kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "yoksul" olarak açıklanan kelime. Eserde, kelimenin çıgan ve çıgay olmak üzere iki şekli mevcut.
"Çingene" Farsçadan alıntı. Aynı anlamında kullanılan "çigan" ise Macarcadan. Yunancası "tsingános". Hepsinin kökeni Türkçe "çıgan" sözcüğü.
Ayrıca, DLT'ye göre "çığılmak" diye bir fiil var, bohça vb. şeylerin ip ile bağlanması anlamına geliyor.
Eserin adındaki "codex" kitap, "cumanicus" ise Kumanlara ait, Kumanlarla ilgili, manasındadır.
Kuman, Batılıların Kıpçaklara verdiği isimdir.
Eser, Alman ve İtalyanlar tarafından Hristiyan misyonerlerin Kıpçaklarla iletişimine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.
Birçok farklı kişinin derlediği dil malzemelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan eser Venedik San Marko Kütüphanesi envanterindedir.
Kuman, Batılıların Kıpçaklara verdiği isimdir.
Eser, Alman ve İtalyanlar tarafından Hristiyan misyonerlerin Kıpçaklarla iletişimine yardımcı olmak için hazırlanmıştır.
Birçok farklı kişinin derlediği dil malzemelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan eser Venedik San Marko Kütüphanesi envanterindedir.
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "cin çarpması" olarak açıklanan kelime.
Kâşgarlı örnek cümle de vermiş:
"Erke yilpik tegdi." (Adamı cin çarptı.)
(bkz:yel kapınmak)
Kâşgarlı örnek cümle de vermiş:
"Erke yilpik tegdi." (Adamı cin çarptı.)
(bkz:yel kapınmak)
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "köpek yerine koymak, köpek muamelesi yapmak" olarak açıklanan kelime.
Kelime "ıt" (bugünkü "it") kökünden -la/-le isimdin fiil yapma ekiyle türetilmiş.
Kelime yaşasaydı bugün "itlemek" olarak kullanılacaktı.
Kelime "ıt" (bugünkü "it") kökünden -la/-le isimdin fiil yapma ekiyle türetilmiş.
Kelime yaşasaydı bugün "itlemek" olarak kullanılacaktı.
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "ele veya elbiseye bulaşan meyve yapışkanlığı" olarak açıklanan kelime.
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "cin çarpmasına uğramak" olarak açıklanan deyim.
(bkz:yilpik)
(bkz:yilpik)
Hamamda, gerekli olan ısıyı sağlamak için kullanılan ocak. Genelde hamamın altında bulunur. Aynı zamanda "cehennemlik" de denir.
Popüler yazarlarımızdan biri, bir romanında "hamamın kazan dairesi" diye bir ifade kullanmıştı da kızcağızı "külhan" kelimesini bilmediği için topa tutmuşlardı.
Popüler yazarlarımızdan biri, bir romanında "hamamın kazan dairesi" diye bir ifade kullanmıştı da kızcağızı "külhan" kelimesini bilmediği için topa tutmuşlardı.
kâşgarlı mahmut'un "dîvânu lugâti't-türk" adlı eserinde (11. yy.) "savaşta safları düzenleyen ve askeri zulüm yapmaktan uzak tutan görevli" olarak açıkladığı kelime.
Kelimedeki "v" harfi, bildiğimiz v sesi değil; aslında teknik metinlerde "w" ile gösterilir, b ile f arası bir sese tekabul eder. Eserin yazmasında üç noktalı f ile gösterilmiş (bildiğimiz ف harfinin üç noktalısı).
Kelimedeki "v" harfi, bildiğimiz v sesi değil; aslında teknik metinlerde "w" ile gösterilir, b ile f arası bir sese tekabul eder. Eserin yazmasında üç noktalı f ile gösterilmiş (bildiğimiz ف harfinin üç noktalısı).
Kâşgarlı Mahmut'un "Dîvânu Lugâti't-Türk" adlı eserinde (11. yy.) "yolcu" olarak tanımlanan sözcük.
Belli ki "el" (devlet, ülke, diyar) kelimesinden türemiş.
Belli ki "el" (devlet, ülke, diyar) kelimesinden türemiş.
Felsefede "varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan".
Eskilerin "mündemiç" dediği kavram.
TDK uydurması gibi duruyor ama değil. "İçkin" Şemseddin Sami'nin "Kâmus-ı Türkî" adlı sözlüğünde geçiyor(1901).
Tuhaf ama "içkin" kelimesi "Dîvânu Lugâti't-Türk"te de geçiyor(11. yy.) Kâşgarlı Mahmut "teslim olan ve emniyete alınan düşman" diye açıklamış.
Eskilerin "mündemiç" dediği kavram.
TDK uydurması gibi duruyor ama değil. "İçkin" Şemseddin Sami'nin "Kâmus-ı Türkî" adlı sözlüğünde geçiyor(1901).
Tuhaf ama "içkin" kelimesi "Dîvânu Lugâti't-Türk"te de geçiyor(11. yy.) Kâşgarlı Mahmut "teslim olan ve emniyete alınan düşman" diye açıklamış.
Aşk.
Asıl anlamı "arzulayan, özleyen" olmakla birlikte dil biliminde aynı kökten türemiş kelimeleri ifade eder. (Mesela "şerbet, meşrubat, şurup, şarap" kelimeleri birbirinin müştakkıdır.)
Aynı zamanda, bizim "türemiş kelime" dediğimiz kelimelere de müştak denir.
Bunların yanı sıra matematikteki "türev"e de müştak denir.
Aynı zamanda, bizim "türemiş kelime" dediğimiz kelimelere de müştak denir.
Bunların yanı sıra matematikteki "türev"e de müştak denir.
Çek asıllı Fransız yazar Milan Kundera'nın bir hikâye kitabı.
İkili adlandırma (binomial nomenklatür) kurallarınca "petroselinum crispum" olarak adlandırılmış şifalı bir bitki.
Maydanoz kelimesinin, Farsça mide-nüvâz (mideyi okşayan, iyi eden) kelimesinden geldiği halk etimolojisidir, yakıştırmadır.
Kelime, esasen Yunanca makedonísion (Makedon otu) sözcüğünden Arapçaya (makdanus/ma'danus), Arapçadan da Türkçeye geçmiştir.
Maydanoz kelimesinin, Farsça mide-nüvâz (mideyi okşayan, iyi eden) kelimesinden geldiği halk etimolojisidir, yakıştırmadır.
Kelime, esasen Yunanca makedonísion (Makedon otu) sözcüğünden Arapçaya (makdanus/ma'danus), Arapçadan da Türkçeye geçmiştir.
Babür İmparatorluğu'nın İngilizcesi.
Zaman zaman hatayla "Moğol İmparatorluğu" diye çevrilir Türkçeye.
Zaman zaman hatayla "Moğol İmparatorluğu" diye çevrilir Türkçeye.
Diğer bir adıyla "zamir n'si".
Zamirlere bazı ekler getirildiğinde zamirle ek arasına giren bir tür bağlayıcı ünsüz. Çoğunlukla kaynaştırma harflerinden biri olarak kabul edilir.
Bu-n-u
O-n-a
Evdeki-n-de (-ki: ilgi zamiri)
Kalemi-n-i (ilk -i: iyelik zamiri)
Zamirlere bazı ekler getirildiğinde zamirle ek arasına giren bir tür bağlayıcı ünsüz. Çoğunlukla kaynaştırma harflerinden biri olarak kabul edilir.
Bu-n-u
O-n-a
Evdeki-n-de (-ki: ilgi zamiri)
Kalemi-n-i (ilk -i: iyelik zamiri)
"Suni" ve "tahta" kelimelerinin kısaltılıp birleştirilmesiyle oluşturulmuş kelime.
Arapçada "harf" kelimesinin çoğuludur.
Sonra, çoğul olan bu huruf sözcüğü, -ât eki ile tekrar çoğul yapılıp "hurûfât" sözcüğü elde edilmiş.
Hurufat sözcüğü de "baskıda kullanılan matbaa harfleri"ne verilen ad olmuş. Ne güzel...
Sonra, çoğul olan bu huruf sözcüğü, -ât eki ile tekrar çoğul yapılıp "hurûfât" sözcüğü elde edilmiş.
Hurufat sözcüğü de "baskıda kullanılan matbaa harfleri"ne verilen ad olmuş. Ne güzel...
Pederşâhî, patriarkal.
Halk ağzında tahterevalliye verilen ad.
Türkçenin ilk sözlüğü kabul edilen Dîvânu Lugâti't-Türk adlı eserin yazarı.
Kâşgarlı Mahmud veya Mahmud Kâşgarî'nin tam adı Mahmûd bin el-Huseyn bin Muhammed el-Kâşgarî'dir. (Kâşgar, Doğu Türkistan'da, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin batısında yer alan bir şehirdir ve şehrin adının ilk hecesi olan "kâş" kalın değil ince okunur: Kâmil der gibi.)
Kâşgarlı Mahmud veya Mahmud Kâşgarî'nin tam adı Mahmûd bin el-Huseyn bin Muhammed el-Kâşgarî'dir. (Kâşgar, Doğu Türkistan'da, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin batısında yer alan bir şehirdir ve şehrin adının ilk hecesi olan "kâş" kalın değil ince okunur: Kâmil der gibi.)
Diğer bir adı "dokurcun" olan oyun.
TDK'ye göre bitişik, Kubbealtı'ya göre ayrı yazılan kelime.
TDK'ye göre bitişik, Kubbealtı'ya göre ayrı yazılan kelime.