bu şarkı kadar yalnız, bu şarkı kadar meczup.
zengin sözlük yazarlarının ruh halleri
(bkz:çok üşümek)
Bir Kalır yanık yağlar yataklarda, o oteller
Meydanlar, heykeller, sizin olmadığınız o her yer.
O çok yalınç, gerçekli gelip gitmeler
Bir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
Bir Kalır Yılgın Adamların hep "Evet" dedikleri
Çok üşürdük, hep üşürdük, üşümekti bütün yaşadığımız
Üşürdü ellerimiz, aşkımız, sonsuz uzun sakallarımız
Tükenir, dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün
Bir Kalır uzun kitaplarda, anısı çok Üşüdüğümüzün..
Bir Kalır yanık yağlar yataklarda, o oteller
Meydanlar, heykeller, sizin olmadığınız o her yer.
O çok yalınç, gerçekli gelip gitmeler
Bir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
Bir Kalır Yılgın Adamların hep "Evet" dedikleri
Çok üşürdük, hep üşürdük, üşümekti bütün yaşadığımız
Üşürdü ellerimiz, aşkımız, sonsuz uzun sakallarımız
Tükenir, dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün
Bir Kalır uzun kitaplarda, anısı çok Üşüdüğümüzün..
çok denedim, olmuyor sözlük. her defasında koca bir duvardan sekip başladığım yere geri dönüyor gibiyim. sosyalleşmek dediler yaptık, iş dediler zaten başımızdan aşkın, alkolün faydası olsa 30 yıldır görürdük. ne yaptım ne ettimse içimdeki bu sıkıntıyı bu karabasanı atamadım. bir şey var böyle derinden derinden, ince ince kemiriyor etimi de ben hiç bir şeyin farkında değilim gibi. oysa eksiliyorum be sözlük. her gün biraz daha azalıyor yaşama sevincim. "Hep denedin, hep yenildin, Olsun, Gene dene, gene yenil, Daha iyi yenil" diyen "Samuel Beckett" amca buralarda bir yerlerde olsa yeminle ağzına kürekle vurasım var şuan. her gün, dünü yeniden oynatıyorlarmış gibi geliyor. sıkıldım sözlük. bana bir yol göster.
Kuğulu park'ta atatürk ile karşılaşan churchill gibiyim.
satürnün halkalarına oturmuş da ayaklarımı sallıyorum boşluğa, eğilmişim, başım ellerimin arasında...
Azrail'in regl döneminden hallice.
grup vitaminden bir şarkıyla anlatmak istiyorum;
moralim bozuk, ceryan kesik, hele bir de sen yoksun ya çok yazık...
moralim bozuk, ceryan kesik, hele bir de sen yoksun ya çok yazık...
umut etmenin insanı en diri tutan insan hali olduğunu düşünmüşümdür hep. umutlar için en yüksek çabayla emek verip yol almanın en anlamlı hayat gailesi olduğundan hep emindim. bir senedir de bu iman doğrultusunda hayatta kalıyordum.
ortasına yaklaştığım ömrümde tek bir şey başarabildiysem o da bu yaşıma kadar hiç kimseye bir aptal gibi, zavallı gibi görünmemeyi başarmak olmuştur. bugünlerde bu hissin en kötüsünü yaşıyorum. o kadar çok güzel umutlar ettim ve tükenmek bilmez bir emekle çabalamama rağmen, hep aynı noktaya varıp duruyorum. bu da bende kendime karşı bir aptal ve zavallı görünmek gibi dayanılmaz bir ızdıraba dönüşüyor
ortasına yaklaştığım ömrümde tek bir şey başarabildiysem o da bu yaşıma kadar hiç kimseye bir aptal gibi, zavallı gibi görünmemeyi başarmak olmuştur. bugünlerde bu hissin en kötüsünü yaşıyorum. o kadar çok güzel umutlar ettim ve tükenmek bilmez bir emekle çabalamama rağmen, hep aynı noktaya varıp duruyorum. bu da bende kendime karşı bir aptal ve zavallı görünmek gibi dayanılmaz bir ızdıraba dönüşüyor
iki satır yazmak için ruhumu bir yokladım da birşey bulamadım yahu ruhumda. ölmüş falan olabilir miyim ben? bir kaç arkadaşı arayım da sorayım bari ölmüş müyüm diye.
bir de insanın ruhu gitmişsse ve hala nefes aldığına yemin edebiliyorsa, ölmüş müdür, ölümsüz mü olmuştur? amaan neyse bir kahvaltı falan hazırlıyayım ben.
bir de insanın ruhu gitmişsse ve hala nefes aldığına yemin edebiliyorsa, ölmüş müdür, ölümsüz mü olmuştur? amaan neyse bir kahvaltı falan hazırlıyayım ben.
"derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir
hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir
söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil
çektiğim âlâmı bir ben bir de allah'ım bilir."
hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir
söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil
çektiğim âlâmı bir ben bir de allah'ım bilir."
eskiden şu başlık adı altında içimdeki tüm kırılmışlıkları döker, yeri geldiğinde aralıksız hakaretler eşliğinde rahatlardım. şimdi ise sadece okumaya mecalim oluyor. sanırım insan zamanla öyle bir yerinden kırılıyor ki parçalarını toplarken kırılmaya zamanı kalmıyor...
hani bunu tarif ederken büyük bir üzüntü ya da eksiklik diyemiyorum. düşününce bunun en doğru tanımı boşvermişlik, hissizlik gibi geliyor. bırakın güzel şeyler hissetmeyi çoğunlukla kırılmayı bile hatırlayamıyor, hissedemiyorum. öylesi bir boşvermişlik içinde yuvarlanıp gidiyorum. Ruh mu, tam takır kuru bakırdan hallice işte...
hani bunu tarif ederken büyük bir üzüntü ya da eksiklik diyemiyorum. düşününce bunun en doğru tanımı boşvermişlik, hissizlik gibi geliyor. bırakın güzel şeyler hissetmeyi çoğunlukla kırılmayı bile hatırlayamıyor, hissedemiyorum. öylesi bir boşvermişlik içinde yuvarlanıp gidiyorum. Ruh mu, tam takır kuru bakırdan hallice işte...
acı yüreğimden beynime sızıyor
Midesi bulanıyor biraz, zihinsel anlamda. Okurken, cümleye başlarken bütün bu şeylerin fazla, çok fazla olduğu hissi. Gerek olmadığı hissi bunlara. Daha doğrusu bir his değil bu; düşünce. Beyhude görünen şeyler karşısında değerli hissetmek değil; beyhude görünen şeyler karşısında beyhude hissetmek.
Az önce Hafif bir sürtünme yüzünden servise bıraktığım arabamın olası faturasıyla ilgili bir telefon görüşmesi yaptım. Olaydan çıkardığım sonuç, alman markası diye arabayı yeniden yapacakları çünkü benliğim bu fiyata başka hiçbir açıklama bulamıyor.
Kelimeler kifayetsiz kaldığı için ;
zenginsozluk.com/foto
Kelimeler kifayetsiz kaldığı için ;
zenginsozluk.com/foto
affedersiniz ama bok gibiyim efendim. hatta barış abiden kopya çekip diyebilirim ki,
sözüm meclisten dışarı dostlar
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara ege karadeniz ve hatta akdeniz cacık olur diyorum
öğünmek gibi olmasın ama dostlar
kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani ince kıyım doğrasalar beni akdeniz cacık olur diyorum
ve hatta atlas okyanusu ve hatta hint okyanusu
ve hatta hatta büyük okyanus bile cacık olur diyorum
böyle cacığa rakı mı dayanır
çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
zeytin suyuna kuru ekmek böyle gelmiş böyle gidecek...
bugün benim doğum günüm. gece bom bok bir rüya gördüm. bir otobüste çok mutlu bir yolculuk yapmaktaydım. heyecanlıydım. fakat hep aynı mola yerinde bir şeyler oluyor ve hareket etmiyordu otobüs. üst üste bir kaç defa gördüm hatta aynı rüyayı.
dinlemekten akrepler kadar çok korktuğum şarkılar var benim. işe gitmek için hazırlanırken açtım dinledim bir tanesini yaradana sığınıp. hani ezginin günlüğünün;
bir kus ucar gökyüzünde süzülür
bir cocuk bütün oyunlara yazilir
bir gül kokar tüm cicekler ezilir
bir tel kopar ahenk ebediyen kesilir
yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam oy oy
seni hic unutmam
tenine degmem, sesini duymam
adini koymam oy oy
sana hic doymam...
üst üste dinledim dinledim zırladım. kimse görmedi. fakat işte birilerinin bari burada bilmesini istedim. zerre gram yaşamak istemiyorum. hayır, intihar falan edecek değilim. içimde bir parça onur taşıyorum. biyolojik ailemin ve beni bir zamanlar çok seven hiç bir insanın benim adıma utanmasını istemem.
böyle işte. bir de babamın öldüğü yaşa girdim.
bir de, iki düğme iki ayrı kolda, bizim gibi ayrı yolda.
bir de, offf barış abii off....
sözüm meclisten dışarı dostlar
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara ege karadeniz ve hatta akdeniz cacık olur diyorum
öğünmek gibi olmasın ama dostlar
kendimi hıyar gibi hissediyorum
hani ince kıyım doğrasalar beni akdeniz cacık olur diyorum
ve hatta atlas okyanusu ve hatta hint okyanusu
ve hatta hatta büyük okyanus bile cacık olur diyorum
böyle cacığa rakı mı dayanır
çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
zeytin suyuna kuru ekmek böyle gelmiş böyle gidecek...
bugün benim doğum günüm. gece bom bok bir rüya gördüm. bir otobüste çok mutlu bir yolculuk yapmaktaydım. heyecanlıydım. fakat hep aynı mola yerinde bir şeyler oluyor ve hareket etmiyordu otobüs. üst üste bir kaç defa gördüm hatta aynı rüyayı.
dinlemekten akrepler kadar çok korktuğum şarkılar var benim. işe gitmek için hazırlanırken açtım dinledim bir tanesini yaradana sığınıp. hani ezginin günlüğünün;
bir kus ucar gökyüzünde süzülür
bir cocuk bütün oyunlara yazilir
bir gül kokar tüm cicekler ezilir
bir tel kopar ahenk ebediyen kesilir
yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam oy oy
seni hic unutmam
tenine degmem, sesini duymam
adini koymam oy oy
sana hic doymam...
üst üste dinledim dinledim zırladım. kimse görmedi. fakat işte birilerinin bari burada bilmesini istedim. zerre gram yaşamak istemiyorum. hayır, intihar falan edecek değilim. içimde bir parça onur taşıyorum. biyolojik ailemin ve beni bir zamanlar çok seven hiç bir insanın benim adıma utanmasını istemem.
böyle işte. bir de babamın öldüğü yaşa girdim.
bir de, iki düğme iki ayrı kolda, bizim gibi ayrı yolda.
bir de, offf barış abii off....
''kayıp bir bavul gibiyim hava alanında
ya da boş bir yüzme havuzu sonbaharda"
ya da boş bir yüzme havuzu sonbaharda"
Ülkedeki aykırılığı görünce çıldırıyorum. Küçükçekmece'de küçük yaştaki bir kız çocuğuna tecavüz, metrobüste bir kadına mastürbasyon yapan adamın ulu orta boşalması, türk telekom'un kendi vatandaşını küçük gösteren reklamı, osman sarıgün'ün serbest kalması vb. şu anki gündemde olan konular. Kendimi intihara kalkıştığımda yeniden başka bedende başka hayatla dirileceğimi bilseydim hiç düşünmeden intihar ederdim. Diğer insanlardan beni ayıran üstün yeteneklerim ve özelliklerim yok. Normalden öte vasit biriyim. Bu kadarı bana fazla geliyor. Boğuluyor gibi hissediyorum.
rutin berbatlığımın en dibindeyim. epeydir rutin berbatlığımı zekaya dayalı ironilerle yönetip aşabiliyordum. yılların tortusallığı saçmalıklarımı, ızdıraplarımı, hatalarımı gözmezden gelebiliyordum. çok uzun zamandır dram içeren hiç bir şey izlemiyorum mesela. hakiki bileylerle sivriltilmiş şarkılar dinlememeye dikkat ediyorum. bugün her şeyin boka sardığı ve geriye dönmeye iplik yetmeyecek kadar bir keşmekeşte hissediyorum kendimi. işten geldim yemektir falan filan derken sarılacak yarım kiloya yakın tütünüm olduğunu farkettim. sararken dedim bir de film izleyeyim. youtube'de önerilen videolarda sarı mercedes filmi çıktı. harkülade bir filmdir. 20 seneye yakın olmuştur ilk defa izleyeli. bugün en berbat anlamsızlığımda harmanlı günümde en yapmayacağım şeyi yaptım açtım izledim. tortular tortular üzerine bindi. açtım bir de bu şarkıyı dinliyorum. ruh halimin özet arzı bu şarkıdır.
tanım: her şey çok kötü ve nah her şey iyi olacak.
tanım: her şey çok kötü ve nah her şey iyi olacak.