lafın bittiği yerdeyiz derdim ama hızır'ın lafı bitmez, 3 bin liraya lafa devam ederim din dostlarım.
Sınırların en büyüğü şüphesiz sınırsızlığın ta kendisiydi.
İnsanı ömrünce yaşatan ölüm sınırı iken ölümsüzlük kimde yaşama hevesi bırakacaktı? Bir adım nasıl ki başka bir adımın sınırında kaldıkça atılma hevesindeyse bir düşünceyi var eden de elbet başka bir düşüncenin sınırı değil miydi?
İnsanı ömrünce yaşatan ölüm sınırı iken ölümsüzlük kimde yaşama hevesi bırakacaktı? Bir adım nasıl ki başka bir adımın sınırında kaldıkça atılma hevesindeyse bir düşünceyi var eden de elbet başka bir düşüncenin sınırı değil miydi?
'Nedir bu uykusuzluğun diyor yastığım. Yastıklar konuşmaz bunu bir öğrenemedim. Peki bu konuşan kimdi? Beni her gece uyutmayan, sus dedikçe palazlanan bu konuşmacı kimdi? Ben olamazdım, ben olmamalıydım. O yıkılmışlıklar, o kırgınlıklar, o düşkünlükler benim olamazdı. Benimdi. O bendim. Yastıklar elbet konuşmazdı, konuşan bendim. Belki yatağımdı konuşan, belki duvarlardı? Hayır bendim konuşan. Oysa ben hiç konuşmazdım, konuşamazdım, sadece susarak nasıl bu kadar kırılabilmiştim?'
petrolün arıtılmasıyla elde edilen ve genelde yakıt olarak kullanılan bla bla bla renksiz bir sıvı. işbu girdinin amacı rammstein'dir, rammstein.
till lindemann benzin diye bağırdıkça insanın zaaam diye bağırası geliyor.
till lindemann benzin diye bağırdıkça insanın zaaam diye bağırası geliyor.
sema moritz'in yaşayan lakin bilinmeyen harika şarkılarından biri daha.
''...yıllar girse de aramıza
teselli olmaz yaramıza
bu dertle ölsem ömrüme yanmam
yıllarca sevsem yine aşkınla kansam...''
''...yıllar girse de aramıza
teselli olmaz yaramıza
bu dertle ölsem ömrüme yanmam
yıllarca sevsem yine aşkınla kansam...''
bir çocuk ninnisi olarak bilinmenin yanı sıra biraz yaratıcılıkla bir ninninin kaç yaşına gelebileceğinin kanıtı:
kemer sıkma politikası bu noktaya geldiyse demek.
(bkz:ben sırat'ta yetmiş arşın atlıyorum)
(bkz:ben sırat'ta yetmiş arşın atlıyorum)
hazır film yaklaşmışken (bkz:thanos).
ölümün adalet gücüne irade biçmiş ama tarafsız da olsa sonuçta bir katliama imza atmıştır.
tabii ki thanos'un öldürme anlayışını kenan evren'in ''denge olsun diye bir sağdan astık bir soldan.'' anlayışıyla karıştırmamak gerekir.
ölümün adalet gücüne irade biçmiş ama tarafsız da olsa sonuçta bir katliama imza atmıştır.
tabii ki thanos'un öldürme anlayışını kenan evren'in ''denge olsun diye bir sağdan astık bir soldan.'' anlayışıyla karıştırmamak gerekir.
yaşamımızı dünyaya uydurduğumuz bu serüvende, dünyayı yaşamına uyduran bir adamın eseri.
Kalemin gölgesini bile tutamayacaklara yazar diyeceksin, iyi yazar diyeceksin, onu okuyacaksın, onu anlamaya çalışacaksın. Ve anlayacaksın çünkü sana bir şey anlatmayacak. boş bir duvara bakmakla aynı hisleri yaşatan kitapları seveceksin, iyi kitap diyeceksin. Çünkü duvar seviyorsun sen, dört duvar seviyorsun, hapis duvarları seviyorsun. Zamanını ve seni hapseden o boş sayfaları seviyorsun.
sanki şarkıyı karsu değil de şarkı bizzat kendini dile getiriyor, öylesine akıp gidiyor damaktan cana.
Sherlock yeteneklerim sayesinde güven sözlük'te ''pattes'' adıyla yaşam sürdüğünü tespit ettiğim yazar. ha ne kadar yazar bilinmez, yazdığı kadar yazar.
İnsanlık, varoluşundan bugüne dek içgüdüsel biçimde hep bir şeylere bağlanmak istemiştir. Bu kimi zaman tanrı, kimi zaman aile, kimi zaman kendisi ve en kötüsü kimi zaman da bedenini çalacak maddeler olmuştur. Bununla birlikte bilimin gelişimi her zaman medeniyetimizin lehine olmadı, bazen öyle gelişmeler oldu ki medeniyet sıfatına yakışmaz olduk. Bu dünyadan birkaç dakika uzaklaşabilmek adına kendi bedenimizden on yıllar uzaklaştık. Hayatın çirkinliğine sığınmak adına uyuşturucuya sığınan insanlar, hayattan daha çirkin hâle geldiler. Her bağımlılık ''istesem bırakırım'' lafıyla başlar ve ne yazık ki bırakmak istenilmez, istenilse de bu maddeler kişiye izin vermez. İllüzyonun kendisi, bireyin istediği zaman bırakabileceğini düşünmesidir. Bedeni esir aldığı gibi zihni de esir alan bu alışkanlıkların insanı insana yakışmayacak rezil hâllere düşürmesi, hayatın getirdiği zor günlerden daha da rezil hâle getirmektedir insanı.
Sanıldığının aksine uyuşturulmak, hayatın eleminden uzaklaştırmanın aksine bireyi hayattan uzaklaştırır. Tabii bireyi hayattan uzaklaştıranlar uyuşturucuyla sınırlı kalmaz. Bazen masumiyetlerinin kurbanı olur insan; bir kereden bir şey olmazcıların kurbanı olur, denemekten zarar gelmez denir ama o zarar hep gelir. En büyük değerin akıl olduğu dünyada aklı bir kenara bırakmaktır insanın düştüğü yanlış. Doğru da olsa yanlış da olsa insan aklını hep başında tutmalıdır, aklının alınmasına izin vermemelidir. Bağımlılık işte bundan dolayı böylesine kötü oluşuyla anılmaktadır; insanın aklını başından alır. İnsan her daim yanlışa düşebilir, ama yanlışa düştüğü anda bile aklını başında tutmalı, hiçbir şeyin esareti altına girmemelidir. Hiçbirimiz parmaklıklar ardını istemeyiz. Bedenini parmaklıklar ardına layık görmeyen insanlığın zihnini parmaklıklar ardına bile isteye layık görmesi kişinin kendine yapacağı en büyük saygısızlıktır. Bedenlerin yalnızca ruhların birer kostümü olduğu dünyada özde olanı, ruhu bağımlılığa esir hâle getirmek bu hayatta başa gelebilecek en acınası durumdur. Clarissa P. Estes'in bir sözü de bu durumu açıklamaktadır. ''Bağımlılık, hayatı daha iyi gösterirken onun içini boşaltan her şeydir.'' Ve gerçekten böyledir. İnsana görmek istediğini verir, insanı derin bir kuyuda yanılsamalara tutsak eder. Böylece insan nihayetinde korkularının bağımlısı, ''bırakırsam nasıl devam ederim?'' korkusunun bağımlısı olur ve kişi artık uyuşturucunun yanı sıra kendisinin de bağımlısı olmuştur.
Serbest kelimesinin bile kökeninde serbest kalamadığı dünyada belki de en yüce şeydir kendimizi serbest kılabilmek, bağımlılıklara karşı koyabilmek. Bizleri esir almaya hazır bekleyenler yalnız maddelerle de sınırlı değildir, bazen karşımızdaki bazen de aynadakidir. Ama insan her ne koşulda olursa olsun bağımlılıkların karşısında olmalıdır çünkü akıl başta olduğu sürece her sorunun bir çözümü vardır. Bağımlı olunacak tek şey akıldır, birey her daim mantığın kanatları altına sığınmalıdır.
Sanıldığının aksine uyuşturulmak, hayatın eleminden uzaklaştırmanın aksine bireyi hayattan uzaklaştırır. Tabii bireyi hayattan uzaklaştıranlar uyuşturucuyla sınırlı kalmaz. Bazen masumiyetlerinin kurbanı olur insan; bir kereden bir şey olmazcıların kurbanı olur, denemekten zarar gelmez denir ama o zarar hep gelir. En büyük değerin akıl olduğu dünyada aklı bir kenara bırakmaktır insanın düştüğü yanlış. Doğru da olsa yanlış da olsa insan aklını hep başında tutmalıdır, aklının alınmasına izin vermemelidir. Bağımlılık işte bundan dolayı böylesine kötü oluşuyla anılmaktadır; insanın aklını başından alır. İnsan her daim yanlışa düşebilir, ama yanlışa düştüğü anda bile aklını başında tutmalı, hiçbir şeyin esareti altına girmemelidir. Hiçbirimiz parmaklıklar ardını istemeyiz. Bedenini parmaklıklar ardına layık görmeyen insanlığın zihnini parmaklıklar ardına bile isteye layık görmesi kişinin kendine yapacağı en büyük saygısızlıktır. Bedenlerin yalnızca ruhların birer kostümü olduğu dünyada özde olanı, ruhu bağımlılığa esir hâle getirmek bu hayatta başa gelebilecek en acınası durumdur. Clarissa P. Estes'in bir sözü de bu durumu açıklamaktadır. ''Bağımlılık, hayatı daha iyi gösterirken onun içini boşaltan her şeydir.'' Ve gerçekten böyledir. İnsana görmek istediğini verir, insanı derin bir kuyuda yanılsamalara tutsak eder. Böylece insan nihayetinde korkularının bağımlısı, ''bırakırsam nasıl devam ederim?'' korkusunun bağımlısı olur ve kişi artık uyuşturucunun yanı sıra kendisinin de bağımlısı olmuştur.
Serbest kelimesinin bile kökeninde serbest kalamadığı dünyada belki de en yüce şeydir kendimizi serbest kılabilmek, bağımlılıklara karşı koyabilmek. Bizleri esir almaya hazır bekleyenler yalnız maddelerle de sınırlı değildir, bazen karşımızdaki bazen de aynadakidir. Ama insan her ne koşulda olursa olsun bağımlılıkların karşısında olmalıdır çünkü akıl başta olduğu sürece her sorunun bir çözümü vardır. Bağımlı olunacak tek şey akıldır, birey her daim mantığın kanatları altına sığınmalıdır.
ciddi yazım hatalarını eleştirirken daha cümle başında yazım hatası yapan kişidir ekşi sözlük yazarı.
ekşi sözlük'le problemim yok fakat şu da bir gerçek ki ''yazar'' kısmında çok fazla vasıfsız barındırıyor. sanırsın ki ekşi sözlük yazarlığı demek paso bir şeyleri eleştirme hakkını elde etmek demek.
işte küçük insanların büyük oluşumların parçası olduğunda kendilerini büyük sanma yanılgısı.
zenginsozluk.com/foto
ekşi sözlük'le problemim yok fakat şu da bir gerçek ki ''yazar'' kısmında çok fazla vasıfsız barındırıyor. sanırsın ki ekşi sözlük yazarlığı demek paso bir şeyleri eleştirme hakkını elde etmek demek.
işte küçük insanların büyük oluşumların parçası olduğunda kendilerini büyük sanma yanılgısı.
zenginsozluk.com/foto
tanrının esintisi olan ruhun tanrısallığını geri kazandığı nadir anlardan biri.
şüphesiz ki varoluşumuz nice tanrısallıklar saklıyor ve bulunmayı bekliyor. inancım şudur ki insan düşündükçe tanrıya yaklaşır ve tanrıya yaklaştıkça esas tanrı esintisine kavuşur. insan kimi zaman isteyerek ulaşır tanrının esintisine kimi zaman da insani saflığı sayesinde tanrının esintisi bir ödül olarak belirir önünde ve ömründe.
şu da var ki varoluşumuzda tanrının esintisi yalnızca altıncı hisle verilmemiştir bize; bu esintinin daha birçok ortaya çıkışı vardır benliğimizde. altıncı his yalnızca bu esintilerden biri.
şüphesiz ki varoluşumuz nice tanrısallıklar saklıyor ve bulunmayı bekliyor. inancım şudur ki insan düşündükçe tanrıya yaklaşır ve tanrıya yaklaştıkça esas tanrı esintisine kavuşur. insan kimi zaman isteyerek ulaşır tanrının esintisine kimi zaman da insani saflığı sayesinde tanrının esintisi bir ödül olarak belirir önünde ve ömründe.
şu da var ki varoluşumuzda tanrının esintisi yalnızca altıncı hisle verilmemiştir bize; bu esintinin daha birçok ortaya çıkışı vardır benliğimizde. altıncı his yalnızca bu esintilerden biri.
''Ben uyurken, acaba tanrı benden bir şeyler mi aldı?''
böyle buyurdu zerdüşt'tür.
bir dine inanılmıyorsa ve kutsal kitap arayışındaysa ruh, bu kitap o maneviyatı fazlasıyla hissettiriyor ruhun derinliklerinde.
hayatımızda, etrafımızda, baktığımız ve gördüğümüz muhtemel her yerde karşımıza çıkanı; 'insanı' insana anlatıyor.
yaşamımızı dünyaya uydurduğumuz bu serüvende dünyayı yaşamına uyduran bir adamın eseri.
böyle buyurdu zerdüşt'tür.
bir dine inanılmıyorsa ve kutsal kitap arayışındaysa ruh, bu kitap o maneviyatı fazlasıyla hissettiriyor ruhun derinliklerinde.
hayatımızda, etrafımızda, baktığımız ve gördüğümüz muhtemel her yerde karşımıza çıkanı; 'insanı' insana anlatıyor.
yaşamımızı dünyaya uydurduğumuz bu serüvende dünyayı yaşamına uyduran bir adamın eseri.
kardeş payı'nın şerif amcası olarak bilinen ozanımız sadık gürbüz'ün gelme ey ecel deyişi, bir başkadır kendisi, saat gün mekân dinlemez.
Aramızda ola ki eğitim kurumlarında yahut çocukların bulunduğu ortamlarda görev alanımız varsa telifsiz olarak yaptığımız çevirilerden yararlanabilir. Yaptığımız işin karşılığı yalnızca çocuklarımızın eğitimine destek olmak ve destek oldukça motivasyon bulmak.
Gelecek göklerdeyse o gökleri çocuklarımıza açmak görevimiz.
Twitter hesabımız> https://twitter.com/uzayyolculari
instagram hesabımız> https://www.instagram.com/uzay.yolculari/
web sayfamız> https://sites.google.com/view/uzayyolculari/home?authuser=2
Gelecek göklerdeyse o gökleri çocuklarımıza açmak görevimiz.
Twitter hesabımız> https://twitter.com/uzayyolculari
instagram hesabımız> https://www.instagram.com/uzay.yolculari/
web sayfamız> https://sites.google.com/view/uzayyolculari/home?authuser=2
Gönüllülük esasıyla 'nasa' kaynaklarını türkçeye çeviren ekiptir.
Projede çevrilen eserleri türkçeye uygun hâle getirmek adına redaktörlüğü üstlenen taraf olarak çalışmalarımızı sizinle paylaşmak isterim.
Ayrıca çalışmalarımıza göz atıp daha geniş kitlere ulaşmamız adına bizlere yardımcı olabilirsiniz. Gelecek bilgiden geçiyor ve geleceğin emekçileri olmak bizlerin yegâne mutluluk kaynağı.
(Projeler telifsizdir ve izin alınmadan çoğaltılıp paylaşılabilir.)
https://sites.google.com/view/uzayyolculari/home?authuser=2
Projede çevrilen eserleri türkçeye uygun hâle getirmek adına redaktörlüğü üstlenen taraf olarak çalışmalarımızı sizinle paylaşmak isterim.
Ayrıca çalışmalarımıza göz atıp daha geniş kitlere ulaşmamız adına bizlere yardımcı olabilirsiniz. Gelecek bilgiden geçiyor ve geleceğin emekçileri olmak bizlerin yegâne mutluluk kaynağı.
(Projeler telifsizdir ve izin alınmadan çoğaltılıp paylaşılabilir.)
https://sites.google.com/view/uzayyolculari/home?authuser=2
film üzerine ''korku ve sevgi'' izgesinde belki binlerce fikir belirtilmiştir. alışkanlık olarak bir filmi izlemeden önce yorumlarına pek bakmam, filmi izledikten sonraysa filme kimler hangi pencereden bakmış merak ederim, belki bana da yeni açılan bir pencere olur ümidi beslerim.
bu girdide bahsedeceklerim film hakkında değil de filme yorum yapanlar hakkında olacak.
(bkz:mentionception)
filmi izlemeyenler için de bir cümlelik anlatım yapacak olursak deyim yerindeyse mind fuck bir filmdir kendileri.
filmi izleyen kitleye baktığımda aslında ülkenin her metrekaresinde görülen bir problemle karşılaştım; vekâlet akıl ve fanatiklik.
bazı kimseler hayatta erişilemez gördükleri, ulaşamayacaklarını anladıkları yahut onları aşan bir durumla karşılaştıklarında istemsizce ona bağlanma, onu yüceleştirme eğilimine kapılıyorlar. ben bu durumun sebeplerinden biri olarak öz güven eksikliğini öne sürüyorum.
''benim aklım ermez'' güdüsüyle ortada anlaşılamayan bir durum varsa kimisi o durumu ''ben anlamıyorsam muhtemelen aptallığımdandır, anlatılan şey çok üst düzey'' olarak algılıyor, kimisi de ''ben anlamıyorsam anlatılan şey aptalcadır'' olarak algılıyor.
işte bu noktada çentiğin iki ucu da bataklığa saplanıyor ve mesele içinden çıkılmaz bir döngüde kaosa sürükleniyor.
Aklım ermez güruhu düşünmeye acziyetiyle sorgulamaktan vazgeçip aptallığını kabulleniyor; düşündüğünü sanan ve olayı aptallıkla ele alan güruh ise meseleyi anladığını sanıp kendini yüceltmeye çalışıyor.
işte bu noktada fanatizm işin içine giriyor ve birey, düşüncesinin yanlış olduğunu anlamaktan korkup savunduğu şeye körü körüne bağlanarak onun üzerine bir daha düşünmek istemiyor.
bir durum anlaşılmanın ötesinde kalabilir ama şu da bir gerçektir ki birey düşünmekten kaçmıyorsa hiçbir durum anlaşılmaz değildir.
bu bağlamda şunu demek istiyorum ki ne bizlerin anlamadığı şeyler aptalca, ne de bizler anlamayınca aptalız. sadece ve sadece düşünmekten kaçıyoruz hepsi bu. birilerinin bizim yerimize düşünmesine alıştık, kolay geldi, hoşumuza gitti.
bizi bitirecek bir şey varsa o da aklımızı verdiğimiz vekâlettir.
aklımızı gerçek anlamda başımıza almamız gerek, geç olmadan.
filmle de ilgili şunu iliştirmek istiyorum; yorum okumadan izleyin ve mutlaka izleyin. düşünmeye ihtiyacımız olduğu şu günlerde insanı düşünmeye zorlayan bir film.
bu girdide bahsedeceklerim film hakkında değil de filme yorum yapanlar hakkında olacak.
(bkz:mentionception)
filmi izlemeyenler için de bir cümlelik anlatım yapacak olursak deyim yerindeyse mind fuck bir filmdir kendileri.
filmi izleyen kitleye baktığımda aslında ülkenin her metrekaresinde görülen bir problemle karşılaştım; vekâlet akıl ve fanatiklik.
bazı kimseler hayatta erişilemez gördükleri, ulaşamayacaklarını anladıkları yahut onları aşan bir durumla karşılaştıklarında istemsizce ona bağlanma, onu yüceleştirme eğilimine kapılıyorlar. ben bu durumun sebeplerinden biri olarak öz güven eksikliğini öne sürüyorum.
''benim aklım ermez'' güdüsüyle ortada anlaşılamayan bir durum varsa kimisi o durumu ''ben anlamıyorsam muhtemelen aptallığımdandır, anlatılan şey çok üst düzey'' olarak algılıyor, kimisi de ''ben anlamıyorsam anlatılan şey aptalcadır'' olarak algılıyor.
işte bu noktada çentiğin iki ucu da bataklığa saplanıyor ve mesele içinden çıkılmaz bir döngüde kaosa sürükleniyor.
Aklım ermez güruhu düşünmeye acziyetiyle sorgulamaktan vazgeçip aptallığını kabulleniyor; düşündüğünü sanan ve olayı aptallıkla ele alan güruh ise meseleyi anladığını sanıp kendini yüceltmeye çalışıyor.
işte bu noktada fanatizm işin içine giriyor ve birey, düşüncesinin yanlış olduğunu anlamaktan korkup savunduğu şeye körü körüne bağlanarak onun üzerine bir daha düşünmek istemiyor.
bir durum anlaşılmanın ötesinde kalabilir ama şu da bir gerçektir ki birey düşünmekten kaçmıyorsa hiçbir durum anlaşılmaz değildir.
bu bağlamda şunu demek istiyorum ki ne bizlerin anlamadığı şeyler aptalca, ne de bizler anlamayınca aptalız. sadece ve sadece düşünmekten kaçıyoruz hepsi bu. birilerinin bizim yerimize düşünmesine alıştık, kolay geldi, hoşumuza gitti.
bizi bitirecek bir şey varsa o da aklımızı verdiğimiz vekâlettir.
aklımızı gerçek anlamda başımıza almamız gerek, geç olmadan.
filmle de ilgili şunu iliştirmek istiyorum; yorum okumadan izleyin ve mutlaka izleyin. düşünmeye ihtiyacımız olduğu şu günlerde insanı düşünmeye zorlayan bir film.
ışık hızı değil de beni uzun yol tutuyor.
Vera'ya ait ritmi hoş, klibi mayhoş, yokluğu nahoş bir şarkı.
Dikkatli dinlenirse sözleri kendi içinde bütünlüğe sahip, bir hikâye anlatıyor.
''...Hikâyeyi ekledi
Yalnızlığı güzelledi
Bi mutluluk reklamından ibaretti gülüşleri
Yüzünü temizledi,
Bir otel odasında
Bıraktı geçmişi belli ki asfaltlara...''
Sözlüğün durgun sularına bir taş atma hevesiyle;
Dikkatli dinlenirse sözleri kendi içinde bütünlüğe sahip, bir hikâye anlatıyor.
''...Hikâyeyi ekledi
Yalnızlığı güzelledi
Bi mutluluk reklamından ibaretti gülüşleri
Yüzünü temizledi,
Bir otel odasında
Bıraktı geçmişi belli ki asfaltlara...''
Sözlüğün durgun sularına bir taş atma hevesiyle;
Duman'a ait kafalanmalı, nemalanmalı ve havalanmalı şarkıdır.
''Seyrediyor Gözleri Kanlı
Çaresi Yok Zincire Bağlı
Haykırıyor Gözleri Kanlı
Sesini Duyana Sözleri Canlı''
''Seyrediyor Gözleri Kanlı
Çaresi Yok Zincire Bağlı
Haykırıyor Gözleri Kanlı
Sesini Duyana Sözleri Canlı''
sanata/çizime merakınız varsa arkadaşımla benim içeriklerimizden oluşan sayfamıza bekleriz efendim, merakınız yoksa da bir göz atın derim.
https://www.instagram.com/lefelze/
https://www.instagram.com/lefelze/