confessions

alanguva

1. nesil Yazar - Akıllı

  1. toplam entry 145
  2. takipçi 20
  3. puan 5186

oyun teorisi

alanguva
kişiler ve işletmeler devamlı beklentilerini değiştirirlerse, bu kompleks sistem içinde politik sistemi sağlamak çok zorlaşır. bu nedenle politika politik karar vericileri ile ekonomi arasında bir oyundan ibarettir. buradaki doğru amaç optimal kontrol mekanizmasından çok oyun teorisidir.

oyun teorisi'nin politikaya uygulanması araştırma alanında önemli buluşlardan biridir. sadece politikacılar ve ekonomi arasındaki oyun değil aynı zamanda partiler arasında veya merkez bankası ile iktidar partisi veya değişik hükümetler arasındaki bir çeşit oyundan bahsedilmektedir. buradaki katkı tam olarak kavranamayan, örneğin :güven duymak, bir üne sahip olmak gibi tanımları içine içine almasıdır.

hawley smooth tarife yasası

alanguva
iktisatçıların çoğu 1930'lardaki büyük depresyona kısmen başkan herbert hoover tarafından 1930 yılında imzalanan smoot - hawley tarife antlaşması'nın neden olduğuna inanırlar. hoover seçimleri kazandığı takdirde abd'nin tarım gelirlerini artırmak için tarımsal ürünler üzerindeki tarifeleri yükseltme çalışmalarına 1920'de başladı. parlamento üyesi willis hawley ve senatör reed smoot toplantıları yönetti.

parlamentodan önceki görüşmelerde imalatçılar ve diğer çıkar grupları da dış rekabetten korunmayı talep ettiler. sonuç olarak, 12.000 üründen fazlasının üzerindeki tarifeler artırıldı. tarifeler hiç olmadığı kadar yüksek düzeylere çıkarıldı. (ortalama ithalat değerinin yüzde 60'ı kadar) abd tarihinde sadece iki kez tarifeler smoot - hawley dönemindeki seviyesine çıkmıştı.

başkan hoover tasarıyı imzamaladan önce 38 yabancı devlet resmi protesto yaparak, abd ürünleri üzerine yüksek tarifeler koymak suretiyle misilleme yapacakları konusunda uyardılar. 1028 iktisatçı tarafından imzalanan dilekçede, bu taslağın zararlı etkilerinden bahsediliyordu. fakat hoover yasa taslağını imzalayarak yasallaştırdı.

diğer ülkelerde tepki olarak kendi tarifelerini yükseltince, dünya ticareti çöktü. 1930 ve 1931 yılları arasında abd ithalatı yüzde 29 düşerken, ihracatı yüzde 33 azaldı. 1933 yılında dünya ticareti 1929'daki düzeyinin yaklaşık üçte biri kadardı. ticaret düzeyi düştükçe gelir ve fiyatlar da düştü. 1934'de parlamento, smoot-havley'in hatalarını düzeltmek için, karşılıklı ticaret anlaşmaları kanununu geçirdi. bu kanun başkana, abd malları üzerindeki yabancı tarifelerin indirilmesi karşılığında, abd'nin yabancı mallara uyguladığı tarifeleri azaltma yetkisi veriyordu. düşük tarifelerin uygulandığı modern dönem bu kanunla başladı. bugün abd'de tarifeler ortalama ithalat değerinin yaklaşık yüzde 5'i civarındadır.

çoğu iktisatçı, dünya ticaretinin çöküşünün ve depresyonun ortaya çıkmasının karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı üretimden uzaklaştırılarak reel gelirin azalması sonucu oluştuğuna inanmaktadır. bazı iktisatçılar ise büyük depresyonun başlıca sebebi olarak smoot - hawley tarifesini göstermektedir.

islami bankacılık

alanguva
müslümanların kutsal kitabı kuran'a göre, islam hukuku faiz karşılığında borç vermeyi yasaklamaktadır. islam hukukuna göre çalışan bankalar yine de borç alanlarla borç verenler arasında aracı olarak hareket ederler. bununla beraber, verdikleri borçlardan faiz almazlar ve mevduatlara faiz vermezler. bunun yerine, borç geri ödeninceye kadar, borç alan firmanın karlarının önceden belirlenmiş bir yüzdesini alırlar ve bu karları mevduat sahipleriyle paylaşırlar.

1970'lerin ortalarından beri, birçok arap ülkelerinde olmak üzere, 100'den fazla islami banka açılmıştır. bu bankalardaki mevduatlar hızla büyümüştür. aslında bakılırsa, bazı bankaların borçları uygun kredi fırsatlarından daha hızlı artmış ve bu da bu bankaları, borç portföyleri mevcut mevduatlarla eşleşecek düzeye gelinceye kadar yeni mevduat kabul etmemeye zorlamıştır. bahreyn' deki bir banka, faaliyetlerinin ilk iki yılı boyunca, mevduatının yüzde 60'ından daha fazlasının, daha önce bankaya hiç yaşamamış olan kişiler tarafından yatırıldığını iddia etmiştir. kar paylaşım mevduatlarına ek olarak, islami bankalar, tipik olarak çek (vadesiz) hesapları, seyahat çekleri ve ücrete tabi ticari hizmetler de sunarlar.

mevduat artışı, yerel yatırım fırsatlarını artışını aştığı için, islami bankalar, özel firmalara borç verme gibi, hem ahlaki hem de ticari ihtiyaçları karşılayan yatırımları finanse etmek amacıyla geleneksel bankalara borç para vermektedirler. bu fonlar, faiz getiren menkul kıymetlere veya alkol, domuz eti, kumar ve silah işleriyle uğraşan firmalara yatırım yapmakta kullanılmaz. karşılıklı fayda sağlayan yatırım fırsatlarının artması, islami bankaların hem müslüman hesap sahiplerinin isteklerini hem de modern bankacılığın karlılık gereksinimlerini karşıladıklarını ortaya koymaktadır.

islami finans hizmetlerinin genişleme ve karşılık potansiyeli, büyük bankaların islami bankacılık hizmetleri sağlamaya ayrılan birimler oluşturmalarına yol açmıştır. ayrıca, hisse senetlerini, almadan önce islami yasalara uygunluk bakımından firmaları gözden geçiren menkul kıymet yatırım fonları da vardır.

islami yatırımları finanse etmek için kullanılan en popüler enstrüman murabahadır. bu; maliyet artı (cost-plus) finansman biçimidir. bu tür bir finansmanda finans kurumu bir müşteri için mal veya hizmetleri satın alır ve asıl maliyet artı belli bir kar oranına eşit olan tutar zaman içerisinde kuruma geri ödenir.

bunun gibi bir düzenleme abd'de emlak üzerindeki ipotekleri finanse etmek için kullanılmaktadır. bir finans kurumu bir varlık satın alacak, daha sonra müşteri rant ödemeleri satın alma fiyatı artı kara eşit oluncaya kadar kira ödeyecektir. geri ödeme tam olarak alındıktan sonra varlığın mülkiyeti müşteriye geçmektedir.

mal

alanguva
ihtiyaçlarımızı gidermeye yarayan her şeye mal denir.

iktisadi ve idari olmayan mallar: karşılığında para ödediğimiz mallardır.

ikame mallar: birbiri yerine kullanabilen mallara denir.
nihai mal:kendisi başka hiç bir malın girdisi olmayan maldır.
ara mal: kendisi başka bir malın girdisi olan maldır.

hanehalkı emeğini firmalara satarak karşılığında bir ücret alır. emeğin karşılığı faizdir. bunun sonucunda talep edilen malı gene firmalardan alarak bir döngü oluşturur. firma devlet ilişkisi, hanehalkı firma ve mal ilişkisi bu döngünün temelini oluşturmaktadır.

hiçliğe tasavvuftan ulaşmak

alanguva
tasavvufta hedeflenen amaç bu mertebeye erişilebilmektir. kalbin her atışında allah aşkını unutmadan atması, bedenin hırslardan, egolardan, tüm kötü olan ne varsa temizlenmesidir. bize iyilikle bağşedilen bedenin gene allah huzuruna erişildiğinde aynı şekilde teslim edebilmektir.

"hiçlik" temizlenmektir. hallac-ı mansur, nakşibendi vb. birçok islam alimi hiçliğe erişebilmek için çetin yollardan geçip, nefislerini terbiyelemişlerdir.

bu mertebeye adım atıldıktan sonra arkasından halvet gelir... her baba yiğidin harcı değildir.

nefsini sana bildirir ölmezsem evvel öldürür.
yokluk yolunu duygurul fakr-u fena halvettedir.
kendini hiçe saymazsan hiçlikten kurtulamazsın!
halvetiyye tarikatı

ırkçılık

alanguva
insanların etik eşitliğine inanılmayıp, toplum biyolojisine önem veren eşitsiz dünya düzenidir. bilimden, felsefeden, ideolojiden ve kültürden beslenerek karma bir şekilde karşımıza sayısız örnekleriyle çıkmaktadır. irkçılığı kapitalizm öncesi ve kapitalizm ile varolan ırkçılık olarak analiz etmişlerdir. kapitalizm ile ortaya çıkan ırkçılık , kapitalizm öncesi ırkçılığı da önüne katıp harmanlanıp sunulmuştur.
bize "üstün ulus-ırk" olarak sunulan bu terim ilk olarak amerikanın keşfinden itibaren kızıldereli abilerimizle başlatılan bir savaştır. zaman içerisinde kaynaklara olan talepler arttıkça, bu kavga da kendini bizzat kölelik olarak göstermiştir.
devlet rejiminin sadece güvenlik için kurulduğunu bunun gereksiz olduğunu savunan marksizm vb. görüşlerce çatışmaya düşüren bir kavramdır.
fakat ayırt edilmesi gereken yerlerde vardır. faşizm, milliyetçilik farklı kavramlardır. bunlar ırkçılıkla karıştırılmaktadır.

damping

alanguva
bir firmanın ürünlerini üretim maliyetinin altında veya diğer bir ifadeyle bir kayıpla satmasıdır. bir firma neden zarara satar? bunun bir sebebi firmanın bir piyasada zararına satarak diğer firmaları piyasa dışına itmesi ve piyasayı kontrol etmesi olabilir. bu strateji, şüphesiz firmanın kontrolü sağlamasının ardından diğerlerini piyasaya girmekten alıkoyabildiğinde başarılı olabilir. dolayısıyla, damping gerçekleştirilmesi güç bir şeydir. damping gibi görünen şey çoğu kez sadece fiyat farklılaştırılmasıdır. bir firma, başka bir ülkede aynı ürüne kendi ülkesinde koyduğu fiyatın altında bir fiyat koyar. eğer tüketicilere ev sahibi ülkede, yabancı ülkede olduklarından daha düşük bir talep fiyat elastikiyetine sahipseler, bu tam anlamıyla mantıklı bir strateji olacaktır. bu durumda, firma ev sahibi ülkede daha yüksek, yabancı ülkede daha düşük bir fiyat koyarak hasılatını arttıracaktır.

bu, dampingin yasal olduğu durumların bulunmadığı demek değildir; ancak çoğu koşul, firmalar arası rekabetten ziyade devlet sübvansiyonlarını ve vergileri içerir.

bir damping örneği, avrupa birliği 'nde üretilip çin'de satılan şekerde meydana gelmiştir. ab, şeker üreticilerine sübvansiyonlar sağlamakta ve bu kişiler sübvansiyon sonrasında şekeri üretim maliyetlerinin altında satabilmektelerdi. çin, ulusal para birimi yuan cinsinden şekerin ton başına ortalama maliyetin ab'nde 5,623 iken, guangxi'de 2,230 olduğunu dikkatler önüne sermiştir. ancak ab ton başına, 4,127 sübvansiyon sağladığında, ab şeker ihraacatçıları şekeri, 1 429 yuan kadar düşük fiyattan satabilmekte ve çin şeker üreticilerini piyasa dışına atabilmektedir.

sonuçta damping, çin'de şeker fiyatlarının yüzde 35 düzeyine düşmesine ve çin'de üretilen şeker miktarının önemli ölçüde getirmesine neden olmuştur.

türkçü ekonomi sistemi

alanguva
1- stratejik ekonomik kaynakların işletilmesi ve yönetilmesi (demir-çelik fabrikaları, limanlar, telekom, madenler vs.) sadece türk şirketleri tarafından işletilmelidir,

2- devlet ekonomide öncü rolü oynamalı ve özel sektörün pahalı bulup yatırım yapmaktan kaçındığı ama türkiye'nin güçlü bir devlet olabilmesi için gerekli olan ağır sanayi ve teknoloji alanlarına yatırım yapmalıdır,

3- sosyal devlet güçlendirilmelidir,

4- türk şirketlerinin, türklerin işsiz kalması pahasına yurtdışında fabrikalar kurmasına izin verilmemelidir.

5- avrupa'nın, türkiye'nin daha çok mülteci alması konusudnaki baskılarına direnilmeli ve gelecek yabancıların türkiye'de ki işsizliği arttırmasına veya türkiye'de yeni azınlıklar yaratılmasına izin verilmemelidir,

6- gümrük birliği antlaşması derhal fesh edilmelidir,

7- asgari ücret, büyük şirketlerin çıkarları veya ımf emirleri ile değil, türk miletinin ihtiyaçları göz önüne alınarak belirlenmelidir,

8- sağlıklı toplumunların, sağlıklı aileler ile mümkün olduğu unutulmamalı; anne-babaların çocuklarıyla daha raht ilgilenebilmeleri için günlükçalışma saatleri, avrupa standardı olan 8 saat ile sınırlandırılmalıdır; cumartesi günleri de yeniden tatil olmalıdır,
her konuda batı'yı örnek gösteren türk liberallerinin ve büyük sermayesinin çalışma standartları konusunda aynı şeyi yapmaması bir açgözlülük ve samimiyetsizlik örneğidir ve mide bulandırıcıdır!

9- devlet, sadece büyük sermaye sahiplerinin değil, bütün türk milletinin çıkarlarını düşünmelidir.


tahmin edildiği gibi asma kesme yok. işkence yok. halkı aç susuz bırakmak yok. milletin liderliğinde bir devlet ve ekonomi sistemi.

kısacası ağır sanayinin ve milletin ön planda olduğu bir sistem.

mülkiyet

alanguva
bazı ülkelerin zengin, bazı ülkelerin fakir olması mülkiyet kavramını akıllara doğrudan getirir. özel mülkiyetin olmadığı sistemler, özel mülkiyetin olduğu sistemler kadar başarılı değillerdir. hindistan, çin, cezayir, maceristan ve polonya gibi, çok az mülkiyet hakkı verilen ülkeler, özel mülkiyete izin veren ülkeler kadar başarılı değiller idi. hong kong, kendini dünyanın en zengin "ülkelerinden" biri yapabilmişti; bunun nedeni, özel mülkiyete izin vermiş olmasıydı.

zengin ülkelerde herhangi bir şeye sahip olduğunuzda, onunla istediğinizi yapabilirsiniz- en azından başkalarına zarar vermediğiniz sürece. bir ev yada araba kiralamayı düşünün. evin yada arabanın sahibi olduğunuzda onlara göstereceğiniz özen ve dikkat kiralayacağınız için göstereceğiniz özen ve dikkat ile aynı olmayacaktır. kiralananlara, özen gösterme güdüsüne sahip değilizdir. çünkü karşılığında hiçbirşey elde edemeyecek olsanız da evi ya da arabayı korumak ya da bunları iyileştirmek için zaman, para ya da çaba harcayabilirsiniz. ona sahip olduğunuzda, araba ya da eşya vb. yapacağınız herhangi bir iyileştirme karşılığında birşeyler elde etmeyi bekleyebilirsiniz. bu durum; özel mülkiyet hakları olarak bilinir. insanların mallara sahip olabileceği ve sahip oldukları bu mallar ile yapmak istedikleri şeylerin hemen hemen tamamını yapabilecekleri anlamına gelmektedir. en zengin ülkelerde özel mülkiyet hakları yürürlükte ve uygulanmaktadır.

çok kısa bir zaman öncesine kadar çinde herşey devletin malıydı. pakistan'da hiç kimse kendilerinin olduğunu iddia ettikleri herhangi bir şeyin kendilerine kalacağından emin olamıyordu. latın amerika'nın büyük bir kısmında, özel mülkiyetin güvencesi uzun süre resmileştirilmedi. meksika hükümeti pek çok defa özel mülklere el koydu. latin amerikan ülkelerinde özel mülkiyete izin verilmedi.

bu ülkelerin ekonomileri tökezlemekte ve ciddi problemlere doğru gitmektedir.

özel mülkiyet hakları vatandaşlar arasında evrensel olmadığında ya da yürürlülükteki uygulama sürekli ve etkili olmadığında, bir ülke zenginleşemeyecektir.

özel mülkiyet, sadece zenginler için bir hak gibi görülebilir; ancak fakirler için çok daha büyük bir önem taşımaktadır.

hiç kimse birşey sahip değilse, hiç kimsenin birşeyi koruma güdüsü de doğmaz. komünist rejim sürecinde polonya'da gdansk 'taki gemi inşa eden fabrikalarda çalışmaya zorlanan işçiler, göstemelik çalışıyorlardı. üretken olmak gibi bi güdüleri yoktu. çünkü ne yaparlarsa yapsınlar alınan ücret değişmiyordu. sahibi olduğunuz takdirde, emeğinizin ya da malınızın - mülkünüzün değerini artırma güdüsü olur.
(bkz:fundamentals of economics)

sen benim ilkimsin diyen kadın

alanguva
Şu an taşak geçerek andığımız bir konu bu. Ama farkında mısınız bilmem ama toplumsal baskı yüzünden niceleri bu açıklamayı yapıyor. Kimisi gerçekten doğru söylüyor, kimisi de utanılacak bir şeymiş gibi bu cümleyi korkarak kuruyor.
Bir kadına bunu dillendirtecekseniz siktirin gidin. Erkeklerin hormonları varsa kadının da var. Nice ilkler görmeye de hakkımız var.
Ben esneğim diye ortada dolanan ve bunu bir başarı gibi gösteren milyonlar var.

Kimsenin malı değiliz. Kimse için yalan söylemek zorunda da değiliz. Çetele tutup hesap vermek zorunda hiç değiliz. Capslere konu olacak bir konu da değil bu. Gidin başka espriler bulun kendinize.

Sevginin, aşkın, hazzın; kanımızda ve kasıklarımızda olması dileği ile!

kartal ana

alanguva
mitolojimizde kartalın önemi büyüktür. yakut türklerine göre şamanlar kartallar tarafından getirilmiştir. yine bir inanışa göre kartal dişidir. aynı zamanda da kartal güneşin sembolüdür.

kartal ana güneşin doğuşunu, ebedi hayatı ve gücü simgeler.

rabia işareti

alanguva
Rte tarafından öğretilenlerden birisi de budur sanırsam. Anlamı "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet"-miş.

Şimdi ise gündem de rabianın akp tüzüğünde olması. Haberi şöyle özetleyelim. Yarın bolca içerik okursunuz zaten.

Basın açıklaması yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı şunları iletti:
"9 maddeden oluşan tüzük değişikliği kapsamında, parti tüzüğünün 4. maddesine, 16. fıkra olarak "AK Parti, çoklu devlet geleneğimizin üzerine bina edildiği 'insanı yaşat ki, devlet yaşasın' ilkesini siyasetinin merkezi olarak görür. Milletin tüm fertleri, hiçbir ayrım gözetilmeksizin ülkemizin birinci sınıf vatandaşlarıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşları tek bir milleti teşkil eder. Bayrağımız, bağımsızlığımızın ortak sembolüdür. Şehitlerimizin emaneti olan, milletimizin üzerinde yaşadığı, bayrağımızın özgürce dalgalandığı toprak vatanımızdır. Devlet, milletimizin ortak eseridir. AK Parti yukarda belirtilen temel amaç ve hedefler doğrultusunda 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' anlayışını sarsılmaz bir ilke olarak kabul eder."

bir varmış bir yokmuş

alanguva
Masalların girişidir.

Küçükken oturtturur anlatırlardı. Sizi bilmem ama bana çok yaparlardı. Babam gelir tepeme çöreklenir zorla bana bunları dinletirdi.

Sonra hayatta onunla birlikte "bir varmış bir yokmuş" a döndü.

öfke

alanguva
Yaşayabilecek olup yaşayamadığım ne varsa hissettiğim sikimsonik duygu. Son günlerde nedense daha da hakim. Elden gidenlere öfke daha da artıyor galiba.

Ya ben ne anlatıyorum?

kötü sözlük

alanguva
Kötü sözlük mü trollerle doldu? Ben troll arıyorum o sözlükte? Hiç Uludağ sözlüğe girmediniz ya da kullanmadınız galiba?

Kötü sözlükte yapılan yorumların çoğu haklı nedenlerle. Neden? Yazarlara bir bakın isterseniz. Şuan buradaki yazarların %70'i kötüden. Ben de dahil. Ha bu değil ki başka sözlüklerde de yazar olmayacağız. Kendimi baz alıyorum İnci'ye kadar hesabım var.
Ama tarafsız bakarsanız eğer yapılan bazı yorumlarda da haklılık payı var.

Hep derim kötü benim sıcak bulduğum evim gibidir. Her istediğimi lönk diye yazabildiğim tek yer. Ama bu demek değildir ki burası "bok, çiş, kaka"

Kısacası; biraz rahatlasanıza siz ya. Bi orgazm falan olun. Bi kahve için. Sigara yakın. Ne bileyim. Bir yere gidince diğer yeri de gömdürmeyi bırakın. Ki yazdığınız sözlüğe saygınız olsun.

zengin sözlük

alanguva
Ya aslında farkında mısınız hepimiz şuan elitçilik oynuyoruz. Hepimiz birbirimizi tanıyıp delice gıybetler döndürmüş adamlarımız. Kim ne bok yedisinden tut, kim kimle kavga etti biliyoruz. İlk taşı kim atacak çok merak ediyorum. Adeta pusudayım. Neyse poğaça memeden bir fav lütfen. Ahahah.
5 /