confessions

turuncu gemi

2. nesil Yazar - Eski sevgili hüznü

  1. toplam entry 1820
  2. takipçi 11
  3. puan 16942

surname

turuncu gemi
sadece bir dalda edebi eserlerle anılmak genelde edebiyatçıların kaderidir. haldun taner, şiir, düz yazı, öykü gibi bir çok dalda iyi eserler vermiş bir yazar olmasına rağmen edebiyatımızda oyun yazarı olarak bilinir. nazım da keza aynı dallarda muhteşem eserler vermişken şairdir. e tabii, örnekleri çoğaltabileceğimiz büyük yazarlarımızın genelde en iyi türde yazdıkları eserlerle anılmaları normaldir. sanırım dünya edebiyatında bu ezberi bozan tek yazar sabahattin ali'dir. öyküleri, tiyatro oyunları, romanları, şiirleri aynı lezzet ve kalitede olduğu için belki de ismi anıldığında hangi kefeye konulacağı bilinemez.

aziz nesin de genelde öykücü olarak bilinir. neredeyse her öyküsünü en az 2 defa okumuş bir hayranı olarak belki de dünyanın yaşamış en iyi on öykücüsünden biridir diyebiliyorum. fakat romanları da bir o kadar iyidir. okuyucuları tarafından yeterince bilinmemesi beni hep örselemiştir. surname adlı eseri de bunlardan biridir. ilk defa okuduğumda 16 yaşındaydım surname eserini. ırz düşmanı idam mahkumu berber hayri'nin öyküsüdür. daha o yaşımda kirli toplumun bak dediğine bakmamayı, olayları derini ve bütününden düşünüp ele almayı bana öğretmiştir. her yaşta okunmasını ivedilikle tavsiye ederim.

kemal unakıtan

turuncu gemi
bakanlığı döneminde ''kemal zamakıtan'' diye anılan siyasetçidir. yalçın küçük o zamanların yıldız ekomisti olarak pazarlanan ekonomi bakanı için de ''ali bebecan'' derdi. şimdi de dünyada yaşamış prens philp'den sonraki en şanslı iç güveysimiz var dümende.

ali ekber çiçek

turuncu gemi
bugüne kadar telli kurandan dökülen en güzel vahilerden birini besteleyen büyük ozandır. ustamız bu nefesi çalarken ayrı bir sarhoşlukla tellerin arasında 14 bin yıllık bir zaman yolculuğu yaptığınızı hissedeceksiniz.

güne güzel başlatan şarkılar

turuncu gemi
alo intihar hattını arayan insanı intihara teşvik eden memur gibi yaklaşacağım başlıktır. paylaşacağım şarkının bir gün bir yerde istemeden kulağımın karşısına çıkacak olma korkusu bile bir sene boyunca felç etmişti beni. son bir senedir sabahları işe giderken gitmek için hazırlanırken, melankoli ve kaosu geceden devir aldığım günlerde dinlediğim şarkıyı paylaşacağım. belki son damladan sonra her şey taşar da iklim içimde akdeniz olur umuduyla dinlerim sabahları bu şarkıyı. yahut artık son damlada hüzünden ölürüm de kurtulurum umuduyla. gerçi sadece genelde ağlarım, göz yaşlarının da anti depresan etkisi vardır rahatlarım. göz yaşlarından anti depresan damıtıyorum abi daha ne kadar kötü olabilirim.

ordu'nun dereleri

turuncu gemi
uzun yıllar evvel çok sevdiğim bir kadın vardı. radyoda ne zaman güzel bir türkü çıksa ''ileride çocuklarımız olursa ve ben ölmüşsem bu babanızın en sevdiği türküydü'' dersin diye acıklı acıklı konuşurdum. ilk başlarda hüzünlenirdi ben böyle konuşurken. bu sahne daha sonraları tekrarlandığında ''amaann turuncu, her türkü de senin en sevdiğin türkü haa, hangisini söyleyeceğim'' ben diyerek takılmaya başladı. o bunu dedikten sonra farkettim ki evet gerçekten de her türkü benim en sevdiğim türküymüş. ve ben bunu radyoda çıkan başka şarkılar için de değişik zaman aralıklarında söylüyormuşum. zaten çocuklarımız falan da olmadı. o da ayrı hikaye.

fakat şu an en sevdiğim türkü ordu'nun dereleri. fakat sadece ayşegül'den. youtube listemde bu türküden sonra ''cevizin yaprağı'' türküsü var. muhtemelen bir kaç dakika sonra en sevdiğim türkü o olacak.

''oyy mehmeddiim mehmediim, sana küstüm demediimm.''

ALLAHH BEEE!!

akp seçmeni

turuncu gemi
iki gün önce uzun boylu sevgi insanımızdan sonraki yaşayan en köklü akp'li olan annemle şok markete girdim. hava epey sıcaktı çok susamıştım elimi sade sodaya attım. bir kaç gün önce o sodayı 60 kuruşa aldığıma emindim. yeni fiyatı 95 kuruştu. bu kadar da geçirilmezdi. anneme dedim bak işte eserinizle övünün. bu pahalılık hep bu marketler yüzündenmiş anneme göre. onlar vatandaşı böyle faiş şekilde sömürmeye ant içmişler. yanındaki hiç tanımadığı insanları da bu yönde provake ediyordu.

sabah sağolsun yeğenim bıraktı beni işe. bu s-400 füze sistemleri hakkında basında çıkan bütün yazıları okumuşumdum. fakat bu füzeler hakkında ben bile yeğenim kadar sağlam bi öz güvenle atıp tutamam. ona göre bu füze sistemleri bizi israil'den koruyacakmış. suriye'de her an saldırabilirmiş. bu yüzden acil ihtiyacımız varmış bu füzelere. zamanında abd'den istemişiz biz hava savunma sistemleri bize satmamışlar. bu yüzden sonuna kadar haklıymışız.

iş yerinde akp'li bir arkadaşla yine bu konu açıldı. bizi nato'dan atarlarsa atsınlarmış. biz de arap coğrafyasının önderliğini yapar ve ortak para birimine bile geçermişiz.

rasyonaliteyi çok pis öldürmüşler azizim demek istiyorum. yahut millet kafayı toptan kırmış da diyebiliriz.

ekrem imamoğlu

turuncu gemi
öncelikle belirtmeliyim ki hayatımda ilk defa chp'ye özgür tutsak bir dostun selamı ve azıcık hatırım için demesiyle oy verdim. hatrı ağrı dağı kadardır dostun. selamının havası baharların en güzel gülüşlüsüne benzer. sandığa gittiğimde seçmen kağıdımı da kimliğimi de evde unutmuştum. yağmur yağıyordu yorgundum buna rağmen eve gittim evrakımı aldım oy kullandım. kendimi chp'ye oy verdiğim için o kadar kirli hissediyordum ki yağmurda arınmışım gibi geldi.

ekrem beyden öte, şehircilik bazında oy verdiğim chp'li başkan 3 ayda kentimde farklılık yaratmayı başardı. bu açıdan vicdanım rahat. iyi ki vermişim. ekrem beyin bir çok söylemlerini takdir etmemek, samimiyetinin ve dürüstlüğünün elini sıkmamak mümkün değil. dünkü sadece dünkü tartışmada vurguladığı şu husus bile çok önemlidir. belediyeler neden tarikatlere yurt yaptırsın? belediyeler bunu kendi imkanlarıyla çok daha ucuza yapar. bundan 40 yıl önce salt bu gerçeklik bile egemenler tarafından algılansaydı bugün fetö gibi kirli yapılar devlete kök salamayacaktı. makro hegemonya hala bu gerçeğin farkında değil ve korkarım her yerde mikro fetöler bitiyor.

lakin şu haremlik selamlık olayının reklamıyla saçmaladın eko başkan demek istiyorum.

16 haziran 2019 ekrem imamoğlu ve binali yıldırım canlı yayını

turuncu gemi
imamooğlu'nun gayet yerinde bir performansla önde olduğu tartışmadır. binali gergindi, binali yalan söylüyordu, eko gençliğinin ve dürüstlüğünün verdiği güçle binali'nin temsili ciğerini söküyordu. eko'ya helal olsundu.
esas itibariyle bu başlığa yazmaktan bile haya ediyorum. ortada akp'nin bütün devlet ve medya gücüne rağmen kazanamadığı bir 31 mart seçimi vardır. seçimi chp-ip değil halk kazanmıştır. sonrasında halka kazık atılmıştır. bu ve benzeri yayınlarla halka atılan kazık meşrulaştırılmak isteniyor. halkın 23 haziran'daki zaferi her şeye rağmen daha kutlu olacaktır.

sayın binali, dindar bir partiden geliyorsun. öncelikle hatırlatmak isterim ki islam dininde bir kere yalancı şahitlik eden insanın şahadet hakkı hayatı boyunca elinden alınır. pişmiş ismail soramadı bu soruyu sana ben tekrar ediyorum. fetö ele başıyla hiç görüştün mü? veya kaç kere görüştün bugüne kadar diye de soruyu düzeltebilirim.

bir de, selahattin demirtaş'ı serbest bırakın. meydanlar entelektüel derinlik ve zekaya sahip bir lider nasıl olurmuş tekrar görsün.

lan bu devlette hard kapitalizm var

turuncu gemi
bundan sonra benim için marks, engels ve lenin'den önce biatına girmek istediğim önderdir. ağzına sağlık kardaşım demek istediğim süper ankaralıdır bu sözün sahibi. ağzına sağlık gözüm demek istiyorum.

''devletsiz millet neyy? lan bu memlekette hard kapitalizm var leşçi can alıcı faşizan var.''



bu memlekete ne lazım biliyor musun? devrim lazım devrim!!!

aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni

turuncu gemi
1980'li yıllarda türkiye'nin başına gelen tek iyi şey muhteşem 3 yönetmenin parlamasıydı. tunç okan, yavuz turgul, ve sinan çetin'den bahsediyorum. rica ederim sinan çetin'i doksanlar ve günümüzle değerlendirmeyin. 82'de çiçek abbas ve çirkinler de sever gibi iki muhteşem filme imza atmıştır. 85'de 14 numara gibi sadece bizim sinemamızın değil dünya sinemasının baş yapıtı olabilecek bir film çekmiştir. 93'de çektiği berlin in berlin de çok iyi bir filmdir. 2000'de propaganda filminin çekilmesi sınır çirkinliğinin çıplak gerçekliğine sıkılan bir mermiydi. fakat özellikle 14 numara gibi dispotik ambianslara dünya sinemasında martin scorsese falan yaratabiliyor.
tunç okan ustamız sadece 3 film çekmiştir. fakat üçü de her açıdan bugüne kadar seyirciye en güzel biçimlerde anlatılmış hikayelerdir.

yavuz turgul'un anlatımı kanaatimce diğer iki yönetmenden zayıftır. filmlerinde çok fazla diyalog ve mesajın seyircinin gözüne sokulma hadisesi vardır. fakat o da hep anlatılması gereken öyküleri anlatmıştır. aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni de bunlardan biridir.

başta haşmet asilkan karakterini ele alalım. kendisi özü itibariyle tam bir orospu çocuğudur. muhsin bey kadar olmasa da, şener şen tarafından başarılı bir şekilde canlandırılmıştır. eskiden vıcık vıcık aşk filmleri çekerken antropozun değişik bir biçimine yakalanmıştır. kalıcı olmak adına toplumsal filmler çekmeye girişir. fakat öz hakkında hiç bir fikri yoktur. kendisine filmde bir yapımcı tarafından söylendiği gibi ''fular takıp sakal bırakmakla olmaz bu işler'' zaten işleri yüzüne gözüne bulaştırınca kendinden başka herkesi suçlayacak kadar bir zavallıdır da. tam da bu ruh halinde erken antropoza giren yığınla çok sevdiğim dostum arkadaşım olmuştur yaşamım boyunca. bu zavallı hallerinden sonra bir daha sevememişimdir. 3 tane çocuğu vardır haşmet asilkan'ın. işte bu film üzerinden insan neden ürer işi gayet güzel şekilde anlatılmaktadır. insan dünyaya hayatını mafh edeceği taptaze varlıklar getirmek için ürer. başka neden üresin ki?
fakat ortamlarda haşmet asilkan'a sempatiyle bakan izleyiciler görüyorum. vedat türkali romanındaki kenan karakterine sempatiyle bakılması kadar örselemektedir bu durum beni

jeyan karakteri tam bir kaşardır. solcudur fakat o da işin özünde değildir. çok zeki bir kadındır. onun da hayatını mafh ettiği bir çocuğu vardır. bu arada haşmet'in de hayatı babası tarafından mafh edilmiştir. zekasını seksüel bir entelektüel aktivite olarak erkekleri donunda sallamakta kullanır. solcu olmak da zaten o günlerde modadır.

nihat karakteri eski zamanlardan yakışıklı şimdilerde ihtiyar bir alkolik karakterdir. sinema ve tiyatromuzun kadri kıymeti bilinmemiş oyuncusu aytaç yörükaslan tarafından canlandırılır. aytaç beyi sanırım hepimiz süper baba dizisinde fiko'nun babası rolüyle hatırlarız.
kendisi filmin bir yerinde jeyan'a ''yönetmene kaç defa verdin bu rol için'' diye sorar. haliyle jeyan tarafından ters bir tepkiyle karşılanır. bunun sebebini nihat hiç bir zaman anlamayacaktır. zira benim çıkarttığım kadarıyla kendisi genç ve zenginken bu espirileri gayet gülünebilecek espirilerdi.

hakkı ölür. hakkı'nın cenazesinde çok az insan vardır. camideyken şener şen, nubar terziyan'a döner sorar ''yahuu sen ermeni değil miydin? ne yapıyorsun camiide? terziyan da der ki ''o kadar az kişi vardı ki cenazede rahmetliye ayıp olmasın dedim''
oysa şener şen'in öbür tarafındaki sami hazinses üstadımız da ermenidir. ve bir mülakatında gazeteciye bu gerçeğin kendisi ölene dek saklanmasını rica etmiştir.

rabia naz vatan hakkındaki önergenin akp ve mhp oylarıyla reddedilmesi

turuncu gemi
şu an ülkenin bir numaralı gündemi olması gereken meseledir. ses çıkartmak için neyi bekliyoruz? özene bezene 10 yaşına getirdiğimiz evlatlarımızın, yeğenlerimizin göz göre göre cinayete kurban gitmesi ve bu cinayeti işleyen kişinin bakan beyleri tanıdığı için intihar süsü verilmesini mi? şimdilik bizim çocuklarımıza böyle bir kötü durum tesadüf etmedi diye geceleri rahat uyuyabilecek miyiz?

akp ve mhp'nin bir suç örgütü olduğuna dair iddialar var. ben tabii ki buna katılmıyorum. yani mecliste göz göre göre cinayet araştırma engeli çıkartmak da bir suç örgütü olmayı ispatlamaz. olur mu hiç öyle şey? sadece hdp ile aynı oyu vermemek için 10 yaşında bir çocuğun cinayetinin örtbasına oy vermişlerdir. küçücük bir çocuğun canı, memleket bekasından değerli olamaz elbette.

vatan sağolsun. rabia naz sağ mı değil mi? vatanın evladı değil mi? kime ne ki?

göksel

turuncu gemi
türk pop müziğinde son 20 yılda iyi bir kadın sesi çıktı mı? şu model grubundaki kadın iyi mesela. gerçekten kaliteli bir sesi var. fakat kendisinin nota bile bilmediğinden eminim. yorumu da sırıtıyor. nil karaibrahimgil iyidir. sesi de eğitimlidir fakat şarkılarının yanından bile geçilmez kalitesizliktedir. uyuz kuzu gibi de bir yorumu var. şebnem ferah, özlem tekin? şebo da iyi bir ses fakat bağırıyor işte, aslında kötü şarkıcı bağırmasından anlaşılır. özlem tekin daha iyi bir kumaşa sahipse de şarkıları kanaatimce berbattır. örnekler çoğaltılabilir.

fakat değişik zaman dilimlerinden 4 kadın pop müzik sanatçısının yeri benim yanımda ayrıdır. 70'lerden nilüfer, 90'sanlardan sertap erener, candan erçetin. 2000'lerin başından da göksel. nazarı dikkatinizi celp ederse bu isimler şarkı söylerken bağırmazlar. sesleriyle notaya göre yükselirler. umarım hep de var olurlar.

lakin geçenlerde kendimi bu göksel yüzünden öldürecektim. oryantal dans yaptığı iğrenç bir klip yapmış. zamanın ruhuna bu lumpenlikle gayet güzel uyum sağlamış. hatırlarsan sertap erener de saçma bir oryantal çalışmayla nobel pardon amatör bir avrupa ses yarışmasında birincilik kazanmıştı.

bu vesileyle candan ve nilüfer ablalarıma seslenmek istiyorum. ablalarım sakın haa, sakın korktuğumu siz de yapmayın bundan sonraki her hangi bir klibinizde.

gözlerin

turuncu gemi
zülfü livaneli benim için kötünün de kötüsü bir romancı, korkak bir aydın, kötü bir şarkıcı fakat dahi ötesi bir müzisyendir. adamın türkiye müziğine kazandırdığı neredeyse bütün besteleri ''bundan aşağı beste yapılmasın arkadaş'' kıvamında muhteşem eserlerdir. fakat livaneli'nin bu şarkısının benim yanımda çok ayrı bir yeri vardır. üzerine yaşanmış bir anım falan yok. kalite adına eşi benzeri az bir çalışmadır. ve hakettiği değeri hiç bir zaman görememiş olması beni hep örselemiştir.

kıyamet

turuncu gemi
köken itibarıyla ''kıyam'' yani ayağa kalkmaktan gelen arapça sözcüktür. hayatını alnının teriyle kazanan emekçi dindar kardeşlerime değil sözüm. fakat şarabını üzümden değil de, içi kanından içen dindar sömürücülere seslenmek istiyorum. çok korktuğunuzu iddia ettiğiniz Allahın kıyametinden önce sömürdüklerinizin kıyamından korksanız iyi edersiniz.

büyük şair nazım'ın da dediği gibi;

alâmetler suresi

yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
haram sevaboldu, sevap haramdır.
ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemirir,
çekin ki körükleri
ateşe girdi demir.

çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
duyuldu kim ölüm satılıp kâr edile,
kendi kendilerin reddü inkâr edile
ve duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin.
duyuldu uykusundan uyandığı
zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan devin.

yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
medet yoktur, bakma geri.
kantarma zapteyleyemez oldu beygiri.
çıkmış üzengiden, ayağı yok mu?
kan sızar, şâk olmuş, dudağı yok mu?
gider, böyle gider, dahi gider
bu âteş yolların durağı yok mu?
bu yol orda biten yoldur.
«türabolmak ne müşküldür...»

çekin ki körükleri
ocağa girdi demir.
bir ateş külçesi düştü buzların ortasına.
alâmetler belirdi, kıyamet alâmetleridir.
haberdir, erişmekte kaynayan su galeyan noktasına.


2

tebahhur suresi

pehlivanlar cümle libastan soyunmuş, üryan idiler,
herbiri aşikâr etmişti zamirin.
gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu,
encam
tavı gelmiş demirin.

vadenin irişip çattığını bildiler,
kavaklar titreşip yere eğildiler,
ve çınar ağaçları
gördüler haykıraraktan,
köklerinin yılan ölüleri gibi
koptuğunu topraktan.

pehlivanlar cümle libastan soyunmuş, üryan idiler.
kızıl kanatlı kuşlar kayalarda
hazırdı atlamaya.
vadenin irişip çattığını bildiler,
kabardı, köpüklendi dalgalar
başladılar çatlamaya.

gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu.
ve rûzigâr
yükseldi ağır ağır, çoğaldı gitgide
birikti, birikti ve ânı-vahitte
«ah edildi derinden
yer oynadı yerinden,»
yıkıldı köprüler kemerlerinden,
yazılı taşlar kapandı yüzükoyon.

bu dem kıyamet demidir,
bu, buhara inkılâbıdır kaynayan suyun...

iman

turuncu gemi
esas itibarıyla inanç sözcüğüyle eş anlamlı olan kelimedir. bugüne kadar bazı ortamlarda ''ben imanlı bir ateistim'' şeklinde ironi yaptığımda insanların anlamsız bakışları altında kendimi ezik hissetmişimdir. sonradan anladımki bir çok imanlı vatandaş ''iman'' sözcüğünün ''inanç'' demek olduğunu bile bilmiyor. hatta çoğusu ''ya resul allah'' hitabının ''ey allahın elçisi'' demek olduğunu da bilmemekte. genelde allaha sesleniş biçimi sanıyorlar. diyanetin 8 bakanlık bütçesi varken bunları müslümanlara ben mi öğreteceğim. ama umursuyorum işte ne yapayım. 2 yıldır bizim mahalle camisinin bozuk ses sistemini bile yaptırmayan bir kurum bu.

mesela ben de imanlı bir allahsızım. korkunç türbülanslara giren uçak yolculuklarımda bile allahı anmak gelmez aklıma. fakat gece hastane nöbetlerimde morgun yanından geçerken içimde bir ürperti olmuyor desem yalan söylerim.

mahkemeyi ayıplıyan mahkeme

turuncu gemi
barış için akademisyenler davası kapsamında yargılanan noemi levy aksu'ya mahkeme başkanı tarafından yöneltilen cümledir.
sayın aksu mahkeme başkanına kendisinin yargılandığı davada daha önce başka bir mahkemede beraat ettiğini söyler. ve hatta bu beraat kararı yargıtay tarafından onaylanmıştır da.
herkes hukukun ıdığını gediğini bilmek zorunda değil. zaten hukukçular tam da bu yüzden varlar. bize hukuk hizmeti vermeleri ve bu konuda gerektiğinde danışmanlık hizmeti vermeleri en başat görevleridir. şimdi ben çıkıp bir mahkeme başkanına ''içtihat'' ne demektir onu mu öğreteyim. herkesin affına sığınarak kısaca özetleyeyim bari. yargıda içtihat, mahkemelerin kararlarının birbiriyle çelişmemesi demektir. masumiyet karinesi ve suçun şahsiliği ilkesiyle beraber en önemli üç hukuki ilkeden biridir. diğerleri kaldı mı peki? neyse konumuz o değil.
aynı yasalar içinde çalışan mahkemeler birbirini ayıplıyamazlar. bilekis aynı yasalar içinde çalışan mahkemeler birbirlerinin emsal kararlarına önemli bir ilke olarak uymak zorundadırlar.

dilek dündar

turuncu gemi
sevdiği insan için merminin önüne çekinmeden atlayan güzel kadındır. kendisini salt ''can dündar'ın eşi'' olarak tanımlamak zoruma gitti de böyle başladım söze. hakim değilim savcı değilim. can dündar suçlu mudur bilemiyorum. hüküm veremem. fakat dilek dündar hanımefendiye hiç bir suç isnat olunmadığı halde uzun süredir pasaportuna el konulmuş durumdaydı. sizin de tüyleriniz diken diken olmuyor mu bundan? zimbawe'de bile uygulanan ''suçun şahsiliği ilkesi'' kapsamı nerede diye uykularınız kaçmıyor mu? dilek hanım 2 yıldır pasaportunu almak için hukuki bütün yolları tüketti. bugün öğrendim ki pasaportsuz bir şekilde çok sevdiği eşine kavuşmuş. ahmed arif bir şiirinde der ki ''bilmezlikten değil fukaralıktan, pasaporta ısınmamış içimiz'' ahh, keşke bu ülkede insanlar sevgilerini mermilerin önüne atlayarak bir daha hiç ispatlamasa keşke.
şimdi dilek hanıma kocaman bir helal olsun abla sana desem belki de suçu ve suçluyu övmekten dava açılır. fakat mahkemeye sorduğunuzda bu suçlu hanımefendinin suçu nedir? cevap gelmez.
neyse işte, anladınız siz onu.

sevgi

turuncu gemi
kadri kıymeti yeterince bilinmemiş, insanda dingin muhteşem duygular hissetiren muhteşem bir bülent ortaçgil şarkısıdır. tanrılar bir gün aşık ve mutluyken de dinlemeyi nasip etsin. evet bu kadar güzel bir şarkıyı aşık ve mutluyken hiç dinlemedim. hatta ben aşık ve mutluyken hiç şarkı dinlemiyor olduğumu son 3 senede nötr ve mutsuzken anladım. bir daha aşık ve mutluyken şarkılara ihanet etmeyeceğim. tabii bir de tekrar o ruh halinde olması kaldı da, şarkı dinleyip dinlememesini hesap ediyorum. ne geri zekalı bir ruh hali yaşadığımı da şimdi keşfettim. kusura bakmayın artık.
benim çenem düşük, geyiğim pis ama şarkıya bir şans verin dinleyin. güzel şarkıdır.

fatih portakal

turuncu gemi
vasat bir gazetecidir, ne altıdır ne de üstü. anaakım medyada kendine muhalif süsü veren gazeteci kıtlığından abdurahman çelebiyim diye dolanıyor. hakketmediği derecede bir egoya sahip.
konuyla alakasız ama 50 yaşında olduğuna her gördüğümde aşırı şaşırıyorum. ben hep otuzlu yaşlardadır, akranızdır falan diye düşünürdüm. lakin yan yana gelsek akran gibi dururuz. abi seni neyle besliyorlar da böyle duruyorsun diye sormadan edemeyeceğim.

tunç okan

turuncu gemi
benim için orhan veli şiirlerinin ayrı bir yeri vardır. orhan veli en sevdiğim şair değildir. fakat orhan veli veli şiirleri benim için o mısraları yazan muhteşem insanla bazen ironik bazen de hüzünlü dertleşmelerimdir. bu açıdan veli'nin oğlu beni en iyi anlayan arkadaşım olmuştur. umarım ben de onu en iyi anlayan arkadaşıyımdır.
yıllar sonra sinemada da böyle bir arkadaş edinmek bana çok iyi geldi. sevgili tunç okan ustamızın yönettiği üç tane muhteşem filmi vardır;

''sarı mersedes,
otobüs,
cumartesi cumartesi''

üçü de insanı çırılçıplak bir şekilde perdeye yansıtır. anlatımının eşsizliğini çok özlediğim yönetmendir.
25 /