didem madağın gözlerimi doldurmuş olan hasta yatağında vefat etmeden önceki son şiiri,
İlk defa bu kadar sağlam yazıyorum.
Haç şeklinde 128 dikişle.
Galiba ahbap artık sana ulaşacağım.
Yeteneğim geri geldi,
göreceksin artık kutsal dizeler yazacağım.
Hiç yapmadığım şeyler yapıyorum ahbap
Maç seyrediyor ve devamlı topa bakıyorum
Telepati yapıyorum.
Hey ahbap ben arada bir fikir buluyorum.
Kuşlar için küçük şemsiyeler yapabiliriz
Böylece yağmurda ıslanmazlar
Ve içimdeki ağır sözler için de şemsiyeler
Böylece paraşütle iner gibi hafiflerler
Şiirin içine girerken
Bana bazı şarkılar lazım ahbap
hafif şarkılar, acı olmayan şarkılar
çok şarkıya ihtiyacım var
Tutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar
Saçlarımla ne yapacağını bilemeyenler
Bir gün onları kaybederler
Böyle bir şey yani ahbap
Çok acıyor. Saçlar zaman zaman
Bana neşeli şarkılar
B harfine notalardan sütyen yapan şarkılar
Bir mutfak cadısıyım şu sıralar
Çeşitli şeyleri çeşitli şeylere karıştırmak
Ve seni düşünmek, mırıldanmak
Bazı büyülü yemekler yapmak
Bazı şifalı yemekler yapmak
Ve kalmak istemek ahbap...
Füsunun yeşil ela gözleri var
Ve pembe plastik fincanı ile kahve getirişi var
Ve bana anne deyişi var
Benim pembe fincandan pembe kahve içişim var
Bu kahveleri seviyorum ahbap
İçimi pembe bulutlar kaplıyor
Şekerli ve tatlı bir biçimde havalanıyorum.
Sonra ağrılar, sonra hastaneler ve sonra doktorlar...
Şeker donup yapışıp kalıyor bir kağıda
Acı bazen öyle yoğun, çok yoğun
Patlak gözlü bir kurbağa
tarifsiz çirkin ve kel.
Edibin kurbağası yakup benimki seyfettin
Neden bilmem işte
Nereden çıktı şimdi seyfettin
Acı dindi diyorum bazen yağmur dindi der gibi
Öyle kendiliğinden ya da tanrı istediğinden
Yüzüklerim yok takmıyorum
kolyelerim yok istemiyorum
Öyle çok şimşek çaktı gece
Ben sonu Z harfi olarak düşündüm
Son harf olarak
Ben Zeni düşündüm ahbap.
Doğdum, doğurdum
Bir insan nasıl büyüyor gördüm
Hayatta kalmak için
Ve hayatta kalmanın yanında
İnandım şiir bir gevezelikti
Şimdi 128 harfli bir şiir var karnımda
Satırlar artık bomboş
Karnımda hissiz bir şiir var
İçimde durmadan bölünen şiirler
Birlikte yok olacağımız şiirler
Birlikte unutulacağımız şiirler
Hiç borcu olmamış şiirler
Ve bu yüzden çok acıyan şiirler
Acı aniden diner yağmurun dindiği gibi
Bazen sadece tanrı öyle istediğinden
Sadece bir mağarada resim çizerim belki
Rüyaların büyük harfle başladığı bir ülkede
Üstümden kaldırılmış bir ölü var
Ahbap senin istediğin o mu?
#şiir
Türk şair, gazeteci.
Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesinde dünyaya geldi.
Dedesi, babası ve kardeşleri şair dir.
Beden ölür, çürür, cana bakın siz.
Kim kiminle yürür, ona bakın siz.
Bırakın dönsün dönme dolaplar,
Haktan, hakikatten yana bakın siz.
Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesinde dünyaya geldi.
Dedesi, babası ve kardeşleri şair dir.
Beden ölür, çürür, cana bakın siz.
Kim kiminle yürür, ona bakın siz.
Bırakın dönsün dönme dolaplar,
Haktan, hakikatten yana bakın siz.
sezai karakoç için şöyledir leyla;
taşların ortasında leylâ'nın gözleri
leylâ köşe köşe göz göz şiirin ortasında
ben leylâ'yı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri
leylâ ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında
ben leylâ gibi güneş doğarken uyanamam
şehir gece gündüz benim içime uyur
leylâ'yı götürüp londra'nın ortasında bıraksam
bir bülbül gibi yaşamasını değiştirmez çocuktur
leylâ diyorsam kesik yanaklarıyla leylâ
üç köşeli dünyasıyla
okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
leylâ diyorsam şu bizim gerçek leylâ
biz seni işte böyle seviyoruz leylâ
o gitti bize ağlamak kaldı kala kala
taşların ortasında leylâ'nın gözleri
leylâ köşe köşe göz göz şiirin ortasında
ben leylâ'yı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri
leylâ ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında
ben leylâ gibi güneş doğarken uyanamam
şehir gece gündüz benim içime uyur
leylâ'yı götürüp londra'nın ortasında bıraksam
bir bülbül gibi yaşamasını değiştirmez çocuktur
leylâ diyorsam kesik yanaklarıyla leylâ
üç köşeli dünyasıyla
okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
leylâ diyorsam şu bizim gerçek leylâ
biz seni işte böyle seviyoruz leylâ
o gitti bize ağlamak kaldı kala kala
ruhu şad olsun abdurrahim karakoç usta'nın güzel bir şiir.
Sılada sılasız kaldım;
Suyum garip, aşım garip.
Ben kendime gurbet oldum;
İçim garip, dışım garip.
Bayram diye insem düze,
Düşman olur astar yüze.
Kattım geceyi gündüze;
Uykum garip, düşüm garip.
Temmuzda üşür gezerim,
Zemheride akar terim;
Dört mevsimde derbederim...
Yazım garip, kışım garip.
Felek bir gün rahat koymaz;
Çağırsam kaderim duymaz
Ayağım aklıma uymaz...
Gövdem garip, başım garip.
Parasız kesem suç olur.
Acıkıp yesem suç olur.
Sözüm var, desem suç olur.
Dilim garip, dişim garip.
Ben bu devre nerden geldim..
Kırk parçayı bire böldüm.
Bugün doğdum, dünden öldüm..
Vaktim garip, yaşım garip.
Koştum hakikat ardına,
Yandım ayrılık derdine,
Git, bak, ölüler yurduna;
Kabrim garip, taşım garip.
Sılada sılasız kaldım;
Suyum garip, aşım garip.
Ben kendime gurbet oldum;
İçim garip, dışım garip.
Bayram diye insem düze,
Düşman olur astar yüze.
Kattım geceyi gündüze;
Uykum garip, düşüm garip.
Temmuzda üşür gezerim,
Zemheride akar terim;
Dört mevsimde derbederim...
Yazım garip, kışım garip.
Felek bir gün rahat koymaz;
Çağırsam kaderim duymaz
Ayağım aklıma uymaz...
Gövdem garip, başım garip.
Parasız kesem suç olur.
Acıkıp yesem suç olur.
Sözüm var, desem suç olur.
Dilim garip, dişim garip.
Ben bu devre nerden geldim..
Kırk parçayı bire böldüm.
Bugün doğdum, dünden öldüm..
Vaktim garip, yaşım garip.
Koştum hakikat ardına,
Yandım ayrılık derdine,
Git, bak, ölüler yurduna;
Kabrim garip, taşım garip.
rahmetli büyük usta aşık veysel'in veda niyetine yazdığı ölümsüz şiir. ustanın ruhu şad olsun.
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han, konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın
Ne gelsemdi, ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın
Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han, konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın
Ne gelsemdi, ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın
Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
cemal safi ustaya ait bir şiir.
Çeker gibi bakma hançeri kından,
Senin de canını yakan bulunur.
Senin de bir zalim gelir hakkından,
Sana da bir kurşun sıkan bulunur.
Aşkımın ahıyla tutulur yakan,
Alıcıkuş kadar sürmez fiyakan.
Senin de gözünü yaşlı bırakan,
Senin de boynunu büken bulunur.
Merhamet olmazsa kalp kiracında,
Tahtın da kurtarmaz seni tacın da.
Bir kara sevdanın darağacında,
Senin de ipini çeken bulunur.
Çeker gibi bakma hançeri kından,
Senin de canını yakan bulunur.
Senin de bir zalim gelir hakkından,
Sana da bir kurşun sıkan bulunur.
Aşkımın ahıyla tutulur yakan,
Alıcıkuş kadar sürmez fiyakan.
Senin de gözünü yaşlı bırakan,
Senin de boynunu büken bulunur.
Merhamet olmazsa kalp kiracında,
Tahtın da kurtarmaz seni tacın da.
Bir kara sevdanın darağacında,
Senin de ipini çeken bulunur.
sunay akın'a ait bir şiir. bu adamın tarzını beğeniyorum.
Denize düşen
Bir oyuncaktır Kız Kulesi.
Soruyorum berber koltuğundan
İki ayna arasında
Akıp giden görüntüme,
Şair olanımız hangisi?
Pencere tüllerine
Gelinlik diye sarılan
O küçük kız nerede şimdi?
Gemim çoktan battı,
Denize inen tüm filikalarıma
Erkekler bindi.
Duvardaki yangın düğmesini
Örten cam parçasıyım.
Kurtuluşun olacaksa,
Hiç düşünme,
Ayakkabının topuğuyla
Kır beni.
İnanıyorum uzaylılara,
Duymalıyım birilerinden,
Yıldızlardan nasıl
Görünürdü diye
Mahallemizdeki yazlık
Sinema.
Öğrendim saat kulelerini
Kibrit kutularından.
Bağışla beni,
İki dünya savaşının
Yaşanıldığı yüzyılda,
Nüfus cüzdanımdaki 62'den
yaptığım tavşan.
Denize düşen
Bir oyuncaktır Kız Kulesi.
Soruyorum berber koltuğundan
İki ayna arasında
Akıp giden görüntüme,
Şair olanımız hangisi?
Pencere tüllerine
Gelinlik diye sarılan
O küçük kız nerede şimdi?
Gemim çoktan battı,
Denize inen tüm filikalarıma
Erkekler bindi.
Duvardaki yangın düğmesini
Örten cam parçasıyım.
Kurtuluşun olacaksa,
Hiç düşünme,
Ayakkabının topuğuyla
Kır beni.
İnanıyorum uzaylılara,
Duymalıyım birilerinden,
Yıldızlardan nasıl
Görünürdü diye
Mahallemizdeki yazlık
Sinema.
Öğrendim saat kulelerini
Kibrit kutularından.
Bağışla beni,
İki dünya savaşının
Yaşanıldığı yüzyılda,
Nüfus cüzdanımdaki 62'den
yaptığım tavşan.
faruk nafiz çamlıbel'e ait bir şiir.
Seni ben bekliyorum, göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol, göğsüme saplan; ecel ol, karşıma çık;
Çalmamış bir gece madem ki felekten gönlüm,
Gelecek, bâri elinden dilerim gelsin ölüm.
Toprağın rengi kanımdan kızarırken, yer yer,
Uzanıp, sapsarı, son bûsemi koymazsam eğer
O benim kalbimi göğsümden ayırmış çeliğe,
Gezsin ismim yedi kat gökte bu gün kahpe diye,
Beni kahretmeden âlemde o bîgâne duruş,
Bana sal yalvarırım pençeni ey yırtıcı kuş!
İşte ben bekliyorum, göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol, göğsüme saplan; ecel ol, karşıma çık.
Seni ben bekliyorum, göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol, göğsüme saplan; ecel ol, karşıma çık;
Çalmamış bir gece madem ki felekten gönlüm,
Gelecek, bâri elinden dilerim gelsin ölüm.
Toprağın rengi kanımdan kızarırken, yer yer,
Uzanıp, sapsarı, son bûsemi koymazsam eğer
O benim kalbimi göğsümden ayırmış çeliğe,
Gezsin ismim yedi kat gökte bu gün kahpe diye,
Beni kahretmeden âlemde o bîgâne duruş,
Bana sal yalvarırım pençeni ey yırtıcı kuş!
İşte ben bekliyorum, göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol, göğsüme saplan; ecel ol, karşıma çık.
William Butler Yeats'e ait güzel bir şiir.
Kim bilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.
Kim bilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.
bir karacaoğlan şiiri.
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
attila ilhan ustaya ait bir şiir.
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attila ilhan ölür
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attila ilhan ölür
attila ilhan ustaya ait güzel bir şiir.
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
yağmur sönecekti yanacaktı
sameland seferden dönecekti
duvardaki saat duracaktı
kalbim kendiliğinden duracaktı
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
emperyal otelinde bu sonbahar
bu camların nokta nokta hüznü
bu bizim berheva olmuşluğumuz
bir nokta bir hat kalmışlığımız
bu rezil bu çarşamba günü
intihar etmiş kötümser yapraklar
öksürüklü aksırıklı bu takvim
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sesleri liman sislerinde boğulur
gemiler yorgun ve uykuludur
sabahtır saat beş buçuktur
sen kollarımın arasındasın
onlar gibi değilsin sen başkasın
bu senin gözlerin gibisi yoktur
adamın rüyasına rüyasına sokulur
aklının içinde siyah bir vapur
kıvranır insaf nedir bilmez
otelin penceresinde duracaktın
şehri karanlıkta görecektin
karanlıkta yağmuru görecektin
saçların ıslanacak ıslanacaktı
kış geceleri gibi uzun uzun
tek damla gözyaşı dökmeksizin
maria dolores ağlayacaktı
istanbul'u yağmur tutacaktı
bütün bir gün iş arayacaktım
sana bir türkü getirecektim
kulaklarımız çınlayacaktı
emperyal oteli'nin resmini çektim
akşam saçaklarından damlıyordu
kapısında durmanı söylemiştim
yüzün zambaklara benziyordu
cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu
tepebaşı'ndaki küçük yahudiler
asmalımesçit'teki rum kemancı
böyle rüzgarsız kalmışlığımız
bu bizim çektiğimiz sancı
el ele tutuşmuş geziyordu
gazeteler cinayeti yazıyordu
haliç'e bir avuç kan dökülmüştü
emperyal oteli'nde üç gece kaldık
fazlasına paramız yetmiyordu
gözlerin gözlerimden gitmiyordu
dördüncü gece sokakta kaldık
karanlık bir türlü bitmiyordu
sirkeci garı'nda sabahladık
bilen bilmeyen bizi ayıpladı
halbuki kimlere kimlere başvurmadık
hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
hiç kimse elimizden tutmuyordu
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun …. kanıma girdin ….. kabulümsün.
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
yağmur sönecekti yanacaktı
sameland seferden dönecekti
duvardaki saat duracaktı
kalbim kendiliğinden duracaktı
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
emperyal otelinde bu sonbahar
bu camların nokta nokta hüznü
bu bizim berheva olmuşluğumuz
bir nokta bir hat kalmışlığımız
bu rezil bu çarşamba günü
intihar etmiş kötümser yapraklar
öksürüklü aksırıklı bu takvim
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sesleri liman sislerinde boğulur
gemiler yorgun ve uykuludur
sabahtır saat beş buçuktur
sen kollarımın arasındasın
onlar gibi değilsin sen başkasın
bu senin gözlerin gibisi yoktur
adamın rüyasına rüyasına sokulur
aklının içinde siyah bir vapur
kıvranır insaf nedir bilmez
otelin penceresinde duracaktın
şehri karanlıkta görecektin
karanlıkta yağmuru görecektin
saçların ıslanacak ıslanacaktı
kış geceleri gibi uzun uzun
tek damla gözyaşı dökmeksizin
maria dolores ağlayacaktı
istanbul'u yağmur tutacaktı
bütün bir gün iş arayacaktım
sana bir türkü getirecektim
kulaklarımız çınlayacaktı
emperyal oteli'nin resmini çektim
akşam saçaklarından damlıyordu
kapısında durmanı söylemiştim
yüzün zambaklara benziyordu
cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu
tepebaşı'ndaki küçük yahudiler
asmalımesçit'teki rum kemancı
böyle rüzgarsız kalmışlığımız
bu bizim çektiğimiz sancı
el ele tutuşmuş geziyordu
gazeteler cinayeti yazıyordu
haliç'e bir avuç kan dökülmüştü
emperyal oteli'nde üç gece kaldık
fazlasına paramız yetmiyordu
gözlerin gözlerimden gitmiyordu
dördüncü gece sokakta kaldık
karanlık bir türlü bitmiyordu
sirkeci garı'nda sabahladık
bilen bilmeyen bizi ayıpladı
halbuki kimlere kimlere başvurmadık
hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
hiç kimse elimizden tutmuyordu
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun …. kanıma girdin ….. kabulümsün.
bir özdemir asaf şiiri.
ben sana hep üşüyordum,
çünkü kıştım.
nakıştım, bakıştım,
inkar etmiyorum da.
seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
ve lütfen inkar etme,
sana en çok, en çok ben yakıştım.
ben sana hep üşüyordum,
çünkü kıştım.
nakıştım, bakıştım,
inkar etmiyorum da.
seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
ve lütfen inkar etme,
sana en çok, en çok ben yakıştım.
cemal safi imzalı bir şiir.
Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak?
Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak
Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak
Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa
Sevmesem özler miyim seni can pahasına
Ne olur bir fırsat ver, beni bir daha sına
Adını söyleyemem senden bir başkasına
Seni sormam imkansız rüyalarım olmasa
Düşlerimde incitsem günlerce uyuyamam
Sana değil, saçının bir teline kıyamam
Yıllar sonra dönsen de 'nerde kaldın' diyemem
Seni kırmam imkansız rüyalarım olmasa
Yalvarırım mektup yaz beş dakkanı ayır da
Su serp yanan sineme sağlığını duyur da
Yaban gülü gibisin dağda, kırda, bayırda
Seni dermem imkansız rüyalarım olmasa.
Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak?
Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak
Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak
Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa
Sevmesem özler miyim seni can pahasına
Ne olur bir fırsat ver, beni bir daha sına
Adını söyleyemem senden bir başkasına
Seni sormam imkansız rüyalarım olmasa
Düşlerimde incitsem günlerce uyuyamam
Sana değil, saçının bir teline kıyamam
Yıllar sonra dönsen de 'nerde kaldın' diyemem
Seni kırmam imkansız rüyalarım olmasa
Yalvarırım mektup yaz beş dakkanı ayır da
Su serp yanan sineme sağlığını duyur da
Yaban gülü gibisin dağda, kırda, bayırda
Seni dermem imkansız rüyalarım olmasa.
orhan veli kanık'a ait bir şiir.
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
necip fazıl kısakürek'e ait bir şiir.
Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!
Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.
Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!
Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.
Ölürsün, Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim.
Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!
Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.
Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!
Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.
Ölürsün, Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim.
attila ilhan'a ait bir şiir.
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak.
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak.
orhan veli kanık'nin güzel bir şiiri.
her şey birdenbire oldu.
birdenbire vurdu gün ışığı yere;
gökyüzü birdenbire oldu;
mavi birdenbire.
her şey birdenbire oldu;
birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
yemiş birdenbire oldu.
birdenbire,
birdenbire;
her şey birdenbire oldu.
kız birdenbire, oğlan birdenbire;
yollar, kırlar, kediler, insanlar...
aşk birdenbire oldu,
sevinç birdenbire.
her şey birdenbire oldu.
birdenbire vurdu gün ışığı yere;
gökyüzü birdenbire oldu;
mavi birdenbire.
her şey birdenbire oldu;
birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
yemiş birdenbire oldu.
birdenbire,
birdenbire;
her şey birdenbire oldu.
kız birdenbire, oğlan birdenbire;
yollar, kırlar, kediler, insanlar...
aşk birdenbire oldu,
sevinç birdenbire.
özdemir asaf imzalı bir şiir.
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.
cemal safi'ye ait bir şiir.
İçmeden resmine bakamıyorum
Kırılırsın diye aklım çıkıyor
İçince karşına çıkamıyorum
Darılırsın diye aklım çıkıyor.
Korkarım derdimi sana dökerken
Utanır gözümden yaşlar akarken
Uzunca yazamam belki okurken
Yorulursun diye aklım çıkıyor.
Yakasız gömleği giysem eğnime
Biricik resmini koysam koynuma
Nezaman geçirsem ipi boynuma
Sarılırsın diye aklım çıkıyor.
Her beden bir candan sorumlu sanma
Hey Ruhu kalbimi saran muamma.
Benim bir kurşunluk işim var amma.
Vurulursun diye aklım çıkıyor.
İçmeden resmine bakamıyorum
Kırılırsın diye aklım çıkıyor
İçince karşına çıkamıyorum
Darılırsın diye aklım çıkıyor.
Korkarım derdimi sana dökerken
Utanır gözümden yaşlar akarken
Uzunca yazamam belki okurken
Yorulursun diye aklım çıkıyor.
Yakasız gömleği giysem eğnime
Biricik resmini koysam koynuma
Nezaman geçirsem ipi boynuma
Sarılırsın diye aklım çıkıyor.
Her beden bir candan sorumlu sanma
Hey Ruhu kalbimi saran muamma.
Benim bir kurşunluk işim var amma.
Vurulursun diye aklım çıkıyor.
özdemir asaf'a ait bir şiir.
Ellerini ver, öpeceğim.
Binlerce el içindeyim,
Şu beyaz çizgilerden gideceğim.
Ellerini ver, ver ellerini..
Seni öldüreceğim.
Gözlerinden gireceğim,
İçinde yer edeceğim.
Sana oradan sesleneceğim;
Ellerini ver, ver ellerini.
Seni öldüreceğim.
Ellerini ver, öpeceğim.
Binlerce el içindeyim,
Şu beyaz çizgilerden gideceğim.
Ellerini ver, ver ellerini..
Seni öldüreceğim.
Gözlerinden gireceğim,
İçinde yer edeceğim.
Sana oradan sesleneceğim;
Ellerini ver, ver ellerini.
Seni öldüreceğim.
victor hugo'ya ait bir şiir.
Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli,
Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan,
Hüzün rengi almış saçlarının her teli
Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan,
Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli
Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli
Böyle mahsun kederli değildin eskiden
Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi
Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan
Yapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi
Baygın kokusuna anılarla beraber giden
Böyle mahsun kederli değildin eskiden
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Ağlamaktan mı karadı gözlerin
Bir zamanlar göz yaşını sevmezdin
Şimdi neden yaşardı gözlerin
Hasta mısın, yorgun musun nen var
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz
Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu
Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz
Keder sana yakışmıyor gül biraz
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz.
Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli,
Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan,
Hüzün rengi almış saçlarının her teli
Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan,
Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli
Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli
Böyle mahsun kederli değildin eskiden
Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi
Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan
Yapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi
Baygın kokusuna anılarla beraber giden
Böyle mahsun kederli değildin eskiden
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Ağlamaktan mı karadı gözlerin
Bir zamanlar göz yaşını sevmezdin
Şimdi neden yaşardı gözlerin
Hasta mısın, yorgun musun nen var
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz
Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu
Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz
Keder sana yakışmıyor gül biraz
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz.
attila ilhan imzalı bir şiir. yaşar bu şiiri beni koyup gitme adıyla bestelemiş ve söylemişti.
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun.
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun.
sunay akın imzalı bir şiir.
Her satırı
mendireğe dizili karabatağa benzeyen
bir mektup bırakarak
balıkçı koyundan
sisler içinde uzaklaşan kayık gibi
bir sabah usulca ayrıldın
koynumdan
Bütün yolcularını
boğaz köprüsünün çaldığı
araba vapurunun
boş seferleri
gibi yalnızca rüzgar
gezinir sensiz
yüreğimde
Durgun bir sudur aslında deniz
ki çocukların
acemi oltalarını denedikleri
kuytu bir iskelenin
tahtaları altına yazdığım
ayrılık şiirini okudukça
dalgalanır.
Her satırı
mendireğe dizili karabatağa benzeyen
bir mektup bırakarak
balıkçı koyundan
sisler içinde uzaklaşan kayık gibi
bir sabah usulca ayrıldın
koynumdan
Bütün yolcularını
boğaz köprüsünün çaldığı
araba vapurunun
boş seferleri
gibi yalnızca rüzgar
gezinir sensiz
yüreğimde
Durgun bir sudur aslında deniz
ki çocukların
acemi oltalarını denedikleri
kuytu bir iskelenin
tahtaları altına yazdığım
ayrılık şiirini okudukça
dalgalanır.
neyzen tevfik'in hicvin dibine vurduğu şiiri.
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler.
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler.
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler.
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler.