mutluluk

monster degree
sonlu bir sürenin sonunda gerçekleşeceğini bildiğiniz planlara sahip olmak, hayallerinizi planlara dönüştürmüş olmanın huzurunu yaşamak.

belli bir yaştan sonra hayallerle değil ayakları yere sağlam basan planlarla şenleniyorsunuz.
ontolojik sancilarimin merhemi
mutlu olmak denen şeyin belli kesin bir tanımı yok; toplumun kabul ettiği kıstasları kabul ediyoruz. dışarıdan çökmüş görünüyorum, ama çok mutluyum, kimse bilmiyor örneğin. çirkinin mutluluğu gibi bu. bizler toplumun kabul ettiği mutluluk normlarıyla yaşamaya devam ederiz. böylesi daha güvenli çünkü. mutluluğun, 0'ın kendisi olmadığına ikna edebilir çoğu insanı. hepsi +1 sanıyor ya mutluluğu; +1'i varsayan -1'i varsayamıyor. yaman şartlanma.
icgqhs
Zeki insanların ya da düşünen insanların asla olmayacağı hal durumudur.
Mantıkli ve kafası çalışan bir insan, bu dünya üzerinde yaşarken asla mutlu olamaz. Çünkü hayat cidden mutlu olmak için var olan bir yer değil.
sınav, sınama, tahammül, hayatta kalma, yaşatma ve fırsat olursa zevk ve lüks içinde dertlerle uğraşma yeri olan bir yerde nasıl mutlu olunabilir?
Anlık olarak evet olunur fakar geçicidir.
samurai
kişiye, zamana, mekana ve daha birçok etkene göre değişiklik gösterebilecek bir duygu halidir. en saçması ve tehlikelisi kişiye göre değişkenlik gösterenidir. düşünün; ben x olayı gerçekleşti diye mutlu olabiliyorum ama bir başkası olamıyor, bu ne büyük bir yoksulluktur! mutlu olamamak, deneyip ve isteyip de mutlu olamamak. sanırım delilik ya da ölümün habercisi birkaç ipucu.

yok yere gülümseyebiliyorsanız yarına birlikte koşulası insanlardan birisiniz demektir. çok fazla detaya girip işi duygusallığa vurmaktansa kısa yazıp okuyanı düşüncelere itmek daha etkili olur galiba herkes için.

insan her zaman mutlu mu olmalıdır bence hayır hatta çok fazla mutlu olmamalıdır insan. mutluluk aynı zamanda rahatlık da demektir bir bakıma veya yanında rahatlığı da getirir bir süre sonra ve bahsi geçen canlı türü insan! şımaran, vefasız ve çıkarcı -hepsi olmasa bile çoğunluğu- olan bir insanlık. bazen durup çektiğimiz acılar aslında bize müstahak diyorum. o kadar çok sorgusuz sualsiz ve şükürsüz yaşıyoruz ki ve 2 kelime öğrenince dünyaları ben yarattım havalarına giriyoruz ki. aman tanrım nerelere geldik!
son söz: gülen bir insanın yüzünden o gülüşü almayın. (biliyorum etkileyici bir son söz olmadı ama şimdilik idare edin)
(not: kısa kesecektik)

mickey the mouse
Beklentiyle ters orantılı olan hadise.
Küçücük şeyler getirebiliyor büyük mutlulukları, ben buna inanıp buna göre yaşıyorum artık hayatımı.
Fırtına önce sessizlik mi acaba bu hallerim dedim hep ama yok değil, her şeye rağmen mutluyum.
Telefonuma gelen “müsaitsen arasana 2 dakika konuşalım” mesajı bile yeterli tüm gece evde zıp zıp gezebilmem için.
Bulunması o kadar da zor değil. Burnunun ucunda ki mutlulukları görmeyi alışkanlık haline getirebilmekte mesele.
indolentexistence
Mihaly Csikszentmihalyi bir filozof, flow teorisini ortaya atmıs, 90 larda yazmıs kitabi var flow dıye. Diyor ki; mutluluk bır akısa girmeyi gerektirir. Sen bir sey yaparken, kaybolursun. Icine girersin ve butun konsantrasyonun ordadır ve dusunce durur dyor. Bu hale de flow diyor. Devam ediyor, insanın tek mutlu oldugu an flow da oldugu andır, hep girmeye calıstıgı sey de o flow anıdır. Fakat soyle bır ayrım koyuyo, bizim icin biraz kotu ama, dizi film oyun internet flow gibi gorunuyor, ama onlar flow degil cunku sen orada tuketiyorsun.
Mutluluk sandigimiz seylere bi ara samimiyetle bakmak gerek. Belki de tam olarak ne oldugunu bilmiyoruzdur.
vantablack
Aslında çok fazla abartılıyor. Sonuç itibariyle iki mutsuz anın arasındaki zaman diliminden başka bir şey değil. En azından benim için...
tekel savascisi ahmet abinin yegeni
Sigara dumanından sararmış duvarların arasında kitaplığıma bakıp rus edebiyatının en nadide eserlerini incelerken eski aşklarımı büyük bir duman bulutu arkasında düşünüyorum.

Hayat bir durak mı yoksa ara sıra istasyonlarında vedalaşmak zorunda kaldığımız insanlarla giden bir tren mi? En yüksek tepeye çıkılamayacağını varsaydığımız bir dağa tırmanırken aralardaki tepede kalıp manzara ile mutlu olan ve orada devam eden insanlar... arkalarındaki tepenin manzarasının daha güzel olduğu fikri yerleşmiyor mu akıllarına? Nasıl ellerindekiyle mutlu olup yukarıyı merak etmeden yaşıyorlar? Mutluluk bence böyle sürekli olan bir şey değil. Mutluluk bir an. Mutluluk bir amaç. O tepeye çıkınca edinilen fakat arkadaki tepeyi fark edince yeni bir hırsa dönüşen olgu.

Sanırım hayatım boyunca hiç mutlu olamayacağım. Belki bir an? Evet. O an mutluyum kesinlikle. Ama o kadar. Her gün aynı manzara ile nasıl mutlu olacağız? Acı da öyle. Her gün aynı şekilde acıtsalar canımızı bir süre sonra acımaz olur sanırım. Eşiği arttırmaları lazım. Eskiden zehirlenmekten korkan insanlar azar azar her gün arttırarak zehir içerlermiş. Bir süre sonra vücut bağışıklılık kazanıyor ve normal bir insanı öldürecek zehir size bir şey yapmıyor. Her şey böyle. İlk gün tatsız gelen çay bir ay sonra normal geliyor. 1 ay sonra Eskisi kadar şeker atınca çok tatlı diyoruz.

Mutluluk anlıktır kesinlikle ve yetinilmez. Yetinen insanlar huzuru bulmuştur diyebiliriz sanırım. Huzur farklı konu. Onu başka yerde incelemeliyiz. Çok daha derin. Var mı yok mu ondan bile emin değilim.
monster degree
Bazen bir kadeh rakıda, bir porsiyon kalamarın kendisinden lezzetli sosunda, tokuştururken alınamayan hızla kırılan kadehte saklıdır.

Bakarken filtreleriniz her daim açık olsun ki görebilin. Görebilin ki gidip sonra abuk sabuk yerlerde aramayın.
avni
aziz nesinin de belirttiği gibi tadını çıkaramıyoruz yeterince. zira farkında bile olamıyoruz, sadece yaşıyoruz o anları. yanisi yaşanılan ama anlatılamayan. tam olarak anlatan resmi de çizilemiyor sanki.

"mutluymuşuz o zamanlar, ama mutlu olduğumuzun farkında değilmişiz tüm mutlular gibi.."
aziz nesin -- aşkım dinimdir

1 /