confessions

ontolojik sancilarimin merhemi

1. nesil Yazar - melek gibi

  1. toplam entry 1315
  2. takipçi 54
  3. puan 41035

nice

ontolojik sancilarimin merhemi
asıl anlamı güzel ve hoş değil. söyleyecek söz bulamama durumu vardır, karşındakini kırmamak için güzel şeyler de söylemek zorundasındır. işte tam o anlar için uydurulmuş, anlamsız ve aptalca manasına gelen bu kelime zamanla 'güzel, iyi ve hoş'a evrilmiş. bizim böyle bir kelimemiz bile yok.

internetten hastalık araştırmak

ontolojik sancilarimin merhemi
Biteviye yaptığım eylem. Hobilerim arasında latince öğrenmek, fizyoloji, anatomi ve hastalıklar bilgisi gibi kitapları okumak da var. Bir pratisyen hekim kadar bilgim var diyebilirim. ( abartıyorum elbette) tüm bunlar olunca internetten hastalık araştırıp, kendime teşhis koyabiliyorum. Sağlıklı bir durum olmasa da şimdiye kadar dr a gidip de yanıldığım olmamıştır. Sağlık problemi olan arkadaşlara yardımcı olabilirim.

insan beyni

ontolojik sancilarimin merhemi
özellikle bazen düşünce, algı ve değerlendirmeyle ilgili fenomenleri kavramakta güçlük çeker. beyin içerisindeki nöron miktarı bu yüzden çok çok önem taşır. eğer nöronlar arasında adam gibi bağlantı yapamayıp o kombinasyonu sağlayamıyorsanız vay halinize.

hayal

ontolojik sancilarimin merhemi
gücü kalpten gelir. görünen gerçekliğin gücü ise akıldan gelir. hayal kalpte ne kadar yer edinebilirse, görünen gerçek ise aklı ne kadar ikna edebilirse o kadar güçlüdür. biri diğerinin topraklarında yaptığı savaşı kaybetmeye mahkumdur. hayal sınır tanımadığı için aklın kalıplarını yırtar ve sonuç olarak akıl tarafından kovulur, zahiren görünen gerçek de hisleri doyuramadığı için kalbe dokunamaz, kalp ona kapısını açmaz.


Örneğin şiir hisler ile örülür ve hayaller inşa eder. hayallerden de kalbe uzanır. bir şiir kalbe ne kadar dokunuyorsa o kadar güçlüdür. görünen gerçekliğe değinmekle pek uğraşmaz. bu görevi nesre bırakır. aklın kılavuz olduğu yollara düz yazıdır, talip.


olur da hisse dağıtmak isterse gerçeklikler pazarından, o zamanda bunu hayallerin dünyasından yapar; teşrif etmez görünen gerçekliğin yer yüzüne. anlatır anlatacağını kendine ait semadan. ışığı uzanır kalbe dokunur, akıl ona teslim olur. onun vereceğini almakla yetinir. istese de çıkamaz şiirin labirentlerinden.


Hayal bazen öyle bir yerden çıkar gelir ki akıl onda bulduklarına şaşkın şaşkın bakar durur, manayı hakkıyla verecek olan kalp bu duruma güler geçer.

balık tutmak

ontolojik sancilarimin merhemi
denizin tam ortasında yüzü yalayan esinti ve müzik eşliğinde heyecanla oltamı denize atıp, 2 saat mal gibi bekleyip bir tek balığın gelmemesi, gelenlerinde de yemlerimi yiyip kaçması nedeniyle sinir harbine dönen eylem. o kadar şiir, şarkıya rağmen gelmiyorlarsa keyifleri bilir..

hiçbir yere ait olmamak

ontolojik sancilarimin merhemi
tutunamayan insanların savruk yaşamlarının kendi kendine yetme olgusuna bürünerek ortaya çıkmasıdır. akla, ruha, kalbe ve burada sayılabilecek insanın benliğini dışarıya bağlamış tüm zincirlerin kırılması ve ardından görünüşte insanın özüne bağlanmasıdır. ezcümle; özgürleşmektir. bunun muhteşem bir deneyim olduğunu düşünmeye neden bir çok yanılsama mevcuttur ki görünüşte öze bağlanmak tanımına binaen insanın sanki kendinden var oluşuna sürükleyebilecek düşüncelere kaymak da mümkündür. halbuki günümüzdeki modern insanın kayboluşları arasındaki kendini gizleyen ve belki de en büyük sorunların listesinde kendine ilk sıralardan yer edinme şerefine nail olmuş unsur özgürlüğün ta kendisidir. insan egosu itibariyle özgürlüğün savaşını vermeye ve kazandığı ufak zaferlerden haz almaya meyilli olsa da diğer yandan aciz olduğu durumlar ile karşılaşınca elbette korkacaktır ki bu korkunun yenilmesini sağlamak adına yer yer kendini bağlanma istediğinin avuçlarına bırakacaktır. insanın tüm varlığı ile kendine bağlanmasını yine kendi fıtratındaki zavallılık engeller iken kendinden var oluşun hissettirdiği tanrılık rolünün altından kalkması mümkün olmamaktadır. salt bir yalnızlığın bırakın pençesine düşmeyi o sert, mutlak yalnızlığa diş geçirecek kudrete sahip olmak tanrılık rolünün gereklerindendir. rahat bir kölelik için sefil bir efendiliğin yüzüne bakmayacak insan mı böylesine ihtişamlı bir oyunu perdeye koyacak? ezilecek elbette, kendi içinde küçülecek ve muhtaçlığı ona sık sık hatırlatılacak. bir yere, bir kişiye, bir duyguya, bir düşünceye bağlı olmadan yaşamanın hayalperest serüveni elbette bitecek. işte o zaman kadar acılı, sancılı ve yer yer yaşamın tüm hatlarına söven insan oğlunun yaşadıkları havaya üflenmiş sözleri gibi silip gidecek. istesin ya da istemesin bu aciz insan bedenin toprağa ait olduğunu görecek.

hata yaptığını anlamak

ontolojik sancilarimin merhemi
şükür sebebidir. insan eksikliklerini, kusurlarını her fark edişte şükretmelidir. zira bu; bir kez daha tamamlanacaksın demektir. bir kez daha, bin kez daha, zibilyon kez daha yeniden olgunlaşmaktır. ama işte insan olmak meselesi. aşamıyoruz verilmiş olanı. ne kadar inkar etsek de bu böyle. güç gösterisi.. hatalıyım diyemiyor saldırıyoruz.

kelebek

ontolojik sancilarimin merhemi
hafifçe yırtılmış kanatları, zamanın yorgunluğunu taşırken bile renkleri hala canlı. kelebeğin kısacık ömründe demlenebilecek bir yasemin çayı kordan kızıla dönmüş bir çaydanlığın içinde. enteresan bir hikayenin en önemli ayrıntısı.

zengin sözlük yazarlarından şiirler

ontolojik sancilarimin merhemi
askıda kalmış soluklar,
donmuş, kırılgan gözler..
kaldırımı zımparalayan ayaklar..
burulmuş minareden gelen ezan,
son karanlığın üzerinde yankılan..
çalar takunyaların türküsü,
halsiz mantar ürküsü..
sokak köpekleri arkadaş,
silüet silinir yavaş yavaş..
gıcırdayan küflü salıncak,
sessizlikte kaybolacak..
elektrik tellerine asılmış,
kirli çarşaflar birbirine yapışmış..
eğilmiş anten çok çaresiz,
içeriden naralar gelir edepsiz..
kuru kuru örtünmek neye yarar?
kanar durur derinde yaralar..
ay bakar arasından bulutların,
çapkınca sırıtır aşüftenin ardından..
köşede duran taş hüzünlü,
adımlara takılmaktan yükümlü..
siyahı üzerine çekmiş deniz,
zannedilir ki bir o dertsiz..
haber gönderir bacalar,
karşıdaki delinin aklını kurcalar..
bırak direği, yelken yakan kokular;
çaresizdir buruna sarılmış fular..
sinsice büyür telaş,
hasetle uyanır birçok meslektaş..
kaldırımlar başlar mesaiye,
yazık, yoktur ona yevmiye..
eser arada fırından simit rüzgarı,
nasılda açtır, kalabalığın karnı..
bir lokma ile doyacak iken,
hırslar boğazda oldu diken..
tanıktır, köşedeki dilenci çocuk;
insanlık ölü, vicdan buruk..

pusula

ontolojik sancilarimin merhemi
Yön bulmamızı sağlayan manyetik araç. pusula ibresinin yuvarlak içinde değil de düz çizgi boyunca yönlendirdiğini düşünelim. dünyanın düz olduğuna inanan biri, pusula delilinden yola çıkarsa ve bir uçakla bu zamana kadar çıkılan noktadan aynı noktaya asla dönülmediğini iddia ederse, onun karşısında kullanacağımız her bilimsel argüman da onun lehine çalışmaya başlar.

alışkanlıkların kökeni

ontolojik sancilarimin merhemi
duyarlılığı güçsüzleştirir. çabayı azaltarak edimi hızlandırır. işte bu yüzden alışkanlığın kökeni, canlı bir varlığın yinelenmesi ile başlar. yinelenme esnasında oluşan değişikler ise alışkanlığın direnç göstermesine neden olur. çünkü yeni ortamda yeni ihtiyaçlar belirecektir. ve elbetteki insan, tıpkı yeri değiştirilen saksıdaki bitki gibi uyum göstermeye çalışırken, bir süre ürün vermeyecektir..
35 /