hayat

icgqhs
Bazen bir sınav, bazen keyif alanı, bazen ise dramlar silsilesi.
Bazen aşk, bazen hüzün, bazen başlangıç.
Bunların tamamı hayat.

tüm bu yazılanların, anlatılanların ve dramların sonucu insan yaşıyor...
bu kadar zor olan ve güzel olan bir yer daha olabilir mi acaba, kim bilir...

notalar gibiydi hayat, bir melodi gibiydi...
ve hayat kendini tekrar eden bir döngüydü, çoğalmanın aslında kendini yeniden keşfetmek olduğunu göstermişti ve evrenin sana en büyük oyunuydu çoğalmak...
iki bedenin meşru bir birleşmesi sonucu ortaya çıkan o güzellik!

evet, aslında bu sendin ve yeniden kendini keşfetme fırsatı buldun, ve inanmasan da yıllara yaşlandığını ortaya çıkardı...

bu döngüydü ya da bir sıraydı. zaman geçince sıranı bırakacağın biriydi...
hayat bir şarkı notları gibiydi, bir ağıt gibiydi ya da bir senfoniydi...

herkesin kendi kuralları olduğu ama kimsenin kuralsız olmadığıydı, aslında vardı evrenin kuralları...
sabah güneşi ile herkes mutlu olurdu mesela ya da yağmurda ıslanırken herkes mutlu olurdu.
herkesin kuralları ve kaidelerini bozmak ahmakça gelse de, herkes tek bir kural çevresinde yaşıyordu...

hayat.
ontolojik sancilarimin merhemi
kızınca perdesini çekip, kapısını sürgülüyor. her zaman o kırmızı perdeyi, karanlığın içinde mermer gibi duran o kapıyı mı göreceğim? belkide insan kendini kanaatkarlığa alıştırsa idi daha muhteşem bir hayatı olurdu. zira hayat, insana istediğini vermiyor. ne baştan çıkarılmaya ne de ayartmaya geliyor. bildiğini okuyor.. öyle gizemli haller de takınmıyor. insanlar gibi pembe-sarı- mavi bulutların ardına gizlenmiyor. neysem oyum, bırak da hırpalayayım seni diyor..
ontolojik sancilarimin merhemi
bir fikir olarak gayet estetik şeyler vaat ediyor; ancak aynı hayat, yaşamak şeklinde zuhur ettiği zaman hiç hoş olmuyor. ben işin hayat kısmıyla ilgileniyor gibiyim; zaten yaşayıp ölmüş ve bir düşünceden bile hafif bir varlık olan hayat üzerinde düşünüp çalışan, yaşayan mevta gibi. hiç acınacak bir yanı yok; bilakis, alabildiğine kasvetli, gösterişli.
siz hepiniz ben tek
Hayat denen denizin ortasında bir dalgayım. Kimilerine göre boyum bir şehri yutacak kadar, kimilerine göre ise sahile varmaya yetmez gücüm. Sen bunu okuduğun yerden beni nasıl görüyorsan aslında ben oyum. Çünkü ön yargıları değiştirmeye yetmiyor gücüm.
monster degree
Optimum bir süreye sahip kavram.

Herkes için yaşanılası olduğu bir süre var, fazlası hakemin hatalı kararıyla verilmiş uzatma süresi kadar gereksiz ve riskli.
peho
Size hayatınız güzel olacak desem yalan söylemiş olurum ama en azından bir hayatınız olduğunu da hatırlatmış olurum.

Ve bu da hâlâ hayatınızın güzel olabileceği anlamına geliyor, yaşadığınız sürece varsınız.
icgqhs
Yolunda gitmeyen milyon tane şey varken seni başka şeylerle oyalayıp mutlu edebiliyor.
Bir doğa olayı olan Yağmur seni bir an mutlu edip gülümsetiyor ya da huzur verebiliyor.
monster degree
Her şeyin ne kadar boş olduğunun mutlaka bir yerinde farkına varacağımız süreç.

Sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, ilk yarıdaki hezimetin ardından ikinci yarı tamamen bambaşka taktiklerle oynanmaya başlanıyor.
ihtiras limani
güzel başlayan ama gittikçe trajedisi, dramı artan, karakterleri azalan bir film gibi. gittikçe denizin bitiyor olduğu hissiyle doluyor insan. fırtınalardan kaçtıkça insan karaya oturup çürümeye yanaşıyor.
quares
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

Cahit sıtkı tarancı
john overmars
Çay demlemek gibidir.bazen demi hoş tat verir ama rengi güzel olmaz.bazen rengi hoştur tadı olmaz.bazen de ne tadı ne rengini tutturabilir insan.kimi zaman ikisini de tutturusun bu sefer de ya şekeri az gelir ya fazla.
icgqhs
bazen ölüyorsun sanıyorsun fakat etkisi geçince aslında basitmiş lan deyip durabiliyorsun.
bazen çok düşünüyorsun ve kasılıyorsun hayata dair anlamlar, sorular sormaya başlıyorsun ki, tam bu anda "pardon da, neyi sorguluyorsun" iç sesini duyuyorsun.
hayat, bir şekilde geçiyor ve geçecek.
sen şu bitsin, bu geçsin, hele dur şu da bir bitsin bu sefer olacak ulan derken yaş almıyorsun, yaşlanıyorsun!
ve komik olanı fark etmiyorsun bunu.
sürekli erteleme ve geçiştirme ile devam ediyorsun hayatını.
az silkelen, kendine gel. aynaya bir bak, sen kimsin ve ne istiyorsun?
peki şuan ne yapıyorsun?

en güzelini abbas kiyarüstemi / iran masalı demiş esasen.
o böğürtleni yiyin.
icgqhs
bayağı bayağı taklit yaşarken bazılarımız farklı olduğunu iddia ediyor ya da beyan ediyor.
farklılığı emin olun geç evlenmesi ya da evlenmemesi ya da gezgin olması.
bunu bile farklı görmek ne kadar aynı yaşamın olduğunun kanıtı gibi.
ben farklıyım ya, güzel bir hayatım var!
video çekip instagram'a attıktan sonra dönüp dönüp kaç kişi bakmış, beğenmiş diye kendini yerken mi bunu diyorsun?
gerçek anlamda kendine yaşayan birisi zaten bu diyaloglara girmez.

hayat, tutun onu. her saniyesini yaşamaya çalışırken gerçekten mutlu olayı başka birine endekslemeden düşünün.
1 /