Kalbin can sıkıntısıdır. Meşguliyet kalp için olmazsa olmaz bir nimettir. Nitekim, yalnız kalan kalp ya özler, ya düşler, ya da bekler. Hobilere yönelmeli, değişik şeylerden keyif almasını bilmeli insan. Özlem, hasret, hüzün, keder, çile, bekleyiş... Yeşilçam gibi hayatlar değil, Hollywood gibi uçuşlar istiyoruz.
Benim, daha çok; "durumlar veya yaşanmışlıklar üzerinden hissettiğim" duygudur. Bunun, "kişilere duyulan özlem" den belirgin farkı şudur ki; özlediğiniz bir kişiye ulaşma imkanınız, çoğu zaman ihtimal dahilindedir. ancak, dönemlere veya yaşanmış şeylere karşı özlem duyarsanız, bir nevi özlediğiniz ile kalırsınız. bu noktada da 2 ihtimal ortaya çıkar, ya özlemlerinize saplanır kalır ve hayattan zevk alamaz hale gelirsiniz (bulunduğunuzu anın tadını çıkaramama durumu) ya da mantığınız ile hareket ederek, bu özlem duygusuna kendinizi fazla kaptırmamanız gerektiğini bir şekilde idrak eder, "güzel günlerdi" deyip geçersiniz. kişisel ruh sağlığınız için doğru olanı, elbette ikinci şıktır.
askerlik yaparken, sıkça hissedilen duygu. halıya basmayı, küfür edilmeyen ortamları, yaşadığınızın ilin plaka kodunu görmeyi dahi özlersiniz. özlemek en tutkulu duygulardan biridir.
aziz nesin'den; ''bazen insan öyle bir özlenir ki... özlenen bilse, yokluğundan utanır.''
nazım hikmet'ten; ''sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle. halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile…''
Küf ve nemi severim.oturduğumuz ilk ev marmariste böyle bir evdi.ilk gençlik ve geç çocukluk dönemini hatırlatır bana.en mutşu olduğum günler o zamanlardı çünkü.geçmişe dair bir şey bu koku küf ve nem kokusu.bazen böyle absürt bir şeyi dahi sevdirir.
"Belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz. Ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin ve özlediğinizin onlar olmadığını göreceksiniz: Siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyor ve özlüyorsunuz. Siz arzuyu seviyor ve özlüyorsunuz, arzu edilen şeyi değil."
Kavuşma eylemine dönüşecekse içi yaksa da umutla yoğrulmuş bir ateştir. Yavaş yavaş yakar ta ki o vuslat gelene kadar. Daha da kötüsü vuslatı olmayan özlemdir ki onun ateşini zamanın rüzgarı harlar, harlandıkça da insanın ruhunun külü bile tutuşur...
Siyah ile beyaz arasında maviye çalan bir duygudur. Zihin; hasret kavramı ile siyahı, kalp; her şey güzel olacak masumiyetiyle beyazı, uzaklara bakan gözler ise vuslat ümidiyle maviyi temsil eder. Topyekûn ebrulidir, tek tek ise kurşuni...
Düşüncesi bile insanı garip hislere sürüklüyor. Kimi , neyi özlediğine göre çarpıntı nöbetleri geçirttirir. Bir de hele gece düşerse fikrine , fena burun kemiği sızlatır. Allah özlerken pişman olanlardan etmesin. (bkz:ölmüş birini özlemek)