iz bırakan kitap cümleleri

valsarith
...hiçbir şey (artık) gizli saklı kalmayacak. işte bu zamanda siz, dışta olan her ne ise onun içinizde olanın bir yansıması olduğunu bilebilmek için, kendi dışınızda gözlemleyeceğiniz şeyler meydana getireceksiniz. sizin dışınızda hiçbir şey yoktur, hiç kimse size bir şey yapmadı. sizler kurban değilsiniz, sizler egemen varlıklarsınız. bunu ne kadar vurgulasak az gelir. gün be gün yarattığınız her şey için "sorumluluk" aldığınızda, ne denli dehşet verici görünürse görünsünler, onların yalnızca birer öykü olduğunu ve "kim" olduğunuzu bilebilesiniz, gerçek kimliğinizi kucaklayabilesiniz, tanrı/tanrıça olduğunuzu, gerçekten egemen varlıklar olduğunuzu bilesiniz diye onları bizzat (kendinizin) yarattığınızı bilin.

eğer her bir durumu sorumlulukla karşılamazsanız, o kendini size tekrar tekrar sunacaktır, ta ki siz bir kaçışın olmadığını anlayıncaya kadar. bileceksiniz ki saklanmak mümkün değildir. vakit bu vakittir. siz harika bir zaman içine adım atıyorsunuz. onu durdurmak için yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur ve onu hızlandırmak için de yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. o aslında sapsadedir. biliyoruz ki zihniniz onu karmaşık bir hale getirmeyi sever. bu karmaşıklığın bir kısmı da saklanmaktır. ve siz onu yapacaksınız. sizin güvenip dayanabileceğiniz (destek alabileceğiniz) bir başka şey yok, aziz dostlar. onu "idrak" edinceye kadar yaratmaya devam edeceksiniz. öyleyse onu elde edememe, sınavdan geçemeyen tek kişi olma korkusunu da terk edebilirsiniz...

p'taah pleiades - jani king
putintin
"apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın bülent?"
"hangisini?"
"otomatik yanan, sensörlü lamba."
"hayır."
"komşu görmüş, yalan söyleme. süpürge sapıyla kırmışsın dün gece."
önüme baktım.
"neden kırdın?"
cevap yok.
"hasta mısın evladım? söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…"
"kırdımsa kırdım, ne olacak! çok mu değerliymiş?"
"lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? yöneticiye de dedim. lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. sen değerlisin benim için."
"beni görünce yanmıyordu baba."
"nasıl ya?"
"görmezden geliyordu, yanmıyordu. kaç sefer yok saydı beni."
"e beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor."
"hadi ya! sahiden mi?"
"evet. ucuzundan takmışlar. bizimle bir alakası yok."

babama sarıldım, yıllar sonra.

emrah serbes - erken kaybedenler
zeitgeist
yaşam, zamansız. yaşamın hiçbir zamanı yok. çocukluk, kadınlık, erkeklik, yaşlılık, yaşam, ölüm, sevgi, sevgisizlik, doyum, doyumsuzluk, her şey iç içe. akıl, delilik, varlık, boşluk iç içe. kuzey avrupa'nın beyaz geceleri gibi. kararmayan havanın ardından, hemen gene, günün ağarması gibi.

tanımadığın bir kentte ne denli isterdin yitip gitmeyi... ama öyle kolay değil. henüz rüzgarlara doydun mu. sor kendine...

bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım.

ve bana geceler yetmiyor. günler yetmiyor. insan olmak yetmiyor. sözcükler, diller yetmiyor.

yolculuklara dönüyorum. kentlerden sakladığım resimlere. duramam.

kendimden uzaklaşmam gerek.

kentten ya da ülkeden ayrılmadığım günlerde oteli değiştiriyorum. kendi kendimden böyle bir rahatlıkla, çıkıp gitmeyi nasıl da isterdim.

herhangi bir yol. bu yolun istanbul'da bitmesi bir rastlantı.



tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk
quares
"amcanın inlemelerini duydum işerken. benim tuvalete dahi geliyorsa, bulunduğu odayı inletiriyordu demek ki.
"duyma," dedim, "yatsın geçer." şimdi mühim olan sophokles'tir. onun üzerine bir iki kelam ederim belki yarın belki öbür gün derste, adam yerine koyarlar. odaya geldim, amcanın inlemesi sanki benim düşüncelerimi okumuş gibi peşimden geldi. duymayayım diyorum, yine duyuyorum. ne okuduğumdan bir şey anlıyorum ne not aldığımdan. en sonunda amcanın iniltileri öyle bir yükseldi ki içimde inlemeye başladı sanki. amca içimde inleyince, içimdeki eski serseri, "senin dersini, kitabını sikerim," dedi yeni gayretkeş bene.
tragedya bitişik evde yatıyor şu an. sophokles'in son tragedyası, yokuştan düşen amca. sisifos'tan bile zor durumda şu an. sisifos'un gücü kuvveti yerindeydi en azından, yokuştan düşen o değildi, çıkardığı kayaydı. sisifos'un sıfırdan başlayacak gücü vardı her zaman.
gittim kapılarını çaldım..."

emrah serbes -müptezeller
khemri
''söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da bir hırstan başka neydi ? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. oturdum. adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum öptüm. yazmasam deli olacaktım.''

(bkz:sait faik abasıyanık)
olric
Bu da geçer mi olric ? Geçer elbette efendimiz bazısı teğet geçer, bazısı yakar geçer, bazısı deler geçer ama mutlaka geçer.
zeitgeist
"bir de ne var biliyor musun bende, böyle bir yeri terk edeceğim zaman, başka bir yere gidiyorum ya, sanki terk ettiğim yer evimmiş gibi geliyor, o yüzden sonra kıçıma tekmeyi yiyince, yine gideceğim ya bir yerden bir yere, yine yabancı olacağım orada biliyorum, kaçarı yok, böyle sürüp gidiyor: gittikçe daha yabancısın anlayacağın, gittikçe daha az evindesin..."

bernard-marie koltes - ormanlardan hemen önceki gece
minduser
"suallerden, sorgulardan uzak durmaktır sevmek. beraat ettirmektir her bir şüpheyi teker teker. öncesini, sonrasını unutmaktır; zamanı kendi haline bırakmak. hülasa, anılarla yaşamak değil, anlarla yaşamaktır sevmek."
oblomov
“Üzülme baba,” dedim, “alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha.” “Ona üzülmüyorum ki ben,” dedi babam. “Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık.”
putintin
"bu dünyada aramakla bulunamayacak birini arıyorsun! ama onu tanıdım, her halimi ona sergileyebildiğim için karşısında kendimi olduğumdan daha önemli hissettiğim o büyük insanı, o yüreği hissettim. onu asla unutmayacağım, ne onun sarsılmaz aklını, ne de sabrını unutacağım."

(bkz:genç werther'in acıları)
mechul amca
Herkes tarih okuyor albayım; bugüne değer veren kalmadı.
-Oğuz Atay - Tehlikeli oyunlar

”Kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum Esat abi.
Sanki hepsi benim için yazılmış.” - Oğuz Atay - Tutunamayanlar
2 /