umut

adreanna
türk sinemasının dönüm noktası kabul edilen yılmaz güney filmidir. sansür kurulu tarafından sudan sebeplerle yasaklanmıştır. yılmaz güney'in daha sonra çektiği tüm siyasi filmlerin öncüsü olmuştur.
ontolojik sancilarimin merhemi
umut bir zehir, her yudumda hayallerin sarhoşluğuna iten ve ardından realitenin acı tokadını yüzden esirgemeyen.

''tanrı öldü'' diye yaklaşan nietzsche'nin bakışı umudu öldürdü, insanların çoğunun haberi yok. kurtuluşun esintisi ile uçarken umutsuzluğun sarsıntısı ile titremek mi dersiniz tüm mesele ? nerede bir yaprağın savruluşunda ki hayran olunası güzide denge ?
japon milliyetcisi
eskiden çok yakın arkadaşım olan bir hırtın ismi.

çocuklarınıza koymayın, koydurtmayın. dünyanın hırt popülasyonuna katkıda bulunmayın. bi çocuk için ismi her şeydir.

edit: master degree sipelçek yapacak bu entrye daha sonra xoxo

edit2: monstermış
lavipia
Tdk sözlük anlamına göre ummaktan doğan güven duygusudur.

Umut; bireyi geleceğe yönelik pozitif düşüncelere iten, amaç odaklı olmayı sağlayan, iyimserliği doğuran araçtır. Olmaması durumunda psikolojik sorunlar kaçınılmazdır.

Aristoteles umudu "uyanık insanın rüyasıdır." şeklinde tanımlamıştır.

Psikometrik testlerle ölçülebilir, snyder tarafından "sürekli umut ölçeği" geliştirilmiştir.
(Türkçe'ye de uyarlanmıştır.)

Karşıtı umutsuz olmak değildir, Mowrer'e göre umutlu olmanın karşıtı korkak olmaktır.

Sonuç olarak özetle umut; yitirildiğinde kaçmak değil, hep yeniden, hep yenidendir.

ihtiras limani
İnsanı kabuslarla uyandıran bir umuttur.
İnsanı kabuslar içinde uyutan da.
Öfke umuttandır, yanlış umuttan.
Bir umut bir insan olabilir, umutsuzluk da doğurabilir.
Her umudun ardında gizlenen başka bir umut vardır.
john overmars
mastürbasyondur.ucu bucağı belirsizdir.kendini gerçekleştirmez.replikadır.gerçek değildir.gerçeğe selam çakar.fakat gerçekle arasında kılıçtan keskin ipden ince bir fark vardır.her umut bir hayalkırıklığına atılan adımdır.ne zaman hayatla ilgili bi hayale dalsam bir şeyler iyi gidiyor zannetsem yine başladığım yere döndüğümü görürüm.bu yüzden yaşamın bana sunar gibi olduğu her şey bir test başka bir şey değil.bundan bıktım ben.defalarca bu döngüyü yaşadıkça artık tahmin edilebilir bir hal alıyor umut alışkanlığı.öyle büyük umutlar değil çok ufak umutlar bile gerçekle aynı seyri sunmaz çoğu zaman.
mislilac
İnsanı ayakta tutan kavram. Ayrıca şubat dizisinde (bkz:musa uzunlar) tarafından muhteşem şekilde tanımlanmıştır.

"Umut etmek, bir insanın başına gelebilecek en kötü şeydir çünkü acıyı arttırır, diyenler yanlış söylemişler. Umut, acıyı arttırmaz. Çünkü umut etmek son noktadır. Zaten o kadar çok acı çekiyorsundur ki yaşamak için elinde kalan tek şey umut etmektir. Ondan sonrası yoktur. Her şeye yeniden başlamak... Bu ihtimal insanı hayatta tutar. Umut etmeyi aşağılayanlar yeniden başlayamaz. Onlar yeniden başlamaya cesaret edemeyen korkaklardır. Onlar dünyada iyiliğin bittiğini zannederler, yanılırlar. Onlar umut etmeyi bırakanlardır. Beklediğinin gelmeme ihtimalini göze alma pahasına umut etmeye devam etmek. İşte bu yüzden hem bıçaktır hem yaradır umut etmek. Bıçağınla kendi yaranı deşersin, eğer cesaretin varsa... Peki yarana bakmaya cesaretin var mı?"

bouii
Hayatın en güzel rotasıdır. Bir amaca, hayale ya da başka bir şeye bağlanan herhangi bir insan daha mutlu hissediyor. Olur ya da olmaz gözüyle bakmadan herhangi bir amaçla uyanmak insana güç veriyor. Yaşamanın yakıtı olsaydı bunun adı kesinlikle umut olurdu.o yakıt bittikçe yerine yenilerini koyarak hayatın sizden aldıklarını yerine koymuş gibi oluyorsunuz.
Bazılarına Nasıl kötü bir şeymiş gibi hissettiriyor bilmiyorum ; Düşünsenize kalbinizde boşluğun yankısı değil, hayalin bülbülü şakıyor. Bu çağrıya Kulakları tıkamak yerine ritim tutmalı insan.
turuncu gemi
bundan bir ay öncesi başka birisi bu dediklerimi söylese onu ıslak soppayla döverdim. fakat artık görüyorum ki bu gezegende umut edecek hiç bir şey kalmamış durumda. elinde balta, altında ağaç dalı kes babam kes yaşayan insanlar gibiyiz hepimiz. bireysel ve toplumsal yaşamlarımızın özeti bu. biçimlerimiz muhteşem. özümüz çürümüş bile değil. zira bir öz kalmamış artık.

tanım: artık edilecek şey değildir.