İkili adlandırma (binomial nomenklatür) kurallarınca "petroselinum crispum" olarak adlandırılmış şifalı bir bitki.
Maydanoz kelimesinin, Farsça mide-nüvâz (mideyi okşayan, iyi eden) kelimesinden geldiği halk etimolojisidir, yakıştırmadır.
Kelime, esasen Yunanca makedonísion (Makedon otu) sözcüğünden Arapçaya (makdanus/ma'danus), Arapçadan da Türkçeye geçmiştir.
Aynı zamanda "ciltçilikte ve basımevlerinde kağıdı veya kitap formalarını düzgün bir biçimde katlamak için kullanılan araç".
Kalitelisi kemikten yapılır, ahşap olanları da vardır.
İngilizcede "bone folder" denir.
zenginsozluk.com/foto
Kalitelisi kemikten yapılır, ahşap olanları da vardır.
İngilizcede "bone folder" denir.
zenginsozluk.com/foto
Eserin adındaki "codex" kitap, "cumanicus" ise Kumanlara ait, Kumanlarla ilgili, manasındadır.
Kuman, Batılıların Kıpçaklara verdiği isimdir.
Eser, Alman ve İtalyanlar tarafından Hristiyan misyonerlerin Kıpçaklarla iletişimine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.
Birçok farklı kişinin derlediği dil malzemelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan eser Venedik San Marko Kütüphanesi envanterindedir.
Kuman, Batılıların Kıpçaklara verdiği isimdir.
Eser, Alman ve İtalyanlar tarafından Hristiyan misyonerlerin Kıpçaklarla iletişimine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.
Birçok farklı kişinin derlediği dil malzemelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan eser Venedik San Marko Kütüphanesi envanterindedir.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "namaz" olarak açıklanan kelime.
[Namaz kelimesi Farsça, Arapçası salâ(t).]
Kâşgarî'ye göre Türkler namaza "yükünç" der, Oğuzlar ise namazı düzgün kılmak anlamında "yükünç itmek" der.
Yükünç kelimesinin kökü "yükün(mek)" fiilidir ki Kâşgarlı Mahmut'a göre yükünmek "secde etmek" anlamındadır. Aynı zamanda, saygı göstermek için "baş eğmek" anlamına da gelir.
[Namaz kelimesi Farsça, Arapçası salâ(t).]
Kâşgarî'ye göre Türkler namaza "yükünç" der, Oğuzlar ise namazı düzgün kılmak anlamında "yükünç itmek" der.
Yükünç kelimesinin kökü "yükün(mek)" fiilidir ki Kâşgarlı Mahmut'a göre yükünmek "secde etmek" anlamındadır. Aynı zamanda, saygı göstermek için "baş eğmek" anlamına da gelir.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "yüce ve aziz Allah" olarak açıklanan kelime.
Fakat Kâşgarî aynı kelimenin başka bir anlamını da vermiş:
"Kâfirler (yüce Tanrı onları yok etsin) göğe teñri (tanrı) derler. Gözlerine büyük görünen dağ, ağaç gibi şeylere de teñri derler ve bu gibi şeylere secde ederler. Bundan hareketle "bilgin" için de "teñriken" derler. Sapkınlıktan Allah'a sığınırız."
Tahmin edileceği gibi, Kâşgarlı Mahmut'un kâfir dediği bu kişiler, Türklerin henüz İslam dinini kabul etmemiş olan boylarıdır.
(bkz:Ugan)
Fakat Kâşgarî aynı kelimenin başka bir anlamını da vermiş:
"Kâfirler (yüce Tanrı onları yok etsin) göğe teñri (tanrı) derler. Gözlerine büyük görünen dağ, ağaç gibi şeylere de teñri derler ve bu gibi şeylere secde ederler. Bundan hareketle "bilgin" için de "teñriken" derler. Sapkınlıktan Allah'a sığınırız."
Tahmin edileceği gibi, Kâşgarlı Mahmut'un kâfir dediği bu kişiler, Türklerin henüz İslam dinini kabul etmemiş olan boylarıdır.
(bkz:Ugan)
"Suni" ve "tahta" kelimelerinin kısaltılıp birleştirilmesiyle oluşturulmuş kelime.
Türkçenin ilk sözlüğü kabul edilen Dîvânu Lugâti't-Türk adlı eserin yazarı.
Kâşgarlı Mahmud veya Mahmud Kâşgarî'nin tam adı Mahmûd bin el-Huseyn bin Muhammed el-Kâşgarî'dir. (Kâşgar, Doğu Türkistan'da, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin batısında yer alan bir şehirdir ve şehrin adının ilk hecesi olan "kâş" kalın değil ince okunur: Kâmil der gibi.)
Kâşgarlı Mahmud veya Mahmud Kâşgarî'nin tam adı Mahmûd bin el-Huseyn bin Muhammed el-Kâşgarî'dir. (Kâşgar, Doğu Türkistan'da, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin batısında yer alan bir şehirdir ve şehrin adının ilk hecesi olan "kâş" kalın değil ince okunur: Kâmil der gibi.)
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "yolcu" olarak tanımlanan sözcük.
Belli ki "el" (devlet, ülke, diyar) kelimesinden türemiş.
Belli ki "el" (devlet, ülke, diyar) kelimesinden türemiş.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "savaşta safları düzenleyen ve askeri zulüm yapmaktan uzak tutan görevli" olarak açıkladığı kelime.
Kelimedeki "v" harfi, bildiğimiz v sesi değil; aslında teknik metinlerde "w" ile gösterilir, b ile f arası bir sese tekabul eder. Eserin yazmasında üç noktalı f ile gösterilmiş (bildiğimiz ف harfinin üç noktalısı).
Kelimedeki "v" harfi, bildiğimiz v sesi değil; aslında teknik metinlerde "w" ile gösterilir, b ile f arası bir sese tekabul eder. Eserin yazmasında üç noktalı f ile gösterilmiş (bildiğimiz ف harfinin üç noktalısı).
Hamamda, gerekli olan ısıyı sağlamak için kullanılan ocak. Genelde hamamın altında bulunur. Aynı zamanda "cehennemlik" de denir.
Popüler yazarlarımızdan biri, bir romanında "hamamın kazan dairesi" diye bir ifade kullanmıştı da kızcağızı "külhan" kelimesini bilmediği için topa tutmuşlardı.
Popüler yazarlarımızdan biri, bir romanında "hamamın kazan dairesi" diye bir ifade kullanmıştı da kızcağızı "külhan" kelimesini bilmediği için topa tutmuşlardı.
Asıl anlamı "arzulayan, özleyen" olmakla birlikte dil biliminde aynı kökten türemiş kelimeleri ifade eder. (Mesela "şerbet, meşrubat, şurup, şarap" kelimeleri birbirinin müştakkıdır.)
Aynı zamanda, bizim "türemiş kelime" dediğimiz kelimelere de müştak denir.
Bunların yanı sıra matematikteki "türev"e de müştak denir.
Aynı zamanda, bizim "türemiş kelime" dediğimiz kelimelere de müştak denir.
Bunların yanı sıra matematikteki "türev"e de müştak denir.
Arapçada "harf" kelimesinin çoğuludur.
Sonra, çoğul olan bu huruf sözcüğü, -ât eki ile tekrar çoğul yapılıp "hurûfât" sözcüğü elde edilmiş.
Hurufat sözcüğü de "baskıda kullanılan matbaa harfleri"ne verilen ad olmuş. Ne güzel...
Sonra, çoğul olan bu huruf sözcüğü, -ât eki ile tekrar çoğul yapılıp "hurûfât" sözcüğü elde edilmiş.
Hurufat sözcüğü de "baskıda kullanılan matbaa harfleri"ne verilen ad olmuş. Ne güzel...
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "küçük şey" olarak açıklanan kelime.
Kâşgarî diyor ki "Nesnelerin küçüğüne 'uşak neñ' denir. Ayrıca küçük çocuklara 'uşak oglan', odunun parçalanmışına da 'uşak otuñ' derler."
Kâşgarî diyor ki "Nesnelerin küçüğüne 'uşak neñ' denir. Ayrıca küçük çocuklara 'uşak oglan', odunun parçalanmışına da 'uşak otuñ' derler."
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "kuş yuvası" olarak açıklanan kelime.
(bkz:aşiyan)
(bkz:aşiyan)
Eski Türkçede "teñri" (tengri) olarak söylenen tanrı kelimesi esasen "yaratıcı" değil, "gök" anlamındadır.
Orhon Abideleri'nden Kültigin Abidesi'nin doğu yüzünün giriş cümlesi "Üze kök teñri, asra yagız yer..." diye başlar. Günümüz Türkçesiyle: "Üstte mavi gök, altta kara toprak..."
Kök: mavi
Teñri: gök
Kök Teñri: mavi gök
Orhon Abideleri'nden Kültigin Abidesi'nin doğu yüzünün giriş cümlesi "Üze kök teñri, asra yagız yer..." diye başlar. Günümüz Türkçesiyle: "Üstte mavi gök, altta kara toprak..."
Kök: mavi
Teñri: gök
Kök Teñri: mavi gök
Esasen bir kuş türünün adıdır. Bu kuşa "bağırgan" da derlerdi.
Sonradan "acemi, toy" manası da kazanmıştır.
Sonradan "acemi, toy" manası da kazanmıştır.
Farsça kökenli olup "kuş yuvası" anlamına gelen kelime.
Anlam genişlemesiyle "ev, yuva, barınak" anlamına da gelir. Tevfik Fikret'in Bebek'teki evinin adı da bu yüzden "Âşiyan"dır.
(bkz:uya)
Anlam genişlemesiyle "ev, yuva, barınak" anlamına da gelir. Tevfik Fikret'in Bebek'teki evinin adı da bu yüzden "Âşiyan"dır.
(bkz:uya)
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "köle" olarak açıklanan kelime.
Günümüzde biz bu kelimeyi "tekin" olarak kullanıyoruz.
Aşağıdaki açıklamaların tamamı Kâşgarlı Mahmut'a ait:
"Asıl anlamı köledir. Kümüş tigin: Gümüş gibi temiz renkli köle. Alp tigin: Dayanıklı köle. Kutlug tigin: Uğurlu köle. Daha sonra bu isim özel olarak Hâkaniye (Karahanlı) oğulları için kullanılmaya başlandı."
Günümüzde biz bu kelimeyi "tekin" olarak kullanıyoruz.
Aşağıdaki açıklamaların tamamı Kâşgarlı Mahmut'a ait:
"Asıl anlamı köledir. Kümüş tigin: Gümüş gibi temiz renkli köle. Alp tigin: Dayanıklı köle. Kutlug tigin: Uğurlu köle. Daha sonra bu isim özel olarak Hâkaniye (Karahanlı) oğulları için kullanılmaya başlandı."
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "göz ağrıdığı veya kamaştığı zaman göz üzerine konan, at kılından örme nesne" olarak açıklanan kelime.
Eski Türkçe kelime başındaki k'ler Batı Türkçesinde g'ye dönüşür.
Bugünkü "gözlük" ile aynı kelime aslında, fakat mevcut anlam elbette gözlüğün icadından sonra oluşmuş.
Eski Türkçe kelime başındaki k'ler Batı Türkçesinde g'ye dönüşür.
Bugünkü "gözlük" ile aynı kelime aslında, fakat mevcut anlam elbette gözlüğün icadından sonra oluşmuş.
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "köpek yerine koymak, köpek muamelesi yapmak" olarak açıklanan kelime.
Kelime "ıt" (bugünkü "it") kökünden -la/-le isimdin fiil yapma ekiyle türetilmiş.
Kelime yaşasaydı bugün "itlemek" olarak kullanılacaktı.
Kelime "ıt" (bugünkü "it") kökünden -la/-le isimdin fiil yapma ekiyle türetilmiş.
Kelime yaşasaydı bugün "itlemek" olarak kullanılacaktı.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "yoksul" olarak açıklanan kelime. Eserde, kelimenin çıgan ve çıgay olmak üzere iki şekli mevcut.
"Çingene" Farsçadan alıntı. Aynı anlamında kullanılan "çigan" ise Macarcadan. Yunancası "tsingános". Hepsinin kökeni Türkçe "çıgan" sözcüğü.
Ayrıca, DLT'ye göre "çığılmak" diye bir fiil var, bohça vb. şeylerin ip ile bağlanması anlamına geliyor.
"Çingene" Farsçadan alıntı. Aynı anlamında kullanılan "çigan" ise Macarcadan. Yunancası "tsingános". Hepsinin kökeni Türkçe "çıgan" sözcüğü.
Ayrıca, DLT'ye göre "çığılmak" diye bir fiil var, bohça vb. şeylerin ip ile bağlanması anlamına geliyor.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "aşk ve özlemden duyulan heyecan, aşk, şevk" olarak açıklanan kelime.
Aşk.
Felsefede "varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan".
Eskilerin "mündemiç" dediği kavram.
TDK uydurması gibi duruyor ama değil. "İçkin" Şemseddin Sami'nin "Kâmus-ı Türkî" adlı sözlüğünde geçiyor(1901).
Tuhaf ama "içkin" kelimesi "Dîvânu Lugâti't-Türk"te de geçiyor(11. yy.) Kâşgarlı Mahmut "teslim olan ve emniyete alınan düşman" diye açıklamış.
Eskilerin "mündemiç" dediği kavram.
TDK uydurması gibi duruyor ama değil. "İçkin" Şemseddin Sami'nin "Kâmus-ı Türkî" adlı sözlüğünde geçiyor(1901).
Tuhaf ama "içkin" kelimesi "Dîvânu Lugâti't-Türk"te de geçiyor(11. yy.) Kâşgarlı Mahmut "teslim olan ve emniyete alınan düşman" diye açıklamış.
Diğer bir adıyla "zamir n'si".
Zamirlere bazı ekler getirildiğinde zamirle ek arasına giren bir tür bağlayıcı ünsüz. Çoğunlukla kaynaştırma harflerinden biri olarak kabul edilir.
Bu-n-u
O-n-a
Evdeki-n-de (-ki: ilgi zamiri)
Kalemi-n-i (ilk -i: iyelik zamiri)
Zamirlere bazı ekler getirildiğinde zamirle ek arasına giren bir tür bağlayıcı ünsüz. Çoğunlukla kaynaştırma harflerinden biri olarak kabul edilir.
Bu-n-u
O-n-a
Evdeki-n-de (-ki: ilgi zamiri)
Kalemi-n-i (ilk -i: iyelik zamiri)
Babür İmparatorluğu'nın İngilizcesi.
Zaman zaman hatayla "Moğol İmparatorluğu" diye çevrilir Türkçeye.
Zaman zaman hatayla "Moğol İmparatorluğu" diye çevrilir Türkçeye.
Çek asıllı Fransız yazar Milan Kundera'nın bir hikâye kitabı.
Halk ağzında tahterevalliye verilen ad.
Arapça "ve" bağlacı, "el-" harf-i târifi ve "hâsıl"dan oluşan "velhâsıl" (sonuç olarak, kısacası) kelimesine "kelâm" kelimesinin eklenmesiyle yapılmış terkip.
"Sözün kısası" anlamındadır ki kısaca "velhâsıl" da denir.
"Sözün kısası" anlamındadır ki kısaca "velhâsıl" da denir.
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "cin çarpmasına uğramak" olarak açıklanan deyim.
(bkz:yilpik)
(bkz:yilpik)
kâşgarlı mahmut'un, "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "Türklerin Çiğil lehçesinde 'dişi kedi' demektir" diye açıkladığı kelime.
Kâşgarlı ayrıca not düşmüş: "Oğuzlar ise buna 'çetük' derler."
Kâşgarlı Mahmut "müş" kelimesi için bir de örnek cümle vermiş: "Müş oglı muyavu togar." (Kedi yavrusu miyavlayarak doğar.)
Bugünkü "Armut dibine düşer." atasözü ile anlamdaş sanki.
Kâşgarlı ayrıca not düşmüş: "Oğuzlar ise buna 'çetük' derler."
Kâşgarlı Mahmut "müş" kelimesi için bir de örnek cümle vermiş: "Müş oglı muyavu togar." (Kedi yavrusu miyavlayarak doğar.)
Bugünkü "Armut dibine düşer." atasözü ile anlamdaş sanki.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "iş yapmaya muktedir olan" olarak açıklanan kelime.
Kâşgarî şöyle not düşmüş:
"Allahu Teâlâ için 'ugan Teñri' denir. Kadir olan Allah (el-Kadir) demektir."
(bkz:Tanrı)
Kâşgarî şöyle not düşmüş:
"Allahu Teâlâ için 'ugan Teñri' denir. Kadir olan Allah (el-Kadir) demektir."
(bkz:Tanrı)
(bkz:yusuf yusuf)
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "ayna" olarak açıklanan kelime. ("Ayna" Farsçadan alıntı.)
Eski Türkçede "közñü" şeklinde, nazal n ile söylenir. ("Köz" kökü bugünkü "göz".)
Kâşgarlı Mahmut'un aktardığına göre kelime Kuzey Türkçesinde (Kuman-Kıpçak) "kuzgu" şeklindedir.
Eski Türkçede "közñü" şeklinde, nazal n ile söylenir. ("Köz" kökü bugünkü "göz".)
Kâşgarlı Mahmut'un aktardığına göre kelime Kuzey Türkçesinde (Kuman-Kıpçak) "kuzgu" şeklindedir.
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "cin çarpması" olarak açıklanan kelime.
Kâşgarlı örnek cümle de vermiş:
"Erke yilpik tegdi." (Adamı cin çarptı.)
(bkz:yel kapınmak)
Kâşgarlı örnek cümle de vermiş:
"Erke yilpik tegdi." (Adamı cin çarptı.)
(bkz:yel kapınmak)
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "ateş böceği" olarak açıklanan kelime.
"Köz" kökü, bildiğimiz köz kelimesi.
Közkeni için modern Türkçede "yıldız böceği" veya "yıldız kurdu" da kullanılır.
"Köz" kökü, bildiğimiz köz kelimesi.
Közkeni için modern Türkçede "yıldız böceği" veya "yıldız kurdu" da kullanılır.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "serçe kuşu" olarak açıklanan kelime.
Kaşgarlı Mahmut ayrıca, Oğuzların bu kuşa "seçe" (r yok) dediğini aktarıyor.
Kaşgarlı Mahmut ayrıca, Oğuzların bu kuşa "seçe" (r yok) dediğini aktarıyor.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "gece yapılan sohbet meclisi" olarak açıklanan kelime.
Kâşgarlı Mahmut "Oğuzlar cim üzerine üstün koyarak 'sürçek' derler." diye not düşmüş.
(bkz:sıra gecesi)
Kâşgarlı Mahmut "Oğuzlar cim üzerine üstün koyarak 'sürçek' derler." diye not düşmüş.
(bkz:sıra gecesi)
Edward Said'in bir kitabının ismi.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "kıç, insanın kaba eti" olarak açıklanan kelime.
Bugünkü yaya kelimesi ise "yadag"dan gelir, kökü yad(mak), bildiğiniz "yaymak" fiili.
Bugünkü yaya kelimesi ise "yadag"dan gelir, kökü yad(mak), bildiğiniz "yaymak" fiili.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "evlat" olarak açıklanan kelime.
"Ogul" esasen cinsiyet içermez, hem kız hem erkek evlat için ogul denirdi.
Kâşgarlı Mahmut şu açıklamayı yapmış:
"Ogul, kuralsız olarak oglan şeklinde çoğul yapılır. Aslında oğullar şeklinde çoğul yapılması gerekirdi."
Kaşgarlı Mahmut bu kuralsız çoğula bir örnek daha veriyor:
"Er adam demektir, fakat çoğuluna 'erler' dedikleri gibi 'eren' de derler."
"Ogul" esasen cinsiyet içermez, hem kız hem erkek evlat için ogul denirdi.
Kâşgarlı Mahmut şu açıklamayı yapmış:
"Ogul, kuralsız olarak oglan şeklinde çoğul yapılır. Aslında oğullar şeklinde çoğul yapılması gerekirdi."
Kaşgarlı Mahmut bu kuralsız çoğula bir örnek daha veriyor:
"Er adam demektir, fakat çoğuluna 'erler' dedikleri gibi 'eren' de derler."
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "timsah" olarak açıklanan kelime.
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "ele veya elbiseye bulaşan meyve yapışkanlığı" olarak açıklanan kelime.
Pederşâhî, patriarkal.