zengin itiraf

monster degree
Sevdiğim bir insanın sildiğim bir insanla iletişim kurduğunu görünce sevdiğim o insan da sildiğim insanlar arasına kolayca giriveriyor.

Acı ama fazlasıyla gerçek...

quares
Küçükken , evde tek başına filminden çok etkilenmiştim . yatmadan önce odamın kapısının önüne misketler döküp yatmıştım . hırsız falan gelirse takılıp düşecek ve ses çıkacaktı . neyse gece bi anda ses geldi , misketlere takılıp düşen hırsız babamın ta kendisiydi .

not: ulan milletin çocugu 7 yaşında nasa'ya mektup yolluyor benim 7 yaşında uğraştığım işlere bak hahaha
ontolojik sancilarimin merhemi
acımasızlaşıyorum bazen. içimdeki hayvana yenilen bir insan olup çıkıyorum. sanırım eksik yaşadım ve o hayvana yeniliyor olmam bu yüzden. kimsesizliğe sığınacak değilim. yalnızlığa sığınmayı zaten bıraktım.. yalnızlık; içimdeki hayvanın ateş saçan gözlerinde. daha neyi zorlayacağım. hayvanlaşıyorum gittikçe. ve sorun insanlıktan çıkmak değil, insanlıktan çıkılmaz zaten.. seçtiğimiz bir şey değil bu. insanımsı doğuyoruz insanımsı yaşıyoruz ve insanımsı ölüyoruz. yani girmediğim bir şeyden çıkmam da söz konusu değil. kelime oyunu yaptığımı sanıyorsun değil mi? değil işte..
climax
madem zenginim bari itirafları yapayım dediğim başlık.
- lise 1'den yüksek lisansa kadar öss dışında bütün sınavlarda kopya çektim, verdim.
- aynı anda 2 kadına birden vuruldum, sevgisi bol bir insanım.
- bir sevgilimden "sen benim hiçbir zaman aldatmadığım sevgilim olmak ister misin?" diye sorup evet cevabının ardından ayrılmıştım. yıllarımı duygulardan arınmış geçirdim. (iyi ki yıllar içerisinde hissedebilme yeteneğimi geri kazandım).
hunyadi
başka bir sözlükteki hesabımı silerek buraya yeniden geldim. elim sil butonuna gider mi diye düşünüyordum ama bi' bakmışım silmişim. pişman mıyım? hayır.

ha bir de unutmadan: insanlar çok acımasız. hepimizin öyle olduğu gibi.
indim derelerine
Satmışım bu dünyanın anasını. Eskiden yaptığım gibi yapmıyorum artık. Daha az ciddiye alıyorum ve yine herşey yolunda gidiyor.
Boşa kasmışız , üzülmüşüz onca sene.
fag
Karşımdaki kişinin rahatlığından rahatsız olmamak için rahatmış gibi yapıyorum ve yoruluyorum. Bu çelişkiyi şiddetle sonlandırmamak için kendimi zor tutuyorum.
magic mushroom
Dün iki ayrı zıt duygu yaşadım sözlük.

İlkinde paramparça olduğumu hissettim. Öyle kandırılmış, öyle zavallı hissettim ki kendimi. İnsanların ne kadar yapmacık, ne kadar samimiyetsiz olduklarını bir kez daha, tokat gibi hissettim yüzümde. Ne yüzü, kalbimde hissettim, kalbimin kırılma sesini duydum ben dün ve çok acıdı sözlük. Yahu ne istiyorsunuz bizden, önce hayatlarımıza giriyor, samimi görünüyor sonra da kendinizce paçavra muamelesi yapıyorsunuz, iyi de siz kimsiniz yahu? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Sadece harcadığım zamana üzülüyor, bir kez daha yanıldığıma üzülmüyorum bile artık. Çünkü denemeden, yaşamadan bilemiyorsun. Yanıldığında ise yeni bir tecrübe daha ekleyerek omuzlarına, yükü daha da ağır bir insan olarak devam ediyor, etmeye çalışıyorsun.

Ama işte hayat bu ya, o kadar da acımasız olmuyor bazen. Sürpriiiizz diye bi' anda konfetiler patlatıp, balonlar uçuruyor üzerinde. Yahu dur bi' şakacı şey, daha az önce paramparça etmiştin kalbimi, şimdi mutluluktan nefesimi mi keseceksin diyorsun, duymuyor bile seni. Veriyor umudu, veriyor mutluluğu. Az önce yitip giden umutlarını insana dair, alelacele bir paketle yeniden koyuveriyor önüne. Öylece kalıyorsun. İnansam mı acaba diye içinden geçirirken tereddütle, "inan" diyor dünyanın en güven veren sesi. Evet daha önce de duymuştum ben bu sesi, yabancı değil. İnanıyorsun öylece Küçük bir çocuk gibi, kırmızı bir elma şekerine kanmaya hazır.

Teşekkür ederim hayat! Önce bu kadar üzmesen sonrasında verdiğin hoşluğun değerini bilemezdim belki. Gerçi sen yine de pek kırmamaya çalış kalbimi, biliyorsun çok acıyor.
diko
Aşağı yukarı 20 gündür Rotterdam da bacımın yanında kalıyorum ve Türkiye de bıraktığım ailem gözümde tütüyor. Karımı ve ogullarimi cok özledim. Buradan geri donmeyecegim. Oturumumu alıp çocuklarımı ve karımı buraya getirip oradan kurtatacagim. Dualarınız benimle olsun.
hanc deil yolcu
aslında itiraf etmek gerekirse ben böyle yarım yamalak yazılmış, sanki türkçeyi ingilizceye uyarlanmaya çalışılmış bir nick almak istemedim. hatta bakınca alamancı türkçesi gibi duruyor ama sadece zengin sözlüğe üye olurken fakirliğimi temsil eden külüstür telefonum dondu ve ortaya bu çıktı.
sos
az önce mutfakta yukarı dolaplarda 6'lı çay bardağı kutusu gördüm. biraz elimle ittim baktım dolu gibi... gıcır gıcır bardakta çay içeyim dedim. kutuyu alırken aşağı düştü. 1-2 tanesi fırladı falan... epey ses çıktı. davulcudan önce ben uyandırmış olabilirim apartman sakinlerini.

sonuç: çay içiyom
ontolojik sancilarimin merhemi
Bazen karşımdaki insana heykelden bir commendatoreymişim hissi uyandırmamak için gülücükler sıkıştırıyorum aralara. tabii, bu "gerçeğe dönüş"ün bir trajedisi de var. insan hiç gerçeğe dönmemek isteyebiliyor; bu onun trajedisi. eğer bulutların üzerindeyse hiç kimse yeryüzüne dönmek istemez sonuçta.
sos
burayı sevmiştim ama kimsecikler yok denecek kadar az yazar var. ha belki az, çoktur orasını bilemem ama insan sıkılmıyor değil be...
hunyadi
bayadır hoşlandığım bir hanımefendi var sözlük. kendisine nasıl bunu anlatacağım bilmiyorum çünkü ben bi ara hoşlandığımı söyleme konusunda -kendimden ötürü- tereddüte düştükten sonra baya yakın arkadaş olduk. yanlışlıkla "kanka" olduk yani.

ben düşünüyorum "yok ya olmaz bizden" 2 hafta sonra bir şey oluyor hayata karşı duruşum, kararım bu kişiden ötürü değişiyor. sonra çık bakalım bu işin içinden. hem kendimi zora sokuyorum hem de olmazsa arkadaşlığım bozulacak iki ucu ... değnek.

kolay gelsin bana.
ontolojik sancilarimin merhemi
micro görünse de ruhum macro evreninin big bang'ini ve kıyametini yaşıyor. benim evrenim katman katman, ezilmiş düz, akışkan.. lakin iki boyutta bir çemberden öteye geçmeyen zaman yolcuğu gibi bir şey bu. basitçe yaşamak her şeyi çözecek aslında da, bu konuda tam bir idiotum..
mia
her şeye inanılmaz kafa yoruyorum. her şeyden aşırı derecede korkuyor, olur olmadık anlarda panik yapıyorum, hem kendimi hem çevremdekilerini strese sokuyorum. bu gidişle birkaç yıla kafamda saç kalmaz lan. yazık bana. ve yanımdakilere.
ontolojik sancilarimin merhemi
Ben özelim. tam da hiç kimse kendisini özel hissetmediği için. herkes öz hacminden belli boşluklar bağışlıyor hastalıklı bir tevazuyla; ben de o boşlukları dolduruyorum. bu yüzden özelim.

boşluk benim en değerli varlığım.

poor
uzun zamandır duygusal bir boşluktayım. her zaman romantik ilişkilere yakın birisi oldum. hayatımın çok çalkantılı bir döneminde olmam veya böyle bir dönemi atlatmam söz konusu değilken romantik bir ilişki isteyip istemediğime bile emin değilim. onca zamandır duygusal ilişkiler için zaman harcayan ben değilim sanki.

duygusal olarak bir şey hissedememe durumu bir süredir var. hayatımdaki tek böyle göze çarpan duygu öfke uzun zamandır. öfkelenmemek için çaba sarf ediyorum ama kendime, çevreme, davranışlara, olaylara, şansa ve öfkelenmeme öfkeleniyorum.

tek baskın duygu öfke olunca bir de çok 'siktir çeken' bir insan oldum. allah affetsin yakında sik gibi kalacağım. sosyal medya hesaplarından, telefon rehberinden bile büyük kazıklar yediğim, kırıldığım veya sebepsiz olarak sevemediğim insanları silemezdim kırmamak adına. veya sevmememe rağmen işi düşünce yazan tiplere cevap verir, yardımcı olmaya çalışırdım.

bakıyorum dalyarak dalyarak bir şey mi yazmış veya fotoğrafını görünce suratını görmek sinirime mi dokunuyor. siliveriyorum. bir iki defa mesaj da aldım. önce "ya kuzenim silmiş." diyordum ama şimdi "sarhoşum ayağına götürmeye çalıştığını bilmiyoruz sanki pezevenk. iki yüzlü buluyorum seni ve suratını görmek sinirimi bozuyor. ruh sağlığıma yatırım yaptım." falan demeye başladım. bu işin sonu bok olmaz umarım.

ahahaha. ya herkeste var mı böyle tipler bilmiyorum ama sevgiye aç kaldıkça gelen, böyle yorulunca konuşmak isteyen ve aniden "özledim." yazan yavşaklar. bir zamanlar sevgili olma umuduyla konuşulup flört sürecinde kopmuş olduklarınız falan işte. ama hani aniden belirir, yeniden flört etmeye çalışır. ve yeniden kaybolur. bunlardan birisine ses etmiyordum. sebebini de bilmiyorum. sanırım "kırmamak" adına. döngünün farkında olduğumu, aniden ortadan kaybolacağını, bizden bir yol olmayacağını falan söyledim. kedi gibi yine sırnaşmaya çalıştı. sonra yine teptim. bastı, gitti. çok keyif aldım. ses etmediğim için gerizakalı sanılmışım yav resmen.

bu duygulardan uzaklaşma hali başlarda hoşuma gitti açıkçası. eskiden kendini tutamayıp ağlayanlardandım. haklıyken bile haksız olurdum. kendime 'sinirlenirdim' bu yüzden. bundan kurtulmak çok hoşuma gitti ama mesela çevremde hemcinslerimden özellikle seni kendime böyle yakın buluyorum, şöyle iyisin dediklerinde "ya amk ben niye bulamıyorum acaba insanları kendime yakın? hepsi işte iletişim kurduğumuz sıradan insanlar. tamam belki biraz yakın ama abartıyorlar mı lan acaba?" derken buluyorum kendi kendime. sonra yavşak yavşak "bnd cnm bnd sni svyrm." deyiveriyorum yakın görmediğim ama kanka sınıfına girdiğim kızlara.
2 /