zengin itiraf

indim derelerine
Zenginliği sözlükte değil reel hayatta yaşamak istiyorum.
En büyük zenginliğimin bilgide değil cüzdanımda olmasını istiyorum.
Bugünü verene de şükür o da ayrı bir konu.
john overmars
Çok fazla yük var.30 yıllık yaşamımda ciddi ciddi başardığım çok az şey var.kim olduğumu bilmiyorum.sürekli aşırılıklarla uğraşıyorum.basit bir seviyeye bile gelemedim.bir de aşırı bir sessizlik var.çıkmaz sokaktayım.ya sikiyim ben böyle hayatı.tam bir polyana kafası yaşıyorum. Sadece kendimi kandırıyorum.yine sigaraya başladım.her şey can sıkıyor ve beni strese sokmaya yetiyor.
sos
insanların neden futbol takımı tuttuklarını şimdi daha iyi anlıyorum. hak veriyorum onlara.

(forma yakan, otobüs taşlayan, adam döven ve bu zihniyette olanlar hariç)
pestenkerani
Zengin sözlüğe, "marduk" mahlası ile kayıt olmaya geldim. Fakat malum mahlas üzere kayıt oldum. Öncelikle şaşırdım, bu kerhanecilik nerden nüfuz etti de içime zerk oldu.

Hayaller sözlükte marduk olmak, (ki mezopotamya tanrısıdır zatî âlileri) hayatlar kerhaneci olmak... tanrım sen bana sabır ihsan eyle.

- marduk, rica ederim dualarıma kaynak yapma. Bir şiirde seni bilâhare ulularım.
quares
küçükken poseidonculuk oynardım . evet evet yanlış duymadınız poseidonculuk . denizle konuşur dalgaları oluşturup denize hüküm ettiğimi düşünürdüm hahahahahah

abi ne zeki oyunlar bulup oynuyormuşum lan vay be .
lolitta
hiç başka sözlükte yazmamışız gibi çömez muamelesi görmek, bi restoranda şefliğe kadar yükselip işten ayrıldıktan sonra başka bi restoranda tekrar komilikten başladığım günleri hatırlattı bana. boynum bükük.
monster degree
Ne çocukluğumda ne de ergenliğimde büyük başarısızlıklar yaşadım. Hatta ve hatta ufak ya da büyük tüm başarılarımda aynı dozda mükâfatlandırıldım. Bu zevkten hiç mahrum kalmadım. Bundan dolayı da başarısızlığa asla tahammülüm yok. İşimde, evimde, dış ilişkilerimde, hiç.

Fakat bu sefer korktuğum başıma geldi, başaramadım. (bkz:#14551)

Başaramamanın acısı ayrı, kaybettiğim şeyle kurduğum duygusal bağı içimden kolayca atamayacağımın bilincinde olmanın acısı ayrı yerlerden saldırıyorlar. Göğsüm sıkışıyor, bu kadar zayıf düşmeyi gururum yemiyor. Keşke hiç kalkışmasaydım buna. Keşke onu uzaktan severek aşkların en güzelini yaşasaydım. Keşke onu mutlu olduğu yerde bıraksaydım, o minicik şeyin hayatını değiştirmekte bu kadar aceleci olmasaydım.

Yani, başaramadım!
blackandwhitememories
İtirafların ciddi olması gerekiyor mu bilmiyorum ama içimden geçenleri döksem olur mu diye bi deneyelim.

Bi ortamda aşırı dikkat çeken birini gördüğümde kıskanabilirim ve bazen tokatlamak isterim.

Bonus kafa dediğimiz saç modeline sahip biri olduğunda arkasından gizlice yaklaşıp saç kesme makinesiyle saçının tam ortasından tren yolu yapmak isterim.

Küçük memeleri daha çok seviyorum, en fazla b cup olmalı. İdeal oran.

Aklıma daha fazla gelmedi, geldikçe yazarım ve gerçek bir itiraf bulduğumda belki yazarım.
neptune
kafamda belirlediğim bir konu hakkında uzun bir entry gireceğim ama bunun için dingin bir ruh haline ihtiyacım var. çünkü uzun yazmak için, ihtiyacım olan yegane şey bu.
ontolojik sancilarimin merhemi
insan seviyorsa şu durumda, şu koşullar altında şunu yapması gerekir gibi kalıplar ben de pek yok. varsa da tuhaf şekilde var, normale uymuyor. beynimde ve kalbime inmiyor. fakat gerekeni yapmak önemliymiş. bir anın içinde binlerce hayal ve plandan çok daha önemliymiş. bir küçük ana muhtaç olmaktan değil bu önem, sevginin bir nişanesi olmasındanmış. buraya kadar olanı görmek basit, zaten ortada da benim gibi algıları körelmiş biri için çok zor.
ontolojik sancilarimin merhemi
depremler oluyor içimde korkuyorum. kalbimi ruhumun yatağına saklıyorum. öksüz kalmış içimdeki büyümeyen asi uysal çocuk benlik.. "neden?" diye yırtarcasına çıkmak isteyen sessiz çığlıklara sarılıyorum. üzerime geliyor korkuluklar ya da herkes olmuş birer canavar. şiddetli sanrılarımla bir olup örtüyorum ruhumun kapılarını dışarı açılan. üvey yapılarla kuşatılıp tam kendime yabancılaşırken bir melek doğuyor. mazideki dualarıma cevap gibi.. duvarlar yerine beni kanatları ile sarıyor..
kombiwankenobi
Sıkıldım artık yalandan, umursamazlıklardan. Ciddi bir şekilde gerçekten artık yıldım. En yapmaz diyeni bile en ön safta yerini alıyor allah kahretmesin. Ve gerçekten yapmaz dediğin kişiden korkacaksın en yakının olsa bile. Bu kısa hayatım bana kimseye güvenmemeyi öğretti. ve yine bu hayatım ne kadar doğru bir şey yaptığımı gösterdi.
Allahın belaları benim davrandığım gibi belki ablanız, babanız davranmamıştır. Kendinize gelin. Ağzınıza burnunuza sıçıcam ya.
kombiwankenobi
bugün kahve içip sohbet ederken aslında bazı söylediğim şeyleri kendime itiraf ediyormuş gibi hissettim. mesela kimseye güvenmediğimi mesela kimseyi aslında tam olarak tanımadığımı bir şeyler anlatırken kendim daha yeni anladım. arkadaşlarım evliliklerini planlarken ben kendimi evlilik ile değil mutlu olarak düşündüm.
eleştirdim. eleştirmeyi bile konduramadığım kişileri eleştirdim. eleştirdim ve haklıydım. her şey için şükrediyorum ama kafamda hep herkesten uzaklaşmak herkesten kaçmak var. belki de rahatlık batıyor diyeceğim ama içim çok sıkılıyor kendime.
hayatımda ilk kez bir hedefim var. ilkbaharda harekete geçeceğim. bu sefer galiba olacak. hatta çok güzel olacak. yaza da güzel planlarım güzel turlarım güzel yollarım var bakalım.
neyse umarım bu entry silinmez de ikibinyirmi yazı buralara gelip ekrana biramı tokuştururum.
putintin
Lise 1'de iken birisinden kopya aldım... Fizik dersine giren hocamız her sene ayni soruları sorarmış, birinci yazılısına saatler kala öğrendim. Kağıtlarını da a'lı b'li yaparmış ki kimse kopya çekmesin. Ben sınıfın hemen girişindeki ikinci sırada oturuyordum. Hocanın kağıtları a'lı b'li dağıtmasını hesaplamıştım ve bana a kağıdı geliyordu. Ama Tabi, ters köşe oldum, hoca kağıtları tersten dağıttı. Baktım sorular zor, hocaya "hocam yer değiştirebilir miyim? :)" Dedim, hayır, otur yerine dedi. Sorduğu Sorular da bayağı zordu, o kağıttan alacağım maksimum not 50 idi. Neyse, sınavın bitmesine beş dakika kala bahsettiğim arkadaşım sınavını bitirdi ve hocayla konuşmalarımızı duymuş olacak ki "hocam arkadaşıma uç vereceğim :)" diyerek yanıma geldi. Elime hem a kağıdının hem de b kağıdının cevaplarını tutuşturdu. Sağ olsun. B kağıdının cevaplarını dizimin üstüne koydum ve iki dakikada yapamadığım soruları sınav kağıdına geçirdim... Sınav bitince hemen yanına gidip teşekkür ettim. Bu iyiliğini unutmam dedim. Diğer hafta sınav sonuçları açıklandı, 100 almıştım. İşte verdiği kopya kağıtlarını hala saklıyorum. Denk gelebilirsek Kendisine vereceğim. En son bir köye öğretmen olarak atandığını duymuştum... İyiliğinin karlışılığını verdiği kopya kağıtları ile ödeyeceğim. Onu unutmadığımı göstereceğim.
ontolojik sancilarimin merhemi
ölüm her şeyin o kadar da değerli olmadığını fark ettiriyor insana. öleceğini, ölümsüz olmadığını bir kez fark edince insan, zaman anlamını yitiriyor. öfke nefret intikam hırs ihtiras gibi duyguların yerini kayıtsızlık alıyor. fiziksel bedenine daha az bağımlı hale geliyor insan. ölümün varlığı, kara tahtayı temizleyen bir silgi gibi insanın içine işliyor. önceleri bir şeylere karşı endişe ve umutsuzluk yaşarken, ölecek olduğunu bildiğim için ne kadar sefil bir endişeyle dolu olduğunu görüyorum.. bunun artık hiçbir önemi olmadığını bir gün acılarımın sona ereceği düşüncesiyle rahatlıyorum belkide..


görüşüm dünyayı görme tarzım kökten değiştii. maddi dünyada eskisi kadar içi dolu görünmüyor.. duygularımın olmadığı bir benliğe adım atmışım gibi. artık yaşayanların ülkesine geri dönerken daha hafif basit bir hayat süreceğimi biliyorum..

frante
Ise gidesim o kadar yok ki bir elimde lahmacun, otekinde bira, ağzımda sigara ile en işlek caddeye koşarak dalasim ve "şükran gününde nerdeydiniz" diye bağırasım var. 2 gün rapor aldıracak dayağı yesem yeter Allahım. Ya da Allahım şöyle de olabilir. Ben başka bir şeye donuseyim, Şu saniye ama. Ot olur, at olur. At olup Eve koşayım.
davy jones
Az önce dört tane polo şekeri aynı anda atıp çatır çutur yedim ve üstüne soğuk su içtim. Su bogazimi yara yara mideme indi. Çok yakıyor ama nedense bayılıyorum bu hisse.
john overmars
hayatta hiç bir umudum ve hiç birşeyden hiç kimseden beklentim yok.o yüzden sinirlenmek istesem de tam olmuyor bu.öylesine yaşıyorum.her şeyi herkesi insanları tepkileri tepkisizlikleri olasılıkları artık ezberledim. etkisiz elemanım ve bunu değiştirmek için bir yol da yok.umarım tamamen deliririm yakında ya da ölürüm bir şekilde.iş aramaktan da bıktım.arkadaşlarımın hayattan şikayet etmesinden de.bana bütün hayatı zindan eden hastalıklarımdan da.her günün aynı ve tahmin edilebilir olmasından da ama bunun kalitesiz bir rutin olmasından da.yitip giden gençliğimden kalan tek düze anılardan başka sığınacak kendimi iyi hissedecek pek bir şey kalmadı yaşamımda.öylesine yaşıyorum işte.nolucaksa.
hunyadi
dün anlamsızca bir arkadaşımı hayatımdan silmek zorunda kaldım. gerçi o beni sildi de tamamıyla anlamsızdı. bugün de hoşlandığım hanımefendiden ret yedim. duygusal olarak kırılgan bir beyefendi olmama rağmen bunu kaldıracağımı düşünüyorum.

2018 benim için böyle başladı. ayrılıklarla başladı, ayrılıklarla devam etmez umarım.
ontolojik sancilarimin merhemi
hayat fikrini severken, yaşamak eyleminden hoşnut değilim. Hayal kırıklığı var. Herkes kendisi kadar eşsiz yaşıyor olmalı bu hissi. Geçenlerde biri ; sevmek çöle gömülü bir çiçeği sulamak gibi” demişti. Fakat çöl gölü diye bir şey varmış. Ben hiç görmedim. Güvende olarak, bir şeyleri yakıp yıkmayarak, anlaşma içinde, tatlı tatlı geçinip gidersek daha çok göremeyeceğiz bence.
3 /