük kemiklerinde sızlayan şimdi
o konuştukça yüzün gözün kül içinde
murdar eder tutukluğunu
şenliğimdi
kesik bir el gibi yabancılaşan
baykuş uçuşuyla küpeli sabahlara geçerdik
küçük ayrılıklarla zembereklerimizi denerdik
unutkanlığım hoşgörülebilir hanımeli
bu en berbat anında aşkın
bu insan olma tavında
yalnızlığım savuşmuyor söz yordamıyla,
onca gayretli hedefsen
attığını vurur şarkılar
utana sıkıla içlensem
kimse suçlu değil
ben özellikle masumum
bu en berbat anında aşkın
bu çürük çarık öğüt mezatında
gülücüklü bir ad arıyorum pişmanlığıma
yıkılma sakın
kötü şey uzakta olmak
dostlarından, sevdiğin kadından
yasaklanmak bütün yaşantılara
seni tamamlayan, arındıran
kapatıldığın dört duvar arasında
sağlıklı, genç bir adam olarak
neler gelmez ki insanın aklına
sevinçli, özgür günlere dair
kalmıştır yüzlerce yıl uzakta
onunla ilk kez öpüştüğün şehir
acı, zehir zemberek bir hüzün
kalbinden gırtlağına doğru yükselir
görüyorsun işte küçük adamları
köhnemiş silahlarıyla saldıran sana
kimi tutsak düşmüş kendi dünyasına
kimisi düpedüz halk düşmanı
diren öyleyse, diren, yılma
yürüt daha bir inatla kavganı
babeuf'u hatırla, nazım hikmet'i
bir umut ateşi gibi parlayan zindanlarda
hatırla danko'nun tutuşan kalbini
karanlıklari yırtmak arzusuyla
ve faşizme karşı, zulme, zorbalığa
düşün acılar içinde vuruşan kardeşleri
elbette vardır bir diyeceği, bir haberi
bir kaçağa çay sunan kürt kadınlarının
dağlar dilsizdir yalçındır
ama gün gelir bir diyeceği olur onların da
ve dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya
susmazlar bir daha, söz artık onlarındır
kötü şey uzakta olmak
dostlarından, sevdiğin kadından
yasaklanmak bütün yaşantılara
seni tamamlayan, arındıran
ama bir devrimciyi hakli kılan
biraz da acılardır unutma
yıkılma sakın geçerken günler
yaralayarak gençliğini
onurlu, güzel geleceklerin
biziz habercileri düşün ki
ve halkın bağrında bir inci gibi
büyüyüp gelişmektedir zafer.
ataol behramoğlu
kötü şey uzakta olmak
dostlarından, sevdiğin kadından
yasaklanmak bütün yaşantılara
seni tamamlayan, arındıran
kapatıldığın dört duvar arasında
sağlıklı, genç bir adam olarak
neler gelmez ki insanın aklına
sevinçli, özgür günlere dair
kalmıştır yüzlerce yıl uzakta
onunla ilk kez öpüştüğün şehir
acı, zehir zemberek bir hüzün
kalbinden gırtlağına doğru yükselir
görüyorsun işte küçük adamları
köhnemiş silahlarıyla saldıran sana
kimi tutsak düşmüş kendi dünyasına
kimisi düpedüz halk düşmanı
diren öyleyse, diren, yılma
yürüt daha bir inatla kavganı
babeuf'u hatırla, nazım hikmet'i
bir umut ateşi gibi parlayan zindanlarda
hatırla danko'nun tutuşan kalbini
karanlıklari yırtmak arzusuyla
ve faşizme karşı, zulme, zorbalığa
düşün acılar içinde vuruşan kardeşleri
elbette vardır bir diyeceği, bir haberi
bir kaçağa çay sunan kürt kadınlarının
dağlar dilsizdir yalçındır
ama gün gelir bir diyeceği olur onların da
ve dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya
susmazlar bir daha, söz artık onlarındır
kötü şey uzakta olmak
dostlarından, sevdiğin kadından
yasaklanmak bütün yaşantılara
seni tamamlayan, arındıran
ama bir devrimciyi hakli kılan
biraz da acılardır unutma
yıkılma sakın geçerken günler
yaralayarak gençliğini
onurlu, güzel geleceklerin
biziz habercileri düşün ki
ve halkın bağrında bir inci gibi
büyüyüp gelişmektedir zafer.
ataol behramoğlu
''yaşadım, tanrım,
yarım ve uluorta,
bir dahaki hayatta,
varsa öyle bir hayat,
şiir yazar mıydım,
bilmiyorum.
ama kadınlar, tanrım,
öyle sevdim ki onları,
gelecek sefer
dünyaya
kadın olarak gelirsem,
eşcinsel olurum.''
dizelerinin sahibi.
yarım ve uluorta,
bir dahaki hayatta,
varsa öyle bir hayat,
şiir yazar mıydım,
bilmiyorum.
ama kadınlar, tanrım,
öyle sevdim ki onları,
gelecek sefer
dünyaya
kadın olarak gelirsem,
eşcinsel olurum.''
dizelerinin sahibi.
bir ateist olarak söylüyorum ki, omurgasıyla zamanın ruhunun namusunu kurtaran değerli aydınlardandır. severek ve bir çok şey öğrenerek okuyoruz.
kürt fobisinden kurtulanın kazanacağı seçimdir. akp iktidarı 2016'ya kadar iktidarda başarılı bir şekilde kalmayı başardıysa kürt fobisi olmaması yüzündendir. bu fobi nüks ettikten sonra halleri ortadadır. hala kazansalar da yönetemiyorlar. ve artık demokratik yollarla gidişlerinin hızlı bir aşamaya geldiği de herkesin malumudur.
son seçimlerde, chp'nin, akp'nin elinden aldığı, mersin, adana, antalya, ankara, istanbul gibi iller kesinlikle kılıştar'ın yahut adayların mucizevi yeteneklerinden olan durumlar değildir. 24 haziranda millet ittifakı artı hdp'nin aldığı oyu koy, tam tamına bu chp zafer oylarının sayısına ulaşırsın.
geçen cumhurbaşkanlığı seçiminde umut olarak ortaya çıkan muhalif adaylarda erdoğan'ı yenmek için bütün nitelikler vardı. salt demirtaş hapisteydi, gerçi hapiste olmasına rağmen meral momy dahil diğer 3 adayın toplam oyundan çok oy almıştır. muharrem yüzde 30, chp 22 aldıysa, aradaki 8 oyu (6 milyon oy yapar neredeyse) kürt fobisini kırmasına borçludur. meral momy, ince'den her konuda yetenekli olsa da, ince ile ortak bir eksiği vardı. o da cesaret eksikliği. artık ikisi de eski tarihin yüzleridir.
eko başkana şimdilik güveniyorum bu hususta. umarım yanılmam.
son seçimlerde, chp'nin, akp'nin elinden aldığı, mersin, adana, antalya, ankara, istanbul gibi iller kesinlikle kılıştar'ın yahut adayların mucizevi yeteneklerinden olan durumlar değildir. 24 haziranda millet ittifakı artı hdp'nin aldığı oyu koy, tam tamına bu chp zafer oylarının sayısına ulaşırsın.
geçen cumhurbaşkanlığı seçiminde umut olarak ortaya çıkan muhalif adaylarda erdoğan'ı yenmek için bütün nitelikler vardı. salt demirtaş hapisteydi, gerçi hapiste olmasına rağmen meral momy dahil diğer 3 adayın toplam oyundan çok oy almıştır. muharrem yüzde 30, chp 22 aldıysa, aradaki 8 oyu (6 milyon oy yapar neredeyse) kürt fobisini kırmasına borçludur. meral momy, ince'den her konuda yetenekli olsa da, ince ile ortak bir eksiği vardı. o da cesaret eksikliği. artık ikisi de eski tarihin yüzleridir.
eko başkana şimdilik güveniyorum bu hususta. umarım yanılmam.
hep bu tekel savaşçısı ahmet'in yeğeni yüzünden olan durumdur. adam 17 yıllık akape iktidarı gibi, elini attığı şeyi kurutuyor.
ferdi tayfur'un ''neyleyim sen yoksan eğer'' şarkısında insanın kafasına bir mermi misali sıktığı sözlerdir.
''Ne de haklıymış meğer
Aşk uğruna yananlar
Sen de beni yakıp gittin
Geçen yıl bu zamanlar''
''Ne de haklıymış meğer
Aşk uğruna yananlar
Sen de beni yakıp gittin
Geçen yıl bu zamanlar''