confessions

huruf

1. nesil Yazar - Seviyor ve seviliyor

  1. toplam entry 51
  2. takipçi 8
  3. puan 3564

maydanoz

huruf
İkili adlandırma (binomial nomenklatür) kurallarınca "petroselinum crispum" olarak adlandırılmış şifalı bir bitki.

Maydanoz kelimesinin, Farsça mide-nüvâz (mideyi okşayan, iyi eden) kelimesinden geldiği halk etimolojisidir, yakıştırmadır.

Kelime, esasen Yunanca makedonísion (Makedon otu) sözcüğünden Arapçaya (makdanus/ma'danus), Arapçadan da Türkçeye geçmiştir.

codex cumanicus

huruf
Eserin adındaki "codex" kitap, "cumanicus" ise Kumanlara ait, Kumanlarla ilgili, manasındadır.

Kuman, Batılıların Kıpçaklara verdiği isimdir.

Eser, Alman ve İtalyanlar tarafından Hristiyan misyonerlerin Kıpçaklarla iletişimine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.

Birçok farklı kişinin derlediği dil malzemelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan eser Venedik San Marko Kütüphanesi envanterindedir.

yükünç

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "namaz" olarak açıklanan kelime.

[Namaz kelimesi Farsça, Arapçası salâ(t).]

Kâşgarî'ye göre Türkler namaza "yükünç" der, Oğuzlar ise namazı düzgün kılmak anlamında "yükünç itmek" der.

Yükünç kelimesinin kökü "yükün(mek)" fiilidir ki Kâşgarlı Mahmut'a göre yükünmek "secde etmek" anlamındadır. Aynı zamanda, saygı göstermek için "baş eğmek" anlamına da gelir.

tanrı

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "yüce ve aziz Allah" olarak açıklanan kelime.

Fakat Kâşgarî aynı kelimenin başka bir anlamını da vermiş:

"Kâfirler (yüce Tanrı onları yok etsin) göğe teñri (tanrı) derler. Gözlerine büyük görünen dağ, ağaç gibi şeylere de teñri derler ve bu gibi şeylere secde ederler. Bundan hareketle "bilgin" için de "teñriken" derler. Sapkınlıktan Allah'a sığınırız."

Tahmin edileceği gibi, Kâşgarlı Mahmut'un kâfir dediği bu kişiler, Türklerin henüz İslam dinini kabul etmemiş olan boylarıdır.

(bkz:Ugan)

kaşgarlı mahmud

huruf
Türkçenin ilk sözlüğü kabul edilen Dîvânu Lugâti't-Türk adlı eserin yazarı.

Kâşgarlı Mahmud veya Mahmud Kâşgarî'nin tam adı Mahmûd bin el-Huseyn bin Muhammed el-Kâşgarî'dir. (Kâşgar, Doğu Türkistan'da, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin batısında yer alan bir şehirdir ve şehrin adının ilk hecesi olan "kâş" kalın değil ince okunur: Kâmil der gibi.)

elgin

huruf
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "yolcu" olarak tanımlanan sözcük.

Belli ki "el" (devlet, ülke, diyar) kelimesinden türemiş.

çavuş

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "savaşta safları düzenleyen ve askeri zulüm yapmaktan uzak tutan görevli" olarak açıkladığı kelime.

Kelimedeki "v" harfi, bildiğimiz v sesi değil; aslında teknik metinlerde "w" ile gösterilir, b ile f arası bir sese tekabul eder. Eserin yazmasında üç noktalı f ile gösterilmiş (bildiğimiz ف harfinin üç noktalısı).

külhan

huruf
Hamamda, gerekli olan ısıyı sağlamak için kullanılan ocak. Genelde hamamın altında bulunur. Aynı zamanda "cehennemlik" de denir.

Popüler yazarlarımızdan biri, bir romanında "hamamın kazan dairesi" diye bir ifade kullanmıştı da kızcağızı "külhan" kelimesini bilmediği için topa tutmuşlardı.

müştak

huruf
Asıl anlamı "arzulayan, özleyen" olmakla birlikte dil biliminde aynı kökten türemiş kelimeleri ifade eder. (Mesela "şerbet, meşrubat, şurup, şarap" kelimeleri birbirinin müştakkıdır.)

Aynı zamanda, bizim "türemiş kelime" dediğimiz kelimelere de müştak denir.

Bunların yanı sıra matematikteki "türev"e de müştak denir.

huruf

huruf
Arapçada "harf" kelimesinin çoğuludur.

Sonra, çoğul olan bu huruf sözcüğü, -ât eki ile tekrar çoğul yapılıp "hurûfât" sözcüğü elde edilmiş.

Hurufat sözcüğü de "baskıda kullanılan matbaa harfleri"ne verilen ad olmuş. Ne güzel...

uşak

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "küçük şey" olarak açıklanan kelime.

Kâşgarî diyor ki "Nesnelerin küçüğüne 'uşak neñ' denir. Ayrıca küçük çocuklara 'uşak oglan', odunun parçalanmışına da 'uşak otuñ' derler."

ırk bitig

huruf
Türkçenin Uygur lehçesiyle ve Orhun alfabesi ile yazılmış, 9. yy.a ait yazma eser.

Eser, 1907 yılında Çin'in Dunhuang şehrinde bir mağarada Aurel Stein sayesinde bulunmuştur.

"Irk bitig" fal kitabı anlamına gelir ve eser şu an British Library koleksiyonundadır.

(bkz:ırk)
(bkz:ırk bitig)

tanrı

huruf
Eski Türkçede "teñri" (tengri) olarak söylenen tanrı kelimesi esasen "yaratıcı" değil, "gök" anlamındadır.

Orhon Abideleri'nden Kültigin Abidesi'nin doğu yüzünün giriş cümlesi "Üze kök teñri, asra yagız yer..." diye başlar. Günümüz Türkçesiyle: "Üstte mavi gök, altta kara toprak..."

Kök: mavi
Teñri: gök
Kök Teñri: mavi gök

aşiyan

huruf
Farsça kökenli olup "kuş yuvası" anlamına gelen kelime.

Anlam genişlemesiyle "ev, yuva, barınak" anlamına da gelir. Tevfik Fikret'in Bebek'teki evinin adı da bu yüzden "Âşiyan"dır.

(bkz:uya)

tigin

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "köle" olarak açıklanan kelime.

Günümüzde biz bu kelimeyi "tekin" olarak kullanıyoruz.

Aşağıdaki açıklamaların tamamı Kâşgarlı Mahmut'a ait:

"Asıl anlamı köledir. Kümüş tigin: Gümüş gibi temiz renkli köle. Alp tigin: Dayanıklı köle. Kutlug tigin: Uğurlu köle. Daha sonra bu isim özel olarak Hâkaniye (Karahanlı) oğulları için kullanılmaya başlandı."

közlük

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "göz ağrıdığı veya kamaştığı zaman göz üzerine konan, at kılından örme nesne" olarak açıklanan kelime.

Eski Türkçe kelime başındaki k'ler Batı Türkçesinde g'ye dönüşür.

Bugünkü "gözlük" ile aynı kelime aslında, fakat mevcut anlam elbette gözlüğün icadından sonra oluşmuş.

ıtlamak

huruf
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "köpek yerine koymak, köpek muamelesi yapmak" olarak açıklanan kelime.

Kelime "ıt" (bugünkü "it") kökünden -la/-le isimdin fiil yapma ekiyle türetilmiş.

Kelime yaşasaydı bugün "itlemek" olarak kullanılacaktı.

çıgan

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "yoksul" olarak açıklanan kelime. Eserde, kelimenin çıgan ve çıgay olmak üzere iki şekli mevcut.

"Çingene" Farsçadan alıntı. Aynı anlamında kullanılan "çigan" ise Macarcadan. Yunancası "tsingános". Hepsinin kökeni Türkçe "çıgan" sözcüğü.

Ayrıca, DLT'ye göre "çığılmak" diye bir fiil var, bohça vb. şeylerin ip ile bağlanması anlamına geliyor.

üdig

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "aşk ve özlemden duyulan heyecan, aşk, şevk" olarak açıklanan kelime.

içkin

huruf
Felsefede "varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan".

Eskilerin "mündemiç" dediği kavram.

TDK uydurması gibi duruyor ama değil. "İçkin" Şemseddin Sami'nin "Kâmus-ı Türkî" adlı sözlüğünde geçiyor(1901).

Tuhaf ama "içkin" kelimesi "Dîvânu Lugâti't-Türk"te de geçiyor(11. yy.) Kâşgarlı Mahmut "teslim olan ve emniyete alınan düşman" diye açıklamış.

pronominal n

huruf
Diğer bir adıyla "zamir n'si".

Zamirlere bazı ekler getirildiğinde zamirle ek arasına giren bir tür bağlayıcı ünsüz. Çoğunlukla kaynaştırma harflerinden biri olarak kabul edilir.

Bu-n-u
O-n-a
Evdeki-n-de (-ki: ilgi zamiri)
Kalemi-n-i (ilk -i: iyelik zamiri)

velhasılıkelam

huruf
Arapça "ve" bağlacı, "el-" harf-i târifi ve "hâsıl"dan oluşan "velhâsıl" (sonuç olarak, kısacası) kelimesine "kelâm" kelimesinin eklenmesiyle yapılmış terkip.

"Sözün kısası" anlamındadır ki kısaca "velhâsıl" da denir.

ırk

huruf
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "fal, kehanet" olarak açıklanan kelime.

Arapça ﻋﺮﻕ (ırk) kelimesiyle karıştırılMAmalı. Arapça olan sözcüğün sonundaki k, kaf ile; Türkçe olan sözcüğün sonundaki k ise kef ile yazılır.

(bkz:ırk bitig)
(bkz:ırklamak)



müş

huruf
kâşgarlı mahmut'un, "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "Türklerin Çiğil lehçesinde 'dişi kedi' demektir" diye açıkladığı kelime.

Kâşgarlı ayrıca not düşmüş: "Oğuzlar ise buna 'çetük' derler."

Kâşgarlı Mahmut "müş" kelimesi için bir de örnek cümle vermiş: "Müş oglı muyavu togar." (Kedi yavrusu miyavlayarak doğar.)

Bugünkü "Armut dibine düşer." atasözü ile anlamdaş sanki.

ugan

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "iş yapmaya muktedir olan" olarak açıklanan kelime.

Kâşgarî şöyle not düşmüş:

"Allahu Teâlâ için 'ugan Teñri' denir. Kadir olan Allah (el-Kadir) demektir."

(bkz:Tanrı)

köznü

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "ayna" olarak açıklanan kelime. ("Ayna" Farsçadan alıntı.)

Eski Türkçede "közñü" şeklinde, nazal n ile söylenir. ("Köz" kökü bugünkü "göz".)

Kâşgarlı Mahmut'un aktardığına göre kelime Kuzey Türkçesinde (Kuman-Kıpçak) "kuzgu" şeklindedir.

yilpik

huruf
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "cin çarpması" olarak açıklanan kelime.

Kâşgarlı örnek cümle de vermiş:

"Erke yilpik tegdi." (Adamı cin çarptı.)

(bkz:yel kapınmak)

közkeni

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "ateş böceği" olarak açıklanan kelime.

"Köz" kökü, bildiğimiz köz kelimesi.

Közkeni için modern Türkçede "yıldız böceği" veya "yıldız kurdu" da kullanılır.

çıpçırga

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "serçe kuşu" olarak açıklanan kelime.

Kaşgarlı Mahmut ayrıca, Oğuzların bu kuşa "seçe" (r yok) dediğini aktarıyor.

sürçük

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "gece yapılan sohbet meclisi" olarak açıklanan kelime.

Kâşgarlı Mahmut "Oğuzlar cim üzerine üstün koyarak 'sürçek' derler." diye not düşmüş.

(bkz:sıra gecesi)

yaya

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "kıç, insanın kaba eti" olarak açıklanan kelime.

Bugünkü yaya kelimesi ise "yadag"dan gelir, kökü yad(mak), bildiğiniz "yaymak" fiili.

ogul

huruf
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "evlat" olarak açıklanan kelime.

"Ogul" esasen cinsiyet içermez, hem kız hem erkek evlat için ogul denirdi.

Kâşgarlı Mahmut şu açıklamayı yapmış:

"Ogul, kuralsız olarak oglan şeklinde çoğul yapılır. Aslında oğullar şeklinde çoğul yapılması gerekirdi."

Kaşgarlı Mahmut bu kuralsız çoğula bir örnek daha veriyor:

"Er adam demektir, fakat çoğuluna 'erler' dedikleri gibi 'eren' de derler."