atilla ilhan ustamızın lili marlin türküsü şiirinde geçen muhteşem dizelerdir. ''dehr'' sözcüğü kuranda iki yerde geçen arapça bir cümledir. manası ''zamanların üzerinde bir zaman, yahut toplamı bir zaman'' şeklinde çevirebiliriz.
ahmet kaya'nın da, şiirin güzelliğinin hakkını vererek bestelediği şiiridir. müziğimizin başına gelen ahmet kaya kadar iyi bir şey varsa, o da ahmet kaya'nın resitaller kasedidir. bu muhteşem şarkıyı en az bir kasetten dinlemenizi öneririm.
lakin marş söylemeden ölmek bize yakışmaz!!!
akşam olur mektuplar hasretlik söyler
zagrep radyosunda lili marlen türküsü
siperden sipere ateş tokuşturanlar
karanlıkta dem çeken ishak kuşu
bu civarlarda benim bir cennet mekanım olacak
aslan sıfatlı johnny hisar boylu silahşör
arkasında mısır el kahire
ehramlar, cana can katan nil, cüzamlı dilenci, trahomlu insan
sağında mavi gözlü dilber akdeniz
solunda çöl ve balta girmemiş orman
biz dünyalılar yemin içtik, imanımız var
hürriyet için hürriyet aşkına
savulacak dönem, savulacak düşman
dehrin cefasını çektik, sefasını süreceğiz
biz sudanlılar kıbleye karşı namaza duranlar
aragon'dan bıçak gibi çekilmiş yedi misra
sidney'den bir muhalif ruzgar
akşam olur mektuplar hasretlik söyler
zagrep radyosunda lili marlen türküsü
dost ağlar karanfilim dost ağlar
marş söylemeden ölmek bize yakışmaz
ve biz gene yıldızlara bakarız
ve yine yıldızlar bize bakar
duadır güneş baht olasın civan oğlum
hürriyet için dipçik tutan el dert görmesin
müstehcen görüntüler bulundurmaktan hakkında dava açıldığı söylenmekte. yahuu bir kere yasalarımızda müstehcen görüntü bulundurmak suç değildir ki, nasıl böyle bir soruşturma açılıyor? yasalarda çocuk pornografisi bulundurmak suçtur ve cezası 2 ilaa 5 yıl arası hapis cezasıyla yargılanırsınız. kanaatimce pek de az bir müeyyidedir. mansur başkana böyle bir iftira atılamaz.
mansur başkan, burayı okuyorsan seni hınzır abim seni demekten kendimi alamıyorum. ahhh be abii, ilk gençliğimizde olsak vhs beta kasetlerle senle dayanışma içine girerdim mutlaka. fakat internet çağında bunlar nasıl kayıt ediliyor bilmemekteyim. enter yapıp izlemeyi bile öğrenene kadar canım çıktı.
mansur başkan, burayı okuyorsan seni hınzır abim seni demekten kendimi alamıyorum. ahhh be abii, ilk gençliğimizde olsak vhs beta kasetlerle senle dayanışma içine girerdim mutlaka. fakat internet çağında bunlar nasıl kayıt ediliyor bilmemekteyim. enter yapıp izlemeyi bile öğrenene kadar canım çıktı.
istanbul tv'nin sokak röportajlarının birinde vatandaşa sorduğu soru. ben de nedensizce cevaplamak istedim.
salako filminin kısa ve kötü bir özeti gibi görüyorum. halkımız, çapsız bir burjuvayı gözünde halk adamı etti. bu dedi bizi zalım ağadan kurtarır. bir söz vardır, şıh uçmaz, cemaat uçurur. ince örneğinde ise zaten kendisi uçmaya hazırdı. sonra çok uzaklara uçtu. gerçi yine de günahını almayayım, belki hala bir yerde tutsak ediliyordur. herifçioğlu, kendisi için bu türden endişelenen seçmenlerine ''akıl hastası'' dedi yaa. şimdi anladınız mı neden akp kazandı?
salako filminin kısa ve kötü bir özeti gibi görüyorum. halkımız, çapsız bir burjuvayı gözünde halk adamı etti. bu dedi bizi zalım ağadan kurtarır. bir söz vardır, şıh uçmaz, cemaat uçurur. ince örneğinde ise zaten kendisi uçmaya hazırdı. sonra çok uzaklara uçtu. gerçi yine de günahını almayayım, belki hala bir yerde tutsak ediliyordur. herifçioğlu, kendisi için bu türden endişelenen seçmenlerine ''akıl hastası'' dedi yaa. şimdi anladınız mı neden akp kazandı?
sadece daha çok özgürlükle sağlamlaşabilecek olgunun adıdır. sene 2002'den, kirli savaşın başladığı tarihe kadar ticaret amacıyla sık sık suriye'ye giderdim. orada hayal edemeyeceğiniz kadar ucuza gıda maddelerine erişimimiz vardı. suriye devleti, en az bir iskandinav devleti kadar sosyal devlet olmanın koşullarını yerine getiriyordu. bakmayın suriye halkının kahir ekseri sunnidir, zalim alevi esed sunni halka zulüm ediyordu dediklerine. suriye halkı nufusunun önemli bölümü sunni, esad ailesinin ise alevi olduğu doğrudur. gerisi külliyen yalandır. devlet yönetimi, her dinden, mezhepten hatta etnik kökenden adı konmamış bir koalisyonla yönetiliyordu.
fakat siyasetin ''s'' ini konuşmak bile etrafta buz gibi bir hava esmesine, insanların yanınızdan kaçmasına yetiyordu. ''muhaberat'' vardı orada. ve de muheberat'ın her yerde kulağı vardı. neyi yanlış, neyi doğru, neyi istediği gibi anlayacağı belli olmazdı bu kulağın. ben ilk gidiş gelişlerimde israrla siyaset konuşmak istiyordum insanlarla.
sonraları şakacı bir dostum ''olum seni alır götürüp kapatırlar bir yere, eline de bir güneş resmi verirler, çok uzun yıllar güneşi sadece o resimde görürsün karışmam'' dedi.
bu halın daha uzun süre iyi gitmeyeceğini türkiye'de herkese söylüyordum. gitmedi de. yıllardır ve bugün hal ortadadır.
totaliter rejimlerde, kısıtlanmış özgürlükler sadece bir süre iyi sonuç verir. doğada her şey akışkandır, bu halde akışkanlık ölçüsünde gevşediğinde olabilecek sonuçlar korkunçtur. bugün, karışıklık ve askeri darbe riski, dikta ve baskıyla yönetilen, iran'da mı, filpinler'de mi yoksa özgürlüklerin şimdilik olabilecek en iyi şekilde olduğu avrupa devletlerinde mi vardır? neden halkımız düşe kalka da olsa koalisyonlarla demokrasiyi içselleştirmeye başlamış ve iyi yerlere giderken bu uzlaşı kültürü bir gecede şeytanlaştırıldı? bugün gizli ve kirli koalisyonlarla daha mı iyi bir yerdeyiz? yasama, yürütme, yargı tek elde toplandığında hani her şey daha hızlı ve temiz olacaktı? gazetelerde ortaya dökülen yargıda fetö borsalarını okuyor musunuz? hani artık akp milletvekilleri tarafından bile dillendiriliyor.
elbette bu kabus dolu günler bitecek. hep beraber, özgürlüğün daha çok yaşamsal, önemini kavramış özümsemiş şekilde, sağlam ve sarsılmaz bir bekkayla yaşamı yeniden inşaa edeceğiz. gidişatta daha çok şey kaybedebiliriz ama umudumuzu kaybetmek için sebep yok. hiç bir yere kaçmak da yok.
fakat siyasetin ''s'' ini konuşmak bile etrafta buz gibi bir hava esmesine, insanların yanınızdan kaçmasına yetiyordu. ''muhaberat'' vardı orada. ve de muheberat'ın her yerde kulağı vardı. neyi yanlış, neyi doğru, neyi istediği gibi anlayacağı belli olmazdı bu kulağın. ben ilk gidiş gelişlerimde israrla siyaset konuşmak istiyordum insanlarla.
sonraları şakacı bir dostum ''olum seni alır götürüp kapatırlar bir yere, eline de bir güneş resmi verirler, çok uzun yıllar güneşi sadece o resimde görürsün karışmam'' dedi.
bu halın daha uzun süre iyi gitmeyeceğini türkiye'de herkese söylüyordum. gitmedi de. yıllardır ve bugün hal ortadadır.
totaliter rejimlerde, kısıtlanmış özgürlükler sadece bir süre iyi sonuç verir. doğada her şey akışkandır, bu halde akışkanlık ölçüsünde gevşediğinde olabilecek sonuçlar korkunçtur. bugün, karışıklık ve askeri darbe riski, dikta ve baskıyla yönetilen, iran'da mı, filpinler'de mi yoksa özgürlüklerin şimdilik olabilecek en iyi şekilde olduğu avrupa devletlerinde mi vardır? neden halkımız düşe kalka da olsa koalisyonlarla demokrasiyi içselleştirmeye başlamış ve iyi yerlere giderken bu uzlaşı kültürü bir gecede şeytanlaştırıldı? bugün gizli ve kirli koalisyonlarla daha mı iyi bir yerdeyiz? yasama, yürütme, yargı tek elde toplandığında hani her şey daha hızlı ve temiz olacaktı? gazetelerde ortaya dökülen yargıda fetö borsalarını okuyor musunuz? hani artık akp milletvekilleri tarafından bile dillendiriliyor.
elbette bu kabus dolu günler bitecek. hep beraber, özgürlüğün daha çok yaşamsal, önemini kavramış özümsemiş şekilde, sağlam ve sarsılmaz bir bekkayla yaşamı yeniden inşaa edeceğiz. gidişatta daha çok şey kaybedebiliriz ama umudumuzu kaybetmek için sebep yok. hiç bir yere kaçmak da yok.
her sezonda mutlaka kapitalizmi çok ince ironilerle yerin dibine sokan dizidir. 14. sezon, 15, bölümde, kapitalizmin insan ruhunda yarattığı tahribat, sıkışmışlık, kendini kandırma hissini, amerikan rüyası üzerinden muhteşem bir şekilde eleştiren harika yapımdır. ömrümün 14 senesini verdiğime hiç pişman olmadığım dizidir. iyi ki varlar ve umarım bir 14 sene daha çekerler.
fakat yine de yapımcılara bir çift sözüm var. yeter artık şu castiel'i ışıklı ayakabıdan farksız bir mahlukat haline getirdiniz epeydir yapmayın bunu. adam melek oğlu melek lan. her türlü seviyoruz biz kendisini ama zorumuza gidiyor.
jack sana da bir çift sözüm var. sen anandan doğduğunda da maldın, hala malsın, mal gideceksin oğlum.
fakat yine de yapımcılara bir çift sözüm var. yeter artık şu castiel'i ışıklı ayakabıdan farksız bir mahlukat haline getirdiniz epeydir yapmayın bunu. adam melek oğlu melek lan. her türlü seviyoruz biz kendisini ama zorumuza gidiyor.
jack sana da bir çift sözüm var. sen anandan doğduğunda da maldın, hala malsın, mal gideceksin oğlum.
çok anlamlı bir gün olsa da zihnimde anlatım bozukluğuna yol açan gündür. zira bu kadar tatlı ve güzel gülen insanları farketmemek mümkün değildir. kanaatimce, çocuklar da dahil hiçbirimiz masum değiliz. sadece bu adına sendrom dedikleri güzellik bahşedilen insanlarımız masumdur. hepsini çok seviyorum. sizin de onlarla mutlaka iletişim kurmanızı ve anlamanızı dilerim. bu yolla masumiyet sizin de hayatınıza muhteşem bir şekilde uğrayacaktır.
eğer erdal erzincan'dan dinliyorsanız bütün kemiklerinizin, kolunuzun kanadınızın kırılmasına hazır olmanız gerektiği hususunda uyarmak konusunda sorumluluk hissettiğim türküdür. bu ağırının tıpta da çaresi yoktur. inileyin, inileyin durun belki geçer.
erdal abi, türküyü söylerken mızrabı öyle bir değdirir ki tele, iliğinizi çıkarttığını hissedersiniz. hissedin, inileyin durun. lazımdır bu hisler. bir daha böyle acılara gark olmamak için gereklidir. işin kötüsü, gerçek kemiklerinizin yanı sıra, kalbiniz ve beyninizde de kemik var sanarsınız. korkmayın artık, hepsi bir süre sonra daha iyi kaynayacaktır.
el alemin vatani var yurdu var yurdu var
benim yurtsuz kalışıma nedeyim aman aman
nedeyim aman aman dumanlı dağlar...
erdal abi, türküyü söylerken mızrabı öyle bir değdirir ki tele, iliğinizi çıkarttığını hissedersiniz. hissedin, inileyin durun. lazımdır bu hisler. bir daha böyle acılara gark olmamak için gereklidir. işin kötüsü, gerçek kemiklerinizin yanı sıra, kalbiniz ve beyninizde de kemik var sanarsınız. korkmayın artık, hepsi bir süre sonra daha iyi kaynayacaktır.
el alemin vatani var yurdu var yurdu var
benim yurtsuz kalışıma nedeyim aman aman
nedeyim aman aman dumanlı dağlar...
aklıma, haluk levent'ten dinlemeyi çok sevdiğim harika bir bülent ortaçgil şarkısını getirmiştir.
çalışan kazanır''dı
öyle derdi büyükler
la fontaine'nin karıncaları bile şaşkın
havai mavi pek moda
yada hercai menekşe
özet olarak köse dönmece
çalışan kazanır''dı
öyle derdi büyükler
la fontaine'nin karıncaları bile şaşkın
havai mavi pek moda
yada hercai menekşe
özet olarak köse dönmece
yanlış geldiniz sanırırım, .... bir üst katta oturuyor. benim kapımı bu saaten sonra çalsa çalsa ancak apartman görevlisi muhittin abi çalıyor sağ olsun. onun da sağlam geyiği var. kimliğinde asıl isminin ''muhittin can'' olduğu sırrını bir tek ben biliyorum. yalnız bu sırrı ifşaa etmemek karşılığı bir çıkar elde edemedim. almanya 2. liginden verdiği hiç bir tiyo da gelmedi daha iddia da.
haaa, aşk diyorduk muhittin abi nereden çıktı. kapıyı çalan ve aşk olduğunu iddia eden kişiye yanlış adrese geldiğini israrla anlattıktan sonra hala doğru geldiğini savunuyorsa bir kaç deneyim olur. kutsal su serpelerim üzerine veya gümüş deneyi yaparım, zaten o esnada cozzz edecektir. zira aşk değil beslenmek isteyen aç kalmış bir vampir olabilir. bu zamanda gayet rastlanır şeyler bunlar.
aşkın kapıyı çalma ihtimalinden bana bu karamsarlıkları düşündüren dünyanın dönüş hızına varımla yoğumla sövüyorum.
haaa, aşk diyorduk muhittin abi nereden çıktı. kapıyı çalan ve aşk olduğunu iddia eden kişiye yanlış adrese geldiğini israrla anlattıktan sonra hala doğru geldiğini savunuyorsa bir kaç deneyim olur. kutsal su serpelerim üzerine veya gümüş deneyi yaparım, zaten o esnada cozzz edecektir. zira aşk değil beslenmek isteyen aç kalmış bir vampir olabilir. bu zamanda gayet rastlanır şeyler bunlar.
aşkın kapıyı çalma ihtimalinden bana bu karamsarlıkları düşündüren dünyanın dönüş hızına varımla yoğumla sövüyorum.
şair sunay akın'ın bu soruya güzel bir cevabı vardır;
ne kalem kılıçtan
ne kılıç kalemden üstün olsun
öğrensinler birlikte yaşamayı
örneğin kalem
aşk şiirleri yazsın
ve köreldikçe kılıç yontsun
ne kalem kılıçtan
ne kılıç kalemden üstün olsun
öğrensinler birlikte yaşamayı
örneğin kalem
aşk şiirleri yazsın
ve köreldikçe kılıç yontsun
sözü ve müziği metin kemal kahraman'a ait olan muhteşem bir eserdir. metin kemal usta biraderler salt eski nefesleri tüketerek bir sanat üretimi yapmamaktadırlar. aynı zamanda müthiş sanat üretimleriyle, bu okyanusa yüz yıllar boyu hatırlanacak güzellikte katreler bırakmaktadırlar.
geldik şu aleme bir dost bulmaya
özünü meydana seresin güzel
derman arar iken yabanda elde
bir de bana meyman olasın hele
ehl-i muhabbete ayan olurmuş
sırdır sırra erenlerin cemali
bir hengâme sarmış cümle alemi
ne gül kalmış ne de bülbülün dili
çıktım göğün yedi kat yurdundan
konam dedim ayaz vurdu tenimi
ehl-i muhabbete beyan olurmuş
birdir sırra erenlerin kemali
geldik şu aleme bir dost bulmaya
özünü meydana seresin güzel
derman arar iken yabanda elde
bir de bana meyman olasın hele
ehl-i muhabbete ayan olurmuş
sırdır sırra erenlerin cemali
bir hengâme sarmış cümle alemi
ne gül kalmış ne de bülbülün dili
çıktım göğün yedi kat yurdundan
konam dedim ayaz vurdu tenimi
ehl-i muhabbete beyan olurmuş
birdir sırra erenlerin kemali
27'liler klübü üyesi nev-i şahsına münhasır kadın sanatçı. vefat ettiğin de ben de henüz 27 yaşımdaydım. ama şimdi 35 yaşında ölmek de havalıdır diyorum. yoksa da bu akım benimle başlar.
iddia ediyorum ki kendisi bir katildir. en azından insanın canına kastı olduğu kesindir. malum şarkısı şöyle başlar;
yürüyorum hasretin, acının üstüne
sığmıyorum dünyaya, dar geliyor
geceler mi uzadı, bu karanlık ne?
gönlümün bayramları, şenliği söndü
bu sözler kör bıçakla hıyır hıyır etlerinizi oyar. daha sonra bıçağın sivri, zehirli ucu,
seni kimler aldı, kimler öpüyor seni?
dudağında, dilinde; ellerin izi var?
bu iki soruyu öyle bir düşünmeye başlarsınız ki, 2 asır geçer gibi gelir. kimler ulan kimler? sonra muhteşem gitar tınıları ve filüt yaranızı tentirdiyot gibi yakar. ardından kocaman bir g 3 mermisini kafanızda hissedersiniz
deli gözlerin, gelir aklıma
gülüşün, öpüşün, iç çekişin gelir!!!
seni kimler aldı, kimler öpüyor seni?
dudağında, dilinde; ellerin izi var?
ölmek istersiniz. fakat işte öldürmeyen sezen öldürmüyor yazık ki. ahhh ulan ahh!! ın paslı, yağlı iğrenç çaresizliğiyle yaralarınızla baş başa kalırsınız.
yürüyorum hasretin, acının üstüne
sığmıyorum dünyaya, dar geliyor
geceler mi uzadı, bu karanlık ne?
gönlümün bayramları, şenliği söndü
bu sözler kör bıçakla hıyır hıyır etlerinizi oyar. daha sonra bıçağın sivri, zehirli ucu,
seni kimler aldı, kimler öpüyor seni?
dudağında, dilinde; ellerin izi var?
bu iki soruyu öyle bir düşünmeye başlarsınız ki, 2 asır geçer gibi gelir. kimler ulan kimler? sonra muhteşem gitar tınıları ve filüt yaranızı tentirdiyot gibi yakar. ardından kocaman bir g 3 mermisini kafanızda hissedersiniz
deli gözlerin, gelir aklıma
gülüşün, öpüşün, iç çekişin gelir!!!
seni kimler aldı, kimler öpüyor seni?
dudağında, dilinde; ellerin izi var?
ölmek istersiniz. fakat işte öldürmeyen sezen öldürmüyor yazık ki. ahhh ulan ahh!! ın paslı, yağlı iğrenç çaresizliğiyle yaralarınızla baş başa kalırsınız.
benim kanaatimce ve belki de dar bilgimce dünyada en güzel çok sesli müzik yapan gruptur. bir çok üyesiyle bizzat tanışma şerefine eriştim. özellikle sevgili vedat abi (benim gibi kel olan) bu yaşıma kadar tanımış olduğun en mütevazi insandır. müzikalitesinden bahsetmeyi haddim olarak görmüyorum. hep var olsunlar.
bonnie isimli yazar, turuncu gemiyle muhallebi yesin adlı kamuoyu yaratma çalışmalarında sırayı bugün dalida alıyor;
kürtçede ''haydi gelsin'' anlamına gelen cümledir. aynı zamanda muhteşem bir kardeş türküler eseridir.
güzel bir ilhan berk şiiridir;
geceye hey dedim bir bulut beyaz aydınlık
geçiyor ve ben görüyorum belki yalnızlık
kâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor
demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık
sokakları bembeyaz evleri geçiyorum
bir koşu bir rüzgârı alıyorum karanlık
bir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri
o zamandan trenler evler geçiyor kapanık
aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor
aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık
nice nice yaşamalara açılmışsındır
nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk
işte adakale sokağındayım ve birden
benim işte dünya kadar güzel ağzın artık
durup bir yıkık aşk dedim ilhan berk bir yıkık
aşk şimdi o şiirlerde senden kalan ancak
geceye hey dedim bir bulut beyaz aydınlık
geçiyor ve ben görüyorum belki yalnızlık
kâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor
demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık
sokakları bembeyaz evleri geçiyorum
bir koşu bir rüzgârı alıyorum karanlık
bir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri
o zamandan trenler evler geçiyor kapanık
aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor
aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık
nice nice yaşamalara açılmışsındır
nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk
işte adakale sokağındayım ve birden
benim işte dünya kadar güzel ağzın artık
durup bir yıkık aşk dedim ilhan berk bir yıkık
aşk şimdi o şiirlerde senden kalan ancak
sözleri yusuf hayaloğlu'na, müziği ahmet kaya'ya ait olan, ustamızın vefatından sonra çıkan 2001 tarihli hoşçakalın gözüm albümünden muhteşem bir şarkıdır.
ahmet abi sen yaşasaydın ve hatta bir daha böyle güzel şarkılar yapmasaydın bile, bir defa gözüm diye hitap etseydin bana, ömrümün 30 senesini hiç düşünmeden sana verirdim.
''ayrılık başımı döndürüyor
kavuşmayı özlettin
intiharlar kuşandım
bu aşkı sen kirlettin''
ahmet abi sen yaşasaydın ve hatta bir daha böyle güzel şarkılar yapmasaydın bile, bir defa gözüm diye hitap etseydin bana, ömrümün 30 senesini hiç düşünmeden sana verirdim.
''ayrılık başımı döndürüyor
kavuşmayı özlettin
intiharlar kuşandım
bu aşkı sen kirlettin''
aşk ve şiir
elin elimdeyken okuduğum şiir
yüzünü ışığıyla yıkayıp
kayınca ürpertilerle
boynunun saydam ipeğinden
beyaz, hülyalı göğsüne
usulca uyanır memelerin
şiir mi aşkın çocuğu
sevgilim, aşk mı şiirin?
ismail uyaroğlu
elin elimdeyken okuduğum şiir
yüzünü ışığıyla yıkayıp
kayınca ürpertilerle
boynunun saydam ipeğinden
beyaz, hülyalı göğsüne
usulca uyanır memelerin
şiir mi aşkın çocuğu
sevgilim, aşk mı şiirin?
ismail uyaroğlu
ismail uyaroğlu şiiridir;
artık başlayabiliriz sevişmeye
aşkın ve şeyin öğretmeni
çöz düğmelerini
aç göğsünün vadisindeki
sevginin yolunu
sevginin ipek yolunu
akıt ırmağını
akıt
ve geçir ağzının kanalından
karışsın sularıma
ılıtsın bedenimi
sevgilim ağunu sun
imzanı at
ele geçir kandır beni
ve durma artık
batır aşkçekişen bağrıma
iki hançer gibi
memelerini
artık başlayabiliriz sevişmeye
aşkın ve şeyin öğretmeni
çöz düğmelerini
aç göğsünün vadisindeki
sevginin yolunu
sevginin ipek yolunu
akıt ırmağını
akıt
ve geçir ağzının kanalından
karışsın sularıma
ılıtsın bedenimi
sevgilim ağunu sun
imzanı at
ele geçir kandır beni
ve durma artık
batır aşkçekişen bağrıma
iki hançer gibi
memelerini
ismail uyaroğlu şiiridir;
çocuğun var mı ey cellat?
öpebiliyor musun onu herkes gibi sen de
yüzün gölgelenmeden, lekesiz bir sevinçle
akşamları "iş"ten eve döndüğünde?
çocuğun var mı ey cellat?
öpebiliyor musun onu herkes gibi sen de
yüzün gölgelenmeden, lekesiz bir sevinçle
akşamları "iş"ten eve döndüğünde?
1960 darbesine gelene kadar olan süreçte adı demokrat parti olan yapının halkı inim inim inlettiğinin gerçekliğini söylemek isterim. buna karşı çıkan bütün demokrasi çevrelerinin, en yoğun anti demokratik baskılara uğradıkları da doğrudur.
ve hatta bazı devlet büroklatlarının eşleri tutuklanmamak için adnan menderes'le yatmak zorunda kaldığı gerçekleri son dönemde gün yüzüne çıkmıştır. konuyla ilgisiz ama sormadan kendimi alamayacağım, hani komünistlerdi seks hayattında marjinal sapıklar?
fakat bütün bunlara rağmen, 1960 darbesi demokrasiyi değil sadece günü kurtarmıştır. o yıllarda hala genç sayılabilecek bir cumhuriyetin hayatını karartmıştır. iktidarlardan ezilen halklar, kendi haklarını demokratik yöntemlerle arayacaklarına ''amaan zaten ordu gereğini yapar'' gibi ahlaksız bir kolaycılık uykusuna dalmıştır. 1960 darbesinden sonra başarısız en az 12 darbe daha sayabilirim. genç türk subaylarında darbecilik zehri habis bir ur'a dönüşmüştür.
1964 yılında ismet inönü kıbrıs'a çıkarma yapmanın uygun olacağını görüp, ordunun bu konudaki görüşünü ister. oysa orduda güç kuvvet yoktur. bence bunun asıl sebebi, o darbeden sonra türk ordusunun subayları sabah erken kalkıp darbe düşlemekten dolayı, gerçek görevleri hakkında taktik ve strateji geliştirmekte antremansız olmalarından gelir.
1980 darbesi ise bu ülkenin başına gelen en ahlaksız şeydir. 1983 seçimlerinde turgut özal, her mahallede bir milyoner şiarıyla yola çıkmış fakat başaramamıştır. lakin darbeciler her mahallede, demokrasi, beraber yaşama bilinci, ve en ufak insan erdemlerinden bile yoksun insanlar yaratmayı başarmışlardır.
ve hatta bazı devlet büroklatlarının eşleri tutuklanmamak için adnan menderes'le yatmak zorunda kaldığı gerçekleri son dönemde gün yüzüne çıkmıştır. konuyla ilgisiz ama sormadan kendimi alamayacağım, hani komünistlerdi seks hayattında marjinal sapıklar?
fakat bütün bunlara rağmen, 1960 darbesi demokrasiyi değil sadece günü kurtarmıştır. o yıllarda hala genç sayılabilecek bir cumhuriyetin hayatını karartmıştır. iktidarlardan ezilen halklar, kendi haklarını demokratik yöntemlerle arayacaklarına ''amaan zaten ordu gereğini yapar'' gibi ahlaksız bir kolaycılık uykusuna dalmıştır. 1960 darbesinden sonra başarısız en az 12 darbe daha sayabilirim. genç türk subaylarında darbecilik zehri habis bir ur'a dönüşmüştür.
1964 yılında ismet inönü kıbrıs'a çıkarma yapmanın uygun olacağını görüp, ordunun bu konudaki görüşünü ister. oysa orduda güç kuvvet yoktur. bence bunun asıl sebebi, o darbeden sonra türk ordusunun subayları sabah erken kalkıp darbe düşlemekten dolayı, gerçek görevleri hakkında taktik ve strateji geliştirmekte antremansız olmalarından gelir.
1980 darbesi ise bu ülkenin başına gelen en ahlaksız şeydir. 1983 seçimlerinde turgut özal, her mahallede bir milyoner şiarıyla yola çıkmış fakat başaramamıştır. lakin darbeciler her mahallede, demokrasi, beraber yaşama bilinci, ve en ufak insan erdemlerinden bile yoksun insanlar yaratmayı başarmışlardır.
yaşamış en sevdiğim 2. şair olan ahmed arif'in, benim kanaatimce en güzel şiiridir. ve gökyüzünün altında yazılmış, okuduğum yüzlerce şiir içinde benim en sevdiğim en güzel ikinci şiirdir.
sus, kimseler duymasın.
duymasın ölürüm ha.
aydım yarı gecede
yeşil bir yağmur sonra...
yağıyor yeşil.
en uzak, o adsız ve kimselersiz,
o yitik yıldızda duyuyor musun?
bir stradivarius inler kendi kendine,
yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
önce bendim diyor ve sonra benim...
ölümsüz, güzel ve çetin.
ezgisidir dolaşan bütün evreni,
bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
canımı, tüylerimi sarmada şimdi
kendi rüzgarıyla vurgun...
sarıyor yeşil.
rüya, bütün çektigimiz.
rüya kahrım, rüya zindan.
nasıl da yılları buldu,
bir mısra boyu maceram...
bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
bilmezler nasıl sevdik,
iki yitik hasret,
iki parça can.
çatladı yüreği çakmaktaşının,
ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
çağlardır boğulmuş bir su...
ağıyor yeşil.
yivlerinde yeşil güller fışkırmış,
susmuş bütün namlular...
susmuş dağ,
susmuş deniz.
dünya mışıl-mışıl,
uykular derin,
yılan su getirir yavru serçeye,
kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş,
memeleri bereketli ve serin...
sağıyor yeşil.
aydım yarı gecede,
neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
ve sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
ama hançer taşı sanki
koca kartaca!
hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
bak nasıl alıyor, yigit,
binlerce yıl da sonra
alıyor yesil.
vurur dağın doruğundan
atmacamın çalkara,
yalın gölgesi.
kuş vurmaz, tavşan almaz,
ama aç, azgın
köpek balıklarıydı parçaladığı
bak, tiber saygılı, suskun.
bak nilüfer dizisi zinciri.
bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
ve ilk gerillası spartakus'un.
susuyor yeşil.
sus, kimseler duymasın,
duymasın, ölürüm ha.
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra.
seni, kaburgamın altın parçası.
seni, dişlerinde elma kokusu.
bir daha hangi ana doğurur bizi?
ruhum...
mısra çekiyorum, haberin olsun.
çarşılarin en küçük meyhanesi bu,
saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
derimizin altında o olüm namussuzu...
ve ahmedin işi ilk rasgidiyor.
ilktir dost elinin hançersizliği...
ağlıyor yeşil.
sus, kimseler duymasın.
duymasın ölürüm ha.
aydım yarı gecede
yeşil bir yağmur sonra...
yağıyor yeşil.
en uzak, o adsız ve kimselersiz,
o yitik yıldızda duyuyor musun?
bir stradivarius inler kendi kendine,
yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
önce bendim diyor ve sonra benim...
ölümsüz, güzel ve çetin.
ezgisidir dolaşan bütün evreni,
bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
canımı, tüylerimi sarmada şimdi
kendi rüzgarıyla vurgun...
sarıyor yeşil.
rüya, bütün çektigimiz.
rüya kahrım, rüya zindan.
nasıl da yılları buldu,
bir mısra boyu maceram...
bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
bilmezler nasıl sevdik,
iki yitik hasret,
iki parça can.
çatladı yüreği çakmaktaşının,
ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
çağlardır boğulmuş bir su...
ağıyor yeşil.
yivlerinde yeşil güller fışkırmış,
susmuş bütün namlular...
susmuş dağ,
susmuş deniz.
dünya mışıl-mışıl,
uykular derin,
yılan su getirir yavru serçeye,
kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş,
memeleri bereketli ve serin...
sağıyor yeşil.
aydım yarı gecede,
neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
ve sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
ama hançer taşı sanki
koca kartaca!
hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
bak nasıl alıyor, yigit,
binlerce yıl da sonra
alıyor yesil.
vurur dağın doruğundan
atmacamın çalkara,
yalın gölgesi.
kuş vurmaz, tavşan almaz,
ama aç, azgın
köpek balıklarıydı parçaladığı
bak, tiber saygılı, suskun.
bak nilüfer dizisi zinciri.
bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
ve ilk gerillası spartakus'un.
susuyor yeşil.
sus, kimseler duymasın,
duymasın, ölürüm ha.
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra.
seni, kaburgamın altın parçası.
seni, dişlerinde elma kokusu.
bir daha hangi ana doğurur bizi?
ruhum...
mısra çekiyorum, haberin olsun.
çarşılarin en küçük meyhanesi bu,
saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
derimizin altında o olüm namussuzu...
ve ahmedin işi ilk rasgidiyor.
ilktir dost elinin hançersizliği...
ağlıyor yeşil.
sigara zehir miymiş? inanmıyorum daha neler duyacağız. seviim kooşş sigara zehirmiş.
şaka bir yana, sigara çocuklarınıza her gün aldığınız bom bok şekerlemelerden daha az zehirdir. hani akp genel başkan yardımcısı tuğrul türkeş bir programda diyordu ya ''burada bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum, wallahi ve billahi, o silahlar türkmenlere git mi yor du. bilerek söylüyorum, iddia ederek söylüyorum''
ben de diyorum ki, burada beni okuyanların huzurunda yemin ediyorum, wallahi ve billahi, sigara masum bebelere her gün aldığınız cips ve meyve sularından daha zehirli değildir. bilerek söylüyorum. iddia ederek söylüyorum.
hele ki, yurdun cennet hangi köşesi varsa, sırf inşaat geliri olsun diye yapılan, hiç bir işe yaramayan termik santrallerden hiç de zehirli değildir sigara.
rica ederim sigaranın zararsız olduğunu savunduğum sonucu çıkartılmasın söylediklerimden. ulus olarak, sigaradan daha kötü patalojik sorunlara yol açan problemlerimiz olduğunu anlatmaya çalışıyorum. sigara ise sadece bize bak dedikleri, asla içilmemesi ve hatta bırakılması gereken bir ulusal sorunumuzdur.
şaka bir yana, sigara çocuklarınıza her gün aldığınız bom bok şekerlemelerden daha az zehirdir. hani akp genel başkan yardımcısı tuğrul türkeş bir programda diyordu ya ''burada bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum, wallahi ve billahi, o silahlar türkmenlere git mi yor du. bilerek söylüyorum, iddia ederek söylüyorum''
ben de diyorum ki, burada beni okuyanların huzurunda yemin ediyorum, wallahi ve billahi, sigara masum bebelere her gün aldığınız cips ve meyve sularından daha zehirli değildir. bilerek söylüyorum. iddia ederek söylüyorum.
hele ki, yurdun cennet hangi köşesi varsa, sırf inşaat geliri olsun diye yapılan, hiç bir işe yaramayan termik santrallerden hiç de zehirli değildir sigara.
rica ederim sigaranın zararsız olduğunu savunduğum sonucu çıkartılmasın söylediklerimden. ulus olarak, sigaradan daha kötü patalojik sorunlara yol açan problemlerimiz olduğunu anlatmaya çalışıyorum. sigara ise sadece bize bak dedikleri, asla içilmemesi ve hatta bırakılması gereken bir ulusal sorunumuzdur.
dinlerken ''acaba ilkay'ın sesi dünyanın en güzel sesi mi'' diye düşünürken hemencecik biten muhteşem şarkıdır.
günün ilk ışığı vurunca dağlara
soluğun alırım rüzgarlardan
açarım kanatlarım buğulu bir mavzerden
dolu dizgin özgürlüğe
günün ilk ışığı vurunca terime
sıcağın alırım başaklardan
kömürlü ellerim uzanır göçüklerden
dolu dizgin özgürlüğe
günün ilk ışığı vurur koyaklara
haberin alırım yoldaşlardan
al bir pınar olmuş gül bahçe bedenin
gülümser sevdamıza
gülümser sevdamıza...
günün ilk ışığı vurunca dağlara
soluğun alırım rüzgarlardan
açarım kanatlarım buğulu bir mavzerden
dolu dizgin özgürlüğe
günün ilk ışığı vurunca terime
sıcağın alırım başaklardan
kömürlü ellerim uzanır göçüklerden
dolu dizgin özgürlüğe
günün ilk ışığı vurur koyaklara
haberin alırım yoldaşlardan
al bir pınar olmuş gül bahçe bedenin
gülümser sevdamıza
gülümser sevdamıza...